27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 13 NİSAN1994ÇARŞAMBA KULTUR 13. ULUSLARARASIİSTANBUL FİLM FESTİVÂLİ 'Avrupa sinemasınınanıü'Kiiltür Servisi - 15 yaşında Fransa'yı İngıltere işgalinden kurtaran ve 17 yakılarak idam edilen Jeanne d'Arc o zamandan beri hem kökten dinci- lerin, hem laiklerin, hem aşın sağalann hem sos- yalistlerin, hem kadın düşmanlannın hem de feministlerin kullandığ bir sembol oldu. Fran- sa'run«şın sağa parti lideri Le Pen onu "milliyet- çiliğin sembolü, insanın ülkesi için canını vermeye razı olduğunun kanıtı" olarak tanımlarken. Fransız kadınlar Konseyi Başkanı Paulette Lau- bte "onu ilkFransız feminist, erkeklere karşı sava- şan ilk kadın" olarak tanımlıyor. Her kesımın sa- hip çıkıp. kendi inançlan doğrultusunda kul- landığı bu tarihi kişiliğin, gerçekliğinı yitirip mit- leşmesi kaçınılmazdı. Nitekim sinema endüstri- side bu miti besledi ve Jeanne d'Arc hakkında toplam 16 fılm çevrildi. İlki 1898 yılında başla- yan Jeanne d'Arc fılmleri furyası 1967"de Piero Heliczer'in yönettiği ve Andy Warhorun da rol alması yüzünden dikkat çeken fılmle sona erdı. Ancak geçtiğjmiz yıl bu konu bir kez daha tarih kitaplanndan çıkanlıp beyaz perdeye yansıtıldı. Güçlü ve zayıf yönleriyle bir insan 35 yıllık sinema karjyeri ye aralannda 1991 yılında Cannes'de Jüri Ozel Ödülü alan "La Bel- le Noiseuse", "Ceüne et Julie Vont en Bateau" \ e "L'amour Fou" gibi uluslararası başanlann bu- lunduğu on üç uzun metrajlı fılmi ardında bı- rakan altmış altı yaşındakı ünlü yönetmen Jae- ques Rivette. çağdaş ilişkı ve anlayışlar üzerinc söylemek istediği her şeyi söylediğine karar \ ere- reİc tarihi bir temayı ele almaya karar verdi. So- nuçta ortaya bugün festival kapsamında görme olasılığına kavuştuğumuz toplam beş buçuk saat süren "Bakire Jeanne Savaşlar" ve "Bakire Je- anne Zindanlar" isimli ikileme çıktı. "Neden Jeanne?" sorusuna Rivette çok kısa bir cevap veriyor: "Çünkü Sandrine". Jeanne d'- Arc rolünde olağanüstü bir yetenek sergileyen genç oyuncu Sandrine Boıuıaire ile bırlikte çalı- şmayı akbna koyan Rivette onun ilgisinin çeke- cek bir konu aramış ve sonunda Jeanne d"Arc'm yaşamında karar kılmış: "İnanılmaz Jeanne d'- Arc olayını günümüz insanı için geçerli kılabilecek tek kişinin Sandrine olduğunu anladım" Fransız sinema eleşurmenlerinin "Avrupa sinemasının anıtı" olarak niteledikleri fılm. "Orleans Bakire- si" Jeanne d'Arcın etrafında oluşturulan miti yı- kmaya ve onu bugüne kadar görüldüğü gibi in- sanüstü bir yaratık değil. güçlü ve zayıf yönleriy- le bir insan gjbi yansıtmaya çabşıyor. Umut, saflık ve inanç getiren Jeanne Herşeyden önce de Jeanne'ı gerçek yaşında, yani 17 yaşında göstererek bundan önce yapıl- mış Jeanne d'Arc fılmlerinden büyük ölçüde ayı- rmayı başanyor. Mitolojik boyutta algılanması kaçınılmaz tanhi başanlann arasında gözden kaçan, çok genç bir kızın kaçınılmaz zayıflıklan- Yönetmen Rivette'nin, 'İnanılmaz Jeanne d'Arc olav ını günümüz insanı için gecerli kılabilecek tek kişinin Sandrine olduğunu anladım' dediği Sandrine Bonnaire olağanüstü \etenek sergiliyor. na yer ayırarak tarihin "boşluklannı" doldur- maya yöneliyor fılm. Rivette "Yaralandığı za- man bir bebek gibi ağlamış. Çocukça bir saflıkla yanındakilere güvenip, yine çocukça bir şiddetle sataşmış. Hakkında verilen hiikmü duyduğunda korkmaktan öte dehşete kapılmıştı" diyor. Kısa- cası Rivette karşımıza Ingrid Bergman'ın 1940'- larda çizdiği Jeanne d'Arc'dan tümüyle farklı ama çok daha inandıncı bir karakter getiriyor. Bu yıl Berlin Film Festivali'nde gösterildiğinde büyük ilgiyle karşılanan iki filmin senaryosunu Christine Laurent ve Pascal Bonitzer ile birlikte kaleme alan Rivette. "Bu film, umutsuz, yoz- laşmış, Tanrısız bir döneme unıut. saflık ve inanç getiren bir Jeanne'ı anlatıyor" diyor. Kısacası. 1429 Mayısı'nda Orleans'î kurtaran. 1430 Ma- yısı'nda esir düşen ve 1431 Mayısfnda "cadı" ol- duğu gerekçeşiyle diri diri yakılan "Orleans Ba- kiresi"nin ilginç yaşamı, Rivette'nın gözünden daha da ilginçleşiyor. Ciddi olmayan fılm üstüne dddi olmayan deneme GÜLÖZSEVEN Bugün oturmuş resim çizerken -bir nü değıl, sadece gün batışı manzarası- Bevoğlu Alkazar Sine- ması'nda izlediğim Çıplak'ı düşün- düm. Ali Özgentürk'ün yönetmen- liğını >aptığı fılmde başrolleri Sum- ru Yavrucuk (Ayla). Hülya Karakaş (Seher). Erdal Rüçükkömürcü (Ya- digar) ve Adnan Tönel (Hüseyin) pavlaşıyor. Fılm. akademi öğrenci- lerine poz veren iki çıplak modelin, Seher ve Ayla'nın, işlerinden ötürü eş- leriyle aralannın açıl'ması ve işin il- ginç >anı. Hüseyin ve Yadıgar'ın da gizlice çıplak mo- dellik vapıyorolma- lannın traji-komik öyküsü. Bir ahlak farsı de- nilebilecek fılmde. cinsellik veçıplaklık üstündeki tabular olabildığince sem- bolik bir dille işlenı- >or. Görüntü vö- netmeni Bosnalı Yilko Filaç'ın bu konudakı başansı öv güye değer. Ancak fılmde so- vunuk olmakla çıp- İak model olmak arasındakı fark veterince aynmsa- namamış. Bunun sonucunda fılm. sa- natın geçerliliği ve gerekliliğinden çok. geleneksel Türk toplumunda çıplaklığı ve cin- sellıği sorguluyor. Genelde drama- tık oyunculuğun ağır bastığı çok uzak tutulan sahnelerde. Tönel'in epık ovunculuğu ve 'deli' annesi Çıplak'm zaman zaman bunaltan havasının hafıfletici unsurlardan. Müşfık Kenter'in seslendirdiği ya- zar-yönetmen sesi de. oyuncularla aramıza giren gizli bir gülümseme. Sanatın başkaldınsı Çıplak'm. çıplaklığı sorgulayan- savunan bir yanından çok. ahlak açısından katı yargılayıcı tavn fel- sefı bağlamda "neden" sorusuna uzun ve bildik bir 'çünkü' ile cevap vermesinden. Gönül isterdı ki, çok daha rahatlatıcı ve hoppa bir 'niçin olmasın' ile bitebılseydi fılm. Sanatın ve sanatçının sınırlan zorlayan başkaldınsı ne yazık ki çok kısık bir ses şeklinde bir iki sah- ne dışında pek görülmüvor. Öme- ğın Tönel'in piknık sahnesinde 'Karpuzunu ye oğlum' demesinde ciddiyetin yarattığı komik efekt, deli annenin müzikle dansındaki luk aşıldıktan çok sonra da, toplum içinde yılmadan ortaya kon- masıdır. Ezik ve duyarlı çocuğun sesi Bu açıdan, fılmde tutkulu aşkını yaşamının sonuna kadar koruya- rak 'deli" olan Hüseyin'in annesi, sanatçıya en yakın kişidir. Onun oğlu, sorgulayan zıpçıktı karakte- riyle Hüseyin, anneşine benzer nite- likte çalkanülı bir tip çizer. Ayla ile Cinsellik ve çıplaklık üstüne tabular olabildiğince sembolik bir dille işleniyor. vabancılaştıncı öğe. seyircıvi şaşı- rtan ve sanaı diyaleküğmi biraz daha öne çıkaran genç soluklu sah- neler. Filme renk katan öğelerden biri de. fılmde gönüllü rol almış akade- mi öğrencileri. Canlı ve umarsız tavırlan, vvalkmen'li çılgın dansçı kız ve diğerleri, günümüz Türk genç kuşağının yüzde kaçım temsil ediyor bilinmez, ama sanatın bir umursamazlık ve tüm tabulann sıfırlanmasını olduğunu gösterdık- lerini sanmam. Hemen belirtelim ki sanat. bir başıboşluk ve umursa- mazlık değil, genelde unutulması yeğlenen bir iç çatışmanın çocuk- Yadıgar ise fazla büyümüş, baskı- lann altında duygusal yönden faz- laca bastınlmış tiplemelerdir. Bir modellik sahnesinde, Hüseyin'in eşi baskıyı kutuya girerek ön plana çıkanrken. Yadigar'ınki baskıyı el- bisesınde. densine yapışık hisset- mektedir. Sonuç olarak, "üniformasız', 'cid- dı olmay an kötü bir fılm' yaptım dıyen Özgentürk, bence kendi üni- formalı. iyi ve ciddi beninin arkası- nda saklanmış, ezik ve duyarh ço- cuğun sesini duyuruyor ilk defa bu fılmde. Zamanla bu çocuğun büyü- mesi değil. yaralannın sanlıp daha neşeli ve özgür olması dileğiyle. Şükran Aziz'in 4 Ben,Sen,Onlar/DünveBugün'başlıklısergisi'kimlik'sorununuirdeliyor Ben, senve onlar....Onlar kim?AHUANTMEN Geçen yıl İstanbul'da İrlan- dah heykelüraş Michael Timp- son ile birlikte "Zaman, Göc, Kimlik" başlıkh bir sergi ger- çekleştiren kavramsal sanatçı Şükran Aziz, bu yıl açtığı sergi- sinde yine bu kavramlardan yola çıkarak "kimlik" sorunu- nu irdeliyor. Artık Refah Par- tisi'nin kültürel tercihleriyle yönlendirilecek belediyeye ait Taksim Sanat Galerisi'nde 15 nisana dek süren sergınin başlı- ğı, "Ben, Sen, Onlar/Dun ve Bu- gün". Çalışmalannı yedi yıldır Nevv York'ta sürdüren Şükran Aziz, "Zaman, Göç, Kimlik" sergısiyle "yıllar sürecek bir dü- şüncenin ilk cümlesini" yaz- mışu. İkinci cümle şöyle başlı- yor: "Zaman girdabında en hız- la dönen, dönüşen olgu insan kimliği. Göçteki >e evdeki sefa- ktin. eritme potalanndaki bütün özümseme ve asimilasvonun, ya- şam ve geçim üzerine en acıma- su sakurüann temel amacı, kim- liğin yok edilmesi. Kimlik kal- mayınca, bütün davalar yok ol- makta..." Ölü diller müzesi Bir önceki sergjsinde özellik- le "zaman", "göç" ve "bireysel kimlik" olgulan üzerinde yo- ğunlaşan Şükran Aziz. bu sergi- sinde "Ben, Sen, Onlar" başb- ğından da anlaşılacağı gibi. daha çok "topiumsal kimlik" üzerinde dururken topiumsal kimliği "dil" bağlamında ele alıyor. Şükran Aziz, sergisinde kimlik sorununu ben, sen ve onlar arasındakı ilişkiler üçge- ninde yansıtırken bu çok temele 'Kolektif kimlik, dil iletammlanır.Bir- kolektifliğinkendi dili varsa,tartı- şmasız, kendikimliğivardır. Böylelvk- le,tarih,yaşayanveölü dillerinbüyüki- lançosu, ü zerindeamansızkimliksa- Şükran Aziz'in 'Ben, Sen, Onlar/ Dün ve Bugün' başlıklı sergisi 15 nisana dek Taksim Sanat Galerisi'nde yer alacak. ğu pek çok yaş grubundan -pek çok kimlikten- sesler, kendi dil- lennde "ben, sen, onlar" diyor- lar. Bu farklı kimliklerin "sesle- ri" süreklilik içinde sergiyi ge- zen "kimliğin" kulaklannda yankılanıyor, uyuşturuyor ade- ta. Sergi salonunun tam ortası- nda, bu "seslerin" yazı karşılı- klan var. Ama sergi salonunu çevreleyen çer- çeveler içindeki bildiri, Ingiliz- ce. Serginin uluslararası iz- leyiciye yönelik olmasının vaşlannın verildiğiebedisatrançtah- dışında (ki za- tasını luşturur.' t e n indirgenmiş yaklaşımın açıhm- lannın sergideki görüntüsü ve sesi, tartıştığı sorunun karma- şıklığını ortaya koyuyor. Şükran Aziz, her türlü afışten ve "fazlalık" oluşturabilecek aynnüdan "temizlediği" Tak- sim Sanat Galerisi'nin iki salo- nunda sergiliyor eserlerini. Bi- rinci salonda, "Ben, Sen, On- lar" yer alıyor. Başta, ses ensta- lasyonu dikkat çekiyor; çocuk- lannın da aralannda bulundu- bu oluşan sonı işaretinin bir uzanüsı). Şükran Aziz, İngi- lizcenin kaçınılmaz egemenliği- ni yadsımıyor, ama önemli bir soruyu sormayı da ihmal etmi- yor: "Bugün kaç insan kendisi- nin olmayan bir dil içinde yaşa- makta?" (Ya da bugün kaç in- san, kendisinin olmayan bir di- lin saldınsı altında kendi dilini doğru dürüst kullanmayı unut- makta)? Dil kavramı, her iki serginin de belkemiğini oluşturuyor. "Ben Sen Onlar"da daha çok Latin kökenli, günümüz dilleri- ne yer verilirken serginin "Dün ve Bugün" bölümünde, Şükran Aziz'in haklı olarak bir "ölü dil- ler müzesPne benzettiği düzen- lenmiş mekana girivoruz. Bura- da arkeolojik bulgulardan yola çıkarak uzun bir araştırma so- nucu oluşturulmuş "yitik" dil- lerle karşılaşıyoruz, Sümer'den Aztek'e. Orhon'dan Etrüsk'e... Kolektif kimliği başta "dil" ol- gusuyla tanımlavan Şükran Aziz. şövle diyor bıldirisinde: "Kimlik, bireyde kolay kırılabi- lir. Bireyin kimliği, ayrı düşürii- lüp ümitsizliğe kaptırılıp ismi bi- linmeksizin, sessizce yok edile- bilir. Ancak kolektif kimlik, su kadar da> anıklı. En güçlü saldı- rılar altında yorulmaksızın tek- rar tekrar kendini kanıtlav abili- yor. Kimliği yok edebilmenin tek yolu, onu kolektifliğinden ayıra- bilmekte, çünkü kimlik ancak kolektiflik denizinde sonsuza dek beslenebiliyor. Ama kolek- tiflik de tek ve veknesak değil. Kolektif kimlik de pek çok şekil- lerde, millette, aşirette, etnik grupta, göçebelikte -herhangi bir şekilde bir halk olmada- ken- dini belirleyebiüyor. Binlerce ayrı halk ise sadece yüzlerce mil- let olarak yaşıyor. Öyte ise bir kolektifliğin halk olup olmadığı nasıl anlaşılacak? Bu konu tar- tışma, kavga. inkarlarla dolu. Ama sorun gene kimlik sorunu. O yüzden. anlaşmazlık sislerini bir çırpıda dağıtabilmek için şöyle diyelim: "Kolektif kimlik, dil ile tanımlanır. Bir kolektifli- ğin kendi dili varsa, tartışmasız, kendi kimliği vardır. Böylelikle tarih, v aşayan ve ölü dillerin bü- yük bilançosu, üzerinde amansız kimlik savaşlannın verildiği ebe- di satranç tahtasını oluşrurur." 'Zaman girdabında en hızla dönen, dönüşen olgu insan kimliği. Yaşam ve geçim üzerine en acıması z saldınlann temel amacı, kimliğin yok edilmesi. Kimlik kalmaymca. bütün davalar yok olmakta..." Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Re- sım Bölümü'nde Prof. Dr. Ad- nan Çoker Atölyesi'nden me- zun olan ve doktora için ABD'- ye gidip orada kalmaya karar veren Şükran Aziz'in "kimlik" sorunuyla neden bu denli ilgi- lendığını anlamak güç değil. 1987 v ılından bu vana yaşamını Neu York'ta sürdüren Şükran Aziz'in karşısına. hep kimlik sorun çıkıyor. New York sanat ortamında (ya da cangılında) Türk sanatçı olmak. Nevv York sanat ortamında bir Türk kadın sanatçı olmak. Nevs York sanat ortamında İngilizce bılmeven bir Türk kadın sa- natçı olmak. Onlar kim? Neden onlar? Kısacası. vabancı olmak \e vabancı olduğunun bilinciyle vaşamak. Üstelik Nevv York'- taki "Asia Society" tarafından da dışlanmak... "Ama bunlar beni ydduınadı" divor Şükran Aziz. "Zaten buradaki temel so- run, dünyadaki herhangi bir bi- reyin, farklı bir yere gittiği za- man, beninüe aynı sorunu pay- laşıyor olması. Binlerce farklı kimlik var. Bunların hiçbirini bilmek, anlamak istemiyoruz. Bütün sorun buradan kaynak- lanıyor. Nasıl ki New York'ta ben bir yabancıysam benim için de dünyanın ücra bir köşesinde yaşay an hiç bilmediğim. hiç duy- madığım bir insan vabancı... Ve onlan' bizden ayıran. farklı bir dili konuşmalan. Sergi. işte bunu anlatmava çalışıyor... Ben, sen ve onlar... Onlar kim? Neden onlar?" 'IyiHalKağıdı' Kiiltür Servisi - Gazetecı-vazar Muhsin Kıalkaya'nın "İyi Hal Kağıdı" adlı kitabı Parantez Yaymlan'ndan çıktı. Kızılkaya'run memleketi Hakkan ve Güneydoğudan anılannı, izlenimlerini ak- tardığı kitapta "İnsanın Şehırde Evi Olsa, Cenemerg, Hutbe Türkce Okunur, Yatılı Okul Hüzün- len. Eldıven. Yeni Zaman Efsaneleri. Şırnak'ta Bir Korucubaşı: Ali Haı. Tatar ve Adını Unutmayacağım" gibi başlıklar bulunuyor. Kürt halkının yaşayışı ve geleneklerini de içeren kitap için arka kapakta şu gö- riişler yer alıyor: "Devlet kapısında istenir "iyi hal kağıdı'.Yüksek ma- kamlar nezdinde sabıkasırun olup ol- madığını tescil eder. Bir mühür ve im- . , , . . . „ zadan ıbarettir.Bazenbu"kağıda'ih- Muhsın Kızılkaya t i > a ç duymayabilir insan. insanın; hayatı. yaşadıklan.tanıklıklandır onun iyi hal kağıdı.İster kabul edilir.ister bir kenara atılır. sabıkasını ya2iruş yazar.takdiri resmi görevlılerindir. 'İyi hal kağıdı' yazann vaşadıklannın bir bölü- mü... kücük bir tanıklıklar bütünü". FESTİVALDE BUCÜN Beyoglu Emek: Bakire Jeanne: Savaşlar (12.00,18.30)* Bakire Jeanne: Zindanlar (15.00. 21.30)* Beyoğhı Atlas: Üç Köşeli Şapka (12.00.18.30)* Yazgının Krallığı (15.00. 21.30)* Beyoglu Alkazar: Son Metro (12.00, 18.30)* Mazeppa( 15.00) Flim Anlatıcısı (21.30)* Beyoglu Avrupa: Karo Kızı (12.00. 18.30) Film Anlatıcısı (15.00)* Dostlar (21.30)* Beyoglu Beyoglu: Kızılırmak-Karakoyun (12.00) Çözülmeler( 15.00) Hoşçakal L'mut (18.30) Çıplak(Ali Özgentürk) (21.30) Kadıköy Reks: Yeşil Oda( 12.00)* Budala( 15.00)* L.627 (18.30)* Masum (21.30)* ANKARA KİTAP FUARI NDA BUGÜN İ st salon 11.30-13.30: "Çocuk ve Kitap" üzerine söyleşiler 11.30-12.15: 1- "Çocukluk döneminde kitabın önemi" Yrd. Doç.Dr.Abida Güngör (Gazi Üniversitesi Öğ. Üyesi) 2- "Çocuk kitaplannda bulunması gereken özelHkler" Özlem Ersoy (Gazi Üniversitesi Arşiv Görevlisi) 12.30-13.30: 1- "Çocuklar_ için kitap seçimi" Doç.Dr. Mübeccel Gönen (Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi) 2- "Türkçe \e İngilizce resimli hikaye kitaplanrun konu yö- nünden karşılaştınlması" Selav Uzunen (Hacettepe Ün. Arşiv Görevhsı) 15.00-17.00 Panel: "Medya ve Kitap" Yöneten: Faruk Şüyun Ayla Kutlu (yazar), Taylan Erten (gazeteci). Erdoğan Karakurt (Ankara Reklamalar Birügi Başkanı), Haluk Karay (İletişim L'zmam), Aygören Dirim (Türkiye Yayınalar Birliği Başkanı) Düzenleyen: Türkiye Yayınalar Birliği Dünya Kitap Der- gisi Alt salon 17.00-19.00: Panel: -Politikanın DiU" Yöneten: Yavuz Donat (Milliyet Gazetesi yazan) Kamer Genç (SHP mılletve'kili TBMM Başkan Vekili), Eyüp Aşık (ANAP mılletvekiü ANAP Grup Başkan VekiüX Köksal Toptan (DYP milletvekili, Eski Milli Eğitim Bakanı) Düzenleyen: Dil Derneği Edebiyatçılar Derneği İmza Günleri Gürsel Aytaç. Dinçer Sümer, Sevgi Özel, Zerrin Taşpmar, Özgen Seçkin, Ali Püsküllüoğlu, Hasan Ali Toptaş Türkiye Yazarlar Sendikası Imza Günleri Ali Püsküllüoğlu. Burhan Günel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle