Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 13 NİSAN1994ÇARŞAMBA
KULTUR
13. ULUSLARARASIİSTANBUL FİLM FESTİVÂLİ
'Avrupa sinemasınınanıü'Kiiltür Servisi - 15 yaşında Fransa'yı İngıltere
işgalinden kurtaran ve 17 yakılarak idam edilen
Jeanne d'Arc o zamandan beri hem kökten dinci-
lerin, hem laiklerin, hem aşın sağalann hem sos-
yalistlerin, hem kadın düşmanlannın hem de
feministlerin kullandığ bir sembol oldu. Fran-
sa'run«şın sağa parti lideri Le Pen onu "milliyet-
çiliğin sembolü, insanın ülkesi için canını vermeye
razı olduğunun kanıtı" olarak tanımlarken.
Fransız kadınlar Konseyi Başkanı Paulette Lau-
bte "onu ilkFransız feminist, erkeklere karşı sava-
şan ilk kadın" olarak tanımlıyor. Her kesımın sa-
hip çıkıp. kendi inançlan doğrultusunda kul-
landığı bu tarihi kişiliğin, gerçekliğinı yitirip mit-
leşmesi kaçınılmazdı. Nitekim sinema endüstri-
side bu miti besledi ve Jeanne d'Arc hakkında
toplam 16 fılm çevrildi. İlki 1898 yılında başla-
yan Jeanne d'Arc fılmleri furyası 1967"de Piero
Heliczer'in yönettiği ve Andy Warhorun da rol
alması yüzünden dikkat çeken fılmle sona erdı.
Ancak geçtiğjmiz yıl bu konu bir kez daha tarih
kitaplanndan çıkanlıp beyaz perdeye yansıtıldı.
Güçlü ve zayıf yönleriyle bir insan
35 yıllık sinema karjyeri ye aralannda 1991
yılında Cannes'de Jüri Ozel Ödülü alan "La Bel-
le Noiseuse", "Ceüne et Julie Vont en Bateau" \ e
"L'amour Fou" gibi uluslararası başanlann bu-
lunduğu on üç uzun metrajlı fılmi ardında bı-
rakan altmış altı yaşındakı ünlü yönetmen Jae-
ques Rivette. çağdaş ilişkı ve anlayışlar üzerinc
söylemek istediği her şeyi söylediğine karar \ ere-
reİc tarihi bir temayı ele almaya karar verdi. So-
nuçta ortaya bugün festival kapsamında görme
olasılığına kavuştuğumuz toplam beş buçuk saat
süren "Bakire Jeanne Savaşlar" ve "Bakire Je-
anne Zindanlar" isimli ikileme çıktı.
"Neden Jeanne?" sorusuna Rivette çok kısa
bir cevap veriyor: "Çünkü Sandrine". Jeanne d'-
Arc rolünde olağanüstü bir yetenek sergileyen
genç oyuncu Sandrine Boıuıaire ile bırlikte çalı-
şmayı akbna koyan Rivette onun ilgisinin çeke-
cek bir konu aramış ve sonunda Jeanne d"Arc'm
yaşamında karar kılmış: "İnanılmaz Jeanne d'-
Arc olayını günümüz insanı için geçerli kılabilecek
tek kişinin Sandrine olduğunu anladım" Fransız
sinema eleşurmenlerinin "Avrupa sinemasının
anıtı" olarak niteledikleri fılm. "Orleans Bakire-
si" Jeanne d'Arcın etrafında oluşturulan miti yı-
kmaya ve onu bugüne kadar görüldüğü gibi in-
sanüstü bir yaratık değil. güçlü ve zayıf yönleriy-
le bir insan gjbi yansıtmaya çabşıyor.
Umut, saflık ve inanç getiren Jeanne
Herşeyden önce de Jeanne'ı gerçek yaşında,
yani 17 yaşında göstererek bundan önce yapıl-
mış Jeanne d'Arc fılmlerinden büyük ölçüde ayı-
rmayı başanyor. Mitolojik boyutta algılanması
kaçınılmaz tanhi başanlann arasında gözden
kaçan, çok genç bir kızın kaçınılmaz zayıflıklan-
Yönetmen Rivette'nin, 'İnanılmaz Jeanne d'Arc olav ını günümüz insanı için gecerli kılabilecek tek
kişinin Sandrine olduğunu anladım' dediği Sandrine Bonnaire olağanüstü \etenek sergiliyor.
na yer ayırarak tarihin "boşluklannı" doldur-
maya yöneliyor fılm. Rivette "Yaralandığı za-
man bir bebek gibi ağlamış. Çocukça bir saflıkla
yanındakilere güvenip, yine çocukça bir şiddetle
sataşmış. Hakkında verilen hiikmü duyduğunda
korkmaktan öte dehşete kapılmıştı" diyor. Kısa-
cası Rivette karşımıza Ingrid Bergman'ın 1940'-
larda çizdiği Jeanne d'Arc'dan tümüyle farklı
ama çok daha inandıncı bir karakter getiriyor.
Bu yıl Berlin Film Festivali'nde gösterildiğinde
büyük ilgiyle karşılanan iki filmin senaryosunu
Christine Laurent ve Pascal Bonitzer ile birlikte
kaleme alan Rivette. "Bu film, umutsuz, yoz-
laşmış, Tanrısız bir döneme unıut. saflık ve inanç
getiren bir Jeanne'ı anlatıyor" diyor. Kısacası.
1429 Mayısı'nda Orleans'î kurtaran. 1430 Ma-
yısı'nda esir düşen ve 1431 Mayısfnda "cadı" ol-
duğu gerekçeşiyle diri diri yakılan "Orleans Ba-
kiresi"nin ilginç yaşamı, Rivette'nın gözünden
daha da ilginçleşiyor.
Ciddi olmayan fılm üstüne
dddi olmayan deneme
GÜLÖZSEVEN
Bugün oturmuş resim çizerken
-bir nü değıl, sadece gün batışı
manzarası- Bevoğlu Alkazar Sine-
ması'nda izlediğim Çıplak'ı düşün-
düm. Ali Özgentürk'ün yönetmen-
liğını >aptığı fılmde başrolleri Sum-
ru Yavrucuk (Ayla). Hülya Karakaş
(Seher). Erdal Rüçükkömürcü (Ya-
digar) ve Adnan Tönel (Hüseyin)
pavlaşıyor. Fılm. akademi öğrenci-
lerine poz veren iki çıplak modelin,
Seher ve Ayla'nın,
işlerinden ötürü eş-
leriyle aralannın
açıl'ması ve işin il-
ginç >anı. Hüseyin
ve Yadıgar'ın da
gizlice çıplak mo-
dellik vapıyorolma-
lannın traji-komik
öyküsü.
Bir ahlak farsı de-
nilebilecek fılmde.
cinsellik veçıplaklık
üstündeki tabular
olabildığince sem-
bolik bir dille işlenı-
>or. Görüntü vö-
netmeni Bosnalı
Yilko Filaç'ın bu
konudakı başansı
öv güye değer.
Ancak fılmde so-
vunuk olmakla çıp-
İak model olmak
arasındakı fark
veterince aynmsa-
namamış. Bunun
sonucunda fılm. sa-
natın geçerliliği ve
gerekliliğinden çok. geleneksel
Türk toplumunda çıplaklığı ve cin-
sellıği sorguluyor. Genelde drama-
tık oyunculuğun ağır bastığı çok
uzak tutulan sahnelerde. Tönel'in
epık ovunculuğu ve 'deli' annesi
Çıplak'm zaman zaman bunaltan
havasının hafıfletici unsurlardan.
Müşfık Kenter'in seslendirdiği ya-
zar-yönetmen sesi de. oyuncularla
aramıza giren gizli bir gülümseme.
Sanatın başkaldınsı
Çıplak'm. çıplaklığı sorgulayan-
savunan bir yanından çok. ahlak
açısından katı yargılayıcı tavn fel-
sefı bağlamda "neden" sorusuna
uzun ve bildik bir 'çünkü' ile cevap
vermesinden. Gönül isterdı ki, çok
daha rahatlatıcı ve hoppa bir 'niçin
olmasın' ile bitebılseydi fılm.
Sanatın ve sanatçının sınırlan
zorlayan başkaldınsı ne yazık ki
çok kısık bir ses şeklinde bir iki sah-
ne dışında pek görülmüvor. Öme-
ğın Tönel'in piknık sahnesinde
'Karpuzunu ye oğlum' demesinde
ciddiyetin yarattığı komik efekt,
deli annenin müzikle dansındaki
luk aşıldıktan çok sonra da, toplum
içinde yılmadan ortaya kon-
masıdır.
Ezik ve duyarlı çocuğun sesi
Bu açıdan, fılmde tutkulu aşkını
yaşamının sonuna kadar koruya-
rak 'deli" olan Hüseyin'in annesi,
sanatçıya en yakın kişidir. Onun
oğlu, sorgulayan zıpçıktı karakte-
riyle Hüseyin, anneşine benzer nite-
likte çalkanülı bir tip çizer. Ayla ile
Cinsellik ve çıplaklık üstüne tabular olabildiğince sembolik bir dille işleniyor.
vabancılaştıncı öğe. seyircıvi şaşı-
rtan ve sanaı diyaleküğmi biraz
daha öne çıkaran genç soluklu sah-
neler.
Filme renk katan öğelerden biri
de. fılmde gönüllü rol almış akade-
mi öğrencileri. Canlı ve umarsız
tavırlan, vvalkmen'li çılgın dansçı
kız ve diğerleri, günümüz Türk
genç kuşağının yüzde kaçım temsil
ediyor bilinmez, ama sanatın bir
umursamazlık ve tüm tabulann
sıfırlanmasını olduğunu gösterdık-
lerini sanmam. Hemen belirtelim ki
sanat. bir başıboşluk ve umursa-
mazlık değil, genelde unutulması
yeğlenen bir iç çatışmanın çocuk-
Yadıgar ise fazla büyümüş, baskı-
lann altında duygusal yönden faz-
laca bastınlmış tiplemelerdir. Bir
modellik sahnesinde, Hüseyin'in
eşi baskıyı kutuya girerek ön plana
çıkanrken. Yadigar'ınki baskıyı el-
bisesınde. densine yapışık hisset-
mektedir.
Sonuç olarak, "üniformasız', 'cid-
dı olmay an kötü bir fılm' yaptım
dıyen Özgentürk, bence kendi üni-
formalı. iyi ve ciddi beninin arkası-
nda saklanmış, ezik ve duyarh ço-
cuğun sesini duyuruyor ilk defa bu
fılmde. Zamanla bu çocuğun büyü-
mesi değil. yaralannın sanlıp daha
neşeli ve özgür olması dileğiyle.
Şükran Aziz'in
4
Ben,Sen,Onlar/DünveBugün'başlıklısergisi'kimlik'sorununuirdeliyor
Ben, senve onlar....Onlar kim?AHUANTMEN
Geçen yıl İstanbul'da İrlan-
dah heykelüraş Michael Timp-
son ile birlikte "Zaman, Göc,
Kimlik" başlıkh bir sergi ger-
çekleştiren kavramsal sanatçı
Şükran Aziz, bu yıl açtığı sergi-
sinde yine bu kavramlardan
yola çıkarak "kimlik" sorunu-
nu irdeliyor. Artık Refah Par-
tisi'nin kültürel tercihleriyle
yönlendirilecek belediyeye ait
Taksim Sanat Galerisi'nde 15
nisana dek süren sergınin başlı-
ğı, "Ben, Sen, Onlar/Dun ve Bu-
gün". Çalışmalannı yedi yıldır
Nevv York'ta sürdüren Şükran
Aziz, "Zaman, Göç, Kimlik"
sergısiyle "yıllar sürecek bir dü-
şüncenin ilk cümlesini" yaz-
mışu. İkinci cümle şöyle başlı-
yor: "Zaman girdabında en hız-
la dönen, dönüşen olgu insan
kimliği. Göçteki >e evdeki sefa-
ktin. eritme potalanndaki bütün
özümseme ve asimilasvonun, ya-
şam ve geçim üzerine en acıma-
su sakurüann temel amacı, kim-
liğin yok edilmesi. Kimlik kal-
mayınca, bütün davalar yok ol-
makta..."
Ölü diller müzesi
Bir önceki sergjsinde özellik-
le "zaman", "göç" ve "bireysel
kimlik" olgulan üzerinde yo-
ğunlaşan Şükran Aziz. bu sergi-
sinde "Ben, Sen, Onlar" başb-
ğından da anlaşılacağı gibi.
daha çok "topiumsal kimlik"
üzerinde dururken topiumsal
kimliği "dil" bağlamında ele
alıyor. Şükran Aziz, sergisinde
kimlik sorununu ben, sen ve
onlar arasındakı ilişkiler üçge-
ninde yansıtırken bu çok temele
'Kolektif kimlik, dil iletammlanır.Bir-
kolektifliğinkendi dili varsa,tartı-
şmasız, kendikimliğivardır. Böylelvk-
le,tarih,yaşayanveölü dillerinbüyüki-
lançosu, ü zerindeamansızkimliksa-
Şükran Aziz'in 'Ben, Sen, Onlar/ Dün ve Bugün' başlıklı sergisi 15 nisana dek Taksim Sanat Galerisi'nde yer alacak.
ğu pek çok yaş grubundan -pek
çok kimlikten- sesler, kendi dil-
lennde "ben, sen, onlar" diyor-
lar. Bu farklı kimliklerin "sesle-
ri" süreklilik içinde sergiyi ge-
zen "kimliğin" kulaklannda
yankılanıyor, uyuşturuyor ade-
ta. Sergi salonunun tam ortası-
nda, bu "seslerin" yazı karşılı-
klan var. Ama sergi salonunu
çevreleyen çer-
çeveler içindeki
bildiri, Ingiliz-
ce. Serginin
uluslararası iz-
leyiciye yönelik
olmasının
vaşlannın verildiğiebedisatrançtah- dışında (ki za-
tasını luşturur.'
t e n
indirgenmiş yaklaşımın açıhm-
lannın sergideki görüntüsü ve
sesi, tartıştığı sorunun karma-
şıklığını ortaya koyuyor.
Şükran Aziz, her türlü afışten
ve "fazlalık" oluşturabilecek
aynnüdan "temizlediği" Tak-
sim Sanat Galerisi'nin iki salo-
nunda sergiliyor eserlerini. Bi-
rinci salonda, "Ben, Sen, On-
lar" yer alıyor. Başta, ses ensta-
lasyonu dikkat çekiyor; çocuk-
lannın da aralannda bulundu-
bu oluşan
sonı işaretinin
bir uzanüsı). Şükran Aziz, İngi-
lizcenin kaçınılmaz egemenliği-
ni yadsımıyor, ama önemli bir
soruyu sormayı da ihmal etmi-
yor: "Bugün kaç insan kendisi-
nin olmayan bir dil içinde yaşa-
makta?" (Ya da bugün kaç in-
san, kendisinin olmayan bir di-
lin saldınsı altında kendi dilini
doğru dürüst kullanmayı unut-
makta)?
Dil kavramı, her iki serginin
de belkemiğini oluşturuyor.
"Ben Sen Onlar"da daha çok
Latin kökenli, günümüz dilleri-
ne yer verilirken serginin "Dün
ve Bugün" bölümünde, Şükran
Aziz'in haklı olarak bir "ölü dil-
ler müzesPne benzettiği düzen-
lenmiş mekana girivoruz. Bura-
da arkeolojik bulgulardan yola
çıkarak uzun bir araştırma so-
nucu oluşturulmuş "yitik" dil-
lerle karşılaşıyoruz, Sümer'den
Aztek'e. Orhon'dan Etrüsk'e...
Kolektif kimliği başta "dil" ol-
gusuyla tanımlavan Şükran
Aziz. şövle diyor bıldirisinde:
"Kimlik, bireyde kolay kırılabi-
lir. Bireyin kimliği, ayrı düşürii-
lüp ümitsizliğe kaptırılıp ismi bi-
linmeksizin, sessizce yok edile-
bilir. Ancak kolektif kimlik, su
kadar da> anıklı. En güçlü saldı-
rılar altında yorulmaksızın tek-
rar tekrar kendini kanıtlav abili-
yor.
Kimliği yok edebilmenin tek
yolu, onu kolektifliğinden ayıra-
bilmekte, çünkü kimlik ancak
kolektiflik denizinde sonsuza
dek beslenebiliyor. Ama kolek-
tiflik de tek ve veknesak değil.
Kolektif kimlik de pek çok şekil-
lerde, millette, aşirette, etnik
grupta, göçebelikte -herhangi
bir şekilde bir halk olmada- ken-
dini belirleyebiüyor. Binlerce
ayrı halk ise sadece yüzlerce mil-
let olarak yaşıyor. Öyte ise bir
kolektifliğin halk olup olmadığı
nasıl anlaşılacak? Bu konu tar-
tışma, kavga. inkarlarla dolu.
Ama sorun gene kimlik sorunu.
O yüzden. anlaşmazlık sislerini
bir çırpıda dağıtabilmek için
şöyle diyelim: "Kolektif kimlik,
dil ile tanımlanır. Bir kolektifli-
ğin kendi dili varsa, tartışmasız,
kendi kimliği vardır. Böylelikle
tarih, v aşayan ve ölü dillerin bü-
yük bilançosu, üzerinde amansız
kimlik savaşlannın verildiği ebe-
di satranç tahtasını oluşrurur."
'Zaman girdabında en
hızla dönen, dönüşen
olgu insan kimliği.
Yaşam ve geçim üzerine
en acıması z saldınlann
temel amacı, kimliğin
yok edilmesi. Kimlik
kalmaymca. bütün
davalar yok olmakta..."
Mimar Sinan Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Re-
sım Bölümü'nde Prof. Dr. Ad-
nan Çoker Atölyesi'nden me-
zun olan ve doktora için ABD'-
ye gidip orada kalmaya karar
veren Şükran Aziz'in "kimlik"
sorunuyla neden bu denli ilgi-
lendığını anlamak güç değil.
1987 v ılından bu vana yaşamını
Neu York'ta sürdüren Şükran
Aziz'in karşısına. hep kimlik
sorun çıkıyor. New York sanat
ortamında (ya da cangılında)
Türk sanatçı olmak. Nevv York
sanat ortamında bir Türk
kadın sanatçı olmak. Nevs
York sanat ortamında İngilizce
bılmeven bir Türk kadın sa-
natçı olmak.
Onlar kim? Neden onlar?
Kısacası. vabancı olmak \e
vabancı olduğunun bilinciyle
vaşamak. Üstelik Nevv York'-
taki "Asia Society" tarafından
da dışlanmak... "Ama bunlar
beni ydduınadı" divor Şükran
Aziz. "Zaten buradaki temel so-
run, dünyadaki herhangi bir bi-
reyin, farklı bir yere gittiği za-
man, beninüe aynı sorunu pay-
laşıyor olması. Binlerce farklı
kimlik var. Bunların hiçbirini
bilmek, anlamak istemiyoruz.
Bütün sorun buradan kaynak-
lanıyor. Nasıl ki New York'ta
ben bir yabancıysam benim için
de dünyanın ücra bir köşesinde
yaşay an hiç bilmediğim. hiç duy-
madığım bir insan vabancı... Ve
onlan' bizden ayıran. farklı bir
dili konuşmalan. Sergi. işte
bunu anlatmava çalışıyor... Ben,
sen ve onlar... Onlar kim? Neden
onlar?"
'IyiHalKağıdı'
Kiiltür Servisi - Gazetecı-vazar Muhsin Kıalkaya'nın "İyi Hal
Kağıdı" adlı kitabı Parantez Yaymlan'ndan çıktı. Kızılkaya'run
memleketi Hakkan ve Güneydoğudan anılannı, izlenimlerini ak-
tardığı kitapta "İnsanın Şehırde Evi Olsa, Cenemerg, Hutbe
Türkce Okunur, Yatılı Okul Hüzün-
len. Eldıven. Yeni Zaman Efsaneleri.
Şırnak'ta Bir Korucubaşı: Ali Haı.
Tatar ve Adını Unutmayacağım"
gibi başlıklar bulunuyor. Kürt
halkının yaşayışı ve geleneklerini de
içeren kitap için arka kapakta şu gö-
riişler yer alıyor: "Devlet kapısında
istenir "iyi hal kağıdı'.Yüksek ma-
kamlar nezdinde sabıkasırun olup ol-
madığını tescil eder. Bir mühür ve im-
. , , . . . „ zadan ıbarettir.Bazenbu"kağıda'ih-
Muhsın Kızılkaya t i > a ç
duymayabilir insan. insanın;
hayatı. yaşadıklan.tanıklıklandır onun iyi hal kağıdı.İster kabul
edilir.ister bir kenara atılır. sabıkasını ya2iruş yazar.takdiri resmi
görevlılerindir. 'İyi hal kağıdı' yazann vaşadıklannın bir bölü-
mü... kücük bir tanıklıklar bütünü".
FESTİVALDE BUCÜN
Beyoglu Emek: Bakire Jeanne: Savaşlar (12.00,18.30)*
Bakire Jeanne: Zindanlar (15.00. 21.30)*
Beyoğhı Atlas: Üç Köşeli Şapka (12.00.18.30)*
Yazgının Krallığı (15.00. 21.30)*
Beyoglu Alkazar: Son Metro (12.00, 18.30)*
Mazeppa( 15.00)
Flim Anlatıcısı (21.30)*
Beyoglu Avrupa: Karo Kızı (12.00. 18.30)
Film Anlatıcısı (15.00)*
Dostlar (21.30)*
Beyoglu Beyoglu: Kızılırmak-Karakoyun (12.00)
Çözülmeler( 15.00)
Hoşçakal L'mut (18.30)
Çıplak(Ali Özgentürk) (21.30)
Kadıköy Reks: Yeşil Oda( 12.00)*
Budala( 15.00)*
L.627 (18.30)*
Masum (21.30)*
ANKARA KİTAP FUARI NDA BUGÜN
İ st salon
11.30-13.30: "Çocuk ve Kitap" üzerine söyleşiler
11.30-12.15: 1- "Çocukluk döneminde kitabın önemi" Yrd.
Doç.Dr.Abida Güngör (Gazi Üniversitesi Öğ. Üyesi)
2- "Çocuk kitaplannda bulunması gereken özelHkler"
Özlem Ersoy (Gazi Üniversitesi Arşiv Görevlisi)
12.30-13.30: 1- "Çocuklar_ için kitap seçimi" Doç.Dr.
Mübeccel Gönen (Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi)
2- "Türkçe \e İngilizce resimli hikaye kitaplanrun konu yö-
nünden karşılaştınlması" Selav Uzunen (Hacettepe Ün. Arşiv
Görevhsı)
15.00-17.00 Panel: "Medya ve Kitap"
Yöneten: Faruk Şüyun Ayla Kutlu (yazar), Taylan Erten
(gazeteci). Erdoğan Karakurt (Ankara Reklamalar Birügi
Başkanı), Haluk Karay (İletişim L'zmam), Aygören Dirim
(Türkiye Yayınalar Birliği Başkanı)
Düzenleyen: Türkiye Yayınalar Birliği Dünya Kitap Der-
gisi
Alt salon
17.00-19.00: Panel: -Politikanın DiU"
Yöneten: Yavuz Donat (Milliyet Gazetesi yazan)
Kamer Genç (SHP mılletve'kili TBMM Başkan Vekili),
Eyüp Aşık (ANAP mılletvekiü ANAP Grup Başkan VekiüX
Köksal Toptan (DYP milletvekili, Eski Milli Eğitim Bakanı)
Düzenleyen: Dil Derneği
Edebiyatçılar Derneği İmza Günleri
Gürsel Aytaç. Dinçer Sümer, Sevgi Özel, Zerrin Taşpmar,
Özgen Seçkin, Ali Püsküllüoğlu, Hasan Ali Toptaş
Türkiye Yazarlar Sendikası Imza Günleri
Ali Püsküllüoğlu. Burhan Günel