Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN1994 ÇARŞAMBA
10 DIZIYAZI
Yoksul bir savcı, yoksulların ölümünü inceliyor
Savcılann bir görevi de ece-
li ile değil de bir kaza, cinayet
ya da intihar sonucuölenlerin
cesedini adli tabip ile birlikte
incelemek. gerekirse otopsi
yaptırmakür. "Defin ruh-
satı
1
", yani ölenin gömülebile-
ceğine ilişkin izin bundan son-
ra verilecektir. Ne ilginçtir ki
özellikle büyük kentlerde
varhklı-yoksul. güçlü-güçsüz
aynrncılığı burada da kendini
gösterir. Böyle yerlerde hasta-
nenin \a da Adli Tıp'ın mor-
gunda çoğu zaman birden
çok ölü bulunur. İşte bu gibi
durumlarda varhklı ve güçlü
kişiler yakınlannın cesedi
üzerindeki işlemlerin ötekile-
rinkinden daha önce yapı-
lması için önemli kişilerden
kart getirirler, onlara telefon-
lar ettirirler... Morgda buzdo-
labı sayısı o günkü ölü sayısı-
ndan azsa buzdolabma bun-
lar konulur, ötekiler bir köşe-
de sırasını bekler.
Kimilerinin hiç kimsesi
yoktur ya da yakınlannca dı-
şlanmışlardır. Bu yalnızlı-
klan, dışlanrruşlıklan morgda
da sürer gider.
Yoksulların ölüm biçimleri
de bir başkadır.
Önce tanığı olduğum bir-
ikisini anlatayım size ve sonra
da bu olaylan soruşturan
savcırun hali neymiş bir gö-
rün.
Yalancı şişman
Adamın cesedi Ankara'da
Kavaklıdere semtinde bir
apartmanın girişinde bulun-
muştu. Üzerinde eski bir pal-
to vardı. Girişte yere otur-
muş, radyatöre sırtını da-
yamış ve orada öylece ölüp
kalmıştı. Bir tuhaflık vardı
adamda. Yüzü ipince ve kara-
kuruydu. ama vücudu şiş-
manmış gibi gözüküyordu.
Apartmanın ginşinde cesedi
soyup da üzerinde inceleme
yapılamayacağı için morga
kaldırmıştık.
Mermer otopsi masasının
üzerinde sırtüstü yatan cese-
din önce giysilerini çıkarmak
gerektiğinden ve ölü katıhğı
oluştuğu için kollannı bacak-
lannı oynatarak bunlan çı-
karmak olanağı bulun-
madığından otopsi yardımcısı
makasla kesmeye başladı.
Paltonun altındaki ince bir
gömlekten sonra kat kat ga-
zete kağıdı çıktı karşımıza.
Bunlarla adam vücudunu ba-
caklanna vanncaya değin
sarmıştı. Zaman içinde ga-
zeteler vücudun kıvnmlanna
tam bir uyum sağlayarak bir
Mısır mumyasını sanp sar-
malayan sargılara dönüşmüş-
tü. Ter ve pislik, gazeteleri iyi-
ce birbirine yapıştırmış oldu-
ğundan tümü"birden bir kalıp
gibi çıktı. Şimdi adam otopsi
masasının üzerinde çıplakü
ve artık o şişman görünüşten
hiçbir iz kalmamıştı. Karşımı-
zda karnı içine çökmüş, ke-
mikleri derisinden fırla-
yacakmış gibi duran ve ço-
cuklann çizgilerden yapü-
klan insan resmine benzeyen
bir yaratık vardı.
Otopsi sonucuna göre
ölüm nedeni, açlıktı.
Bu, benim gördüğüm ilk
açlıktan ve yoksulluklan ölen
insandı.
Miras
Yine Ankara'davız. Kente
topu topu 30-35 kilometre
uzaklıkta bir köy. Ama daha
hala elektriği yok. Direkler
dik'lmiş. tellerin bağlanması
için ise köylünün parasal
katkısı bekleniyor. Muhtar,
bu parayı bir türlü toplayıp
denkleştiremediklerini söylü-
yor. Bu soğuk kış günü köye
gidiş nedenimiz ıse artık kul-
lanılmayan bir kömür made-
ninden kömür almaya çahşı-
rken toprak kayması sonucu
toprak altında İcalan bir köy-
lünün cesedini incelemek,
olayın gerçekten böyle olup
olmadığını, kusuru olan biri
var mı yok mu onu araştı-
rmak. Maden, köyün epey
dışında. Olay yerine gjderken
öğreniyoruz ki bu kömür ma-
deni gerçekte büyük bir tepe-
nin altı. Ancak, tepenin etek-
lerindeki toprak kazılıp eşe-
G,ecekondular iç içe, üst üste. Duvarlan
sıvasız briket ya da tuğladan örülmüş. Bir yaprak
yeşil göremiyorsunuz. Bu gecekondulann birinde
bir çocuk iple asarak öldürmüş kendisini. On bir
yaşında. İlkokul beşinci sınıf öğrencisi. Çamaşır
ipini tavandaki bir kirişten aşağıya sarkıtrrnş. ipe
attığı ilmiği boynuna geçirmiş. Ama ayaklan yerde,
bacaklan dizlerinden bükülmüş. Dizinin dibinde
okul çantası. Öylece duruyor. Defterinden bir sayfa
koparmış, üzerine son dileğini yazmış:
etin Yetkin
alarak ve vakit geç olduğu için
bir polis otomobili ile gitmiştik.
Otomobili ve şoförlüğünü
yapan polisi kapının önünde bı-
rakarak binadan içeri girmiş ve
işe koyulmuştuk. İşimiz bitip
dışanya çıktığımızda otomobil
yoktu. Polis. sıkılmış ve çekip
gitmişti. Ne bende ne Sait Bey'-
de ve ne de yanımızda bulunan
memurda taksi tutacak para
yoktu. Ancak, otobüs parası
çıkışıyordu. O da bir seferlik.
Oysa adliyeye ancak iki otobüs
değişıirerek dönebilirdik! Bir
de elimizde o koskocaman yazı
makinesi'
'Beniköye kömün'
tüı birfciçiaıdeve daha yeterl: olaraJc belirieye'oile-
cek fotoğr&fi&r şöyledir:
Ancak. vapılan soru§turma «rainda ;?
n toincı toto|rafta da bir parçası gorulen »
bi- raf olan* kuaanmak üzere bunu ıple tu bı
e bafelamıs öldaBu anlaşümışto.
Çocugun öimeden önce yaap taım»tı|ı
taşuyar. vardır:
Çetin Yetkin'in Milliyet Yayınları tarafından 1978 yılında yavınlanan
v
Belgeler\e Türkh ?'de 17 İntihar Olayı' adli kitabında, ge-
cekonduda köy özlemiyle intihar eden çocuğun öyküsü resimleri \e bıraktığı dilek noru ile birlikte yer almtşti.
lendikçe kömür elde edilebili-
yor. O gün de köyden bir baba
ve oğul, ellerine birer çuval ala-
rak kömür çıkarmaya gitmiş-
ler. Ne var ki ikisi birden tepe-
nin üstünden kopup gelen bir
toprak yığını altında kalmışlar.
Hemen orada bulunan ve ken-
dileri de kömür toplamakla uğ-
raşan birkaç köylü ellerindeki
küreklerle toprağı açıp önce co-
cuğu çıkarmışlar. onu kurtar-
mayı başarmışlar; ama sıra ba-
bayı çıkanp kurtarmaya geldi-
ğinde artık çok geç kalmışlar.
Bir çuval kömür uğruna
Biraz olsun ısmabilmek için
bir çuval kömür uğruna yaşa-
mından olan köylünün cesedi
orada öylece duruyordu. Hava
kararmıştı. Ceseı üzerindeki in-
celemeyi orada yapamayacak-
tık. Bir traktörün römorkuna
yükleyerek köye getirdik. Orta-
lık bir yerde traktör durdu.
Yere indirdik. Traktör farlannı
yakarak cesedi aydmlattı. Gö-
rüntü üzücüydü. Adamcağızın
her tarafı toprak ve kömür tozu
içindeydi, ağa toprak doluydu.
Cesedi soyup incelememiz gere-
kiyordu. Çevremizde köylüle-
rin oluşturduğu halkanm orta-
sında işe koyulduk. Aradan ge-
çen zaman ve havanın soğuk ol-
ması nedeniyle ceset iyice ka-
tılaşmıştı. Bunun da giysilerini
başka türlü çıkarmak olanağı
bulunmadığından kesmek zo-
rundaydık. Ancak. bu giysiler o
kadar berbat bir durumdaydı
ki yardımcımız kendi gereçleri-
ni kullanmak istemedi, köylü-
lerden bir bıçak istedi.
Tam bu sırada muhtar ürkek
ürkek yanaştı:
- Kansı diyor ki, dedi, kesme-
sinler, bize gerek. diyor ki kulla-
nınz.
Ekledi:
- Yoksuldur bunlar!
Gecekondular iç içe. üst üste.
Duvarlan sıvasız briket ya da
tuğladan örülmüş. Bir yaprak
yeşil göremiyorsunuz.
Bu gecekondulann birinde
bir çocuk iple asarajc öldürmüş
kendisini. On bir yaşında. İlko-
kul beşinci sınıf öğrencisi. Ça-
maşır ipini tavandaki bir kiriş-
ten aşağıya sarkıtmış. ipe attığı
ilmiği boynuna geçirmiş. Ama
ayaklan yerde, bacaklan dizle-
rinden bükülmüş. Başka bir de-
yişle. yan-ası ile ölmüş. Bu. şu
demeİc: İlmeği boynuna geçir-
dikten sonra dizlerini kıvırmış,
ipi gerginleştirmiş, öylece boğ-
mutlu etmek için çabaladığını
belirtiyor.
Aile. köyden kente göçmüş-
müş. Baba bir bankada odacı-
lık bulmuş. Ama. o günden
sonra da çocukta birdurgunluk
başlamış. Köyü özle\ıp durur
olmuş.
O akşamüstü okuldan gelip
kimseyle bir şey konuŞmaksızın
bir köşede kendini öldürmüş.
Dizinin dibinde okul çantası.
Öylece duruyor. Defterinden
bir sayfa koparmış. üzerine son
dileğini yazmış:
"Beni köye gömün."
A,damm cesedi Ankara KavaklıdereMe bir
apartmanın girişinde bulunmuştu. Bir tuhaflık
vardı adamda. Yüzü ipince ve karakuruydu, ama
vucudu şişmanmış gibi gözüküyordu. Morgda,
ceset katılaştığından otopsi yardımcısı giysileri
makasla kesmeye başladı. Paltonun altındaki ince
bir gömlekten sonra kat kat gazete kağıdı çıktı
karşımıza. Bunlarla adam vücudunu bacaklanna
vanncaya değin sarmıştı. Otopsi masasının
üzerindeki çıplak cesette, artık o şişman görünüşten
hiçbir iz kalmamıştı. Karşımızda karnı içine
çökmüş, kemikleri derisinden fırlayacakmış gibi
duran veçocuklann çizgilerden yaptıklan insan
resmine benzeyen bir yaratık vardı. Otopsi
sonucuna göre ölüm nedeni, açlıktı...
muş kendisini. Soruşturmanın
ortaya koyduğu gerçeklere
göre sessiz. arkadaşlan ile iyi
geçinen bir çocukmuş. Sınıf öğ-
retmeni, onun çalışkan ve
uyumlu bir çocuk olduğunu
söylüyor. Okuldaki dersleri ile
yetinmez. sağdan soldan kitap
bulur okur, ansiklopedi
kanştınrmış. Komşular, ailesi-
nin ona iyi davrandvğını. çok
sevdiklerini, babasının onu
Annem ve babam bana harç-
lık vermeselerdi ben savcılık ya-
pamazdım. Çünkü. ilk ay 1000
lira gibi bir aylık almıştım.
Tuttuğum evin aylık kirası ise
1040 lira! Bu arada, yazdığım
kitaplardan. yaptığım birkaç
çeviriden de az da olsa ka-
zandığım paranın da savcılık
mesleğinde kalabilmeme katkı-
da bulunduğunu söylemeliyim.
Ama her zaman parasal sıkıntı
içindeydim.
Bu parastzlık bazen gülünç.
ama çoğu zaman acıklı durum-
lara neden olurdu. Şimdi. şu
durumun acıklı mı yoksa gü-
lünç mü olduğuna siz karar ve-
rin:
Kumbarayı nasıl kırdık?
Hasan Bıyıklı da benim gibi
doktora yapmış ve Ankara'ya
savcı olarak atanmıştı. Kısa sü-
rede dost olmuştuk. Siz. tanı-
yorsanız eğer. Hasan'm bugün-
kü durumuna bakmayın, o da o
günlerde benim gibi parasızlık
içinde yüzmekteydi. Bir yılbaşı
gecesiydi. Hasan da bizim ev-
deydi. Birer şişe şarap almak is-
temiştik. Ama her ikimizin bir-
den parası en ucuzundan bir
şişe şarap almaya bile yetmi-
yordu. Oturduk, oğlumun
kumbarasını açıp içindeki pa-
rayı almaya kalkıştık. Kumba-
ra bir türlü açılmıyordu. Bir ke-
ser bulduk. kırmaya uğraştık,
beceremedik. Bir tornavida so-
nunda işimizi gördü. İkimiz de
kan ter içinde kalmıştık.
Bir başkentin "Dr." un\ anını
da taşıyan iki cumhuriyet sa\cı-
sını gizli bir suçluluk du\gusu
içinde. ellerinde keser ve torna-
vida ile bir kumbarayı kırma>a
çabalarken canlandmn gözü-
nüzde!..
Dönüş parası
olmayınca...
Aşağı Ayrancfdaki 27 Mayıs
Kız Öğrcnci Yurdu binası bo-
şaltılıp içinde geriye bırakılan
bckçi ölü bulunduğunda Adli
Tabip Sail Ahay. tutanak >azı-
cısı ve benim başımıza gclcn
olaya gülmek mi. ağlamak mı
gerekir. bugün hala karar vcre-
memişimdir.
Bu yurda şanımıza kos-
kocaman bir yazı makinesi dc
İnanır mısınız, bugün hiç anı-
msamıyorum adliyeye ulaş-
mayı nasıl becerebildiğimizi...
Savcının iki buçuk lirası
yoksa...
Sanmayın ki sonrakı yıllarda
bu parasızlık bir parça olsun
azaldı. Söz gelimi, sonralan Sa-
n\er"de görev yaptığım bir sıra-
da bir pazar günü çektiğim sı-
kıntıyı unutmam olanaksız.
Bir cinayet soruşturmasına
gıdecektik. Savcılığın araanın
benzini yoktu. Ben bir türlü
herhangi bir benzin istasyonu-
na gıdip de "Doldur şu depoyu,
sonra parasını alırsın" diyemi-
\ordum. Cebimde param olsa.
depoyu ben doldurtacaktım.
Her zamanki gibi parasızdım.
Bu nedenle benzinimizin son
damlalanm kullanarak Orman
İdaresi'ne gittik. Aklım sıra bu-
rası devlet kuruluşu olduğu için
ılgililerden benzin alabilecek-
tim. Fakat günlerden pazar ol-
duğu için bir bekçi ve bir de nö-
betçi orman mühendisinden
başka kimse yoktu. Dediler ki,
bugün pazar. o nedenle de
pompalarkilitli. Orman İdaresi
sapa bir yerdeydi ve bizim ora-
dan aynlıp başka bir yere gide-
cek benzinimiz de kalmamıştı.
Mühendis durumumuza acıdı
ve orada duran bir jipin depo-
sundan hortumla benzin çeke-
bileceğimizı söyledi. Bir yerler-
den bir hortum bulduk. şoförü-
müz Mesut Ofraşa uğfaşa biraz
benzin çekebildi de cinayet so-
ruşturmasına gidebildik.
En çok ağınma giden ise adli-
>eden çıkışta o gün sorgusunu
yaptığım kişilerle ya da tutuk-
lanmasını istediğim sanıklann
yakınlan ile birlikte otobüs
beklemekti. Gözleri hep üze-
rimde olurdu bunlann. Bu ne-
denle de çoğu kez yürüyerek
eve giderdim.
Telefon kumbaralıydı
Parasızlık denilince hep anı-
msadığım bir olay var:
Kendini öldürmeden önce.
"Beni köye kömün" diye mek-
tup bırakan çocuğun ölümünü
soruşturmak için cesedin bu-
lunduğu gecekondu mahalle-
sindeydik. Soruşturma ile ilgili
olarak bir telefon etmem gerek-
ti. Bakkalda telefon olduğunu
söylediler. Benimle birlikte olay
yerine gelmiş olan komiser yar-
dımcısını da yanıma alarak
bakkala gittim. 'Telefon nere-
de?" dedim. Bakkal. tezgahın
altından telefonu çıkanp önü-
me koydu. Birden dehşet içinde
kalakaldım. Telefon kumbara-
lıydı. Bense o gün ayın son gü-
nü olduğunu. cebimde bir ku-
ruş bile bulunmadığını unut-
muştum. Şimdi ne yapacaktım?
Şaşınp kalakalmıştım. Birden
arkamdan komiser yardımcısı-
nın bakkala bağırdığını duy-
dum:
- Koysana ulan şuna bir 2.5
lira!
Bakkal bir robot gibi parayı
kumbaraya koydu. Ben de yine
bir robot gibi numarayı çevir-
dim.
Dükkandan dışan çıkar çık-
maz komiser yardımcısı:
- Bcyim. bcndc dc yoktu!
dedi.
YARiN:i2Mart'tan
artakalan
Galeri • Atölye 293 89 78 (3 hat)
Akbank Kültür Sanat Eğitim Merkezi
GÜROL SÖZEN
Resim Sergisi
20 Nisan - 21 Mayıs 1994
Pazar-Pazartesi ve Bayram Günleri hariç, her gün 11.00 - 1900 arasında
AKSANAT, lstıklal Caddesı 80080 Beyoğlu - tstanbul Tel (0212) 252 35 00-01-02
AKBAIMK
Gülderen Bayraktar Öznur Eren-
Oya Bilginoglu Semra Gündüz
Nur Civelekoğlu Nülifer Hızlı
Hülya Çalık Firuzan İncili
Hütya Çetin Sevgi Kelej
Hatıce Düzağaç Nacıye Sarıkadılar
21 Nisan - 8 Mayıs
BASIN MÜZESİ SULTANAHMET
TEL: 0 212 513 84 58
rioai
sanat çalerisi
.NASEP
IYEM'inElli Yıllık Sanat Çabası
20 Nısan 1994- 20 Mayıs 1994
Valikooaiı Cad. pasaj "3 Nişantaşı
TİM0-212) lli 25 r
Galeri
Atölye
ilanlannız için:
293 89 78
(3 hat)
Çatı 2. Bekârlar
Balosu'nda özel
proşram ve
sürprizlerimizi
kaçırmayın.
(Bugün)
Restaurant
Cafe - Bar
251 00 00
POÜTİKAVEOTESI
MEHMED KEMAL
Suda Bir Söğüt GHH...
Bu salkımsöğüdü bahçenin bu köşesine dikeli tam 13
yıl olmuş. Yerini sevdiği için ne de çok açıldı, saçıldı.
Keşke kapıya yakın bir yere bir tane daha dikmiş olsay-
dık. O da açılır saçılırdı belki... Salkımsöğüt deyince
Nâzım Hikmefin şiirini anımsıyorum:
"Akıyordu su
gösterip aynasmda söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlannı!"
Nâzım Hikmet'in adı şair olarak biraz palazlanınca
Atatürk şiirlerini dinlemek istemiş, sofraya çağırmışlar.
Nâzım, "Va/(/rgeço/dt/"diyerekgidesiolmamış. Atatürk
kızacakyerde, "Aferindelioğlana"dem'ış, "kibarbirşa-
ir böyle olur."
Sonrasını sofrada bulunan Falih Rıfkt anlatıyor. "Nâ-
zım gelmeyince, biz de tuttuk Salkımsöğüt şiiriniplaktan
dinledik. Baktım Gazi'nin gözlerinden iki damla yaş dö-
külüyordu."
Nâzım Hikmet'in affı Atatürk'ün hastalığına rast geldi.
Mareşal de "Orduya solculuğu sokuyor" diye iyice kan-
cayı takmıştı; af gecikti. Elinden o sırada bir şey gelme-
yen İsmet Paşa, "Şaire kıyacaklar" diye çekildiği köşe-
sinden hayıflanırmış. Biliyorsunuz, o sırada ismet Paşa
Başbakanlık'tan ayrılmış, köşesine çekilmişti (Eskiler
bu duruma menkûbiyetderler). ismet Paşa menkûptu.
Bunları aklıma, bahardan ötürü açılıp saçılan salkım-
söğüt getirdi.
Ağlama salkımsöğüt ağlama
kara suyun aynasmda el bağlama
El bağlama ağlama!
Bosna'da savaş var. Bu, Balkanlar'da savaş demek-
tir. Ateş, her yere sıçrayabilir. önü alınmazsa biz ateşin
içindeyiz, belki ortasında da oluruz. Bizi bu ateşe sok-
mak isteyenlerin sayısı da çoktur. Çevremiz sarılmıştır.
Kimileri bize kızgın, kimileri dargındır. Öyle çok dostu-
muz da yok... içimizde de barışık sayılmayız. Güneydo-
ğu Anadolu'ya siyasal bir çözüm hâlâ bulunamadı.
Çözümü askeri sanıyorlar.
Özkan Mert, 21 yıldır, bir barış cenneti olan isveç'te
oturuyor. Oradan Bosna'ya bakıyor, bir gezgin gibi:
"Siz Bosna'da değilsiniz
New York'tasınız ya da İstanbul'da
Bense ne zaman neredeyim bilmem
Kiminleyim?
Yüzüm ve ellerim kiminle?
Bir balinanın karnında."
Trablus Savaşı çıktığında Balkan Savaşı'nı da birlikte
getirdi; Çanakkale, Ikinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Sa-
vaşı da ardından geldi. imparatortukyıkıldı. Tıpkı, şimdi-
ki Sovyet imparatorluğunun yıkılışı gibi... Yerine neyi
getirecek bu savaşlar?
Birleşmiş Milletler'in gücü kime yetiyor, kime yetmi-
yor? Tükenmeyen bir ölüm kasırgası esip duruyor...
Daha da eseceğe benzer. Şimdi sorun bakalım:
"Kim var imiş biz burada yoğ iken."
Elbette birileri vardı. Birileri olacaktır. Ama şurası bel-
li ki tarih konuşuyorsa buralara Osmanlı'nm gelişi gibi,
bir de gidişi var Sırp sındığını unutmuyorlar, unutmaya-
cağa benzerler. Ya bizim haritanın izdüşümü, Behçet
Necatigil onu şöyle çiziyor:
Kimi dev yatırım özel sektör
Kimi dağ köylerinde çerçi olduğu.
Yükselir bir yapı gökdelen binlerin,
Onda bir görülmez harcı olduğu''
Kimin harcı var, kimin katkısı var, bir karanlığa gömül-
müş gidiyor.
Bosna kanayan bir yaradır Balkanlar'da, Tlto gittikten
sonra... Bosna-Hersek, Saraybosna, tek başına Bosna...
Şair Özkan Mert, çok uzaklardan Stockholm'den soru-
yor:
Bosnalı bir çocuk
Bir şarapnel parçasının götürdüğü
Bacağını anyor
'Gördünüz mü?'
Yanıtı şimdilik: Görmedik!
• • •
Ne oluyor bu bankalara sapır sapırdökülüyorlar: "Bu-
lunur kurtaracak baht-ı kara maderini" diyerek devlet
kesesinden kurtarılıyorlar. Banker Kastelli den bu yana
böyle... Bir ülkede bankaya da güven olmazsa:
- Çekiver kuyruğunu!..
BULMACA
1 2 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Bir çeşit uzun rende. 2/
Sınır nişanı... Yakası
kürklü ve kolsuz kaput.
3/ Keten tohumu... Boru
sesi. 4/ Bir vadi ya da ır-
mak üstüne kurulan yük-
sek \e uzun köprü. 5/Pek
büyük. ulu... Hayvanı av-
ahğa alıştırma işi. 6/ De-
vinim olaylannı incele-
yen bilim dalı. 7/ Bağışla-
ma... Herhangi bir 8
konuda bir görüş ve dü-
şünceyi bildiren yazı. 8/
Bütün kutsal Hint metinlerinin ba-
şında ve sonunda tekrarlanan mis-
tik hece... İslam inancına göre ölü-
leri mezannda sorguya çekecek
olan iki melekten biri. 9/ Un, et ve
bamya ile vapılan bir tür yemek...
Soyundan gelinen kimse.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kuzeye dönük. bu yüzden çok
az güneş gören ve hep serin olan
dağ yamacı. 2/ Vücutta biriken
azotlu madde... Yerden sıçrayan
çamur. 3/ Güneşten ya da yağmurdan korunmak için bir şeyin
üzerine çekilen örtü... Bir nota. 4/ Kirpik boyası. 5/ Cinsiyet...
Kimi bitkilerin tohumu. 6/ Sadrazamlann ya da devlet adamla-
nnın padişaha verdikleri armağan. 7/ Hayvanlara vurulan
damga... Bir zaman birimi. 8/ Eşya üzerindeki mikrop ya da
ufak böcekleri basınçlı buharla öldürmeye yarayan büyük ka-
zan... Liste başı olmuş hafif müzik parçası. 9/ Dağkecisi... At
üretilen çiftlik.
KIZILCAHAMAM SULH CEZA
MAHKEMESİ
EsasNo: 1991.178
KararNo:1993 8
Hâkim: Nun Düzgün 23762
Kâtip: Necla K.arataş ,
Sanık: Recep Kaplan, Ömer ve Ayşe'den olma. 1%5 do.lu Çanka-
ya Büyükesat nüfusuna kayıtlı ve halen Ankara Gaziosmanpaşa
Büyükesat Çayhana Sokak No: 50(
A'da ikamet eder. Evli 2 çocuklu,
okur vazar, sabıkasız. T.C. İslam.
Suç: Kesici aletle darp ve adiyen darp
Suçtarihi: 15.8.1991
Karar tarihi: 26.1.1993
Yukanda suçu ve açık kimliği yazılı sanık hakkında TCK'nın
456/4. mad. 3506 sayılı yasa TCKnın 19. mad. 60.000 TL ağır para
cezası ile cezalandınlmasına. suçta kullanılan ve eşva defterinin
1991 51 esasında kayıth tahta takozun TCK'nın 36. mad. gere. müsa-
deresine. suçta kullanılmadığı anlaşılan 1991 51 emanet eşya defte-
rinde yazılı lev>e demirinin talep halinde sanığa iadesine. 82.000 TL
mahkerne masrafının müşteki mağdur sanıklardan müteselsüen tah-
siline dair işbu hüküm özetinin aslına uygunluğu tasdik olunur.
Basın: 25561