05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN1994 PAZARTESİ 4 HABERLER Başkale'de yasak kalktı • BAŞKALE(AA)-Van"m Başkale ilçesinde. 7 kişinin ölümü, 9 kişinin yaralanmasıyla meydana gelen olaylar üzerine konulan sokağa çıkma yasağı kaldınldı. Yetİcililer, ilçede durumun sakin olduğunu. herhangi bir olayın meydana gelmemesi için geniş güvenlik önlemlerinin ahndığını bildirdiler. Olaya kanşan ve halen fırarda olan Şerefhan aşiretine mensup 3 kişinin arandığı, Van Devlet Hastanesi'nde tedavi gören 9 yaralının durumunun iyi olduğu kaydedildi. Yeni partinin başkanı Dicle • ANKARA(AA)-DEP Genel Başkan Yardıması Kemal Bilget. "Ahmet Türk'ün cezaevinden milletvekili seçilmesi gibi, Hatip Dicle'nin de cezaevinden genel başkan seçilmesine yasal birengel bulunmuyor" diyerek kuracaklan yeni partide Hatip Dicle'nin başkan olabileceğinin işaretini verdi. Bilget. yeni partide cezaevinde bulunan milletvekilleri başta olmak üzere üye ve kurucu olarak yer alacak milletvekili ve tüm yöneticilerin genel başkan olma haklannın bulunduğunu söyledi. Cezaevinden bulunan Dicle ve diğer milletvekillerinin genel başkanhk konusundaki düşüncelerinin henüz kendilerine ulaşmadığını belirten Bilget, "Dicle'nin cezaevinde bulunması genel başkan olmasına engel değildir"dedi. ANAP milletvekili Gündoğdu öldü • ANKARA(AA)-ANAP İstanbul Milletvekili Temel Gündoğdu. tedavi görmekte olduğu Başkent Hastanesi'nde dün sabah hayatmı kaybetti. 9 yıl önce böbrek ameliyatı geçiren Gündoğdu'nun kroner yetrnezliği nedeniyle yoğun bakım altında tutulduğu hastanede dün sabah aniden fenalaştığı ve tüm müdahaleye karşın kurtanlamadığı bildirildi. 45 yaşında vefat eden Gündoğdu, evli ve birçocuk babasıidi. Temel Gündoğdu'nun ölümüyle ANAP'ınTBMM'deki sandalye sayısı lOO'edüştü. SHP lideri Karayalçm, 1996'dan önce sol partilerin birleşmesi gerektiğini söyledi: SeçimeböylegiremeyizANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yar- dımcısı Murat Karayalçın. sol partilerin ilk genel seçimler öncesinde birleşmesi gerektiğini belirterek. "19% secimlerine böyle giremeyiz. Bu sorunu çözmek zo- rundayız" dedi. DSP Genel Başkanı Bü- lent Ecevit'in başkanhğında "koşulsuz" birleşme arayışına giren CHP'yi, "çifte standart" uygulamakla eleştiren Kara- yalçın, birleşme konusunda şimdiye ka- dar uygulanan yöntem ve yaklaşımların yanlış olduğunu belirterek. sosyal de- mokrat tabanın. "Birleşin" demesindcn öte, birleşmenin yöntemini göstermesini istedi. Karayalçın, Cumhuriyet'in konuyla ilgili sorulannı yanıtlarken, ilk genel se- çimler öncesinde SHP. CHP ve DSP - nin birleşmesinin zorunlu olduğunu yi- neledi. 27 Mart seçimlerinin, birleşme konusunda uygulanan >öntcm ve yak- laşımlann yanlış olduğunu ortava çı- kardığını söyleyen Karayalçın. "19% seçimlerine böyle girmemeliyiz, böyle girmeye hakkımız yok. Bu sorunu çöz- mek zorundayız. Önümüzde müthiş bir birikim \ar. Bence 1993 Ekimi ve 1994 Martı, nelerin olmayabileceğini gösterdi. Nelerin olabileceğini, nasıl olması gerek- tiğini ortaya ko\malıyız" dedi. Karayal- çın, DSP ile "koşulsuz birleşme" arayışı- na giren CHP'nin. SHP've karşı takın- dığı tavn da eleştirerek. şunlan sövledi: "Bize karşı koşul var. SHP'yi kapatın, CHP'ye geün demekteler. Yönetimleri • Solda birlik konusunda şimdiye kadar uygulanan yöntem ve yaklaşımlann yanlış olduğunu belirten SHP Genel Başkanı Karayalçın, tabanın 'Birleşin" deme yerine birleşme yöntemi önermesini istedi. Karayalçın. DSP ile "koşulsuz" birleşme arayışına giren CHP'yi "çifte standart" kullanmakla suçladı. birlikte oluştunıruz, yani yarı yarıya bir yapı kuranz denmek- te. Genel başkanlık konusu kim aday olur- sa, kim seçilirse diye ortaya konmakta. Bu yanlıştır demiyorum, yani bu konuda bir kaygı taşıyarak, SHP'nin genel baş- kanı olduğum için bir kaygı taşıyarak, eleşti- rerek Dunu söylemiyo- rum; y alnı/ca farkldığı ortaya koyrnak için söv lüyorum. Öte yan- dan DSP'ye döniilüp, Bülent Ecevit'in is- tediği tüm koşulların yerine getirilmeye hazır olunduğu söylenmekte. Çok ciddi bir yaklaşım farklıİığı \ar." Karavalçın. birlik görüşmelerinin ge- nel başkanlar yerine öncelikle genel sek- reter yardımcıları arasında vapılması gerektiğini. görüşmelerin tıkanma aşa- masına gelmesi durumunda genel baş- kanlann devreye girmesinin daha ya- rarlı olacağını söyledi. Karayalçın. "Aynca, taraflar hiç olmazsa göriişme süreci içinde birbirlerinin aleyhine konuş- mamalı. Kuşkusuz birbirlerine hakaret etmemeli. Ve görüşmeler televizyon ka- nallannın önünde ya da basın kuruluşla- nnın siituıılarında olmamalı. Bunu da çok önemsiyorum. Gerçi çok büyük bir du- yarlılıkla biz seçim kampany ası sırasında da sonrasında da CHP'vi, DSP'yi >e bu partilerin çok sevgili yöneticilerini suçla- bu madık. Hakaret etmeyi aklımı- zdan bile geçirmedik. Ama biz her iki partinin yöneticileri ta- rafından bırakın suclanmayı, hakaretlere maruz kaldık" diye konuştu. Sosyal demokrat tabandan, sadece "Birleşin" demekle kal- mamalannı ve birleşme yönte- mini de göstermelerini isteyen Karayalçın. şöyle konuştu: "Bugün bu konuda du- yarlılığını sergileyen yurttaş- lanmızın yeni bir değerlendirme yapmalannı gerekli göriiyorum. Bu konuda duyarlılık taşıyan y urttaşlarımızın, 'Sen bize gel, sizi şöyle alalım; siz kapatın, ben kapatmayayım' gibi yakla- şımlarla sonuç ahnamayacağını görmeleri gerekiyor. Solda bir- lik yaşamsal bir zorunluluk. Yurttaşlar. yalnı/ca 'Birleşin' dememeliler. 'Birleşin" çağnlan şu anda sonuç aiıcı gözükmüyor. Bence "Birleşin" dcmek yerine, yurttaşlarımızın nasıl birleşileceği üzerinde görüş geliştirmeleri gerekiyor. Bir ortak tanıma gidebilirlerse ve bu ko- şullan topluma, dolayısıyla bizlere açı- klayabilirlerse, kimin bundan kaçtığı, ki- min buna yanasmadığı bence çok sağlıklı biçimde göriilebilir, denetlenebilir. Ta- banın 'Birleşin" talimatı değil, "Şöyle bir- leşin'' şeklinde çalışma yapmasını istiyo- rum." Ecevit, tartısmalara acıklık getirdi: BirleşmeadresiDemokratikSol PartiADANA (Cumhuriyet Güney tlleri Bürosu) - DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, haftalardır tartışması süren "solda birlik" konusunda net ve kesin bir adres gösterdi: Demokratik Sol Parti. Solda birlik yerine "demokratik solda birlik" tanımını yeeleyen Bülent Ecevit. "Neden DSPMe birleşilmeü" sorusunun y anıtını da "Demokratik Solda Birük" adını verdiği toplantıda şöyle açıkladı: "Sağ parrilere karşı, özellikle de sağın uç kesiminden gelen tehlikeye karşı en iyi mücadeleyi hangi sol parti veriyorsa, yalnızca eleştirmeyip çözüm seçenekleri de sunuy orsa. yurttaşlar güçlerini ve ovlannı o partide birleştirsinler. Bu çağnya uyulursa birliğin doğal temelinin Demokratik Sol Parti olduğu gö rülür." Ecevit konuşmasında. ağ partilere karşı, özellikle de sağın uç kesiminden gelen tehlikeye karşı en iyi mücadeleyi hangi sol parti veriyorsa, yurttaşlar güçlerini ve oylarını o partide birleştirsinler. Bu da DSP'dir. sağda \ a da solda olsun herkesin. programını inançla savunuyorsa DSP'ye katılabileccğini. ilkelerdışında hiçbir kısıtlamanın söz konusu olmadığını da v urguladı. Ecevit. partisine katılımlar nedeniyle Adana Adnan Menderes Spor Salonu'nda düzenlenen toplantıya katıldı. DSP Adana İl Başkanı Demir Görgün toplantıda yapüğı konuşmada. "SHP'den350, CHP'denl58,RP"denüç, ANAP'tan yedi »e DYP'den de 25 olmak üzere 503 kişinin DSP'ye geçtiğini" bıldırdi. "Demokratik Solda Birlik" adı verilen toplantıda DSP lideri Ecevit ise konuşmasında Görgün'ün kaiılımlarla ilgili açıklamasına atıfta bulundu ve "Birleşme DSP'de olacaktır" dedi. Ecevit. "Neden DSP" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Sağa karşı. özellikle de sağın uç kesiminden gelen tehlikeye karşı mücadelede en başanlı sına> ı hangi parti »eriyorsa, sol eğilünli yurttaşlar güçlerini ve o\ larını o partide birleştirsinler. Demokratik anlamdaki solda ortay a çıkan bölünmeyi aşrnak için ay lardır bir çağrıda bulunuy orum. Düny ada ve Türkiye'de sağ güçleniyor. Türkiye'de dinci, ırkçı, köktenci sağ güçleniyor. Sola düşen göre>, sağın uç kesimlerinden gelen tehlikey i önlemektir. İşte sağın uç kesiminden laik cumhuriyete, ulusal birliğe >e demokrasiye y önelen tehlikey e karşı en y ürekli teetkili mücadeleyi DSP vermiştir. Bu çağrıy a uyulursa, bu ölçüt kullanılırsa demokratik solda birliğin temelinin DSP olduğu görülür." "Solda birlik" v a da "sosyal demokratlarm biriiği" ifadesini kullanmayıp "demokratik solda birlik" dediğine dikkat çeken DSP lideri "sosyal demokrat" dendiğinde Marksistlerle tartışmak zorunda kahnacağını. aynca demokratik solun kökeninin ve geçmişinin Marksizm ve komünizmden gelmediğini anlattı. Demokratik solda birliğin sağlanabilmesi için "DSP'nin programına inançla bağlı olma" ilkesı dışında bir önkoşul bulunmadığını vurgulamaya da özen gösteren Ecevit. şöyle devam etti: "Bir gün önce DSP'ye gelen de benim kadar DSPTidir. "Neredeydin' diyesonılmaz. Programımızı benimseyen herkes eşittir. İster CHP, ister SHP, ister daha solda olsun, isterse sağdan gelsin, yeter ki inanarak gelsin." I ' ! ÛNİVERSİTEYE pV V V TÛRKÇE;19 1) (I) Yafcnlık. şım gereksz sözcükler- öen anndırma tşıdif. (II) Geçmrçten gûnOmüze ula^mış hangi şiıri alır- sanız alm, o şün teia kılan, tazsüği- ni yitirmedeo ayakta tutan Meterin başjnda yalmltâ oöreceksinte. (M) O «Ofnsûz ştrlerâe duygtiar, dü- »ûnceter bütün yabana âğetefden, fazlalıklardan. süsten annrmş ola- rak en saf, en katıkstz bıçımtyie be- Irir. (IV) İki nokta arasındakı en kısa çaginin düz çızgı olmaa git». (V) Yunus Emre, Ronsard, Villon hep butûrsöyterierşiin. Yukanda numaralanmif cûmato- lanten hangi«ln<Je Wr tammlama W B)iı C)iıı D)iv q v 3) Gone bır esKİ öztemidir gidiyof. Ye- nrye kötü kötü batayorbr manası yokmuş, güzel değılmij, düşOn- mekten. çaltşmaktan kaçman kim- selerin ne yaptıklannı bllmeden or- taya attıklân şeylermış. Geçmişin büyük esedenni ınceieyıp de onlar- dan ömek almalıymışız... Oysa ki a- sıl yeni zordur, yeniyi anlamak. gü- zeilığını duymak ?ordur. Yalntz Fu- zuli'nın. Nedim'in şıiriennı begenip de Fanl Hüsnü'den zevk almayan- lar kenda«nne ögretılmtşte yetinen insanlardır. Bu pareanm anlatımı için aşagı- dakilerden hangisi ı ö d a o a m K ? A) Anlatım bidmj tartışmadır. B) Omeklemeiere gidilmştir. Q Karşılaştrmalara başvunJmuş- tur. D) Alıntılara yer verlmiştir. E) Yaygın kanılar degişörilmeye ça- lışılmışbr. 3) Birünlüromanıtekbaşınızaokudu- ğunuzu dûşünOn. Bu durumda bi- lincinizın geçrdigi bOtun dönüşüm- ler derin bir dalınç içkJa kazancUğı- nız duyartık egi»ni sizin içinizdekl dakjalanlamalann, etkin benüğini- zin bv başansıdr. Oysa ayn roma- run televizyondaki dizi filmine bm- lerce kişryfe birlikte bakarken, on- dan birilerinin sizler ıçın çıkardığı belli yorumu, kendt bıUndruzın pek katkısı olmadan, edügince izlersi- niz. Bu parçann anbrtımmda a»agı- daki yollann hangisi basvurul- mustur? A)0mekteme B)tanımlama Q karsılaTbrma D) al.rrtı yapma E)benzetme 4) Şiiri, mûziği, resmi, öyküsû, tiyatro- su, türküsû. sinemasryla bütün sa- nat yaprtlan yannlara, sonu getmez, geimeyecek yannlara, güzel dünya- lara yakılan bir özlem çağnsı değl de ne? Gorki 1900'lerde Çehov*a yazdığı bir mektupta şöyle diyor "Bugünkü sanat tamamr/ia yaşam birazak guzelleştirmeye koyutmak. O zaman yaşam da güzeHesir, in- san da daha çabuk. daha aydıniık yaşar. Bu parçanın anlatımı için asağı- dakitordan hangisi aâyienebAbT A) Omektemeye başvurulmuştur. B) Alınta yaprtarak inanchncı olmak istenmişbr q Kan;ılastırmaya gidilmiştir. D) Benzstmetorie anlam güçtendi- rilmiştir. E) Soyut kavram somutlastnlmaya çaiışılmıştK. 5) Bu türden uygUamalara daha çok toprak attmdan çıkanlan keramik e- serterelerastlanmaktadır Çıkanlma sırasında kazma, kürek oarbeierr/le kifilan parçaJar birbırlenne özensiz- ce yaptştınlmakta, eksik kalan bo- lümler de hurda denilen eski kera- mik parçalarta tamamlanmaktadır. Bu türden öyle ömektef vardır kı Q- zerterinde onjınal parçadan çok sahte parça bulunmaktadır. Farklı- kklar bellı olmasın diye tutkal, atçı. kil kanşımlan ile ek yerteri sıvanarak eser toprağın altından henüz çık- mtş gibi bir görünûm de kazandınl- maktadır. Bu parçanm anlatım btçimi aşa- »daMtaRton hangisidir? Â) açıklama BJ tartışma C) oyküleme D) betimleme E) karşılaştırma 8) Vermede nasıl bir ûstün olma nrteliği