Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS1994 PERŞEMBE
12 KULTUR
47.ULUSLARARASI CANNES FİLM FESTİVALİ'NDEN NOTLAR:
Bosnagerçeğinin ötekiyüzü...MEHMETBASUTÇU
CANNES - Fransız ozanı Jacques Pre-
vert, bir şiirinde, "Aman kibritlerle oyna-
malanna izin termeyin aydın kişilerin, son-
ra yangın çıkanrlar" der. Çok haklıdır Pre-
vert, dört dörüük entellerin en kutsal göre-
vi beyinlerde yangın çıkarmaktır. Ancak.
yine o entellerdir ki. gerçek bir yangın
karşısında kollan sıvayıp ateşe karşı savaş-
maktan korkmadıklan oranda. bilinçleri
alevlendirme hakkını kazanırlar.
Fransız felsefe ve edebiyat dünyasının en
medyatik adlanndan biri olan Bernard-
Henri Levy, "Bosna!" adlı belgeseliy le,
sanıyorum dört dörtlük bir entelektüel ol-
duğunu kanıtladı. "Bosna!" her şeyden
önce yüreğin derinliklerinden gelen çığ-
lıklann toplamı olarak algılanmahdır; "et-
nik arınma" girişiminin vahşeti karşısında
atılan çığlık; yeniden gündeme gelen faşiz-
rnin. Avrupa'nın göbeğinde eyleme gecme-
sine karşı direnişe çağıran çığlık: karmaşık
çıkar hesaplan ve iç çelışkiler nedeniyle bu
vahşetedurdiyemeyen Batılı gûçlerin kor-
kunç hesaplan karşısında atılan çığlık...
Daha sonra, jeopolitik verilerle beslenen
bu çığhklar, aklın süzgeçinden geçirilip, ta-
rih bilinciyle pekiştiriliyor. Yalan yanlış
bilgi ve haberlerle kamuoyunun bilincine
ambargo koyan "resmi doğrulan" aleve
vermenin zamanı gelmiştir artık...
"Bosna!" hiç kimseyi tepkisiz
bırakmayacak bir film...
Bemard-Henri Levy, cesetleri parampar-
ça olmuş. işkence görmüş, aç-susuz
bırakılmış insanlann dayanılmaz görün-
tülennin kan ve barut kokan dehşetinden-
kaçmamış. Tersine, izleyicisini allak bullak
eden bu göriintüleri cömertçe kullanıyor.
Çünkü. amacı gerçeği gözler önüne sererek
alarm zillenne bir daha. bir daha basmak...
Çünkü, ancak bu iğrençliği sergileyerek,
kamuoyunu harekete geçirebileceğini dü-
şünüyor. Haksızda değil. Kopmuş bacak-
lar, bedeninden aynlmış başlar, toplama
kamplannda bir deri bir kemik kalmış in-
sanlar, ükhm tıklım dolu ilaçsız hastane-
lerde testereyle kesilen kollar. defalarca
ırana geçilmiş genç kızlar, savaş gerçeği
karşısında ruhsal dengelerini yitirmiş in-
sanlar, Bosnalı erkeklerin başlannı bı-
çağıyla nasıl kestiğini, kadınlara nasıl teca-
vüz ettiğini bulanık .gözlerinde soğuk bir
ifade>ıe anlatan genç Sırp... "Insanlık" de-
diğimiz perdede izledikleriniz ve o görün-
tülerin gerisinde olduğunu bildiğiniz ancak
düşünmek bile istemediğimiz daha acı ger-
çekler, Batılı devlet adamlannın soğuk-
kanlı tepkisizliği, bütün bunlar sizi dehşete
düşürecektir.
İki saatiik fîlmde beş temel nokta
Fransızlann admı (BHL) baş harfleriyle
kısaltarak kullandıklan Bemard-Henri
Levy. amacına ulaşmış. Paris"te 18 mayıs
tarihinde gösterime giren "Bosna!"nın
Fransız kamuoyunu etkileyeceğinden kuş-
kum yok. Kaldı ki, bugün Fransa'da Bos-
na savaşına karşı çıkan ve Avrupa ülkeleri-
nin adil bir banş doğrultusunda daha etkin
bir politika gütmelerini için çaba gösteren
bağımsız derneklerin sayısının üç yüz do-
laylannda olduğu unutulmamalı. "Bos-
na!" televizyon aracıbğıyla dünya kamuo-
yuna da kuşkusuz kısa bir süre içinde ses-
lenme olanağı bulacaktır.
tki saatiik yoğun birfilmolan "Bosna!"-
da, beş temel noktanın alü çizilmekte:
1) Avrupa'nm göbeğinde faşizm yeniden
hortlamıştır. Gerçek bir yangın baş-
lamıştır. Insanlığa karşı suç işlenmektedir.
Demokrat gûçlerin bu yangının üzerine
kararlılıkla gitmeleri gerekir. Tıpkı İspan-
ya iç savaşında olduğu gibi; tıpkı İkinci
Dünya Savaşı'nda olduğu gibi. faşizme
karşı bayrak açılarak ortak savaş verilme-
lidir.
Umut, dünya kamuoyunda
2) Büyük devletler kamuoyunu uyut-
maktadırlar. Aralannda birlik yoktur. Ya
yanlış analizler ya da yüz kızartıcı çıkar he-
saplan içinde. Sırp faşizmi karşısında ge-
rekli tepkiyi gösterememektedirler. Bal-
kanlar' ı bir barut fıçısı gibi gördükleri için
çekingen davranmaktadırlar. Bosna'nın
suçu. Kuveyt gibi zengin bir petrol ülkesi
olmaması mıdır? Fransa Cumhurbaşkanı
François Mitterand, Nisan 1992'deyapüğı
Bosna ziyaretiyle yarattığı umutlan so-
mutlaştıran bir politika izleyememiş, düş
kmkhğı yaratmıştır.
Umut artık dünya kamuoyundadır.
Bosna gerçeklerine bakarken. ne objektif
olmak isterken değişik tuzaklara düşen ga-
zete haber ve yorumlanndan ne de hükü-
met bültenlerinin ikiyüzlü açıklamalan-
ndan etkilenmeliyiz. Vahşete ve çirkin
oyunlara, yüreğimizin sesini dinleyerek in-
sanlık adına karşı çıkmalıyız. Hükümetle-
rin politikalan ancak kamuoyunun etki-
siyle değiştirilebilir.
Faşizme karşı çıkan bir lirizm
3) Bosna-Herseklilerin verdikleri
bağımsızbk savaşı bir ölüm kalım sa-
vaşıdır; Bosna-Hersek ordusu sonuna dek
desteklenmelidir (fılmi izlerken zaman za-
man, 1920'li yıllarda Mustafa Kemal'in
verdiği savaşın koşullannı ve çok farklı
olsa da, bugünkü Bosna-Hersek'le, Kurtu-
luş Savaşımız sırasındaki Anadolu arası-
nda koşutluklar olduğunu düşündüm ister
istemez...).
4) Kafalara bir dizi yanlış bilgi sokul-
muştur:
Bosnalılann çoğunluğu Müslüman de-
ğildir! Bu basınm gerçekleri çarpıtması ve
"Bosna-Hersek"liler yerine kestirme ola-
rak "Müslüman" tanımlanmasını kullan-
ması sonucudur. Kaldı ki Bosnah Müslü-
maniar köktenci değillerdir. fçlerinde ag-
nostik, hatta tann tanımaz olanlar vardır...
Eğer Bosna-Hersek ordulan savaşı ka-
zanırsa, tslam cumhuriyeti kurulması ke-
Fransız edebiyat ve felsefe dönyasmın en medyatik adlanndan biri olan Bernard-Henri Levy, iki saatiik yoğun bir 'Bosna' bd-
geseliyle, dörtdörthık bir entelektüel olduğunu kanıtladı.
Bernard-Henri Levy, cesetleri
paramparça olmuş, işkence görmüş,
aç-susuz bırakılmış insanlann
dayanılmaz görüntülerinin kan ve
barut kokan dehşetinden kaçmamış.
Tersine, izleyicisini allak bullak eden
bu görüntüleri cömertçe kullanıyor.
sinlikle söz konusu değildir. Bu tür yorum-
lar çok kasıtlı ve yanlıştır.
5) Sarajevo ikinci bir Kudüs'tür. Bu
kentte Müslümanlar, Hırisüyanlar ve Ya-
hudiler birlikte, uyum içinde yaşamayı ba-
şarmışlardır. İşte çarpıcı bir örnek: Bugün
Bosna ordusunun başında. Sırplann faşist
polirikasına karşı çıkmtş eski bir Sırp gene-
raii vardır. Yalnız bu olay bile Bosna-Her-
seklilerin ırkçı olrtıadıklanrun kanıtıdır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız or-
dulannın. Nazizme karşı çıkan bir Alman
komutanın emrine verilmesi düşünülebilir
miydü...
BHL, film boyunca kendini tutamıyor.
şiirsel bir dille. heyecanla yazdığı metni
kendisi okuyarak görüntülere eşlik ediyor,
olaylan yorumluyor... Bu metın. gereğin-
den fazla edebı bulunabilir. Ancak. taşan
bir yürek ve mürekkebi kaynayan bir ka-
lem söz konusu burada. Banşa ve hoşgö-
rüye çağıran. faşizme karşı çıkan bir lirizm
bu... BHL, filminin subjckıivitcsine dört
elle sahip çıkıyor. Şöyle savunuyor bu ko-
nuyu: "Evet. Sırplara söz hakkı tanınmıyor
' Bosna! da.
Çünkü film saMırganlara, insanlık suçu
işleyenlere, yani Sırplara karşı bir direnişe
çağırmaktadır. Andre Malrau\ İspanya'da
cumhuriyetçiler saflarında savaşırken
yazdığı 'Umut° ta. faşistlere söz >ermiş mi-
dir? KarşHnızda faşistler >ardır. İnsanı hiçe
sayan, işkence eden, kadınların sistematik
olarak ırzına geçen, etnik temizlikten söz
eden ve toplu imha eylemlerine başlayan Sı-
rplara objektif olmak adına söz hakkı verile-
mez.."
Demokrasi ve insan hakları
Peki, açık açık taraf tutan ve bu hakkı
doğal olarak kendine tanıyan bir film tek
yanlı bir propagandaya dönüşme tehlı-
kesiyle karşı karşıya değil midir? Genelde
böyle bir tehlike olsa da "Bosna!" bu tehli-
keden çok kolay kurtulmuş bir çalışma.
Çünkü temel çıkış noktasında hümanist
prensipler bulunuyor. Demokrasi ve insan
haklan savunuluyor. Yapılan analizler. ge-
tirilen yorumlar, sağlam verilere ve güveni-
lir kaynaklara dayanıyor. Mitterand,
İzzetbegoviç, Amerikan dışişleri yetkilileri,
Bırleşmiş Milletler Gücü komutanlan gibi
önde gelen kişilerin görüşleri aktanlıyor...
'Etnik annma', Yahudi soykırunı
Filmde dikkat çeken başka bir nokta,
BHL'in, Hitler Almanyası'ndan sık sık söz
ctmesi: "Etnik annma" ile Yahudi
soykınmı arasında doğal koşutluklar kur-
masıydı. BHL'in Fransız Musevi olması.
bu konudaki duyarlığını kuşkusuz ikiye
katlamıştı. Musevilerin faşizmin ayak ses-
leri karşısında hemen tepki göstererek he-
pimizi uyarmalan ve değişik cephelerde fa-
şizme karşı savaş vermeye başlamalan.
Nazilerin insanlık tarihine yazdıklan kara
sayfanın tek yararh yanı mıydı yoksa? Bu
acı dersin unutulmaması bugün daha da
yaşamsal bir önem taşıyor.
"Bosna!" biçim olarak ele alındığında da
başanlı birdüzeye ulaşıyor. Rahat veakıa
bir kurgu. özgün çekimlerle arşiv görüntü-
ler arasında dengeli bir uyumu sağlamış.
BHL, sinemasal bir yenilik getirmeyi. bi-
çimsel bir denemede bulunmayı falan hiç
düşünmemiş olağan olarak. Bir gereklili-
îın ifadesi olarak acele gerçekleştirilen
•'Bosna!" her şeyden önce içeriğiyle önemli
bir çalışma. Sonuç olarak, içeriğin hizmeti-
ne verilen biçim, fılmin başansına olumlu
katkılarda bulunuyor...
Film, 90 milyar TL'ye mal oldu
Bütün bu nedenlerle BHL'in en medya-
u k Fransız düşünürü olması eklenince,
Cannes'da 15 mayıs pazar gecesi yapılan
josteriye Paris'in kreması akın etmişti.
Aralan politik sürtüşmeler nedeniyle açık
olan iki bakan. Kültür Bakanı Jacques To-
ubon ile Haberleşme Bakanı Alain Carig-
non bile beraberdiler. Devlet televizyon ka-
nallannın başkanı oradaydı; sosyalistlerin
yeni başkan adayı, eski başbakan Michel
Rocard da oradaydı; eski kültür bakanı
Jack Langda..
BH L'nin, Paris salonlannm vazgeçilmez
kişiliği imgesiyle medyalarda çok fazla boy
göstermesi, bazı çevreleri rahatsız ettiği de
unutulmamalı. Bu nedenle, ilk aşamada
"Bosnar'nın kişisel bir promosyon aracı
olduğunu düşünenenler bile olmuştu. An-
cak tümüyle spekülatif ve gerçeklerle çatı-
şan bir suçlama bu. Çünkü film gerçek bir
entelektüel angajmanın ürünü, katıksız bir
direnişin ifadesi... Çok önemli ciddi bir bil-
diri getiren. birçok televizyon kanahnın ve
yapımcının ortaklığıyla 13 milyon Fransız
Frangı'na (90 milyar Türk Lirası) mal olan
fılmin kazancı. eğer kazanç olursa, tümüy-
le Bosna halkına gönderilecek. Aslında,
Bosna-Hersek halkı için en önemli kazanç,
farklı bir görüşün, kendilerini savunan bir
görüşün. Batılı kamuoyuna ulaşabümiş ol-
ması.
Yönetmene atılan kremalı pasta
Bu arada gülünç ve bu konumda gülünç
olduğu kadar da tatsız bir olay yaşandı.
Heryıl Cannes'da biryönetmeninya da bir
oyuncunun başından aşağı bosaltılan kre-
malı pasta. bu kez medyalann ilgısinı
üzerine topladığı için BHL'in payına düş-
tü. Hem de tam filmini tanıtmak için sah-
neye çıkarken... BHL'in siyah ceketini
bembeyaz kremayla süsleyen genç, politik
bir amaçla değil. star sistemine karşı oldu-
ğu için girişmişti bu eyleme... Öyle ya, tele-
vizyon kameralan oradaydı; gazeteciler
oradaydılar. fırsat bu fırsattı...
Yazık. ogeceyeyakışan bıreylem dcğildi
bu. Medya Bosna'dan değil, Bosna
medyadan yararlanmalıydı.
İki yıldan bu yana, gerçekler karşısında
gözlerini kapayıp kulaklannı tıkayan.
BHL'nin yorumuna göre Sırplara *geleceğin
Avnıpası'nda Balkanlar'ın jjandarması' rolü-
nü \ermeyı planladıklan için askeri yapı-
nmlara gitmeyen. böylece yaşanan vahşe-
tin sorumluluğunu paylaşan Baülı, Doğulu
bir dizi poütikacı, kuşkusuz çok daha
layıktı o kremalara...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Sanatçılan Derneği'nden yapılan açıklama:
Kurumunasılsahibiİstanbullu'durKültür Senisi - İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Şehir Tiyatrosu Sanatçılan
Derneği (IŞTİSAN) tarafından yapılan
bir açıklamada Şehir Tiyatrolan ödene-
ğinin herhangi bir siyasal partinin be-
lediye yönetiminin "insanı" değil. "kamu
ödeneği" olduğu belirtildi. Açıklamada
aynca "teslimiyetçi yöneticilere" de dik-
kat çekilerek Şehir Tiyatrolan'nın ge-
leceği için önerilen yollann dikkatlegöz-
den geçirilmesi istendi.
Açıklamada şu görüşlere yer verildi:
"Tûrkiye'nin kültürel 'başkenti' İstan-
bul'un, tarihi Cumhuriyet öncesine uza-
nan en köklü sanat kurumu İstanbul Şe-
hir Tiyatromuz, 80. yılında sözümona
'edep' adına 'edepsizliğin' hedefı kılın-
mak isteniyor.
Çağdaş Türk tiyatrosunun beşiği, in-
sanlığın ortak kültür mirasının halkımı-
zca da paylaşılmasının öncüsü tiyatro-
muzun konumunun salt parasal kıstaslarla
ölçülmeye yeltenilmesini kabul edilemez
bir horgörü olarak değerlendirirken; İstan-
bul Şehir Tiyatrolan'nın 80yıldıretkinlikle
sürdüregekligi tiyatro hizmetinin -eğitim
ve sağlık gibi- temel bir 'kamu hizmeti' ol-
duğunu hatırlatmak zorunda kalmaktan
içtenlikle utanç duyuyoruz.
Kaldı ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
bütçesinin binde beşi bile tutmayan ve çok
önemli bölümü 'kamu görevlisi' tiyatrocu-
lann yasalarla düzenlenmiş ücretlerinden
oluşan Şehjr Tıyatrolan ödeneği. herhangi
bir siyasal partinin Belediye yönetiminin
"ihsanı' değil, tiyatromuzun kamu hizmeti-
nin sürdürülmesini sağlamaya yönelik bir
kamu ödeneğidir. Kurumun sahibi de k. 80
yıldır tiyatromuzun kültür hizmetini pay-
îaşan İstanbullu'Iardır
Açıklamada bir süre önce Gencay Gü-
rün'ün Mılliyet gazetesine yaptıgı u
Kaden-
miz başkanın iki dudağı arasında.." yolun-
daki açıklamasma gönderme yapılarak
şöyle deniyor: "Bu toplumsal bakış açısı-
ndan. seçilmiş olduğu andan başlayarak
kendisi de 'kamu görevlisi' sorumluluğu
üstlenen bir siyasetçi, kamunun kendisine
önceden verdiği bu görevi tartışma hakkı-
na sahip olamayacağı gibi; kurumun kimi
yöneticilerinin olası teslimiyetçiliklerine
gerekçe hazırlarcasına beyanettikleri gibi,
istanbul Şehir Tiyatrolan'nın da, çalışan-
lannın da 'kaderleri bir başkanm iki du-
dağının arasında1
değildir.
Herkesi gerçek "edep'e davet ederken; si-
yasal/ekonomik bunalım bahaneleriyle, ti-
yatromuzu sermayenin güdümüne soka-
cak 'vakıflasma' türünden modelJer ile
kamu hizmetini 'ticari faaliyete' dönüştü-
recek 'özeUeştirme/şirketleştimıe' gibisin-
den 'yükselen değerler' kurumlaşmalannı
ve 'tstanbol Kütüriinün varettigi Şehir Ti-
yatrolan'nın Ankara'dan yönetilmesine
yol açacak 'Detlet'e bağlanma' gibisinden
kaçış yollannj kökten reddettiğimizin de
bilinmesini isteriz.
İstanbul Şehir Tiyatrolan dana nice 80
yıllar -özgün kimliğini koruyarak- kent
kültürüne hizmetini sürdürecektir. Bu hiz-
metin daha da etkin/yaygın çağdaş ve ya-
ratıcı kıbnabilmesi yolunda, yakışıksız atı-
şmalann ve ucuz koltuk kaygılannın yeri-
ni, (bugün Devlet Tiyatrolan'nda uygula-
maya konulan Birim Tiyatro' örneği ben-
zeri) tiyatro sanatının özüne uygun, özerk
demokratik katıhmcı ve tiyatroculann se-
çimine dayalı bir yönetim tara ile yönetime
kavuşturulması tartışmasmın almasını di-
iiyoruz.
Kamu, tiyatroculan 'tiyatro kamu hiz-
meti' ile görevlendirmiştir; bu görev yürü-
tülürken de Tiyatroyu tiyatrocular yöne-
tir5
.
Akbank Bebek Sanat
Galerist'nde resim ve
heykelsergisi
• Kültür Servisi - Akbank Bebek Sanat
Galensi'nde resim ve heykel sergisi
açıldı. Aynı mekanı paylaşan
sanatcılardan Ressam Yaşar Ali
Güneş'in 17 parça tuval üzerine
yağlıboyaçaİışmasından oluşan resim
sergisi ile heykel sanatçısı Necmi
Murat'ın 15 parça bronzçalışmasının
oluşturduğu heykel sergisi 10 Haziran
1994 tarihine kadar açık kalacak.
Ressam Yaşar Alı Güneş, 1982'de
Ressamlar Birliği'ne kabul edildi,
eğitimini Sofya Güze) Sanatlar
Akademisi'nin Resim, Heykel veGrafık
dallannda tamamladı. Moskova,
Leningrad, Taşkent, Semerkant ve
Doğu Berlin Akademisi'nde
incelemelerdebulundu. 1985'tenbu
yana çalışmalannı Türkiye'de sürdüren
Güneş, iki kezPlenerÖdülü. ENKA ve
DYO yanşmalannda ödül ve
mansiyonlar kazandı. Sanatçı Yaşar Ali
Güneş. halen Dokuz Eylül
Üniversitesi'nde öğreüm görevlisi olarak
çalışmakta.
Nurten Ercan,
Ulusjararası Avfgnon
Sepgisî'mle
• Kültür Senisi - Nurten Ercan
Coudraıns, 19-23 Mayıs 1994tarihleri
arasında Fransa'nın Avignon kentinde
düzenlenen geleneksel sergıye iki yapıtı
ile katılıyor. Geçen yıl dünyanın çeşitli
ülkelerinden 8000 kişinin ziyaret ettiği
bu dev sanat sergisine. bu yıl çeşitli
ülkelerden 500 sanatçı. 1300eserle
katılıyor. Buyıl İç Anadolu'yu temsil
eden iki yapıtıyla sergiye katılan ressam
Nurten Ercan, Avignon Sergisi'ni şöyle
anlatıyor: "Resim sergisi bir tesadüf
eseri değildir. Yer. mekan ve izleyici
mozaığin parçalandır. Avignon
ortaçağdan ben sanat alanında. özellikle
resim sanatında mistik bir nhiım olarak
bilinegelmektedir. Orada, geçmişi ve
bugünü bırarada yaşıyor, tarihi ve
sanatı soluyorsunuz." Sergiye bu yıl,
Almanya. Xvustralya.Japonya,ABD.
Rusya lngiltere. İsveç, İran. Kolombiya,
Tayvan. Belçika. Güney Kore.
Bulganstan. İspanya. İsviçre.
Yunanistan. İtalya. Şili, Korsika ve
Fransa katılıyor.
NevraBucak'ın
ûçûncü romanı
\ l V I
NKŞİN
KL\RI
• KöltürSmisi-
Ne\ra Bucak'ın
Körfez
Savaşı'nınacı
anısına yazdığı
"Son Güneşin
Çocuklan" adlı
kitabı Demet
Yayınlanndan
çıktı. Bundan
önceki yapıtlan
" İssız
Kadınlar" ve
"Aşkın
Kutuplarf'nda kadın dünyasını
ırdeleyen yazar. bu kez farklı bir konu ve
tür işliy or. Ne\ ra Bucak, "Bu romanı
yazarken gezegenlerarası bir banş masalı
düşledim. yalnızca dünya banşı değil...
Aslında, bilimkurgu yazan değilim. yine
de seçtiğim konu adına bilimkurguya
sığınmak gereğini duydum.
Gerçeklerden kaçmadan. dilediğim
düşsellikte yazmak için belki de..." diyor.
Baykam'dan 77 Mayıs
İlk Aşkımızffl'
Kühür Servisi - Bedn Baykam; Ekrem
Acuner. Sami Küçük^ Mümtaz Soysal.
Hilmi Yavuz. Altan Oymen, Hıncal
Uluç. Oktay Ekşi. Suphi Karaman. Alev
Coşkun, Suphi Baykam, Metin Toker,
Güneri Cıvaoğlu, Turgut Göle, Hasan
Bülent Kahraman, Kayıhan Keskinok,
fhsan Yalçm ve suikaste kurban giden
Uğur Mumcu ile Muammer Aksoy'un
yanı sıra. İlhami Soysal ve Tank Zafer
Tunaya ile yaptıgı konuşmalan
kitaplaştırdı. Bedri Baykam, kitabına
Uğur Mumcu'nun sözlerini isim olarak
verdi. Kitap, Ümit Yayınalık tarafından
basıldı.
OBKT'nin yeni sezon
oyunlan beRrientfi
•ORDL (AA) - Ordu Belediyesi
Karadeniz Tiyatrosu'nun gelecek
sezonda sergileyeceği oyunlar belirlendi.
OBKT yeni sezonda, Turgut
Özakman'ın "Ocak", Dinçer Sümer'in
"Eski Fotoğraflar". Sönmez Atasoy'un
"7 Köyün Yargıcı". Atilla Alpöge'nin
"Çürük Elma". LaleOraloğlu'nun
"Keloğlan'ın Eşeği". Necati Cumahnın
" Vur Emri" ve Çehov'un "Teklif adlı
oyunlannı sahneleyecek. Öteyandan.
tarihi binası yanan OBKTnin, gecici
olarak otogar binasının ikinci katındaki
200 kişilik bir salonda faaliyetlerini
sürdürmesi için çahşmalar başlatıldı.
TÜRKSOYOperaGûnleri
• ANKARA (ANKA) - Türk Kültür ve
Sanatlan Ortak Yönetimi'ne
(TÜRKSOY) üye ülkelerin opera
sanatçılan Kıbns'ta biraraya gelecek.
TÜRKSOY'un Marmaris'te yapılan
4'üncü dönem toplantısında kabul
edilen şekli ile "TÜ RKSOY Opera
Günleri" üye ülke sanatçılannın
katılımıyla 27-28 mayıs günlerinde
Gime'de gerçekleştirilecek. TÜRKSOY
Opera Günleri'ne Kazakistan'dan iki,
Başkürdistan'dan üç. Azerbaycan'dan
iki ve Türkiye'den üç sanatçırun
katılması kesinleşti. Günlere
Türkiye'den piyanist Figen Serbest,
soprano Müfide Özgüç ve tenor Osman
Güloflukatılacak.