Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS1994 PERŞEMBE
10 DIZIYAZI
SUNUŞ
M E R İ Ç VELİDEDEOĞLU
MnstafaKemal, herkesin kurtuluş
yolu olarakgördüğü''manda''fikrine
şiddeîlekarşı çıkarak, bayrağıaçar
Günümit Türkiyesi 'ndeobtp bitenkri
anlamak, daha doğrusu, çağdaş, laik
Türkiye Cımhuriyetiniyok etmek tçîn,
içimizdekihaıirtlartadtşgüçlerinortaklaşahazp-iadiklart
düzenkriıiim boyutlarıyla kavramak, Atatürk w Devriminın
neden fıedefseçildiğmi tarihselsüreç içîndegörerek algtlanıak
için, 70 ytllık yakın tarihimiziöğrenmek, bilmek.yentden
anansamak zonmdaytz.
Hek yarmlarm sormniuiuğımuüstknecek gençierin, Törkiye 'niıı
sonuttaraut kalıa çözümter üretebilmeleriiçin,bu larikselsüreci
aklm doğrırftusımiktenine boyuna tartışacukkertede içlerine
sirtdirmelerigerekir. Bunuıt için Aıatürk bûyûk birkoiayltk da
sağlamış, Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuştmuen mce
ayrtnntartna değin Nutuk adı alimda kakme almqiır. Dil
devrinıimkn sonra Söylev adıyla, özelliklegençliğin okumastna
stmulatt bu tarihselbelgeniteliğitıdekı, ilk elden tutulmuş
gimcenin her sayfasmda Atatürk \in istençli (iraâeli}, karartı,
sabtrh,yürekHkişiliğmiaIgılariz. Ayncayer yer,yatıuzhğmı.
uzağıgöremiyenlerin arasında tek başmakalışou. coşkusımu
nıutluluğunu üzûntülerini de duyumsanz,
Öteyandan, Gazi Musıafa Kemal kendiside Söykv'i
değerkndirerek^öyk demi^tır: "Amaam, Tmrk Dcvrim'mn
incekttmesinde tarihe kolayhk sağlamaktır."
Atatürk 'ün bu değerkndirmesme Ord. Prof. Hıfu Vetdet
Vetidedeoğtukarşıçıkurak; "Bu, çok alçak gönüttübbr
açıklanuubr" ILT, Söykv'i, 363saatsüreyle, altıgünboyımca
okuyan Atatürk 'ten dinkyen Velhkdeoğlugûrüşünü "'Atatürk,
Türk Devriımninmceknmesindü tarihekotayhk sağlamak
isterken, hem kendi ölümsüz tarihselkişiHğini Söykrln sattrlan
kine kaztmuj, hem dt o sanrtarla ulusal Türk Derkri'rtüt
gekceğine yön verecek ilkekrisaptayarak gekcek kuşakhr için
biryolgöstericiohmıştur"diyerek açıklar.
Buyaklaşım doğruİtusttnda S&ylev'iek aiaracak ohvsak,
yapıtm içindeyer almpek çok otaym günümüz Türkiyesi 'nde.
yeni koşuliaragöredüıenknmişya da ohıpnuş Nçimiyk
karşımada olduğunugörüveririz, doğal olarak A tatürk 'ün ilgiti
uyarmalarmift, örgülierininde geçerliliğini konuhtğunun
avrumna vartrtz. M. V.
Tek çözümbağımsızlık•i-
1927 vılının 15 20 Ekım günlerinde
TBMM'nin 'Büyük Sakm'unda sun-
duğu 'Söylev'ıne Atatürk, 19 Mayıs
1919 tarihinde Osmanlı De\letfnin
aeıklı durumunu kısa, ama çarpıcı bir
biçimde açıklayarak başlar. Daha son-
ra bu çöküşü önlemek. dahası hızlandı-
rmak isteyenlerin kurduklan dernekleri
tek tek anlatır \e sözünü şoyle sürdürür
"İstanbul'da tfirtü amaçİarla gizli ve
açık olmak üzere de parti veya deraek
adı altında birtakım kuruluşlar vardı.
