Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 MART1994 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Gözleri bağlıpolitikacılar
Yıllardan beri ülkemizin politikacılan Atatürk ükelerinden ödünler
vermişler.Atatürk'ün yapıtlannı teker teker yıkmışlar, siyasal
hesap çıkarlanyla dinsel duygulan sömürmüşlerdir. Artık bu
politikacılara tüm demokratik kiüeörgütlerinin yüksek sesfe bir
şeyler söylemesi gereküdir.
M. İSKENDER ÖZTURANLI Atatürkçü Düşünce
Derneği İzmir Şubesi Başkanı
~ _ nsanoğlunun kullukian vatan-
I
daşlığa geçmesi kolay olma-
mıştır Buyoldayüzyıllarboyu
sav aşlar \ erilmiş. sayısız canlar
yitmiş. ocaklar sönmüştür.
Geçmiş dönemlerde insan,
ralın, bir senvörün. bir padişahın
ya da başka bir otoritenin kulu ve kö-
lesidir. Ozgür düşünme olanağından
yoksundur. "Güneşin. dünya çevre-
sinde döndüğünü" söyleyen otorite-
lerin buyruğu altındadır. Buna inan-
mayanlar zindanlarda çürütülmekte,
ateşlerde yakılmaktadır.
Ancak Rönesans ve reformasyon-
dan sonradır ki insan, insanlığının bi-
lincine varmış, istenç özgürlüğüne ka-
vuşmuş ve insan, insan olmaya baş-
lamıştır.
Doğu dünyası günümüzde de bu
anlamda insanlık bilincine ulaşama-
mıştır. Ortaçağ kafası buna izin ver-
memiştir. Doğulu insan bugün bile
kulluk çağını yaşamaktadır. Yalnız
Türkiye. Atatürk sayesinde çember-
lerini kırmış, uvgar dünyanın ölçütle-
rini benimsemiş. ümmet kavramından
ulus ka\ ramına, vatandaşlık kavramı-
na geçmiştir. Türk devrimi. si>asal ik-
tidann kaynağını gökten yere indire-
rek, onu halka ve ulusa mal etmiştir.
Onun için Atatürk devrimi. yalnız si-
yasal ve toplumsal bir devrim değil,
aynı zamanda bir kültür ve uygarlık
devrimidir. Atatürkçü düşünce. Ana-
dolu aydınlanmasının yolunu açmış.
kültür-uygarlık sorununu çözüm-
lemiş, eğitım sistemini çağdaşlaştır-
rruştır.
Türk devriminin amacı, her türlü gi-
zemciliğe son vermek, saltçılığı, akıl
dışı kavramları ortadan kaldırmak.
özgür düşünceli insan yaratarak çağ-
daş uygarlığa ulaşmaktır. Çağdaş uy-
garlığa erişebilmek için de toplumsal
olaylan din kurallanna göre değil. bi-
limsel ölçülere göre ele almak gerekli-
dir. Din. eskisi gibi toplumsal sorun-
larda etkili olmayacaktır. Bu nedenle
akılla inanç kesin çizgilerle birbirinden
aynlmıştır. Çünkü din bir duygu soru-
nudur, devlet yönetimi ise akıl işidir.
"Eğitimdir ki bir ulusu ya özgür, ba-
ğımsLz. yüce bir toplum halinde yaşa-
tır, ya da tutsakhğa sürükler" diyen
Atatürk'ün ilk işi eğitimi birlestirmek,
uygarlaştırmak. ulusal eğitimi çağdaş
eğitimle bütünleştirmek olmuştur. Bu
amaçla 3 Mart 1924 tarihinde "Öğre-
tim Birliği Yasası" çıkanlmışıır. Bu
yasanın gerekçesinde "iki türlü eğiti-
min iki türlü insan yaratacağY' vurgu-
lanmış. "duygu ve düşüncede birliği ve
bütünlüğü sağlamak" için tüm kültür
ve eğitim kurumlannın Millı Eğitim
Bakanlığı'na bağlanmasi önj.örül-
müş, "mektep-medrese" aynmına son
verilmiştir. Amaç. "bilımin ışıklanyla
dopdolu" gençler yetiştirmektir. Bu
nedenle din, siyasal alanın dışına
çıkanlmış "insanİarda din duygusu ve
bilgisi. her türlü boş inançlardan
sıvnlıp. gerçek bilim ve tekniğin ışı-
ğında annıp olgunlaşıncaya değin din
oyunu oyunculanna her yerde rastla-
nacaktır" gerekçesivle. bu oyunculara
fırsat verilmemiştir. Ne var ki daha
sonraki iktidarlar bu >olda yürüme-
mişler, bu gerçeği göz ardı etmişlerdir.
Din aktörlerinin oyunlanna gelmişler,
dahası bu oyunu onlarla birlikte oyna-
maya koyulmuşlardır.
Oysa Öğretim Birliği Yasası. bu
ovunculan engellemek için din soru-
nunu da düşünmüştür. Yasanın 3..
maddesi "Yüksek din uzmanı yetıştir-
mek için bir İlahivat Fakültesi kurula-
bileceği ve imam-hatip gereksinimi
için de yeterli sayıda imam-hatip oku-
lu açılabileceği" vargısını getirmiştir.
Yasa, bu okullan meslek okulu biçi-
mınde düşünmüştür.
Bilindiği gibi hem 1961, hem de
1982 Anayasası. Öğretim Birliği Ya-
sası'nı koruma altma almıştır. Bu ya-
sanın değiştirilmesi. değiştirilmesi yo-
lunda önerge verilmesi bile ola-
naksızdır. Bu nedenle. yasa bugüne
değin değiştirilmemiştir. 1924'teki gibi
durmaktadır. Ne var ki laik cumhu-
nyetin temel taşı olan Öğretim Birliği
Yasası. çeşitlı zamanlarda \e başka
yasalarda yapılan düzenlemelerle de-
lik deşık edilmiştir.
Bunu kimler yapmıştır? Bunu, laik
devlet üstüne. anayasa üstüne ant içen
sivasal iktidarlar yapmıştır. Nasıl mı
yapmışlardır0
Hile ile yapmışlardır.
Milli Eğitim Temel Yasası'nın 31.
maddesini değiştirerek yaprruşlardır.
Önce 1971 vılında imam-hatip okulla-
nnı lise düzeyine getirmişler. sonra da
1983 vılında bu lıselerden çıkanlara
üniversiteleriîi tüm dallanna girebilme
olanağı tanımışlardır. Şimdilerde harp
okullannın kapılannı zorlamaktadı-
rlar. Öğretim Birliği Yasası'nın yalnız
imam-hatip yetiştirmeyi amaçladığı
gerçeğini bir yana atmaktadırlar.
Bugün ülkemizde dokuz yüzün üs-
tünde imam-hatip ortaokulu ve lisesi
vardır. Bu okullardan çıkanlar vali.
kaymakam, emniyet müdürü, yargıç
ve savcı olmaktadırlar. Aynca gerek
anayasa. gerekse öteki yasalar. tüm
okullarda "çağdaş ve bilimsel eğitim"
uygulanacağını belirlemiş olmalanna
karşın. imam-hatip okullannda
çağdışı bir eğitim sistemi egemendir.
Din ağırlıklı veduygusal birsistem uy-
gulanmaktadır.
Ülkemizde yetmiş bini aşan "Kuran
kursu ve koruma yurdu" vardır. Bun-
lann tümü Milli Eğitim Bakanlığı'nın
denetiminden çıkanlıp Diyanet Işleri
BaşkanhğYnın denetimine verilmiştir.
Türkiye'nin yılda dört bin imam-hati-
be gereksinimi bulunduğu. bunun için
de yirmi okulun veterli olacaeı unutul-
maktadır. Bütün bunlar anavasav a ve
Öğretim Birliği Yasasfna aykındır.
Izinsiz kurslann sayısı ise belli değil-
dir. Bu kurslarda şeriat antlan ıçınl-
mekte, cumhuriyet \e Atatürk düş-
manı gençler yaratılmaktadır. "Biz il-
hamımızı gökten ve gaipten değil.
doğrudan doğruya hayattan almış bu-
lunuyoruz" diyen Atatürk'e karşın,
bu okullann ve kurslann tümündeki
eğitim sistemi "gökten ve gaipten ge-
len sesler"e göre ayarlanmıştır.
Bütün bunlar "Anayasayı din ku-
rallanna göre değıştireceğiz" diyen
parti başkanlannın marifetidir. "Kar-
ma ekonomi gibi karma bir eğitim
sistemi" olamayacağını anlamak is-
temeyen poliükacılann işidır. Laik
cumhuriyet üstüne ant içip de şeriat
özlemi duvan, şehat sözcüğünü ağı-
zlanndan düşürmeyen siyaset adam-
lannın eseridir. Bu nedenle şimdi bir
yanda şeriatçılar, öte yanda Mustafa
Kemal'in ve Kemalizm'in ne olduğu-
nu bilmeyen gözleri bağlı politikacılar.
Atatürkçü düşünceyi çapraz ateşe al-
mışlardır.
O halde ne yapmalıyız? Nasıl bir
yöntem uygulamalıyız?
Yıllardan beri ülkemizin politikacı-
lan Atatürk ükelerinden ödünler ver-
mişler, Atatürk"ün yapıtlannı leker te-
ker yıkmışlar, siyasal hesap çıkarlany-
la dinsel duygulan sömürmüşlerdir
Artık bu politikacılara tüm demokra-
tik kitle örgütlerinin yüksek sesle bir
şeyler söylemesi gereklidir. Bunlann
tümüne denilmelidir ki. eğer Türkiye'-
yi demokratik bir hukuk devleti yap-
mak istiyorsanız, hile yolu ile değiştir-
diğiruz yasalan eski konumlanna dö-
nüştürünüz...
Ulkeyi çağdaşhğa götürmek isti-
yorsanız. gereğinden çok açtığmız
imam-hatip okullanru, gerçek devlet
okulu biçimine çeviriniz... Öğretim
Bırlığı Yasası'nı yenıden uygulama
alanına getirerek. tüm okullarda bi-
limsel bir eğitim sistemini gercekleşti-
nniz.
Bunlan yapmazsanız tarihsel so-
rumluluktan kurtulamazsınız ve gele-
cek kuşaklar sizleri hiçbir zaman bağı-
şlamazlar.
ARADABIR
DOÇ. DR. NEDRET KURAN
Boğaziçi L'niversitesiMütercim-Tercümanhk
Böliiınü Öğretim L'yesi
••Çeviri Yarışmalarında.
Günümüzde "etik" sorununun, "medyada etik soru-
nu", "çevirmenin etik sorunu" gibi çeşitli bağlamlarda
gündeme gelmesi, toplumlarda yeni bir bilincin oluştu-
ğunu gösteriyor. Bu alanda araştırmalar yaygınlaşıyor,
kitaplar yayımlanıyor.
Bir metni, farklı bir dil ve kültüre, anlamını ve iletisini
çarpıtmadan, erek dil ve kültür dizgelerine uyum sağla-
yacak biçimde aktarmak. çevirmenin etiğini oluşturu-
yor, çevirmene oldukça ağır bir sorumluluk yüklüyor.
Hele söz konusu çevrilecek metin bir yazın metniyse bu
sorumluluk daha da artıyor, her iki dil ve kültüre hakim
olma zorunluluğuna, yetenek gereği de ekleniyor. Bu
özverili işin üstesinden ise ancak konuya gerçekten gö-
nül vermiş olan kışiler gelebiliyor. Bunu başaran çevir-
men, kültürlerarası iletişim ve etkileşime katkıda bulu-
narak dünya banşına hizmet etmiş oluyor.
Ancak bir ülkede çevirinin saygınlık kazanabilmesi
yalnızca çevirmenin yetenek ve sorumluluğuna bağlı
değil. Burada çeviri eleştirmenine de çok önemli bir gö-
rev düşüyor. Onun da en az çevirmen kadar etik bilince
sahip olması, yapılan çevirileri -çağdaş çeviri eleştirisi
kuramlarının doğrultusunda- olabildiğince nesnel bir
yaklaşımla kesin kurallar koymadan, önyargılarla hare-
ket etmeden, yanlış avcılığına çıkmadan ve çevirmenin
normlarına saygı göstererek incelemesi ve okura çeviri-
yi betimleyerek, doğru olarak tanıtması, okuru yanıltma-
ması gerekiyor. (Bkz. Gideon Toury, Raymond van den
• Broek, Hendrik van Gorp, Jose Lambret, Andre Lefeve-
re ye James Holmes gibi kuramcılar.)
Önümde Alman edebıyatının romantik şairlerinden
Novalis'in (1772-1801), "Hymnen an die Nacht" adlı ya-
pıtının, Türkçeye yapılmış bir çevirisi var. Çeviri, cum-
huriyet devri Türk çeviri tarihinde Alman edebiyatından
yapmış olduğu Goethe'den Seçme Mektuplar 1,11,11; R.
M. Rilke'den Mektuplar, Hyperion, gibi kitap ve şiir çevi-
rileri ile tanınan, Hölderltn'i Türk okuruna ilk tanıtan,
usta çevirmen Melahat Togar'a ait.
Bu metin, son yıllarda başlattığı geniş çaplı çeviri
kampanyası ile dilimize yabancı dillerden pek çok yapı-
tın kazandırılmasına olanak sağlayan, bu bakımdan da
gerçekten alkışlanması gerken bir bankanın, açmış ol-
duğu çeviri yarışmasında, "başarısız" bulunduğu ge-
rekçesiyle, bilimsel tutarlılığı olmayan birtakım gelişigü-
zel konulmuş kırmızı damgalarla bezeli olarak çevirme-
nine iadeedilmiş.
Ne çağdaş çeviri eleştirisi kuramlarına sığan, ne de
eleştirmenin etik bilinciyle bağdaştırılabilen bir davra-
nış... Etkisi ise yıkıcı... Daha da üzücüsü, Novalis gibi
önemli, amaçevrilmesi oldukça güç, bir Alman yazarını,
onu layıkıyla dilimize aktarabilecek birikim vedeneyime
sahip bir çevirmenden yararlanarak dilimize kazandır-
mak varken, Türk okuru-
nun bu olanaktan yoksun
bırakılması...
Türkiyede Boğaziçi ve
Hacettepe üniversitelerin-
de 11 yıldır çeviri eğitimi
veren, bütün dünyadaçevi-
ribilim alanında yapılan
araştırmaları yakından iz-
leyen ve bu alanda değerli
yayınlar üreten. ülkemizde
çeviri bilincini ve etiğini
yerleştirmeye çalışan iki
yerleşik çeviri bölümü var-
ken, neden ilgili kurumlar,
bu zaman içinde oluşmuş
bilgi birıkiminden, dene-
yimlerden ve çeviriye çağ-
daş yaklaşımlardan yarar-
lanmayarak, temelde iyi
niyetli olan girişimlerine
gölge düşürür acaba?
Ödüncülere eklenen bölünmüş Atatürkçüler
Prof. Dr. MUSTAFA ÖZYURT Uludağ Üniversitesi Tıp
Fakültesi Öğretim Üyesi
-A- ^ Bl
yalan söyleyeyim. geçen-
lerde Cumhuriyefin binnci
sayfasının en üst köşesinde
sayın Ali L'lvi'nın 'altı ok'un
yıllar içinde tek tek uçup
gittiğini gösteren karikatü-
rünü görünce sevindim(!). Çünkü aynı ga-
zetenın 13 Haziran 1993 günlü sayısının
ikinci sayfasındaki rahmetli Şevket Sürey-
ya Aydeinir'den dinlediğim. altı ok'un öy-
küsünü aktaran "Paylaşılamayan Altı Ok
Üzerine" başhklı yazımdaki hakhlığımı
anımsadım. Sözünü ettiğim yazının son sa-
tırlan şu tümcelerle bitiyordu: "Gelin, en
iyisi altı oku ikişer üçer paylaşın bu çekişme
de son bukun. Yoksa ilk genel seçimde -son
yerel seçimde olduğu gibi- oklardan elde bir
şey kalmadığını görüp çok şaşıracaksınız.
Bunun vebali tabandakilerin değil, çattdaki-
lerin boynuna olaeaktır" demiştim.
Şimdi 27 Mart 1994 yerel seçimlerine
çok az bir süre kala, Refah Partisi'nin oy
oranını, görecelı olarak. yükselmiş göste-
ren kamuoyu yoklamalan tüm partileri
birdenbire telaşlandırdı. Bunun beklenme-
mesi anlaşılır gibi değil. Çünkü bu noktaya
durup dururken gelinmedi. Geçmişte ve
günümüzde oy avcılığı peşinde koşan par-
tiler \e yeıkili kişiler bu sonuçtan az ya da
çok sorumludurlar. Özellikle 1960"lardan
sonra yıllann başbakanı, her hafta bir baş-
ka carnide, cuma namazını kılarak dinci
görüşü benimseyenlere yeşil ışık yakmıyor
muydu? Aynı dönemlerde DPTde (Devlet
Planlama Teşkilatı) çöreklenen takunyalı
takınn'na kol kanat gerilmedi mi? Imam
hatip lisesi açma furyası kimlerin dönemin-
de başını aldı vürüdü? Milli Eğitim Bakan-
lığı'nca yayımlanan verilere göre en fazla
imam hatıp lisesi Adalet Partili Milli Eği-
tim Bakanı Ali Naili Erdem'in bakanlığı
döneminde açılmış. Erdem"in döneminde
150 imam hatip lisesi açılırken. bugünkü
hükümetin İçişlen Bakanı Nahit Menteşe,
118 imam hatip lisesi açmakla ikinci sırada
yer alıyor (*). Ardından ımam hatip lisesi
çıkışlılara üniversitelerde tüm fakültelere
girme olanağı tanınarak adalet, milli eği-
tim ve kamu yönetimi dallannda vetişme-
leri ve ülke yönetiminde su başlannı tutma-
lansağlandı.
Ana muhalefet partisi genel başkanı
içinde bulunduğumuz ramazan ayının ilk
cuma namazını kılmak için. büyük kalaba-
lık eşliğinde. Hacı Bayram Camısfnı seç-
miş. Bayan başbakarumız her konuşma-
sında bir iki dinsel sözcükle bu gruba göz
kırpmıyor mu? Bütün bunlar Atatürkçü
görüşe ters düşenlerin sırtlannın sıvazlan-
ması değil de nedir? (İsmet İnönü ve Mare-
şal Fevzi Çakmak inanmış dindar kişilerdi
ama din sömürüsünü akıllanndan geçir-
mediler, camilere gidıp gösteri yapmadılar.
Devlet adamlığının sorumluluğuna saygjh
ve gerçek dindar kişiydiler.) Şimdi Ata-
türk'e saygı ve bağlılık mitingleri düzenle-
mekle gidişe engel olmak düşleniyorsa. bu
aymazlığın dik alası olur. Atı alan çoktan
dağılımına bakmak bile yeterli (2 DEP. 6
RP. 1 BBPve 1 DYP). Ülke bütünlüğünün
gerek topraklan gerekse insanlanyla bö-
lünme noktasına geldiği şu günlerde Ata-
türk'ün devrimci partisinin adını ve altı ok
simgesini kullanan cılız bir CHP. bir dö-
nem adını dağlara taşlara yazdığımız.
gömleğinin renginı moda yaptığımız umu-
dumuz Ecevit'in DSP'si mangalda kül bı-
rakmıyorlar. Yandaşlan azaldığı halde
SHP'yi zora çekivorlar. Üçünün de pay-
laştıkîan düşünce v e görüşler aynı noktada
düğümlenıyor. Ama çözüme gelince birbi-
rinin kuyusunu kazmakta üzerlenne yok.
İşte bu kısır çekışmeden en kazançlı çıkan
Refah Partisi ve yandaşlan oldu. Bu siyasi
kuruluş. valnız oy oranını arttırmakla kal-
madı. eerek düşünce. gerekse işi Ata-
türk "e: bugüne değin ilk kez, akla hayale
sığmaz çırkinlikte. dil uzatmak İcüs-
tahlığını. densizliğini gösterenlere de çanak
tultu "İstcrseniz hilafeti geri getirebilirsi-
niz" denildiğinde bile böylesine azgınlaşma
cesareti gösteremeyen şeriat heveslileri bu
gücü nereden buluyorlar? Bugüne değin
çoğalmalanna hoşgörüyle bakıp. Türkiye
Cumhuriyeti'ni içten kemırmelerine göz
yumuJması sonucudur. Çok daha önemli
etken, karşılanndaki gerçek Atatürkçülen
bölük pörçük. dağılmış bulmalanndan
kaynaklanmaktadır. Atatürkçü ve laik dü-
Üsküdar'ı geçti. İşte bu yuzden, telaşlan- z e n e yürekten bağlı sıkılmış tek yurnruk
malannı pek anlayabılmış değilim. gibi bir topluluk ye "dünyayı başınıza yıka-
Atatürk Cumhuriyeti'nı, demokratik ve " " * * •- - "
laik devlet düzenini yıkmak için uğraş ve-
renlere "zararsız din kardeşlerimiz' diye
hep hoşgörüyle bakıldı. Demokrasinin ya-
zılı olmayan kurallanndan biri de hoşgörü-
dür; ama hoşgörünün fazlası da safdillik-
tir. dahası ödün vermektir. Ülkemizin yer-
leşik toplumsal düzenini yıkıp yerine şeriat
düzeni isteyenlerle ülkenin bütünlüğüne
göz dikmiş olanlann arasında ne fark var?
Atatürk'e suikast düzenleyenlere af teklifi
hazırlayan milletvekillerinir. partilere göre
diyen İsmet İnönü gibi karizmatik bir
liderin yokluğu da büyük eksikliktır.
Gönül ister ki birkaç günden ben yurdu
dalga dalga saran ve katlanarak artan bi-
linçli coşku. soldaki üç partiyi de etkiiesin.
İnadı bırakıp halkımızın şu andakı coşku-
suna katılarak birleşsinler. Atatürkçülük.
milli birlik ülküsünde kenetlendiklerini.
demokratik ve laik düzeni yıkmaya çalı-
şanlara geçit vermez bir duvar oluşturduk-
lannı göstersinler.
(• I Cumhunyet Gazetesı, 26 Şubat 1994, S. 8.
TARTIŞMA
Sigarasız-dumansız yaşam
S
anayileşmişve
kalkınmış
ulkelerde sigara
kiçenleravıplanıp
'sosvalkabul
görmezlerken.
bizdedostluklarsıgaraikramı
ile başlıyor, içmevenler
yadırganıyor.
Evde ana ve babalar. okulda
öğretmenler. toplumda sağlık
görev lilerı. ünlü sporcu v e
sanatkarlar. küçükler ve
gençlere kötü örnek
olacaklannı düşünmcden
alışkanlıklannı sürdürüvor.
politikacılar vesorumlu
kımseler TV ekranlannda ıken
bile sigara içmekten
çekinmiyor.
Bir çok kimse sigaranın insan
sağlığına zararlı olduğunu
biliyor. Ama buna rağmen
ileride ciddı bir sağlık sorunu ile
karşılaşacağını ya düşünmüvor
vadadüşünmekıstcmiyor. Bu
konuda onlan dostça
uyarmaya kalkarsanızsize
kızanlar oluyor. "Lütfen
kevfıme kartşmayın, herkes gibi
ben de sağlığımdan kendim
sorumluv um, hem sanki hep
içenler mi ölüyor" diyc cevapla
karşılaşıyorsunuz.
Dr. Faruk Bayülkem
Tavuk çorbası
Sebzeli piliç
güveci
Pilav
Elma kompostosu
LİSAN
ÇÖZÜM
Bızımlelngılızce
sorununuzu çok kısa
zamanda
çözebilirsinız
Lütfen biziarayın
Tel:3495938
BahariyeCad.62/3
/ adet pıhç veya
3-4 parça tavjğun but kıstv
2 adet kabak
adet potlıcan
avuç taze fosu/ye
HAZIRLANIŞI:
1) Piliç 4-5 parçaya, eğer butla yapıyorsanız her budu iki parçaya
ayırıp güvecin alt kısmına koyun.
2) Patlıcanı alacalı soyup büyük parçalar halinde, kabağı kazıyıp
daireler şeklınde doğrayarak, fasulyelerı ortadan kırarak etlerin üzerine
çiğden koyun
3) Domateslerın kabuklarını soyduktan sonra, fındık böyüklüğünde doğrayıp
onu da koyun
4) Yağı, hjzu, karabiberi, suyu koyup hafifçe karıştırın
5) Ağzı kapalı olarak fırında veya ateşte 30-35 dakika pişirin.
Not Bu guvecı tavuk eti yerine parça etle de yapabılırsınız
Yemek, Arçelik Fırında Piş<
PENCERE
Zampok Eyin Pi?.
Bir 'hain' bankacı varmış...
Şaka değil, TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği)
Başkanı Yalım Erez demiş ki:
''- Vatan haini bir bankacı var, akıl hastasıdır, Apo dan
dahatehlikelidir.."
Kim bu hain?..
Herifi yakalayıp sallandıralım, ekonomi düzelir, her
şey güllük gülistanlık olur...
Olurmu?..
•
Bir yerde işler sarpa sardı mı, herkes birbirini suçla-
mayabaşlar..
Şimdi o aşamadayız...
Oysa ne güzeldi canım, herkes cebinde Amerikan Do-
ları taşıyordtı, kahvede pişpirik oynarken masanın üstü-
ne koyuyordu, salı pazarında alışverişini dolarla yapıp
evini dolarla kiraya veriyordu, rahmetli Cumhurbaşkanı
özal cüzdanında dolar taşıyıp sağa sola bahşiş verirken
kullanıyordu, hepimizdolarlıözgürlüğüntadınadoyamı-
yorduk, Amerikan Doları banka mevduatında Türk Li-
rası'nı sollayıp geçmişti, Türk Lirası pul oldu diye yakı-
nanları da alaylı gülücüklerle yanıtlıyorduk:
- Geri kafalıi. Ulusal para diye bir şey kaldı mı?.. Sen
hangi çağda yaşıyorsun?..
Peki, ne oldu? Kim ekonomiyi bu duruma düşürdü?
Demirel mi?.. Çiller mi? Vatan haini bankacı mı? Yoksa
adına Özalizm'denen 'arabeskliboşizm'mi?
•
TOBB Başkanı Yalım Erez açık yürekle kimi gerçekle-
ri dile getirmekten sakınmıyor:
"-Bugün bankalar bankacılıktan çok tefecilik yapıyor-
lar. Türk Lirası'na düşük faiz uygulayarak vatandaşı
döviz mevduatına yöneltiyorlar. Çünkü dövizde vergi
yok. Altı ay gibi kısa sürede yüzde 400 kâr elde ettiler.
Hangi sektörde bu kârlılık var?.. Düşük kur, yüksek faiz,
vergisiz kazanç sistemine alıştılar. Kanun, tebliğ dinle-
miyorlar. Büyük sanayi kuruluşları, fabrikalar batma
noktasmda. Hatta batıyor, kapanıyorda. Türkiye'deban-
kalar niye batmıyor?.. Türkiye 'nin kaderini 150 kişi belir-
liyor..."
Kimmişbu 150 kişi?
Sayın Erezaçıklıyor:
"- Bu 150 kişi veya kurumun 60'ı banka, 90V da büyük
sermayedar, sanayici veya benzeri kişi ve kurumlar.
Her konuda bunlann dediği oluyor..."
Erez'i kutlarım..
Pısırık sosyal demokratların, piyasadan habersız so-
yut solcularm, sendika liderlerinin söyleyemediklerini
dobra dobra dile getirdiği için kutlarım...
•
Gerçekten son haftalarda piyasada öyle vurgunlar
gerçekleşiyor ki akıl durdurur..
Peki, bu nereye kadar gidecek? Ip nerede kopacak?
Neler olacak?
Orhan Murat Arıburnu, bu ışleri çok iyi bildiği için şii-
rini vaktıyle yazmış:
"İki cambaz bir ipte oynamaz.
Bir ipte bir sürü cambaz
Hilebaz, madrabaz, kumarbaz
İki cambaz bir ipte oynamaz
Bir ipte bir sürü cambaz
Ateşbaz, işvebaz, hokkabaz
Ip niye kopmaz? , - . - . • ,- . '.*»
Zampok eyin pi?"
Not: "Zampok eyin pi?" 'ip niye kopmaz'ın tersinden
okunuşudur ve ipin neden kopmadığını da yanıtlamakta-
dır.
Sebzeli Piliç
Güveci
GUNUN MENUSU
KULLANILACAK MALZEMELER:
2 ade' domates
3-4 adet yeşil bıber
2 çorba kaşığı sıvı yağ
]-2 $u bardağt su
tuz, karabiber
DUYURU
Hepimiz güç günler için varız.
Ulusal da biziz, evrensel de biziz, gelecek de
biziz.
Biz, MUSTAFA KEMAL'iz.
Biz, Kurtuluş Savaşı ile başlayan kavganın
inançlı neferiyiz.
Biz, bağımsızlık uğruna Dumlupmar'da,
Sakarya'da, Çanakkale'de; laiklik uğruna
Menemen'de ölenleriz.
Biz, Anadolu'yuz; biz, Türkiye'yiz; biz
MUSTAFA KEMAL'iz.
"BU GERÇEĞİ, BİR KEZ DAHA,
DÜNlYAYA VE HALKIMIZA
DUYURURUZ."
KADIKÖYANADOLU LİSESİ
ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERİ
Derneğimız kunıculanndan, ilk şube başkanımız. insan haklan \e
demokrası mücadelesının kararlı sa\unucusu
EMİL GALİP SANDALCFyı
olümunun l. \ ıldonümünde sa\ gıyla anıyoruz
Not: 10 Mart 1994 Perşembe günü saat 12.30'da Zincirüku>u
Mezarbğı'nda olacağız.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İSTANBL L ŞUBESİ
MEKTUPLARLA KÖY ENSTİTÜSÜ
YILLARI
İ. Hakkı Tonguç
50.000 (KDV içinde)
Çağda) Yayınları Türk<xağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul
Ödemeli göaderilmez