Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 NİSAN1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
İzmir Devlet Opera ve Balesi kuruluşundan bu yana ilk kez 'Saraydan Kız Kaçırma'yı sahneledi
Genç operadan ilk Mozartyorumu
ÜNER BİRKAN
İzmir Devlet Operası, kurul-
duğu 1982 yıhndan bu yana, ilk
olarak bir Mozart operasını,
Saraydan KJZ Kaçırma'yı sah-
nelemeye başladı (18 nisan).
Saraydan Kız Kaçırma, 1782
yılının ürünüdür; 25 yaşındaki
genç VVolfgang Amadeus Mo-
zart'm, Salzburg'dan. anlayış-
sız. katı Başpiskopos Kont Col-
loredo'nun baskısından. babası
Leopold'ün artık kendisinı sık-
maya başlayan otoritesinden
sıynlmak üzere, özgürlüğe ka-
nat açtığı, talihini Viyana'da
denemeye karar verdiği dö-
nemdir bu. Aynca bir süredir.
yanlannda kiracı olarak bulun-
duğu, Cecilia Weber ve kızlany-
la ilişkileri de ilginç bir aşamaya
gelmiş. ortanca kız Constanze
ile -Leopold Mozart'ın scrtçe
karşı durmasına aldırmayarak-
evlilik hazırüklanna geçmiştir.
Güç beğenir Viyana seyirrisi-
rte (dinleyicisine) sanatmı bir an
önce kabul ettirme umuduyla
yanıp tutuşmakta. kendisine
b,ir "singspiel/şarkılı oyun" ıs-
marlanatağını düşünmektedir.
Bu fırsat, Johann Gottlieb Step-
hanie adlı oyun yazannın " Belmonte ile Cons-
tanze" adını taşıyan bir oyundan yararlanarak
hazırlamayi kabul ettiği opera metniyle geçereli-
ne. Hazırlık evresinde. Stephanie'yi sıkı denetim
altına ahr, metnin "müağiıı uvsal kızı" olması
için eereken bütün de-
ğışikîiklerin yerine ge-
t l n l r n e s i n i
^8^
|781'in yaz aylannda
teşladıfc çal.şmayı bir
vıl ıçınde tamamlayıp
1782'nin çok sıcak bir
gününde (16 temmuz),
Viyana'nın Burgthea-
ter'ında ilk temsilin
orta halli başansına,
ÇOK y a V 2 i n D u n u
izleyen temsille-
rin kazandığı olaea-
nüstü sıcak ilgiye .uiiık
olur.
Bu ilk Viyana zaferi
ûzerine, babasına şun-
lan yazar: "Operam
dün akşam alkışlar
arasında ûçüncü kez
sahnelendi. Korkunç sı-
cağa karşın, tiyatro do-
lup taştı. İnsanların bu operaya deli olduklarını
söyleyebilirim... Oğlunuzun eseri Vjyana'da hoşa
gitmekk kalmadı, öyle gürültii kopardı ki. insan-
lar başka bir şey dinlemek istemiyorlar. tiyatro
ber zaraan kaynıyor..." (27 temmuz 1782).
Saraydan~Kiz" Kaçırma, Mozart'ın, on seki-
zina yüzyılda Avrupa'da çok yaygın olan "Türk
modası"nı uyguladığı yapıtı olması bakımından,
büyük bcstecinin yaratma çizgisi üzefinde özel
yer tutar. Operadaki Selim Paşa'nın kişıliği. çok
bilinen deyimle "Gönlü Yûce Türk"ün (Le Turc
Genereux) başanlı bir örneğidir. Kendisine tut-
'Saraydan Kız Kaçırma' operasındaki final...(üstte) Soprano Büyüksaraç'la tenor Pekin Kırgız başrollerde... (altta)
operası W. A.
Mozart'ın,
18. yüzyılda
Avrupa'da
yaygın
olan Türk
modası'nı
uyguladığı
'özel' bir
yapıtıdır...
• İzmir Devlet
Opera ve
Balesi'nin
sahnelediği
'Saraydan Kız
Kaçırma'nın
gerçek yıldızı,
Constanze'yi
büyük bir
başanyla
seslendiren
soprano Aytül
Büyüksaraç...
Mozart
seslendirmenin
ardındaki gizi
kavramış...
sak düşmüş Avrupalılan. bunlardan bın savaş-
taki can düşmanmın oğlıı olduğu halde bağışla-
yan. genç çiftlenn mutlu birleşmesinden özveriy-
le kıvanç duyan. sağduyu sahibi, ölçülü. hoşgö-
rülü bir Türk soylusudur Selim Paşa. Konusu
on altıncı yüzyıl İstanbulu'nda geçen bu evrensel
başyapıta. Türk ulusu olarak sahip çıkmamızı
gerektiren. çok önemli bir ncdendir bu. Bilindiği
gibi bu opera. Topkapı Sarayı'nın görkemli de-
koru içinde. vıllardır İstanbul Festivali'nin de-
ğişmez temsili olarak oynanmakta, ilgiyle izlen-
mektedir.
Mozart'ın bu ilk önemli ope-
rasını, olanca sevimliliği içinde
İstanbul Devlet Operası'ndan
Aytaç Manizade sahneye koy-
muş. Elhamra sahnesinin bo-
yutlanna tam tamına uyan.
oyunun bclli başlı karakterleri-
ni iyi vurgulayan bir sahne dü-
zenı. Uvertürde, Osmanlı min-
yatürlerinden esinli tablolann
sahnelenmesi. çok yerinde bir
buluş. Genç sahne tasanmcısı
Tayfım Çebi'nin gerçekten be-
ğenı, araştırma ve kültür ürünü
dekorlan, Semiramis Tufanoğ-
lu'nun (Belmonte dışında) nefıs
giysi çizgileri, desenleri ve
klasik Osmanlı renkleri. sahne-
de olup bitenlcrle seyirci arasın-
da sıcak ilişkınin kurulmasını
sağlıyor.
Genç yönetmen Naci Özgüç,
dikkatli. özenli. titiz. Mozart
müziğinin kurgusunu, lemel
özelliklerini, orkestra çukuru
ile sahne arasındaki dengeyi
çok iyı gözeten bir orkestra yö-
netimi gösteriyor. Bu arada bi-
rinci perdede Constanze'nın,
ikincı perde başında Blonde'-
nin aryalannda ve bu sonuncu-
yu izleyen Osman-Blonde ikili-
sinde. şarkıcılann kondisyonla-
nnı gözetme amacıyla da olsa, tempolan yavaş-
latmasını, doğrusu birparça yadırgadım.
Temsilin gerçek yıldıa, Constanze'yi büyük
başanyla seslendiren soprano Aytül Büyüksa-
raç. Kendisinin daha önce İstanbul Devlet Ope-
rası'nda Gece Kraliçesi'ni (Sihirli Flüt). İstanbul
Festivali'nde gene Constanze'yi oynadığını.
beğeniyle karş_ılandığını bıliyorduk. Bu kez için-
den yetiştiği izmir sahnesinde olağanüstü bir
Mozart başansı gerçekleştirmesi. çok önemli bir
gelişme.
Bu genç sanatçı, Mozart seslendirmenin gizle-
rini kavramış; opera boyunca söylediği. son de-
rece çetin güçlüklerle koloratur vazısınm bin bir
çeşit iniş çıkışıyla dolu üç güzel aryada da ikinci
perde fınalindc. çok iyi oturan o nefıs "dörtlü"de
finaldeki "ikili"de de ölçülü, dengeli. entonas-
yonda dikkatli. nüanslı. tempolu. Kendisinin
özgün dilinde. bu partiyi herhangi bir Batı sah-
nesinde de söylcmesini isterdim!
Belmonte'de tenor Pekin Kırgız, temiz. lirik.
aşın süslerdcn annmış söyleşiylc zevk veren bir
Mozart yorumu sunuyor. Osman (Osmin) ro-
lünde bas Erdem Türkbay, fıziğınin sağladığı
avantajlan iyi kullanıyor, biraz daha "Mozart-
ça" söylcmeye özen göstermcsi bekleniyor. Ped-
rillo'da, İzmir kadrosunun başanlı lirik tenoru
Ziva Elmacı, Belmonte rolü için de elverişli ola-
bileceğinı düşündürüyor. Blonde'de. ilk önemli
rolüne çıkan soprano Bengü Vaban. sahne görü-
nümünün elverişli olması ile göz dolduruyor. Bir
parça daha yuvarlak ve yumuşak söylemesi ge-
rektiğini, sanınm zamanla daha iyi ânla-
yaçaktır.
İzmir'in genç operasının bu ilk Mozart uygu-
lamasını kaçırmasın opera sevenler: sonucun.
"deneme1
" olmanın ötesinde, sevindirici, övünç
verici bir başan olduğunu görecek. benim gibi
mullu olacaklardır.
UluslararasıFelsefe
Kollokyumu başlıyor
Kûltür Servisi- İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi
ve Türkiye Felsefe Kurumu tarafından düzenlenen "Fenome-
nolojik Sorun Olarak A>Tiıpa'nın Durumu" konulu uluslararası
felsefe kollokyumu yann başlıyor. Prof. Dr. Önay Sözer ve
Yrd. Doç. Dr. Ali Vahit Turhan, üç gün sürecek olan kolloky u-
mun amacını şöyle dile getiriyorlar: "Türkiye'nin, Avrupa ile
yüzyıllardır süregelen ve ilk kez cumhuriyetin ilanı ile birlikte ya-
sal ve çağdaş formülüne kavuşan ilişkileri, bugiin Atrupa Birliği'-
ne girme çabalan içinde yeni bir aşamaya varmış bulunmaktadır.
Bu ilişkilerin pratik ve politik yararlarının üsründe. -bunları da
icine alıp açıklığa kavuşturacak biçimde- kuramsal, yani fclsefi
ve biümsel bir temele oturtulması gereksinimi her gün artmak-
tadır. Kollokyumumuz. bu doğrultudaki çalışmaların geiiştirile-
rek Avnıpalı felsefeci ve bilim adamlannın Türkiye'nin sorun-
lanvla tamşmalarmı ve karşdıklı düşünce alışverişini amaçla-
maktadır"
Yann İstanbul Üniversitesi'nde. cuma ve cumartesi günleri
Marmara Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek kollokyumda "Av-
rupa Kültürünün Krizi ve Dönüşüm Ka>Taını", "Akılcılık ve Kül-
türün EvTenselliği", "Liusçu Akımlar ve Kültür Tıpleri". "Avru-
pa Kültür Kimliği", "Avrupa'nın Avrupa Oluşu", Teknoloji ve
Kültür", "Vatan ve Curbet Olarak Avrupa", "Avrupa Tarihinin
Birliği" konulan tartışılacak.
Kollokyuma yurtıçi ve
yurtdışından şu isimler katıla-
cak: Oüvier Abel(Paris). Bedia
Akarsu(İstanbuI Üniversitesi),
Tülin Akşin(Ortadoğu Teknik
Üniversitesi). Necla Arat( İstan-
bul Üniversitesi). Medar
Aöcı(İstanbul Üniversitesi),
GabrieUa BaptistlRoma La
Spienza Üniversitesi). Fat-
magül Berktay( İstanbul Üni-
versitesij. Franco Bianco< Roma
Terza Üniversitesi). Recni Bra-
gue(Paris Sorbonne Üniversite-
si). Tülin BumiıKEge Üniversi-
tesi), Jean François Courtine-
(Paris Xj. Betül Çotuksöken(İs-
tanbul Üniversitesi). Arda Den-
kd(Boğaziçi Üniversitesi), Nat-
halie Depraz(ParisJ, Attila Er-
demli( İstanbul Üniversitesi).
Maurizk) Ferraris(Trieste Üni-
versitesi), Hans-Jürgen Gawoll(İstanbul Üniversitesi). Yaşar
Gürbüz(Marmara Üniversitesi). Cemil Güzey(İstanbul Üniver-
sitesi), Guy van Kerckhoven(Brüksel Üniversitesi). İonna Kuçu-
radi(Hacettepe Üniversitesi). Jean-François Mattei(Nice Üni-
versitesi). Gerhard Nurtsch(Istanbul). Uluğ Nutku(Mersin_Üni-
versitesi). Ali Engin Oba(Dış tşleri Bakanlığı), Hayrettin Ökçe-
siz(Marmara Üni\ersitesi), Doğan Özlem(Ege Üniversitesi).
Hugues Pertuiset(Galatasaray Lisesj), Otto Pöggeler(Bochum
Üniversitesi), Marc Richir(Brüksel Üniversitesi). Paul Ricoeur-
(Paris), Ömer Naçi Soykan(Mimar Sinan Üniversitesi). Ahmet
Soysal(İstanbul Üniversitesi), önay Sözer(İstanbul Üniversite-
si), Ali Vahit TurhaıKMarmara Üniversitesi), Nermi L'ygur(İ-
stanbul Üniversitesi), Bemhard VValdenfeN Bochum Üniversi-
tesi). Toplantı bildirileri ve değerlendırmeler daha sonra yayın
halinegetirilecek. Fransız Kültür Merkezi, İtalyan Kültür Mer-
kezi ve Goethe Enstitüsü'nün de katkılanyla hazırlanan koll
okyumda tartışmalar Almanca ve Fransi/îca olarak gerçekleşti-
rilecek ve çeviri yapılmayacak.
• Fransız Kültür
Merkezi, İtalyan
Kültür Merkezi ve
Goethe
Enstitüsü'nün de
katkılanyla
hazırlanan
kollokyumda
tartışmalar
Almanca ve
Fransızca olarak
gerçekleştirilecek
veçeviri
yapılmayacak.
'Parlat Bir Shakespeare' Semih Sergen yönetiminde Ankara'da sahneleniyor
Skıkespecae okunurmu, oynaturnn?
ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - "Perdele-
ri 7 çağ olan oyunda, bütün insanlar kendi
oyunlarım oynarİar." "Tann'dan sonra en çok
karakter >aratan" Shakespeare'in "parlatı-
lması" boyle başlı\or.
- Söyle mezarcı, bir insaıun bedeni kaç vıl
dayanır toprağın altında?
- Üç va da dört yıl. Ama bir politikacıysa
gömülen. 7 ya da 8 yıl.
- Neden?
- Neden olacak. politikaalann derisi mes-
lekleri gereği, tabaklanmış olur. Ve 7 ya da 8
yıl sürer toprağın o tabaklanmış deriye işle-
mesi. ...
- Kuzum Horasio, İskender de böyle koknı
mu?
Shakespeare'in başyapıtı
"Macbeth"ten bir alıntıyla
başlıyor oyun. Sonra tam sü-
rüp gıdecek okumalar, Shakes-
peare ustanın yolu düşüyor
sahneye. "Benim oyımlanm
okunmaz, oynanır" Küçük
kızgınlığı. kendisine gösterilen
itibarla kül olu>or hemen ve is-
tek üzerine bir sonesini okuyor
sahnede.
"Dünyadan geçtim / Ama se-
ni yalnız komak var / O ko-
yuyor adama." Alkışlarla
oyunculann arasına ilişiyor
usta ve dinlemeye başlıyor ken-
di sesinin 20. vüzyıldaki sesleri-
ni. Sonrası tıkır tıkır geliyor.
Üstat'ın bütün başyapıtlan-
ndan küçük parcalar sunulu-
yor ızleyenlere. Bir edebiyat
dinleti» tadında akıp gidiyor
sözler, şarkılar. danslar.
Shakespeare. Semih Sergen'in yönetimin-
de Okuma Tıyatrosu "Parlat Bir Shakespea-
re" ile "Shakespeare Haftası"nda anılıyor.
Bir "Shakespeare resitali olarak tanımladığı
çalışma hakkında Sergen. "lnsan, aklıyla >e
zaaflarıyla var olan bir varlıktır. Ak ve kara,
güzel ve çirkin, doğnı ve yanlış, insan denen çe-
lişkiler yumağının en büyük özelliğidir. Karak-
terlerin en belirgin özelliği, zaaflarla olan bağ-
lartdır. Tiyatro, ahlakçılann tersine. farklı bir
metot kullanarak, insanuı doğruyu btılmastna
.varduncı olur. Bu metot, coşku yaratarak, sağ
gösterip, sol vurmaktır. Kötüyü gösterip iyiyi,
çirkini gösterip güzeli görmesini sağlamaktır.
Amaç insandır. Bi/im görevimiz insanın kendi-
sini tanımasını sağlamaktır. Bu amaçla hazı-
rlandı Parlat Bir Shakespeare" diyor. Sahne
tasanmı Sertel Çetiner'e. giysi tasanmı Nur
Uzmen'e. ışık tasanmı Ersen Tunççekiç'e ait
olan oyunda. Levent Çelmen, Berrin Demir
Öney, Zeynep Eronat. Güneş Gürzumar, Ha-
kan Güneri. Alpay İzbırak. Gülenay Kalkan,
Meltem Keskin. Sinan Pekinton, Şahap Sayı-
lgan, Rengin Samurçay, Ümit Sergen, Semih
Sergen, Burak Sergen, Tank L'nlüoğlu rol alı-
yor.
"Okuma tiyarrosu, çağdaşlığın gereğidir.
Asla kolaya kaçmak değildir."
Sergen. "Neden okuma tiyatrosu?" soru-
muzu böyle yanıtlamaya başladı. "Okuma ti-
y atrosuna ahşmak lazım" diyen Sergen. sözle-
rini şöyle sürdürdü:
"Okuma tiyatrosu uygulamasını. 195Tden
beri yapıyonız. Okuma tiyarrosu asla kolay a
kaçmak değildir. Bu, çağdaşlaşmanın gereği-
dir. Okuma riy arrosunu. edebiy at dinletisi cid-
diyetinde algılamak gerekir. Bu gosteriran
içinde, miizikallerden \e balelerden de parçalar
var. Farklı uygulamalan içeren bir çalışma ol-
duğu icin, monotonluk diye bir kaygımız ol-
ediyorsumız. Biraz açar mısınız?
Bu ovunun gizli bir amacı var. Shakespea-
re'e saygılıyız. Onu vatandaşımız kabul edi-
yoruz. Bütün liyatro sezonlannı Shakespeare
ile açıvoruz. Dünvadaki Shakespeare yelpa-
zesinde önemli bir yerdeyiz. Gerçekleştirdiğı-
miz bu ve benzcn etkinliklerle dünyanın
kapılannı zorluyoruz. Ancak. bütün kültür
bağlantılanmızda biz aha durumdayız. On-
lann sanatçılan ve yapıtlannı hep alırken, biz
onlann ülkelerine hemen hiçbir şey götürmü-
yoruz. Bu yanlış bir yaklaşım. Türkiye sanat
anlamında iyi bir yerde. kendimizi pek beğen-
mesek de. hep daha iyi yapmaya çalışsak da.
Türkiye'nin çizgisi. Batı ölçütlerinde. Bu ge-
lişmeyi ve bulunan noktayı yabancı ülkelerde
ÜŞÜ
• 'Dünyadan geçtim / Ama
seni yalnız komak var / O
koyuyor adama/.
Yönetmen Semih Sergen:
OkumaTiyatrosu,
kolayına kaçmak
değil, çağdaşlığın gereğidir..
Semih Sergen'in
yönetimindekiOkuma
Tiyatrosu, Tarlat Bir
Shakespeare'i sergiliyor..
madı hkp. Avrupa'da yapılan çalışmalarda, ba-
zen bu tehlikeyle karşılaşılıyor \e seyirci izle-
meye dayanamıyor. Fakat bu çalışmada, en
çok monotonluk tehlikesine özen gösterdik.
Daha sonra başka bir okuma tiyatrosu çalı-
şmamız daha olacak. Daha akademik düzeyde
olmasını planladığımız bu çalışma, öğrencilere
yönelik olacak. Okuma tiyatrosunda, bir aya-
ğa kalkıp oynamak eksikrir. Biz, özellikle bu
çalışmada bütün nüanslan kapsamaya
çaltşhk. Yani, radyo oyunu gibi olmamasuıa
özen gösterdik. Sanıyorum ki, özgün bir oku-
ma tiyatrosu örneği ökJu."
- Shakespeare'in oyuna girip "Benim oyu-
num okunmaz, oynanır" diyerek baslattığı
zamanötesi tartışmayla ne anlatmak istediniz?
Başlayan bir Shakespeare tartışması. Üs-
tadın bu zamana gelseydi neler düşüneceğini,
dünyaya ve tiyatroya nasıl bakacağını düşle-
meye çalıştım. Aynı biçimde bizim de onun
döneminde olaylan ve oyunlan nasıl algıla-
yacağımızı düşlemimde biçimlendirmeye
çalıştım.
- Açıklamalannızda "gizli bir amaçtan" söz
aktarmak gerekiyor. Malzemesi Türkiye
olan, Türk yazarlannın yazdığı. Türk oyun-
culannın oynadığı ve Türk yönetmenlerin
yönettiği oyunlan dışanya götürmeliyiz.
Bunlan yaparken. evrensel değerleri de dik-
kate almak gerekiyor. Bu nedenle Shakespe-
are iyi bir çıkış noktası diye düşünüyorum.
- Okuma tiy arrosunu hazırlamanın yöntemi
nedir?
Farklı sınıflandırma yöntemleri kullana-
rak okuma tiyatrosunun bel kemiğini ortaya
çıkarabilirsiniz. Örneğın bir yazann yapıtlan.
bir dönem yazarlannın yapıtlan ya da bir ko-
nuya ilişkin yazılmış yapıtlar gibi sınıflandı-
nnalar olabilir. Böyle yöntemlerle hazı-
rladığım Gorki ve Miller'in okuma tiyatrolan
var. Bunlar daha önce sunuldu ve büyük bir
ilgi gördü. Önemli olan, okuma liyatrosunu
bir edebiyat dinletisi ciddiyeti ve özeniyle an-
layabilmek.
Parlat Bir Shakespeare, Küçük Tiyatro'da
sahnelendi. Sczon boyunca sergilenmesı bek-
lenen oyun. İstanbul ve İzmir'de de tumc
oyunlannı oynayacak.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Sorular
Felsefe düşünsel bir etkinlik...
"Varlık, anlam, nelik sorunlannın eleştirel bir yakla-
şımla araştınlmasma, vanlan sonuçların dizgeli bir bi-
çimde ortaya konmasma yönelik düşünsel etkinlik",
diye tanımlanıyor.
Ama işin gizi sanırım soru sormakta...
Evren, dünya, yaşam, ölüm, insan, toplum, özdek, tin,
varlık. yokluk vb, gözlemlediğiniz, sezinlediğiniz, yapısı-
nı, anlamını merak ettiğiniz her şey üzerine sorular so-
rup yanıtlarını arıyorsunuz.
Felsefe etkinliğinin IÖ 6. yüzyılda başladığı söylenir.
insanların daha önce böyle sorular sorup yanıtlarını
aramamış olmaları düşünülebilir mi?
Anlama, bilme, öğrenme özleminin ilk insanla birlikte
ortaya çıktığı kesin. Adem ile Havva'dan beri her şey
merak edilmiş, olan bitenin gizine erişilmeye çalışılmış,
sorular sorulmuş, ama mitler ile ilkel dinlerde açıkça
görüldüğü gibi, verilebilen yanıtlar, doğanın gücü karşı-
sındaki ezikliğin, korkuların, çaresizliklerin ürünü ol-
muş, giderek kalıplaşmış inanç dizgeleri biçimlenmiş,
bunlara gözü kapalı bağlanma yolu seçilmiştir.
Hemen arkasından da araştırmanın, sorgulamanın
yasaklanması gelir.
İÖ 6. yüzyılda başladığı söylenen felsefe ise inanç diz-
geleri yerine gözleme dayalı kuramsal bilgiye yönel-
miştir. Son iki yüzyıl içinde bilimler iyice özelleşip felse-
feden ayrılana kadar, bilim ile felsefenin birlikte ilerle-
dikleri söylenebilir. En azından felsefe bilimsel düşün-
cenin yolunu açmıştır.
Tek tanrılı dinler felsefeyi denetimlerine almayı dene-
mişlerse de bu sürekli olamamış, felsefe temel özellikle-
riyle. inanç kalıplarının her zaman dışına taşıp düşünsel
etkinliğini sürdürmüştür.
Böylece de filozoflar, ifk tanımlanışlarından biriyle
söylersek, "şeylerin yapısını araştıran kişiler", din
adamlannın düşmanlığını kazanmışlardır.
Neden özetledim bu ansiklopedi bilgilerini?
Melih Cevdet Anday'm her konuda sorular sorup ya-
nıtlar aramasını, en güvenilecek ağızlardan bile gelse
kalıplaşmış doğruları sorgulamadan kabul etmemesîni
düşünürken, başka bir soru ustası Nermi Uygur geldi
aklıma.
Soru sormak kolay, asıl iş yanıtını bulmakta diyebilir-
siniz. Bence pek öyle değil. İş soruyu sorabilmekte...
Soru yanıtını eninde sonunda getirir... Ayrıca, soru ol-
mazsa, yanıt da olmaz...
Sanırım Nermi Uygur'un baştan sona sorulardan olu-
şan bir denemesi vardı. Var mıydı? Yoksa ben mi ona
yakıştırıyorum salt sorularla deneme yazmayı?
Her neyse, anlaşılan özlemişim Nermi Uygur'un yazı-
larını...
Nerelerde? Neden yazmaz?
Derken Arslan Kaynardağ'ın Felsefecilerle Söyleşiler
adlı yapıtı geçti elime. Yenı bir kitap değil, Elif Yayınları'-
nca 1986'da yayımlanmış. Sekiz felsefecimizle, bazıları
elli sayfayı aşan sekiz söyleşi: Macit Gökberk, Vehbi
Eralp, Mazhar Şevket İpşiroğlu, Takiyettin Mengüşoğ-
lu, Nermi Uygur, Bedia Âkarsu, İoanna Kuçuradi, Hü-
seyin Batuhan.
Nermi Uygur'la yapılan söyleşide şöyle sözlerle
karşılaştım:
"Daha ilkokul günlerimi anımsıyorum d&soru yumae-
ğı gibi bir şeyim ben." (s. 123)
"Derslikte, toplantıda, evde, sokakta, hangi aşamada,
nerde olursam olayım, örtük-açık bana takılan bir ad
var, hani çoğumuzun vardır ya, benim de bir ek-adım
var: Sorucu." (s. 123)
"Sorularla dolu yaşama gündemim, en ilkin kendime
sorduğum sorularla. Eş-dostun kendine dert etmediği,
hazırtop yanıtlar verdiği sorular bunlar. Kanımca, beni
felsefe okumaya götüren de bu sorular." (s. 123)
"Soru dediğimiz şey, doğal bir şey değil, yapıcı bir in-
san katkısı gerektiren bir şey, bir kültür eylemi, bir yo-
rum, bir yaratıdır." (s. 152)
"Sorulara haksızlık etmekten, sorulan bozup çarpıt-
maktan korkanm. Çalımmış, alkışmış hiçbir şey baştan
çıkarmaz beni." (s. 170)
Nermi Uygur'un söyleşisinden seçtiğim bu sözlerle,
görüyorsunuz, çocuksu sorulardan felsefe sorularına
doğru geliniyor. Elbette her soru eş değerde değildir,
ama her soru değerlidir...
"Öncesoru vardı! "diyelim mi?..
Üç Zamandan Üç Kesit
Kültür Servisi - Zeynep Fıratlı 1992-1993-1994
resimlerinden birer bölümü. Antalya Müzesi'nde 2 mayısa
dek. İzmir Türk-Amerikan Derneği'ndeise3-l_6mayıs
tarihleri arasında sergiliyor. 1993 ocak ayında İstanbul'da
izlediğimiz '92 resimleri tuval üzerine kanşık malzemeyle
oluşturulmuş "Doğanın ritmini kendi iç ritmiyle
bütünleştiren" doğa soyutlamalan. '93 resimleri ilk kez
sergileniyor. Bunlarda doğa, bire bir tuvale aktanlmış.
Kuru otlar ve dal parçalan olduğu gibi tuval bezine
yapıştınlmış. Doğayla olan bağlamlanndan kopanlıp
boyayla bütünleştirilmiş. Üçüncü gruptakiler, bu y ıl
yapılmış "94 resimleri. Bu kez şasi ortadan kalkmış. tuval
bezine şekil verilip bir tür alçak kabartma halinde doğayı
yansıtma gözleniyor. Deniz ve gök parçalan bunlara
örnek.
Kültür Bakankğı'ndan sanatçılar
için albüm
ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanlığı, Türk Kültür ve
Sanat yaşamına katkılan olan sanatçılan unutmadı.
Kültür Bakanlığı Yayınlar Dairesi Başkanhğı tarafından
sanatçılann eserleri yerine kişiliklerinin tanıtıması
amacıyla Tanıdığım Yüzler Albümü' hazırlanıyor.
Kültür Bakanlığf ndan edınilen bilgiye göre. "Tanıdığım
Yüzler Albümü'ile sanatçılann birer insan olarak
portrelerinin sunulması amaçlanıyor. Sanatçılann
kişilikleri üzerine Türkiye'de ilk çalışma olacak albümde
piyanist Gülsün Onay. yazar Güîten Akın gibi 70
sanatçının portresi yer alacak. Albümün Çerkez Karadağ
tarafından hazırlandığı ve 1994 yılı için yayımlanmasının
planlandığı bildirildi.
Moderniznün Serüveni
Kültür Servisi - Yapı Kredi Yay ınlan'nın ilk cildini geçen
yıl yayımladığı 'Modernizmin Serüveni' başlıklı kuramsal
metinler antolojisinin ikinci cildi deçıktı. İlk ciltte
modernizmin doğuşu. Rusavangardı ve fütürizmı ile
İtalyan fütürizmini birinci elden metinlerle îşlcyen
antolojide belli başlı sanat yapıtlannın röprodüksiyonlan
da yeralmıştı. 'Modernizmin Serüveni H'deaynı
doğrultuda ve paralel örneklerle, yüzyıl başının büyük
sanat akımlannı konu edinen, çoğu ilk kez dilimize çevrilen
kuramsal metinler ve denemeler bir araya getirildi. Dada
ve gerceküstücülük akımlanrun incelenmesiyle başlayan
bu ciltte. hemen ardından, ünlü Alman dışavurumculuğu
ve Anglosakson modernizmi inceleniyor. Temel bir
başvuru kitabı olma savıyla yayına hazırlanan
'Modernizmin Serüveni' daha önce, fasiküller halinde
Sanat Dünyamız dergjsiyle birlikte okura sunuluyordu.
son cilt, 1994 sonunda tek bir kitap halinde çıkacak ve dizi
bütünlenmiş olacak.