23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 NİSAN1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR İzmir Devlet Opera ve Balesi kuruluşundan bu yana ilk kez 'Saraydan Kız Kaçırma'yı sahneledi Genç operadan ilk Mozartyorumu ÜNER BİRKAN İzmir Devlet Operası, kurul- duğu 1982 yıhndan bu yana, ilk olarak bir Mozart operasını, Saraydan KJZ Kaçırma'yı sah- nelemeye başladı (18 nisan). Saraydan Kız Kaçırma, 1782 yılının ürünüdür; 25 yaşındaki genç VVolfgang Amadeus Mo- zart'm, Salzburg'dan. anlayış- sız. katı Başpiskopos Kont Col- loredo'nun baskısından. babası Leopold'ün artık kendisinı sık- maya başlayan otoritesinden sıynlmak üzere, özgürlüğe ka- nat açtığı, talihini Viyana'da denemeye karar verdiği dö- nemdir bu. Aynca bir süredir. yanlannda kiracı olarak bulun- duğu, Cecilia Weber ve kızlany- la ilişkileri de ilginç bir aşamaya gelmiş. ortanca kız Constanze ile -Leopold Mozart'ın scrtçe karşı durmasına aldırmayarak- evlilik hazırüklanna geçmiştir. Güç beğenir Viyana seyirrisi- rte (dinleyicisine) sanatmı bir an önce kabul ettirme umuduyla yanıp tutuşmakta. kendisine b,ir "singspiel/şarkılı oyun" ıs- marlanatağını düşünmektedir. Bu fırsat, Johann Gottlieb Step- hanie adlı oyun yazannın " Belmonte ile Cons- tanze" adını taşıyan bir oyundan yararlanarak hazırlamayi kabul ettiği opera metniyle geçereli- ne. Hazırlık evresinde. Stephanie'yi sıkı denetim altına ahr, metnin "müağiıı uvsal kızı" olması için eereken bütün de- ğışikîiklerin yerine ge- t l n l r n e s i n i ^8^ |781'in yaz aylannda teşladıfc çal.şmayı bir vıl ıçınde tamamlayıp 1782'nin çok sıcak bir gününde (16 temmuz), Viyana'nın Burgthea- ter'ında ilk temsilin orta halli başansına, ÇOK y a V 2 i n D u n u izleyen temsille- rin kazandığı olaea- nüstü sıcak ilgiye .uiiık olur. Bu ilk Viyana zaferi ûzerine, babasına şun- lan yazar: "Operam dün akşam alkışlar arasında ûçüncü kez sahnelendi. Korkunç sı- cağa karşın, tiyatro do- lup taştı. İnsanların bu operaya deli olduklarını söyleyebilirim... Oğlunuzun eseri Vjyana'da hoşa gitmekk kalmadı, öyle gürültii kopardı ki. insan- lar başka bir şey dinlemek istemiyorlar. tiyatro ber zaraan kaynıyor..." (27 temmuz 1782). Saraydan~Kiz" Kaçırma, Mozart'ın, on seki- zina yüzyılda Avrupa'da çok yaygın olan "Türk modası"nı uyguladığı yapıtı olması bakımından, büyük bcstecinin yaratma çizgisi üzefinde özel yer tutar. Operadaki Selim Paşa'nın kişıliği. çok bilinen deyimle "Gönlü Yûce Türk"ün (Le Turc Genereux) başanlı bir örneğidir. Kendisine tut- 'Saraydan Kız Kaçırma' operasındaki final...(üstte) Soprano Büyüksaraç'la tenor Pekin Kırgız başrollerde... (altta) operası W. A. Mozart'ın, 18. yüzyılda Avrupa'da yaygın olan Türk modası'nı uyguladığı 'özel' bir yapıtıdır... • İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin sahnelediği 'Saraydan Kız Kaçırma'nın gerçek yıldızı, Constanze'yi büyük bir başanyla seslendiren soprano Aytül Büyüksaraç... Mozart seslendirmenin ardındaki gizi kavramış... sak düşmüş Avrupalılan. bunlardan bın savaş- taki can düşmanmın oğlıı olduğu halde bağışla- yan. genç çiftlenn mutlu birleşmesinden özveriy- le kıvanç duyan. sağduyu sahibi, ölçülü. hoşgö- rülü bir Türk soylusudur Selim Paşa. Konusu on altıncı yüzyıl İstanbulu'nda geçen bu evrensel başyapıta. Türk ulusu olarak sahip çıkmamızı gerektiren. çok önemli bir ncdendir bu. Bilindiği gibi bu opera. Topkapı Sarayı'nın görkemli de- koru içinde. vıllardır İstanbul Festivali'nin de- ğişmez temsili olarak oynanmakta, ilgiyle izlen- mektedir. Mozart'ın bu ilk önemli ope- rasını, olanca sevimliliği içinde İstanbul Devlet Operası'ndan Aytaç Manizade sahneye koy- muş. Elhamra sahnesinin bo- yutlanna tam tamına uyan. oyunun bclli başlı karakterleri- ni iyi vurgulayan bir sahne dü- zenı. Uvertürde, Osmanlı min- yatürlerinden esinli tablolann sahnelenmesi. çok yerinde bir buluş. Genç sahne tasanmcısı Tayfım Çebi'nin gerçekten be- ğenı, araştırma ve kültür ürünü dekorlan, Semiramis Tufanoğ- lu'nun (Belmonte dışında) nefıs giysi çizgileri, desenleri ve klasik Osmanlı renkleri. sahne- de olup bitenlcrle seyirci arasın- da sıcak ilişkınin kurulmasını sağlıyor. Genç yönetmen Naci Özgüç, dikkatli. özenli. titiz. Mozart müziğinin kurgusunu, lemel özelliklerini, orkestra çukuru ile sahne arasındaki dengeyi çok iyı gözeten bir orkestra yö- netimi gösteriyor. Bu arada bi- rinci perdede Constanze'nın, ikincı perde başında Blonde'- nin aryalannda ve bu sonuncu- yu izleyen Osman-Blonde ikili- sinde. şarkıcılann kondisyonla- nnı gözetme amacıyla da olsa, tempolan yavaş- latmasını, doğrusu birparça yadırgadım. Temsilin gerçek yıldıa, Constanze'yi büyük başanyla seslendiren soprano Aytül Büyüksa- raç. Kendisinin daha önce İstanbul Devlet Ope- rası'nda Gece Kraliçesi'ni (Sihirli Flüt). İstanbul Festivali'nde gene Constanze'yi oynadığını. beğeniyle karş_ılandığını bıliyorduk. Bu kez için- den yetiştiği izmir sahnesinde olağanüstü bir Mozart başansı gerçekleştirmesi. çok önemli bir gelişme. Bu genç sanatçı, Mozart seslendirmenin gizle- rini kavramış; opera boyunca söylediği. son de- rece çetin güçlüklerle koloratur vazısınm bin bir çeşit iniş çıkışıyla dolu üç güzel aryada da ikinci perde fınalindc. çok iyi oturan o nefıs "dörtlü"de finaldeki "ikili"de de ölçülü, dengeli. entonas- yonda dikkatli. nüanslı. tempolu. Kendisinin özgün dilinde. bu partiyi herhangi bir Batı sah- nesinde de söylcmesini isterdim! Belmonte'de tenor Pekin Kırgız, temiz. lirik. aşın süslerdcn annmış söyleşiylc zevk veren bir Mozart yorumu sunuyor. Osman (Osmin) ro- lünde bas Erdem Türkbay, fıziğınin sağladığı avantajlan iyi kullanıyor, biraz daha "Mozart- ça" söylcmeye özen göstermcsi bekleniyor. Ped- rillo'da, İzmir kadrosunun başanlı lirik tenoru Ziva Elmacı, Belmonte rolü için de elverişli ola- bileceğinı düşündürüyor. Blonde'de. ilk önemli rolüne çıkan soprano Bengü Vaban. sahne görü- nümünün elverişli olması ile göz dolduruyor. Bir parça daha yuvarlak ve yumuşak söylemesi ge- rektiğini, sanınm zamanla daha iyi ânla- yaçaktır. İzmir'in genç operasının bu ilk Mozart uygu- lamasını kaçırmasın opera sevenler: sonucun. "deneme1 " olmanın ötesinde, sevindirici, övünç verici bir başan olduğunu görecek. benim gibi mullu olacaklardır. UluslararasıFelsefe Kollokyumu başlıyor Kûltür Servisi- İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Türkiye Felsefe Kurumu tarafından düzenlenen "Fenome- nolojik Sorun Olarak A>Tiıpa'nın Durumu" konulu uluslararası felsefe kollokyumu yann başlıyor. Prof. Dr. Önay Sözer ve Yrd. Doç. Dr. Ali Vahit Turhan, üç gün sürecek olan kolloky u- mun amacını şöyle dile getiriyorlar: "Türkiye'nin, Avrupa ile yüzyıllardır süregelen ve ilk kez cumhuriyetin ilanı ile birlikte ya- sal ve çağdaş formülüne kavuşan ilişkileri, bugiin Atrupa Birliği'- ne girme çabalan içinde yeni bir aşamaya varmış bulunmaktadır. Bu ilişkilerin pratik ve politik yararlarının üsründe. -bunları da icine alıp açıklığa kavuşturacak biçimde- kuramsal, yani fclsefi ve biümsel bir temele oturtulması gereksinimi her gün artmak- tadır. Kollokyumumuz. bu doğrultudaki çalışmaların geiiştirile- rek Avnıpalı felsefeci ve bilim adamlannın Türkiye'nin sorun- lanvla tamşmalarmı ve karşdıklı düşünce alışverişini amaçla- maktadır" Yann İstanbul Üniversitesi'nde. cuma ve cumartesi günleri Marmara Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek kollokyumda "Av- rupa Kültürünün Krizi ve Dönüşüm Ka>Taını", "Akılcılık ve Kül- türün EvTenselliği", "Liusçu Akımlar ve Kültür Tıpleri". "Avru- pa Kültür Kimliği", "Avrupa'nın Avrupa Oluşu", Teknoloji ve Kültür", "Vatan ve Curbet Olarak Avrupa", "Avrupa Tarihinin Birliği" konulan tartışılacak. Kollokyuma yurtıçi ve yurtdışından şu isimler katıla- cak: Oüvier Abel(Paris). Bedia Akarsu(İstanbuI Üniversitesi), Tülin Akşin(Ortadoğu Teknik Üniversitesi). Necla Arat( İstan- bul Üniversitesi). Medar Aöcı(İstanbul Üniversitesi), GabrieUa BaptistlRoma La Spienza Üniversitesi). Fat- magül Berktay( İstanbul Üni- versitesij. Franco Bianco< Roma Terza Üniversitesi). Recni Bra- gue(Paris Sorbonne Üniversite- si). Tülin BumiıKEge Üniversi- tesi), Jean François Courtine- (Paris Xj. Betül Çotuksöken(İs- tanbul Üniversitesi). Arda Den- kd(Boğaziçi Üniversitesi), Nat- halie Depraz(ParisJ, Attila Er- demli( İstanbul Üniversitesi). Maurizk) Ferraris(Trieste Üni- versitesi), Hans-Jürgen Gawoll(İstanbul Üniversitesi). Yaşar Gürbüz(Marmara Üniversitesi). Cemil Güzey(İstanbul Üniver- sitesi), Guy van Kerckhoven(Brüksel Üniversitesi). İonna Kuçu- radi(Hacettepe Üniversitesi). Jean-François Mattei(Nice Üni- versitesi). Gerhard Nurtsch(Istanbul). Uluğ Nutku(Mersin_Üni- versitesi). Ali Engin Oba(Dış tşleri Bakanlığı), Hayrettin Ökçe- siz(Marmara Üni\ersitesi), Doğan Özlem(Ege Üniversitesi). Hugues Pertuiset(Galatasaray Lisesj), Otto Pöggeler(Bochum Üniversitesi), Marc Richir(Brüksel Üniversitesi). Paul Ricoeur- (Paris), Ömer Naçi Soykan(Mimar Sinan Üniversitesi). Ahmet Soysal(İstanbul Üniversitesi), önay Sözer(İstanbul Üniversite- si), Ali Vahit TurhaıKMarmara Üniversitesi), Nermi L'ygur(İ- stanbul Üniversitesi), Bemhard VValdenfeN Bochum Üniversi- tesi). Toplantı bildirileri ve değerlendırmeler daha sonra yayın halinegetirilecek. Fransız Kültür Merkezi, İtalyan Kültür Mer- kezi ve Goethe Enstitüsü'nün de katkılanyla hazırlanan koll okyumda tartışmalar Almanca ve Fransi/îca olarak gerçekleşti- rilecek ve çeviri yapılmayacak. • Fransız Kültür Merkezi, İtalyan Kültür Merkezi ve Goethe Enstitüsü'nün de katkılanyla hazırlanan kollokyumda tartışmalar Almanca ve Fransızca olarak gerçekleştirilecek veçeviri yapılmayacak. 'Parlat Bir Shakespeare' Semih Sergen yönetiminde Ankara'da sahneleniyor Skıkespecae okunurmu, oynaturnn? ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - "Perdele- ri 7 çağ olan oyunda, bütün insanlar kendi oyunlarım oynarİar." "Tann'dan sonra en çok karakter >aratan" Shakespeare'in "parlatı- lması" boyle başlı\or. - Söyle mezarcı, bir insaıun bedeni kaç vıl dayanır toprağın altında? - Üç va da dört yıl. Ama bir politikacıysa gömülen. 7 ya da 8 yıl. - Neden? - Neden olacak. politikaalann derisi mes- lekleri gereği, tabaklanmış olur. Ve 7 ya da 8 yıl sürer toprağın o tabaklanmış deriye işle- mesi. ... - Kuzum Horasio, İskender de böyle koknı mu? Shakespeare'in başyapıtı "Macbeth"ten bir alıntıyla başlıyor oyun. Sonra tam sü- rüp gıdecek okumalar, Shakes- peare ustanın yolu düşüyor sahneye. "Benim oyımlanm okunmaz, oynanır" Küçük kızgınlığı. kendisine gösterilen itibarla kül olu>or hemen ve is- tek üzerine bir sonesini okuyor sahnede. "Dünyadan geçtim / Ama se- ni yalnız komak var / O ko- yuyor adama." Alkışlarla oyunculann arasına ilişiyor usta ve dinlemeye başlıyor ken- di sesinin 20. vüzyıldaki sesleri- ni. Sonrası tıkır tıkır geliyor. Üstat'ın bütün başyapıtlan- ndan küçük parcalar sunulu- yor ızleyenlere. Bir edebiyat dinleti» tadında akıp gidiyor sözler, şarkılar. danslar. Shakespeare. Semih Sergen'in yönetimin- de Okuma Tıyatrosu "Parlat Bir Shakespea- re" ile "Shakespeare Haftası"nda anılıyor. Bir "Shakespeare resitali olarak tanımladığı çalışma hakkında Sergen. "lnsan, aklıyla >e zaaflarıyla var olan bir varlıktır. Ak ve kara, güzel ve çirkin, doğnı ve yanlış, insan denen çe- lişkiler yumağının en büyük özelliğidir. Karak- terlerin en belirgin özelliği, zaaflarla olan bağ- lartdır. Tiyatro, ahlakçılann tersine. farklı bir metot kullanarak, insanuı doğruyu btılmastna .varduncı olur. Bu metot, coşku yaratarak, sağ gösterip, sol vurmaktır. Kötüyü gösterip iyiyi, çirkini gösterip güzeli görmesini sağlamaktır. Amaç insandır. Bi/im görevimiz insanın kendi- sini tanımasını sağlamaktır. Bu amaçla hazı- rlandı Parlat Bir Shakespeare" diyor. Sahne tasanmı Sertel Çetiner'e. giysi tasanmı Nur Uzmen'e. ışık tasanmı Ersen Tunççekiç'e ait olan oyunda. Levent Çelmen, Berrin Demir Öney, Zeynep Eronat. Güneş Gürzumar, Ha- kan Güneri. Alpay İzbırak. Gülenay Kalkan, Meltem Keskin. Sinan Pekinton, Şahap Sayı- lgan, Rengin Samurçay, Ümit Sergen, Semih Sergen, Burak Sergen, Tank L'nlüoğlu rol alı- yor. "Okuma tiyarrosu, çağdaşlığın gereğidir. Asla kolaya kaçmak değildir." Sergen. "Neden okuma tiyatrosu?" soru- muzu böyle yanıtlamaya başladı. "Okuma ti- y atrosuna ahşmak lazım" diyen Sergen. sözle- rini şöyle sürdürdü: "Okuma tiyatrosu uygulamasını. 195Tden beri yapıyonız. Okuma tiyarrosu asla kolay a kaçmak değildir. Bu, çağdaşlaşmanın gereği- dir. Okuma riy arrosunu. edebiy at dinletisi cid- diyetinde algılamak gerekir. Bu gosteriran içinde, miizikallerden \e balelerden de parçalar var. Farklı uygulamalan içeren bir çalışma ol- duğu icin, monotonluk diye bir kaygımız ol- ediyorsumız. Biraz açar mısınız? Bu ovunun gizli bir amacı var. Shakespea- re'e saygılıyız. Onu vatandaşımız kabul edi- yoruz. Bütün liyatro sezonlannı Shakespeare ile açıvoruz. Dünvadaki Shakespeare yelpa- zesinde önemli bir yerdeyiz. Gerçekleştirdiğı- miz bu ve benzcn etkinliklerle dünyanın kapılannı zorluyoruz. Ancak. bütün kültür bağlantılanmızda biz aha durumdayız. On- lann sanatçılan ve yapıtlannı hep alırken, biz onlann ülkelerine hemen hiçbir şey götürmü- yoruz. Bu yanlış bir yaklaşım. Türkiye sanat anlamında iyi bir yerde. kendimizi pek beğen- mesek de. hep daha iyi yapmaya çalışsak da. Türkiye'nin çizgisi. Batı ölçütlerinde. Bu ge- lişmeyi ve bulunan noktayı yabancı ülkelerde ÜŞÜ • 'Dünyadan geçtim / Ama seni yalnız komak var / O koyuyor adama/. Yönetmen Semih Sergen: OkumaTiyatrosu, kolayına kaçmak değil, çağdaşlığın gereğidir.. Semih Sergen'in yönetimindekiOkuma Tiyatrosu, Tarlat Bir Shakespeare'i sergiliyor.. madı hkp. Avrupa'da yapılan çalışmalarda, ba- zen bu tehlikeyle karşılaşılıyor \e seyirci izle- meye dayanamıyor. Fakat bu çalışmada, en çok monotonluk tehlikesine özen gösterdik. Daha sonra başka bir okuma tiyatrosu çalı- şmamız daha olacak. Daha akademik düzeyde olmasını planladığımız bu çalışma, öğrencilere yönelik olacak. Okuma tiyatrosunda, bir aya- ğa kalkıp oynamak eksikrir. Biz, özellikle bu çalışmada bütün nüanslan kapsamaya çaltşhk. Yani, radyo oyunu gibi olmamasuıa özen gösterdik. Sanıyorum ki, özgün bir oku- ma tiyatrosu örneği ökJu." - Shakespeare'in oyuna girip "Benim oyu- num okunmaz, oynanır" diyerek baslattığı zamanötesi tartışmayla ne anlatmak istediniz? Başlayan bir Shakespeare tartışması. Üs- tadın bu zamana gelseydi neler düşüneceğini, dünyaya ve tiyatroya nasıl bakacağını düşle- meye çalıştım. Aynı biçimde bizim de onun döneminde olaylan ve oyunlan nasıl algıla- yacağımızı düşlemimde biçimlendirmeye çalıştım. - Açıklamalannızda "gizli bir amaçtan" söz aktarmak gerekiyor. Malzemesi Türkiye olan, Türk yazarlannın yazdığı. Türk oyun- culannın oynadığı ve Türk yönetmenlerin yönettiği oyunlan dışanya götürmeliyiz. Bunlan yaparken. evrensel değerleri de dik- kate almak gerekiyor. Bu nedenle Shakespe- are iyi bir çıkış noktası diye düşünüyorum. - Okuma tiy arrosunu hazırlamanın yöntemi nedir? Farklı sınıflandırma yöntemleri kullana- rak okuma tiyatrosunun bel kemiğini ortaya çıkarabilirsiniz. Örneğın bir yazann yapıtlan. bir dönem yazarlannın yapıtlan ya da bir ko- nuya ilişkin yazılmış yapıtlar gibi sınıflandı- nnalar olabilir. Böyle yöntemlerle hazı- rladığım Gorki ve Miller'in okuma tiyatrolan var. Bunlar daha önce sunuldu ve büyük bir ilgi gördü. Önemli olan, okuma liyatrosunu bir edebiyat dinletisi ciddiyeti ve özeniyle an- layabilmek. Parlat Bir Shakespeare, Küçük Tiyatro'da sahnelendi. Sczon boyunca sergilenmesı bek- lenen oyun. İstanbul ve İzmir'de de tumc oyunlannı oynayacak. DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Sorular Felsefe düşünsel bir etkinlik... "Varlık, anlam, nelik sorunlannın eleştirel bir yakla- şımla araştınlmasma, vanlan sonuçların dizgeli bir bi- çimde ortaya konmasma yönelik düşünsel etkinlik", diye tanımlanıyor. Ama işin gizi sanırım soru sormakta... Evren, dünya, yaşam, ölüm, insan, toplum, özdek, tin, varlık. yokluk vb, gözlemlediğiniz, sezinlediğiniz, yapısı- nı, anlamını merak ettiğiniz her şey üzerine sorular so- rup yanıtlarını arıyorsunuz. Felsefe etkinliğinin IÖ 6. yüzyılda başladığı söylenir. insanların daha önce böyle sorular sorup yanıtlarını aramamış olmaları düşünülebilir mi? Anlama, bilme, öğrenme özleminin ilk insanla birlikte ortaya çıktığı kesin. Adem ile Havva'dan beri her şey merak edilmiş, olan bitenin gizine erişilmeye çalışılmış, sorular sorulmuş, ama mitler ile ilkel dinlerde açıkça görüldüğü gibi, verilebilen yanıtlar, doğanın gücü karşı- sındaki ezikliğin, korkuların, çaresizliklerin ürünü ol- muş, giderek kalıplaşmış inanç dizgeleri biçimlenmiş, bunlara gözü kapalı bağlanma yolu seçilmiştir. Hemen arkasından da araştırmanın, sorgulamanın yasaklanması gelir. İÖ 6. yüzyılda başladığı söylenen felsefe ise inanç diz- geleri yerine gözleme dayalı kuramsal bilgiye yönel- miştir. Son iki yüzyıl içinde bilimler iyice özelleşip felse- feden ayrılana kadar, bilim ile felsefenin birlikte ilerle- dikleri söylenebilir. En azından felsefe bilimsel düşün- cenin yolunu açmıştır. Tek tanrılı dinler felsefeyi denetimlerine almayı dene- mişlerse de bu sürekli olamamış, felsefe temel özellikle- riyle. inanç kalıplarının her zaman dışına taşıp düşünsel etkinliğini sürdürmüştür. Böylece de filozoflar, ifk tanımlanışlarından biriyle söylersek, "şeylerin yapısını araştıran kişiler", din adamlannın düşmanlığını kazanmışlardır. Neden özetledim bu ansiklopedi bilgilerini? Melih Cevdet Anday'm her konuda sorular sorup ya- nıtlar aramasını, en güvenilecek ağızlardan bile gelse kalıplaşmış doğruları sorgulamadan kabul etmemesîni düşünürken, başka bir soru ustası Nermi Uygur geldi aklıma. Soru sormak kolay, asıl iş yanıtını bulmakta diyebilir- siniz. Bence pek öyle değil. İş soruyu sorabilmekte... Soru yanıtını eninde sonunda getirir... Ayrıca, soru ol- mazsa, yanıt da olmaz... Sanırım Nermi Uygur'un baştan sona sorulardan olu- şan bir denemesi vardı. Var mıydı? Yoksa ben mi ona yakıştırıyorum salt sorularla deneme yazmayı? Her neyse, anlaşılan özlemişim Nermi Uygur'un yazı- larını... Nerelerde? Neden yazmaz? Derken Arslan Kaynardağ'ın Felsefecilerle Söyleşiler adlı yapıtı geçti elime. Yenı bir kitap değil, Elif Yayınları'- nca 1986'da yayımlanmış. Sekiz felsefecimizle, bazıları elli sayfayı aşan sekiz söyleşi: Macit Gökberk, Vehbi Eralp, Mazhar Şevket İpşiroğlu, Takiyettin Mengüşoğ- lu, Nermi Uygur, Bedia Âkarsu, İoanna Kuçuradi, Hü- seyin Batuhan. Nermi Uygur'la yapılan söyleşide şöyle sözlerle karşılaştım: "Daha ilkokul günlerimi anımsıyorum d&soru yumae- ğı gibi bir şeyim ben." (s. 123) "Derslikte, toplantıda, evde, sokakta, hangi aşamada, nerde olursam olayım, örtük-açık bana takılan bir ad var, hani çoğumuzun vardır ya, benim de bir ek-adım var: Sorucu." (s. 123) "Sorularla dolu yaşama gündemim, en ilkin kendime sorduğum sorularla. Eş-dostun kendine dert etmediği, hazırtop yanıtlar verdiği sorular bunlar. Kanımca, beni felsefe okumaya götüren de bu sorular." (s. 123) "Soru dediğimiz şey, doğal bir şey değil, yapıcı bir in- san katkısı gerektiren bir şey, bir kültür eylemi, bir yo- rum, bir yaratıdır." (s. 152) "Sorulara haksızlık etmekten, sorulan bozup çarpıt- maktan korkanm. Çalımmış, alkışmış hiçbir şey baştan çıkarmaz beni." (s. 170) Nermi Uygur'un söyleşisinden seçtiğim bu sözlerle, görüyorsunuz, çocuksu sorulardan felsefe sorularına doğru geliniyor. Elbette her soru eş değerde değildir, ama her soru değerlidir... "Öncesoru vardı! "diyelim mi?.. Üç Zamandan Üç Kesit Kültür Servisi - Zeynep Fıratlı 1992-1993-1994 resimlerinden birer bölümü. Antalya Müzesi'nde 2 mayısa dek. İzmir Türk-Amerikan Derneği'ndeise3-l_6mayıs tarihleri arasında sergiliyor. 1993 ocak ayında İstanbul'da izlediğimiz '92 resimleri tuval üzerine kanşık malzemeyle oluşturulmuş "Doğanın ritmini kendi iç ritmiyle bütünleştiren" doğa soyutlamalan. '93 resimleri ilk kez sergileniyor. Bunlarda doğa, bire bir tuvale aktanlmış. Kuru otlar ve dal parçalan olduğu gibi tuval bezine yapıştınlmış. Doğayla olan bağlamlanndan kopanlıp boyayla bütünleştirilmiş. Üçüncü gruptakiler, bu y ıl yapılmış "94 resimleri. Bu kez şasi ortadan kalkmış. tuval bezine şekil verilip bir tür alçak kabartma halinde doğayı yansıtma gözleniyor. Deniz ve gök parçalan bunlara örnek. Kültür Bakankğı'ndan sanatçılar için albüm ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanlığı, Türk Kültür ve Sanat yaşamına katkılan olan sanatçılan unutmadı. Kültür Bakanlığı Yayınlar Dairesi Başkanhğı tarafından sanatçılann eserleri yerine kişiliklerinin tanıtıması amacıyla Tanıdığım Yüzler Albümü' hazırlanıyor. Kültür Bakanlığf ndan edınilen bilgiye göre. "Tanıdığım Yüzler Albümü'ile sanatçılann birer insan olarak portrelerinin sunulması amaçlanıyor. Sanatçılann kişilikleri üzerine Türkiye'de ilk çalışma olacak albümde piyanist Gülsün Onay. yazar Güîten Akın gibi 70 sanatçının portresi yer alacak. Albümün Çerkez Karadağ tarafından hazırlandığı ve 1994 yılı için yayımlanmasının planlandığı bildirildi. Moderniznün Serüveni Kültür Servisi - Yapı Kredi Yay ınlan'nın ilk cildini geçen yıl yayımladığı 'Modernizmin Serüveni' başlıklı kuramsal metinler antolojisinin ikinci cildi deçıktı. İlk ciltte modernizmin doğuşu. Rusavangardı ve fütürizmı ile İtalyan fütürizmini birinci elden metinlerle îşlcyen antolojide belli başlı sanat yapıtlannın röprodüksiyonlan da yeralmıştı. 'Modernizmin Serüveni H'deaynı doğrultuda ve paralel örneklerle, yüzyıl başının büyük sanat akımlannı konu edinen, çoğu ilk kez dilimize çevrilen kuramsal metinler ve denemeler bir araya getirildi. Dada ve gerceküstücülük akımlanrun incelenmesiyle başlayan bu ciltte. hemen ardından, ünlü Alman dışavurumculuğu ve Anglosakson modernizmi inceleniyor. Temel bir başvuru kitabı olma savıyla yayına hazırlanan 'Modernizmin Serüveni' daha önce, fasiküller halinde Sanat Dünyamız dergjsiyle birlikte okura sunuluyordu. son cilt, 1994 sonunda tek bir kitap halinde çıkacak ve dizi bütünlenmiş olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle