23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET/2 13 NİSAN1994 ÇARŞAMBA Tıp adamlan 750 gramın altmda doğan bebeklerin tekrar yaşama döndürülmesini, katliam olarak nitelendiriyor PnematürebebeMerdoktorlanzorluyorHaber Merkezi- Madeline, 27 haf- tasını doldurduğu gün geldi dünya- ya. 280 gram ağırhğında \e 25 cm boyundaki bu bebeğin. normal bir bebek ölçü ve ağırlığına ka\iişması tam iki yılını almış. Şu anda 6 kilo gelen Madeline'in. en çağdaş yön- temler aracılığı ile hayata döndürül- düğünü söyleyen doktorlann bir kaygısı var. Tekrar hayata döndürülen bebe- ğin nörolojik fonksiyonlannın nor- mal düzeyde seyrettiğini gözlemle- dıkleri halde, normal sürecin dışın- daki bir döllenmenin beraberinde getireceği olumsuz etkilerin hiçbir zaman >ok edilemeyeceği görüşün- de birleşiyor uzmanlar. Gündemdeki yöntemler "tekno- lojik başanlar" olarak mı, yoksa "ka- bul rdilmesi güç, yıkıcı gelişmeler" olarak mı değerlendinlmelidir? Son • iönemlerde. özellikle prematüre doğumlann yılda bin 200 gibi ra- , kymlarda dolaştığı Fransa'da. dok- | torların üzerinde önemle durduğu bir konu; Prematüre çocuklar! Pa- ris'te yapılan Pediyatri Kongresi'- 2.5 haftalık bir bebeğin hayatını kaybetme olasılığı yüzde 90 iken, bu oran, 27 haftalık oir çocukta yüzde 50'ye kadar düşebiliyor. 1 buçuk kilonun altmda doğan 30 haftalık bebeğin ölüm oranı ise yüzde 10'lardaseyrediyor. nde de değinilen bu konu ile ilgili olarak. tartışmaya açık birkaç nok- ta göze çarpıyor. Ölüme terk ede- rck. sonraki hayatını sağlıkh bir şe- kilde geçirebileceği olasılığını silmek kadar. hayata döndürüimesinin ardından sakat kalabilmesi riskini göze almak. uzmanlar adına taşı- nması güç sorumluluklar ifade edi- yor. Fransız doktorlann görüşüne göre, prematüre bebekleri hayata döndürmek, tabiatın kanunlanna aykın. Fransızlann yaru sıra dünya çapında doktorlann hemfikir ol- duklan nokta, 750 gramın altmda doğan bebeklerin tekrar yaşama döndürüimesinin. katliam niteliği taşıması. 25 haftalık bir bebeğin ha- yatını kaybetme olasılığı yüzde 90 iken. bu oran, 27 haftalık bir çocuk- ta yüzde 50'ye kadar düşebiliyor. 1 buçuk kilonun altında doğan 30 haftalık bebeğin ölüm oranı ise yüz- de 10'lardaseyrediyor. Ortaya çıkan tabloda açık olarak görülen bir gerçek var; ölümü engel- lenen prematüre sayısı artarken, ile- riki yaşamında sakat kalması olası- lığma ilişkin oran sabit kalmakta. Bu bebekler ne kendi vücut ısılannı dengeleyebilmekte ne de doğal yol- lardan beslenebilmekteler. Karşılaş- tıklan zorluklar bununla da kalmı- yor. Beyinde oluşabilecek hasarlara. enfeksiyonlara, akciğer ve solunum \ollan ile ilgili aksaklıklara karşı çok zayıf bir direnme gücü vaat edi- >orlar. "Prematüre bebeğin vücut fonksiyonlarını normale döndürmeye yönelik geliştirilen yeni teknolojik sistemler. önemli bir ilerlemenin gös- tergesidir" diyen Profesör Michel Dehan, bu yöntemler sayesinde. ölüm oranlannın azaltıldığını ve vü- cutta ortaya çıkabilecek dengesiz- liklerin de büyük ölçüde önüne ge- çildiğini ileri sürdü. Uzmanlann geldikleri noktada, bebeklerde meydana gelebilecek sa- kathk olasılığını en aza indirgedikle- ri dikkati çekiyor. Özellikle Avrupa- lı doktorlann çabası, hayatta kalma şansı ne kadar düşük olursa olsun, ileriye dönük çok yüksek bir tehlike belirtisi olmadığı sürece mümkün olan her imkânı zorlamak yönünde. Bu aşamaya gelinmesinde çok önemli bir rol oynayan ailelerin her birinin görüşünün dikkate alınarak hareket edildiğini belirten profesör Dehan, "Ailelerin verdikleri ilk tep- kilere, olayın yarattığı heyecan ve hu- sursu/luğun etkisini dikkate alarak, bağlı kalnm onız. Onlara. tamamı ile kendi iradeleri doğnılrusunda karar verecek düzeye geldiklerini hissettik- leri ana kadar zaman tanıjonız" şek- linde bir açıklama > aptı. Ailesine kavuşan prematüre be- beklen, düzenli bir mediko-sosyal bakım haricinde, öğrenmede zor- lanma. davranış bozukluklan gibi kesinliğj olmayan olası zorluklar bekliyor. Buna rağmen, yıllann biri- kimi sonucunda geliştirilmiş bu ka- dar teknik imkân varken, onlan ölü- me terketme karannı kısa süreçler içerisinde vermek, haksızlık olmaz mı?.. İSVEÇ Yetişkinlerin yüzde35'i alerjik STOCKHOLM (Cumhurnet) - Halk Sağlığı Enstıtüsü'nün isteği uzenne Stockholm'ün en büyük hastanelerinden Huddınge'de yapılan yurt çapında araştırma, 3 mılyon Isveçlinin çeşitli al erji veaşın duyarlılık sorununa sahip olduğunu ortaya çıkardı. Saman nezlesi ve çiçek tozuna karşı alerji duyma gibi çeşitli rahatsızlıklar 7-14 yaşındaki çocuklann 1975'te % 6'sında görülürken bu oran 1990'da % 12'yeçıktı. Aynıyaşgrubu ve zaman dilimi ıçindeki astımlı çocuklann oranı da % 2"yken % 6'yı buldu. Bu arada, yetişkinlerin % 35'inin de çeşitli allerjik [ahatsızlıklara sahip olduklan saptandı. Ne var ki bunda sigara içmenin payının ne kadar olduğu henüz kesinleşmedi. Huddınge Hastanesi'nde başhekım Hans Formgren, çocuklardaki astım olayının artmasının son derece kaygı verici olduğunu beürterek şu açıklamayı yaptı: Kanser gibi bilmece "Allerji, kanser gibi büyük bir bilmece. Çocuklann astıma yakalanması. onların bütün geleceklerini, yetişme süreçlerini, okul > aşamlarını etkilîyor. İyileştirme olanaklan oldukça fazla, ama ciddi önlemler alınmazsa doğru düriist bir normal yaşam kurma şanslan kalmaz. Alerji ile pasif sigara içme arasında önemli bir ilişki olduğunu bili> onız. Örneğin, hanıileyken \c meme •erirken sigara içmeyi sürdüren annelerin çocuklarında astım >e alerjik rahatsı/lıklar, diğerlerinden çok daha ya> gın olarak göriilüyor." Dr. Formgren. konutlardaki kötü havalandırmanın. rutubetin ve yetersiz temızliğin de bu konuda büyük payı olduğunu belirliyor. Aynı zamanda, kürklü ev hayvanlan ve kafes kuşlan bulunduran evlerde de astım ve alerji olaylanna daha sık rastlandığı daha önce saptanmıştı. Adıyaman Müzesi, 5 yıldır kapalı ADIYAMAN (AA) - Nemrut Dağı'ndaki Commagene Kralhğı dönemi heykelleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin turizm merkezi konumunda olan Adıyaman'da, Arkeoloji Müzesi 'onanm" gerekçesiyle 5 yıldır kapalı bulunuyor. Müze Müdürii Emin Yener. çatısı aktığı ve teşhir vitrinleri yetersiz olduğu içın 1989yıhnda onanma alınan ve kapatılan müzede. bahçenın genişletilerek düzenlendiğini, çatının onanldığını söyledi. Teşhir vitrinleri için ihale yapılacağını belirten Yener 'Teşhir vitrinleri oluşturulduktan sonra, müzeyi yıl sonunda ziyarete açabiliriz' dedi. Yener. müzede paleolitik dönemden günümüze kadar, arkeolojik, sikkeveetnografik 14bintarihi eser bulunduğunu sözlerine ekledi. Ya lastik patlarsa!.. Kahire sokaklannda bir Mtsırlı delikanh; çağı yakalamay a kararlı. Bu kararlılıkla bisikletine kurulmuş gidiyor ve Akdeniz ilkbahannın tadını çıkanyor. Ama ne de olsa göcebe toplum geleneklerini henüz atamamış üstünden. Atından vazgecemiyor bir fürlü. Onu da bisikletine "\ edeklemiş!" Hani sorsalar "Bisiklet şeytan arabasıdır. Lastiğinin ne zaman patla> acağı belli olmaz. Bir patlarsa. > olun orta yerinde kala kalırım. İ\ isi mi ben atunı da yanımda götüre> im... Hiç olmazsa ahm, beni de bisikletimi de sırtına vurup taşır" diyecek gibi. At ise, bu "modernleşmeden" bir şey anlamamamış olsa bile mutlu. Hiç yoksa gezip dolaşıyor. Hem de sırtında binicisinin yükünü taşımadan. (Fotoğraf: EDİBE BUGRA) Kıyamet Günü, restorasyontarüşmasınıalevledi Haber Merkezi-Sanat tarihçıleri, yıllarca Mikelanj Buonarroti nın heykeltıraşlığının ressamlığından önce geldiğine inandılar. 1980 yılında Sistine Kilisesi'nin restoras- yon çahşmalannın başlamasıv la yeni bir Mikelanj çıktı ortaya: Sade- ce fıgürlerde değil. canlı renklerde de usta bir sanatçı. Ancak az sa>ıda eleştirmenden oluşan bir grup bu- nun doğru olmadığını iddia etti. 2O.yy sanat restoratörlerinin (onanmcı) gerçekte Mikelanj'ın eserlerini bozduklannı, yüzyıllann kiriyle birlikte ince gölge ve ışık oyunlannı da >ok ettiklerini söylü- yorlardı. Restoratörlerin bunun saçma bir iddıa olduğu karşıhğını vermeleriyle Mikelanj'ın sanatsal kimliği üzerine bir tartışma başla- mış oldu: Resimleri gerçekte restorasvon öncesinde olduğu gibi koyu renkli ve dokulu muydu. yoksa temizlen- dikten sonra ortaya çıktığı gibi açık. pastel renkli mıydi? Tartışma, Vatikan'ın yeni restore edilmiş "Kıyamet Günü" (Last Jud- gement) tablosunu sergilemeye baş- lamasıyla yeni boyutlara ulaştı. Res- samın beş yılda tamamladığı 16. y> '- dan kalma fresk ile Sistine Kilisesi'- nin 14 yıldan ben süren zahmetli restorasyonu tamamlanmış oldu. ikelanj'ın resimleri gerçekte restorasyon öncesinde olduğu gibi koyu renkli ve dokulu muydu, yoksa temizlendikten sonra ortaya çıktığı gibi açık, pastel renkli miydi? Eleştirmenler. yapılan değişiklikleri bulmak ıçin eseri incelediklerinden eserin sergilenmesi iki grup arasın- daki atlaşmalan yeniden alevlendi- receğe benziyor. Restoratörler. eleş- tirmenlerin özellikle İtalya'da ol- dukça etkili olduklannı kabul edi- yorlar. Sistine tavanının temizlen- mesi sırasında ortaya çıkan itiraz- lardan canlan yanan Vatikan resto- ratörleri "Kıyamet Günü'nü çalışma süresince genelde örtü altında tuttu- lar ve ne denli titiz yöntemlerle çalış- tıklannı özellikle vurguladılar. Restorasyonu eleştirenlerden biri olan Columbia Üniversitesi'nden Prof. James Beck. "temiz" Mike- lanj'ın gerçek Mikelanj olmadığı konusunda ısrar ediyor: "İnsanlar. temizin güzel olduğuna ve dolayısıyla çok temizin çok güzel olduğuna inan- mayabaşladılar." "Kıyamet Günü" adlı eserin resto- rasyonunu gören ve itiraz eden Beck. Mikelanj'ın fresklerinin bu halini görse büyük tepki gösterece- ğini söylüyor. Zıtlaşma çoğu zaman eserlerdeki ince detaylardan ortaya çıkıyor. Beck. "Sanat Restorasyo- nu" adlı kitabında Sistine Kilisesi'- nin tavanının restorasyonu sırası- nda en çarpıcı gölgelendirmelerden bazılanrun yok edildiğini yazıyor. Tartışma teknik açılarda da sürü- yor. Eleştirmenler ve hatta restora- törlerden bazılan kilise tavanındaki kiri temizlemek için kullanılan AB- 57 adlı amonyak ve sodyum bikar- bonattan oluşan özel çözücünün fazlasıyla yakıcı bir madde olduğu- na inanıyorlar. İtalyan sanat uz- manı Akssandro Conti ise resto- ratörleri ve sponsorlannı Pop Art'a alışık modern gözleri memnun et- meye çalışmak ve İtalyan müzeleri- ne ziyaretçi çekmek istemekle suçlu- yor. Kıyamet Günü adlı tabk) yeni restore edildi Isınmakiçin yılda4.2 milyardolar harayoruz BLRSA (AA) - Türkiye'de ısınma için aşın yakıt tüketimi bulunduğu, birim hacmi ısıtmak için harcanan enerjinin Fransa'dan yüzde 46, İsveç'ten yüzde 230 daha fazla olduğu bildirildi. İTÜ Kimya Metalurji Fakültesi öğretım üyesi Prof. Dr. Kutsal Tülbentçi tarafından yapılan bir araştırmada. tüketilen enerjinin yüzde 4 l'inin konutlarda, yüzde 33'ünün endüstride, yüzde 20'sinin ulaştırma, yüzde 5'inin tanm ve yüzde 1 'inin de diğer alanlarda kullanıldığı kaydedildi. Türkiye'de tüketilen yakıtın da yüzde 32'sinin ısınma amaçlı olduğu belirtilen araştırmada, yıllık nüfus artışının yüzde 2.5 olduğu. endüstrileşme ve iç göçlersonucukonut gereksinimınin arttığı ve ülkede yaklaşık iki milyonun üzerinde konut açığı bulunduğu vurgulandı. Gereken önem verilmiyor Yapılarda ısı yahtımına gereken önem verilmeyişinin, ısınma için sarf edilen yakıt miktannı arttırdığına dikkat çekilen araştırmada. yakıtlann pahalı oluşunun ekonomik gücü zayıf olan ailelerin. ucuz fakat çevreyi daha fazla kirleten linyitlere doğru > önelmesine neden olduğu vurgulandı. Çağımızda ülkelerin gelişmişlik ölçüsünün tükettikleri enerji kadar. enerjiyi verimli kullanmalan ile ölçüldüğü belirtilen araştırmada şöyle denildi: "Fransa, petrol krizinin çıktığı 1973 yılından itibaren uyguladığı tasarruf^e alternatif enerji kullanımı politikası ile petrole olan bağımlılığı yılda 120 milyon tondan 60 milyon tona düşürmüştür. Ülkemizde ise ısınma için aşın bir yakıt tüketimi vardır. Türkiye'de birim hacmi için harcanan enerji Fransa'dan yüzde 46, İsteç'ten \üzûe 230 daha fazladır. Bu aşın yakıt tüketimi ülkemizde ısı \ alıtımına gereken önemin verilmey işi ile standart dışı yapılaşmadan kaynaklanmaktadır." Araştırmanın sonuç bölümünde, Türki>e'de vılda ısıtma için 4.2 milyon dolar harcandığı, bunun 2.5 milyar dolarlık bölümünün kötü yapılaşma ve ısı yalıtımsızlık nedeni ile havayı ısıtmaya ve çevreyi kirletmeye harcandığı vurgulandı. Avanos'ta halk koşusu NEVŞEHİR (Cumhuriyet) - Nevşehir'in Avanos ilçesinde sağlıkh yaşam sloganı ile beîediye ve kaymakamlığm girişimleri ile 30 nisan tarihinde "El Sanatlan ve Turizm Halk Koşusu" yapılacağı bildirildi. Avanos Beîediye Başkanı Ruhi Top, sağlıkh yaşam için sporun son derece önemli olduğunu belirterek kaymakamlıkla > apılan ışbirliği ile 30 nisanda "El Sanatlan ve Turizm Halk Koşusu"nun gerçekleştirileceğini söyledi. Koşuya ilk ve orta dereceli okul öğrencilerinin yanı sıra bazı çanakçı ustalan, çanak atölyesi çahşanlan. işçi, memur ve bazı yabancı turistlerin de katılmalan bekleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle