23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN1994 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AnayasaMahkemesi'nin sesi... Anayasa Mahkemesi'nin sesinden rahatsız olanlar, 'hukuksuz demokrasi' özlemini duyanlardır. HULUSİ METİN îstanbul Barosu avukatlarındem T urgut Bey riiz- gan..."ile"yük- seten değerler" arasında. laik hukuk kavramı ve kurallan he- men hiç yoktur. Trafık Yasasfndan anayasaya kadar ihlal edilebilir ve hat- ta ekonomik gelişmenın neredeyse tek engeli olarak görülen hukuk, ancak Anayasa MahkemesTnin kararlan ile var ve etkin olduğunu kanıtlayabil- miştir. fnsanı, ekonominin içinde yalnızca bir maliyet öğesi olarak kabul eden anlayışla dünya pazarlannda il ucuz emek" reklamı yapılmış. sözde konut sorununa çözüm bulmak amacıyla ya- bancılara toprak satılmış (AYMK. Tarih 13.6.1985. E. 1984 14, K. 1985,7. RG. 24.8.1985. 18852). "Tari- kat, Siyaset, Ticaret" ilişkisine ağırlık venlmışken. 'Atatürk cumhuriyetinin temet nitelikleri'nı ve 'hukukun üstün- lügü'nü savunan ve koruyan. Anayasa Mahkemesi olmuştur. Turgut Beyli yıllarda; insana bakışı ekonomiden çok farklı olan hukukun. üstünlüğü ve bağlayıcılığı, ancak bir "gelir kaynağı" olarak görülen. mane- vi tazminat davalannda anımsanmış- tır. Sapla samanın birbirine kanştığı o rüzgarlı yıllarda. hayali ihracat mucidi "yeğen Yahya"yı bile şaşırtan "işbiriri- cilikJe". kara paralar aklanmış. petrol karası gözler 'dolar yeşili'ne dönüş- müştür. İnsanımızı ve toplumumuzu yalnız- ca "yeni dünya düzenT'nin ekonomik amacına hizmet eden öğeler olarak gö- ren anayasadaki "Sosyal Hukuk Dev- leti" ilkesinin. "sosyal" sözcüğündcn dahi rahalsızlık duyan 'Sızyon sahibi" ve yandaşlannın içine sindiremedıği Anayasa Mahkemesi'nin aşağıdaki kararlannın "Turgut Bey rüzgan"nın fırtınaya dönüştüğü bugünlerde anım- sanmasında yarar görmekteyiz. "Anayasanın 2. maddesinde tanımla- nan "Sosyal Hukuk Devletı" ilkesi ile devletin kendi koyduğu hukuk kuralla- rına uyması ve çalışan, çalıştığı halde karşılığııu yeterince alamayan ve mutlu bir yaşantıya kavuşamayan kişilere yarduncı olması amaçlanmıştır. Kişi ile toplum arasında denge kurulması, çalı- şanların insanca yaşaması >e çalışma hayatının kararlılık içinde geçmesini sağlayıcı önlemlerin alınması da bu aınaca dahildir. Anayasanın 49. mad- desi de bu amacın gereekleştirilmesi ereğiy le konulmuş başka bir hükümdür. Bu madde ile aynı zamanda herkese, çalışma bir hak »e öde» olarak tanınmış ve de\lete, çaltşanlann komnmasıyla il- gili önlemleri almak görevi \erilmiştir." (AYMK. Tarih 28.4.1983. E. 1981 13 K. 1983 8. RG. 9.4.1984. 18367). "Hukuk de> leti; insan haklanna sa> - gılı ve bu hakları koruy an. toplum \ aşa- nıında adalete ve eşitliğe uygun bir hu- kuk dü/eni kuran ve bu düzeni sürdür- mekle kendisini yükümlü sayan, bütün davranışlarında hukuk kurailarına \e anayasa)a uyan, işlem >e eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet de- mektir." (AYMK. Tarih 1.3.1984. E. 1984 1. K. 1984 2. RG. 1.5.1984. 18388). "Sosyal hukuk devleti, insan hak \e hürriyetlerine saygı gosteren, ferdin hu- zur \e refahını gerçekleştiren \e güven- ce altuıa alan, kişivle toplum arasında denge kuran, emek u- sermaye ilişkile- rini dengeli olarak düzenleyen, özel te- şebbüsün güvenlik ve kararlılık içinde çalısmasını sağlayan. çaltşanlann in- sanca yaşaması >e çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal. iktisadi \e nvali tedbirler alarak çaltşan- ları koru>an, işsizliği önleyici ve milli gelirin adalete uygun biçimde dağılma- sını sağlay ıcı tedbirler alan, adaletli bir hukuk düzeni kuran >e bunu de\am et- tirmeye kendini >ükümlü sayan, hııku- ka bağlı, kararlılık içinde >e gerçekçi bir özgürlük rejimini uygulayan de\ let- tir." (AYMK, Tarih 18.2.1985. E. 1984 9. K. 1985 4. RG. 26.6.1985. 18793). "Anayasanın 2. maddesi "hukuk dev - leti" olmayı cumhuriyetin nitelikleri arasında saymıştır. Devlet faaliyetleri- nin hukuk kurailarına uygun olması, ka/anılmış haklara saygı duyulmasını gerekririr." (AYMK. Tarih 3.7.1986. E. 1986 3. K. 1986 15. RG. 10.12. 1986. 19307). "Sosyal adalet, sosyal hukuk devleti- nin temelidir. Çalışma özgürlüğü, sen- dikal haklar. ücrette adalet »e ilgili ola- naklar da sosval hukuk devleti niteli- ğinin belirgin ilkeleridir." (AYMK. Tarih 22.12.1988. E. 1988 5. K. 1988 55. RG. 25.7.1989. 20232). "Devlet, bilimsel tanımıyla, ülkeyi >e ulusu kapsayan bir insan ve hukuk ku- nımudur." I Anayasa Mahkemesi Baş- kanı Sn. Yekta GüngörÖzden). Bir hukuk kurumu olarak devletin sağlıklı bir ekonomik yupıya kavuştu- rulması. kuşkusuz tüm uİusun ortak dileğidir. Atatürk'ün önderliğinde ba- ğımsızlık savaşını kazanmış bir ulus, geçmişte olduğu gibi günümüzde dc ekonomik bir savaşın tüm sıkıntıları- na katlanabilir. Bunun tek koşulu. toplumun siyasal otoriteye ve yöneti- eilere güvenmesi ve inannıasıdır. Bu güven \e inancın oluşabilmesi: düşü- nülenin. söylenenin veyapılanın tutar- lı olmasına bağlıdır. Ataıürk "siyasal bağımsızlık" ve "ekonomik bağımsızlık'''' kavramlannı ayn ayn değil. birbinne bağlı ve birbi- rini etkileven bir büıünlük içinde dü- ş,ünmüştür. "Ekonomik mahkumiyeti idraktan aciz" olup yabancı ülkelerin yardımla- rıyla "göriinüşte azametli" bir gelecek sağladıklarını sanan Osmanlı y öneüci- lerinin birtakım "bedbahtlar" olduğu gerçeğini vurgulayan Alatürk'ün amacı. ülke kalkınmasının bir "ulusal ekonomik moderie acrçekleştirilmesi- dir. Tüm yargı organlan. kendilerine düşen görevi özveriyle yerine gctir- mektedir. Yasama ve yürütme organ- lannın da toplumu başkaca arayışlara yöneltmcyecek ekonomik çözümler üretirken. "Turgut Bey rüzgarı"na ka- pılmadan. Atatürk'ü anımsamalarını dileriz. Anayasa Mahkemesi'nin sesinden rahaisız olanlar. "hukuksuz demokra- si" özlemini duvanlardır. PENCERE ARADABIR DR. COŞKUN ÖZDEMİR Entelektûel Müslümanlar Onat Kutlar çok önemli ve çok güncel bir konuya de- ğinmiş pazar günkü Cumhuriyet ekinde. Bizim kuşağı- mız gerçekten Kutlar'ın sözünü ettiği dini bütün insan- larla bir arada olmuştur; onlar evimizde, okulumuzda ve her yerde yanımızda, çevremizde bulunmuşlardır. in- sanların Müslümanlığının derecesini ölçmeye kalkmayı akıllarından geçirmezler, kendilerinde böyle bir yetkiyi -eski deyimle- tevehhüm etmezlerdi. Müslümanlığı da bugünkü Refahlı belediye başkanlarının görüş birliği içinde söyledikleri gibi şeriat düzenine kayıtsız şartsız teslim olma şeklinde tanımlamıyorlardı. Müslümanlığın icazetini vermek onların tekelinde değildi. Hoşgörülü, anlayışlı, bağnazca olmayan bir din anlayışı egemendi ülkede. Hele bir vatan kurtarıcısının, destansı bir bağım- sızlık savaşının, İstiklal Savaşı'mn önderini, bir ulusal kahramanı din adına karalamak düşünülemezdi, akıllar- dan bile geçemezdı o günlerde. Şimdi yepyeni bir Müs- lümanlık anlayışı ile karşı karşıyayız. Bir bölümü şiddet yanlısıdırlar. Şeriat düzeni, gereğinde kan dökerek ger- çekleştirilecektir. Sıvas'ta 37 insanın cayır cayır yakıl- masında eylemci olarak rol alanlar ya da onları alkışla- yanlar, en azından bu olayı hoşgörü ile karşılayanlar da kendilerini Müslüman saymaktadırlar. Kimileri daha açık, kimileri ölçülü ve kapaiı konuşan, gerçek amaç ve niyetlerini şu ya da bu derecede açığa vuran, bazıları güzel Türkçe kullanan; retoriğe, diyalektiğe yabancı ol- mayan, Bosna Hersek'teki Müslümanlar için büyük du- yarlılık gösterirken, Sıvas'ta yakılan şair ve yazarlar için kılı kıpırdamayan ilginç insanlardır bunlar. TV ekrania- rında sık sık görünmekie; heyecanlı, inanç dolu konuş- malar yapmaktadırlar. Ama bütün bunlardan daha ilginç ve şaşılası olay, Onat Kutlar'ın ultra modern entelektüel- ler olarak tanımladığı bir kısım aydınlarımızın tutumu- dur. Bu gelişmelerden fazla rahatsızlık duymamakta, tersine, Kutlar'ın belirttiği gibi, bu aydın Müslümanlarda keramet bulmaktadırlar. Türkiyemizin bu garip entelek- tüelleri, aydın görünüşlü şeriatçılardan daha çok, laik cumhuriyet yandaşı, Atatürk ilkeleri savunucusu aydın- lardan rahatsızlık duyrtıakta ve onlardan uzak durmayı yeğlemektedirler. Yanılmıyorsam bu, ya çok demokrat ya da çok solcu -ikisi birden olabilir- olmalanndan ve tu- tarlı davranma kararlılıklarından ileri geliyor. Atatürk ilkelerini savunmanın uygarlığı, çağdaşlığı, aklı ve elbette demokrasiyi savunmak olduğunu ileri sürmeniz onlar için ikna edici değildir. Böylece hiçbir ortak zemin, ortak hedef oluşamıyor. Şeriatçılarda veh- mettikleri keramet, laiklerdeki melanetten daha kabul edilebilir nitelikte görünüyor onlara. Bence laik aydın- lar, Atatürkçüler bu ultra modern süper aydınlara karşı anlayışlı davranmalıdırlar. Onlara hoşgörü ve alçakgö- nültülükle davranmaltdırlar. Onların duyarlılıklarını ka- bul etmeli ve laik sözcüğünü kullanmadan, Atatürk'ün adını ağızlarına almadan -bu kadar özveri yapılabilir- bir diyalog kurulmasına gayret sarf etmelidirler. Çünkü ben yanılmıyorsam, onlar bu özveriyi yapamayacaklar. Atatürk sözcüğü ile özdeşleştirilmiş uygarlık, çağdaşlık ülküsünü benimseyemeyecekler. Laik cumhuriyet deyi- şine duydukları tepkiyi de içimize sindirmeliyiz. Diyalog için özveriyi; demokrasiyi de aynı ağırlıkta savunacakla- rı güvencesini vererek, laik cumhuriyetçiler ve Atatürk- çüler yapmalıdırlar. Ben, süper ultra aydınlarımız belki böyle bir diyalog önerisini kabul edilebilir sayabilirler umudunu taşıyorum. Radyo-TVyasası Yasarun iyi yanlan yanında olumsuz yanlan da \ ar. Bunlan belirttim. Şimdiden aksaklıklann üzerine eğilmek. araştmp demokratik önenler getirmekgerekiyor. HIFZITOPUZ Y *~ ıllarca süren tartışmalardan sonra yeni rad\o \cTV yasası yürürlüğe g\rdi. Günlerden beri gazetelerde \e tele\iz\on- larda bu yeni >asa hakkında eleştinler >apılı\or. yasanın getirdiği hükümler lartışılıyor. Genclde üzerinde durulan konular yasanın özel radyo ve TV'lere sınırlar getirmesi. reklam- lara sınır konması. başbakanın yayını dur- durabilme hakkı. korsan yayıncıİığın ön- lenmesi ve üst kurulun oluşturulmasındaki ölçüler... Yasanın kötü yanlan olduğu gibi i\i yanlan da var elbette: Yayımlanan vapıtla- ra telif hakkı ödenmesi. ccvap hakkı. fre- kanslann belirli bir düzey içinde dağıtımı. lotaryacıhğa son verilmesi. yani bılgi ileü- şim telefonlanyla yanşma düzenlevip izlc- yicilere armağan verilmemesi... Yasanın olumlu yanlarından cn önemlisi yoğunlaşmalann önlenmcsi ile ilgili şu hü- kümler: Bir şirket ancak bir radvo vc bir TVişIetmesi kurabilir. Avnı özel radyo ve FV kuruluşunda üçüncü dcreccve kadar hısımlar hisse sahibi olamazlar. Bir hisse sahibinin çeşitli kuruluşlardaki hisselerinin loplamı 0/ o20'yi aşamaz; yabancı sermaye- nin payı %20'yi geçenıez; radvo ve TV ku- ruluşlannda %10'dan fazla hissesi olanlar devletten taahhüı işi kabul edemezler; ga- zete sahibi olanların radvo ve TVlerdekı hisseleri o /o20"yi geçemez; v urıd^ından va- yın yapanlara frekans verilemez. Bunlann. yoğunlaşmalan ve yabancı ortaklıklann egemenliğini önleyecek çok önemli hü- kümler olduğunu belirtmek gerekir. Yasa- ya bu tür hükümlerin konması için çeşitli panellerde çok şey ler söy lenmişti: bunlann göz önünde lutulmuş olmasından kıvanç duyuyorum. Gelelim şimdi vasanın olumsuz vanlan- na: Bunlann başında; beledivelerin. der- neklerin. koopcraüflcrin. partılerin. vakıt" ve sendikalann. radvo ve TV kurmalannı yasaklayan 29. madde geli>or. Bu hükmün antidemokratik olduğu hiç tartışılmaz bir gerçekür. Yasa radyo ve TV kurma olana- ğını valnız devlete ve anonim orlaklıklara uınımakta vc demokratik kitle örgütlerine