İstanbut'da önemli sayılacak kunıluş-
lardan biri tngiliz Muhipler Cemiyeti
(İngiliz Dostluk Derneği) idi. Bu addan
ıngilizleri se>enlerin kurduklan bir der-
nek anlaşılmasın. Bence, bu derneği ku-
ranlar. kendi \arlık ve çıkarlannı seven-
ler »e kendi varlıklanyla çıkarlannı ko-
rumak yolunu, (lngilİ2 Başbakanı)
Lloyd George başkanlığındaki İngiliz
hükümeti aracılığıy la İngiltere'nin deste-
ğini sağlamakta arayanlardır. Bu uğur-
suzların. İngiliz doletinin. Osmanlı Dev-
leti'ni hiç parçalanmadan bırakmak ve
korumak isteğinde olup olamay acağını
bir kez olsun düşünüp düşünmedikleri,
üzerine de dunılmay a değer.
Bu derneğe girenlerin başında 'Os-
manlı Padışahı ve Yeryüzü Haltfesı"
sanını taşıyan Vahdettin. Damat Fent
Paşa. Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı)
olan Ali Kemal, Adıl ve Mehmet AÜ
Bey'lcr ve Sait Molla bulunuyordu. Der-
nekte İngiliz ulusundan kimi serihenciler
de «ardı. Örneğin: (İngiliz ajanı) Rahip
Frew (Fru) gibi. Yapılan iş \e işlemler-
den anlaşıldtğına göre derneğin başkanı
Rahip Frev» idi.(...) Derneğin etkinlikJeri
arasında yer alanlar, "yurt- içinde örgüt-
ler kurarak ayaklanma ve başkaldırma
düzenlemek. ulusal bilinci ışlemez
kılmak, yabancı devletlerin ışe el atma-
lannı kolaylaştırmak' gibi hayınca giri-
şimlerdi."
Şımdi, Osmanlı Padişahı \ahdertin
ve dıni bütün Sait Molla'nın üye olduğu
bu derneğin Anadolu'dakı ılk eylemı-
nin ne olduğunu, yurdu kurtarma gin-
şimlenni sürdüre sürdüre Sıvas"a varan
ve Sıvas Kongresi'ni yapıp yeniden yola
çıkan Atatürk'ten duyalım:
"Baylar, biz Amasya'ya gelmek üzere
Sıvas'tan aynlır ayrılmaz, Snas'ta pek
de hoş olmay an bir olay geçmiştir. Bunun
üzerine kısa bilgi vereyim:
Amasya'ya vardığımızda. İrilaf ve
Hürriyetçilerin yabancılarla ortaklaşa
bazı hayınca işlere giriştiklerini gösteren
bilgiler almıştık. Bunu hemen ilgililere
genelge ile bildirmiştim. Snas'ta da. Pa-
dişah'a; beni kötüleyen teller cekihnek
gibi bir girişim olduğunu haber aklım,
ama inanmadım.
'Vali'nin ve başkalannın dikkati
buna engeldir' dedim."
Oysa, Recep adında bir 'şeyh' ve ar-
kadaşlan, bir gece kendilerinden olan
bir telgrafçı aracılığı ile Atatürk'ü kö-
tüleyen, halkı ulusal birliğe karşı kış-
kırtan telgraflan çekmişler, eylemlerinı
gerçekleştirmişlerdir. Devammı Söy-
fev'den okuyahm:
"Baylar, biz bütün yurdu uyartnak te
aydınlatmak için uğraşıyoruz. Ama düş-
manlanmız da bize karşı her yerde. üste-
lik kendi bulunduğumuz ve her bakımdan
egemen olduğumuz Sıvas kentinde bile,
körülüklerini yaptırabilecek alçak aracı-
lar bulabiliyorlar.
Baylar, düşmanlar, Şe\h Recep'e ger-
çekten önemli bir rol yaptınnış bulunu-
yoriar.(...)
Molla'dan Papaz'a
Saıt Molla'nın Papaz Fru'ya yazdığı
24 Ekim 1919 günlü bir mektubunda
Molla, Papaz'a:
'Sıvas olayını nasıl buldunuz? Biraz
düzensız. ama yavaş yavaş dûzelecek'
diyordu. (...) Sıvas'tan yükseltilen bu se-
sin. düşmanlar için nasıl birönem taşıdığı
kolaylıkla anlaşılır."
Yöneticı, düşman ve yerli ışbırlıkçı-
lenn bir arada oluşturduğu bu üçgenin
günümüzdeki uzantılan. 75 yıl sonra, 2
Temmuz 1993 günü yıne Sıvas'ta sahne-
deydiler. Saldırdılar, yıktılar. 37 in-
sanımızı diri diri yaktılar.
Bu ışbirlikçi üçgenin yönetici bağının
75 yıl önceki diğer aymazlıklanna,
hayınlıklanna geçmeden önce. İstan-
bul'da başka bir kesımin Türk ulusu ve
Anadolu hakkındaki görüşlennin ne ol-
duğunu 'Söylev'den yer yer okuyarak
izlevelim:
"Istanbul'un kadın erkek birtakım ile-
n gelen kişileri de gerçek kurtuluşu
'Amerikan mandası". yani Amerika'nın
güdümünü istemek ve sağlamakta görii-
yorlardı."
Sıvas Kongresf nden önce daha Ata-
türk Erzurum'dayken bu konuda bır-
çok telgraf gelmıştı. Halide Edip ımzalı
bir telgrafta şöyle deniyordu:
"İstanbul'da biz, geçici bir Amerikan
güdümünü katlamlabilir kötü dunım ola-
rak görüyoruz. (...) Serüven ve savaş za-
manı artık geçmiştir. Rauf Bey kardeşi-
mizle, uzakları görerek birlikte düşünüp
çalışmanızı bekliyoruz efendim!"
Halide Edip'in telgrafında sözünü et-
tigi Rauf Bey, 1912 Balkan Savaşı'nın
Hamidiyc kahramanı olan Miralay
75 yıl önce Sıvas
İngiliz Dostiuk Derneği Lyeleri Osmanlı Padişahı \ ahdettin (solda) \e
Damat Ferit Paşa
Gazi Mustafa Kemal, "Türk dc\ rimiııin incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamak" diyc değerlendirdi-
ği Söylev'i altı gün boyunca 36.5 saatte okumuştu.
• 1919'lann "Amerikan MandacılığT, 40 yıl sonra, 1950'lerde
dönemin iktidannca "Amerikan uyduluğu" biçimine dönüştürülüp
yine en geçerli politika olacak, bu kez TBMM'de ulusun kimi
temsilcileri Türkiye'nin "Amerikasız" yapamayacağını
ileri süreceklerdir.
Rauf Bey'dir.
Rauf Bey de 'Amerikan güdümü'nü
onaylayan görüşünü. Sıvas Kongresı-
nin son gününde yaptığı uzun bir ko-
nuşmayla açıklar. Aynca o gün, 19
Mayıs 1919'da Atatürk ile ülkü birliği
içinde Samsun'a çıkanlar arasında bu-
lunan Refet Paşa da görüş bildirir. Şim-
di 'Söylev'e dönüp bu ilginç görüşmeleri
Mustafa Kemal'den dinleyelim.
"O gün söz alan Refe: Bev. rutanakta
beş altı sayfa yer alan özenli bir söylev
verdi. Bu söyİevin, tutanaktan olduğu
gibi aldığım kimi cümleleri, konuş-
macının düşüncesini açıklamaya yete-
cektir sanırım.
Refet Bey diyordu ki: "Bızım. Ame-
nkan güdümünü yeğ tutmaktan
amaamız, bütün toplumlan tutsak
kılan; yurekleri. vicdanlan söndüren
İngiliz güdümünden kurtulmak, yu-
muşak ve uluslann inançlanna saygı
gösteren Amerika'yı kabul etmek-
tir.(...)
Bir de, diyelim ki biz içende ve dışa-
nda tam bir bağımsızlık istenz. Ama
acaba kendi başımıza yapabılecek mi-
yiz, yapamayacak mıyız
9
Ondan önce.
acaba bizi kendi başımıza bırakacaklar
mı, bırakmayacaklar mı? Bunu düşüne-
lim. (...)
Yirminci yüzyılda beş yüz milyon lira
borcu, yıkık bir yurdu. pek verimli ol-
mayan bir toprağı ve ancak on, on beş
milyon lira geliri olan bir ulus, bir dış
yardım olmaksızın yaşayamaz.(...)
HerhaldebirAmerikagarantisinı ka-
bul etmek zorundayız.'
Bundan sonraki otunımda söz alan
Rauf Bey de özetle; 'Yurdumuz içın en
tarafsızdurumda bulunan Amenka'nın
yardımını kabul etmek zorundayız. Ben
bu kanıdayım' der.
Kara Vasıf Bey de 'Bağımsız yaşa-
maya parasal durumumuz elvenşİı de-
ğildir' diyerek görüşünü belirtir."
Anlaşılacağı gibi, Mustafa Kemal'in
uzak ve yakın çevresinin gördüğü tek
kurtuluş yolu 'Bir devlete sığınma'dır
Bu görüş ve saptayışlar karşısmda Ata-
türk'ün tutumunu ve verdığı tanhsel
yanıtı yine Söylev'den, Atatürk'ten din-
leyelim:
"Baylar, ben bu kararlann hiçbirini
yerinde bulmadım.(...)
O halde sağlam ve gerçek karar ne
olabılırdi?
Baylar, bu durum karşısmda bir tek
karar vardı. O da ulusal egemenlığe da-
yalı bağımsız-koşulsuz (tam) bağımsız
bir Türk devleti kurmak. (...)
Yabancı bir devletın güdümüne gir-
meyi istemek, insanlık nitelıklerinden
yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu
benımsemekten başka bir şey değildir.
Bu aşağılık duruma gerçekten düşme-
mış olanlann, isteyerek başlanna ya-
bancı bir yönetici getirmeleri hıç düşü-
nülemez.
• Atatürk. Söylev'de Sıvas'ta
halkı ulusal birliğe karşı
kışkırtan hareketler üzerine
şöyle diyor: Baylar, biz, bütün
yurdu uyarmak ve
aydınlatmak için uğraşıyoruz.
Ama düşmanlanmız da. bize
karşı her yerde, üstelik kendi
bulunduğumuz ve her
bakımdan egemen olduğumuz
Sıvas kentinde bile,
kötülüklerini yaptırabilecek
alçak aracılar bulabiliyorlar.
75 yıl sonra Sıvas j
• Yönetici, düşman ve yerli
işbirlikçilerinin bir arada
oluşturduğu bu üçgenin
günümüzdeki uzanülan, olaydan
75 yıl sonra 2Temmuz 1993
günü, Sıvas'ta yine sahnedeydiler.
Saldırdılar, yıktılar, 37 aydın
Oysa, Türkün onuru ve yetenekleri
çok yüksek ve büyüklür. Böyle bir ulus.
tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha
iyidir.
Öv leyse ya bağımsızlık. ya ölüm!"
Evet. Mustafa Kemal'ın vargücüylc
karşı çıktığı 1919'lann bu 'Amerikan
mandacılığr, 50 yıl sonra. 1950'lerde
dönemin iktidannca 'Amerikan uydulu-
ğu' biçimine dönüştürülüp \me en ge-
çerli politika olacak, bu kez Türkıye
Büvük Millet Meclisi'nde, ulusun kimi
temsilcileri Türkıye'nin "Amerika'sız
yapamayacağı"nı ilen süreceklerdir!..
Cörülüyor ki Atatürk, uğruna sa-
vaşılacak ılkede bile anlaşamadığı bu
yakın çevresiyle. tanhsel yürüyüşünıi
sürdürmek zorundaydı. Kendi vanında
oian, ama gerçeğı göremeyen ya da gör-
mek istemeyenlerle yol almak. devrim
önderlennın doğal alınyazısı gıbıdır.
Anadolu O'nunla birlikte
Her ne kadar yakın çcvrcsi Mustafa
Kemal'i anlamasa da artık Anadolu
onunla birliktedır. Erzurum ve Sıvas
kongreleri başanylasonuçlanır. Musta-
fa Kemal. Temsil Kurulu Başkanı seçilir.
zamanı geldiği için de 27 Aralık 1919'da
Ankara'ya gelır. Ankara halkı ve sey-
menlen tarafından coşkuyla karşılanır.
Geçici olarak istasvon binasına yerleşır.
Daha sonra Çankaya'ya gcçer. bundan
sonra Milli Mücadelc'nm zaman za-
man yureğı burada atacaktır. Ankara'-
ya gelişinin üçüncü günü, 30 aralıkta ılk
zıyaretıni yapar. Bunun içın seçtiği ku-
rum Ankara Sultanisi'dır Yapılanlan.
yapılacakları, amaçlannı liselı gençlcre
büyük bir özenle anlatır.
Gün kaybclmeden -hcr nc kadar uy-
gun görmese de- İstanbul'da lopla-
nacak olan Osmanlı Mebusan Meclisi*-
ne gidecck temsıkilerin seçilmesı içın
harekete geçer Bu durumu Atalürk'ün
'Söylev'de nasıl anlaltığını görelim.
"Mebuslar, hepsi bir günde ya da ayrı
ayrı günlerde topluca bulunamadılar.
Tek tek ya da küçük küçük topluluklar
olarak gelip gittiler. Bu kişilerin ya da
toplulukların hepsine ayrı ayrı hemen
aynı temel noktaları günlerce ve birçok
kez anlatmak zorunda kaMık.
Llus; tarihin. ancak devletlerin yı-
kılma ve çökme kargaşalan içinde bulun-
duğu zamanlarda yazdığı çok önemli \e
korkunç günler yaşıyordu. Böyle günler-
de yazgısını kendi eline almak
uyanıklığını gösteremeyen uluslann geie-
ceği karanlık \e felaketlidir.
Türk ulusu bu gerçeği anlamay a baş-
lamıştı. Bu anlayış sonucuydu ki. kurtu-
luş umudu \eren her içten çağrıya koş-
makta idi. Ancak, bir tophımun, uzun
yüzyıllann uyuşturucu yönetim ve eğiti-
minin etkisinden bir günde, bir y ılda kur-
tulabileceğini düşünmek ve kabul etmek
doğnı değildir.
Böyle olduğu için. durumu ve gerçeği
bilenler, elinden geldiği ölçüde kendi ulu-
sunu uyarıp ay dınlatarak kurtuluş y olun-
da ona kılavuzluk etmeyi en büyük in-
sanlık ödevi bilmelidirler."
Oysa biz. tenıeli laiklik olan çağdaş
uygarlık yolunda halka kılavuzluk cdc-
cck insanlan tabandan yctiştırmck için
yaratılan 'Köy Enstitüleri'ni, Halkev-
İcri'nı. 'Halkodalan'nı kapatarak. yer-
lerine imam-hatıp okullan, Kuran kur-
lan, tankat okullan, tarikat yunları
açıp, ulusa kılavuzluk edecek şeriatçı
kafalan ürctmcyı kendimizc baş görcv
yaptık Aziz Atatürk'...
Evct. kendi lcnne ortak bir görüş aşı-
lanmaya çalışılan milletvckilleri İstan-
bul'a geçcrler 12 Ocak 1920 günü Me-
busan Vleclisi açılır. Atatürk'ün içi
kasgı doiudur. Nedenini kendinden
dinleyelim:
"Ben, Mebuslar Meclisi'nin İstanbul'-
da saldırıya uğray acağını. dağılacağını
kesinlikle bekliyordum. Böyle bir durum
ohırsa alınacak öniemleri de karar-
laştırdım. Hazuiığa \e gerekli düzenle-
melere de başlanmıştı. \nkara'da top-
lanrnak...
Nitekim Mart 1920 günlü bir telle
Rauf Be> şu bilgiyi «eriyordu: 10 Mart
1920 günü öğleden sonra ttilaf Temsil-
cileri toplanmışlar. (...) İstanbul'daki
ulusal kuvvetler ileri gelenlerinin ruruk-
lanmasıv la ilgili olan bir buy ruk üzerinde
görüşmüşler ve buy ruğu y erine getirmey e
karar >ermişler. Bu bilgi. güvenilir bir ki-
şiye sağlam bir yerden gizlice >erilmiş >e
bu gibi kimselerin bir an önce İstanbul'-
dan uzaklaşmalan gerektiği bildirilmişti.
İlgililer, bu konuyu türlü yönlerden ince-
ledikten sonra, işin sonuna dek İstanbul'-
da kalarak namus ödevini yapmaya ka-
rar »ermişler.
Rauf Bey'in telgrafına şu yanıtı ver-
dim:
"İngılızlenn tutuklama karanna karşı
Meclis'in sonuna değin yığitçesınegöre-
vinı yapması pek yararlı \e parlaktır.
•\ncak. sızınle birlikte. varlıklan ılenkı
ışlerımiz ve girişimlerimiz için çok ge-
rekli olan drkadaşlann. sonunda bize
katılabilmeleri kesin olarak güvence
altına alınmalıdır. ( .) Sızlerin hemen
buraya aelmeniz çok gereklıdir!..'
Baylar. Rauf Bey'i ve öteki kişileri
tam zamanında çağırmış olduğumuz.
olay larla, hem de üç dört gün geçmeden
belli oldu. Ama ne yazık ki, bu çağrımıza
gerektiği ölçüde önem >erilmedi. Rauf
Bey, \ asıf Bey gibi kişiler, en sonunda
büyük bir uysallıkla Malta'ya gittiler.
Bunu biliyorsumız.(...) Bu kişileri Malta
zindanlanndan kurtarmak için her yola
başvurarak. elden gelen girişimleri yap-
maktan geri durmadım."
İstanbul işgal ediliyor
^nlaşılacağı gıbı. Osmanlı Dcvletf-
nın başkentı ışgal edılmek üzeredir.
Şimdı bu olayı soluk soluğa Söylev'den,
Atdiürk'ün anlulımıyla izleyelim:
"Baylar, 1920 yılı martının 16'ncı
günü öğleden önce saat onda. makine
başında şöyle bir tel verildi:
Ankara"da Mustafa Kemal Paşa
Hazretlcn'nc
İstanbul. 16.3.1920
Bu sabah Şchzadebaşı'nddkı Muzıka
Karakolu'nu İngilızler babip. oradakı
askerlcrlc İngilızler çarpışarak, sonun-
da. şimdi İstanbul'u işgal altına alıyor-
lar. Bilgilcrinızc sunulur.
Manastırlı Hamdi
Ben bu telin altına kurştın kalemiyle
'Tezelden kolordulara benım imzamla
gönderilmcsi için. M.Kemal' işaretini
koyduktan sonra bu teii verenden açı-
klayıcı bilgi almaya başladım. Ma-
nastırlı Hamdi Efendi durmadan bilgi
vermeyi şöylece sürdürdü:
Bizim en güvendiğimiz bir arkada-
şımız var ki, valnız o değil herkes, yani
gelenler söylüyorlar.
Yarın: İlkeler
seklllenlyor
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Nasıl Yuhalandım?Hollanda'dan Rotterdam'dan eğitımcı Ali Kaymak tele-
fon ettı, sağlığımı sordu. Bir ara:
- Bir toplantıda yuhalanmışsın! dedi. Gülüyordu...
- Nereden biliyorsun?
- Bir gazetede okudum! dedı. Sonra öğrendim, Semih
Günver 11 Mayıs günkü Milliyet'te yazmış. Güzel yazmış!
5 Mayıs "Yaşlılar Kurultayı'mn ıkınci günüydü Ankara'-
da; o gün söyleşıler olacak; konuşmacılar arasında ben de
varım. Kurultayı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esırgeme Ku-
rumu Genel Müdürlüğü düzenlemıştı. Ilk konusmacı Prof.
BozkurtGüvenç ıkincisı emeklı Elçi-Yazar Semih Gijnver1
-
di. Sosyal Hizmetler Genel Müdürü Bülent ilik'le yan yana
oturuyorduk. Bülent llik'e:
- Otobüslerde gençierin yaşlılara yer vermesine değıne-
ceğim, karşı çıkacağım! dedım. Genel Müdür ilik:
- Karşı çıkmasanız tyı olur, dün o konuda yaşlılar çok şi-
kayetettiler! dedı Tartışmalar olmuştu...
Prof Bozkurt Güvenç de, Semih Günver de tatlı tatlı ko-
nuşrruşlar, alkış toplamışlar. Konuşma sıram yaklaştığın-
da sıkıştığımı anladım, hemen ayakyoluna koştum. Dön-
düm, lyi, daha konuşuyorlardı. Az sonra sıra bana geldi.
Kürsüye çıktım:
- Yaşlılar, dedım, otobüse binince gençierin gözlerine
bakıyorlar, "Kalkıp bize yer verseler!" d'ıye. Bunu yapma-
sın yaşlılar, bıraksınlar gençler, çocuklar otursun! Yaşlıla-
rın böbreklerınde taş vardır, otobüste sallanırken, bu taşla-
rın düşmesi kolaylaşır1
Sonra, İsmet Paşa'dan örnekler verdım. ismet Paşa'nın
seksenını aşkın yaşında, saatlerce ayakyoluna gıtmeden,
Meclıs sıralarında oturduğunu anlattım. Çok kışi ismet
Paşa'nın pantolonunun ıçıne şışe bağladığını sanırdı. Dın-
lediler, güldüler, lyı! Konuşmamı sürdürdüm:
- Yaşlılara, ayakyolu önlerınde oncelik vermeli; çünkü
onların öndülleri, önbezeleri (prostatları) vardır, bekleme-
ye gelemezler. Bir de arkadaşlar, yaşlılar çocuklara, torun-
lara el öptürmemelidırler. Çocukları el öpmeye alıştırırsa-
nız, el öpe öpe bir gün gelir etek de öperler! Hacı Tö de
öptürürdü, Süleyman Bey de öptürüyor Kocaman millet-
vekillerı, onların ellerını öpüyorlar Bunlar doğru değil.
Işte kıpırdanmalar o sırada başladı. Yaşlılardan çok orta
yaşlı cadaloz bir bayan ayağa kalkmış konuşuyordu.
- Onlar bızım geleneklerlmız, ona karışamazsınız!
- Ben babamın elını opmedim Çocuklarım da benim eli-
mi opmezler. Kimsenin elıni öpmezler!
Konuşuyordum ama, bağırıp çağırmalar arasında. Duru-
cu değildım.
- Bugun 5 Mayıs, 5 Mayıs ı 6 Mayıs'a bağlayan bir gece
yansı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin inan asıldılar.
Bunlar bızım gençlenmizdi. Asılmasalar, bugün aramızda
olacaklardı!
-Vatan haınlennı savunamazsın
1
- Savunmuyorum, yaşama hakkından söz edıyorum! Ba-
kın, benı dınleyın, daha domuz etıne gelmedım. Dunyada
milyarlarca insan domuz etını yıyor, beslenme sorununu
çözmüş. Bızim çocuklarımız beslenemıyor. Almanya da iş-
çı çocukları tabuları yıkmışlardır. Onlar. sosisleri, salamla-
n yıyorlar.
Bardağı taşırdığımın ayrımındaydım. Yıllardır yazıp çız-
dıklerimı soylemeyecek mıydım''
- Domuz eti yasak! diye bağırdı bırı. Birı de ayağa kalk-
mış'
- Domuz eşini kıskanmaz! diyordu. Laf yetıştirmeye çalı-
şıyordum'
- Biz, şeriatla değil. yasalarla yönetilıyoruz. Uygar yasa-
larla...
Orada söylemedim, şımdı söyleyeyim: Sporcularımız,
Avrupalara dek gidiyorlar, ancak yolun yarısında yenılip
gerı dönüyorlar, neden sanırsırnz^Çocukluktan beri besle-
nememekten. Şunu söyledım Avrupalıların çocuklarına
bakın, yüzlerınden bellı sağlıklı oluşları: birde bızımkilere
bakın..
Gericilerın.YunusEmre'nındeyışıyle "Şeriatoğlanları"-
nın, ülkeye yaptıkları kötülüğü, Kurtuluş Savaşı'nda düş-
manlar yapmadı...
Toplantının sonu lyi bitti Toplantıya taa Silifke'den Sami
Gürtûrfc ile eşı Müyesser Gürtürfc de gelmişler Müyesser
Gürtürk'e. bir gün önce bir yazısından dolayı ödül verilmış
Müyesser Gürturk, gelıp boynuma sarıldı, konuşmamı kut-
ladı. Bırı arkadan bağırdı:
- Aaa, öpüyor!
- Ben elinden öpmüyorum. yanaklarından öpüyorum! di-
ye karşılık verdı Müyesser Hanım Toplantı bence, güzel
geçtı. Yaşam bu. alkışa da yuhalamaya da alışacağız.
Bugün 19 Mayıs, sevgili okurlar, Nurcular'ın. Fethullahçı-
ların, yobazların oyunlarına gelmeyın. kurban de'rilerınızı
Türk Hava Kurumu'na verın! Dın tıcaretı yapanlara dersle-
rını verın. TV'de Necmettin Erbakan ın kızı Zeynep'i gör-
düm. sıkmabaştı. Oysa, yakın arkadaşları bilirler, Zeynep
başını örtmezdi Babasının sıyasal çıkan için mi başını ör-
tüyor ne? İnsan, kızını sıyasal çıkan içın böyle kullanır mı?
Ne bıçım babalık?
Enver Paşa, Bırıncı Dunya Savaşında, yenilgiye her uğ-
rayışında, genelgeler yayımlar, kadınlann çarşafsız soka-
ğaçikmamalarını ıstermış. DuşünürZiyaGökalp ona şöyle
dermış
- Kadınlann eteğıne. moda ile sağınlar (hekimler) karışır.
ZıyaGökalp, 1919lardayazdığı "Vatan"şiiriningirişbö-
lümünde şöyle der
"Bir ülke kı camıinde Türkçe ezan okunur I Köylü anlar
manasını namazdaki duanın I Bir ülke ki mektebinde Türk-
çe Kuran okunur I Küçük büyük herkes bilir buyruğunu
Hüdanın I Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın..."
ZıyaGökalp, 1876da doğdu. 1924te öldü. Gökalp, Orhan
Asena'nın büyük dayısı Orhan, bir yaşındayken Gökalp'ın
kucağına vermışler Orhan dayısının kucağında işemış
Asena, bunu gülerek anlatıyor...
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN S\ĞA:
1/ Eski Mezopotamya ..
halklannın ünlü destanı
2/Bırılımiz. 3/Futbolda 2
topun kanatlardan mer- o
keze doğru atılması...
Kadın seslenn en pesı. 4/ 4
Bir göstermesıfatı... Baş- c
kasının istcklenne. amaç-
lanna alet olan kımse. 5/ 6
Allından sopa gösteri-
lir... Radyum elcmenti-
nin simgesı. 6/ Kireçtaşi-
nın üzenne yağlı bir
maddeyle çizilmiş biçim-
lcri baskı yoluyla çoğaltma sanatı.
7/ Aynı adlı ağaçtan elde edilerek
beslenme sanayisinde kullanılan
crivebilır toz... Tarla sının. 8/ Kır-
gızistan'ın para birimi... Çıplak.
yoksun. 9/ Göçücü balıklann Ak-
deniz'den Karadeniz'eçıkması.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/Bir bütün olarak ele alınan...
Nazi partisinin hücum kıtasını
simgeleyen harfler. 2/ Bezikte, bir
taraf bin beş yüz sayıyı tamamla-
yamadan ötekinin üç bin sayı yaparak oyunu bitirmesi. 3/ İs-
lamlıktan önce Kabe'de duran üç puttan biri... Tayin. 4/ Temel
ağırlık birimi... İlkel birsilah. 5/ Peygamberleri Hud'u dinleme-
dikleri için Tann tarafından yok edilen kavim... Sibirya'da bir
ırmak. 6/ Aylık... Yunan abecesinde bir harf. 7/ Aksaray ilinde;
içinde Bizans dönemine ait pek çok dinsel yapının bulunduğu
ünlü vadi... Kamer. 8/ Sığsularda ağıryükleri taşımak için ku!-
lanılan altı düz tekne... Harman yerindeki tahıhn taş ve toprak-
la kanşık kalıntısı. 9/ Bir şeyi anımsamak icin yazılan kısa ya-
n... Kayınbirader.