23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 NİSAN 1994 SALI CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR MESAM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fuat Güner: PELtNÖZER Geçtiğimiz günlerde MESAM (Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği), CISAC (Uluslara- rası Eser Sahipleri Konfederasyonu)'ın 1994 yıh Avrupa komite toplantısına evsahipliği yaptı. Top- lantıda; gelişmekte olan Avrupa ülİcelerinin telif sorunlan tartışddı, çözürn yollan üzerinde durul- du. Toplantının gündeminde Fikir ve Sanat Eserle- ri yasa tasansı da vardı. Özei radyo ve televizyonla- ra da ilişkin hûkümler ıçeren yasamn üzerinde baa değişiklikler yapılması da toplantı sonunda alınan kararlar arasmdaydı. Bu yasa tasansının Bern ve Roma anlaşmalan ile Avrupa'da günümûzde uy- gulanmakta olan prensiplere göre yeniden düzen- knmesi öngörüldü. 1987 yıhnda kurulan ve yönetim kurulunu Yrfdımn Gürses(başkan). Fuat Giiner(başkan yardımcısı). Bora Ayanoğlu, Gönüi Şen, Amir Ateş, Bilge Özgen ve Aşkın Tuna'nın oluşturduğu ME- SAM, ülkemizde beste ve söz vazarlannın telif haklannı koruyan ve takip eden tek meslek birliği. MESAM'ın uygulamalan (ve uygulayamamalan) ve CISAC'ın 1994 yıh Avrupa komite toplantısı ûzerine bilgi almak için MESAM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fuat Güner'le konuştuk: - MESAM'ın tarihini, kunıluş amacını ve etkin- liklerini anlatabilir misiniz? MESAM 1987 yıbnda kuruldu. Bizden önce bu alanda hizmet veren küçük kuruluşlar varmış ama fazla yaşamamışlar. Bugün çalışan yönetim kurulu üyeleri geçen sene kasım ayında yapılan genel ku- ruldan sonra secıldi. Bu sene başında yönetim ku- rulu değiştj ve oldukça büyük bir çalışma içine gir- di. Haftada bir gün toplanıyorduk ama şimdi bir- kaç gün toplanıp problemleri çözmeye çahşıyoruz. Türkiye'de problemler o kadar büyük ki telif hak- lan bizim için çok yeni bir konu. Avrupa'da pul- lann üzerinde "Human rights is copvright- İnsan haklan çoğaltma haklandır" yazıyor. Dünyanın çok önem verdiği bir konu bizde daha yeni yeni an- laşılmaya çalışıhyor. Bu ashnda herkesi ilgilendiren bir konu. Bir eser ortaya çıktığı zaman o eserden doğal olarak bir hak doğuyor. Bunu genel anlamda ikiye bölebiliriz. Birincisi "mekanik haklar". yani plak, kaset ve compact-disklerin satışından doğan hak- lar. Bu satışlardan bestecilerin belli bir yüzde alma- lan gerekiyor. tkincisi ise "temsili haklar". Bunlar da radyo, televizyon, konser. eğlence yerlerinde çalınan müzikler. nerede ne tür müzik yayını yapıbyorsa onlann tümünden alınacak telifter. Türkiye bugüne kadar temsili alanlardan pek para toplayamamıştı. Geçen seneki yönetim kurulu ka- rannda Show TV'den Interstar'dan anlaşmalarla bir takım paralar ilk defa alındı. Bu anlaşmalan yapan fırmalan, böyle bir şeye ınandıklan ve des- tek verdikleri için kutluyorum. Çünkü bu bir me- deniyet göstergesidir. Haklar sanatçı öldüktcn son- ra 70 yıl devam ediyor. - Kanunda bu süre 50 > d olarak beUrtilmiyor mu? B ize Mazhar-Fuat-Özkan olarak, Yeni Gine'den Kanada'ya kadar telif ücretleri geldi. Çok şaşınyomz. Düşünebiliyor musunuz ? Kenya'da "Sufi" çalmış, bize telif ücreti gönderiyorlar. Bunu bizim sanatçımız •••••• hayal bile edemez. Bu, uluslararası düzeyde başanlı bir telif müessesesine üye olmanın getirdiği bir avantaj. Benim de bütün amacım; telif kuruluşlannın Türkiye'de başanlı olması. Bunun bir şartı da herkesin el ele vermesi. Hem MESAM'ın hem plak şirketlerinin hem televizyon ve radyolann el ele vererek beraberce bu işi yürütmesi gerekir. Hiç kimse tek başına karar almamalı. 'Işkr k(mwısıız biçnndeyihi'ıyot'' Bizde 50 sene ama Avrupa'da 70. Yeni kanunda 70 yıla çıkartılması dü- şünülüyor. - Yûrûriükteki yasada boşluklaruı bir an önce kapafılması gerekiyor. Oysa yeni yasa tasansı hala Meclis'te bekliyor. Bu koauda bir yaptınmınız olabüir mi? Telif kanununun çıkmaması da bir- takım kanşıklıklara yol açıyor. Yani bir eserin sahibi o eseri yaratan mıdır, yoksa o eseri yaratandan alıp da piya- saya kazandıran mıdır gibi bir takım şeyier var. Başka açık kapılar da var. Mesela bir besteci tüm bestelerini bir telif kuruluşuna bırakabilir. Ama yazdırmadığı besteler varsa bunlan kendisi de pazarlayabilir. Halbuki dünyadaki telif kuruluşlanna besteci- nin kendisi üye oluyor, besteleri değil. Öyle olunca bestecinin gelmiş. geçmiş ve gelecek tüm besteleri kuruluşa dev- redilmiş oluyor. - Telif ücrerlerini nasıl beliriiyorsu- nuz? Dışanda uygulanan sistemleri gö- zönüne abyoruz ve onlann uyguladığı yüzdeler üzerinden para alıyoruz. Normal olarak dışanda toptan saüş fi- yatının üzerinden kesilir. Biz toptan satışı 15 bin lira diye tespit ettik. Daha yeni yeni alışıldığı için ılımlı yaklaşıyo- ruz. - MESAM'ın ödediği telif ücretleri sanatçdar arasında bir anlaşmazlığa yol açıyor mu? ÜcreÜere tepki gösteren sanatçılar oluyor mu? Benim gördüğüm, yaşadığım prob- lemlerden birisi de bu. Besteciler ME- SAM vasıtasıyla alacaklan paranın düşük olacağmı hesap ediyorlar. Ör- neğin bir besteci gidiyor bir plak şir- i ketine ve 100 milyon para istiyor. Bir sanatçı. besteyi istivorum diye plakçı- ya baskı yapıyorsa ve sonuçta ticari yanşı da gözönüne alıyorsa, besteci ben neden 20 milyona eserimi vereyim diyor ve eserini kendi pazarlıyor. Plakçılar arasında yapılması düşünü- len anlaşmada bandrol sırası üzerin- den 14 bin lira alıyoruz her plaktan. Bu rakamı baz olarak kabul ediyoruz. Ve bu rakam üzerinden yüzde 8'ini MESAM abyor. Kendi yüzde 15'ini kalan paydan aldıktan sonra kalanmı bestecilere dağıtıyor. Bir kasetin yüz bin adet basıldığıru kabul edersek, bunu 14 bin ile çarptığımızda 1 milyar 400 milyon lira olur. Bunun yüzde se- kizi diyelim 120 milyon civannda bir rakam tutuyor. Bir kasette 10 beste ol- duğu düşünülürse beste başma 12 mil- yon lira düşüyor. Tabii bu fiyata kim- se bestesini vermek istemiyor. Bu du- rumda ne olacak? Esasında dünyada böyle bir şey yok. Dünyadaki uygula- malarda besteci parasını kuruluşlar- dan plak satıp da kaç sattığı belli ol- duktan sonra haketüği telif oranında abyor ama orada kaset fıyaüan Türk Lirası'yla 100-200 bin üra olduğu için zaten 120 milyon Türk Lirası karşıbğı- nda bir para abyor. Bu para da onlan tatmin ediyor. Böyle bir problem var ortada. Bu problcmi nasıl çözeccğımiz konusunda çalışmalanmız var. MÜYAP, Raks ve diğer bu işe gönül vermiş kurum- larla birlikte yapacağımız anlaşmalarda bu sorunu çözmeye çabşacağız. Sorun- lann tek nedeni de kanunlanmız. Kanun- lanmız yeteri kadar açık değil. Yeni ka- nun da daha çıkmadı. îşler kanunsuz bir şekilde yürüyor. - Toplanttda alınan kararlardan biri de, aynı eser kategorisini ve aynı rip haklan kapsayan birden fazla mesleki birlik kunıl- masının demokratik yöntem içinde kanşıklığa neden olduğunu vurguluyor... Fransa, Almanya. Ingıltere gibi Avru- pa ülkelerinde her alanda telif haklannı gözeten birer dernek var. Ama kanunen birden fazla olması yasaklanmıyor. Bir- kaç tane dernek kurulmuş ama yürüme- miş, bir tanesini tercih etmişler. Zanne- diyorum Türkıye'de zaten şu anda yasada MESAM korur diyor. MESAM. tüm te- lifleri koruyan bir dernek olsun demiyo- ruz. Biz yalnızca müzik konusunda, ço- ğaltma haklan ve temsih' haklar konusun- da tek olmak istiyoruz. Çünkü başka tür- lü olursa çok karmaşa çıkar. Çok politik akımlı tehf müesseseleri ortaya çıkar. Bi- zim kültür düzeyimiz henüz tüm bunlan ayırt edebilecek halde değil. - Eğlence verlerinden telif topia>abiliyor musunuz? Avrupa'daki bu sorun nasıl çö- zümleniyor? Eğlence yerlerinden şu anda telif top- lamıyoruz ama toplamaya başlayacağız. Tabii bu kanunda belirlenmış bir sorun. Diyelim ki bir diskotek geceden sabaha kadar parça çalıyor. O parçalarda pek çok Türk ve yabancı sanatçının hakkı var Şimdi dışarda diskotek her gece çalacağı parçalann listesini veriyor. Diskoteğe gi- ren kişinin ödediği ücretten belirli bir yüz- de abnarak o para telif müessesine yatınlı- yor. O akşam kaç parça çalınıyorsa o par- çalar arasında bu para paylaştınbyor. Bunu uygulamanın başka bir yöntemı yok. Ama bizimkiler parçalann listesini yapmaya üşeniyorlar. Fakat bunu yap- mak zorundalar. Ben bir gün Paris'te bir barda çalmak istedim. Patron bana hangi parçalan çalacağımı sordu. Şaşırdım. kendi bestelerimi çalacağımı sövledim. Adam o zaman sorun olmadığını. eğer başkalannın parçalannı çalmak istesey- dim listeye yazma gerektiğıni söyledi. Burada ıse gidip birgazinodan telif ücretı- ni almak istediniz onlar da vermediler o zaman memleketin kanunlan var. tüm aletlerine el koyuyorsun. Ama onlara da iyi niyetle yaklaşarak eğitmemiz lazım. Bu insan haklanna ait bir şeydir. İnsanlar bu işten para kazanıyorlar ama yüzde 5 gibi bir parayı vermekten kaçınıyorlar. Daha bestecilerimiz bile kendi haklannın ne olduğunu bilmiyorlar. Anlık yarar sağla- mak için her şeyi gözden çıkanyor. Önce- likle bestecinin kendi haklanna kendi inanması gerekiyor. - Bizde parçavı yayma hakkı eserin sahi- bi olan besteciye ait değil mi? Evet, o besteci tüm haklannı ME- SAM'a devretmişse isim vermemek öz- gürlüğü kendinde kalmak kaydıyla o bes- tenin tüm haklannı MESAM toplar ve bestecisine teslim eder. Zaman zaman sa- natçı yeni bir beste yapıyor ama onu ME- SAM'a kaydetmiyor. Oysa bestecilerin bizimle tamamen işbirliği içinde olması gerekir. Çünkü hiçbir sanatçı gidip de tek tek heryerden telif hakkını toplayamaz. - Korsan kaydı nasıl önlü>orsunuz? Bunun üç \ıldan başlajan bir hapis ce- zası olduğu halde insanlar hala korsan kayıt yapıyorlar. Duyduğum kadanyla kendi korsanını yapan plak şirketleri de varmış. Bu konuda bizim direk bir yaptınmımız olamaz. Bunu plak şırketie- rinin kendi aralannda karar birliğine vanp MESAM'la birlikte çözmesi gere- kir. Bizde bu davalara ticari mahkemeler bakıyor. dolayısıyla hakimler bile bu konuda nasıl karar vereceğinı bilmiyor. Bunu yavaş yavaş öğreniyorlar. - Yeni yasa yürurlüğe girdikten sonra özel tele\izyonlarla ilişkileriniz nasıl ola- cak? Ben Show TV ile yapılan bir görüşmede bulundum. Onlann yıllık reklam ciro- lannın yüzde onunun yüzde beşi diye ko- nuştuk. Onlar bize her ay sonunda tüm çalınan parçalann belirtildiği bir liste ver- mek zorundalar. Her ay aidığımız bu lıste- leri biz sene sonuna kadar tutmayacağız. Her üç ayda bir besteciye paralannı dağıtacağız. Çünkü enflasyon şartlannda bir yıl çok uzun bir süre. Verdikleri formlan listemize >Tİkleyeceğiz ve temsib haklara giren yüzde 30 oranmdakı bu hak- lan bestecilere dağıtacağız. Özel televizyondan alı- nacak haklar daha zor olduğu için böyle bir yüzde- yi uygun görmüşler. - Model aldığınız bir hukuk sistemi var mı? Evet Fransa'da müzik tebfieri konusunda etkin- bk gösteren SACEM'i örnek aldık. - CISAC toplanrısında tartışılan sonınlar nelerdi, bizdeki durum nasıl değerlendiriidi? Toplantıda daha çok gelişmekte olan ülkelerin sorunlan tartışıldı. - Bizim sorunlarunızı da bu çerçevede mi tartıştı- lar? Hayır , bizi o listede gelişmekte olan ülkelerin arasına koymadılar. Kendi aralanna aldılar. Bizim sonınlanmızı ufak ufak halletme yoluna gittiğimizi söylediler. Çünkü biz onlara baa yabancı parça- lann teliflerini ödedik. Böyle olunca da onlar Tür- kiye'de teüf müessesesinin yavaş yavaş oturduğu- nu, kanunlann falan çıktığını gördüler. Toplantıda bizden daha büyük sorunlar yaş; yan Çek Cumhu- riyeti, Slovakya, Romanya, Estonya, Arnavutluk, Rus devletlerinin sorunlan konuşuldu. Bizim yasa tasansı üzerine konuşuldu. Bu tasannın da prob- lemleri olduğu konusunda bırieşildi, onlann bazı önerileri abndı. Onlar da toplu görüşlerini belirtti- ler ve altına imza attılar. - Türki\e"de editörlük kurumu henüz yok. Bu konuda da bilgi \erir misiniz? Editör bestecileri bir maaşa bağlayarak onu ko- ruması altına alan kişidir. Editör de MESAM'a üye olur ve parçalann dağıtımını yapar. Paranın yüzde 40-50'sini o alır ama sanatçılar da onun ko- ruması altındadır. Türkiye'nin tek editörlük kuru- mu Müzikotek'tir. Dışarda plak şirketlerinin kendi editör şirketleri var. O zaman doğal olarak telif için ödedikleri paranın bir kısmı kendilerine dönüyor. Bu sistem bizde de yerleşirse çok daha hoş çözüm- ler getirilebibr. Bu alanda çalışma yapmak isteyen arkadaşlanmız var. - Toplantıda özellikle vurgulanan en önemli sorun- lar nelerdi? Slovenya'da bir sürü telif kuruluşu var ve sonun- da karambol çıkmış. Devlet kurumlar üzerinde çok büyük baskı yapıyormuş. Tüm haklan ellerin- den alınmış. Baa ülkelerde ise daha hiçbir telif ku- ruluşu yok. Toplantıda bizim sorunlanmız üzenn- de çok durulmadı. Bizi desteklediklerini. sonuna kadar arkamızda olduklannı söylediler. Tüm yardımlara açık olduklannı belirttiler. Bizim avu- katlanmızdan thsan Tellioğlu. CISAC'ın Hukuk ve Yasama Komitesi üyesı. Bundan 4 sene önce bir bir liste yayınlandı. Telif kanununun uygulan- madığı üç ülke kalmış: Türkıye. Singapur ve bir ülke daha. Türkiye kara listedeydi. Hatta Nasuhi Ertegün. gelıp baskı yapmıştı. "'Eğer telif konusun- da hassasiyet göstermezsetüz buraya ne bir klip, ne bir kaset sokarız" demişti. Bandrollerle b'rlıkte çı- kan uygulamalarla birlikte bizde de telif ücretleri ödenmeye başlandı. - Yıllar önce yapdmış bir beste sonradan alınıp da üzerine başka sözler >azüarak sö>lendiğinde beste- ciye belli bir telif ödeme zonınluluğu tar değil mi? Tabii. Kasete gırdıyse plak şirketinin parayı MESAM'a ödemesi, MESAM'ın da sanatçıya ödeme yapması gerekivor. Kasete girmediyse çabndığı televizyon ya da radyodan telif alınıp bes- teciye veriüyor. - Parçalar üzerinde etik haklarımz var mı? -.-— Evet var. Besteci kendi bestesi üzerinde bu hakka doğal olarak sahiptir. Herkes kafasına göre istediği şarkıyı istediği yerde çalamaz. - Türk bestecilerin dışarda çalınan parcalanndan telif üc- reti alabilmeleri için ne yap- malan gerekir? Dışarda parçası çalınan pekçok sa- natçının ücretleri Avrupa'daki telif kuruluşlannda binkmiştir, onlann ha- beri yoktur. Besteciler ortada yoksa paralar derneklerin fonunda toplanır vearadan belli bir süre geçtikten sonra kendi bütçelenne de\rolur. Eğer bes- teciler bu derneklere başvururlarsa haklannı da alırlar. Ben o yüzden bes- tecilere hemen gidip bu kurumlara kaydolmalan gerektiğıni söylüyorum. Çünkü dünyanın bin türlü hali var, bi- rinin bestesi birden İspanya'da meş- hur olabilir. - Telif haklannı eksiksiz alan bir bes- teci, ülkemizde >alnızca beste >aparak geçinebilir mi? Yalnızca beste yaparak geçinebil- mesi ıyi beste yapması ve bu bestelerin bulunduğu kasetin iyi satması gerekir ki besteci iyi telif alsın. Besteci yapmış 10 tane parça ama kaset bin tane satmış. Eğer bu kasetler satmazsa ama televizyon ve radyoda çok çalınırsa ol- dukça yüklü bir para almaya hak ka- zanır. Besteci arasındaki fark da para- ya yansır. Plağın içindeki bestecilerin kalitesini ayıramazsın. Bugün bir Eric Clapton. bir Rolling Stones hala satı- yorsa bunun biranlarnı vardır. Kalite- nin her zaman alıcısı vardır. Besteci para kazanır. yeter kı yaptığı iş kabteli olsun. 'Siyah Beyaz Renktiler' Kültür Servisi- Fransız yönetmen Jean-Jacques Annaud'nun "Siyah-Beyaz Renkliler" adlı komedisi Ortaköy Kültür Merkezi'ndegösteriliyor. Başrollerinde Jean Carmet, Jacques Dufılho ve Catherine Rouvel'in rol aldığı fılmin konusu 1940'lıyıllardageçiyor. 1976yapımı olan fılm, aynı yıl En İyi Yabancı Film Oscan'nı kazanmışü. Emperyalizmin sömürgecilik ağını kara Afrika'da yaygınlaştırrnak istediği sıralarda ardı sıra gelen pay savaşlanndan zararlı çıkanlar, elbette ki bağımlılık altındaki zenci halklardır. Kazanan iseemperyalizmdir. Alman ya da İngüizler için fark etmez, ölenler, katledilenler hep zencilerdir. Ama öldürenler de onlardır. çünkü ordular onlardan oluşturulmuştu. Filmde daha fazla toprağa sahip olmak için Almanlarla çıkan savaşta bir grup Fransıan vatan aşkına kabilelerden bir ordu oluşturmak için verdikleri uğraş. ironik bir şekildeanlatılıyor. 'Orange Then Blue'caz topluluğu Türkiye'ye geliyor Kültür Servisi-Amerika Birleşik Devletleri'nin ileri gelen caz topluluklanndan "Orange Then Blue": Istanbul, Ankara ve İzmir'de konserler vermek üzere Türkiye'ye geliyor. Topluluk; 13 nisan günü saat 20.00'de İstanbul'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, Ankara'da 15 nisan günü saat 20.30'da Milli Eğitim Şura Salonu'nda. İzmir'de 18 nisan günü saat 20.30'da Türk-Amenkan Derneği'nde birer konser verecek. "Orange Then Blue" topluluğunun tüm üyeleri New England Müzik Konservatuvan mezunu. Topluluk, caan çeşitli türlerinde çalmakta ve Duke Ellington, Charlie Mingus. Gil Evans gibi ünJü caz uslalannın bestelerinden ve kendi yapıtlanndan örnekler sunuyor. Taylor, kavalda Matt Darriau ve Chns Speed, basta Ben Street ve bateride George Schuller'den oluşuyor. Hayal KahvesVnde 'Stella CMweshe African Group* Kültür Servisi-Ekım 1993'te Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda başanlı konserler veren Zimbabwelı kadın sanatçı Stella Chivveshe Hayal Kahvesi'nde. Chivveshe Afnka otantik şarkılannı ve zengin ritmlerini özei çalgılan (Mbira: Parmak Piano& Marimba) ve sesı ile yorumlayan Afnka müağinın güçlü bir temsilcisi. Yeni kurduğu grubuyla (saksofonda Avustralyalı Kim Sander, perkusyonda Yunanlı Mania & Andoni Maratou) İstanbul'a dönen sanatçı, etkili ve orijinal sahne performansı ile pazar, pazartesi ve saü günleri 23.00'ten itibaren unutulmayacak müzik gecelerini Hayal Kahvesi'nde yaşatacak. Bursa'da kültür-sanaî BURSA (AA) - Uzun süredir resim çabşmalannı sürdüren Birsen İlter. kendi yorumu ile çiçek ve doğayı yansıttığı çalışmalannı, bir sergiyle Bursalılann izlenımine sundu. Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açılan sergi. 14 nisan tarihine kadargezilebilecek. Bursa Büyükşehir Beledivesi Sanat Galeresi'nde Uludağ Üniversitesi Öğretim görev lisi Avni Yamaner. Tömer Bursa Şubesi Sergi Salonu'nda Zeki Serdar Bucak'ın resim sergileri ile Sami Güner Sanat Galerisi'nde de Emin Bilgin'in el sanatlan resim sergisi izleyicilerin beğenisine sunuldu. Ahmet Vefık Paşa De\ let Tiyatrosu'nda da geçen yıl Kültür Bakanlığı'nın açtığı yanşmada ödül alan "Göğsü Lenin Düğmeli Adam" isimli oyun sahneleniyor. Rahmi Dilligü'insahneyekoyduğu oyunda. Sovyetler Birüği'nde komünizmin çöküşü ile ortaya çıkan toplumsal kargaşada. insanlann yaşamak zorunda kaldıklan ortak dram konu ediliyor. 'HalilPaşa kitabıyayımlandı Kültür Servisi-SezerTansuğ'un haarladığı "Halil Paşa" adlı kitap, Yapı Kredi Yayınlan'ndaçıktı. Yapı Kredi Yayınlan, Türk ressamlan dizisinin bu üçüncü kitabında Halil Paşa"nın yaşamı ve yapıtlannı inceliyor. Hakkında pek fazla kaynağa sahip olmadığımız Halll Paşa. ustalaştığı Batı resim tarayla kendi yerel ekolüne bağhlığını yapıtlanna yansıtan bir sanatçı. Çağdaş Türk resminin son iki yüz yıllık gelişimi çerçevesinde hiç kuşkusuztemel biryeresahip olan Halil Paşa'run. sanaıçı kişiüğinin yani sıra. toplumsal konumunu da incele\ en \e yapıtlanndan örnekler sunan kitap, araştırmalam la sanat tarihimize büyük katkılarda bulunan Sezer Tansuğ'un özenli çalışmasmın üriinü. Tahsin Ünüvar Kuartet'in 'sanatm katledildiği ve medya kanalıyla yutturulduğu' ortamda işleri çok zor: ASUMARO Tahsin Ünüvar Kuartet. caz müzığı dinleyicilerinin yabancı olmadıgı bir isim. Yaklaşık dört yıldır birlikte olarak Türkiye'de kendi türlerinde zoru başaran grup, saksofon ve flüt- te Tahsin Cnüvar, klavyeli çalgılarda Seiim Benba. basta Sahir Kaptan ve bateride tzzet Hiçkalmazdan oluşu- yor. Tahsin Ünüvar, yıllarca Türkiye'- de popüler müzik yapan hemen he- men . tüm sanatçılarla çabşmış bir müzisyen. Ancak kendisi o dönem dilediği müziği yapamadığını, yaptığı işi bir tür 'banka memurluğu' saydığmı dile getiriyor. Grubun di- ğer elemanlanyla Kedi Bar'da "Kö- mür" adı altında bir araya gehnişler. Oranın kapanmasıyla bir dağılma yaşayan topluluk, bir süre sonra bir- leşip "Tahsin Ünüvar Kuartet" ola- rak yoluna devam etmiş. O gün bu gündür İstanbul'un pekçok kulüp ve barlannda çalan, konserler veren Kuartet. iki aydır Beyoğlu Meyzen Bar'da dinleyicisiyle buluşuyor. Tahsin Ünüvar Kuartet dedik ama ilk göze çarpan grubun üç kişi- den ibaret olduğu. Sahir Kaptan. mekan küçük olduğu için şu anda aralannda değil. Ama en kısa za- manda o da katılacak aralanna. Yaptıklan müziğe tam bir ta- BMerşövalyeyiz nımlama getirmiyorlar: Zaman zaman popcaz. zaman zaman Latin mü- aği çalan topluluk. klasik caz parçalanna da yer ve- riyor repertuvannda. Ünüvar. vaptıklanna, tüm müzik tarzlannın bir sentea olan fiısion' dene- bileceğini bebrtiyor. Konu, Türkiye'de caz müziği yapmanın zorluk- lanna gelince, herkesin söyleyecek çok şeyi var. Özellikle içinde bulundu- ğumuzortamda, yani "sa- natın katledildiği ve med- >a kanalıyla yuttunıldu- ğu" ortamda işlerinin çok zor olduğunu söylüyor- lar. "Bizler şövalyeyiz" di- yor Ünüvar ve şöyle de- vam ediyor: "Caz müziği bir kere çalması çok zor bir müzik. İyi caz müzis- Tahsin Ünüvar, Seiim Benba ve îzzet Hiçkalmaz. (Fotoğraf: FJĞUR GÜNYÜZ) yenleri bir elin parmaklan Türkiye'de caz gruplannın pek de uzun ömürlü olmadığına dikkati çe- ken Tahsin Ünüvar. kendilerinin 'grup anlayışını' yerleştirdiklerini ve bu ka- dar uzun süre bir arada kalan tek grup olduklannı da belirtiyor: "Bizim grup açısından en önemli şey. biz birbirimizi severiz ve birbirimize çok saygı duvanz. Bu arada seyircimize çalmaktan zevk kadar az. Bu müzis.v enlerin de bir araya gelip organize olup çalması her zaman mümkün olmuyor. Caz müziği şahsi gibi göriinse de çevreye çok ihtiyaç du- yan bir müzik. Kendinizi geliştirmek için farklı insanlarla çalmanız lazım. Türkiye'de bu işi yapan çok az insan var. Yapanlar da zamanla maddi kaygılarla kopuyoriar". alarak kendi müziğimizi ve kendimizi geliştiriyonız. Her gün biraz daha iyiyi yakalamak, biraz daha iyi çahtak pe- şindejiz." Grup elemanlannın en çok yapmak istedikleri şey. bestelerini bir kasette toplamak. Hiçbir ticari kavgısı olmasa bile bu kaydın kendıleri için gerekli olduğunu dile getiriyorlar. An- cak müzik dışında herkesin para ka- zandığı bir işi olduğu için bir türlü buna za- man ayıramamışlar. Tahsin Ünüvar Kuartet. buluştuğu dinleyicisiyle iletişim kurmayı başara- bilen bir topluluk. Bu- nun sırnnı şöyle açıklı- yorlar: "Biz bir şeyi an- ladık şimdiye kadar Biz sahnede eğleniyorsak ça- larken, insanlar bizimle aynı şeyi paylaşıyorlar. Biz çalmaktan zevk alı- yorsak, o duyguyu izle- yenler bir şekilde alıyor- lar. Biz sıkıldığunız za- man çalarken. insanlar da sıkılıyorlar". Bu ko- nuda çalınan müziğin niteliğinin de çok önemli olduğunu vurguluyor Ünüvar. Çalınan çok marjinal bir müağin yalnızca caz müzisyenle- rine ya da o müziği çok sevenlere ulaşacağını belirtiyor: "Tür- kiye'de yıllardır. caz çok ağır, dinlen- mesi zor bir müzik kabul edilir. Tabii aslında insan bilmediği, anlamadığı şeyden zevk alamaz. Sadece caz için de- ğil, her tür için böyle. Bu bir ait yapı so- nınudur. İnsan hangi kültürie yetişirse o kültflre dayalı bir sanat türünden zevk alacaktır, bu doğal. Batı toplumlannda adam doğar doğmaz kiliseve gidiyor. Orada çok sesli müzikle tanışıvor. bir klasik kültür alıyor ve tabii o adam klasik konsere de gidiyor. Bizim devle- tin üst kesimindeki. kitleleri vönlendi- ren insanlarda bile o altv apı v okhır". Türkiye'de caz müziğmin cğitimıııi veren köklü bir kurum olmavışı d;ı cazın bir diğer sorunu olarak günde- megeliyor. Seiim Benba. bir ülkede bir şeyin eğitimi yoks;ı kendısinin dc ola- mayacağını bclırtivor: "Türkiye'de her şey gibi müzik de ö\ le primitif > azi\ ette ki eline aldığı bir notavı okuması bile bir müzis>en için lükssayılıyor. Ameri- ka'da. Avrupa'da bu elinize aldığınız bir gazeteyle eş anlamltdır. Türkive'de yurtdışında eğitim almadan dünv a çapı- nda müzik yapan tek kişi Aydın Escn'- dir ve o da şahsi dehasından ötürü oraya gelmiştir. Dognı düzgün bir eğitim ol- saydı belki yüz tane Aydın Esen çıkar- dı". Caz müziğmin kurallan olup ol- madığı da bir ayn tartışma konusu. Seiim Benba bunun bir tür 'yumurta- tavuk' hikayesi olduğunu söylüyor: "Caz müzisyenleri bu işi kurallara göre çabnamışlardır. Kurallar caz müzis- yenlerinin çaldıklanndan ortaya çıkmıştır. Olay, belli dehalann çıkıp muhteşem bir estetik ortaya dökmeleri, ve o estetiğin bazı beyinler tarafından "bu neden güzel' diye bir açıklama geti- rip belli bir sistematik kurmasından ibaret".
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle