Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN1994 PERŞEMBE •
12 DIZIYAZI
Ozafdan Refah'a' bayram armağanı'
T
eröru ve anarşi-
yi önlemek adı-
na gerçekleştiri-
len 12 Eylül
I980"askeriha-
rekati". artık
hemen tüm yönleriyle biliniyor
ki aslmda 24 Ocak 1980 tarihli
ünlü "ekonomik istikrar pakeri-
mn" esenliği ve "askeri güvence-
si"olarak devreyeginniştı. Dar-
beyi izleyen hemen ilk günlerde,
generallere "sİYfl giysüerie" hiz-
met eden Başbakan BûJent Ulu-
su ve dönemin ekonomiden so-
rumlu en yetkili kişisi Turgut
Özal, Milli Güvenlik Konseyi'-
nin 24 Ocak Kararlan'na bakı-
şlannı sık sık şöyle vurguluyor-
lardı:
"Ekonomik istikrar paketini
uygulavabilmek için güçlü bir yö-
netim gerekiyor. 12 Eylülle baş-
lajan yeni dönemde, bu karar-
ların vasama geçirilmesi için en-
gel oluşnıran birçok zorluk da
aşılmış olacak ttr."
Gerek 24 Ocak Kararlan'nın
"içerigi ve amacı" gerekse 12 Ey-
lülcülerin bu amaca uygun bi-
çımlenen "demokrasi anlayışı"
izleyen yıllarda art arda yürür-
lüğe sokulan Turizm Teşvik Ya-
sası, tmar Vasası. Büyükşehir
Belediveleri Vasası, özel Çevre
Konuna Bölgeleri Kararnamesi
vb. gıbi hukuksal düzenlemelere
de damgasını vurdu. Yine 24
Ocak Kararlan'yla hedeflenen
"yağmaya dayalı ekonomik is-
tikrar" politikası özellikle imar
ve çevreyi ilgilendiren yasalarla
"ruhsatlı talan" dönemini baş-
latırken belediye hukukunda da
belediye başkanlan "bu talanuı
güçlü komutanları" olarak yet-
kilendinldi...
'İşbitirid' belediyecilik...
Cumhuriyet dönemindeki de-
ğişik belediyecilik anlayışlanna
ayn ayn tanımlar getirilecek
olursa şu tür bir adlandırma çok
da yanüş olmasa gerek:
- 1930'lann anlayışı: "Halkçı
ve cumhuriyetçi betediverilik "
- 1950'lenn anlajışı: "İmar ve
imha bekdiyeciliği" (Jstanbul-
daki Menderes dönemi yıkım-
lannı anımsaymız).
- 1960'lann anlayışı: "Demok-
rasi için belediyecilik" (1961
Anayasası'ndaki güvencelerle).
- 1970'lerin anlayışı: "Demok-
ratik belediyecilik" (Bu söylem.
muhalefetteki CHP'nin, büyük
kentlerdeki belediyelereseçilrne-
siylebasladı).
Ve 1980'lerin anlayışı: "İşbi-
tirici belediyecilik..."
1980lere ılışkin bu değerlen-
dinnemiz, elbetteki ANAP'ın
"işbitirici olroa" söyJeminden ve
bu söylemin "gereğini" de hem
yeni yasal düzenlemelerde hem
de belediyielerdeki uygula-
nıalannda "başartyla" yaşama
geçirmiş olmasından kaynakla-
nıyor.
12 Eylül'den sonra "general-
lerin vizesiyle" kurulabilen par-
tilerin en "jenisi" olan ANAP. 6
Kasım 1983 seçimlerinde top-
lam oylann yüzde 45'ini alarak
211 milletvekiliyle iktidara "tek
başına" oturdu. "Yeni" bir parti
olrrıa imajı. "geçmişin devamı ol-
madığını" söylemesinden kay-
naklanıyor; ancak özellikle 24
Ocak 1980 Kararlan'nın "kur-
mayı" olan lideri Turgut Özal'ın
kişiliğjnde. ekonomi-politika
olarak yine "24 Ocak'a bağü"
bir süreklilik sağlayacağını da
gizlemiyordu.
ANAP'ın gizlemediği bir baş-
ka niteliği ise özellikle yatınm
alanlannda ve ekonomiye kay-
nak sağlama konulannda "işbiti-
rici" olacaklan, bunun için gere-
kirse kamu malı tesis ve arazile-
rin tahsisini, kiralanmasını, hai-
ta "saOşmr bile başlatabilecek-
leriydi.
Nitekim, ünlü "yap-işlet-dev-
ret" modeli, bu anlayışm ürünü
olarak ortaya çıkü ve önce tu-
rizm yaünmlanna kamu arazisi
sağlanmasmda, ardından da be-
lediyelerin kentsel hizmet alan-
lannda ve projelerinde "kur-
tarıcı fornriiT olarak gündeme
geldi.
Bu işbitiriciliğin, hiç kuşku-
suz en "radikal" uyguîamalan,
bilime ve demokrasiye aykın ol-
duğu için ancak 12 Eylül dö-
nemindeki "anayasastz" yıllar-
da yürürlüğe sokulabilen turiz-
mi Teşvik Yasası'yla gerçekleş-
tirilmiştir. ANAP hükümetleri-
nin. ANAP'h belediyelerle el ele
vererek 1984-1989 'döneminde
"doyasıya oyguladıklan" bu ya-
sanın en "işbitirici" örneği, kus-
kusuzParkOteli'ydi.
Neyse ki Sözen'in kararlılığı
ile o dönemin en çirkin "kentsel
yağma abidesinin" yıkımı da
önemli ölçüde "brtirildi" ve kent
siiuetindeki "talanın gölgesi" de
simgesel anlamda bile olsa gide-
rilmiş oldu.
1982'nın Mart ayında yürür-
lüğe giren, ancak "yürütülmesi"
ANAP dönemine nasip olan
Turizm Teşvik Yasası'yla salt
şehircilik ilkelerine ve kamu ya-
ran anlayışına değii. yürürlük-
teki "imar ve belediye mevzuatı-
na da aykm" izinlerle İstanbul'-
da, Ankara'da, fzmir'de,
Aydın'da, Muğla'da, Antalya'-
da ve ülkenin birçok yöresinde
"kentsel yeşil alanlar, SİT alan-
lan ve ormanlar" yağmaya açıl-
dı.
Yine aynı yasa çevçevesinde.
Şehremaneti'nden Büyükşehir
BeJediyeleriiTe»wr (1854-1994)
OKTAY EKINCI
RJD elediye meclislerinde azınlıkta kalan
Refahlı başkanlar, Özal'ın 1984 yılında
Dalan için çıkardığı 3030 sayılı yasanm
'kralhk yetkileri' ile donatılmış durumda...
ana
Yerel krallora
'monarşik' yetkiler
Cumhuriyet dönemindeki değişik
belediyecilik anlayışlan
sıralandığında ortaya şöyle bir tablo
çıkıyor:
- 1930'lann anlayışı: "Halkçı ve
cumhuriyetçi belediyecilik "
-1950 'lerin anlayışı: "İmar ve imha
belediyeciliği"
- 1960'lann anlayışı: "Demokrasi için
belediyecilik"
- 1970'lerin anlayışı: "Demokratik
belediyecilik"
Ve 1980'lerin anlayışı: "İşbitirici
belediyecÛik...'"
'kadılık'haklan...
1984 yılında çıkardığı yasalaria yerel yönetimlerde başkanlara'monarşik' yetkiler sağlayan Turgut Özal, 10 yıl sonra bu yasa-
ların, yine monarşizm heveslisi şeriatçı belediye başkanlanna yarayacağını acaba tahmin edebilmiş miydi?..
bu yağmayı sağlayan imar izin-
leri için uygulanan yöntem ise
"Turizm Bakanlığf nın teklifl, Ba-
kanlar Kurulu'nun karan ve beie-
diyenin ruhsatı" zincirine bağ-
landı.
Denebilirki 1980'li yıllar, yerel
ve merkezi hükümetler arasında-
ki geleneksel "yetki çanş-
tnasmm" en az ya^andığı bir dö-
nem olmuştur.
Bunun başlıca nedeni ise salt
her ikı >önetim kademesınde de
"a>ııı partinin" olması değü,özel-
likle "kentsel rantın ükşimi ve de-
ğerlendirilmcsinde". belediyelerle
hükümet arasında kurulan -ve
yatınmalarca da güçlü bir "med-
ya desteğiyle" arka çıkılan- sıkı
"işbirtiği ve işbölümü" sürecidir.
Bu sürecin yerel yönetimler ve
imar uygulamalanyla ilgili yeni
yasal düzenlemelere yansıması
ise demokratik bir kurum olarak
belediyelerin deği1,doğrudan "be-
lediye başkanlannın" yetkilerini
arttırmak: hatta belediye encü-
menlerini bile seçilmişlerden de-
ğil, "atanmışlardan" oluşturarak
demokrasi adına bir tür "yerel
monarşiler yaratmak" şeklinde
gerçekleşmiştir.
ANAP'ın. kentleşme ve yerel yö-
netimlere bakışını sergileyen en
ilginçsüreç, 1983-1984 dönemin-
de yürürlüğe sokulan başlıca iki
yasanın "takviminde" acık ola-
rak izlenebiliyor.
Birincisi,25 Mart 1984 tarihin-
de yapılan yerel secimlerden tam
bir ay önce yürürlüğe sokulan,
2981 savılı tmar Affı Yasası'dır.
Turgut Özal hükümetinin. Cum-
hurbaşkanı Kenan Evren tarafı-
ndan 14 Aralık 1983'te onayla-
narak göreve başladığı anımsanı-
rsa "üç ay sonra" yapılacak bir
yerel seçim öncesine böylesine
"hızla" yetiştirilen bir imar afîı
yasasının "^bitirici" özelliği de
hemen anlaşılabilir.
Nitekim, 3 Şubat 1984'te
TBMM Başkanlığı'na sunulup
aynı hızla 24 Şubat 1984'te ka-
bul edilen 2981 sayılı İmar Affı
Yasası, salt gecekonduculann
ve kent soygunculannın yüzünü
değii, ANAP'ın da yüzünü gül-
düren biryerel seçim sonucunun
alınmasında etkili oldu.
25 Mart 1984 Pazar günü ya-
pılan, 12 Eylül'den sonraki ilk
genel yerel seçimlerde de "zafer"
yine ANAP'ındı ve 67 ilden 54'-
ünde, ilçe ve beldelerin de yine
darbe indirdi. Belediye başkan-
lanna, belediye meclis kararla-
nnı "değişrirme yetkisi" bile ve-
rerek 1930'lann "meclise say-
gdı" anlayışından bile geriye gi-
dildi. Bununsonucundada"güç-
lü başbakanlarla güçlü belediye
başkanlan arasında kurulan,
yine güçlü ittifaklarla" büyük
kentler yönetılmeye. daha doğ-
rusu "kent ranrlan yönlendiril-
meye" başlandı...
1980'li yıllar. yerel ve merkezi hükümetler
arasındaki geleneksel 'yetki çatışmasının" en az
yaşandığı dönem olmuştur. Bunun başlıca
nedeni ise salt her iki yönetim kademesinde de
'aynı partinin' olması değii, özellikle 'kentsel
rantın üleşimi ve değerlendirilmesinde',
belediyelerle hükümet arasında kurulan
işbölümü sürecidir.
büyük çoğunluğunda. belediye
başkanlan artık "ANAP selamı"
veriyoriardı. Ülke düzeyinde
elde edilen oy oraru da yine yüz-
de 45'tı...
O yılın ikinci büyük "işbitiri-
ci" yasası ise işte bu sonucun elde
edilmesinden sonra, yani özellik-
le büyükkent belediyeleri başta
olmaİc üzere yerel yönetimler
"ezici bir çoğunlukla" ANAP'ın
elinegeçtikten sonra. bu kezyine
başta imar alanında olmak üze-
re, özellikle. "yatınmlarla ilgili"
önemli yetkilerin "yerelleşmesi-
ni"de getiren 3030sayılı "Büyük-
şehir Beledhelerinin Yönetimi
Hakkındaki Kanun"'dur
27 Haziran 1984"te kabul edi-
len ve bugün "10. yüııu" doldu-
ran bu yasa, yine 1984'ün 12
Aralık gününe "yetiştirilen" uy-
gulama yönetmeliğiyle birlikte.
1970'ii yıllann "demokratik be-
lediyecilik'' özlemlerine büyük
Bugün, dünyada hala varhğını
sürdüren -bu gidişle yeni örnek-
leri de yine türeyeceğe benzeyen-
kralLklarda bile, kralın ya da
kraliçenin parlamento karar-
larını değiştinne yetkisi yoktur.
Hele bu tür seçimle oluşan or-
ganlann aldıklan kararlan "de-
ğiştirerek onaylama" yetkisi,
doğrudan faşist yönetimlerde
bile benzen görülmeyen bir
"erk" olsa gerek.
Eğer demokrasi rafa kaldın-
lacaksa ya o meclis veya parla-
mento "lağ>edilir" (12 Eylül'de
olduğu gibi) ya da meclisin
aldığı kararlar veto edilir. geri
çevrilir fYine 12 Eylül'de oldu-
ğu gibi).
Ama "olağan koşullardaki"
hıçbir sistemde, seçilmiş üyeler-
den oluşan organlar böylesine
küçük düşürülemez.
Hukukun üstünlüğünün ve
demokrasinin en basit kuralı
böyleyken ANAP'm 1984 tari-
hinde yürürlüğe soktuğu 3030
sayılı vasada büyükşehir beiedive
başkanlanna bugün "cumhurbaş-
kanında bile olmayan" yetkiler
tanındi.
Örneğin, yasanın 14. maddesi,
meclis kararlan üzerindeki "baş-
kanlık yetkisini" şöyle beürliyor:
"Büyükşehir ve ilçe belediye
meclisierince aluıan bürün karar-
lar. büvükşehir beledite başkanı-
na gönderiÛr. Büyükşehir belediye
başkanı konunun meclislerde tek-
rar görüşülmesini iste>ebilir. Mec-
lisler kararlarında ancak 2/3 ço-
ğunlukla tsrar edebiürler ve bu hal-
lerde meclis karan kesinleşmiş
olur."
Görüldüğü gibi, ANAP'ın "de-
mokrarikleşme" adına yürürlüğe
soktuğu ve duyarlı kesimlenn
tüm itirazlanna raemen SHP'nin
ve SHP'lı belediyeîerin "değiştir-
me ihtiyacı duymadıklan" 3030
sayılı yasa. betediye meclıslerinin
üzerinde tam bir "başkanlık haki-
miyeti" kuruyor.
Yerel yönetimlerde "monar-
şizm" tutkusunun diğer bir
önemli kuralı da >ine 3030 sayılı
Büyükşehir Belediyeleri Yasası'-
nın u>gulama yönetmeliğindekı.
1984'ten bu yana yürürlükte olan
42. maddesinde yeralıyor.
Maddeyi birlikte okuyalım:
"Bü>ükşehir belediye başkan-
lan. büyükşehir belediye meclisi
ile ilçe belediye meclis kararlarını
tetkikle aynen veya tadilen (değiş-
tirerek) tasdik veyahut meclisler-
de yeniden görüşülmesini isteme"
yetkilerine sahipler.
Bu "yasal kural" da açıkça
gösteriyor ki yerel meclislere,
yani halkın seçimle gelen temsil-
cilerine "saygısızlık ve güvensiz-
lik" konusunda 1930'lann gerisi-
ne düşülürken "belediyecilik" an-
layışında da 18. yüzyd Os-
manlısına ve hatta daha gerilere
gidilmiştir.
Dizimizin ilk bölümlerinde ver
verdiğimiz "kadılar" ve "mahaüe
imamları" dönemlerinde olduğu
gibi, bir kent, üstehk büyükşehir-
ler yani "metropoller", bir tek
kişinin eline ve "ablakına" teslim
edilmekte, o kişi ve o "ahlak"
kent ve kent halkı için hiç de iyi
şeyler düşünmüyorsa meclisin
buna karşı alacağı önlemler de
"tadilen tasdik" yöntemiyle boşa
çıkanlmaktadır.
'Diktatörlük' oranlan
3030 sayılı Büyükşehir Beiediye-
len Yasası nın belediye başkan-
lanna tanıdığı bu monarşik yetki-
ler, özellikle "gensonı"durumun-
da ve meclisin "başkanı düşünne"
gibi bir "demokratik hakkını"
kullanması olasılığında, yine baş-
kanı bu kez bir "diktatör" gibi
koruyan kurallarla da pekiştiril-
miş durumda.
Yasanın 14. maddesine "son
anda" eklenen ve yine maddede
"son fıkra" olarak yer alan şu hü-
küm, 1984 yılındaki TBMM'de
bu yöndeki her türlü "ayTintınuı"
dikkate alındığını gösteriyor.
"1580 savılı Bekdiye Kanunu'-
nun 61. ve 76. maddeleri hükümle-
rindekj 2/3 çoğunluk şartı, büyük-
şehir belediye baskanları için 3/4
olarak uvgulanır."
Yasa koyucunun -"aceteden"
olacak- yeniden yazmaya gerek
görmediği 1580 sayılı yasanın 61.
ve 76. maddeleri, belediye baş-
kanının meclis tarafından düşü-
riilebilmesi için (gensoru ya da
yıllık raporun reddi yöntemiyle)
2/3 çoğunluğu gerekü görüyor.
1984-1989 dönemi Istanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı
Bedrettin Dalan'ın "asıl miman
benim" diye övünerek uyguladığı
3030 sayılı yasa ise bu oranı 3,4'e
çıkararâk başkanı koltuğuna
daha çok yapıştınyor. Üstelik,
1580 sayıh yasa "tek partili"
1930'lara aitken 3030 sayılı yasa
"çokpartili" 1980lerin "demokra-
si sevgisini"(!) yansıtmasma
karşın...
Kralhk yetkisi şimdi
Refah^ta
y
ANAP'ın 1984'te büyükşehjrler-
de yürürlüğe soktuğu oöylesı mo-
narşik yetkilerin. 1989'lara dek
yürürlükte tutulması ve yine
ÂNAP'ın 'işbitirici belediyeci-
lik" anlayışının, yerel meclisin
bile denetleyemediği başkanlarla
sürdürülmesi, "siyasi anlamda"
kabul edilebilir.
Çünkü bu yasa, zaten bunun
için düşünülmüş ve 1984 Martı'-
ndaki yerel seçimlerde belediyeîe-
rin büyük çoğunlukla ANAP'a
geçmesinin ardından da hemen
aynı >ıl yürürlüğe sokulmuştur.
Nevarki 1989 yerel seçimlerin-
de, bu kez büyükşehirlerin yeni
egemenleri olan sosyal demokrat
yönetimJerin ve özellikle SHP'-
nin. "demokrasi yerine krallığı ge-
tiren" böylesı bir yasal düzenle-
meyi yine de "yürürhîkte hrt-
ması", tarihsel bir "aymazlık ve
tutarstzlık" dışında herhalde yo-
rumlanamaz.
Üstehk, başta Mimarlar
Odası. diğer meslek odalan ve
"kenre, demokrasiye, hukukun üs-
tünlüğüne" duyarlı çevreler, daha
yerel seçimler yapılmadan çok
önce. yerel iktidarda ANAP'ın
bulunduğu 1987 yılında kamuo-
yunu uvarmışlar ve 3030 sayılı
yasanın "tehlikeli gefeceği"
hakkında yoğun çabalar har-
camışlardı.
Örneğin, 18-19 Temmuz 198T-
de Kenterler Tiyatrosu'nda dü-
zenlenen "İstanbul İçin Olaga-
nüstü Genel Kurul", özellikle bu
monarşik yetkilere ağırlık vermiş
ve tüm demokrasi güçleriyle siya-
si partılere şu çağnyı yapmıştı:
"Bü>ükşehir belediye yönetim-
leri demokratikleşmeli. 3030 sayılı
yasa yeniden düzenlenmelidir. Bu
çerçevede başkaniık yetkileri mec-
lis salt çoğunluğunun alacağı ka-
rarlarla belirieıunelidir..."
Bu çağnnın üzerinden tam 7
yıl geçti. Bu geçen 7 yılda, SHP 5
>ıl yerel iktidardaydı. 1992 K.a-
sımı'ndan bu yana da merkezi
iktidarda bulunuyor.
Demokrasi ve laiklik
Diğer tüm "demokrasiden
yana" partiler de yine 7 yıldır ya-
sama sürecine değişik ağırhklar-
da katılıyorlar.
Hiçbir parti ve hiçbir "demok-
rat" beledi\e başkanı, 3030 sayılı
bu "krallık yasasmı" değiştinnek
için adımmı bile atmadı.
Şimdi. 27 Mart 1994'ten sonra.
"demokrasi ve laiklik" için en cid-
di "tehlike" olarak görülen Refah
PartiK büyükşehir belediye baş-
kanlanna karşı, "yerel meclisler-
deki Refah dışında kalan üyelerin
çoğunlukta olması" sanki bir
"umut kapısı" ve "demokrasinin
güveneesi" gibi gösteriliyor.
Oysa o güvenceyi ANAP bun-
dan 10 \il önce çoktan ortadan
kaldırdı ve diğer partilerin hemen
hepsi de "Ah bir de biz şu yerel
krallık koltuğuna otursak" dü-
şüncesıyle buna sessiz ve duyarsız
kaldılar.
Ne yaparlarsa yapsınlar, Re-
fahlı başkanlar "tadilen tasdik"
edeceklerdir. Üstelik, "monarşiz-
me" herkesten çok daha yakın si-
yasi kimlikleriyle...
Yarın: Emanetln
güveneesi
demokratiklesme
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Gözlerimin İçine Bakın!
Bilmiyordum, halk arasında yaygınmış; Refah'ın başpar-
mağı havada, dört parmağı da yumruk olmuş biçimde gös-
teren simgesinin anlamı:
- Bir erkek, dörtkadın mı demekmiş? Ya da:
- Allah bir, karı dört diyenler de var mıymış?
Bir bayan şöyle dedi:
- Peki, Refahlı bayanlar da başparmaktarınıkaldınyorlar,
o ne demek oluyor?
Bir gün Meşrutıyet Caddesi'nde gidiyordum. önümde iki
sıkmabaş genç kız yürüyor. Karşıdan gelen iki gençten biri,
kızlara laf attı. Kızlardan biri arkadaşına aktardı:
- Seninle namaz kılalım diyor.
- Ah canııım! Kikirdeyerek gittiler.
Din ayağa düşürüldü mü gülünç olaylarla karşılaşmak
kaçınılmazdır. Bunu, insanların inançlarını siyasal çıkarla-
ra araç yapanlar düşunmeli.
Hak-iş Başkanı Necati Çelik, bir gün şöyle dedi:
- Erbakan a soyledim, "İslamlığı değıl, demokrasiyi öne
çıkarın. Laiklik düşmanlığı yaratılmasın" dedim. Aziz Ne-
sin yakılmak isteniyor, onu savunmak bana düşüyor. Ba-
şörtülü kız okula alınmıyor, savunmak bana düşüyor. Re-
fah'ın argümanlarını, büyük uzlaşma için tehlike olarak
görüyorum...
Uyarılarla Necmettin Erbakan, doğruyu görebilir, tehlike-
yi sezerek yolunu değıştirebilir mi? Hiç sanmıyorum.
Hocanın kurnazlık içine işlemiş; günlerdir yazıp duruyo-
rum, tek satırlık açıklama gelmıyor. Oğlu Fatih'i ımam-hatıp
okulundan alıp, Ayrancı Lisesi'ne verişinin nedenini açıkla-
mak çok mu güç? l-ıhh.. işine gelmeyen konularda hiç oralı
olmaz, görmezden, duymazdan gelir..
- Bunları kasıtlı yazıyorlar, inanmayın bile diyebilir. Beni
yemeklerine çağırmıyor. Ama kimi köşe yazarı gazeteci ar-
kadaşlarımı çağırıyor. Onlarsorabilirler:
- Efendim, Ekmekçi oğlunuzu Imam-Hatip 'ten alıp Ayran-
cı Lisesi'ne verdiğinizi yazıyor. Doğru mu? Gerekçesi ne?
O zaman imam-hatipte okuyanlar ne düşünecekler?
Ele verir talkını, kendi yutar salkımı mı diyecekler?
Necmettin Erbakan, ağzıyla kuş tutsa, birçıkmazsokakta
olduğunu görmelidir. Hak-lş Başkanı Necati Çelik haklıdır.
Erbakan, 1970'te Milli Nizam Partisi'ni kurdu. Bu parti
Anayasa Mahkemesi'nce kapatıldı. Hemen söyleyeyim,
parti kapatılmasına, gazete toplatılmasına, gazetecilerin
hapse atılmalarına kesinlikle karşıyım. Ama inançlan poli-
tika aracı yaparak din sömürüsü yapılmasına da karşıyım.
Çünkü, bunun temelinde demokrasinin yok edilmesi amacı
yatar.
Başsavcılık, Milli Nızam Partisi'nın kapatılrnası için Ana-
yasa Mahkemesı'ne başvurusunu yaparken Erbakan'ın
çeşitli konuşmalarından örnekler, belgeler sunmuş. Erba-
kan'ın ilginç savunmaları var: "Tekbir" {"Allahüekber,
Tanrı uludur" demek). Arapça bir sözcük. Erbakan savu-
nurken:
- Efendim, biz "tekbir" demedik, "tek bir" dedik, yani bi-
zim partimiz bir tane anlamına.
Anayasa Mahkemesi üyelerı bu savunmayı yutmamış
olacaklar.. Aynca, "Bizşeriatçı değıliz" bile demiş.
Erbakan'ın davaya konu olan konuşmalarında ılgınç ör-
nekler var; kimileri şöyle:
8 Şubat 1970'te Ankara'da "Büyük Sinema"da yapılan
toplantıda söyledikleri: "... Biraz önce sizlere MNPkurucu-
ları takdim olundu. Ama sizden niçin saklayalım, niçın par-
timizin hakiki kurucularını bu ilk açılış gününde zikretmiye-
lim. Açıkça ilan ediyorum ki bizim partimizin kurucuları
SuKan Fatih Hazretleri, Sultan Murat, Suttan Melikşah,
Ulubatlı Hasan, Orhan Gazi, Nizamül-Mülk, Akşemsed-
din, SuKan Yavuz, K/lıçarslan, Alparslan, Getenbevf Haz-
retteri ve Sultan Hamtt'f/r.."
31.5.1970'te Karabük'te: "Esselamünaleyküm" diye ko-
nuşmasınabaşlıyor, bir yerindekonuşmasmın şöyle diyor:
"750 yıl önce Selanik te kurulmuş Hareket Ordusu ndaki
subaylar kandırılmış ve Sultan Abdülhamit Han tahttan in-
dirilmiştir. MNP milletin iman davasını kendisine şiaredin-
miştir. Türkiye'de bugün üç yol vardır: Birinci yol solculuk,
sonu komünizm yolu, bu yolda CHP; ikinci yol kozmopolit
masonluk yolu. Bu yolda AP levhası var. Üçüncü yol MNP
yolu, bu yol sağı temsil eder. Hak yolu, iman yolu. Onümüz-
deki seçim sonunda, yani 1973 yılında sizleri Ayasofya
Camii'nde namaz kılmaya davet ediyorum..."
Necmettin Erbakan'ın işleri, 1970'lerde buncağız değii,
14.1.1971 'de Diyarbakır il kongresinde "Bizim itikadımızâ
göre Mehdi Aleyhisselam 'ın geleceğini ve onun devrınden
önce de ona basamak olacak devirlerin geleceğini, dua ve
temennilerinin Milli Nizam 'ın Mehdi Aleyhisselam 'ın devri-
ne basamak teşkil etmesi olduğunu..." bile söylemiş. Gü-
lünç ama gerçek!
24.1.1971 günü Ankara'da büyük kongre açılış konuşma-
sında, "... 10Ekim 1971 seçimlerinde 1000yıllık hak ve'hak-
kaniyete bağtıltk yolunun temsilcisi olarak iktidara gelecek
olan MilliNizam'ın, Durkheim fikriyatından mekteplerikur-
tarıp Imarrn Gazali Hazretlerinin kitaplarına kavuşturaca-
ğını..." belirtmiş Necmettin Erbakan Hazretleri! örnekler
öylesıne çok ki. Herhalde, 1970'lerden bu yana azbuçuk
ders almış olmalı ki şimdilerde pek öyle konuşmuyor. 1961
seçimlerinde, Adalet Partisi'nden Meclis'e girmiş Muhitön
Güven vardı. O seçim propagandaları sırasında Demokrat
Partililere:
- Gözlerime bakın, ne dediğimi anlarsınız dermiş. Böyle-
ce, kendisinin eski DP'lilerin yolunda olduğunu söylemek
istermiş. Muhittin Güven çoktan öldü, milletvekilliği, bakan-
lığı sırasında görüşürdük.
Necmettin Erbakan da öyle, konuşmalarında satır arala-
rına dikkat edin:
- Gözlerimin içine bakın, ne demek istediğimi anlarsınız
demek istemiyor mu?
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDANSAĞA:
1/ Paragraf. 2/ Aralann-
da herhangi bir bakım-
dan ilgi ya da benzerlik
bulunan şeylerin tümü...
Arap abecesinde bir harf.
3/ Ahmet Yesevi'nin, din
ve tasavvuf konulannı iş-
leyen şiirlerine verilen ad.
4/ fnsan dışkısı... Duvar 6
içinde bırakılmış ufak j
oyun. 5/ Ağız mukoza-
sında oluşan yüzeysel ya- 8
ra... Tartışmasız benim- g
senmesi istenen yargı. 6/
Eski Mısır'da güneş tannsı... Bir
kimsenin arandığında bulunabile-
ceği yer. 7/ Diploma... tlkel bir si-
lah. 8/ "Zaman, vakit" anlamında
yerel bir sözcük... Gelecek. 9/ Eski
Mezopotamya halklannm gök
tannsı... Islam hukukuna göre,
kocası ölen ya da kocasından bo-
şanan bir kadının yeniden evlen-
mes için beklemesi gereken süre
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Dört telli bağlama. 2/ Toprağın
nemi, yaşlıhk... Zeki ve yaramaz çocuk. 3/ Taş ya da mermer
mezar... "Tahammül gerektir.... taşma" (Dertli). 4/ Afrika'nın
güney ucundaki bumun adı... Üye. 5/ Sepet ve hasır örmeye
yarayan bir çeşit ince saz. 6/ Alevi-Bektaşi törenlerine verilen
ad... Arka, geri. 7/_Güreşte bir oyun... Dilbilgisindeki sözcük
türlerinden biri. 8/ Itici neden,güdü... Bir cins at yemeği. 9/ Ba-
ğışlama... Bir gösterme sıfau... Kısık sesli küçük keman.