Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 NİŞAN1994PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 11
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ANKARA PAZARI
Durgunluk bitti, mali piyasalar "huzursuz" YAKUP KEPENEK
G
eçen hafta yayımlanan World Eco-
nomic Outlook isimli IMF raporuna
göre Dünya Ekonomisi, 1994'te dur-
gunluktan çıkmış olacak. Ancak, bu
gelişme mali piyasalar üzerinde olumlu bir
etki yapmışa benzemiyor. Şubat ayından beri,
başta ABD olmak üzere, dünya tahvil piyasa-
larında ve genel olarak da borsalarda bir "hu-
zursuzluk", indekslerdeciddi bir gerilemesöz
konusu. Bu gerilemenin arkasındaki etkenlere
dikkatli bir bakış ekonomik toparlanmanın da
taşımakta olduğu sorunlara ışık tutuyor. Piya-
salardaki bu çalkantılarda bir sonraki ekono-
mik durgunluğun oluşmasında rol oynayacak
etkenleri görenler de yok değil.
Purgunluk bitti
IMF raporuna göre 1993'te sanayileşmiş ül-
kelerin ortalama büyüme hızı, Fransa, Alman-
ya ve italya'da büyüme hızlarının negatif ol-
masından dolayı, %1.2'de kalmış. 1994'te, bu
üç ülkenin de durgunluktan çıkması ile sanayi-
leşmiş ülkelerin ortalama büyüme hızı ikiye
katlanarak, %2.4'e ulaşacak. Ancak, büyüme
hızı artışında, 1995'te bir yavaşlama bekleni-
yor. Sanayileşmiş ülkelerde ortalama büyüme
oranı, 1995'te, %2.6'da kalacak. IMF raporuna
göre bunun sebebi, Avrupa ve Japonya'nm
yavaş büyüme hızları. ABD ve ingiltere'ye
göre hâlâ yüksek reel faizler, bütçe açıklarını
azaltma çabalarının ve yüksek işsizliğin top-
lam harcanabilir gelir üzerindeki olumsuz et-
kileri, bu yavaş büyümenin arkasındaki en
önemli etkenler olarak tespit ediliyor. IMF ra-
poruna göre bu söz konusu yıllarda, gelişmek-
te olan ülkelerin büyüme hızları yine sanayi-
leşmiş ülkelerinkinden çok daha yüksek, orta-
lama %5.5'in üstünde olacak.
Borsalar huzursuz
Ekonomik durgunluğun bittıği bir ortamında,
şirketkârlarınınartması.devletlerin vergi gelir-
lerınin yükselmesi, işsizliğin azalarak, kamu
harcamalarını azaltması gerekir. Bu koşullar-
da hisse senedi piyasaları en azından istikrar
içinde olmalı, ya da 1980'lerdeki toparlanma
sırasında olduğu gibi hızlı bir yükseliş yaşa-
malıdır. Ancak, geçen haftalarda bir başka
ABD Başkanı Bill Clinton
yazımda da bahsettiğım gıbi, bir "bear mar-
ket" (yavaş fakat sürekli gerileyen bir indeks)
beklentisi gıderek yerleşirken, şubat ayından
beri tahvil piyasalarında ve borsalarda bir çal-
kantıdır gidiyor. Spekülatif sermayenin beyni
olmasaydı, üretim ve yatırım olanaklarının açı-
Iması ile paranın gerçek ekonomiye geri dön-
mesinden korkuluyor derdik.
Bu uyumsuzluğu açıklamaya yönelik üç açı-
klama var. Bunlardan biri, son zamanlarda
tekrar ilgi görmeye başlayan, "akılcı olmayan
finansal davranışlar teorisi" (Daniel Kahne-
man, Amos Tversky ve Nobel ödüllu Bill Shar-
pe...). Bu yaklaşıma göre piyasada "oynayan-
lar" günlük verilere fazla itibar edıyor. uzun
dönemli hareketleri pek fazla incelemiyorlar
ve sık sık "modaya" göre davranıyorlar: Bu
sene genetik şirketlerı. seneye bir başkası
vb... Bu açıklamafarı, aslında yüzey biçimle-
riyle ilgilenıp alttan alta işleyen gelişmelerle
ilgilenmeyen, buna ılişkın teorık araçlardan
yoksun olan, bu yüzden "kaba iktisat" olarak
da bilinen, klasik iktisat okulunun tümü açısı-
ndan geçerli olduğunu düşünerek ılginç bul-
madığım için üzerinde durmayacağım. Dığer
iki açıklama daha bir ilgiye layık sanırım. Bıri,
piyasalarda, özellikle ABD'de enflasyonist bir
beklentı, dığeri de ABD ve Japonya arasındaki
dış ticaretçekişmesinin global etkileri.
ABD'de GSMH büyüme hızının, bu ülkede
enflasyon yaratma kapasitesi çizgisini geç-
mek üzere olduğu tespiti (Financial Times,
14.04.94. sf.22), Federal Reserv'in (FED) olası
bir enflasyon tehlikesine karşı faizleri yükselt-
meyi sürdürmesi ve FED başkanının "doğal"
olan %4.5oranınaulaşmak için daha 1-1.5 pu-
anlık bir artış gereğinden bahsetmesi ABD
tahvil piyasalarını etkileyen en önemli etken.
Ancak bu, kapasite sınırından %6 kadar daha
geride olan Avrupa'daki borsa hareketini açı-
klamakta yetersiz. Avrupa için kısmen türev
pıyasalarındaki hedge edilmiş ve kaldıraçlı
fonların hareketlerine dayanan bir açıklama
çabasına yönelmek mümkün, ama, yeterince
doyurucu değil. Bu yüzden, söz konusu dalga-
lanmaları. ABD ve Japonya arasındaki ticari
çekişme içinde ABD dolarının giderek değer
kaybedeceği beklentisine bağlayan yaklaşım
önem kazanıyor.
Tıcaret savaşı tehlikesi, dolara bağlı aktifle-
rin, döviz oranlarındaki değışikliklerden do-
layı, değer kaybetme riskini arttırıyor. Bu da
global düzeyde, tahvillerden lıkiditeye doğru
bir kayma eğilimini güçlendiriyor. Bu da tahvil
satışını global olarak hızlandırıyor. Alan Ray-
nolds, Wall street Journaldaki makalesinde,
sorunun, sadece doların ABD hükümetince bi-
linçli olarak değer kaybettirilmesi ile sınırlı ol-
madığını, ABD'nin ithal mallarına kota ve ek
vergi koyması olasılığından dolayı dolara
bağlı aktiflerden bir kaçışın söz konusu oldu-
ğunu savundu (19.04.94, sf.8). Raynold's a
göre ABD hükümeti, ithalata ek vergi ve kota
koyduğunda, veya koymaya hazırlandığı şek-
linde bir izlenim yarattığında, doların ulusla-
rarası değeri düşmeye başlıyor. Ek ithal vergi-
Ieri ile ABD'de tüketicinin, ithal malları kullan-
mak için daha fazla dolar ödemek 7orunda kal-
masıyla, bu malların fiyatları, ABD pazarında
göreli olarak artıyor. Böylece dolar, global pi-
yasada, reel devalüasyona zorlanıyor, bunu
da nominal devalüasyon izliyor. Doların değer
kaybetmesi sonucu, ithal girdi kullanan şirket-
lerin üretim maliyetleri artıyor, kâr olasılıkları
zayıflamaya başlıyor ve borsalar bunu göz
önüne alarak söz konusu şirketlerin hisselerı-
nin değerini düşürüyorlar. Bu koşullarda
yatırımcılar, likiditeyı dolar temelli aktiflere,
hisse senetleri ve tahvillerine tercih ettikleri
için bunların da fiyatları düşüyor. Bu yaklaşı-
mla, şubattan beri yaşanan ticaret anlaşmaz-
lıkları ile doların değer kaybetmesi arasında
rakamsal bir ilişki de kurulabiliyor.
Tahvil ve genel olarak hisse senetleri pıya-
salarındaki bu gelişmelerden, enflasyon bek-
lentisi, ticaret savaşları, tehlikeleri gibi etkiler-
le "sinirleri bozulan" borsa bankerlerinden
oluşan manzara, dünya ekonomisinde yaşan-
makta olan toparlanmanın, istikrarı geri ge-
tirmediğini gösteriyor. Aksine, ömeğin, ABD'-
de ekonomik büyüme ile birlikte dış ticaret
açığı da büyüyor. Bu, Clinton hükümetini Ja-
ponya üzerindeki baskılarını arttırmaya zorlu-
yor. Demek ki, bizzat ekonomik büyümenin
kendisi, bir istikrarsızlık kaynağı olmaya de-
vam ediyor. Ekonomik büyümenin, hemen be-
raberinde bir enflasyon tehlikesini gündeme
getirmesi ve işsizliğin azalmamakta direnme-
si, dünya ekonomisinin 1950-70 arasındaki is-
tikrarlı büyüme ortamına benzer bir ortamdan,
hâlaçokuzak olduğunu dadüşündürüyor.öyle
ki bir ekonomik durgunluktan çıkarken, daha
şimdiden bir sonraki durgunluğu konuşmaya
başlıyoruz. Kısaca, global ekonomik kriz, eko-
nomik toparlanmaya rağmen etkisini göster-
meye devam ediyor.
Uçtu, Uçtu...
Impexbank'ııı yönetimi Emlakbank'a geçti
ANKARA (Çumhuriyet Büro-
su) - Türkiye îthalat ve İhracat
Bankası'nın (lmpexbank) ban-
kacılık işlemleri yapma ve mev-
duat izni. Bakanlar Kurulu ka-
ran ile kaldınlırken. yönetimi
de geçici olarak Emlakbank'a
devredildi.
Hazine ve Dış Ticaret Müste-
şarlığı'ndan yapılan açıklama-
ya göre tasarruf mevduatı sa-
hiplerine, ilgili mevzuat hü-
kümleri çerçevesinde gerekli
tespit ve hesapiamalan mütea-
kip kanuni ödemeleryapılacak.
Söz konusu ödemelerin gerçek-
leştirilmesi amacıyla bankanın
yönetimi geçici olarak Emlak-
bank'a devredildi. Hazine \e
Dış Ticaret Müsteşarhğı'nca.
Türk Lirası ve döviz cınsinden
yükümlülüğünü verine getire-
meyen başka banka bulun-
madığı bildirildi.
Resmi Gazete'nin diinkü sa-
yısında yayımlanan karar ile.
Bankalar Yasası'nın banka-
lann tasfıyesi başjıklı 64. mad-
de^i uyannca Impexb3.n,k m
bankaalık işle\lerini yerine ge-
tirme vetkisi elinden alındı.
Hazine ve Dış Ticaret Müs-
teşarlığı'ndan dün yapılan açı-
klamada. mevduat sahiplcrine.
Mevduat Sigorta Fonu"ndan
paralannın 150 milyon liralık
bölümünün hesaplamalann in-
celenmesi tamalandıktan sonra
ödeneceğj., Jt?u sürç. içerisinde,
banka yöneliminin Türkiye
Emlak Bankası'na devredildiği
bildirildi.
Zorda başka banka yok
Açıklamada. TYT . Bank,
Marmara Bank ve İmpex-
bank"ın dışında, Türk ban-
kaalı' isteminde gerek Türk
Lirası. gcrekse doviz'cînsinden
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkanlığı'ndan
TÜRK GRAFJK TASARIMCILARIIMA ÇAGRI
İSTANBUL MENKUL KIYMETLER BORSASI
AMBLEM VE LOGO YARIŞMASI.Gelişmiş ülkelerle ekonomik bütünleşme sürecine girmiş ülkemizde.Türk Sermaye Piyasası da, giderek
artan birağırlıkla uluslararası boyutlar kazanmaktadır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, bu doğrultuda,
dünyanın en büyük.en saygın borsalarıyla eşdeğer kalitede hizmet sunmayı amaçlamıştır.
Bu amaca ulaşmada, en önemti alfyapı eksikliğini gidermekte,
her türlü çağdaş hizmet birim ve donanımına sahip, yeni binasına taşınmaya hazırlanmaktadır.
Yanşmanın amacı
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın uluslararası kurumsal kimliğini simgeleyen biramblem ve logo
yaratılmasıdır. Yarışma, bütün Türk grafik tasarımcılarına açıktır. Yarışmaya katılma süresi,
3 Haziran 1994 Cuma akşamı saat 17:00'a kadardır.
Ûdflller
Birincilik Ödülü :100.000.000 TL . .
îkincilik Ödülü : 50.000.000 TL
Üçüncüiük Ödülü : 25.000.000 TL
Mansiyonlar (5 adet): 15.000.000 TL
SeÇİCİ Klinil (Alfabetik sırayla)
Tuncay ARTUN
istanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkanı
Prof. Sinan BAYKURT
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi / Grafik Bölümü
Müslüm DEMİRBİLEK
Borsa Aracı Kurumlar Yöneticileri Derneği Başkanı
Ege ERNART
Birikim/FCA! Reklamcılık A.Ş.
Mengü ERTEL
Grafik Tasarımcı, GMK Üyesi
Sadık KARAMUSTAFA
Grafik Tasarımcı, GMK Yönetim Kurulu Başkanı
Prof. İlhami TURAN ,
Mimar Sinan Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Yarışma Şartnamesi, Yarışma Sekreterliğinden temin edilebilir.
( Birikim/FCA!, Mevlüt Pehlivan Sokak, Yılmaz Han 24/5, Gayrettepe 80290 İstanbul)
Tüm grafik tasarımcılara saygıyla duyurur, başarılar dileriz.
İMKB BAŞKANLlGl
(Bu yarışma. Grafikerler Meslek Kuruluşu Yönetmeliğine uygun olarak hazırlanmıştır)
yükümlülüklerini yerine getire-
rneycn banka bulunmadığı be-
lirtildi.Hazine'nin açıklaması-
nda. "Liuslararası rekabet
gücüne sahip bulunan Türk ban-
kacılık sistetninin daha da
sağlıklı bir yapıya kavuşturul-
ması için tüm tedbirler alınmak-
ta ve uygulamaya konulmak-
tadır. Bu kapsamda Merkez
Bankası Yasası değiştirilerek
bankacılık sistemine \eterli kay-
nağın sağlanması imkanı ya-
ratılmıştır" denildi.Kamu İkti-
sadi TeşebbüslerTnin (KİT)
banka siştemi üzerindeki yükü-
nün. KİT'lere sağlanacak fi-
nansman desteği ile hafifieti-
leceği kaydedilen açıklamada.
son gûnlerdeki tasarruflarla
bankalann Türk Lirası cinsin-
den kaynaklarında artış göz-
lendiği bildirildi.Hazine ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı, bir süre-
dir gözaltında tuttuğu lmpex-
bank'ın kurtulamayacağı ka-
ranna vararak. bankacılık iş-
lemlcrinin durdurulması için
Bakanlar Kurulu'na başvur-
muştu.Toplam 3 bin kişinin
mevduatı bulunan bankada.
mevduat sahipleri ile birlikte,
TKBnın da 10 milyon dolan
battı. Mevduat sahipleri, Mev-
duat Sigorta Fonu'ndan para-
lannın 150 milyon lirasını ala-
bilecekler.
Ekonominindüzeltilmesi amacıyla alınan "5NisanKa-
rarları" bugün ilk 20 gününü tamamlamış bulunuyor.
Gelişmeler, karar alma işinin sona ermediğini, IMF çer-
çevesinde sürdürüleceğini gösteriyor.
İstikrar kararlarının aşamalı bir biçimde afınması belirsiz-
likleri sürdürdüğü için başlı başına olumsuz bir durumdur.
Kararların alınmasından "önce", özel kesimin ürettiği pek
çok ürünün fiyatı arttırılmıştı. Yani ürünlerinin fiyatını sapta-
yabilenler, fiyatların hızla artacağı beklentisiyle fiyat ayarla-
masını yapmışlardt. Oyunun birinci perdesi, böyle başladı.
Kararların alınmasıyla birlikte, başta petrol ürünleri ol-
mak üzere, serbest piyasanın değil hükümetin-fiyatını sap-
tadığı temel mal ve hizmetlerin fiyatı, bunalımın asıl yükü
olarak arttınldı. Oyunun ikıncı perdesi oynanıyordu.
Hükümetin yetkisıne dayanarak mal ve hizmet fiyatlarına
yaptığı zam sonrasında özel kesim de "yeni" ya da ikinci
dalga bir fıyat arttırma sürecine gırdi.
Şu sırada, oyunun üçüncü perdesi, hükümetin IMF simidi-
ne sarılmasıyla gündeme geliyor. IMF'nin 1980'li yıllarda
"dünyaya örnek" gösterılen "en başanlı öğrencisi" sayılan
Türkiye'nın yeniden bunalımdan kurtarılması gerekiyor.
Ancak bu kez, IMF tarafından ıçırilecek ilacın öncekiler
gibi kısa dönemli olmayacağı, en az üç yıllık yapısal uyum
öğesini de ıçereceğine kesın gözüyle bakılıyor.
Oysa hükümet, IMF'nin kapısını çalmadan, ekonominin
orta ve uzun dönemli yapısal dönüşümü için gerekli ön
hazırlıkları yapmalıydı. Ekonominin üretim yapısının,'ileri
teknolojılerin kullanımı yönünde nasıl değiştirileceği konu-
sunda bir program yapılması, sermaye ve ışgücünün nitelik-
sel gelişmesini sağlayacak politikaların oluşturulması,
yalnız çekilen sıkıntıların bedelı olarak değil, Hükümetin IMF
karşısına çok daha güçlü çıkması biçiminde algılanmalıydı.
Hükümetin bu konularda hiçbir hazırl:ğının olmadığı görülü-
yor.
Bu durumda, IMF konusu, ücretlerin dondurulması soru-
nuna indırgenıyor.
IMF'nin ücretlerin dondurulmasını ısteyip istemediği, an-
laşmanın metnı kamuoyuna açıklanmayacağı için, esasen
bılınmeyecektir. Kaldı kı, son günlerde yaşananların kanı-
tladığı gibi, resmen ücretleri dondurma uygulaması yoktur.
Ücretler dondurulmamış, erıtilmişlerdir. Ücret ve ücret türü
gelirlerin alım gücü, son bir ay içinde yaklaşık yarı yarıya
azaltılmıştır. Bu, dondurma değil, eritmedir. IMF ile bu süreç
derinleşecektir.
Kısaca, bunalımın yükünün asıl gövdesini oluşturan zam-
lar uygulanıyor. Vergiler konusunda ise belirsizlik sürüyor.
Büyük sermaye kesımi kimı vergilerin yumuşatılmasını isfi-
yor.
Bu arada, başka bir gelişme görülüyor: Yüksek faiz ve dö>-
viz kazançları ortamında bankacılık değil, bankerlik yapan
kimi küçük özel banaların batması gündeme geliyor. Ve
anında yapılan bir yasal duzenlemeyle, Merkez Bankasının
bu durumdakı bankayı kurtarmasının yolları açılıyor.
özel buyük sermaye, her zaman olduğu gıbi iflas etmiyor,
batmıyor; devletinin sevecen kolları onu halkın parasıyla
kurtarıyor.
Kamu sanayı kuruluşlarının kapatılmasını, serbest piyasa
savunuculuğu yaparak ısrarla ısteyenler, özel sermaye
alkışçıları, bu duruma seyırci kalabiliyor. Peki Karabük De-
mır-Çelık'in ve öbür kapatılacak kamu kuruluşlarının suçu
nedir?
Türkiye özel kesimi, gerçekte devlet girişimi gibidir; risk
afmaz ve iflas etmez. Bu nedenle yeniden vurgulayalım,
Türkiye'de asıl özel kesimin gerçek anlamda özelleşmesi,
vergisini ve sigorta primlerını vermesi, sendika düşmanltğı
yapmaması ve ışçi çıkarırken de gerekli topl'jmsal sorumlu-
luğu üstlenmesinin sağlanması gerekiyor.
Bu başarılmadıkça, dar ve sabit gelirliler, kırsal ve kentsel
küçük üreticıler, esnaf ve sanatkarlar her zaman olduğu gibi
bu bunalımın da acısını çekecek, yoksullaşacak ve büyük
özel sermayenin iflasının yükünü bile karşılayacaktır.
Ünlü The Wall Street Journal (18 nisan), Başbakan'ın New
York'ta "Türkiye'nin uzun dönemli ekonomik ve siyasal
sağlığında Avrupa ve ABD'nin yaşamsal çıkarı vardır ve
eğer Türkiye başarısız olursa köktendincilik Avrupa nın sını-
rlarına ulaşır" dediğini yazıyor.
Türkiye'yi yöneten sermaye yanlılan, son elli yıl boyunca,
komünizm gelir yutturmacasıyla hem emekçileri ezdiler,
hem de dışarıdan para aldılar. Şimdilerde de yükselen din-
sel saldırıyı bu amaçla kullanıyorlar. Oysa uluslararası iliş-
kilerde gözdağı vererek para ıstemenin de belli kuralları
vardır.
• • • t
Hava durumu raporlarına göre, bu yıl sıcaklar mevsim '
normallerinin üzerinde gidiyor. Anlaşılan, beceriksiz hükü-
metler değil, erken gelen sıcaklar, ışçinin ve memurun cebi-
ni boşaltıyor, ücretin ve maaşın alım gücünü buharlaştırıyor,
uçuruyor. Ekonomiyi yönetemeyenler de IMF yönetimine
girmenin sevinciyle havalara uçuyor.
Düşük kredi faizi can yaktı
ZAFER AKNAR
Kendinize. bankadan kredi
almak gibi bir iyilikte bulundu-
nuz! İhtiyaç, kredi almak için
bahaneniz oldu. Yüksek faizler
ödeverek güç bela borcunuzu
bitirdinız. Aradan günler geç-
tikten sonra posta kutunuzda
bir meklup buldunuz. içinden
şö\le bir yazı çıktı: "Aşağıda
dökümleri >apılan kredüerinize
uygulanan faiz oranı yeniden
tespit edilerek 1 Nisan 1994 tari-
hinden geçerli olmak üzere vüz-
de 140 oranında faiz uygulana-
caktır."
Ciddiye almadınız, ertesi gün
bir mektup daha. metin aynı,fa-
iz oranı vüzde 150. üçüncü gün
bir mckıup daha, metin aynı/a-
iz oranı vüzde 180. Aynı gün
içinde dördüncü bir mektup da-
ha acldi. metin a\nı,faiz oranı
yüzde 200.
"Bu kadarı da insanın başına
gelmez" demeyin geldi, hem de
eskı Tekirdağ CHP Milletvekili
avukat Yılmaz Alpaslan 'ın ba-
şına. Tüm bu gelişmelerin ar-
dından Yılmaz Alpaslan tek
çıkar yolu >argıda buldu. Al-
paslan. davayı şu maddelerden
hareketle açıyordu; "Davalı
bankanın genel kredi sözleşme-
sindeki sözü geçen kurallar,
borçlunun kişilik haklarından
olan iktisadi faaliyet hürriyetini
ahlaka aykırı bir ölçüde sınırla-
dığından, Borçlar Kanunu'nun
19. ve 20. maddeleri uyannca
batıldır (çürüktür)."
Davanın ilk duruşması geçti-
ğimiz günlerde Çorlu Asliye
Hukuk Mahkemesi'nde (tica-
ret mahkemesi olarak) görüldü.
Taraflar mahkeme öncesi ve
Çorlu Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapıian duruşmada davalı
Akbank vekili Erol Neşeli ile davacı Avukat Yılmaz Alpaslan
ilginc iddialar öne sürdü.
sonrasında ilginç iddialar öne
sürdü. Davalı Akbank Vekili
avukat Erol Neşeli, böyle bir
davada, davacı lehine bir karar
alınmasıyla' birlikte bankacılık
sektöriinün batacağı savını öne
sürdü. Avukat Neşeli. davanın
düşmesi için de "1948 yılında
bir binanın genelev olarak kira-
ya veriJmesinin ahlaka a> kırılık-
tan dolayı, batıl olup olmadığına
ilişkin bulunan içtihadı birleştir-
me karanndan" söz ediyordu.
Avukat Yılmaz Alpaslan bu-
na karşılık, Medeni Hukuk
Anabilim Dalı Başkanı Prof.
Dr.İsmet Sungurbeyin. "Ban-
kaların genel kredi sözleşmele-
rindeki faiz oranlarını geçmişe
dünük olarak diledikleri oranda
arttırma vetkisi \eren maddele-
rinin. ahlaka aykırılıktan dolayı
batıl olduğu konusunda etüt" v a-
zısından hareketle davalı vekili-
ni yanıtlıyordu.Duruşmada il-
ginç tartışmalar da yaşandı.
Avukat Yılmaz Alpaslan, böy-
lesi bir faiz uygulamasının
ödenmesi için işletmelerin esrar
satması gerektiğini söyledi. Da-
valı vekili ise şimdiye kadar bu
konuda bir sorun yaşan-
madığını belirtti.
Gözlerden ırak bu davanın
ilk duruşmasından sonra bir
açıklama yapan avukat Yılmaz
Alpaslan, bu davanın sonucu-
nun yüzbinlerce insanı ilgilen-
dirdişni belirterek şunlan söy-
ledi'İlgilendiriyor, çûnkü bu
davayı kazanırsak emsal teşkil
edecek. Geçmişe dönük borçlar
için faiz ödeyen yüzbinlerce insa-
na dava yolu açilacak. Bu insan-
lar belki ödedikleri haksız faiz
ödemelerini geri alabilecek."