Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 NİSAN1994 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Fransız sinemasının belli bir kalıba sokamadığı yönetmen Alain Cavalier:
Sinema,büyük yalanlar söylüyor
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
PELtNÖZER
Geride bıraktığırnız 13. Uluslararası Film Festi-
vali'nin "PoKtika Üzerine" bölümünde, festivatin
son üç gününde İstanbul'a gelen Fransız yönetmen
Alain Cavalier"nın "özgürktğümü Ver" adlı fılmi
gösterildi. Bu diyalogsuz ve müziksiz film, çok
farklı eleştiriler ve tepkiler aldı. Bir seansta seyirci-
ler filmi adeta protestoederek salonu terk ederken,
bir başka seansta salonu dolduranlar filmi alkış-
layarak beğenilerini gösterdiler. Aynı salonda,
aynı filmi izleyen farklı insanlar bu filmin çok deği-
şik okumalara açık olduğunu tepkileriyle kanı-
tladılar.
Fransız sinemasının belli bir kalıba sokamadığı
yönetmen Alain Cavalier'e göre diyalogsuz bir film
çekmesi "sessiz sinenia"va bir saygı gösterisi değil.
Aslında filmde ses 'çok önemti'. Yaşamda konu-
şulmayan anlar önemli ve film, içine işlemenin ola-
naksız olduğu bir sessizliğin sınırlannda çekilmiş.
Özgür bir film yapan Cavalier. "Bir yönermen
için özgüriüğe giden yolun pelikülden geçtiği^ne
inanıyor. Ve seyircinin de kendi kişisel bırikimin-
den yararlanarak filmi, farklı şekiüerde okuyabile-
ceğini dûşünüyor. Cavalier, bu filminin çekimlerini
bir stüdyoda gerçekleştirmiş ve amatör, hatta
oyunculukla ilgisi olmayan insanlara rol vermiş.
"özgûriüğümö Ver". herhangi bir yerde, her-
hangi bir zaman diliminde, politik baskı dönemin-
de yaşananlan anlatmanın ötesinde, yaşamı olan-
ca gerçekliğiyle sunan bir film. "Terese"den yedi yıl
sonra bu filmi çeken, Fransız sinemasının "aykın"
yönetmeni Aiain Cavalier ile " özgüriüğümö Ver"i
eksen alan bir söyleşi yaptık:
- IDHEC'te sinema egitimi aldıktan sonra Louis
Malle ve Eduardo Molinaro ile çauştımz...
Aslında burada yanlış anlaşılan bir şey var. Be-
nım Eduardo Molinaro ile çalıştığunı söylemek
yanlış olur çünkü kendisiyle, bir kısa metrajlı fil-
minde çaiıştım yalnızca. Bu filmin çekimlerinde de
hastalandım. Dolayısıyla onun asistanı olarak
çalıştığım söylenemez. Biyografilerimde, böyle bir
şey belirtmemiş olmama karşın bu hata yapılıyor.
Fakat Louis Malle'in iki filminde asistanlık
yaptığım doğrudur. 1958 yılında "Un Americam-
Amerikair adlı ilk kısa metrajlı fılmimle yönet-
menliğe başladım.
- "Ozgürlâğümii Ver"i çelune düşûncesi nasıl
oluştu?
Bence en önemli olan. filmi çekmeden önce ya-
şadıklannız. Önce yaşamak gerekir. Ne söyleyece-
ğinizi çok iyi bilmeniz gerekir. "özgürlüğütnü Ver'îi
çekmeden önce televizyon için. çalışan kadınlan
konu alan bir belgesel çektim. Her biri 13 dakıka
olan 24 bölümlük bir belgeselde, değişik işlerde
çalışan 24 kadının portresinı yansıttım. Adı da "24
Portre"ydi. Bu benim çok zamanımı aldı ve filmi
gerçekleştirmemde büyük faydası oldu.
- Filminizde olayların ne zaman ve nerede geçtiği
belirtilmiyor. Politik bir baskı döneminde yaşanan-
lan evrensel bir dille anlarmav ı amaçlıyorsunuz. Ne-
den böyle bir konuyu ve anlatım bicünini sectiniz?
Yirmi yıldan beri gözümün önünde idam seh-
pasında ölümü bekleyen bir genç beliriyordu. Bu
resmi gördükten sonra beraberinde pek çok soru
da geldi aklıma. Hemen bu adamın kim olduğunu
sordurrT kendrme. Sonra neden burada, ölümü
beklediğjnı... Ardından da bunu nasıl sinemaya
aktaracağırru sordum. tşte senaryo böyle oluştu.
Bu gencin bir annesi, babası ve kardeşi olacaktı. Bu
aile, bir baskı döneminde yaşayacaktı ve oldukça
kötü birdurumda olacaklardı. Kendimi tarihsel ve
ulusal bir gerçeklikle sınırlamadım. Filmde anlatı-
lanlar herhangi bir yerde ve herhangi bir zaman di-
liminde geçebilir. Ben baskı döneminde yaşanan
acıyı doğrudan vermeyeçaiıştım. Gözümün önün-
de beliren gencin durumunu da ancak sessizlikle
verebilirdim.
- Fibni bir srüdyoda, amatör ve oyTinculukla hiç il-
gisi olmavan kisiierle çektiniz. Bu filmi profesyonel
oyuncularla çekebilir miydiniz?
Tabii bu çok zor ve aynr zamanda da gereksiz
olurdu. Filmde işçiler var. Ben. bir kasabı can-
landırması için gerçek bir kasabı oyuncu olarak
kullandım. Böylece anlatmak istediğimi daha ko-
lay ve doğrudan anlatmış oldum. Bu bana daha
gerçekçi göründü. Filmdeki kişiler genelde işçi.
Burjuva oyunculann işçi karakterleri canlan-
dırması oldukça zor olurdu.
- Fihninizin adı latince "Libera me donıine, de
morte aeterna-Tannm sonsuz ölümden beni özgür
kıl". Latince bir adı seçmenizin nedeni filmin "hiçbir
yer"de geçtiğini belirtmek miydi?
Evet, filmin nerede, ne zaman geçtiği belirsiz. Bu
yüzden filmde hiçbir dış çekim de yok. "Libera me
dotnine. de morte aetema". Hıristiyanlann dinsel
törenlerinde söyledikleri bir söz. Tannya. sonsuz
ölümden kurtulmak için yalvanyorlar. Ben hiçbir
ulusal kimlığın bclirginleşmediği. hiçbir yenn belli
olmadığı bir film çektim. Filme dc Fransızca bir ad
koymak istemedim. Eğer böyle yapsaydım Fran-
sa'ya bir gönderme olacaktı. Bu yüzden Latinceyi
seçtim. Çünkü Latince ölü birdildir. Aynı zaman-
da da pek çok dilı ctkilcmiş uluslararası bir dildir.
Ben bu sözün yalnızca özgürlükle ilgili olan
kısmını seçtim doğal olarak. Bu filmde dinsel bir
mesaj vermiyorum insanlara. Zaten filmde Tann
da yok. Bu söz. özgürlük için savaşan bir insanın
yakanşı asiında.
- "Ozgürlüğumü Ver", yalnızca politik bir film
değil. Filmde, gerçek rüm çıplaklığıyla perdeye
yansıyor. \ aşamı rüm yalınlığı içinde fakat arkası-
ndaki trajedileriyle btriikte >ermek gibi bir misyonu
da var mı filminizin?
Evet. Bu. oyuncu seçimimdcn de kaynaklanan
bir yalmlık. Ben oyuncu olmayan insanlaria çalışı-
rkcn onlardan acı. nefret gibi duygulan nasıl ver-
meleri gerektiğini söylemedim. Yaşamda çok kesın
ve net şeyler var. Onlar bunu bulup çıkanyorlardı
ve yaptıklan şey de zaten bu gerçekliği vermelerini
sağlıyordu. Ben onlan bu anlamda özgür bıraktım
ve dediğıniz gibi bu. gerçekliğin çıplak haliyle pcr-
deye yansımasını sağladı.
- Filmde rol alan kişileri nasıl yöneftiniz, genelde
oyuncu yönetimi üzerine döşüncelerinizi öğrenebilir
miyiz?
Ben onlara hiçbir şey açıklamadım. Senaryoyu
okudum. Senarvonun neyi anlamğı çok açıktı. On-
lar benim söylemek istediğimin özünü anladılar.
Ve bu, filmde de yansıdı. Sinemacı olunca insan is-
ter istemez bir evrim yaşıyor. oyuncu yönetimiyle
ilgili düşünceleri de doğal olarak değişiyor. Öncele-
ri Alain Delon, Romy Schnetder, Catherine Deneuve
gibi oyuncularla çaiıştım. Oysa şimdi çekeceğım
tüm filmlerde oyuncu olmayan l.işilerle çalışmaya
karar verdim. Bu. seyirciye \erilen bir hediye aslı-
nda. Her zaman aynı yüzlen görmeye şartlanmış
bir seyirci var. Bir ay içinde Gerard Depardieu'nün
iki filmini birden görmek pek de hoş bir şey sayı-
lmaz sanınm. Her zaman mükemmcl oyuncularla
çalışmak da hıç hoş bir şey değil. Çünkü yaşamda
her şey mükemmel değildir. Sinemanın yalandan
anndınlması gerek, bence sinema çok büyük ya-
lanlar söylüyor.
- Filmde bir baskı dönemini ve yaşanan insanlık
dışı olaylan anlatıyorsunu/. Bize şiddeti gösteriyor-
sunuz, fakat hiçbir kışkırtıcılık yok.
Evet. bunu medya çok güzel yapıyor zaten. Biz
televizyon ekranlannda o kadar çok kan, gözyaşı
görüyoruz ki... Ben bu yolu seçmedim. Bu anlam-
da diğer politik filmlerde olduğu gibi makyaj kul-
lannıadım.
- Bu, filmin vermek istediği duyguya yardımcı ol-
muş. Oyunculann elleri ve yü/leri. geldikleri sınıfi ve
meslekİerini çok iyi yansırtığı gibi bize karakterler
hakkında ipucu da veriyor. Filmde bir oyuncu
dışında, hiç makyaj kullanılmadı değil mi?
Evet. hiç makyaj yok. Her insanın cıldi farklı.
Bunu perdeve yansıtmak istedim. Makyaj kul-
landığınız zaman insanlar daha da sıradanlaşıyor-
lar, kendi kimlikleri de bir anlamda gizleniyor.
Herkesi tüm gerçek kimliklenyle vermeyi amaçla-
dım. Bu yüzden ışığı dadirckt insanlann yüzüne
yönclttim. Bunun için de 75 voltluk bir ampul ye-
terlı oldu.
- Fransa'da, günümüzde sinemanın durumunu
nasıl değeriendiriyorsunuz?
Bir yönctmenın kişisel olarak çok büyük
sıkıntılan vardır. Bir planı alıp, bırdiğerinin üzeri-
ne koymak. bunu seçebilmek çok zordur. Ben film-
lerimi yaparken çok samimıyim. Para bulmak gıbı
sıkıntıfanm olmuyor.
Daha çok ne çekeceğime k-arar verirken
sıkıntılar yaşıyorum. Para kazanmak adına bir tek
plan bilc çekmcyı kabul edemem. Bunun yerine
metroda dilcncilik yapmayı tcrcih cderim Bu yüz-
den ben genel olarak Fransız sinemasının içinde
bulunduğu genel sorunlann içinde yer almıyorum.
Beni hiç bir sınıfa sokamıyorlar. Ben bunun için
büyük birsavaş verdim. Benim ıçın birfilminaltına
adınun yazılması değil. o filmlcri yapmış olmak
önemli.
- Şu anda uzerinde çalıştığınız bir proje var inı?
Evet. bir gün evimde çalışıyordum. Yoruldum
ve yatağıma uzandım. Tam o sırada bir kadının
yatağın kenanna oturduğunu gördüm. Bu düşsel
kadının görüntüsü gerçeğe çok benziyordu. Veben
bu olaydan ;>onra o kadının filmini çekmcyc karar
\erdim. Bir kadının iç dünyasını nasıl perdeye
yansıtabileceğimı. onun konuşmalannı nasıl bir
tonda verebileceğimı düşünmeye başladım. Gele-
cek yıl bu filmi çekeceğım.
•OldûTülen Şairler Kitabı'
AbkJin Dino'nun okumalara doyamadığım Fikret Mu-
alla (1980) kitabında altını çizdiğim iki tümce. sanatçı
dostlarına verdiği bilgece bir ödül gibi belleğimde yaşı-
yor.
"Ipekböceği, kozasını ipekli kumaş tezgahı uğruna
yapmaz ki.. Kozanın karanlığında ipliğini örer durur,
başka türlü edemez çünkü.."
Şairler de başka türlü olmak ellerinden gelmediği için
kozalannın karanlığına sığınmışlardır. Ama duygülarını
sözcüklerle algılamak yaşamın damarlarından kopar-
maz onları. Dünyaya kendilerini ve insanoğlunun doğa-
sında var olan güzellikleri tamamlamak için geldikleri-
nin bilinçindedirler.
Insanı, dcğasındaki özgürlük gereksiniminden kopa-
rarak köleleştirmek isteyenlerin, egemen olamadıkları
şairlere yüzyıllar boyunca düşman kesilmeleri bundan-
dır.
Avrupa'sında da.. Amerika'sında da..
Osmanlı'da da.. Türkiye'de de..
Yüzyıllar boyunca egemenler ve uyduları gizli açık,
yasal masal yollardan değişik susturma yöntemleriyle
çıktılar şairlerin karşısına.
Duyarlığm yarattığı bilinci pazara çıkarmayanlara
ölüm.
Hayati Baki'nin "Öldürülen Şairler K;fab/"nı okurken
uygarlıkla vahşetin karşı karşıya getirildiği bir hesaplaş-
manın tanığı oldum yeniden. Türkçe, Osmanhca, Bul-
garca, Macarca, Ispanyolca, Rusça yazmış, öldürülme-
nin ortak yazgısını paylaşan 'Otuz Altı Şair' var Hayati
Baki'nin kitabında.
Seyyid Nesimi'den (öld. 1418), Plr Sultan'dan (öld.
1560) Petöfi'ye (öld. 1849); Lorca'dan (öld. 1936), Vapt-
sarov'dan (öld. 1942) Metin Altıok'a (öld. 1993), Behçet
Aysan'a (öld. 1993), Uğur Kaynar'a (öld. 1993) kadar'ki-
mi şeriatçı, kimi faşist, kimi polis, kimi Stalinist kurşunla-
rıyla öldürülen otuz altı şairin yürekleri dizelerinde atı-
yor.
Kitabın önyazısında diyor ki Hayati Baki "..mutlak bir
inanç isteyen geçiciputlar, mutlak cezalandırmanın göl-
gesi olmaktan çıkıp toplumun cellatlığmı üstlenmektedir
kolaylıkla."
Albert Camus'nün de vurguladığı gibi Tann adına,
ilahlaştırılmış bir ulus, ya da sınıf adına öldürülüyor in-
sanlar.
Duyarlığm bilinci öldürülebiliyor mu?..
Yirmi dört yıl önce Yeni Ufuklar dergisinde (Şiirin Baş-
lattığı Savaş, Haz. 1970) şöyle yazmıştım:
"Kapitalizm yeni yöntemlerle adamakıllı deneylen-
miş işe beyin yıkamadan başlıyor. Hltler'e taş çıkarta-
cak zorbalıklarla kendi geîirdiği uygarlığa bile dirsek
çeviriyor gerekli görürse. Tekeline aldığı pazarlarda ye-
ni bir esnaf turü yaratarak başka bir 'skolastik' kurma
peşinde. Teknik yine ya işbirlikçi burjuvazinin, ya da
doğrudan kendisinin elinde. Ulusal değerler haraç me-
zat. Orta tabaka 5-6 büyük kentte sömürü ekonorhisin-
den payını aldıkça genişliyor. Emekçi halkın gizilgücünü
harekete geçirecek güçler, iç ve dış etkenlerle, belli bir
sürecin gerektirdiği tasarı, plan, sabır yetilerini yitirmiş
salt bir coşku dünyasında kalabalıktan yalnızlığa doğru
itiliyorlar.
Zayıf düşmenin öğelerini içinde taşısa bile bir yenilgi
mi bu?
Bizden öncekilerin ateşlediği silah, şiir silahı emper-
yalizmin kurduğu tuzaklara, satın alma ye/şkence yön:
terplerine boyun mu eğecek? "
J
'' '
İnanmıyorum böyle bir yenilgiye.
Bugün de inanmıyorum.
ölü tacirlerinin, şiiri belleklerimizden silernediklerini
gördüğüm için inanmıyorum.
Silah fabrikatörlerinin şiir tezgahlarını susturamadık-
larını gördüğüm için inanmıyorum.
"Öldürülen Şairler Kitabı "nı okuyun, sonra sorun ken-
dinize:
Şiiröldürülebilir mi...
Ekonomideki
dalgalanma,
sanaüvurduECE TEMELKURAN
ANKARA - Döviz kurlanndaki dalgalanma, sanat program-
lannı da etkiledi. Baza programlan zorunlu olarak iptal edilen
Ankara Müzik Festivali'nin düzenleyicileri. kur dalgalanmala-
nnın öngörülen harcamalan çok aştığını, program iptallerinde.
yabana sanatçılann terör olaylan ve şeriat yanlısı hareketlere
gösterdikleri tepkinin de etkili olduğunu söylediler. Yetkililer,
feslival için Ankara Anakent Belediyesi'nden destek bekledik-
lerini, ancak yeni başkan Melih Gökcek'in bu konudaki eğilimi-
nin olumsuz olduğunu söyle-
diler.
Sevda Cenap And Vakff-
nın düzenlediği "Ankara Mö-
zik Festivali"nin içerdiği baa
etkinliklerin iptal edilmesi ko-
nusunda Cumhuriyet'in so-
rulanru yarutlayan vakıf ve
festival başkanı Mehmet Baş-
man, sponsorlann ABD Do-
lan'ndaki tırmanrnayla zor
duruma düştüklerini. festiva-
lin yerel seçimlerle ça-
kışmasının da sıkınü yarat-
tığını anlattı.
Vakfın diğer yetkilileri de
program iptallerinde. Baş-
man'ın gösterdiği gerekçele-
rin yanı sıra. terör olaylan ile
köktendinci gelişmelerin de
etkili olduğuna dikkat çekti-
ler. Basın-yayın organlanna
yansıyan bombalı şiddet
olaylannın, terörün ve gerici
güçlenmenin, iptallerde
önemli pay sahibi olduğunu
savunan yetkililer. yabancı sanatçılann, Türkiye'yi "güvenH"
bulmadığını dile getirdiler.
Sevda Cenap And Sanat Vakfı yetkilileri, Ankara Anakent
Belediyesi'nin. festivale 1.5 milyar lirahk destek için söz verdiği-
ni, ancak yeni yönetimin bu konudaki tavnnm henüz açık ol-
madığın! kaydettiler. Konuya ilişkin Cumhuriyet'e bir açıkla-
ma yapan festival denetleme kurulu üyesi Vefa Çiftçioğlu, yeni
belediye yönetiminin konuya ilişkin politikasını henüz açı-
klamadığını söyledi. Çiftçioğlu, "Ankara'da dfizenlenen etkin-
liklerde belediyenin büyük payı vardır. \ncak Gökçek, ekmek
parası derdine düştü ve bugüne dek hiçbir açıklama yapmadı. Bu
yüzden hiçbir şey belli değil" dedi. Refah Partisi'nin festivallere
ve sanat olaylanna ilişkin politikalanrun belli olduğunu söyle-
yen Çiftçioğlu, festivali başansız kılan yöntemlere dikkat çekti.
Belediye yetkilileri ise sadcce sanatsal etkinlikler değil, hiçbir
konuda belediye yönetiminin eğiliminin, henüz net olarak orta-
ya konulmadığını. Gökçek'in kendi kadrosunu kurmaya
çalıştığını söylediler.
• Döviz
kurlanndaki
tırmanma, bazı
sanat
programlannın
iptal edilmesipe
neden oldu. Üst
düzey
yetkililer, iptallerin
diğer
gerekçelerini,
terör olaylan ve
şeriat yanlısı
gösteriler olarak
sıraladılar.
Efdal Sevinçli'nin 'İzmir'de Tiyatro' adlı kitabı yayınlandı
6
GâvurIzmir9
in kültürü
GÜRHAN TÜMER
İZMİR- Bazı şeyleri gerçekleştirmek
zordur. Bazı şeyleri bazı yerlerde gerçekleş-
tirmek ise daha da zordur. Yayıncılık işte
böyle bir iş. Enflasyonun çok yüksek. ka-
ğıdın çok pahalı. okur sayısının ise çok
sınırlı olduğu bir ülkede kitap basmak hiç
mi hiç kolay değil. Hele bir de İstanbul
dışındaysanız,
basımdan dağıtı-
ma. hemen bütün
sorunlar ikiye, üçe
katlanıyor.
İzmir'de Ege
Yayıncılık, elbette
ki bütün bunlan
bilerek yola çıktı.
Yayın yönetmeni
Osman Akayhan,
şimdilik direniyor
ve yoluna devam
ediyor. Söz konu-
su yayınevi, yıl-
başından bu yana
üç tane kitap ya-
yımladı. Demek
ki, aşağı yukan her
aya bir kitap düşü-
yor ki. hiç de fena
sayılmaz.
Dokuz Eylül
Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakülte-
si'nde öğretim üye-
si olan Efdal Se-
vinçli'nin, "izmir'-
de Tiyatro' adlı
yapıtı. yayınevinin
üçüncü, "Izmir Ki-
tapian" dizisinin
birinci kitabı.
İlginç bir kenttir
İzmir. Osmanlı
İmparatorluğu
topluluğu vardır o yıllarda İzmir'de.
Efdal Sevinçli'nm bu kitabında. İzmir'in
bu yönü inceleniyor. Euterpe Tiyatrosu'-
ndan. Cammarano Tiyatrosu'ndan. jris,
Piyasa. Kukuli Tiyatrosu'ndan, Sahne-i
Bedayi Milli Tiyatro Heyeti'nden. İzmir
Sahne-i Alem Heveskâran Ccmiveti Milli
Tiyatrosu'ndan. Sporting Oub'ın salo-
nunda oynanan Leblebici Horhor Ağa Pi-
Sporting Gub'm salonunda Leblebici Horhor Ağa piyesi oynaıtmış.
içinde. kent olarak nitelenebilecek sayıh
yerleşmelerden biridir. 17. yüzyıldan son-
ra, özellikle de 18., 19. yüzyıllarda ve 20.
yüzyılın başlannda. birçok konuda İstan-
bul'la yanşmıştır. kimi konularda, onun
hemen arkasından gelmiştir, kimi konular-
da ise. örneğin, banndırdığı yabancı tüccar
sayısı bakjrmndan, payilahtın önüne geçti-
ği bile olmuştur.
O yıllarda, 'Gâvur İzmir'in, yalnızca eko-
nomık, toplumal yapısı değil. kültürel, sa-
natsal yapısı da hayli ilginçtir. Levantenler,
orayı 'Küçük Paris' yapmışlardır. Çok
sayıda tiyatro binası, çok sayıda tiyatro
yesi'nden. İzmirli oyun yazarlan Mehmed
Raif, M.Sezai, Mehmed Sadullah, Mah-
mud Reşad Beyler'den, "İzmir'de sahne in-
kılabının ilk kahramanı" di\e tanınan Se-
niyye Perran Haıum'dan. Avni Dilligil'in
kurduğu İzmir Şehir Tiyatrosu'ndan.
İzmir Devlet Tiyatrosu'ndan. Güzel Sa-
natlar Fakültesi'ndeki tiyatro çahşmalan-
ndan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir
Tiyatrolan'nın kurulması için yapılan giri-
şimden ve kimi amatör topluluklardan söz
ediliyor.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra İzmir'e gi-
ren Fahrettin Altay Paşa'nın. Karşıyaka"-
daki ve daha başka yerlerdekı. terk cdilmiş
kilise binalannın tiyatro olarak kullanı-
lmasını önerdiğini. Izmir halkınm. Viyana
Opcret heyetinin. Fransız Revü Heyeti'nin
gösterilerini izlemc olanağını bulduğunu
vc bir gece Tayyare Sineması'nda Telefon-
cu Kız Opereti'nin temsili sırasında. tele-
foncu kız rolünü oynayan Suzan Hanım'ın.
rol gereği "Ben artık koket oldum" deyince.
izleyıcilerin. arasında bulu-
nan sava yardımalanndan
Şükrü Bcy'in sahneyc fırlayıp
oyunu durdurmak istediğini.
a\ ukat Muvafak Sabri Bey'in
vc yönetmen Yusuf Sener
Bey'in dc işc kanşması üzeri-
ne. polis çağnldığını. ta 1954
yılında. Atina'da. H.Sokratis
Solomonides adlı bir Rum ta-
rııfından yazılan *lzmir"de Ti-
yatro' adlı yapıtı n henüz
Türkçe'yc çcvrilmcdiğini dc.
>ınc aynı kitaplan.Efdal Sc-
ınçli'nin. 'İzmir'de Tiyatro'
başlıklı kitabmdan öğreniyo-
ruz. Yazar. daha başka kay-
naklar da kullanmış. ama
çalışmanın özgün bölümünü.
İzmir'de çıkan Ahcnk gazcte-
sinin taranması oluşturuyor.
Kilaba ayrıca üç ck konul-
muş. Bunlardan birincisi. yıne
bir akadcmisycn olan Semih
Çelenk'in bir ya/ısı. Sonra.
Ffdal Scvincli'nin. 'Bedia Mu-
\ahhit 70 Yaşında1
başlıklı bir
çalışması. daha sonra da. ku-
rulamayan İzmir Şehir Tiyat-
rolan'nın. Prof. Dr. Özdemir
Nutku'nun başkanhğındakı
bir komisvon tarafından hazı-
rlanan yönetmeliği var.
Bütün bunlardan söz edi-
yor ama Sevinçlf nin. 'İzmir'-
de Tiyatro'su, çok geniş kap-
samlı. uzun soluklu bir kitap değil. Daha
çok bir başlangıç sayılmalı. Zaten yazann
kendisi de. kitaba yazdığı önsözün ilk pa-
ragrafında şöy le diyor:
1980 yılından beri süren bir araştırma
'İzmir'de Tiyatro'. Daha da süreceğine
inanıyorum. Kitabı inceleycnler hemen
kimi eksiklikleri görecekler. Örneğin,
İzmir Devlel Tiyatrosu'na ilişkin bilgiler
çok sınırlı. Halkevleri'nin tiyatro etkinlik-
lerine, Devlet Tıyatrosu'na ilişkin İzmirga-
zetc ve dergilerindeki eleştiriler. dcğerlen-
dirmeler yok. Bu etkinliklcre yönelik
araştırmamı sürdürüyorum.
İzmir Film Festivali'nde bugün
KültürServisi - Dokuz Eylül Üniversitesi'nin düzenlediği
6. Uluslararası İzmir Film Festivali sürüyor. Bugün İzmir
Sineması'nda "İhtiras Balığı" 12.00. 'Bütün Hayati Suçtu"
14.30.-Chaplin" 16.45. 'KurdunGölgesi' 19.00.
'Casablanca' 21.15 seanslannda izlenebilir.
Türk-Amerikan Derneği'nde'Yolun Sonunda' 12.00.
'Çaptan Düşmüş" 15.00.'YazYağmuru' 18.00ve2l.00
seanslannda gösterilecek. Bunun yanı sıra 10.00-18.00
arası. sinema okullan öğrencilerinin kısa filmleri eösterime
sunulacak. Fransız Kültür Merkezi'nde ise bugüiî
"Penceredeki Kadın' 12.0Ove2I.O0.'Köprüüstü Aşıklan"
15.00. 'Siyah GûT 18.00 seanslannda izlenebilir.
Kokoscha 'nın çalıntı tablosu
bulundu
Kültür Servtsi - Ünlü Çek sanatçı Oskar Kokoscha'nın
birkaçyıl önce Avustralya'da birmüzeden çalınan yapıtı.
geçtiğimizgün bulundu. Makedonya İçişleri Bakanı
Ljubomir Frckovski'nın yaptığı açîklamay a göre.
Avustralya'daki Ulusal Müze'den 1980'li yıllarda yedi
başka tabloy la birlikte çalınan yapıt. 250-300 bin dolar
arasında değer taşıyor. Mekadonya asıllı Avustralyalı
tablo hırsızlannın tabloyu Skopje'de satmaya çalış'ırken
yakalandıgını anlatan Frckovski, resmin ha'sar
görmediğinibelirtti.
Ferit Akın ölümyıldönümünde
anıldı
İSTANBUL(AA)-MimarSinan Üniversitesi Devlet
KonservatuvanBaleAna Sanat Daiıeski öğretim
üyelerinden Doç. Ferit Akın. ölümünün 4. yıldönümünde
öğrencileri tarafından dansgösterileriyle anıldı. Doç. Akın
için üniversitenin oditoryumunda biranma toplantısı
düzenlendi. Toplantının açılışında konuşan Bale Bölümü
Başkanı Doç. Meral Tunalı. Akın'ın sanatçı kişiliğinden ve
Türk balesine yaptığı katkılardan söz etti. Toplantıda.
MSÜ Devlet Konservatuvan Bale Ana Sanat Dalı
öğrencileri. hocalan Akın'ın anısma. değişik bale
yapıtlanndanörneklersundular. Ankara Devlet Opera\e
Balesi'nin baş danscısı olarak görev yapan ve 1968-76
yıllan arasında Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde solist olarak
dans eden Akın. Ingiltere Kraliyet Balesi'nin davetlisi
olarak üç kezTürkiye'yi başanyla temsil etti. 1978 yılında
İstanbul Devlet Konsenatusan bale öğretmenliği
görevine getirilen Akın. 1983 yılında doçent oldu.
Nur Özalp'tan 'İzlet
Külrür Servisi - Nur Özalp'ın "İzler" başlıklı baskı resim
sergisi, 30nisanadek Devlet Güzel Sanatlar Galensf nde
sürüyor. 1987 yılında MimarSinan Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Özdemir Altan
Atölyesi'nden mezun olduktan sonra çeşitli sergiler açan
NurÖzalp. 1989yılından buyanaçahşmalannı Berün'de
sürdürüyor. Özalp. •'İzler" başlıklı sergisi konusunda
şunlan söylüyor: "Bir ormanda yürürken gördüklerimiz.
düşündüklerimiz, bunlann bizde uyandırdığı duygu ve
düşünceler bu serginin temasını oluşturuyor. Orirıan. ağaç
demek, yaprak. ötede uzanan patika, bilinmcyen, gizli bir
tehdit, çiçek, kuş, hayvanlar.çürüme-yeşerme demek.
Listeyi daha da uzatabiliriz... Bu çağnşımlardan yola
çıkarak çaiıştım."