varsa almada da bır boyun egme nrteligı vardır. Onun ıçıdır kı I. Beya- zrt, tımuıienk'in gönderdiğı arma- ğanlan geri çevirmiştir. Sultan Sü- leyman'ın bir Hint imparatoruna yolladığı armaganlar da öyle kızdır- mış ki adamı, kabaca reddederek: "Btem adetımız almak değil ver- mektir" demekle kalmamış, anna- ganlan getıren elçılen zindana attır- mıştır. Yazar, parçanın ilk cümlesindeki savmı inandıncı kılmak için aşa- ğıdaldterden hangtsine ozellikle basvurmustur? A) OmeWemetere ağıriık verme. B) öyküleyicı anlatm yolunu seç- me. C) Konuyu taröşma içinde sunma D)Okuru etkileyecek yorumlarda buiunma. E)Kanılannı öne çıkarma. 7) Diogenes lahanalarmı yıkarken ya- rnndan geçen Aristippos'a: "Laha- na ıle yaşamısını bilseydm, bir zalı- me dalkâvukluk etmezdin" demış; o da ona: "Insanlar arasında yaşa- masını bılseydın. böyle lahana yıka- mazdın." diye yanrt venntş. Bu parçayi, aşağıdaki savtardan hangisini inandıncı kılmak için ömek gösterebiliriz? A) Insanlar her şeyi başka başka gözler, başka başka düşüncsler- legörüner. B) Insan akiı her şeye kanşıp düzen vermeye kalkışmayı çok sever. C) Insan, içinden geçirdığını rahat- lıkla karşısındakıne soyleyebil- melidir. D) Karsımızdakinın hoşuna gitmese de gerçeği söylemek gerekir. E) Kişı, başkalannın görüşlerinden de yarananmasını bilmelidir. 8) Çok güneş var. Aydıniık, ottann ve çalılann en ınce yertenne kadar ışle- miş, girmedik yer Dirakmamış. sık yapraklann arasına kabuklann ya- nklanna, delıklere, taşlann artına her yere hava gibi su gıbı sızmış ay- dıniık. Bugün doğa görülmemış bir aydmlıkta en karanlık, en kıiytu, yüzytllardan bu yana ış<k işlememiş yertenne kadar yıkanıyordu. Bu parçavta ilgili olarak aşağıda- Mlenton hangisi sövlenemaz? A) Abartmalarla anlatım ılgınç kılın- mıştır. B) Kimi sözcükler mecaz anlamda kullanılmıştır C) Anlatımda betimlemeye ağıriık verilmtştir. D) kısana ozgü eylemler doğaya aktanlmıştır. E) Dokunmayta ilgili aynntılara da yerverilmiştir. 9) Yazartk da mimartık gıbidır. Bir ya- pının ayakta durması için bazı yasa- iara uyulması zorunluluğu var, bir yazının ayakta durması ıçın de bazı yasaJara uymak gerek. Bu parçada yazar dûsüncesinj galiştirmek için aşağıdaki yollar- dan hangisine başvurmuştur? A) ömekiemeye B) karşılaştırmaya C) alıntı yapmaya D) tanımlamaya E) betimlemeye 10) (I) Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, oyiece çıkıp gidin. (II) Ölümden ha- yata geçerken duymadığınız kaygı- yı. hiyattan ölüme geçerken de duymayın. (IIO ÖKJmûnûz vartık dü- zeninin. dünya hayatının şarttann- dan bıridir pV) Hayat btr ışınıze ya- ramadıysa. boşu boşuna geçtıyse onu yitırmekten ne korkuyorsunuz? (IV) Daha yaşayıp da ne yapacaksı- nız? Bu parça açıktanan düşünceler açısından iki paragrafa aynlmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A)l B)ll C) III D)IV E)V 11) Ormanın ortasında bir yerde ıdik. Bogazımıza kadar yeşile gömül- müştük. Orman, baian son damla- sına kadar ıçmış, tepesınden tıma- ğına kadar bır tek yeşıllık balına bu- lanmıştı Bır tek yeş , ama yeşillerin en belalısı. Bır pryano tasarlayın kı en kalın sesten en ıncesine kadar hep yeşıl. Bulutun ıstak beyazı ile at başı gıden yeşıl, hıç bellı etmeden gök mavısının koyjuğunda erisin. Sonra sessızce ormanın kuytu kö- şelerine dalsın. Bu parçanın anlatmında aşağı- daki yollann hangistne başvuruh mamistr? A) Kışısel duygulan belırtme. B) Gözlemlere yer verme. C) Kışıleştirmesanatınayerverme. D) Benzetmeden yarananma. E) Devnk cümleler kjllanma. 12) Ince Memed'in bır destan olduğu sık sık söylenmıştir Gerçekten de bu romanın aynı türdekı geieneksei hikayelerden aynldığı bır nokta, ya- zann ona vermeye çalıştğı destan boyutudur. Anadolu'nun küçük bir köyündeki genç bir çocuğun sevdı- ği kız yuzünden eşk ya olması ve a- ğayı öldürmesı destan turune uy- gun olmayan ufak çaplı bır konu. In- ce Merned'in arkasında Köroğ- lu'nunki gibi ordu bûyüklüğünde bir çete de yok. İki uç kışılık bır çete o- nunki; ama Memed eşkıya olduk- tan sonra mekan genişler, kişiler çogalır. karşıt taraflar sayıca büyür. Bu parçaya göre destanın ayırt e- dici özelliği QDsej!kJs.aşağıd3ki- Ierdenhangisid<r7 A) Kapsamlı bir konu işleme. B) Öykûleyici anlatı-na başvurma. C) Sağlam bir dil kıilanma. D) Acıklı bır olayı anlatma. E) Sürükleyici olma. 13) Anayurt Oteli'nin özelliği bu. Okur- dan beklenen, romanı hazıra kona- rak algılamak değil, çozümlemek. Hanı çocuklann bir resimden par- çalara aynlmış aitı yüzeylı tahta küpleri gerektıği şekilde bırteştire- rek oynadığı resim kurma oyunu vardır, onun gıbı, romanın okuru da metnin içinde dağılmış birbinyle i- lintisiz gorünen bırtakım olaylar, ki- şiler, davranışlar, cümleler arasında bağıntı kurarak bu kurmaca dünya- nın bilmecesını çöznek zoaında. Bu parçaya göre Anayurt Ote- li'nin belirleyici özelliği aşağıda- kilerden hangisidir? A) Algılanmasının kolay olmadığı. B) Olaylar arasında ılintı kurulama- yışı. C) Cümleler arasında kopukluk olu- D) Gerçeği olduğu gibi anlatması. E) Kahramanlann alışılmış tipler ol- mayişı. 14) Nereden gekliği ve nasjl başladığı bilinmeyen bir kürk modası, Istan- bul'un hemen bütün kadınlannı sar- dı. Bu moda, dedelenmızın ve nine- lerimızin bildiğımız kürkünü çevirip sırta geçirmek, kut ya da gonl gibi in yapılı bır hayvana benzemek tu- haflığından ıbarettr. Bu moda o ka- dar yayılmış kı şimdi kastor manto- su olmayan hanımı hiç olmazsa ke- di ya da fare densinden bir kürkü olma'îi gerekiyor. Kadınlarda bu ın- san şekîinden uzaklaşma eğıtiminın nedenı ne olsa gerek? Bu parçanın anlatımında asağı- dakilerden hangisine ver veril- merniytır? A) Alaylı bir söyieyişı benimseme. B) Benzetmeterden yararianma. Q AbartmalaHa düşünceyi güçlen- dirme. 0) Kışısel düşünceleri belirtme. E) Anlatılanlan nedenleriyle verme. 15) Yalan büyük birdeğerdir. Kültürleri bugün bile erişılmez bir ömek kabul edilen eski Yuınanlılar, yalanı Her- mes adında genç ve güzel bır ılahın şekliyle somutlaştırdılar. Hermes'in ağzından altın zınciler akardı: bun- lar dınlevenı söyleyenın ağzına bağlayan sözün ve yalanm büyüle- yici bağlanydı. Sanatla az çok uğra- şanlar bilirter kı olaytann dogru an- latılışı çok kötü yaprtlann ortaya çıkmasına neden olur. Yalanın ilahi nefesleri Uzerterinden geçmedıkçe ne ses, ne renk, ne taş, ne tunç sa- nat yaprtı haJine gelemez. Düşünçenin akışına göre bu par- çanın sonuna asağıdakilerden hangisinin geörilmesi uygun o- lur? A) Guzellik ancak yayandan doga- bilir. B) Her yalan güzel değildır. C) Yalanın güzel olabilmesi sanat- çıyla bağlıdır. D) Dogru olmayanın her zaman gu- - zel olduğu söylenemez. E) Yalanı güzele dönüştürmek e- mek ister. 16) Küçük bir fınn yeri vardı babamın. Karanlıktı, penceresı de küçüktü. Yazsa kapıyı açık bırakırdı. Kapıdan içenye gundüz ışığı sızardı, güneş aydınlatrdı bu küçük odayı Babam orada çamur yoğururdu, çamuaı a- lışkın eltenyle saksıya. çömleğe, testiye çevHrdi. Bir de fınl fınl dö- nen bir gereci vardı babamın. Yoğ- rulmuş çamur saksı ya da testi ol- madan fınl fınl gereçte artıklanndan annırdı. Çalışırken gelip babarnı iz- lerdik. O hep gülümserdi, bizımte konuşacak zamanı yoktu, ama hep gülümserdi. Bu parçaya göre çocuğu. baba- stn ençok hangi yonü etkilemek- tedir? A)çalışkanlığı B) becenkiılığı C) yoksulluğu D) güleryüzlülüğü Ejyalnızlığı 17) Bu, bır romancı için büyük bır ba- şandır. Hüseyin Rahmi, bu basanyi ıçıde dogup büyüdüğü çevreyi, bir- likte yaşadığı halkı, toplumu oluştu- ran insanlan ıyı tanımakla elde et- miştır, ama ınsan buna bıraz da şaşmaktan kendını alamıyor. Kala- balıktan hoşlanmadığını, evınden her zaman dısanya çıkmadığını bil- dığmız romancımız bu ılişkilen nasıl kurabilmıştir? Uzun, sürekli incele- me ve araştırmalan gerekiiren gö- renek ve geleneklen nasıl toplamış- Bu parçaya göre Hüseyin Rah- mi'nin saşırtıcı yani asağıdakiler- den hangisidir? A) Toplumdan uzak bir yaşam sür- mesıne karşın onu çok iyi tanıyıp gerçekçı bir gözle anlatmâsi. B) Toplumla ilgılenmeyen bir yazar olmasına karşın ona sevgiyle yaklaşması, hayranlık duyması C) Yaprtlannda insanoglunun zayrf yanlannı. toplumdaki çelişkileri ustaiıkla antatabılmesi. D) Kahramanlannın her yerde her zaman karşılaşabılecek tıpler ol- ması. E) Yaprtlannın çok rahat okunan, sürükleyici bir anlatıma sahip ol- ması. 18) Yapröan sanat bakımından olduk- ça kusurtudur. Bu kusurlar ilk yaprt- lannda olduğu gibi son yaprtlannda da görülür. Gerçi tipler ustaca yara- tılrmştır, betım(emeler canlıdır, ko- nuşmalar, ara sıra türlü taklitlerte ortaoyunu tekeriemelerini andırsa da yenndedin ancak kımı kez bu konuşmalar gereksiz yere uzayıp gıder. O zaman konuşanlan değil, romancıyı buluruz karşımızda, ko- nuşan odur. Ken<Jı düşüncelenni sı- ralamaya. okurta bilgı vemeye baş- lamıştır. Bu parçada sözû edilen yazarm otumsuz yani asağıdakilerden hangisidir? A) Romanlannda çok değışik tıplere yervermesi. B) Anlatımda betimlemelere de rastlanması. C) Çok fazla yaprt vemiesi. D) Romanlannda bir ögretmen tav- nyla görünmesı. E) Kahramanlannın neler düşündü- ğünü doğallıkla anlatması. 19) Ne yalan söyleyeyım, ben öyle gençlerden "Böyle evlat dostlar ba- şına" soyundan hiç hoşlanmam. Genç dedım mi haşan bir insan ge- lır aklıma. Yapıp ettiklerinde haşan, duygulannda haşan. düşüncelerin- de haşan. Dönüp arkasına bakarak ıç çekmiyor, atılıyor; dünyanın gü- zel olduğuna, daha da olabılecegi- ne ınanıyor Yerieşmiş görüşleri, kanılan, yüzyillann taşryıp getirdiğı ınançlan benimsemıyor. Hepsıni bi- rer bırer eleyıp eleştiriyor. ıncelıyor, begenmedıklenni saygısızca atıyor. Bu parçaya göre yazann beğen- mediği gençlerin özelliği, aşağı- dakilerden hangisi olamaz? A) Geleceğe umutsuzlukla bakan. B) Kendıne sunulan her şeyi kabul- lenen. C) Gelenek ve gorenekienne bağlı olan. D) Olaylara eleştirel bır gözle baka- mayan. E) Keridıne özgü düşünceleri olan. 20) Kendıniz seçin, başkalanndan öğ- renmeyin hangi kıtaplan okumanız- gerektiğini Sıze yarayanı onlar kes- tırebılır mı? Yanılmayı da göze alın, kendı okuyacağınız kitabı kendıniz seçin. Danışmayın eteştirmentere. Konuşabilırsinız onlaria, bır arka- daşla konuşur gibi. O zaman yargı- lanna boyun eğmezsenız, gerekırse tartışmaya da gırerseniz. Sız yanıla- bılırmışsınız. aldanırmışsmız; onlar yanılmaz mı sankı' Ben söyleyeyım sıze, o eleştırmenler öteki okuriar- dan daha çok yanılır. "Çok bilen çok yanılır" denmesı boşuna mı? Bu parçadan aşağıdaki yargılann hangisi çıkanlamaz? A) Kışı okuyacağı kıtaba kendısi ka- rarvemeli. B) Okuyucu eleştirmenlenn görüş- lennı asla dınlememelı. C) Krtap seçımınde her zaman doğ- ru karar verilmeyebılir. D) Eleştırmenlerin övdüğü her kitap iyi değildir. E) Bır krtabın değeri okuyucuya gö- re değışir. 21) Kannca kendi çıkannda açıkgöz bir yaratktır; ama meyvelikSerte çi- çek bahçeleri için büyük yıkımdır. Kendı çıkarianna çok düşkün kim- seler de toplum için böyle zarartıdır. kendi çıkannı gözeteyim der- ken ülkene kötülük etme. Insanın bütün eylemının eksenı kendı benlı- ği olursa içler acısı bir durumdur bu. Bu parçaya boş brakılan yere a- şağıdakilerden hangisi getirilme- lidir? A) Sevgini kendi benliğınle toplum arasında dengeli bir biçide pay- laştır. B) Ulkenın çıkarlannı kışısel çıkarla- nndan hep üstün tut C) Başkalanna iyilik etmeyi kendine birödevbil. D) Topluma yarariı btr ınsan ol, an- cak önce kendını düşün. E) Toplum sana bır şey vermese de sen yine ona yararlı olmaya ça- lıs. 22) Istanbul'da kaybolan şey yalnızca sokak satacılannın sesı değildır. Mahaltenin kendısi de yok oldu. Bugünün mahallesı eskıden olduğu gıtn her şeyiyle bırbirine bağlı yaşa- yan topluluk değiidir. Zaten mahal- lenin yenni yavaş yavaş alt kattaki üsttekınden habersiz, ölümüne diri- mıne kayıtsız. küçük bır Babıl gibi her penceresınden ayn bir radyo is- tasyonunun nağmesi taşan apart- manaldı. Bu parçada neden yakmılmakta- dır? A) Toplumsal yaşamdakı kopukluk- tan. B) Istanbul'daki uygarlık değişimin- den. C) Kuşaklar arasındakı ıletışımsiz- lıkten. D) Ekonomık alandaki hızlı değişik- likten. E) Toplumdaki sınıfsal çeüşkıler- den. 23) İstanbul gtttikçe ağaçsız kalıyor. Bu durum, aramızdan şu yada bu geleneğın yok olrnasına benzemez. Gelenekler, arosmdan başkalan geldiğı için ya da kendılenne gerek kalmadıgı için gıderier. ancak asr- lık bir ağacın gitmesı başka şeydir. Yerine bir başkası dıkılse bile o gö- rijnümü alabilrresi zaman ister. Ai- sa da öncekı. tabalanmızın arhnda oturduğu, zamanın kutsadığı ağaç olamaz. Bu parçada asıl söyienmek iste- nen asağıdakilerden hangisidir? A) Kimi gelenekter zaman içerisinde unutulup gıder. B) Toplumsal aeğişim geleneklerin değışımıne reden olur. C) Bir ağacın yetışmesi uzun zama- na bağlıdır. D) Ağaç geçmişle aramızda bir köprü gibidir. E) Kesilen her ağaç, boşluğu asla doldurulamayacak bir değerdir. 24) Bu kuruluş dönemınden sonra Bursa, sevdığı ve büyuk ıştennde o kadar yardım ettiğı erkeğı tarafın- dan unutulmuş. boş sarayının oda- lannda tek başına dolaşıp ıçlenen eski masal sultanlanna benzer. İlk önce Edıme'mn kendisine ortak ol- masına, sonra Istanbul'un tercih e- dilmeane kımbilir ne kadar üzül- müş ve nasıl içan ıçın ağlamtştıri Her ölen padişahın cenazesi kente geti- nldıkçe bu geçmış zaman güzelinin kalbi şüphesjz Dir kez daha burku- luyor. "Benden uzak yaşıyoryar: ancak ölduklen zaman bana dönü- yortar. Bana sadece onlann ölümle- nne ağlamak d jşüyor." diyordur. Bu parça, aşağıdaki sözcûk ikili- lerinden hangisiyte ilgilidir? A) tefkedılmışlık-vefa B) sevgi-nefret C) anlayışsızlık-özlem O)nankörtük-içiilik E) kötülük-öç 25) Bizde çevirmenler bu yo*a pek grt- miyoriar; ellerindeki metne bakryor- yar, orada ne görürleree Türkçeye çevinnce ışten örtti sanıyorlar. Bakı- yorsunuz Fransızcada koiaylıkla anlaşılan bır cûmle, Türkçede anla- şılmaz hale gelmiş. "Bu nedır böy- le?" dedınız mr "Ne yapayım, aslın- da da öyle, yazann deyişinı değiş- tirmeye benim ne hakkım var?" di- yoriar. Bu parçadan aşağıdaki yargılann hangisi çıkanlabilr? A) Çevın yalnızca sözcükterin karşı- lığını koyrnak değil, dilde bir ya- ratmaişidir. B) Bir çevirmen işini sevmeli, ona sabırla eğılmeliclır. C) Çevın yapan kışi hem anadrlini hem de çevıri yaptığı dili çok iyi- bilmelidir. D) Çeviri yapmak için iyi bir yabana dil eğitimi görmek gerekir. E) Çevirmen, yazann duygu ve dü- şünceterinı iyi kavramalı, ona bağb kalmaİKjır Yaıutlan 5 Sayfada Bt7 BtZK ERDAL ATABEK Sarıklı Çocuklar... Bu yıl '23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı' özel bir anlam taşıyordu. Büyük kentlerin sokaklarında bile 'sarıklı erkekçocukları'y\a 'başı örtülmiiş kızçocuk- ları' dolaştığına göre '23 Nisan'\n nasıl bir çocuk bayra- mı olduğunu sormak gerekiyor. Bu görüntülerin 'çok seyrek' olmaktan çıkıp da 'her gün, heryerde görüleri' öl- çeklere ulaştığı dikkate alınırsa Cumhurbaşkanı Süley- man Demirel'le Başbakan Tansu Çiller'in önünden ge- çen çocuklar arasında sarıklı, başı örtülü çocuklar da bulunmalıydı. TRT'nin yayınında bu çocuklar da göste- rilmeliydi. Bugünün Türkiyesi buralara gelmiştir, bugü- nün yetkilileri de gelinen noktanın sorumluları içindedir. 23 Nisan tarihli Cumhuriyet gazetesinin 3. sayiasında yer alan bir fotoğrafta da anneleri izlandalı olan iki kız çocuğunun başları örtülü görüntüleri vardı. Yıllardır sü- ren velayet davasının konusu olan iki küçük çocuk, iki ayrı kültürün, iki ayrı anlayışın ortasında kalmış çaresiz insanların simgesi gibiydiler. Betty Mahmudi'nin filmi de yapılan ünlü anlatısı 'Kızım Olmadan Asla', yeni bir versiyonla izlandalı anneyle Türk (ve Müslüman) baba arasında yaşanıyordu. Bu olay da günlük bir olaymış gi- bi karşılanıyor, demokrasi, laiklik, çağdaşlık açısından herhangi bir kaygıya neden olmuyordu. Türkiye, sarıklı erkek çocuklarıyla başı örtülü kız ço- cuklarının olay olacağı dönemi geride bırakmıştır, baş- ları açık çocuklann olay olaoağı bir döneme girmenin öncesindedir. Süleyman Demirel'in ünlü şapkasıyla Tansu Hanım'ın ünlü eşarplarının müzeye kaldırılacağı günlerin saati işlemeye başlamıştır. • • • Milli Eğitim Bakanı Nevzat Ayaz üç önemli görevliyi, dinsel ideolojilerini önemli görevlerinde eksen kıldıkları için görevden alınca DYP milletvekilleri arasında kopan fırtınaya çok dikkat etmek gerekiyor. Milli Eğitim, güven- lik kurumları, kamu yönetimi yıllar boyunca sistemli bir programla 'milliyetçi muhafazakar kadrolara teslim edilmiştir. Kulağa hiç de rahatsız edici gelmeyen bu ta- nımın içinde yer alan dinsel ideoloji' ile 'ırk milliyetçili- ği' aslında şu anda işlevsel iktidar'daöır. İşlevsel ikti- dar - functionalpower' ortada görünen iktidardan çok daha önemlidir, çok daha güçlüdür; çünkü asıl işi yap- maktadır. 'Görünen iktidar-visualpower',siyasal parti- lerdir, parlamentodur, Bakanlar Kurulu'dur, karar mer- kezleri olduğu sanılan yerlerdir. Toplum ise asıl gücün 'görünen' değil. 'işlevsel' olanda bulunduğunu çok iyi bildiği için başı sıkıştığı zaman yasaların gösterdiği yere değil, işinin biteceği 'adamı'na gider. işin pratiği de bu- dur. 'Görünen iktidar' törenlere gider, coşkuyla karşılanıp saygıyla uğurlanırken 'işlevsel iktidar' insanlan işe alır, işten atar, başka yere sürer, yetkilerini değiştirir, suçu- nu kapatır, suçlu çıkarır. yurtta yer bulur, bütün kapıları kapatır, öğrenciyken iş bulur, okuldan attırır. Birisi 'fören /Mdar/'dır, öbürü toplumu yönetir'. Bu ikisi arasındaki farkı bümeden, iyice görmeden, Türkiye'de olup bitenle- rianlamakolanaksızdır.Onun içinde 'töreniktidan'Ma- tûrk'ten, laik cumhuriyetten, çağdaşlıktan, uygarlıktan söz edip dururken işlevsel iktidar' eğitimi dinselleştir- miş, güvenlik güçlerini 'Müslüman milliyetçiler'e teslim etmiş, kamu yönetimini de 'sabırlı, çalışkan, dindaş'\ara devretmenin programını yapmıştır. Şimdi 'tören iktidan' belki de aldığı bazı sinyallerin etkisiyle üç görevliyi gö- revden alınca işlevsel iktidar' karşısına dikilivermiştir. Milli Eğitim Bakanı daöylesineçaresizdirki Başbakan'- ın haberi vardı' demek zorunda kalmıştır. O Milli Eğitim Bakanı, o Başbakan, o Cumhurbaşkanı ve elbette o Sosyal Demokrat Başbakan Yardımcısı bil- memekte ya da bilmezden gelmektedirler ki bugün Tür- kiye'nin birçok okulunda Atatürk'ten söz bile edileme- mektedir, laiklik dile bile getirilememektedir, bunları yapmaya çalışan öğretmenler tehdit edilmektedir. El- bette bu iş bugün başlamamıştır, bugün de bitmeyecek- tir. Bugünleri hazırlayanlar, CHP'nin tek parti olduğu dö- nemlerin yanlış analizcileridir, DP döneminin iktidar sarhoşlarıdır, AP'nin Amerika kuyrukçularıdır, Türkiye solunun kendine özgü aymazlığıdır, ANAP'ın efsane li- deri Turgut Özal'dır, bugünün Mesut Yılmaz'larıdır, Tansu Çiller'leridir, Süleyman Demirel'leridir Erdal İnönü'ler, Murat Karayalçın'lar da -ne yazık ki, ne kadar yazık ki- bu gidişin ortağı olmayı içlerine sindirmişlerdir. • • • Refah Partisi'nin iktidar olmayışı kimseyi şaşırtmasın, Refah Partisi'nin ideolojisi yıllardır 'işlevsel iktidar'd\r. Elbette, sonuçta din ideolojisiyle ırkçı milliyetçilik uzla- şaçaklardır. Yıllardır süren tören iktidan' da çözülen sarıkların, ortaya çıkan örtülerin, boğazlarına geçirilen ipler olduğunu görecektir. Bugünden görürlerse belki . de son sözlerini söyleme zamanları olur. Berin Menderes için Ankara'da cenaze namazı kılındı. Berin Menderes bugün toprağa verilîyor ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Demokrat Parti Genel Başkanı Aydın Menderesin an- nesi ve eski başbakanlardan Adnan .Menderes'in eşi Berin Menderesin cenazesi bugün Anıt Mezafda toprağa verile- cek. Berin Menderes için dün öğle namazından sonra Hacıbay- ram Camii'nde cenaze namazı kılındı. Buradaki törene TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk. ANAP Genel Başkanı Mesut \ılmaz. RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan. Yeni Parti Genel Başkanı Yusuf Bozkurt özal. SHPnin Onursal Genel Başkanı Erdal İnönü ile bazı bakanlar. çok sayıda milletvekili. politikacı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek katıldı. Namazın kılınmasından sonra Berin Menderes'in cenazesi İs- tanbul"a götürüldü. Bugün Eyüp Sultan Camii"nde kılına- cak cenaze namazından sonra Berin Menderes'in naaşı Anıt Mezar bahçesinde toprağa veri- lecek. GEÇMİŞLE GELECEK Sabahattin Kudret Aksal 2. bası 50.000 (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İsıanbul Odemeli gönderilmez ANI DEĞİL YAŞAM OktayAkbaJ 30.000 (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanhu! Ödemeli gönderilmez
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle