Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 NİSAN 1994 SALI CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
MESAM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fuat Güner:
PELtNÖZER
Geçtiğimiz günlerde MESAM (Türkiye Musiki
Eseri Sahipleri Meslek Birliği), CISAC (Uluslara-
rası Eser Sahipleri Konfederasyonu)'ın 1994 yıh
Avrupa komite toplantısına evsahipliği yaptı. Top-
lantıda; gelişmekte olan Avrupa ülİcelerinin telif
sorunlan tartışddı, çözürn yollan üzerinde durul-
du. Toplantının gündeminde Fikir ve Sanat Eserle-
ri yasa tasansı da vardı. Özei radyo ve televizyonla-
ra da ilişkin hûkümler ıçeren yasamn üzerinde baa
değişiklikler yapılması da toplantı sonunda alınan
kararlar arasmdaydı. Bu yasa tasansının Bern ve
Roma anlaşmalan ile Avrupa'da günümûzde uy-
gulanmakta olan prensiplere göre yeniden düzen-
knmesi öngörüldü.
1987 yıhnda kurulan ve yönetim kurulunu
Yrfdımn Gürses(başkan). Fuat Giiner(başkan
yardımcısı). Bora Ayanoğlu, Gönüi Şen, Amir Ateş,
Bilge Özgen ve Aşkın Tuna'nın oluşturduğu ME-
SAM, ülkemizde beste ve söz vazarlannın telif
haklannı koruyan ve takip eden tek meslek birliği.
MESAM'ın uygulamalan (ve uygulayamamalan)
ve CISAC'ın 1994 yıh Avrupa komite toplantısı
ûzerine bilgi almak için MESAM Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı Fuat Güner'le konuştuk:
- MESAM'ın tarihini, kunıluş amacını ve etkin-
liklerini anlatabilir misiniz?
MESAM 1987 yıbnda kuruldu. Bizden önce bu
alanda hizmet veren küçük kuruluşlar varmış ama
fazla yaşamamışlar. Bugün çalışan yönetim kurulu
üyeleri geçen sene kasım ayında yapılan genel ku-
ruldan sonra secıldi. Bu sene başında yönetim ku-
rulu değiştj ve oldukça büyük bir çalışma içine gir-
di. Haftada bir gün toplanıyorduk ama şimdi bir-
kaç gün toplanıp problemleri çözmeye çahşıyoruz.
Türkiye'de problemler o kadar büyük ki telif hak-
lan bizim için çok yeni bir konu. Avrupa'da pul-
lann üzerinde "Human rights is copvright- İnsan
haklan çoğaltma haklandır" yazıyor. Dünyanın
çok önem verdiği bir konu bizde daha yeni yeni an-
laşılmaya çalışıhyor. Bu ashnda herkesi ilgilendiren
bir konu.
Bir eser ortaya çıktığı zaman o eserden doğal
olarak bir hak doğuyor. Bunu genel anlamda ikiye
bölebiliriz. Birincisi "mekanik haklar". yani plak,
kaset ve compact-disklerin satışından doğan hak-
lar. Bu satışlardan bestecilerin belli bir yüzde alma-
lan gerekiyor. tkincisi ise "temsili haklar". Bunlar
da radyo, televizyon, konser. eğlence yerlerinde
çalınan müzikler. nerede ne tür müzik yayını
yapıbyorsa onlann tümünden alınacak telifter.
Türkiye bugüne kadar temsili alanlardan pek para
toplayamamıştı. Geçen seneki yönetim kurulu ka-
rannda Show TV'den Interstar'dan anlaşmalarla
bir takım paralar ilk defa alındı. Bu anlaşmalan
yapan fırmalan, böyle bir şeye ınandıklan ve des-
tek verdikleri için kutluyorum. Çünkü bu bir me-
deniyet göstergesidir. Haklar sanatçı öldüktcn son-
ra 70 yıl devam ediyor.
- Kanunda bu süre 50 > d olarak beUrtilmiyor mu?
B
ize Mazhar-Fuat-Özkan olarak, Yeni
Gine'den Kanada'ya kadar telif ücretleri
geldi. Çok şaşınyomz. Düşünebiliyor
musunuz ? Kenya'da "Sufi" çalmış, bize telif
ücreti gönderiyorlar. Bunu bizim sanatçımız
•••••• hayal bile edemez. Bu, uluslararası düzeyde
başanlı bir telif müessesesine üye olmanın getirdiği bir
avantaj. Benim de bütün amacım; telif kuruluşlannın
Türkiye'de başanlı olması. Bunun bir şartı da herkesin
el ele vermesi. Hem MESAM'ın hem plak şirketlerinin
hem televizyon ve radyolann el ele vererek beraberce bu
işi yürütmesi gerekir. Hiç kimse tek başına karar
almamalı.
'Işkr
k(mwısıız biçnndeyihi'ıyot''
Bizde 50 sene ama Avrupa'da 70.
Yeni kanunda 70 yıla çıkartılması dü-
şünülüyor.
- Yûrûriükteki yasada boşluklaruı
bir an önce kapafılması gerekiyor.
Oysa yeni yasa tasansı hala Meclis'te
bekliyor. Bu koauda bir yaptınmınız
olabüir mi?
Telif kanununun çıkmaması da bir-
takım kanşıklıklara yol açıyor. Yani
bir eserin sahibi o eseri yaratan mıdır,
yoksa o eseri yaratandan alıp da piya-
saya kazandıran mıdır gibi bir takım
şeyier var. Başka açık kapılar da var.
Mesela bir besteci tüm bestelerini bir
telif kuruluşuna bırakabilir. Ama
yazdırmadığı besteler varsa bunlan
kendisi de pazarlayabilir. Halbuki
dünyadaki telif kuruluşlanna besteci-
nin kendisi üye oluyor, besteleri değil.
Öyle olunca bestecinin gelmiş. geçmiş
ve gelecek tüm besteleri kuruluşa dev-
redilmiş oluyor.
- Telif ücrerlerini nasıl beliriiyorsu-
nuz?
Dışanda uygulanan sistemleri gö-
zönüne abyoruz ve onlann uyguladığı
yüzdeler üzerinden para alıyoruz.
Normal olarak dışanda toptan saüş fi-
yatının üzerinden kesilir. Biz toptan
satışı 15 bin lira diye tespit ettik. Daha
yeni yeni alışıldığı için ılımlı yaklaşıyo-
ruz.
- MESAM'ın ödediği telif ücretleri
sanatçdar arasında bir anlaşmazlığa
yol açıyor mu? ÜcreÜere tepki gösteren
sanatçılar oluyor mu?
Benim gördüğüm, yaşadığım prob-
lemlerden birisi de bu. Besteciler ME-
SAM vasıtasıyla alacaklan paranın
düşük olacağmı hesap ediyorlar. Ör-
neğin bir besteci gidiyor bir plak şir-
i ketine ve 100 milyon para istiyor. Bir
sanatçı. besteyi istivorum diye plakçı-
ya baskı yapıyorsa ve sonuçta ticari
yanşı da gözönüne alıyorsa, besteci
ben neden 20 milyona eserimi vereyim
diyor ve eserini kendi pazarlıyor.
Plakçılar arasında yapılması düşünü-
len anlaşmada bandrol sırası üzerin-
den 14 bin lira alıyoruz her plaktan.
Bu rakamı baz olarak kabul ediyoruz.
Ve bu rakam üzerinden yüzde 8'ini
MESAM abyor. Kendi yüzde 15'ini
kalan paydan aldıktan sonra kalanmı
bestecilere dağıtıyor. Bir kasetin yüz
bin adet basıldığıru kabul edersek,
bunu 14 bin ile çarptığımızda 1 milyar
400 milyon lira olur. Bunun yüzde se-
kizi diyelim 120 milyon civannda bir
rakam tutuyor. Bir kasette 10 beste ol-
duğu düşünülürse beste başma 12 mil-
yon lira düşüyor. Tabii bu fiyata kim-
se bestesini vermek istemiyor. Bu du-
rumda ne olacak? Esasında dünyada
böyle bir şey yok. Dünyadaki uygula-
malarda besteci parasını kuruluşlar-
dan plak satıp da kaç sattığı belli ol-
duktan sonra haketüği telif oranında
abyor ama orada kaset fıyaüan Türk
Lirası'yla 100-200 bin üra olduğu için
zaten 120 milyon Türk Lirası karşıbğı-
nda bir para abyor. Bu para da onlan
tatmin ediyor. Böyle bir problem var
ortada. Bu problcmi nasıl çözeccğımiz
konusunda çalışmalanmız var. MÜYAP,
Raks ve diğer bu işe gönül vermiş kurum-
larla birlikte yapacağımız anlaşmalarda
bu sorunu çözmeye çabşacağız. Sorun-
lann tek nedeni de kanunlanmız. Kanun-
lanmız yeteri kadar açık değil. Yeni ka-
nun da daha çıkmadı. îşler kanunsuz bir
şekilde yürüyor.
- Toplanttda alınan kararlardan biri de,
aynı eser kategorisini ve aynı rip haklan
kapsayan birden fazla mesleki birlik kunıl-
masının demokratik yöntem içinde
kanşıklığa neden olduğunu vurguluyor...
Fransa, Almanya. Ingıltere gibi Avru-
pa ülkelerinde her alanda telif haklannı
gözeten birer dernek var. Ama kanunen
birden fazla olması yasaklanmıyor. Bir-
kaç tane dernek kurulmuş ama yürüme-
miş, bir tanesini tercih etmişler. Zanne-
diyorum Türkıye'de zaten şu anda yasada
MESAM korur diyor. MESAM. tüm te-
lifleri koruyan bir dernek olsun demiyo-
ruz. Biz yalnızca müzik konusunda, ço-
ğaltma haklan ve temsih' haklar konusun-
da tek olmak istiyoruz. Çünkü başka tür-
lü olursa çok karmaşa çıkar. Çok politik
akımlı tehf müesseseleri ortaya çıkar. Bi-
zim kültür düzeyimiz henüz tüm bunlan
ayırt edebilecek halde değil.
- Eğlence verlerinden telif topia>abiliyor
musunuz? Avrupa'daki bu sorun nasıl çö-
zümleniyor?
Eğlence yerlerinden şu anda telif top-
lamıyoruz ama toplamaya başlayacağız.
Tabii bu kanunda belirlenmış bir sorun.
Diyelim ki bir diskotek geceden sabaha
kadar parça çalıyor. O parçalarda pek
çok Türk ve yabancı sanatçının hakkı var
Şimdi dışarda diskotek her gece çalacağı
parçalann listesini veriyor. Diskoteğe gi-
ren kişinin ödediği ücretten belirli bir yüz-
de abnarak o para telif müessesine yatınlı-
yor. O akşam kaç parça çalınıyorsa o par-
çalar arasında bu para paylaştınbyor.
Bunu uygulamanın başka bir yöntemı
yok. Ama bizimkiler parçalann listesini
yapmaya üşeniyorlar. Fakat bunu yap-
mak zorundalar. Ben bir gün Paris'te bir
barda çalmak istedim. Patron bana hangi
parçalan çalacağımı sordu. Şaşırdım.
kendi bestelerimi çalacağımı sövledim.
Adam o zaman sorun olmadığını. eğer
başkalannın parçalannı çalmak istesey-
dim listeye yazma gerektiğıni söyledi.
Burada ıse gidip birgazinodan telif ücretı-
ni almak istediniz onlar da vermediler o
zaman memleketin kanunlan var. tüm
aletlerine el koyuyorsun. Ama onlara da
iyi niyetle yaklaşarak eğitmemiz lazım. Bu
insan haklanna ait bir şeydir. İnsanlar bu
işten para kazanıyorlar ama yüzde 5 gibi
bir parayı vermekten kaçınıyorlar. Daha
bestecilerimiz bile kendi haklannın ne
olduğunu bilmiyorlar. Anlık yarar sağla-
mak için her şeyi gözden çıkanyor. Önce-
likle bestecinin kendi haklanna kendi
inanması gerekiyor.
- Bizde parçavı yayma hakkı eserin sahi-
bi olan besteciye ait değil mi?
Evet, o besteci tüm haklannı ME-
SAM'a devretmişse isim vermemek öz-
gürlüğü kendinde kalmak kaydıyla o bes-
tenin tüm haklannı MESAM toplar ve
bestecisine teslim eder. Zaman zaman sa-
natçı yeni bir beste yapıyor ama onu ME-
SAM'a kaydetmiyor. Oysa bestecilerin
bizimle tamamen işbirliği içinde olması
gerekir. Çünkü hiçbir sanatçı gidip de tek
tek heryerden telif hakkını toplayamaz.
- Korsan kaydı nasıl önlü>orsunuz?
Bunun üç \ıldan başlajan bir hapis ce-
zası olduğu halde insanlar hala korsan
kayıt yapıyorlar. Duyduğum kadanyla
kendi korsanını yapan plak şirketleri de
varmış. Bu konuda bizim direk bir
yaptınmımız olamaz. Bunu plak şırketie-
rinin kendi aralannda karar birliğine
vanp MESAM'la birlikte çözmesi gere-
kir. Bizde bu davalara ticari mahkemeler
bakıyor. dolayısıyla hakimler bile bu
konuda nasıl karar vereceğinı bilmiyor.
Bunu yavaş yavaş öğreniyorlar.
- Yeni yasa yürurlüğe girdikten sonra
özel tele\izyonlarla ilişkileriniz nasıl ola-
cak?
Ben Show TV ile yapılan bir görüşmede
bulundum. Onlann yıllık reklam ciro-
lannın yüzde onunun yüzde beşi diye ko-
nuştuk. Onlar bize her ay sonunda tüm
çalınan parçalann belirtildiği bir liste ver-
mek zorundalar. Her ay aidığımız bu lıste-
leri biz sene sonuna kadar tutmayacağız.
Her üç ayda bir besteciye paralannı dağıtacağız.
Çünkü enflasyon şartlannda bir yıl çok uzun bir
süre. Verdikleri formlan listemize >Tİkleyeceğiz ve
temsib haklara giren yüzde 30 oranmdakı bu hak-
lan bestecilere dağıtacağız. Özel televizyondan alı-
nacak haklar daha zor olduğu için böyle bir yüzde-
yi uygun görmüşler.
- Model aldığınız bir hukuk sistemi var mı?
Evet Fransa'da müzik tebfieri konusunda etkin-
bk gösteren SACEM'i örnek aldık.
- CISAC toplanrısında tartışılan sonınlar nelerdi,
bizdeki durum nasıl değerlendiriidi?
Toplantıda daha çok gelişmekte olan ülkelerin
sorunlan tartışıldı.
- Bizim sorunlarunızı da bu çerçevede mi tartıştı-
lar?
Hayır , bizi o listede gelişmekte olan ülkelerin
arasına koymadılar. Kendi aralanna aldılar. Bizim
sonınlanmızı ufak ufak halletme yoluna gittiğimizi
söylediler. Çünkü biz onlara baa yabancı parça-
lann teliflerini ödedik. Böyle olunca da onlar Tür-
kiye'de teüf müessesesinin yavaş yavaş oturduğu-
nu, kanunlann falan çıktığını gördüler. Toplantıda
bizden daha büyük sorunlar yaş; yan Çek Cumhu-
riyeti, Slovakya, Romanya, Estonya, Arnavutluk,
Rus devletlerinin sorunlan konuşuldu. Bizim yasa
tasansı üzerine konuşuldu. Bu tasannın da prob-
lemleri olduğu konusunda bırieşildi, onlann bazı
önerileri abndı. Onlar da toplu görüşlerini belirtti-
ler ve altına imza attılar.
- Türki\e"de editörlük kurumu henüz yok. Bu
konuda da bilgi \erir misiniz?
Editör bestecileri bir maaşa bağlayarak onu ko-
ruması altına alan kişidir. Editör de MESAM'a
üye olur ve parçalann dağıtımını yapar. Paranın
yüzde 40-50'sini o alır ama sanatçılar da onun ko-
ruması altındadır. Türkiye'nin tek editörlük kuru-
mu Müzikotek'tir. Dışarda plak şirketlerinin kendi
editör şirketleri var. O zaman doğal olarak telif için
ödedikleri paranın bir kısmı kendilerine dönüyor.
Bu sistem bizde de yerleşirse çok daha hoş çözüm-
ler getirilebibr. Bu alanda çalışma yapmak isteyen
arkadaşlanmız var.
- Toplantıda özellikle vurgulanan en önemli sorun-
lar nelerdi?
Slovenya'da bir sürü telif kuruluşu var ve sonun-
da karambol çıkmış. Devlet kurumlar üzerinde
çok büyük baskı yapıyormuş. Tüm haklan ellerin-
den alınmış. Baa ülkelerde ise daha hiçbir telif ku-
ruluşu yok. Toplantıda bizim sorunlanmız üzenn-
de çok durulmadı. Bizi desteklediklerini. sonuna
kadar arkamızda olduklannı söylediler. Tüm
yardımlara açık olduklannı belirttiler. Bizim avu-
katlanmızdan thsan Tellioğlu. CISAC'ın Hukuk
ve Yasama Komitesi üyesı. Bundan 4 sene önce bir
bir liste yayınlandı. Telif kanununun uygulan-
madığı üç ülke kalmış: Türkıye. Singapur ve bir
ülke daha. Türkiye kara listedeydi. Hatta Nasuhi
Ertegün. gelıp baskı yapmıştı. "'Eğer telif konusun-
da hassasiyet göstermezsetüz buraya ne bir klip, ne
bir kaset sokarız" demişti. Bandrollerle b'rlıkte çı-
kan uygulamalarla birlikte bizde de telif ücretleri
ödenmeye başlandı.
- Yıllar önce yapdmış bir beste sonradan alınıp da
üzerine başka sözler >azüarak sö>lendiğinde beste-
ciye belli bir telif ödeme zonınluluğu tar değil mi?
Tabii. Kasete gırdıyse plak şirketinin parayı
MESAM'a ödemesi, MESAM'ın da sanatçıya
ödeme yapması gerekivor. Kasete girmediyse
çabndığı televizyon ya da radyodan telif alınıp bes-
teciye veriüyor.
- Parçalar üzerinde etik
haklarımz var mı? -.-—
Evet var. Besteci kendi
bestesi üzerinde bu hakka
doğal olarak sahiptir. Herkes
kafasına göre istediği şarkıyı
istediği yerde çalamaz.
- Türk bestecilerin dışarda
çalınan parcalanndan telif üc-
reti alabilmeleri için ne yap-
malan gerekir?
Dışarda parçası çalınan pekçok sa-
natçının ücretleri Avrupa'daki telif
kuruluşlannda binkmiştir, onlann ha-
beri yoktur. Besteciler ortada yoksa
paralar derneklerin fonunda toplanır
vearadan belli bir süre geçtikten sonra
kendi bütçelenne de\rolur. Eğer bes-
teciler bu derneklere başvururlarsa
haklannı da alırlar. Ben o yüzden bes-
tecilere hemen gidip bu kurumlara
kaydolmalan gerektiğıni söylüyorum.
Çünkü dünyanın bin türlü hali var, bi-
rinin bestesi birden İspanya'da meş-
hur olabilir.
- Telif haklannı eksiksiz alan bir bes-
teci, ülkemizde >alnızca beste >aparak
geçinebilir mi?
Yalnızca beste yaparak geçinebil-
mesi ıyi beste yapması ve bu bestelerin
bulunduğu kasetin iyi satması gerekir
ki besteci iyi telif alsın. Besteci yapmış
10 tane parça ama kaset bin tane
satmış. Eğer bu kasetler satmazsa ama
televizyon ve radyoda çok çalınırsa ol-
dukça yüklü bir para almaya hak ka-
zanır. Besteci arasındaki fark da para-
ya yansır. Plağın içindeki bestecilerin
kalitesini ayıramazsın. Bugün bir Eric
Clapton. bir Rolling Stones hala satı-
yorsa bunun biranlarnı vardır. Kalite-
nin her zaman alıcısı vardır. Besteci
para kazanır. yeter kı yaptığı iş kabteli
olsun.
'Siyah Beyaz Renktiler'
Kültür Servisi- Fransız yönetmen Jean-Jacques
Annaud'nun "Siyah-Beyaz Renkliler" adlı komedisi
Ortaköy Kültür Merkezi'ndegösteriliyor. Başrollerinde
Jean Carmet, Jacques Dufılho ve Catherine Rouvel'in rol
aldığı fılmin konusu 1940'lıyıllardageçiyor. 1976yapımı
olan fılm, aynı yıl En İyi Yabancı Film Oscan'nı
kazanmışü. Emperyalizmin sömürgecilik ağını kara
Afrika'da yaygınlaştırrnak istediği sıralarda ardı sıra gelen
pay savaşlanndan zararlı çıkanlar, elbette ki bağımlılık
altındaki zenci halklardır. Kazanan iseemperyalizmdir.
Alman ya da İngüizler için fark etmez, ölenler, katledilenler
hep zencilerdir. Ama öldürenler de onlardır. çünkü ordular
onlardan oluşturulmuştu. Filmde daha fazla toprağa sahip
olmak için Almanlarla çıkan savaşta bir grup Fransıan
vatan aşkına kabilelerden bir ordu oluşturmak için
verdikleri uğraş. ironik bir şekildeanlatılıyor.
'Orange Then Blue'caz
topluluğu Türkiye'ye geliyor
Kültür Servisi-Amerika Birleşik Devletleri'nin ileri gelen
caz topluluklanndan "Orange Then Blue": Istanbul,
Ankara ve İzmir'de konserler vermek üzere Türkiye'ye
geliyor. Topluluk; 13 nisan günü saat 20.00'de İstanbul'da
Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, Ankara'da 15 nisan
günü saat 20.30'da Milli Eğitim Şura Salonu'nda. İzmir'de
18 nisan günü saat 20.30'da Türk-Amenkan Derneği'nde
birer konser verecek. "Orange Then Blue" topluluğunun
tüm üyeleri New England Müzik Konservatuvan mezunu.
Topluluk, caan çeşitli türlerinde çalmakta ve Duke
Ellington, Charlie Mingus. Gil Evans gibi ünJü caz
uslalannın bestelerinden ve kendi yapıtlanndan örnekler
sunuyor. Taylor, kavalda Matt Darriau ve Chns Speed,
basta Ben Street ve bateride George Schuller'den oluşuyor.
Hayal KahvesVnde 'Stella
CMweshe African Group*
Kültür Servisi-Ekım 1993'te
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nda başanlı konserler
veren Zimbabwelı kadın
sanatçı Stella Chivveshe Hayal
Kahvesi'nde. Chivveshe Afnka
otantik şarkılannı ve zengin
ritmlerini özei çalgılan (Mbira:
Parmak Piano& Marimba) ve
sesı ile yorumlayan Afnka
müağinın güçlü bir temsilcisi.
Yeni kurduğu grubuyla
(saksofonda Avustralyalı Kim Sander, perkusyonda
Yunanlı Mania & Andoni Maratou) İstanbul'a dönen
sanatçı, etkili ve orijinal sahne performansı ile pazar,
pazartesi ve saü günleri 23.00'ten itibaren unutulmayacak
müzik gecelerini Hayal Kahvesi'nde yaşatacak.
Bursa'da kültür-sanaî
BURSA (AA) - Uzun süredir resim çabşmalannı sürdüren
Birsen İlter. kendi yorumu ile çiçek ve doğayı yansıttığı
çalışmalannı, bir sergiyle Bursalılann izlenımine sundu.
Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açılan sergi. 14 nisan
tarihine kadargezilebilecek. Bursa Büyükşehir Beledivesi
Sanat Galeresi'nde Uludağ Üniversitesi Öğretim görev lisi
Avni Yamaner. Tömer Bursa Şubesi Sergi Salonu'nda
Zeki Serdar Bucak'ın resim sergileri ile Sami Güner Sanat
Galerisi'nde de Emin Bilgin'in el sanatlan resim sergisi
izleyicilerin beğenisine sunuldu. Ahmet Vefık Paşa De\ let
Tiyatrosu'nda da geçen yıl Kültür Bakanlığı'nın açtığı
yanşmada ödül alan "Göğsü Lenin Düğmeli Adam" isimli
oyun sahneleniyor. Rahmi Dilligü'insahneyekoyduğu
oyunda. Sovyetler Birüği'nde komünizmin çöküşü ile
ortaya çıkan toplumsal kargaşada. insanlann yaşamak
zorunda kaldıklan ortak dram konu ediliyor.
'HalilPaşa kitabıyayımlandı
Kültür Servisi-SezerTansuğ'un haarladığı "Halil Paşa"
adlı kitap, Yapı Kredi Yayınlan'ndaçıktı. Yapı Kredi
Yayınlan, Türk ressamlan dizisinin bu üçüncü kitabında
Halil Paşa"nın yaşamı ve yapıtlannı inceliyor. Hakkında
pek fazla kaynağa sahip olmadığımız Halll Paşa.
ustalaştığı Batı resim tarayla kendi yerel ekolüne
bağhlığını yapıtlanna yansıtan bir sanatçı. Çağdaş Türk
resminin son iki yüz yıllık gelişimi çerçevesinde hiç
kuşkusuztemel biryeresahip olan Halil Paşa'run. sanaıçı
kişiüğinin yani sıra. toplumsal konumunu da incele\ en \e
yapıtlanndan örnekler sunan kitap, araştırmalam la sanat
tarihimize büyük katkılarda bulunan Sezer Tansuğ'un
özenli çalışmasmın üriinü.
Tahsin Ünüvar Kuartet'in 'sanatm katledildiği ve medya kanalıyla yutturulduğu' ortamda işleri çok zor:
ASUMARO
Tahsin Ünüvar Kuartet. caz müzığı
dinleyicilerinin yabancı olmadıgı bir
isim. Yaklaşık dört yıldır birlikte
olarak Türkiye'de kendi türlerinde
zoru başaran grup, saksofon ve flüt-
te Tahsin Cnüvar, klavyeli çalgılarda
Seiim Benba. basta Sahir Kaptan ve
bateride tzzet Hiçkalmazdan oluşu-
yor.
Tahsin Ünüvar, yıllarca Türkiye'-
de popüler müzik yapan hemen he-
men . tüm sanatçılarla çabşmış bir
müzisyen. Ancak kendisi o dönem
dilediği müziği yapamadığını,
yaptığı işi bir tür 'banka memurluğu'
saydığmı dile getiriyor. Grubun di-
ğer elemanlanyla Kedi Bar'da "Kö-
mür" adı altında bir araya gehnişler.
Oranın kapanmasıyla bir dağılma
yaşayan topluluk, bir süre sonra bir-
leşip "Tahsin Ünüvar Kuartet" ola-
rak yoluna devam etmiş. O gün bu
gündür İstanbul'un pekçok kulüp ve
barlannda çalan, konserler veren
Kuartet. iki aydır Beyoğlu Meyzen
Bar'da dinleyicisiyle buluşuyor.
Tahsin Ünüvar Kuartet dedik
ama ilk göze çarpan grubun üç kişi-
den ibaret olduğu. Sahir Kaptan.
mekan küçük olduğu için şu anda
aralannda değil. Ama en kısa za-
manda o da katılacak aralanna.
Yaptıklan müziğe tam bir ta-
BMerşövalyeyiz
nımlama getirmiyorlar:
Zaman zaman popcaz.
zaman zaman Latin mü-
aği çalan topluluk. klasik
caz parçalanna da yer ve-
riyor repertuvannda.
Ünüvar. vaptıklanna,
tüm müzik tarzlannın bir
sentea olan fiısion' dene-
bileceğini bebrtiyor.
Konu, Türkiye'de caz
müziği yapmanın zorluk-
lanna gelince, herkesin
söyleyecek çok şeyi var.
Özellikle içinde bulundu-
ğumuzortamda, yani "sa-
natın katledildiği ve med-
>a kanalıyla yuttunıldu-
ğu" ortamda işlerinin çok
zor olduğunu söylüyor-
lar. "Bizler şövalyeyiz" di-
yor Ünüvar ve şöyle de-
vam ediyor: "Caz müziği
bir kere çalması çok zor
bir müzik. İyi caz müzis- Tahsin Ünüvar, Seiim Benba ve îzzet Hiçkalmaz. (Fotoğraf: FJĞUR GÜNYÜZ)
yenleri bir elin parmaklan
Türkiye'de caz gruplannın pek de
uzun ömürlü olmadığına dikkati çe-
ken Tahsin Ünüvar. kendilerinin 'grup
anlayışını' yerleştirdiklerini ve bu ka-
dar uzun süre bir arada kalan tek grup
olduklannı da belirtiyor: "Bizim grup
açısından en önemli şey. biz birbirimizi
severiz ve birbirimize çok saygı duvanz.
Bu arada seyircimize çalmaktan zevk
kadar az. Bu müzis.v enlerin de bir araya
gelip organize olup çalması her zaman
mümkün olmuyor. Caz müziği şahsi
gibi göriinse de çevreye çok ihtiyaç du-
yan bir müzik. Kendinizi geliştirmek
için farklı insanlarla çalmanız lazım.
Türkiye'de bu işi yapan çok az insan
var. Yapanlar da zamanla maddi
kaygılarla kopuyoriar".
alarak kendi müziğimizi ve kendimizi
geliştiriyonız. Her gün biraz daha iyiyi
yakalamak, biraz daha iyi çahtak pe-
şindejiz." Grup elemanlannın en çok
yapmak istedikleri şey. bestelerini bir
kasette toplamak. Hiçbir ticari kavgısı
olmasa bile bu kaydın kendıleri için
gerekli olduğunu dile getiriyorlar. An-
cak müzik dışında herkesin para ka-
zandığı bir işi olduğu
için bir türlü buna za-
man ayıramamışlar.
Tahsin Ünüvar Kuartet.
buluştuğu dinleyicisiyle
iletişim kurmayı başara-
bilen bir topluluk. Bu-
nun sırnnı şöyle açıklı-
yorlar: "Biz bir şeyi an-
ladık şimdiye kadar Biz
sahnede eğleniyorsak ça-
larken, insanlar bizimle
aynı şeyi paylaşıyorlar.
Biz çalmaktan zevk alı-
yorsak, o duyguyu izle-
yenler bir şekilde alıyor-
lar. Biz sıkıldığunız za-
man çalarken. insanlar
da sıkılıyorlar". Bu ko-
nuda çalınan müziğin
niteliğinin de çok önemli
olduğunu vurguluyor
Ünüvar. Çalınan çok
marjinal bir müağin
yalnızca caz müzisyenle-
rine ya da o müziği çok
sevenlere ulaşacağını belirtiyor: "Tür-
kiye'de yıllardır. caz çok ağır, dinlen-
mesi zor bir müzik kabul edilir. Tabii
aslında insan bilmediği, anlamadığı
şeyden zevk alamaz. Sadece caz için de-
ğil, her tür için böyle. Bu bir ait yapı so-
nınudur. İnsan hangi kültürie yetişirse
o kültflre dayalı bir sanat türünden zevk
alacaktır, bu doğal. Batı toplumlannda
adam doğar doğmaz kiliseve gidiyor.
Orada çok sesli müzikle tanışıvor. bir
klasik kültür alıyor ve tabii o adam
klasik konsere de gidiyor. Bizim devle-
tin üst kesimindeki. kitleleri vönlendi-
ren insanlarda bile o altv apı v okhır".
Türkiye'de caz müziğmin cğitimıııi
veren köklü bir kurum olmavışı d;ı
cazın bir diğer sorunu olarak günde-
megeliyor. Seiim Benba. bir ülkede bir
şeyin eğitimi yoks;ı kendısinin dc ola-
mayacağını bclırtivor: "Türkiye'de her
şey gibi müzik de ö\ le primitif > azi\ ette
ki eline aldığı bir notavı okuması bile
bir müzis>en için lükssayılıyor. Ameri-
ka'da. Avrupa'da bu elinize aldığınız bir
gazeteyle eş anlamltdır. Türkive'de
yurtdışında eğitim almadan dünv a çapı-
nda müzik yapan tek kişi Aydın Escn'-
dir ve o da şahsi dehasından ötürü oraya
gelmiştir. Dognı düzgün bir eğitim ol-
saydı belki yüz tane Aydın Esen çıkar-
dı". Caz müziğmin kurallan olup ol-
madığı da bir ayn tartışma konusu.
Seiim Benba bunun bir tür 'yumurta-
tavuk' hikayesi olduğunu söylüyor:
"Caz müzisyenleri bu işi kurallara göre
çabnamışlardır. Kurallar caz müzis-
yenlerinin çaldıklanndan ortaya
çıkmıştır. Olay, belli dehalann çıkıp
muhteşem bir estetik ortaya dökmeleri,
ve o estetiğin bazı beyinler tarafından
"bu neden güzel' diye bir açıklama geti-
rip belli bir sistematik kurmasından
ibaret".