23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 14 NİSAN1994 PERŞEMBE KULTUR ÖzgürÜik savaşuta ağıt: 'Ay, Carmela!'Ankara Sanat Tiyatrosu 30. yılına yaraşır bir seçimle, Sinisterra'nın İspanya İç Savaşı'nda geçen oyununun Türkiye promiyerini yapıyor AYŞEGLL YÜKSEL Teatro Goya'nın sahnesi... Tozlu, yan karanhk. bomboş... Yerde bır gramofon; üstüne takılı kalmış bır plaJc: Ay, Carmela! I938'de İspanya'- nın Belçite kasabasında yaşanmış yaşanmamış bir öyküye doğru y ola çı- kanyor bizı yazar Jose Sanchis Sinis- terra. İspanya tç Savaşı'nın tam orta- smdayız. Franco yanlısı Falânjistler büyük ozan Federico Garcia Lorca'yı kurşuna dizeli neredeyse ikı yıl olmuş. Bu yan karanhk, boş sahnede "ger- çek"le "gerçek ötesi" arasında gidip gelerek "varyete" sanatçılan olan Pa- uJino ıle Cannela'mn dünyasında ve onlann İspanyası'nda tam üç saat ge- çireceğız. Belleklerden zor çıkacak bir deneyim... Tüm insanlar için ya zılmış Sinisterra 1940 doğumlu bır İspan- yol tiyatro adamı. jspanya İç Savaşı'nı yaşamış.. İspanya İç Savaşı'nı yaşamış olamayacak kadar genç. Generaî Franco'nun uzun yıllar süren faşist diktatörlük düzenine birina elden ta- nık olacak kadar yaşlı. Ne şansh ki lspanya'nın Franco'suz giinleri olabi- leceğinı de görmüş; İç Savaş'a "ağıt" yazabilme özgürlüğünü yaşamış. Bu ağıt. Carmela'nın gözlerinde şimşekler çakarak bedenıne sardığı İspanya bayrağıyla Halk Cephesi'nin Ispan- ya'run özgürlüğü adına döktüğü kan- la, tspanya için dünyanın dört bir yanından gelıp de özgürlük savaşına katıian Uluslararası Gönüllü Tugay- lan'nın yiğit savaşçılanyla bütünleşıp tüm dünyaya sesleniyor. Bu ağıt, han- gi ırkı, dini. ulusu ilgilendiriyor olursa olsun, "insan onuru" adına savaşmaya ve ölmeye hazır tüm insanlar için ya- zılmış. Onlann analan, çocuklan. to- runlan için... Carlos Saura flimini yaptı Jose Sanchis Sinısterra. tiyatronun mutfağında yetişmiş bir sanat insanı. Valencialı. 1977'deValencıaÜniversi- te Tiyatrosu'nu kurmuş. Oyunlar sah- nelemiş. Bu oyunlardan biri de "Gd- ganuş Destanı." Sinisterra'nın yapııla- n genellikle insanlığın tümünü kucak- Yerde bir gramafon; üstüne takılı kalmış btr plak: Ay. Cannela! Jose Sanc- his Sinisterra'nıno\ununuRutkay Azizvönetti,PauünoyuAltanErkeklive Carmela'> ı Aslı Ongören oynuyorlar. layan konulan ve geniş bir kültür alanını kapsıyor. Otuzu aşkın oyunu var "Midas". "Hamlet Gibi Biri", "Mob> Dkk", James Joyce'un Ulys- ses romanının son bölümü üstüne ku- rulu "VloUy Bloom'un Gecesi..." I986'da yazdığı "Ay, Cannela!" en ünlü yapıtı. I987"de Madrid'de kırk kişilîk bir kadroyla sahnelenen bu iki kişilik oyun, Carlos Saura tarafın- dan tilmj yapılmış ve yapıta İspanya'- nın en büyük fılm ödülü verilmiş. "Ay, Cannela!" Berliner Ensemble'in de oyun dağanna almmış. Ancak. yapım projesi Berlin Duvan'nın yıkılması so- nucunda gerçekleşememiş. Oyunun Türkiye promiyerini Rutkay Aziz'in çabalanyla Ankara Sanat Tiyatrosu gerçekleştiriyor. u Ay, Cannela!" aynı zamanda tipik bir tiyatrocu oyunu. Sanat yasamlan- nı birbirine bağlamış bir sahne ikilisi- nin, Paulino ve Carmela'nın çatışmalı birlikteliği, duygusal yakmlıklanna • Düzeltilebileceğine -özellikle de İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali'ne katılmazdan önce- inandığım aksaklıklara karşın, "Ay. Carmela!" bu dönem Ankara'da izlediğimiz en vurucu yeni oyun. Salt duygu ve düşüncelerinizle değil, aynı zamanda vicdanınızın sesini duyarak izleyeceğiniz bir sahne oyunu. A.S.T/ın 30. yılma yaraşır bir seçim. karşın kişisel farklılıklan, yaradılışla- nndakı uyuşmaz yanlar oyunun iç de- vinimini oluştunıyor. Ama ateşleyici etken Franco'ya faşist desteğini veren Mussolini'nin güçlennin işgali altında- ki Belçite'de. bir Italyan teğmenin de- netimi altında düzenlenen gösteri. Pa- ulino ve Carmela'nın sunmaya zor- landıklan bu gösterinin en korkunç yanı. bir gün sonra kurşuna dizilecek çocuklara ve yabancı tutsaklara da iz- lettirilecek olması. Faşistlere özgü sapık bir "moral gecesi" anlayışmı içe- ren bu gösteri karşısında Paulino ve Cannela arasında oluşan tavır farkı, sahnedeki olaya da yansıyacak ve oyunu doruk noktasına ulaştıracak. Yaşayabılme adına "onur"dan ödün vermek ve yalnızlaşmak ile onurlu bir ölüm, öiümde çoğalmak arasında ya- pılan "seçim"... Sinisterra, savaşa. vahşete yenik düşmüş dünyamıza ilet- tiği uyanyı. boyun eğmişliğin acınası gülünçlüğüyle. dikbaşlılığın saf. ama soylu çocuksuluğu arasında bıçak sır- tında oluşturuyor. İspanya'nın öflcesi bu kez arenada boğa güreşçisinin kıs- tırdığı boğanın soluğunda değil sahne- de kıstınlmış Carmela'nın incecik be- denini saran fırfırlı entarisinde. şa- hnda, gülünde, Carmela'nın saçlann- da, ellerinde. kızgın birer kor gibi par- layan gözlennde yansıyor. "Ay, Cannela!" zaman çizgisi içinde gelişmeyen geriye dönüşlerle sunulan "geçmiş'"le. sahnedeki "şimdi"ile"şim- dP'deki "fanteri" arasında gidip gelen bir oyun. Oyuncudan büyük emek is- tiyor. Başansı. sahnede son derece du- yarlı bir ortamın kurulmasına bağlı. Oyunculann yeterli bir düzeyde ol- ması yanında iyi dans edıp şarkı söy- lemeleri de gerekiyor. Kısacası zor bir sahne projesi. Yönetmen Rutkay Aziz, A.S.T.'m parasal koşullannı göz önüne alarak yapılabilecekler arasında en yalın ola- nını seçmiş ve oyunculuğu ön düzeye geçirmiş. A.S.T. salonunun uzamsal \e teknik koşullan eherseydı. görsel \e işitsel açıdan son derece çarpıcı ola- bıleeek çevre \e ışık tasanmlan ger- çekleştirebilirdi. Aziz, çıplak. yan ka- ranlık bıraktığı sahnenın devınimıni oyuncularla oluşturmuş. Aziz, oyuncu seçiminde başanlı. Carmela'yı A.S.T.'a konuk gelen genç bır İstanbullu sanatçı. Aslı öngören oynuyor. Öngören. her şeyden önce İspanyol kadını tıpıne tıpatıp uyan fi- zıksel nitelıklenyle. İspanya ortamını canlandırmada çarpıcı bir gösterge oluşturuyor. Rahatça devindırebildiği temiz bır sahne bedenıne sahıp. Bu oyuna çok denk düşen en önemlı fiziksel özelhğı ıse gözlennı, bakışlannı çok etkili bı- çımde kullanabilmesı. Öngören hıçbır klışeleşmışlik ızi taşımayan temiz ve doğal oyunculuğuyla. Carmela'nın saf du>arlığını, güldürüye de ışık yakan dıkbaşlılığını ınandıncı bır biçımde sergiliyor. Yıllanmış bir tiyatroculuk deneyimi olmamasına karşın sahnede son derece rahat. Oyunu abartmalara yüz \ermeyen, dingın bır yorumla sür- dürüp noktalıyor. Erkekli'nin büyük emeği Paulino'da A.S.T.'ın vefalı sanatçısı Altan Erkekli'yi izliyoruz, Yirmi yıla yaklaşan sahne yaşamı boyunca pek çok başrol oynayan Erkekli, Paulino'- da vannı yoğunu ortaya koyuyor. Bir role böylesine emek verildiğini çok az gördüğümü söylemeliyim. Erkekli. oyunun çeşıtli anlam katmanlan için- de kaba güç karşısında boyun eğmiş bıreyı, se\en erkeği. kavgaa sevgiliyi. sınırlanmn bilincinde oian esnaflaşmış sanatçıyı. palavracıyı, küçülen insanı, Paulino'nun gerçek ve gerçek ötesiyle yüzleşirken değişen tavırlannı, güldü- rü oyunculuğuyîa dram oyunculuğu arasında dengeleyerek, seyircinin nab- zını süreklı olarak denetim altında tut- tuğu bir yorumla dile getiriyor. Ancak dans ve şarkı becerileri bağ- lamında her ıki sanatçı da zorlanıyor. Öncelikle sesleri şarkı söylemek için yeterli değil. Gülüm Pekcan'ın başanlı dans düzeni ıçınde. İspanya atmosferi- ni yaratmada da çok başanlı olamı- yorlar. Belki çalışma eksıkliğinden, belkı de sahnede hiçbir dış destek al- maksızın sürdürdükleri yoğun oyun- culuğun getırdiğı vorgunluktan... Rutkay Aziz, oyuna 'aşık' Rutkay Azız'ın "aşık olduğunu" söyledıği -gerçekten de aşık olunabile- ceİc- oyiinun hiçbir satınna kıyama- masının sonucu bu. Oyun tam üç saat sürüyor; bu nedenle de tempo ister is- temez düşüyor. Kanımca en az yanm saatlık bır bölümünün kısaltılarak, oyunculann enerjisinın şarkılı ve danslı böiümler üstünde yoğunlaştı- rması sağlanmalı. Bir başka vadırgadığım nokta da Erkekli'nin oyunun yer aldığı koşulla- ra aykın düşen "pahalı" görünümlü paltosu \ e bir İspanyol sahne sanatçısı olarak yumurta topuklu gösteri ayak- kabılan gıymeyışi. Oysa makyajla ts- pan_\ol erkeğıne benzetilmesi oldukça başanlı. Tomur Atagök'ünfc Bir Sanatçının Güncesi' başlıklı sergisi yaşanmışlığın,tükenmişliğin geriye bakışı Gürderin getirdikleri ve götürdükleri CANAN BEYKAL Sanat ortamı Tomur Atagök'u ressam, müzeci, öğretim üyesı (serginin açılış günü profesörlü- ğün de onaylandı) ve şergı yapıması olarak tanıyor. Özel- likle "Çağiar Boyu Anadolu'da Kadm"adlı bırsergi bütününün. Cumhuriyet'ten günümüze ka- dar kadın sanatçılar bölümünün yapıması. düzenleyicisisin. Bildi- ğim ve gördüğüm kadanyla "kadm", seni sadece kimliğindeki ansel aynm olarak değil, bundan da öte, sanattaki kadın olarak da ilgilendiriyor. Bu tavir, çalışma- lannın fonnel yapısına da dam- gasını vuruyor. Bu konuda neler söylemek ıstersın? Tomur Atagök: 60'lann kadın sorunu, kadın sanatçıyı da gün- deme getirdi Batı dünyasında. O etkileri ben önce Amerika'da, sonra da Türkiye'de yaşadım. Yaşayan insan bunun doğal so- nuçlanru da yaşar, üzülür. se\ı- nir, kısaca tepkı göstenr. ama sa- natçı bugün toplumu neredeyse bir toplumbilimci gibi incelemek- tedir. Ve buna bağlantılı olarak da insan ilişkilerini yargılamak- tadır. Bu da feminizm ya da kadın-erkek ilişkilerinin günde- me gelmesi demektir. Toplumdan kaçmak C.B.: Demek istediğim, bu iliş- kileri resimlerine konu olarak taşıyorsun. Özellikle 80'ierden itıbaren ilk resimlerindekine oranla daha sorgulayıcı bır "kadın" ya da daha "tsrarcı bir kadın" görülüyor yaptıklannda. T.A.: Madonna'dan ya da baa kadın tiplemelennde, yani 1981-89 arasında yoğunlaştığım çalışmalanmda gerçek bır top- lumsal sorgulama vardır. belirtti- ğin gibi. 1990'larda insanı simge- leyen vertebral ile birlikte çok sayıda parçalanmış kemikJer res- min içinde soyut, plastik eleman- lar olarak, fıgürün parçalanmış forrnlan arasında toplumsal de- ğişimlere duyduğum ilgılerle bir- likte yer aldılar. Son yılımı top- lumdan kaçmak isteğiyle geçiraim... C.B.: Kendi ıçine döndün ve sonuçta da yine kadın sorununa kendi kimliğin- de, kendi yaşadıklannda, kısaca kendi güncende eğildin. "Bir kadının günce- Atagök, güncelerinn toplumdan kaçış isteğiyle birlikte kimlikJerini kazandıklannı beiirtiyor Galeri B'dcki sergisi için. öyle?) yan yana bir dizi kolaj sürüp gidi- yor. Nereden başlayıp nereyi işaretliyor- lar, işaretliyorlar mı, nerede bitiyor? Kolajlarla geriye bakış T.A.: "Bir Sanatçının Güncesi!" Diye- bilirim ki bu günceler toplumdan kaçış isteğimle birlikte kimliklerini kazandı- T.A.: Göz hizasından sadece sana göre değil. herkese göre oldukça yukan- da asılmış bu kolajlanm, bu halleriyle lar. Bir görsel sanatçı güncesi, elbette bir geriye bakışı simgeliyorlar. Bu bir ok. öykücünün, bir yazann güncesinden Sanatçının güncesi, süren, akıp gıden farklı olacaktı, malzeme ve dil açısından günlerin getirip götürdükleriyle ilgili. farklı. Bir yaşam hikayesi olmasına karşın ne olup olmadıklan tartışılabilır. Sarunm önce ne oirnadıklannı düşün- mek gerekir. Böylelikle ne olduklan tanımlanabilir. C.B.: Bu serginde galerinin alt salo- nunda metal üzerine boya reşimlerin bu- lunuyor. İşin gereğine göre bir asılış için- de. Galerinin üst salonunda ise bir kuşak gibi duvarlar boyunca, biraz göz hizası- ndan yukanda (yoksa bana göre mı Sonu ancak benim bunlan yapmayı bıraktığım bir tarihte bitecek. ama şim- dilik sonsuza doğru, içinden çıkılama- yan bir mekanda, bilinrneyen bir nokta- da, tarihte sona ermek üzere tasarlandı- lar. Bu nedenle, onlan uygun bir mekan- da sergilemek istedim ve ince, uzun bir çizgiyle yaşanmışlığın, bitmişliğin, tü- kenmişliğin bir sonucu olarak geriye bakış gibi düşündüm. C.B.: Bunlann baalannı yoksa ben- zerlerini mi, bildik biçimde sergilediğini anımsıyorum. Bu kez bir bütün olarak seni işaretliyorlar. senin yaşamına ait. gittiğin yerleri (kalmış metro ve müze bi- letleriyle, posta pullanyla) sana gönderi- lenlerle (zarflar, adresler) yediklerinle, sakladıklannla ve düştüğün notlamalar- la. karalamalar, bazen renkli formlar. şeritler. küçük çizgisel işaretlerle hep sa- na göndermede bulunuyorlar. Senin ya- şamını notlayan bu işaretleri diğer bütün resimlerinde gördüm. Hep vardılar aslında. Röntgen filmle- • 'İnce, uzun bir çizgiyle yaşanmışlığın, bitmişliğin, tükenmişliğin bir sonucu olarak geriye bakış...' rin, kolaj parçalann gıbı. Ama bu tür bir düzenleniş daha ön- ceki sergilerinde görülmedı, yanılıyor muyum? Daha öncekı sergilerinı düşünüvorum da... Lesling'in güncesi T.A.: Aslında günce fıkn be- ni 1990'dan çok daha öncelen ilgilendirmişti. I973'te başlayıp da tamamlayamadığım bır ışim. du\ar kağıdı üzennde ga- lennın duvarlannı kuşatan bir çalışma olacaktı. O sıralarda okuduğum bir kadın yazann güncesiyle ilişki- liydı. Rulo halinde tasarladığım bu çalışmada Doris Lesling'ın "Golden Diar>"sı benı çoketki- lemişti. Buradan hareketle kadın, doğum, yaşam. genç kızlık. evlilik, annelık. aşk. sev- gı, ılgisizük. başansızlık. kısaca "Bir kadınm güncesi" bır ya- şam seyahatinin güncesini oluş- turmaya girmıştim. ama ta- mamlanmadı. Ama şimdı "Bir Sanatçının Güncesi" adını ver- dığım bu çahşmayı gerçekleştir- dım. Düzenlenişine gelince. bun- lan daha önce sergilerken farklı yöntemler kuilandım ve sam- nm her seferinde ıstemedığim bır estetik anlayış içine girdim. Belkı izleyici için daha kolay al- gılanabilir. daha kolay kabul edılir bir yöntemie asılıyorlardı, ama bu tür bir süreklılik ışın özüne bütünlük kazandırıyor şimdi. Duygusal bir izdüşümü C.B.: Takvım gibi... Zaman- ^dl bir dizin olarak. T.A.: Evet. Bu işlerde daha once yaptığım, örneğin Deri- mod'da sergilediğim 60"lann soyut işlerinden farklı bir sergi- leme görüyonız. Burada, me- kanı da farklı biçimde ele aJ- mak. mekana yerleştirmek dü- şüncesi ağır bastı. C.B.: Bu çalışmalarında bo- ya. çizgi, renk katılmış olsa da sonuçta bir kolaj bütün bunlar. Sen kolaja her zaman sıcak bakmışsındır sanınm, yanılıyor mu- yum? T.A.: Işlerimde, 1960'tan beri kolaj hep var. ama I992'den bu yana sürekli küçük boyutlu kolajlar seyahatlerden kalan günlük kullanım maddelerinin boya içine yerleştirilmeleriyle gündeme geliyordu. Bu çalışma o günlerin bir izi olarak ileriye kalıyor. Boya da o günle- nn duygusal bir izdüşümü olarak gercek nesnelerin yanında yer alıyor. Zaman zaman yazıyı çağnştıran otodidakt çi- zıklerim, karalamalanm, bir tür okuna- mayan güncelerim bilinçli olarak bir aradalar. Gerçi bir sanatçının yaptığı işi, onun belleğini belgelemesi olarak dü- şünülse de bilinçli olarak okunamayan günceler olarak plastik bir anlatım için- de sunuluyorlar. Mesaj yok. hikaye yok. İletişim kolaj malzemesi ile mümkün. Tanıdık. tanımadık ile birlikte... Gerisi izleyicınin algılamasına kalmış. FESTİVALDE BUCÜN Bevoğlu Emek: Çıplak (Mıke Leieh)(12.00. 18.30)-*- Vc Orkestra Durmadan Çaldı*( 15.00, 21.30) *• 4 '' Beyoğlu Atlas: Aşk Yalanlan*( 12.00,18.30) Amigomıo<iS.OO. 21.30)* Beyoğlu Alkazar: Komşu Kadın( 12.00, 18.30)* Dostlar( 15.00)* Yaşarrun Soluğu (21.30) Beyoğlu Avrupa: Salıncak( 12.00, 18.30) Glen Gloud üzerine 32 Film( 15.00)* İhanet(21.30)* Beyoğlu Beyoğlu: Ay Vaktı (12.00) • ' - Te'rsıneDünya (15.00) Yalancı< 18.30) Yolcu(21.30) Kadıköv Reks: Erkeklerle Kadınlann Gerçek Öyküsü (12.00)* Sanşın( 15.00) Deans( 18.30)* Kadınlan Seven Adam(21.3O)* FESTİVALDE YARIN Beyoğlu Emek: Gönül Dostlan( 12.00. 18.30)* Düeün Yemeğıl 15.00. 21.30)* Beyoğlu Atlas: Aşk( 12.00. 18.30)* İlk Aşk( 15.00. 21.30) Beyoğlu Alkazar: François Truffaut: Çalıntı Portrelerf 12.00, 18.30)-*- İhanet( 15.00)* Bir Bilete İki Film(21.30)* Beyoğlu Avrupa: Sara( 12.00. 18.30) Bir Bilete İki Film( 15.00)* Karanhk Sular(21.30)* Beyoğlu Beyoğlu: Kız Kulesi Aşıklan( 12.00) Bir Sonbahar Hikayesi( 15.00) Buluşma( 18.30) Melekçik Mutluluk Getir(2l.3O)* Kadıköv Reks: Evlilik Yaşamı( 12.00) Amigomio( 15.00)* AnnieHall(18.30)* Ludvvig(2l.3O)* •kAltı uzılı olarak gösterime sunulacaktır. ANKARA KİTAP PUARI'NDA BUCÜN Üst salon 11.30-13.30: "Çocuk ve kitap" üzerine sövleşiler 11.30-12.15: 1-"Çocuk kitaplanndaki resımlenn çocuğun yaratıcıhğına etkısi" Ayşe Çakır İlhan (Ankara Ün. Eğitim Bilimleri Arşiv Görevlisı) 2- "Çocuk kitaplannda bulunması gereken yapısal özellikler" Dr. Sedat Sever (Ankara Ün. Eğitim Bilimleri Fakültesi) 12.30- 13.30:1- "Çocuk kütüphaneleri" Neslihan Avcı (Gazi Ün. Arşiv Görevlisi) 2- "Çocuk kitaplannm korünması ve değerlendirilmesi" Ayşe Turla (Gazi Ün. Arşiv Görevlisi) Düzenleyen: YA-PA Yayınlan 15.00-17*00: Panel: "Tür'kçeyi Seviyorum" Yöneten: Prof. Dr. Korkmaz Alemdar Sevgi Özel, Mustafa Ekmekçi, Ejder Akjşık Düzenleyen: Dil Derneği Alt salon 17.00-19.30 Panel: "(Bize göredemokrasi...)Olabilirmi?" Yöneten: Ercan Karakaş (SHP Milletvekih TBMM Grup Başkanvekili) Prof.Dr.Mümtaz Soysal (SHP Milktvekili, Hürriyet Gazetesi yazan). Bülent Akarcalı (ANAP Mületvekili). Mehmet Dülger (DYP GİK üyesi). Hasan Cemal (Sabah Gazetesi yazan) Düzenleyen: Sosyal Demokrat Dergisi Edebiyatçılar Derneği tmza Günleri Zeki Büyüktanır, Osman holulu, Ragıp Gelencik, Mahmut Makal, Abdülkadir Paksoy. Muzaffer Buyrukçu, İsmail Gençtürk, Şinasi Özdenoğlu Türkiye Yazarlar Sendikası İmza Günleri Feyza Hepçilingirler, VedatGünyol, Yılmaz Elmas
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle