Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN1994 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AnayasaMahkemesi'nin sesi...
Anayasa Mahkemesi'nin sesinden rahatsız olanlar, 'hukuksuz
demokrasi' özlemini duyanlardır.
HULUSİ METİN îstanbul Barosu avukatlarındem
T
urgut Bey riiz-
gan..."ile"yük-
seten değerler"
arasında. laik
hukuk kavramı
ve kurallan he-
men hiç yoktur. Trafık Yasasfndan
anayasaya kadar ihlal edilebilir ve hat-
ta ekonomik gelişmenın neredeyse tek
engeli olarak görülen hukuk, ancak
Anayasa MahkemesTnin kararlan ile
var ve etkin olduğunu kanıtlayabil-
miştir.
fnsanı, ekonominin içinde yalnızca
bir maliyet öğesi olarak kabul eden
anlayışla dünya pazarlannda il
ucuz
emek" reklamı yapılmış. sözde konut
sorununa çözüm bulmak amacıyla ya-
bancılara toprak satılmış (AYMK.
Tarih 13.6.1985. E. 1984 14, K.
1985,7. RG. 24.8.1985. 18852). "Tari-
kat, Siyaset, Ticaret" ilişkisine ağırlık
venlmışken. 'Atatürk cumhuriyetinin
temet nitelikleri'nı ve 'hukukun üstün-
lügü'nü savunan ve koruyan. Anayasa
Mahkemesi olmuştur.
Turgut Beyli yıllarda; insana bakışı
ekonomiden çok farklı olan hukukun.
üstünlüğü ve bağlayıcılığı, ancak bir
"gelir kaynağı" olarak görülen. mane-
vi tazminat davalannda anımsanmış-
tır.
Sapla samanın birbirine kanştığı o
rüzgarlı yıllarda. hayali ihracat mucidi
"yeğen Yahya"yı bile şaşırtan "işbiriri-
cilikJe". kara paralar aklanmış. petrol
karası gözler 'dolar yeşili'ne dönüş-
müştür.
İnsanımızı ve toplumumuzu yalnız-
ca "yeni dünya düzenT'nin ekonomik
amacına hizmet eden öğeler olarak gö-
ren anayasadaki "Sosyal Hukuk Dev-
leti" ilkesinin. "sosyal" sözcüğündcn
dahi rahalsızlık duyan 'Sızyon sahibi"
ve yandaşlannın içine sindiremedıği
Anayasa Mahkemesi'nin aşağıdaki
kararlannın "Turgut Bey rüzgan"nın
fırtınaya dönüştüğü bugünlerde anım-
sanmasında yarar görmekteyiz.
"Anayasanın 2. maddesinde tanımla-
nan "Sosyal Hukuk Devletı" ilkesi ile
devletin kendi koyduğu hukuk kuralla-
rına uyması ve çalışan, çalıştığı halde
karşılığııu yeterince alamayan ve mutlu
bir yaşantıya kavuşamayan kişilere
yarduncı olması amaçlanmıştır. Kişi ile
toplum arasında denge kurulması, çalı-
şanların insanca yaşaması >e çalışma
hayatının kararlılık içinde geçmesini
sağlayıcı önlemlerin alınması da bu
aınaca dahildir. Anayasanın 49. mad-
desi de bu amacın gereekleştirilmesi
ereğiy le konulmuş başka bir hükümdür.
Bu madde ile aynı zamanda herkese,
çalışma bir hak »e öde» olarak tanınmış
ve de\lete, çaltşanlann komnmasıyla il-
gili önlemleri almak görevi \erilmiştir."
(AYMK. Tarih 28.4.1983. E. 1981 13
K. 1983 8. RG. 9.4.1984. 18367).
"Hukuk de> leti; insan haklanna sa> -
gılı ve bu hakları koruy an. toplum \ aşa-
nıında adalete ve eşitliğe uygun bir hu-
kuk dü/eni kuran ve bu düzeni sürdür-
mekle kendisini yükümlü sayan, bütün
davranışlarında hukuk kurailarına \e
anayasa)a uyan, işlem >e eylemleri
yargı denetimine bağlı olan devlet de-
mektir." (AYMK. Tarih 1.3.1984. E.
1984 1. K. 1984 2. RG. 1.5.1984.
18388).
"Sosyal hukuk devleti, insan hak \e
hürriyetlerine saygı gosteren, ferdin hu-
zur \e refahını gerçekleştiren \e güven-
ce altuıa alan, kişivle toplum arasında
denge kuran, emek u- sermaye ilişkile-
rini dengeli olarak düzenleyen, özel te-
şebbüsün güvenlik ve kararlılık içinde
çalısmasını sağlayan. çaltşanlann in-
sanca yaşaması >e çalışma hayatının
kararlılık içinde gelişmesi için sosyal.
iktisadi \e nvali tedbirler alarak çaltşan-
ları koru>an, işsizliği önleyici ve milli
gelirin adalete uygun biçimde dağılma-
sını sağlay ıcı tedbirler alan, adaletli bir
hukuk düzeni kuran >e bunu de\am et-
tirmeye kendini >ükümlü sayan, hııku-
ka bağlı, kararlılık içinde >e gerçekçi
bir özgürlük rejimini uygulayan de\ let-
tir." (AYMK, Tarih 18.2.1985. E.
1984 9. K. 1985 4. RG. 26.6.1985.
18793).
"Anayasanın 2. maddesi "hukuk dev -
leti" olmayı cumhuriyetin nitelikleri
arasında saymıştır. Devlet faaliyetleri-
nin hukuk kurailarına uygun olması,
ka/anılmış haklara saygı duyulmasını
gerekririr." (AYMK. Tarih 3.7.1986.
E. 1986 3. K. 1986 15. RG. 10.12.
1986. 19307).
"Sosyal adalet, sosyal hukuk devleti-
nin temelidir. Çalışma özgürlüğü, sen-
dikal haklar. ücrette adalet »e ilgili ola-
naklar da sosval hukuk devleti niteli-
ğinin belirgin ilkeleridir." (AYMK.
Tarih 22.12.1988. E. 1988 5. K.
1988 55. RG. 25.7.1989. 20232).
"Devlet, bilimsel tanımıyla, ülkeyi >e
ulusu kapsayan bir insan ve hukuk ku-
nımudur." I Anayasa Mahkemesi Baş-
kanı Sn. Yekta GüngörÖzden).
Bir hukuk kurumu olarak devletin
sağlıklı bir ekonomik yupıya kavuştu-
rulması. kuşkusuz tüm uİusun ortak
dileğidir. Atatürk'ün önderliğinde ba-
ğımsızlık savaşını kazanmış bir ulus,
geçmişte olduğu gibi günümüzde dc
ekonomik bir savaşın tüm sıkıntıları-
na katlanabilir. Bunun tek koşulu.
toplumun siyasal otoriteye ve yöneti-
eilere güvenmesi ve inannıasıdır. Bu
güven \e inancın oluşabilmesi: düşü-
nülenin. söylenenin veyapılanın tutar-
lı olmasına bağlıdır.
Ataıürk "siyasal bağımsızlık" ve
"ekonomik bağımsızlık'''' kavramlannı
ayn ayn değil. birbinne bağlı ve birbi-
rini etkileven bir büıünlük içinde dü-
ş,ünmüştür.
"Ekonomik mahkumiyeti idraktan
aciz" olup yabancı ülkelerin yardımla-
rıyla "göriinüşte azametli" bir gelecek
sağladıklarını sanan Osmanlı y öneüci-
lerinin birtakım "bedbahtlar" olduğu
gerçeğini vurgulayan Alatürk'ün
amacı. ülke kalkınmasının bir "ulusal
ekonomik moderie acrçekleştirilmesi-
dir.
Tüm yargı organlan. kendilerine
düşen görevi özveriyle yerine gctir-
mektedir. Yasama ve yürütme organ-
lannın da toplumu başkaca arayışlara
yöneltmcyecek ekonomik çözümler
üretirken. "Turgut Bey rüzgarı"na ka-
pılmadan. Atatürk'ü anımsamalarını
dileriz.
Anayasa Mahkemesi'nin sesinden
rahaisız olanlar. "hukuksuz demokra-
si" özlemini duvanlardır.
PENCERE
ARADABIR
DR. COŞKUN ÖZDEMİR
Entelektûel
Müslümanlar
Onat Kutlar çok önemli ve çok güncel bir konuya de-
ğinmiş pazar günkü Cumhuriyet ekinde. Bizim kuşağı-
mız gerçekten Kutlar'ın sözünü ettiği dini bütün insan-
larla bir arada olmuştur; onlar evimizde, okulumuzda ve
her yerde yanımızda, çevremizde bulunmuşlardır. in-
sanların Müslümanlığının derecesini ölçmeye kalkmayı
akıllarından geçirmezler, kendilerinde böyle bir yetkiyi
-eski deyimle- tevehhüm etmezlerdi. Müslümanlığı da
bugünkü Refahlı belediye başkanlarının görüş birliği
içinde söyledikleri gibi şeriat düzenine kayıtsız şartsız
teslim olma şeklinde tanımlamıyorlardı. Müslümanlığın
icazetini vermek onların tekelinde değildi. Hoşgörülü,
anlayışlı, bağnazca olmayan bir din anlayışı egemendi
ülkede. Hele bir vatan kurtarıcısının, destansı bir bağım-
sızlık savaşının, İstiklal Savaşı'mn önderini, bir ulusal
kahramanı din adına karalamak düşünülemezdi, akıllar-
dan bile geçemezdı o günlerde. Şimdi yepyeni bir Müs-
lümanlık anlayışı ile karşı karşıyayız. Bir bölümü şiddet
yanlısıdırlar. Şeriat düzeni, gereğinde kan dökerek ger-
çekleştirilecektir. Sıvas'ta 37 insanın cayır cayır yakıl-
masında eylemci olarak rol alanlar ya da onları alkışla-
yanlar, en azından bu olayı hoşgörü ile karşılayanlar da
kendilerini Müslüman saymaktadırlar. Kimileri daha
açık, kimileri ölçülü ve kapaiı konuşan, gerçek amaç ve
niyetlerini şu ya da bu derecede açığa vuran, bazıları
güzel Türkçe kullanan; retoriğe, diyalektiğe yabancı ol-
mayan, Bosna Hersek'teki Müslümanlar için büyük du-
yarlılık gösterirken, Sıvas'ta yakılan şair ve yazarlar için
kılı kıpırdamayan ilginç insanlardır bunlar. TV ekrania-
rında sık sık görünmekie; heyecanlı, inanç dolu konuş-
malar yapmaktadırlar. Ama bütün bunlardan daha ilginç
ve şaşılası olay, Onat Kutlar'ın ultra modern entelektüel-
ler olarak tanımladığı bir kısım aydınlarımızın tutumu-
dur. Bu gelişmelerden fazla rahatsızlık duymamakta,
tersine, Kutlar'ın belirttiği gibi, bu aydın Müslümanlarda
keramet bulmaktadırlar. Türkiyemizin bu garip entelek-
tüelleri, aydın görünüşlü şeriatçılardan daha çok, laik
cumhuriyet yandaşı, Atatürk ilkeleri savunucusu aydın-
lardan rahatsızlık duyrtıakta ve onlardan uzak durmayı
yeğlemektedirler. Yanılmıyorsam bu, ya çok demokrat
ya da çok solcu -ikisi birden olabilir- olmalanndan ve tu-
tarlı davranma kararlılıklarından ileri geliyor.
Atatürk ilkelerini savunmanın uygarlığı, çağdaşlığı,
aklı ve elbette demokrasiyi savunmak olduğunu ileri
sürmeniz onlar için ikna edici değildir. Böylece hiçbir
ortak zemin, ortak hedef oluşamıyor. Şeriatçılarda veh-
mettikleri keramet, laiklerdeki melanetten daha kabul
edilebilir nitelikte görünüyor onlara. Bence laik aydın-
lar, Atatürkçüler bu ultra modern süper aydınlara karşı
anlayışlı davranmalıdırlar. Onlara hoşgörü ve alçakgö-
nültülükle davranmaltdırlar. Onların duyarlılıklarını ka-
bul etmeli ve laik sözcüğünü kullanmadan, Atatürk'ün
adını ağızlarına almadan -bu kadar özveri yapılabilir- bir
diyalog kurulmasına gayret sarf etmelidirler. Çünkü ben
yanılmıyorsam, onlar bu özveriyi yapamayacaklar.
Atatürk sözcüğü ile özdeşleştirilmiş uygarlık, çağdaşlık
ülküsünü benimseyemeyecekler. Laik cumhuriyet deyi-
şine duydukları tepkiyi de içimize sindirmeliyiz. Diyalog
için özveriyi; demokrasiyi de aynı ağırlıkta savunacakla-
rı güvencesini vererek, laik cumhuriyetçiler ve Atatürk-
çüler yapmalıdırlar. Ben, süper ultra aydınlarımız belki
böyle bir diyalog önerisini kabul edilebilir sayabilirler
umudunu taşıyorum.
Radyo-TVyasası
Yasarun iyi yanlan yanında olumsuz yanlan da \ ar. Bunlan belirttim.
Şimdiden aksaklıklann üzerine eğilmek. araştmp demokratik önenler
getirmekgerekiyor.
HIFZITOPUZ
Y
*~ ıllarca süren tartışmalardan
sonra yeni rad\o \cTV yasası
yürürlüğe g\rdi. Günlerden
beri gazetelerde \e tele\iz\on-
larda bu yeni >asa hakkında
eleştinler >apılı\or. yasanın
getirdiği hükümler lartışılıyor. Genclde
üzerinde durulan konular yasanın özel
radyo ve TV'lere sınırlar getirmesi. reklam-
lara sınır konması. başbakanın yayını dur-
durabilme hakkı. korsan yayıncıİığın ön-
lenmesi ve üst kurulun oluşturulmasındaki
ölçüler...
Yasanın kötü yanlan olduğu gibi i\i
yanlan da var elbette: Yayımlanan vapıtla-
ra telif hakkı ödenmesi. ccvap hakkı. fre-
kanslann belirli bir düzey içinde dağıtımı.
lotaryacıhğa son verilmesi. yani bılgi ileü-
şim telefonlanyla yanşma düzenlevip izlc-
yicilere armağan verilmemesi...
Yasanın olumlu yanlarından cn önemlisi
yoğunlaşmalann önlenmcsi ile ilgili şu hü-
kümler: Bir şirket ancak bir radvo vc bir
TVişIetmesi kurabilir. Avnı özel radyo ve
FV kuruluşunda üçüncü dcreccve kadar
hısımlar hisse sahibi olamazlar. Bir hisse
sahibinin çeşitli kuruluşlardaki hisselerinin
loplamı
0/
o20'yi aşamaz; yabancı sermaye-
nin payı %20'yi geçenıez; radvo ve TV ku-
ruluşlannda %10'dan fazla hissesi olanlar
devletten taahhüı işi kabul edemezler; ga-
zete sahibi olanların radvo ve TVlerdekı
hisseleri
o
/o20"yi geçemez; v urıd^ından va-
yın yapanlara frekans verilemez. Bunlann.
yoğunlaşmalan ve yabancı ortaklıklann
egemenliğini önleyecek çok önemli hü-
kümler olduğunu belirtmek gerekir. Yasa-
ya bu tür hükümlerin konması için çeşitli
panellerde çok şey ler söy lenmişti: bunlann
göz önünde lutulmuş olmasından kıvanç
duyuyorum.
Gelelim şimdi vasanın olumsuz vanlan-
na: Bunlann başında; beledivelerin. der-
neklerin. koopcraüflcrin. partılerin. vakıt"
ve sendikalann. radvo ve TV kurmalannı
yasaklayan 29. madde geli>or. Bu hükmün
antidemokratik olduğu hiç tartışılmaz bir
gerçekür. Yasa radyo ve TV kurma olana-
ğını valnız devlete ve anonim orlaklıklara
uınımakta vc demokratik kitle örgütlerine
bu hakkı vermcmektedir. Bir sivasal parti
neden kendi programını kendi radyosu ile
lanııtnusın? Neden kendi radyosu ile ele^ti-
riler vapmasın ve yorumlar getirmesin? Bir
kültür derneği neden kendi radyosu ılc top-
lumsal ve kültiirel vavınlarvapmasın' Par-
tilerin. sendikalann \e derneklerin kendi
basın organlan vok mu? Bunlara izin vcri-
liyor da neden radvo veTV've i?in verilmi-
v or? Yazıdan değil de scsten v e görüntüden
neden korkuyoruz'
1
Hem anlaiım özgürlü-
ğünü \asalarla tanıyacağız. hem dc bunun
radvo ve TV ile duyurulmasına cngel ola-
cağız. Bu nasıl bir mantıklır?
Yalnız gelişmiş ülkelerde değil. az geliş-
miş ülkelerde bile dev'-nler derneklere ken-
di görüş ve düşüncelerini özgiir radvolarla
yayma hakkı tanımışlardır.
Biz isederneklere bu kapıvı kapatıyoruz.
Siz düşüncelerinizi va basılı araçlarla anla-
tın. ya da doğrudan sözlc diyoruz. vani
toplantılarda konuşarak. sokaklarda bağı-
rarak, ya da ağızdan ağıza. kulaktan kula-
ğa... Eİerncklerin gelişmiş araçları kullan-
malanna izin veımiyoruz. Onian devletin
ve anonim ortaklıkların tekeline bırakıvo-
ruz. Böyle ileıişım özgürlüğü olmaz.dersek
haksız saytlmayız.
Belediye radyoları ve TV'leri
Ya belediye radyo ve TV'lerinin yasak
edilmesine nc demeli? Belediyeler vayın
yaptılar da kötü mü oldu? Seslerini duy ur-
dular. halkın derılerini açıklamasına ola-
nak sağladılar. binlerce insan kenı sorunla-
nnı belediye radyo veTV'lerine getirdi. Bu
sorunlar özel radyolara ve TVlere yansı-
mayan sorunlardı. Belediyeyi yönetenlerlc
halk arasında doğrudan bir iletişjmin sağ-
lanmasına çalışıldı. Ben geçen yıl BRT'de
yetkili bir görcvde olduğum aylarda kcnt
halkından yüzlerce. binlerce teletbn geli-
yordu. Arkadaşlar mahalle mahalle dola-
şıp halkın dertlerini dınliyor. bunlan so-
rumlu kişilere yansıtıyorlardı. Kötü bir şey
miydi bunlar? Kime ne zarar verdik? Say-
damlığa yönelmiştik. Bundan ancak yol-
suzluklara yönelenler. görevini kötüyc kul-
lananlar zarar görebilirdi. Kötü müydu1
Ankara Belediye Radyosudaaynülkele-
re yönelmişıi. Ötcki beledivelerin yayınla-
nnı izlemcdim. ama aksaklıklar varsa bun-
lar elbette düzehilebilirdi: neden kork-
tular? Anlaşıhr gibi değil...
Anonim orlaklıklara söz hakkı verecek-
siniz. ama kamu kuruluşlanna. kitlesel ör-
gütlere bu hakkı lanımayacaksınız. Böyic
anlatım özgürlüğü olmaz.
Lst kuruluş
Yasada en önemli aksaklıklardan biri de
Radyo-TV Üst Kurulunun (RTÜK) ku-
ruluşunda. yani kurul üyelerinin seçiminde
tüm yetkilcrin parlamentoya bırakılmış ol-
ması. Başka ülkelerde üyelerin seçiminde
ya da atanmasında üst yargı organlanna.
Danıştay'a. Anayasa Mahkemesin'e. üni-
versitelere. mesleksel kuruluşlara birtakım
haklar lanınmıştır.
Biz bu haklan tanımıyoruz, bütün yctki
Meclıs'te. Üyelerin beşini iktidar seçecek.
dördünü de muhalefet. Neye göre? Partile-
rin Meclis Başkımlık Divanı'ndaki temsil
oranlanna göre. Yani ötcki kuruluşların ve
Başkanlık Divanı'nda temsil edilmeyen
partilerın hiçbir hakkı olmayacak mı? Size
lers gelmiyor mu böyle bir sistem? Parla-
mento aritmctiği dışında demokrasi yok
mu?
Son olarak bir noktaya daha değinece-
ğim. o da yayın ilkelerinde belirtilen Türk-
çe yayın ilkesi. Yasa "radyo ve TV yayınla-
nnın Türkçe y apılacağını" ancak evrensel
kültür ve bilim eserlerinin oluşmasında
katkısı olan yabancı dillerin kullanılabile-
ceğini belirtiyor. Yani. kısaca Kürtçe ya-
yınlan yasaklıyor. Biliyorum bu çok nazık
bir konu. ama Türkiye'de anadili Kürtçe
olan yaklaşık 10 milyon insan var. neden
onlan bu alanda dışlamaya yöneliyoruz.
Kürt demek elbette yalnız PKK demek de-
ğildir. Onlann yayın hakkından yararlan-
malarını sağlamak daha demokralik bir
uyumun. ulusal birliğin bir aşaması olmaz
mıydı?
Radyo-TV ya^ası çıktı. iyi ama şimdiden
aksaklıklann üzerine eğilmek. araştırma-
lar yapmak ve demokratik öneriler getir-
mek aerekivor.
TARTIŞMA
Çocuklanmız mükemmelliği simgeliyor
I
nsanlık
tereddütsüz
çocuklan çok
sever. Herkes,
"Ben çocuklan
çok severim"
der. Düşünelim. niye?
a) Yeniyi, daha yeniyi. en yenıyi
simgeliyor diye mı?
b) Güzeli, daha güzeli, en güzeli
simgeliyor diye mi?
c) İyiliği. daha iyiliği. en iyiliği
simgeliyor diye mi?
ç)Dürüstlüğü,daha
dürüstlüğü. en dürüstlüğü
simgeliyor diyemi?
d) Doğruluğu, daha doğruluğu,
en doğruluâu simgeliy or diye
mi;?
e) İdeal saflığı nrn simgeliyor
diye
0
İnsan sevginin ürünü diyemi?
Sonuç: Hertürlüyanlışlığı
antarak gelecegi oluşturacak
insanlık. tohumunu onda mı
görüyor? İnsanlık hedefıni
onda görüyor da ondan mı?
İnsanlık çocuklan örnek alıyor
budurumda. İnsanlıkçocuk
gibi doğmak istiyor sonsuz
güzelliklere.
İnsanlık kendini sıfırlamak
istiyor. İnsanlık kendini
çocuğun doğduğu sıfır anına
sıfırlamak istiyor.
Pınl pırü: pürüzsüz. lekesiz.
berrak: sadece sevginin ve
sadece banşın yaşandığı
günlere merhaba. Ve de banşı
bile anmaya gerek kalmayacak
olan y alnız ve y alnız. tek ve tek.
sadece ve sadece sevginin
yaşanacağı günlere merhaba.
İzzet Haznedar
İst. Tıp Fak. Histoloji
Elektronmikroskobun-
da Fizikçi
Akrep ile Kı
Medyanın son günlerde sergilediği görüntülere bakar-
ken insanın içinden hem gülmek geçiyor, hem ağlamak!..
Çoğu, dostumuz, tanıdığımız, meslektaşımız; ama, hepi-
miz binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete...
Neden?..
•
Önce bir öyküyü anımsayalım; hayvanlar dünyasından
insanlara ders olsun diye uydurulmuş...
Akrebin dereyi geçmesi gerek; kurbağa kenarda vırak-
lıyor; akrep yanaşıyor:
- Kurbağa kardeş, beni suyun karşı yakasına geçirir mi-
sin?..
- Olmaz!.. Sana güvenemem. Ya sırtıma aldığım zaman
beni sokarsan?..
- Suyun orfasında bu nasıl olur?.. Seni zehirlersem ben
de boğulup ölürüm...
Akrebin mantığı inandırıcı...
Kurbağa razı olmuş, akrebi sırtına almış, tam suyun or-
ta yerinde akrep kurbağayı sokmuş, ikisi de suyun dibini
boylarken kurbağa sormuş:
-Peki,ama,niçin?..
Akrep:
- Huyum kurusun!..
•
Benzetmek gibi olmasın, can çıkmayınca huy çıkmıyor,
medyamız bar bar bağırıyor:
- Hepimiz bir gemideyiz, batarsak birlikte batacağız,
Türkiye'yi düşünelim!. İkinci Kurtuluş Savaşı'nı vermeli-
yiz!.. Sakin olalım!.. Panikten kaçınalım!.. Her şey vatan
için!.. Medya üstüne düşen görevi yapmalı!.. Piyasayı al-
tüst edecek yayından kaçınmalıyız..
Ama, ertesi gün ne görülüyor?..
Çoğu zaman asılsız, çoğu zaman şişirme, çoğu zaman
maksatlı bir sürü söylenti, medyanın günlük malzemesini
oluşturmuş, manşetlere tırmanmış...
Huyumuz kurusun!..
Geçmiş on yılda toplumun "yükselen değerler"] içimi-
ze işlemiş; bir yaşam biçimi oluşturmuş; sosyeteyi tiryaki-
leştirmiş; rantiyeler, tefecıler, faizciler, üçkâğıtçılar, vur-
guncular, köşedönücüler, dızdızcılar, fırsatçılar dünyası
büyüdükçe büyümüş!.. Alışmış kudurmuştan beterdir;
eroin müptelası gibiyiz. birbirimizi yemekten kendimizi
alamıyoruz...
Sanırım, ülke çok büyük bir çöküntünün bunalımını ya-
şamadan kendisine geiemeyecek..
Silkinemeyecek..
Durulamayacak...
Kurumları batıran, insanları işsiz bırakan, çoluk çocuk
sokağa düşüren. bankaları yerle bir eden, şirketleri yok
eden, kişilikleri silip süpüren, aileleri toptan açlığa mah-
kûm eden, ocakları söndüren, kentleri tehdit eden, tüm
moral değerleri çökerten, ortadireği kınp geçiren, salgın
gibi ortalığı kasıp kavuran bir fırtınada savruluyoruz.
Ancak bunun yıllardan beri savunulan bir düzentn çö-
küşü olduğunu göremezsek, işin içinden çıkamayız.
Uç beş bankanın batması ya da batırılmasıyla noktala-
nacak bir sorun değil bu...
•
Alışkanlıklar yıllandı mı, kişinin doğasına dönüşür, huy
olupçıkar...
Huyumuz kurusun!.
Amakurumuyor..
Sulanıyor..
Oysa öyle bir zaman kesitindeyız ki dereyi geçmek-.için _
anlaşmaya uymak gerek.. . . . ,,,,
Akrep kurbağanın sırtındadır..
ikisi de suyun ortasındadır
KİTAPFUAM300'Ü AŞKIN YAYINEVİNIN
TÜM KİTAPLARINDA
o
/o30
İNDİRİM BAŞLAMIŞTİR
25 Nisan - 10 Haziran
Düzenlediğimiz geleneksel indirim
kampanyamızda okurlarırruzla buluşmaktan
onur duyarız,..
SOSYAL YAYINLAR
K İ T A P S A R A Y
Uabı.ıli Cad.Nn. UCu&''ogIu>tstunuul Tel: 522 52 13
î YE 2 &ELEN ¥OĞUN
ÎSZEK ÜZERÎNE EÎR AMADA HEKRAM
YAYM1AMYOR!
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler -
Fakültesi öğretim üyesî, Prof. Dr
Burhan Şenatalar ile 9 Evlül Üniver-
sitesi öğretim üyesi ve "Adil Düzen
Modeli"nin hazıflayıcılarından Yardım
cı Doç. Dr. Süleyman Akdemir'in
katıldîğı, 2 bölüm halinde yayınlanan
"Adil Öüzen" tartışmaları, izleyiciden
gelen yoğun istek üzerine birleştirile-
rek yeniden yaymlanıyor.
UNÜIMAYm Kt EMMN AKYRDIZ'İN YÖNEOÎĞÎ YÛKSEK TANSÛOmARDA
YUKSEK
TANSİYON
27 NİSAN 1994
ÇARŞAMBA
21.45
HBB
SİîİNMKYRN TAEHŞMÂLÂR YAPEM