bu hakkı vermcmektedir. Bir sivasal parti neden kendi programını kendi radyosu ile lanııtnusın? Neden kendi radyosu ile ele^ti- riler vapmasın ve yorumlar getirmesin? Bir kültür derneği neden kendi radyosu ılc top- lumsal ve kültiirel vavınlarvapmasın' Par- tilerin. sendikalann \e derneklerin kendi basın organlan vok mu? Bunlara izin vcri- liyor da neden radvo veTV've i?in verilmi- v or? Yazıdan değil de scsten v e görüntüden neden korkuyoruz' 1 Hem anlaiım özgürlü- ğünü \asalarla tanıyacağız. hem dc bunun radvo ve TV ile duyurulmasına cngel ola- cağız. Bu nasıl bir mantıklır? Yalnız gelişmiş ülkelerde değil. az geliş- miş ülkelerde bile dev'-nler derneklere ken- di görüş ve düşüncelerini özgiir radvolarla yayma hakkı tanımışlardır. Biz isederneklere bu kapıvı kapatıyoruz. Siz düşüncelerinizi va basılı araçlarla anla- tın. ya da doğrudan sözlc diyoruz. vani toplantılarda konuşarak. sokaklarda bağı- rarak, ya da ağızdan ağıza. kulaktan kula- ğa... Eİerncklerin gelişmiş araçları kullan- malanna izin veımiyoruz. Onian devletin ve anonim ortaklıkların tekeline bırakıvo- ruz. Böyle ileıişım özgürlüğü olmaz.dersek haksız saytlmayız. Belediye radyoları ve TV'leri Ya belediye radyo ve TV'lerinin yasak edilmesine nc demeli? Belediyeler vayın yaptılar da kötü mü oldu? Seslerini duy ur- dular. halkın derılerini açıklamasına ola- nak sağladılar. binlerce insan kenı sorunla- nnı belediye radyo veTV'lerine getirdi. Bu sorunlar özel radyolara ve TVlere yansı- mayan sorunlardı. Belediyeyi yönetenlerlc halk arasında doğrudan bir iletişjmin sağ- lanmasına çalışıldı. Ben geçen yıl BRT'de yetkili bir görcvde olduğum aylarda kcnt halkından yüzlerce. binlerce teletbn geli- yordu. Arkadaşlar mahalle mahalle dola- şıp halkın dertlerini dınliyor. bunlan so- rumlu kişilere yansıtıyorlardı. Kötü bir şey miydi bunlar? Kime ne zarar verdik? Say- damlığa yönelmiştik. Bundan ancak yol- suzluklara yönelenler. görevini kötüyc kul- lananlar zarar görebilirdi. Kötü müydu1 Ankara Belediye Radyosudaaynülkele- re yönelmişıi. Ötcki beledivelerin yayınla- nnı izlemcdim. ama aksaklıklar varsa bun- lar elbette düzehilebilirdi: neden kork- tular? Anlaşıhr gibi değil... Anonim orlaklıklara söz hakkı verecek- siniz. ama kamu kuruluşlanna. kitlesel ör- gütlere bu hakkı lanımayacaksınız. Böyic anlatım özgürlüğü olmaz. Lst kuruluş Yasada en önemli aksaklıklardan biri de Radyo-TV Üst Kurulunun (RTÜK) ku- ruluşunda. yani kurul üyelerinin seçiminde tüm yetkilcrin parlamentoya bırakılmış ol- ması. Başka ülkelerde üyelerin seçiminde ya da atanmasında üst yargı organlanna. Danıştay'a. Anayasa Mahkemesin'e. üni- versitelere. mesleksel kuruluşlara birtakım haklar lanınmıştır. Biz bu haklan tanımıyoruz, bütün yctki Meclıs'te. Üyelerin beşini iktidar seçecek. dördünü de muhalefet. Neye göre? Partile- rin Meclis Başkımlık Divanı'ndaki temsil oranlanna göre. Yani ötcki kuruluşların ve Başkanlık Divanı'nda temsil edilmeyen partilerın hiçbir hakkı olmayacak mı? Size lers gelmiyor mu böyle bir sistem? Parla- mento aritmctiği dışında demokrasi yok mu? Son olarak bir noktaya daha değinece- ğim. o da yayın ilkelerinde belirtilen Türk- çe yayın ilkesi. Yasa "radyo ve TV yayınla- nnın Türkçe y apılacağını" ancak evrensel kültür ve bilim eserlerinin oluşmasında katkısı olan yabancı dillerin kullanılabile- ceğini belirtiyor. Yani. kısaca Kürtçe ya- yınlan yasaklıyor. Biliyorum bu çok nazık bir konu. ama Türkiye'de anadili Kürtçe olan yaklaşık 10 milyon insan var. neden onlan bu alanda dışlamaya yöneliyoruz. Kürt demek elbette yalnız PKK demek de- ğildir. Onlann yayın hakkından yararlan- malarını sağlamak daha demokralik bir uyumun. ulusal birliğin bir aşaması olmaz mıydı? Radyo-TV ya^ası çıktı. iyi ama şimdiden aksaklıklann üzerine eğilmek. araştırma- lar yapmak ve demokratik öneriler getir- mek aerekivor. TARTIŞMA Çocuklanmız mükemmelliği simgeliyor I nsanlık tereddütsüz çocuklan çok sever. Herkes, "Ben çocuklan çok severim" der. Düşünelim. niye? a) Yeniyi, daha yeniyi. en yenıyi simgeliyor diye mı? b) Güzeli, daha güzeli, en güzeli simgeliyor diye mi? c) İyiliği. daha iyiliği. en iyiliği simgeliyor diye mi? ç)Dürüstlüğü,daha dürüstlüğü. en dürüstlüğü simgeliyor diyemi? d) Doğruluğu, daha doğruluğu, en doğruluâu simgeliy or diye mi;? e) İdeal saflığı nrn simgeliyor diye 0 İnsan sevginin ürünü diyemi? Sonuç: Hertürlüyanlışlığı antarak gelecegi oluşturacak insanlık. tohumunu onda mı görüyor? İnsanlık hedefıni onda görüyor da ondan mı? İnsanlık çocuklan örnek alıyor budurumda. İnsanlıkçocuk gibi doğmak istiyor sonsuz güzelliklere. İnsanlık kendini sıfırlamak istiyor. İnsanlık kendini çocuğun doğduğu sıfır anına sıfırlamak istiyor. Pınl pırü: pürüzsüz. lekesiz. berrak: sadece sevginin ve sadece banşın yaşandığı günlere merhaba. Ve de banşı bile anmaya gerek kalmayacak olan y alnız ve y alnız. tek ve tek. sadece ve sadece sevginin yaşanacağı günlere merhaba. İzzet Haznedar İst. Tıp Fak. Histoloji Elektronmikroskobun- da Fizikçi Akrep ile Kı Medyanın son günlerde sergilediği görüntülere bakar- ken insanın içinden hem gülmek geçiyor, hem ağlamak!.. Çoğu, dostumuz, tanıdığımız, meslektaşımız; ama, hepi- miz binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete... Neden?.. • Önce bir öyküyü anımsayalım; hayvanlar dünyasından insanlara ders olsun diye uydurulmuş... Akrebin dereyi geçmesi gerek; kurbağa kenarda vırak- lıyor; akrep yanaşıyor: - Kurbağa kardeş, beni suyun karşı yakasına geçirir mi- sin?.. - Olmaz!.. Sana güvenemem. Ya sırtıma aldığım zaman beni sokarsan?.. - Suyun orfasında bu nasıl olur?.. Seni zehirlersem ben de boğulup ölürüm... Akrebin mantığı inandırıcı... Kurbağa razı olmuş, akrebi sırtına almış, tam suyun or- ta yerinde akrep kurbağayı sokmuş, ikisi de suyun dibini boylarken kurbağa sormuş: -Peki,ama,niçin?.. Akrep: - Huyum kurusun!.. • Benzetmek gibi olmasın, can çıkmayınca huy çıkmıyor, medyamız bar bar bağırıyor: - Hepimiz bir gemideyiz, batarsak birlikte batacağız, Türkiye'yi düşünelim!. İkinci Kurtuluş Savaşı'nı vermeli- yiz!.. Sakin olalım!.. Panikten kaçınalım!.. Her şey vatan için!.. Medya üstüne düşen görevi yapmalı!.. Piyasayı al- tüst edecek yayından kaçınmalıyız.. Ama, ertesi gün ne görülüyor?.. Çoğu zaman asılsız, çoğu zaman şişirme, çoğu zaman maksatlı bir sürü söylenti, medyanın günlük malzemesini oluşturmuş, manşetlere tırmanmış... Huyumuz kurusun!.. Geçmiş on yılda toplumun "yükselen değerler"] içimi- ze işlemiş; bir yaşam biçimi oluşturmuş; sosyeteyi tiryaki- leştirmiş; rantiyeler, tefecıler, faizciler, üçkâğıtçılar, vur- guncular, köşedönücüler, dızdızcılar, fırsatçılar dünyası büyüdükçe büyümüş!.. Alışmış kudurmuştan beterdir; eroin müptelası gibiyiz. birbirimizi yemekten kendimizi alamıyoruz... Sanırım, ülke çok büyük bir çöküntünün bunalımını ya- şamadan kendisine geiemeyecek.. Silkinemeyecek.. Durulamayacak... Kurumları batıran, insanları işsiz bırakan, çoluk çocuk sokağa düşüren. bankaları yerle bir eden, şirketleri yok eden, kişilikleri silip süpüren, aileleri toptan açlığa mah- kûm eden, ocakları söndüren, kentleri tehdit eden, tüm moral değerleri çökerten, ortadireği kınp geçiren, salgın gibi ortalığı kasıp kavuran bir fırtınada savruluyoruz. Ancak bunun yıllardan beri savunulan bir düzentn çö- küşü olduğunu göremezsek, işin içinden çıkamayız. Uç beş bankanın batması ya da batırılmasıyla noktala- nacak bir sorun değil bu... • Alışkanlıklar yıllandı mı, kişinin doğasına dönüşür, huy olupçıkar... Huyumuz kurusun!. Amakurumuyor.. Sulanıyor.. Oysa öyle bir zaman kesitindeyız ki dereyi geçmek-.için _ anlaşmaya uymak gerek.. . . . ,,,, Akrep kurbağanın sırtındadır.. ikisi de suyun ortasındadır KİTAPFUAM300'Ü AŞKIN YAYINEVİNIN TÜM KİTAPLARINDA o /o30 İNDİRİM BAŞLAMIŞTİR 25 Nisan - 10 Haziran Düzenlediğimiz geleneksel indirim kampanyamızda okurlarırruzla buluşmaktan onur duyarız,.. SOSYAL YAYINLAR K İ T A P S A R A Y Uabı.ıli Cad.Nn. UCu&''ogIu>tstunuul Tel: 522 52 13 î YE 2 &ELEN ¥OĞUN ÎSZEK ÜZERÎNE EÎR AMADA HEKRAM YAYM1AMYOR! İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler - Fakültesi öğretim üyesî, Prof. Dr Burhan Şenatalar ile 9 Evlül Üniver- sitesi öğretim üyesi ve "Adil Düzen Modeli"nin hazıflayıcılarından Yardım cı Doç. Dr. Süleyman Akdemir'in katıldîğı, 2 bölüm halinde yayınlanan "Adil Öüzen" tartışmaları, izleyiciden gelen yoğun istek üzerine birleştirile- rek yeniden yaymlanıyor. UNÜIMAYm Kt EMMN AKYRDIZ'İN YÖNEOÎĞÎ YÛKSEK TANSÛOmARDA YUKSEK TANSİYON 27 NİSAN 1994 ÇARŞAMBA 21.45 HBB SİîİNMKYRN TAEHŞMÂLÂR YAPEM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle