Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 14 NİSAN1994 PERŞEMBE
KULTUR
ÖzgürÜik savaşuta ağıt: 'Ay, Carmela!'Ankara Sanat Tiyatrosu 30. yılına yaraşır bir seçimle, Sinisterra'nın İspanya İç Savaşı'nda geçen oyununun Türkiye promiyerini yapıyor
AYŞEGLL YÜKSEL
Teatro Goya'nın sahnesi... Tozlu,
yan karanhk. bomboş... Yerde bır
gramofon; üstüne takılı kalmış bır
plaJc: Ay, Carmela! I938'de İspanya'-
nın Belçite kasabasında yaşanmış
yaşanmamış bir öyküye doğru y ola çı-
kanyor bizı yazar Jose Sanchis Sinis-
terra. İspanya tç Savaşı'nın tam orta-
smdayız. Franco yanlısı Falânjistler
büyük ozan Federico Garcia Lorca'yı
kurşuna dizeli neredeyse ikı yıl olmuş.
Bu yan karanhk, boş sahnede "ger-
çek"le "gerçek ötesi" arasında gidip
gelerek "varyete" sanatçılan olan Pa-
uJino ıle Cannela'mn dünyasında ve
onlann İspanyası'nda tam üç saat ge-
çireceğız. Belleklerden zor çıkacak bir
deneyim...
Tüm insanlar için ya zılmış
Sinisterra 1940 doğumlu bır İspan-
yol tiyatro adamı. jspanya İç Savaşı'nı
yaşamış.. İspanya İç Savaşı'nı yaşamış
olamayacak kadar genç. Generaî
Franco'nun uzun yıllar süren faşist
diktatörlük düzenine birina elden ta-
nık olacak kadar yaşlı. Ne şansh ki
lspanya'nın Franco'suz giinleri olabi-
leceğinı de görmüş; İç Savaş'a "ağıt"
yazabilme özgürlüğünü yaşamış. Bu
ağıt. Carmela'nın gözlerinde şimşekler
çakarak bedenıne sardığı İspanya
bayrağıyla Halk Cephesi'nin Ispan-
ya'run özgürlüğü adına döktüğü kan-
la, tspanya için dünyanın dört bir
yanından gelıp de özgürlük savaşına
katıian Uluslararası Gönüllü Tugay-
lan'nın yiğit savaşçılanyla bütünleşıp
tüm dünyaya sesleniyor. Bu ağıt, han-
gi ırkı, dini. ulusu ilgilendiriyor olursa
olsun, "insan onuru" adına savaşmaya
ve ölmeye hazır tüm insanlar için ya-
zılmış. Onlann analan, çocuklan. to-
runlan için...
Carlos Saura flimini yaptı
Jose Sanchis Sinısterra. tiyatronun
mutfağında yetişmiş bir sanat insanı.
Valencialı. 1977'deValencıaÜniversi-
te Tiyatrosu'nu kurmuş. Oyunlar sah-
nelemiş. Bu oyunlardan biri de "Gd-
ganuş Destanı." Sinisterra'nın yapııla-
n genellikle insanlığın tümünü kucak-
Yerde bir gramafon; üstüne takılı kalmış btr plak: Ay. Cannela! Jose Sanc-
his Sinisterra'nıno\ununuRutkay Azizvönetti,PauünoyuAltanErkeklive
Carmela'> ı Aslı Ongören oynuyorlar.
layan konulan ve geniş bir kültür
alanını kapsıyor. Otuzu aşkın oyunu
var "Midas". "Hamlet Gibi Biri",
"Mob> Dkk", James Joyce'un Ulys-
ses romanının son bölümü üstüne ku-
rulu "VloUy Bloom'un Gecesi..."
I986'da yazdığı "Ay, Cannela!" en
ünlü yapıtı. I987"de Madrid'de kırk
kişilîk bir kadroyla sahnelenen bu iki
kişilik oyun, Carlos Saura tarafın-
dan tilmj yapılmış ve yapıta İspanya'-
nın en büyük fılm ödülü verilmiş. "Ay,
Cannela!" Berliner Ensemble'in de
oyun dağanna almmış. Ancak. yapım
projesi Berlin Duvan'nın yıkılması so-
nucunda gerçekleşememiş. Oyunun
Türkiye promiyerini Rutkay Aziz'in
çabalanyla Ankara Sanat Tiyatrosu
gerçekleştiriyor.
u
Ay, Cannela!" aynı zamanda tipik
bir tiyatrocu oyunu. Sanat yasamlan-
nı birbirine bağlamış bir sahne ikilisi-
nin, Paulino ve Carmela'nın çatışmalı
birlikteliği, duygusal yakmlıklanna
• Düzeltilebileceğine -özellikle de İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali'ne
katılmazdan önce- inandığım aksaklıklara karşın, "Ay. Carmela!" bu dönem
Ankara'da izlediğimiz en vurucu yeni oyun. Salt duygu ve düşüncelerinizle değil, aynı
zamanda vicdanınızın sesini duyarak izleyeceğiniz bir sahne oyunu. A.S.T/ın 30. yılma
yaraşır bir seçim.
karşın kişisel farklılıklan, yaradılışla-
nndakı uyuşmaz yanlar oyunun iç de-
vinimini oluştunıyor. Ama ateşleyici
etken Franco'ya faşist desteğini veren
Mussolini'nin güçlennin işgali altında-
ki Belçite'de. bir Italyan teğmenin de-
netimi altında düzenlenen gösteri. Pa-
ulino ve Carmela'nın sunmaya zor-
landıklan bu gösterinin en korkunç
yanı. bir gün sonra kurşuna dizilecek
çocuklara ve yabancı tutsaklara da iz-
lettirilecek olması. Faşistlere özgü
sapık bir "moral gecesi" anlayışmı içe-
ren bu gösteri karşısında Paulino ve
Cannela arasında oluşan tavır farkı,
sahnedeki olaya da yansıyacak ve
oyunu doruk noktasına ulaştıracak.
Yaşayabılme adına "onur"dan ödün
vermek ve yalnızlaşmak ile onurlu bir
ölüm, öiümde çoğalmak arasında ya-
pılan "seçim"... Sinisterra, savaşa.
vahşete yenik düşmüş dünyamıza ilet-
tiği uyanyı. boyun eğmişliğin acınası
gülünçlüğüyle. dikbaşlılığın saf. ama
soylu çocuksuluğu arasında bıçak sır-
tında oluşturuyor. İspanya'nın öflcesi
bu kez arenada boğa güreşçisinin kıs-
tırdığı boğanın soluğunda değil sahne-
de kıstınlmış Carmela'nın incecik be-
denini saran fırfırlı entarisinde. şa-
hnda, gülünde, Carmela'nın saçlann-
da, ellerinde. kızgın birer kor gibi par-
layan gözlennde yansıyor.
"Ay, Cannela!" zaman çizgisi içinde
gelişmeyen geriye dönüşlerle sunulan
"geçmiş'"le. sahnedeki "şimdi"ile"şim-
dP'deki "fanteri" arasında gidip gelen
bir oyun. Oyuncudan büyük emek is-
tiyor. Başansı. sahnede son derece du-
yarlı bir ortamın kurulmasına bağlı.
Oyunculann yeterli bir düzeyde ol-
ması yanında iyi dans edıp şarkı söy-
lemeleri de gerekiyor. Kısacası zor bir
sahne projesi.
Yönetmen Rutkay Aziz, A.S.T.'m
parasal koşullannı göz önüne alarak
yapılabilecekler arasında en yalın ola-
nını seçmiş ve oyunculuğu ön düzeye
geçirmiş. A.S.T. salonunun uzamsal
\e teknik koşullan eherseydı. görsel
\e işitsel açıdan son derece çarpıcı ola-
bıleeek çevre \e ışık tasanmlan ger-
çekleştirebilirdi. Aziz, çıplak. yan ka-
ranlık bıraktığı sahnenın devınimıni
oyuncularla oluşturmuş.
Aziz, oyuncu seçiminde başanlı.
Carmela'yı A.S.T.'a konuk gelen genç
bır İstanbullu sanatçı. Aslı öngören
oynuyor. Öngören. her şeyden önce
İspanyol kadını tıpıne tıpatıp uyan fi-
zıksel nitelıklenyle. İspanya ortamını
canlandırmada çarpıcı bir gösterge
oluşturuyor.
Rahatça devindırebildiği temiz bır
sahne bedenıne sahıp. Bu oyuna çok
denk düşen en önemlı fiziksel özelhğı
ıse gözlennı, bakışlannı çok etkili bı-
çımde kullanabilmesı. Öngören hıçbır
klışeleşmışlik ızi taşımayan temiz ve
doğal oyunculuğuyla. Carmela'nın saf
du>arlığını, güldürüye de ışık yakan
dıkbaşlılığını ınandıncı bır biçımde
sergiliyor. Yıllanmış bir tiyatroculuk
deneyimi olmamasına karşın sahnede
son derece rahat. Oyunu abartmalara
yüz \ermeyen, dingın bır yorumla sür-
dürüp noktalıyor.
Erkekli'nin büyük emeği
Paulino'da A.S.T.'ın vefalı sanatçısı
Altan Erkekli'yi izliyoruz, Yirmi yıla
yaklaşan sahne yaşamı boyunca pek
çok başrol oynayan Erkekli, Paulino'-
da vannı yoğunu ortaya koyuyor. Bir
role böylesine emek verildiğini çok az
gördüğümü söylemeliyim. Erkekli.
oyunun çeşıtli anlam katmanlan için-
de kaba güç karşısında boyun eğmiş
bıreyı, se\en erkeği. kavgaa sevgiliyi.
sınırlanmn bilincinde oian esnaflaşmış
sanatçıyı. palavracıyı, küçülen insanı,
Paulino'nun gerçek ve gerçek ötesiyle
yüzleşirken değişen tavırlannı, güldü-
rü oyunculuğuyîa dram oyunculuğu
arasında dengeleyerek, seyircinin nab-
zını süreklı olarak denetim altında tut-
tuğu bir yorumla dile getiriyor.
Ancak dans ve şarkı becerileri bağ-
lamında her ıki sanatçı da zorlanıyor.
Öncelikle sesleri şarkı söylemek için
yeterli değil. Gülüm Pekcan'ın başanlı
dans düzeni ıçınde. İspanya atmosferi-
ni yaratmada da çok başanlı olamı-
yorlar. Belki çalışma eksıkliğinden,
belkı de sahnede hiçbir dış destek al-
maksızın sürdürdükleri yoğun oyun-
culuğun getırdiğı vorgunluktan...
Rutkay Aziz, oyuna 'aşık'
Rutkay Azız'ın "aşık olduğunu"
söyledıği -gerçekten de aşık olunabile-
ceİc- oyiinun hiçbir satınna kıyama-
masının sonucu bu. Oyun tam üç saat
sürüyor; bu nedenle de tempo ister is-
temez düşüyor. Kanımca en az yanm
saatlık bır bölümünün kısaltılarak,
oyunculann enerjisinın şarkılı ve
danslı böiümler üstünde yoğunlaştı-
rması sağlanmalı.
Bir başka vadırgadığım nokta da
Erkekli'nin oyunun yer aldığı koşulla-
ra aykın düşen "pahalı" görünümlü
paltosu \ e bir İspanyol sahne sanatçısı
olarak yumurta topuklu gösteri ayak-
kabılan gıymeyışi. Oysa makyajla ts-
pan_\ol erkeğıne benzetilmesi oldukça
başanlı.
Tomur Atagök'ünfc
Bir Sanatçının Güncesi' başlıklı sergisi yaşanmışlığın,tükenmişliğin geriye bakışı
Gürderin getirdikleri ve götürdükleri
CANAN BEYKAL
Sanat ortamı Tomur Atagök'u
ressam, müzeci, öğretim üyesı
(serginin açılış günü profesörlü-
ğün de onaylandı) ve şergı
yapıması olarak tanıyor. Özel-
likle "Çağiar Boyu Anadolu'da
Kadm"adlı bırsergi bütününün.
Cumhuriyet'ten günümüze ka-
dar kadın sanatçılar bölümünün
yapıması. düzenleyicisisin. Bildi-
ğim ve gördüğüm kadanyla
"kadm", seni sadece kimliğindeki
ansel aynm olarak değil, bundan
da öte, sanattaki kadın olarak da
ilgilendiriyor. Bu tavir, çalışma-
lannın fonnel yapısına da dam-
gasını vuruyor. Bu konuda neler
söylemek ıstersın?
Tomur Atagök: 60'lann kadın
sorunu, kadın sanatçıyı da gün-
deme getirdi Batı dünyasında. O
etkileri ben önce Amerika'da,
sonra da Türkiye'de yaşadım.
Yaşayan insan bunun doğal so-
nuçlanru da yaşar, üzülür. se\ı-
nir, kısaca tepkı göstenr. ama sa-
natçı bugün toplumu neredeyse
bir toplumbilimci gibi incelemek-
tedir. Ve buna bağlantılı olarak
da insan ilişkilerini yargılamak-
tadır. Bu da feminizm ya da
kadın-erkek ilişkilerinin günde-
me gelmesi demektir.
Toplumdan kaçmak
C.B.: Demek istediğim, bu iliş-
kileri resimlerine konu olarak
taşıyorsun. Özellikle 80'ierden
itıbaren ilk resimlerindekine
oranla daha sorgulayıcı bır
"kadın" ya da daha "tsrarcı bir
kadın" görülüyor yaptıklannda.
T.A.: Madonna'dan ya da baa
kadın tiplemelennde, yani
1981-89 arasında yoğunlaştığım
çalışmalanmda gerçek bır top-
lumsal sorgulama vardır. belirtti-
ğin gibi. 1990'larda insanı simge-
leyen vertebral ile birlikte çok
sayıda parçalanmış kemikJer res-
min içinde soyut, plastik eleman-
lar olarak, fıgürün parçalanmış
forrnlan arasında toplumsal de-
ğişimlere duyduğum ilgılerle bir-
likte yer aldılar. Son yılımı top-
lumdan kaçmak isteğiyle geçiraim...
C.B.: Kendi ıçine döndün ve sonuçta
da yine kadın sorununa kendi kimliğin-
de, kendi yaşadıklannda, kısaca kendi
güncende eğildin. "Bir kadının günce-
Atagök, güncelerinn toplumdan kaçış isteğiyle birlikte kimlikJerini kazandıklannı beiirtiyor Galeri B'dcki sergisi için.
öyle?) yan yana bir dizi kolaj sürüp gidi-
yor. Nereden başlayıp nereyi işaretliyor-
lar, işaretliyorlar mı, nerede bitiyor?
Kolajlarla geriye bakış
T.A.: "Bir Sanatçının Güncesi!" Diye-
bilirim ki bu günceler toplumdan kaçış
isteğimle birlikte kimliklerini kazandı-
T.A.: Göz hizasından sadece sana
göre değil. herkese göre oldukça yukan-
da asılmış bu kolajlanm, bu halleriyle
lar. Bir görsel sanatçı güncesi, elbette bir geriye bakışı simgeliyorlar. Bu bir ok.
öykücünün, bir yazann güncesinden Sanatçının güncesi, süren, akıp gıden
farklı olacaktı, malzeme ve dil açısından günlerin getirip götürdükleriyle ilgili.
farklı. Bir yaşam hikayesi olmasına
karşın ne olup olmadıklan tartışılabilır.
Sarunm önce ne oirnadıklannı düşün-
mek gerekir. Böylelikle ne olduklan
tanımlanabilir.
C.B.: Bu serginde galerinin alt salo-
nunda metal üzerine boya reşimlerin bu-
lunuyor. İşin gereğine göre bir asılış için-
de. Galerinin üst salonunda ise bir kuşak
gibi duvarlar boyunca, biraz göz hizası-
ndan yukanda (yoksa bana göre mı
Sonu ancak benim bunlan yapmayı
bıraktığım bir tarihte bitecek. ama şim-
dilik sonsuza doğru, içinden çıkılama-
yan bir mekanda, bilinrneyen bir nokta-
da, tarihte sona ermek üzere tasarlandı-
lar. Bu nedenle, onlan uygun bir mekan-
da sergilemek istedim ve ince, uzun bir
çizgiyle yaşanmışlığın, bitmişliğin, tü-
kenmişliğin bir sonucu olarak geriye
bakış gibi düşündüm.
C.B.: Bunlann baalannı yoksa ben-
zerlerini mi, bildik biçimde sergilediğini
anımsıyorum. Bu kez bir bütün olarak
seni işaretliyorlar. senin yaşamına ait.
gittiğin yerleri (kalmış metro ve müze bi-
letleriyle, posta pullanyla) sana gönderi-
lenlerle (zarflar, adresler) yediklerinle,
sakladıklannla ve düştüğün notlamalar-
la. karalamalar, bazen renkli formlar.
şeritler. küçük çizgisel işaretlerle hep sa-
na göndermede bulunuyorlar. Senin ya-
şamını notlayan bu işaretleri diğer bütün
resimlerinde gördüm.
Hep vardılar aslında. Röntgen filmle-
• 'İnce, uzun
bir çizgiyle
yaşanmışlığın,
bitmişliğin,
tükenmişliğin
bir sonucu
olarak geriye
bakış...'
rin, kolaj parçalann gıbı. Ama
bu tür bir düzenleniş daha ön-
ceki sergilerinde görülmedı,
yanılıyor muyum? Daha öncekı
sergilerinı düşünüvorum da...
Lesling'in güncesi
T.A.: Aslında günce fıkn be-
ni 1990'dan çok daha öncelen
ilgilendirmişti. I973'te başlayıp
da tamamlayamadığım bır
ışim. du\ar kağıdı üzennde ga-
lennın duvarlannı kuşatan bir
çalışma olacaktı.
O sıralarda okuduğum bir
kadın yazann güncesiyle ilişki-
liydı. Rulo halinde tasarladığım
bu çalışmada Doris Lesling'ın
"Golden Diar>"sı benı çoketki-
lemişti. Buradan hareketle
kadın, doğum, yaşam. genç
kızlık. evlilik, annelık. aşk. sev-
gı, ılgisizük. başansızlık. kısaca
"Bir kadınm güncesi" bır ya-
şam seyahatinin güncesini oluş-
turmaya girmıştim. ama ta-
mamlanmadı. Ama şimdı "Bir
Sanatçının Güncesi" adını ver-
dığım bu çahşmayı gerçekleştir-
dım.
Düzenlenişine gelince. bun-
lan daha önce sergilerken farklı
yöntemler kuilandım ve sam-
nm her seferinde ıstemedığim
bır estetik anlayış içine girdim.
Belkı izleyici için daha kolay al-
gılanabilir. daha kolay kabul
edılir bir yöntemie asılıyorlardı,
ama bu tür bir süreklılik ışın
özüne bütünlük kazandırıyor
şimdi.
Duygusal bir izdüşümü
C.B.: Takvım gibi... Zaman-
^dl bir dizin olarak.
T.A.: Evet. Bu işlerde daha
once yaptığım, örneğin Deri-
mod'da sergilediğim 60"lann
soyut işlerinden farklı bir sergi-
leme görüyonız. Burada, me-
kanı da farklı biçimde ele aJ-
mak. mekana yerleştirmek dü-
şüncesi ağır bastı.
C.B.: Bu çalışmalarında bo-
ya. çizgi, renk katılmış olsa da
sonuçta bir kolaj bütün bunlar.
Sen kolaja her zaman sıcak
bakmışsındır sanınm, yanılıyor mu-
yum?
T.A.: Işlerimde, 1960'tan beri kolaj
hep var. ama I992'den bu yana sürekli
küçük boyutlu kolajlar seyahatlerden
kalan günlük kullanım maddelerinin
boya içine yerleştirilmeleriyle gündeme
geliyordu. Bu çalışma o günlerin bir izi
olarak ileriye kalıyor. Boya da o günle-
nn duygusal bir izdüşümü olarak gercek
nesnelerin yanında yer alıyor. Zaman
zaman yazıyı çağnştıran otodidakt çi-
zıklerim, karalamalanm, bir tür okuna-
mayan güncelerim bilinçli olarak bir
aradalar. Gerçi bir sanatçının yaptığı işi,
onun belleğini belgelemesi olarak dü-
şünülse de bilinçli olarak okunamayan
günceler olarak plastik bir anlatım için-
de sunuluyorlar. Mesaj yok. hikaye yok.
İletişim kolaj malzemesi ile mümkün.
Tanıdık. tanımadık ile birlikte... Gerisi
izleyicınin algılamasına kalmış.
FESTİVALDE BUCÜN
Bevoğlu Emek: Çıplak (Mıke Leieh)(12.00. 18.30)-*-
Vc Orkestra Durmadan Çaldı*( 15.00, 21.30) *• 4 ''
Beyoğlu Atlas: Aşk Yalanlan*( 12.00,18.30)
Amigomıo<iS.OO. 21.30)*
Beyoğlu Alkazar: Komşu Kadın( 12.00, 18.30)*
Dostlar( 15.00)*
Yaşarrun Soluğu (21.30)
Beyoğlu Avrupa: Salıncak( 12.00, 18.30)
Glen Gloud üzerine 32 Film( 15.00)*
İhanet(21.30)*
Beyoğlu Beyoğlu: Ay Vaktı (12.00) • ' -
Te'rsıneDünya (15.00)
Yalancı< 18.30)
Yolcu(21.30)
Kadıköv Reks: Erkeklerle Kadınlann Gerçek Öyküsü (12.00)*
Sanşın( 15.00)
Deans( 18.30)*
Kadınlan Seven Adam(21.3O)*
FESTİVALDE YARIN
Beyoğlu Emek: Gönül Dostlan( 12.00. 18.30)*
Düeün Yemeğıl 15.00. 21.30)*
Beyoğlu Atlas: Aşk( 12.00. 18.30)*
İlk Aşk( 15.00. 21.30)
Beyoğlu Alkazar: François Truffaut: Çalıntı Portrelerf 12.00,
18.30)-*-
İhanet( 15.00)*
Bir Bilete İki Film(21.30)*
Beyoğlu Avrupa: Sara( 12.00. 18.30)
Bir Bilete İki Film( 15.00)*
Karanhk Sular(21.30)*
Beyoğlu Beyoğlu: Kız Kulesi Aşıklan( 12.00)
Bir Sonbahar Hikayesi( 15.00)
Buluşma( 18.30)
Melekçik Mutluluk Getir(2l.3O)*
Kadıköv Reks: Evlilik Yaşamı( 12.00)
Amigomio( 15.00)*
AnnieHall(18.30)*
Ludvvig(2l.3O)*
•kAltı uzılı olarak gösterime sunulacaktır.
ANKARA KİTAP PUARI'NDA BUCÜN
Üst salon
11.30-13.30: "Çocuk ve kitap" üzerine sövleşiler
11.30-12.15:
1-"Çocuk kitaplanndaki resımlenn çocuğun
yaratıcıhğına etkısi" Ayşe Çakır İlhan (Ankara Ün. Eğitim
Bilimleri Arşiv Görevlisı)
2- "Çocuk kitaplannda bulunması gereken yapısal özellikler"
Dr. Sedat Sever (Ankara Ün. Eğitim Bilimleri Fakültesi) 12.30-
13.30:1- "Çocuk kütüphaneleri" Neslihan Avcı (Gazi Ün.
Arşiv Görevlisi)
2- "Çocuk kitaplannm korünması ve değerlendirilmesi" Ayşe
Turla (Gazi Ün. Arşiv Görevlisi)
Düzenleyen: YA-PA Yayınlan
15.00-17*00: Panel: "Tür'kçeyi Seviyorum"
Yöneten: Prof. Dr. Korkmaz Alemdar
Sevgi Özel, Mustafa Ekmekçi, Ejder Akjşık
Düzenleyen: Dil Derneği
Alt salon
17.00-19.30 Panel: "(Bize göredemokrasi...)Olabilirmi?"
Yöneten: Ercan Karakaş (SHP Milletvekih TBMM Grup
Başkanvekili)
Prof.Dr.Mümtaz Soysal (SHP Milktvekili, Hürriyet Gazetesi
yazan). Bülent Akarcalı (ANAP Mületvekili). Mehmet Dülger
(DYP GİK üyesi). Hasan Cemal (Sabah Gazetesi yazan)
Düzenleyen: Sosyal Demokrat Dergisi
Edebiyatçılar Derneği tmza Günleri
Zeki Büyüktanır, Osman holulu, Ragıp Gelencik, Mahmut
Makal, Abdülkadir Paksoy. Muzaffer Buyrukçu, İsmail
Gençtürk, Şinasi Özdenoğlu
Türkiye Yazarlar Sendikası İmza Günleri
Feyza Hepçilingirler, VedatGünyol, Yılmaz Elmas