23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS1994 PERŞEMBE 12 KULTUR 47.ULUSLARARASI CANNES FİLM FESTİVALİ'NDEN NOTLAR: Bosnagerçeğinin ötekiyüzü...MEHMETBASUTÇU CANNES - Fransız ozanı Jacques Pre- vert, bir şiirinde, "Aman kibritlerle oyna- malanna izin termeyin aydın kişilerin, son- ra yangın çıkanrlar" der. Çok haklıdır Pre- vert, dört dörüük entellerin en kutsal göre- vi beyinlerde yangın çıkarmaktır. Ancak. yine o entellerdir ki. gerçek bir yangın karşısında kollan sıvayıp ateşe karşı savaş- maktan korkmadıklan oranda. bilinçleri alevlendirme hakkını kazanırlar. Fransız felsefe ve edebiyat dünyasının en medyatik adlanndan biri olan Bernard- Henri Levy, "Bosna!" adlı belgeseliy le, sanıyorum dört dörtlük bir entelektüel ol- duğunu kanıtladı. "Bosna!" her şeyden önce yüreğin derinliklerinden gelen çığ- lıklann toplamı olarak algılanmahdır; "et- nik arınma" girişiminin vahşeti karşısında atılan çığlık; yeniden gündeme gelen faşiz- rnin. Avrupa'nın göbeğinde eyleme gecme- sine karşı direnişe çağıran çığlık: karmaşık çıkar hesaplan ve iç çelışkiler nedeniyle bu vahşetedurdiyemeyen Batılı gûçlerin kor- kunç hesaplan karşısında atılan çığlık... Daha sonra, jeopolitik verilerle beslenen bu çığhklar, aklın süzgeçinden geçirilip, ta- rih bilinciyle pekiştiriliyor. Yalan yanlış bilgi ve haberlerle kamuoyunun bilincine ambargo koyan "resmi doğrulan" aleve vermenin zamanı gelmiştir artık... "Bosna!" hiç kimseyi tepkisiz bırakmayacak bir film... Bemard-Henri Levy, cesetleri parampar- ça olmuş. işkence görmüş, aç-susuz bırakılmış insanlann dayanılmaz görün- tülennin kan ve barut kokan dehşetinden- kaçmamış. Tersine, izleyicisini allak bullak eden bu göriintüleri cömertçe kullanıyor. Çünkü. amacı gerçeği gözler önüne sererek alarm zillenne bir daha. bir daha basmak... Çünkü, ancak bu iğrençliği sergileyerek, kamuoyunu harekete geçirebileceğini dü- şünüyor. Haksızda değil. Kopmuş bacak- lar, bedeninden aynlmış başlar, toplama kamplannda bir deri bir kemik kalmış in- sanlar, ükhm tıklım dolu ilaçsız hastane- lerde testereyle kesilen kollar. defalarca ırana geçilmiş genç kızlar, savaş gerçeği karşısında ruhsal dengelerini yitirmiş in- sanlar, Bosnalı erkeklerin başlannı bı- çağıyla nasıl kestiğini, kadınlara nasıl teca- vüz ettiğini bulanık .gözlerinde soğuk bir ifade>ıe anlatan genç Sırp... "Insanlık" de- diğimiz perdede izledikleriniz ve o görün- tülerin gerisinde olduğunu bildiğiniz ancak düşünmek bile istemediğimiz daha acı ger- çekler, Batılı devlet adamlannın soğuk- kanlı tepkisizliği, bütün bunlar sizi dehşete düşürecektir. İki saatiik fîlmde beş temel nokta Fransızlann admı (BHL) baş harfleriyle kısaltarak kullandıklan Bemard-Henri Levy. amacına ulaşmış. Paris"te 18 mayıs tarihinde gösterime giren "Bosna!"nın Fransız kamuoyunu etkileyeceğinden kuş- kum yok. Kaldı ki, bugün Fransa'da Bos- na savaşına karşı çıkan ve Avrupa ülkeleri- nin adil bir banş doğrultusunda daha etkin bir politika gütmelerini için çaba gösteren bağımsız derneklerin sayısının üç yüz do- laylannda olduğu unutulmamalı. "Bos- na!" televizyon aracıbğıyla dünya kamuo- yuna da kuşkusuz kısa bir süre içinde ses- lenme olanağı bulacaktır. tki saatiik yoğun birfilmolan "Bosna!"- da, beş temel noktanın alü çizilmekte: 1) Avrupa'nm göbeğinde faşizm yeniden hortlamıştır. Gerçek bir yangın baş- lamıştır. Insanlığa karşı suç işlenmektedir. Demokrat gûçlerin bu yangının üzerine kararlılıkla gitmeleri gerekir. Tıpkı İspan- ya iç savaşında olduğu gibi; tıpkı İkinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi. faşizme karşı bayrak açılarak ortak savaş verilme- lidir. Umut, dünya kamuoyunda 2) Büyük devletler kamuoyunu uyut- maktadırlar. Aralannda birlik yoktur. Ya yanlış analizler ya da yüz kızartıcı çıkar he- saplan içinde. Sırp faşizmi karşısında ge- rekli tepkiyi gösterememektedirler. Bal- kanlar' ı bir barut fıçısı gibi gördükleri için çekingen davranmaktadırlar. Bosna'nın suçu. Kuveyt gibi zengin bir petrol ülkesi olmaması mıdır? Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand, Nisan 1992'deyapüğı Bosna ziyaretiyle yarattığı umutlan so- mutlaştıran bir politika izleyememiş, düş kmkhğı yaratmıştır. Umut artık dünya kamuoyundadır. Bosna gerçeklerine bakarken. ne objektif olmak isterken değişik tuzaklara düşen ga- zete haber ve yorumlanndan ne de hükü- met bültenlerinin ikiyüzlü açıklamalan- ndan etkilenmeliyiz. Vahşete ve çirkin oyunlara, yüreğimizin sesini dinleyerek in- sanlık adına karşı çıkmalıyız. Hükümetle- rin politikalan ancak kamuoyunun etki- siyle değiştirilebilir. Faşizme karşı çıkan bir lirizm 3) Bosna-Herseklilerin verdikleri bağımsızbk savaşı bir ölüm kalım sa- vaşıdır; Bosna-Hersek ordusu sonuna dek desteklenmelidir (fılmi izlerken zaman za- man, 1920'li yıllarda Mustafa Kemal'in verdiği savaşın koşullannı ve çok farklı olsa da, bugünkü Bosna-Hersek'le, Kurtu- luş Savaşımız sırasındaki Anadolu arası- nda koşutluklar olduğunu düşündüm ister istemez...). 4) Kafalara bir dizi yanlış bilgi sokul- muştur: Bosnalılann çoğunluğu Müslüman de- ğildir! Bu basınm gerçekleri çarpıtması ve "Bosna-Hersek"liler yerine kestirme ola- rak "Müslüman" tanımlanmasını kullan- ması sonucudur. Kaldı ki Bosnah Müslü- maniar köktenci değillerdir. fçlerinde ag- nostik, hatta tann tanımaz olanlar vardır... Eğer Bosna-Hersek ordulan savaşı ka- zanırsa, tslam cumhuriyeti kurulması ke- Fransız edebiyat ve felsefe dönyasmın en medyatik adlanndan biri olan Bernard-Henri Levy, iki saatiik yoğun bir 'Bosna' bd- geseliyle, dörtdörthık bir entelektüel olduğunu kanıtladı. Bernard-Henri Levy, cesetleri paramparça olmuş, işkence görmüş, aç-susuz bırakılmış insanlann dayanılmaz görüntülerinin kan ve barut kokan dehşetinden kaçmamış. Tersine, izleyicisini allak bullak eden bu görüntüleri cömertçe kullanıyor. sinlikle söz konusu değildir. Bu tür yorum- lar çok kasıtlı ve yanlıştır. 5) Sarajevo ikinci bir Kudüs'tür. Bu kentte Müslümanlar, Hırisüyanlar ve Ya- hudiler birlikte, uyum içinde yaşamayı ba- şarmışlardır. İşte çarpıcı bir örnek: Bugün Bosna ordusunun başında. Sırplann faşist polirikasına karşı çıkmtş eski bir Sırp gene- raii vardır. Yalnız bu olay bile Bosna-Her- seklilerin ırkçı olrtıadıklanrun kanıtıdır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız or- dulannın. Nazizme karşı çıkan bir Alman komutanın emrine verilmesi düşünülebilir miydü... BHL, film boyunca kendini tutamıyor. şiirsel bir dille. heyecanla yazdığı metni kendisi okuyarak görüntülere eşlik ediyor, olaylan yorumluyor... Bu metın. gereğin- den fazla edebı bulunabilir. Ancak. taşan bir yürek ve mürekkebi kaynayan bir ka- lem söz konusu burada. Banşa ve hoşgö- rüye çağıran. faşizme karşı çıkan bir lirizm bu... BHL, filminin subjckıivitcsine dört elle sahip çıkıyor. Şöyle savunuyor bu ko- nuyu: "Evet. Sırplara söz hakkı tanınmıyor ' Bosna! da. Çünkü film saMırganlara, insanlık suçu işleyenlere, yani Sırplara karşı bir direnişe çağırmaktadır. Andre Malrau\ İspanya'da cumhuriyetçiler saflarında savaşırken yazdığı 'Umut° ta. faşistlere söz >ermiş mi- dir? KarşHnızda faşistler >ardır. İnsanı hiçe sayan, işkence eden, kadınların sistematik olarak ırzına geçen, etnik temizlikten söz eden ve toplu imha eylemlerine başlayan Sı- rplara objektif olmak adına söz hakkı verile- mez.." Demokrasi ve insan hakları Peki, açık açık taraf tutan ve bu hakkı doğal olarak kendine tanıyan bir film tek yanlı bir propagandaya dönüşme tehlı- kesiyle karşı karşıya değil midir? Genelde böyle bir tehlike olsa da "Bosna!" bu tehli- keden çok kolay kurtulmuş bir çalışma. Çünkü temel çıkış noktasında hümanist prensipler bulunuyor. Demokrasi ve insan haklan savunuluyor. Yapılan analizler. ge- tirilen yorumlar, sağlam verilere ve güveni- lir kaynaklara dayanıyor. Mitterand, İzzetbegoviç, Amerikan dışişleri yetkilileri, Bırleşmiş Milletler Gücü komutanlan gibi önde gelen kişilerin görüşleri aktanlıyor... 'Etnik annma', Yahudi soykırunı Filmde dikkat çeken başka bir nokta, BHL'in, Hitler Almanyası'ndan sık sık söz ctmesi: "Etnik annma" ile Yahudi soykınmı arasında doğal koşutluklar kur- masıydı. BHL'in Fransız Musevi olması. bu konudaki duyarlığını kuşkusuz ikiye katlamıştı. Musevilerin faşizmin ayak ses- leri karşısında hemen tepki göstererek he- pimizi uyarmalan ve değişik cephelerde fa- şizme karşı savaş vermeye başlamalan. Nazilerin insanlık tarihine yazdıklan kara sayfanın tek yararh yanı mıydı yoksa? Bu acı dersin unutulmaması bugün daha da yaşamsal bir önem taşıyor. "Bosna!" biçim olarak ele alındığında da başanlı birdüzeye ulaşıyor. Rahat veakıa bir kurgu. özgün çekimlerle arşiv görüntü- ler arasında dengeli bir uyumu sağlamış. BHL, sinemasal bir yenilik getirmeyi. bi- çimsel bir denemede bulunmayı falan hiç düşünmemiş olağan olarak. Bir gereklili- îın ifadesi olarak acele gerçekleştirilen •'Bosna!" her şeyden önce içeriğiyle önemli bir çalışma. Sonuç olarak, içeriğin hizmeti- ne verilen biçim, fılmin başansına olumlu katkılarda bulunuyor... Film, 90 milyar TL'ye mal oldu Bütün bu nedenlerle BHL'in en medya- u k Fransız düşünürü olması eklenince, Cannes'da 15 mayıs pazar gecesi yapılan josteriye Paris'in kreması akın etmişti. Aralan politik sürtüşmeler nedeniyle açık olan iki bakan. Kültür Bakanı Jacques To- ubon ile Haberleşme Bakanı Alain Carig- non bile beraberdiler. Devlet televizyon ka- nallannın başkanı oradaydı; sosyalistlerin yeni başkan adayı, eski başbakan Michel Rocard da oradaydı; eski kültür bakanı Jack Langda.. BH L'nin, Paris salonlannm vazgeçilmez kişiliği imgesiyle medyalarda çok fazla boy göstermesi, bazı çevreleri rahatsız ettiği de unutulmamalı. Bu nedenle, ilk aşamada "Bosnar'nın kişisel bir promosyon aracı olduğunu düşünenenler bile olmuştu. An- cak tümüyle spekülatif ve gerçeklerle çatı- şan bir suçlama bu. Çünkü film gerçek bir entelektüel angajmanın ürünü, katıksız bir direnişin ifadesi... Çok önemli ciddi bir bil- diri getiren. birçok televizyon kanahnın ve yapımcının ortaklığıyla 13 milyon Fransız Frangı'na (90 milyar Türk Lirası) mal olan fılmin kazancı. eğer kazanç olursa, tümüy- le Bosna halkına gönderilecek. Aslında, Bosna-Hersek halkı için en önemli kazanç, farklı bir görüşün, kendilerini savunan bir görüşün. Batılı kamuoyuna ulaşabümiş ol- ması. Yönetmene atılan kremalı pasta Bu arada gülünç ve bu konumda gülünç olduğu kadar da tatsız bir olay yaşandı. Heryıl Cannes'da biryönetmeninya da bir oyuncunun başından aşağı bosaltılan kre- malı pasta. bu kez medyalann ilgısinı üzerine topladığı için BHL'in payına düş- tü. Hem de tam filmini tanıtmak için sah- neye çıkarken... BHL'in siyah ceketini bembeyaz kremayla süsleyen genç, politik bir amaçla değil. star sistemine karşı oldu- ğu için girişmişti bu eyleme... Öyle ya, tele- vizyon kameralan oradaydı; gazeteciler oradaydılar. fırsat bu fırsattı... Yazık. ogeceyeyakışan bıreylem dcğildi bu. Medya Bosna'dan değil, Bosna medyadan yararlanmalıydı. İki yıldan bu yana, gerçekler karşısında gözlerini kapayıp kulaklannı tıkayan. BHL'nin yorumuna göre Sırplara *geleceğin Avnıpası'nda Balkanlar'ın jjandarması' rolü- nü \ermeyı planladıklan için askeri yapı- nmlara gitmeyen. böylece yaşanan vahşe- tin sorumluluğunu paylaşan Baülı, Doğulu bir dizi poütikacı, kuşkusuz çok daha layıktı o kremalara... İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Sanatçılan Derneği'nden yapılan açıklama: Kurumunasılsahibiİstanbullu'durKültür Senisi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Sanatçılan Derneği (IŞTİSAN) tarafından yapılan bir açıklamada Şehir Tiyatrolan ödene- ğinin herhangi bir siyasal partinin be- lediye yönetiminin "insanı" değil. "kamu ödeneği" olduğu belirtildi. Açıklamada aynca "teslimiyetçi yöneticilere" de dik- kat çekilerek Şehir Tiyatrolan'nın ge- leceği için önerilen yollann dikkatlegöz- den geçirilmesi istendi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Tûrkiye'nin kültürel 'başkenti' İstan- bul'un, tarihi Cumhuriyet öncesine uza- nan en köklü sanat kurumu İstanbul Şe- hir Tiyatromuz, 80. yılında sözümona 'edep' adına 'edepsizliğin' hedefı kılın- mak isteniyor. Çağdaş Türk tiyatrosunun beşiği, in- sanlığın ortak kültür mirasının halkımı- zca da paylaşılmasının öncüsü tiyatro- muzun konumunun salt parasal kıstaslarla ölçülmeye yeltenilmesini kabul edilemez bir horgörü olarak değerlendirirken; İstan- bul Şehir Tiyatrolan'nın 80yıldıretkinlikle sürdüregekligi tiyatro hizmetinin -eğitim ve sağlık gibi- temel bir 'kamu hizmeti' ol- duğunu hatırlatmak zorunda kalmaktan içtenlikle utanç duyuyoruz. Kaldı ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bütçesinin binde beşi bile tutmayan ve çok önemli bölümü 'kamu görevlisi' tiyatrocu- lann yasalarla düzenlenmiş ücretlerinden oluşan Şehjr Tıyatrolan ödeneği. herhangi bir siyasal partinin Belediye yönetiminin "ihsanı' değil, tiyatromuzun kamu hizmeti- nin sürdürülmesini sağlamaya yönelik bir kamu ödeneğidir. Kurumun sahibi de k. 80 yıldır tiyatromuzun kültür hizmetini pay- îaşan İstanbullu'Iardır Açıklamada bir süre önce Gencay Gü- rün'ün Mılliyet gazetesine yaptıgı u Kaden- miz başkanın iki dudağı arasında.." yolun- daki açıklamasma gönderme yapılarak şöyle deniyor: "Bu toplumsal bakış açısı- ndan. seçilmiş olduğu andan başlayarak kendisi de 'kamu görevlisi' sorumluluğu üstlenen bir siyasetçi, kamunun kendisine önceden verdiği bu görevi tartışma hakkı- na sahip olamayacağı gibi; kurumun kimi yöneticilerinin olası teslimiyetçiliklerine gerekçe hazırlarcasına beyanettikleri gibi, istanbul Şehir Tiyatrolan'nın da, çalışan- lannın da 'kaderleri bir başkanm iki du- dağının arasında1 değildir. Herkesi gerçek "edep'e davet ederken; si- yasal/ekonomik bunalım bahaneleriyle, ti- yatromuzu sermayenin güdümüne soka- cak 'vakıflasma' türünden modelJer ile kamu hizmetini 'ticari faaliyete' dönüştü- recek 'özeUeştirme/şirketleştimıe' gibisin- den 'yükselen değerler' kurumlaşmalannı ve 'tstanbol Kütüriinün varettigi Şehir Ti- yatrolan'nın Ankara'dan yönetilmesine yol açacak 'Detlet'e bağlanma' gibisinden kaçış yollannj kökten reddettiğimizin de bilinmesini isteriz. İstanbul Şehir Tiyatrolan dana nice 80 yıllar -özgün kimliğini koruyarak- kent kültürüne hizmetini sürdürecektir. Bu hiz- metin daha da etkin/yaygın çağdaş ve ya- ratıcı kıbnabilmesi yolunda, yakışıksız atı- şmalann ve ucuz koltuk kaygılannın yeri- ni, (bugün Devlet Tiyatrolan'nda uygula- maya konulan Birim Tiyatro' örneği ben- zeri) tiyatro sanatının özüne uygun, özerk demokratik katıhmcı ve tiyatroculann se- çimine dayalı bir yönetim tara ile yönetime kavuşturulması tartışmasmın almasını di- iiyoruz. Kamu, tiyatroculan 'tiyatro kamu hiz- meti' ile görevlendirmiştir; bu görev yürü- tülürken de Tiyatroyu tiyatrocular yöne- tir5 . Akbank Bebek Sanat Galerist'nde resim ve heykelsergisi • Kültür Servisi - Akbank Bebek Sanat Galensi'nde resim ve heykel sergisi açıldı. Aynı mekanı paylaşan sanatcılardan Ressam Yaşar Ali Güneş'in 17 parça tuval üzerine yağlıboyaçaİışmasından oluşan resim sergisi ile heykel sanatçısı Necmi Murat'ın 15 parça bronzçalışmasının oluşturduğu heykel sergisi 10 Haziran 1994 tarihine kadar açık kalacak. Ressam Yaşar Alı Güneş, 1982'de Ressamlar Birliği'ne kabul edildi, eğitimini Sofya Güze) Sanatlar Akademisi'nin Resim, Heykel veGrafık dallannda tamamladı. Moskova, Leningrad, Taşkent, Semerkant ve Doğu Berlin Akademisi'nde incelemelerdebulundu. 1985'tenbu yana çalışmalannı Türkiye'de sürdüren Güneş, iki kezPlenerÖdülü. ENKA ve DYO yanşmalannda ödül ve mansiyonlar kazandı. Sanatçı Yaşar Ali Güneş. halen Dokuz Eylül Üniversitesi'nde öğreüm görevlisi olarak çalışmakta. Nurten Ercan, Ulusjararası Avfgnon Sepgisî'mle • Kültür Senisi - Nurten Ercan Coudraıns, 19-23 Mayıs 1994tarihleri arasında Fransa'nın Avignon kentinde düzenlenen geleneksel sergıye iki yapıtı ile katılıyor. Geçen yıl dünyanın çeşitli ülkelerinden 8000 kişinin ziyaret ettiği bu dev sanat sergisine. bu yıl çeşitli ülkelerden 500 sanatçı. 1300eserle katılıyor. Buyıl İç Anadolu'yu temsil eden iki yapıtıyla sergiye katılan ressam Nurten Ercan, Avignon Sergisi'ni şöyle anlatıyor: "Resim sergisi bir tesadüf eseri değildir. Yer. mekan ve izleyici mozaığin parçalandır. Avignon ortaçağdan ben sanat alanında. özellikle resim sanatında mistik bir nhiım olarak bilinegelmektedir. Orada, geçmişi ve bugünü bırarada yaşıyor, tarihi ve sanatı soluyorsunuz." Sergiye bu yıl, Almanya. Xvustralya.Japonya,ABD. Rusya lngiltere. İsveç, İran. Kolombiya, Tayvan. Belçika. Güney Kore. Bulganstan. İspanya. İsviçre. Yunanistan. İtalya. Şili, Korsika ve Fransa katılıyor. NevraBucak'ın ûçûncü romanı \ l V I NKŞİN KL\RI • KöltürSmisi- Ne\ra Bucak'ın Körfez Savaşı'nınacı anısına yazdığı "Son Güneşin Çocuklan" adlı kitabı Demet Yayınlanndan çıktı. Bundan önceki yapıtlan " İssız Kadınlar" ve "Aşkın Kutuplarf'nda kadın dünyasını ırdeleyen yazar. bu kez farklı bir konu ve tür işliy or. Ne\ ra Bucak, "Bu romanı yazarken gezegenlerarası bir banş masalı düşledim. yalnızca dünya banşı değil... Aslında, bilimkurgu yazan değilim. yine de seçtiğim konu adına bilimkurguya sığınmak gereğini duydum. Gerçeklerden kaçmadan. dilediğim düşsellikte yazmak için belki de..." diyor. Baykam'dan 77 Mayıs İlk Aşkımızffl' Kühür Servisi - Bedn Baykam; Ekrem Acuner. Sami Küçük^ Mümtaz Soysal. Hilmi Yavuz. Altan Oymen, Hıncal Uluç. Oktay Ekşi. Suphi Karaman. Alev Coşkun, Suphi Baykam, Metin Toker, Güneri Cıvaoğlu, Turgut Göle, Hasan Bülent Kahraman, Kayıhan Keskinok, fhsan Yalçm ve suikaste kurban giden Uğur Mumcu ile Muammer Aksoy'un yanı sıra. İlhami Soysal ve Tank Zafer Tunaya ile yaptıgı konuşmalan kitaplaştırdı. Bedri Baykam, kitabına Uğur Mumcu'nun sözlerini isim olarak verdi. Kitap, Ümit Yayınalık tarafından basıldı. OBKT'nin yeni sezon oyunlan beRrientfi •ORDL (AA) - Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu'nun gelecek sezonda sergileyeceği oyunlar belirlendi. OBKT yeni sezonda, Turgut Özakman'ın "Ocak", Dinçer Sümer'in "Eski Fotoğraflar". Sönmez Atasoy'un "7 Köyün Yargıcı". Atilla Alpöge'nin "Çürük Elma". LaleOraloğlu'nun "Keloğlan'ın Eşeği". Necati Cumahnın " Vur Emri" ve Çehov'un "Teklif adlı oyunlannı sahneleyecek. Öteyandan. tarihi binası yanan OBKTnin, gecici olarak otogar binasının ikinci katındaki 200 kişilik bir salonda faaliyetlerini sürdürmesi için çahşmalar başlatıldı. TÜRKSOYOperaGûnleri • ANKARA (ANKA) - Türk Kültür ve Sanatlan Ortak Yönetimi'ne (TÜRKSOY) üye ülkelerin opera sanatçılan Kıbns'ta biraraya gelecek. TÜRKSOY'un Marmaris'te yapılan 4'üncü dönem toplantısında kabul edilen şekli ile "TÜ RKSOY Opera Günleri" üye ülke sanatçılannın katılımıyla 27-28 mayıs günlerinde Gime'de gerçekleştirilecek. TÜRKSOY Opera Günleri'ne Kazakistan'dan iki, Başkürdistan'dan üç. Azerbaycan'dan iki ve Türkiye'den üç sanatçırun katılması kesinleşti. Günlere Türkiye'den piyanist Figen Serbest, soprano Müfide Özgüç ve tenor Osman Güloflukatılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle