06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART1994 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Gözleri bağlıpolitikacılar Yıllardan beri ülkemizin politikacılan Atatürk ükelerinden ödünler vermişler.Atatürk'ün yapıtlannı teker teker yıkmışlar, siyasal hesap çıkarlanyla dinsel duygulan sömürmüşlerdir. Artık bu politikacılara tüm demokratik kiüeörgütlerinin yüksek sesfe bir şeyler söylemesi gereküdir. M. İSKENDER ÖZTURANLI Atatürkçü Düşünce Derneği İzmir Şubesi Başkanı ~ _ nsanoğlunun kullukian vatan- I daşlığa geçmesi kolay olma- mıştır Buyoldayüzyıllarboyu sav aşlar \ erilmiş. sayısız canlar yitmiş. ocaklar sönmüştür. Geçmiş dönemlerde insan, ralın, bir senvörün. bir padişahın ya da başka bir otoritenin kulu ve kö- lesidir. Ozgür düşünme olanağından yoksundur. "Güneşin. dünya çevre- sinde döndüğünü" söyleyen otorite- lerin buyruğu altındadır. Buna inan- mayanlar zindanlarda çürütülmekte, ateşlerde yakılmaktadır. Ancak Rönesans ve reformasyon- dan sonradır ki insan, insanlığının bi- lincine varmış, istenç özgürlüğüne ka- vuşmuş ve insan, insan olmaya baş- lamıştır. Doğu dünyası günümüzde de bu anlamda insanlık bilincine ulaşama- mıştır. Ortaçağ kafası buna izin ver- memiştir. Doğulu insan bugün bile kulluk çağını yaşamaktadır. Yalnız Türkiye. Atatürk sayesinde çember- lerini kırmış, uvgar dünyanın ölçütle- rini benimsemiş. ümmet kavramından ulus ka\ ramına, vatandaşlık kavramı- na geçmiştir. Türk devrimi. si>asal ik- tidann kaynağını gökten yere indire- rek, onu halka ve ulusa mal etmiştir. Onun için Atatürk devrimi. yalnız si- yasal ve toplumsal bir devrim değil, aynı zamanda bir kültür ve uygarlık devrimidir. Atatürkçü düşünce. Ana- dolu aydınlanmasının yolunu açmış. kültür-uygarlık sorununu çözüm- lemiş, eğitım sistemini çağdaşlaştır- rruştır. Türk devriminin amacı, her türlü gi- zemciliğe son vermek, saltçılığı, akıl dışı kavramları ortadan kaldırmak. özgür düşünceli insan yaratarak çağ- daş uygarlığa ulaşmaktır. Çağdaş uy- garlığa erişebilmek için de toplumsal olaylan din kurallanna göre değil. bi- limsel ölçülere göre ele almak gerekli- dir. Din. eskisi gibi toplumsal sorun- larda etkili olmayacaktır. Bu nedenle akılla inanç kesin çizgilerle birbirinden aynlmıştır. Çünkü din bir duygu soru- nudur, devlet yönetimi ise akıl işidir. "Eğitimdir ki bir ulusu ya özgür, ba- ğımsLz. yüce bir toplum halinde yaşa- tır, ya da tutsakhğa sürükler" diyen Atatürk'ün ilk işi eğitimi birlestirmek, uygarlaştırmak. ulusal eğitimi çağdaş eğitimle bütünleştirmek olmuştur. Bu amaçla 3 Mart 1924 tarihinde "Öğre- tim Birliği Yasası" çıkanlmışıır. Bu yasanın gerekçesinde "iki türlü eğiti- min iki türlü insan yaratacağY' vurgu- lanmış. "duygu ve düşüncede birliği ve bütünlüğü sağlamak" için tüm kültür ve eğitim kurumlannın Millı Eğitim Bakanlığı'na bağlanmasi önj.örül- müş, "mektep-medrese" aynmına son verilmiştir. Amaç. "bilımin ışıklanyla dopdolu" gençler yetiştirmektir. Bu nedenle din, siyasal alanın dışına çıkanlmış "insanİarda din duygusu ve bilgisi. her türlü boş inançlardan sıvnlıp. gerçek bilim ve tekniğin ışı- ğında annıp olgunlaşıncaya değin din oyunu oyunculanna her yerde rastla- nacaktır" gerekçesivle. bu oyunculara fırsat verilmemiştir. Ne var ki daha sonraki iktidarlar bu >olda yürüme- mişler, bu gerçeği göz ardı etmişlerdir. Din aktörlerinin oyunlanna gelmişler, dahası bu oyunu onlarla birlikte oyna- maya koyulmuşlardır. Oysa Öğretim Birliği Yasası. bu ovunculan engellemek için din soru- nunu da düşünmüştür. Yasanın 3.. maddesi "Yüksek din uzmanı yetıştir- mek için bir İlahivat Fakültesi kurula- bileceği ve imam-hatip gereksinimi için de yeterli sayıda imam-hatip oku- lu açılabileceği" vargısını getirmiştir. Yasa, bu okullan meslek okulu biçi- mınde düşünmüştür. Bilindiği gibi hem 1961, hem de 1982 Anayasası. Öğretim Birliği Ya- sası'nı koruma altma almıştır. Bu ya- sanın değiştirilmesi. değiştirilmesi yo- lunda önerge verilmesi bile ola- naksızdır. Bu nedenle. yasa bugüne değin değiştirilmemiştir. 1924'teki gibi durmaktadır. Ne var ki laik cumhu- nyetin temel taşı olan Öğretim Birliği Yasası. çeşitlı zamanlarda \e başka yasalarda yapılan düzenlemelerle de- lik deşık edilmiştir. Bunu kimler yapmıştır? Bunu, laik devlet üstüne. anayasa üstüne ant içen sivasal iktidarlar yapmıştır. Nasıl mı yapmışlardır0 Hile ile yapmışlardır. Milli Eğitim Temel Yasası'nın 31. maddesini değiştirerek yaprruşlardır. Önce 1971 vılında imam-hatip okulla- nnı lise düzeyine getirmişler. sonra da 1983 vılında bu lıselerden çıkanlara üniversiteleriîi tüm dallanna girebilme olanağı tanımışlardır. Şimdilerde harp okullannın kapılannı zorlamaktadı- rlar. Öğretim Birliği Yasası'nın yalnız imam-hatip yetiştirmeyi amaçladığı gerçeğini bir yana atmaktadırlar. Bugün ülkemizde dokuz yüzün üs- tünde imam-hatip ortaokulu ve lisesi vardır. Bu okullardan çıkanlar vali. kaymakam, emniyet müdürü, yargıç ve savcı olmaktadırlar. Aynca gerek anayasa. gerekse öteki yasalar. tüm okullarda "çağdaş ve bilimsel eğitim" uygulanacağını belirlemiş olmalanna karşın. imam-hatip okullannda çağdışı bir eğitim sistemi egemendir. Din ağırlıklı veduygusal birsistem uy- gulanmaktadır. Ülkemizde yetmiş bini aşan "Kuran kursu ve koruma yurdu" vardır. Bun- lann tümü Milli Eğitim Bakanlığı'nın denetiminden çıkanlıp Diyanet Işleri BaşkanhğYnın denetimine verilmiştir. Türkiye'nin yılda dört bin imam-hati- be gereksinimi bulunduğu. bunun için de yirmi okulun veterli olacaeı unutul- maktadır. Bütün bunlar anavasav a ve Öğretim Birliği Yasasfna aykındır. Izinsiz kurslann sayısı ise belli değil- dir. Bu kurslarda şeriat antlan ıçınl- mekte, cumhuriyet \e Atatürk düş- manı gençler yaratılmaktadır. "Biz il- hamımızı gökten ve gaipten değil. doğrudan doğruya hayattan almış bu- lunuyoruz" diyen Atatürk'e karşın, bu okullann ve kurslann tümündeki eğitim sistemi "gökten ve gaipten ge- len sesler"e göre ayarlanmıştır. Bütün bunlar "Anayasayı din ku- rallanna göre değıştireceğiz" diyen parti başkanlannın marifetidir. "Kar- ma ekonomi gibi karma bir eğitim sistemi" olamayacağını anlamak is- temeyen poliükacılann işidır. Laik cumhuriyet üstüne ant içip de şeriat özlemi duvan, şehat sözcüğünü ağı- zlanndan düşürmeyen siyaset adam- lannın eseridir. Bu nedenle şimdi bir yanda şeriatçılar, öte yanda Mustafa Kemal'in ve Kemalizm'in ne olduğu- nu bilmeyen gözleri bağlı politikacılar. Atatürkçü düşünceyi çapraz ateşe al- mışlardır. O halde ne yapmalıyız? Nasıl bir yöntem uygulamalıyız? Yıllardan beri ülkemizin politikacı- lan Atatürk ükelerinden ödünler ver- mişler, Atatürk"ün yapıtlannı leker te- ker yıkmışlar, siyasal hesap çıkarlany- la dinsel duygulan sömürmüşlerdir Artık bu politikacılara tüm demokra- tik kitle örgütlerinin yüksek sesle bir şeyler söylemesi gereklidir. Bunlann tümüne denilmelidir ki. eğer Türkiye'- yi demokratik bir hukuk devleti yap- mak istiyorsanız, hile yolu ile değiştir- diğiruz yasalan eski konumlanna dö- nüştürünüz... Ulkeyi çağdaşhğa götürmek isti- yorsanız. gereğinden çok açtığmız imam-hatip okullanru, gerçek devlet okulu biçimine çeviriniz... Öğretim Bırlığı Yasası'nı yenıden uygulama alanına getirerek. tüm okullarda bi- limsel bir eğitim sistemini gercekleşti- nniz. Bunlan yapmazsanız tarihsel so- rumluluktan kurtulamazsınız ve gele- cek kuşaklar sizleri hiçbir zaman bağı- şlamazlar. ARADABIR DOÇ. DR. NEDRET KURAN Boğaziçi L'niversitesiMütercim-Tercümanhk Böliiınü Öğretim L'yesi ••Çeviri Yarışmalarında. Günümüzde "etik" sorununun, "medyada etik soru- nu", "çevirmenin etik sorunu" gibi çeşitli bağlamlarda gündeme gelmesi, toplumlarda yeni bir bilincin oluştu- ğunu gösteriyor. Bu alanda araştırmalar yaygınlaşıyor, kitaplar yayımlanıyor. Bir metni, farklı bir dil ve kültüre, anlamını ve iletisini çarpıtmadan, erek dil ve kültür dizgelerine uyum sağla- yacak biçimde aktarmak. çevirmenin etiğini oluşturu- yor, çevirmene oldukça ağır bir sorumluluk yüklüyor. Hele söz konusu çevrilecek metin bir yazın metniyse bu sorumluluk daha da artıyor, her iki dil ve kültüre hakim olma zorunluluğuna, yetenek gereği de ekleniyor. Bu özverili işin üstesinden ise ancak konuya gerçekten gö- nül vermiş olan kışiler gelebiliyor. Bunu başaran çevir- men, kültürlerarası iletişim ve etkileşime katkıda bulu- narak dünya banşına hizmet etmiş oluyor. Ancak bir ülkede çevirinin saygınlık kazanabilmesi yalnızca çevirmenin yetenek ve sorumluluğuna bağlı değil. Burada çeviri eleştirmenine de çok önemli bir gö- rev düşüyor. Onun da en az çevirmen kadar etik bilince sahip olması, yapılan çevirileri -çağdaş çeviri eleştirisi kuramlarının doğrultusunda- olabildiğince nesnel bir yaklaşımla kesin kurallar koymadan, önyargılarla hare- ket etmeden, yanlış avcılığına çıkmadan ve çevirmenin normlarına saygı göstererek incelemesi ve okura çeviri- yi betimleyerek, doğru olarak tanıtması, okuru yanıltma- ması gerekiyor. (Bkz. Gideon Toury, Raymond van den • Broek, Hendrik van Gorp, Jose Lambret, Andre Lefeve- re ye James Holmes gibi kuramcılar.) Önümde Alman edebıyatının romantik şairlerinden Novalis'in (1772-1801), "Hymnen an die Nacht" adlı ya- pıtının, Türkçeye yapılmış bir çevirisi var. Çeviri, cum- huriyet devri Türk çeviri tarihinde Alman edebiyatından yapmış olduğu Goethe'den Seçme Mektuplar 1,11,11; R. M. Rilke'den Mektuplar, Hyperion, gibi kitap ve şiir çevi- rileri ile tanınan, Hölderltn'i Türk okuruna ilk tanıtan, usta çevirmen Melahat Togar'a ait. Bu metin, son yıllarda başlattığı geniş çaplı çeviri kampanyası ile dilimize yabancı dillerden pek çok yapı- tın kazandırılmasına olanak sağlayan, bu bakımdan da gerçekten alkışlanması gerken bir bankanın, açmış ol- duğu çeviri yarışmasında, "başarısız" bulunduğu ge- rekçesiyle, bilimsel tutarlılığı olmayan birtakım gelişigü- zel konulmuş kırmızı damgalarla bezeli olarak çevirme- nine iadeedilmiş. Ne çağdaş çeviri eleştirisi kuramlarına sığan, ne de eleştirmenin etik bilinciyle bağdaştırılabilen bir davra- nış... Etkisi ise yıkıcı... Daha da üzücüsü, Novalis gibi önemli, amaçevrilmesi oldukça güç, bir Alman yazarını, onu layıkıyla dilimize aktarabilecek birikim vedeneyime sahip bir çevirmenden yararlanarak dilimize kazandır- mak varken, Türk okuru- nun bu olanaktan yoksun bırakılması... Türkiyede Boğaziçi ve Hacettepe üniversitelerin- de 11 yıldır çeviri eğitimi veren, bütün dünyadaçevi- ribilim alanında yapılan araştırmaları yakından iz- leyen ve bu alanda değerli yayınlar üreten. ülkemizde çeviri bilincini ve etiğini yerleştirmeye çalışan iki yerleşik çeviri bölümü var- ken, neden ilgili kurumlar, bu zaman içinde oluşmuş bilgi birıkiminden, dene- yimlerden ve çeviriye çağ- daş yaklaşımlardan yarar- lanmayarak, temelde iyi niyetli olan girişimlerine gölge düşürür acaba? Ödüncülere eklenen bölünmüş Atatürkçüler Prof. Dr. MUSTAFA ÖZYURT Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi -A- ^ Bl yalan söyleyeyim. geçen- lerde Cumhuriyefin binnci sayfasının en üst köşesinde sayın Ali L'lvi'nın 'altı ok'un yıllar içinde tek tek uçup gittiğini gösteren karikatü- rünü görünce sevindim(!). Çünkü aynı ga- zetenın 13 Haziran 1993 günlü sayısının ikinci sayfasındaki rahmetli Şevket Sürey- ya Aydeinir'den dinlediğim. altı ok'un öy- küsünü aktaran "Paylaşılamayan Altı Ok Üzerine" başhklı yazımdaki hakhlığımı anımsadım. Sözünü ettiğim yazının son sa- tırlan şu tümcelerle bitiyordu: "Gelin, en iyisi altı oku ikişer üçer paylaşın bu çekişme de son bukun. Yoksa ilk genel seçimde -son yerel seçimde olduğu gibi- oklardan elde bir şey kalmadığını görüp çok şaşıracaksınız. Bunun vebali tabandakilerin değil, çattdaki- lerin boynuna olaeaktır" demiştim. Şimdi 27 Mart 1994 yerel seçimlerine çok az bir süre kala, Refah Partisi'nin oy oranını, görecelı olarak. yükselmiş göste- ren kamuoyu yoklamalan tüm partileri birdenbire telaşlandırdı. Bunun beklenme- mesi anlaşılır gibi değil. Çünkü bu noktaya durup dururken gelinmedi. Geçmişte ve günümüzde oy avcılığı peşinde koşan par- tiler \e yeıkili kişiler bu sonuçtan az ya da çok sorumludurlar. Özellikle 1960"lardan sonra yıllann başbakanı, her hafta bir baş- ka carnide, cuma namazını kılarak dinci görüşü benimseyenlere yeşil ışık yakmıyor muydu? Aynı dönemlerde DPTde (Devlet Planlama Teşkilatı) çöreklenen takunyalı takınn'na kol kanat gerilmedi mi? Imam hatip lisesi açma furyası kimlerin dönemin- de başını aldı vürüdü? Milli Eğitim Bakan- lığı'nca yayımlanan verilere göre en fazla imam hatıp lisesi Adalet Partili Milli Eği- tim Bakanı Ali Naili Erdem'in bakanlığı döneminde açılmış. Erdem"in döneminde 150 imam hatip lisesi açılırken. bugünkü hükümetin İçişlen Bakanı Nahit Menteşe, 118 imam hatip lisesi açmakla ikinci sırada yer alıyor (*). Ardından ımam hatip lisesi çıkışlılara üniversitelerde tüm fakültelere girme olanağı tanınarak adalet, milli eği- tim ve kamu yönetimi dallannda vetişme- leri ve ülke yönetiminde su başlannı tutma- lansağlandı. Ana muhalefet partisi genel başkanı içinde bulunduğumuz ramazan ayının ilk cuma namazını kılmak için. büyük kalaba- lık eşliğinde. Hacı Bayram Camısfnı seç- miş. Bayan başbakarumız her konuşma- sında bir iki dinsel sözcükle bu gruba göz kırpmıyor mu? Bütün bunlar Atatürkçü görüşe ters düşenlerin sırtlannın sıvazlan- ması değil de nedir? (İsmet İnönü ve Mare- şal Fevzi Çakmak inanmış dindar kişilerdi ama din sömürüsünü akıllanndan geçir- mediler, camilere gidıp gösteri yapmadılar. Devlet adamlığının sorumluluğuna saygjh ve gerçek dindar kişiydiler.) Şimdi Ata- türk'e saygı ve bağlılık mitingleri düzenle- mekle gidişe engel olmak düşleniyorsa. bu aymazlığın dik alası olur. Atı alan çoktan dağılımına bakmak bile yeterli (2 DEP. 6 RP. 1 BBPve 1 DYP). Ülke bütünlüğünün gerek topraklan gerekse insanlanyla bö- lünme noktasına geldiği şu günlerde Ata- türk'ün devrimci partisinin adını ve altı ok simgesini kullanan cılız bir CHP. bir dö- nem adını dağlara taşlara yazdığımız. gömleğinin renginı moda yaptığımız umu- dumuz Ecevit'in DSP'si mangalda kül bı- rakmıyorlar. Yandaşlan azaldığı halde SHP'yi zora çekivorlar. Üçünün de pay- laştıkîan düşünce v e görüşler aynı noktada düğümlenıyor. Ama çözüme gelince birbi- rinin kuyusunu kazmakta üzerlenne yok. İşte bu kısır çekışmeden en kazançlı çıkan Refah Partisi ve yandaşlan oldu. Bu siyasi kuruluş. valnız oy oranını arttırmakla kal- madı. eerek düşünce. gerekse işi Ata- türk "e: bugüne değin ilk kez, akla hayale sığmaz çırkinlikte. dil uzatmak İcüs- tahlığını. densizliğini gösterenlere de çanak tultu "İstcrseniz hilafeti geri getirebilirsi- niz" denildiğinde bile böylesine azgınlaşma cesareti gösteremeyen şeriat heveslileri bu gücü nereden buluyorlar? Bugüne değin çoğalmalanna hoşgörüyle bakıp. Türkiye Cumhuriyeti'ni içten kemırmelerine göz yumuJması sonucudur. Çok daha önemli etken, karşılanndaki gerçek Atatürkçülen bölük pörçük. dağılmış bulmalanndan kaynaklanmaktadır. Atatürkçü ve laik dü- Üsküdar'ı geçti. İşte bu yuzden, telaşlan- z e n e yürekten bağlı sıkılmış tek yurnruk malannı pek anlayabılmış değilim. gibi bir topluluk ye "dünyayı başınıza yıka- Atatürk Cumhuriyeti'nı, demokratik ve " " * * •- - " laik devlet düzenini yıkmak için uğraş ve- renlere "zararsız din kardeşlerimiz' diye hep hoşgörüyle bakıldı. Demokrasinin ya- zılı olmayan kurallanndan biri de hoşgörü- dür; ama hoşgörünün fazlası da safdillik- tir. dahası ödün vermektir. Ülkemizin yer- leşik toplumsal düzenini yıkıp yerine şeriat düzeni isteyenlerle ülkenin bütünlüğüne göz dikmiş olanlann arasında ne fark var? Atatürk'e suikast düzenleyenlere af teklifi hazırlayan milletvekillerinir. partilere göre diyen İsmet İnönü gibi karizmatik bir liderin yokluğu da büyük eksikliktır. Gönül ister ki birkaç günden ben yurdu dalga dalga saran ve katlanarak artan bi- linçli coşku. soldaki üç partiyi de etkiiesin. İnadı bırakıp halkımızın şu andakı coşku- suna katılarak birleşsinler. Atatürkçülük. milli birlik ülküsünde kenetlendiklerini. demokratik ve laik düzeni yıkmaya çalı- şanlara geçit vermez bir duvar oluşturduk- lannı göstersinler. (• I Cumhunyet Gazetesı, 26 Şubat 1994, S. 8. TARTIŞMA Sigarasız-dumansız yaşam S anayileşmişve kalkınmış ulkelerde sigara kiçenleravıplanıp 'sosvalkabul görmezlerken. bizdedostluklarsıgaraikramı ile başlıyor, içmevenler yadırganıyor. Evde ana ve babalar. okulda öğretmenler. toplumda sağlık görev lilerı. ünlü sporcu v e sanatkarlar. küçükler ve gençlere kötü örnek olacaklannı düşünmcden alışkanlıklannı sürdürüvor. politikacılar vesorumlu kımseler TV ekranlannda ıken bile sigara içmekten çekinmiyor. Bir çok kimse sigaranın insan sağlığına zararlı olduğunu biliyor. Ama buna rağmen ileride ciddı bir sağlık sorunu ile karşılaşacağını ya düşünmüvor vadadüşünmekıstcmiyor. Bu konuda onlan dostça uyarmaya kalkarsanızsize kızanlar oluyor. "Lütfen kevfıme kartşmayın, herkes gibi ben de sağlığımdan kendim sorumluv um, hem sanki hep içenler mi ölüyor" diyc cevapla karşılaşıyorsunuz. Dr. Faruk Bayülkem Tavuk çorbası Sebzeli piliç güveci Pilav Elma kompostosu LİSAN ÇÖZÜM Bızımlelngılızce sorununuzu çok kısa zamanda çözebilirsinız Lütfen biziarayın Tel:3495938 BahariyeCad.62/3 / adet pıhç veya 3-4 parça tavjğun but kıstv 2 adet kabak adet potlıcan avuç taze fosu/ye HAZIRLANIŞI: 1) Piliç 4-5 parçaya, eğer butla yapıyorsanız her budu iki parçaya ayırıp güvecin alt kısmına koyun. 2) Patlıcanı alacalı soyup büyük parçalar halinde, kabağı kazıyıp daireler şeklınde doğrayarak, fasulyelerı ortadan kırarak etlerin üzerine çiğden koyun 3) Domateslerın kabuklarını soyduktan sonra, fındık böyüklüğünde doğrayıp onu da koyun 4) Yağı, hjzu, karabiberi, suyu koyup hafifçe karıştırın 5) Ağzı kapalı olarak fırında veya ateşte 30-35 dakika pişirin. Not Bu guvecı tavuk eti yerine parça etle de yapabılırsınız Yemek, Arçelik Fırında Piş< PENCERE Zampok Eyin Pi?. Bir 'hain' bankacı varmış... Şaka değil, TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Başkanı Yalım Erez demiş ki: ''- Vatan haini bir bankacı var, akıl hastasıdır, Apo dan dahatehlikelidir.." Kim bu hain?.. Herifi yakalayıp sallandıralım, ekonomi düzelir, her şey güllük gülistanlık olur... Olurmu?.. • Bir yerde işler sarpa sardı mı, herkes birbirini suçla- mayabaşlar.. Şimdi o aşamadayız... Oysa ne güzeldi canım, herkes cebinde Amerikan Do- ları taşıyordtı, kahvede pişpirik oynarken masanın üstü- ne koyuyordu, salı pazarında alışverişini dolarla yapıp evini dolarla kiraya veriyordu, rahmetli Cumhurbaşkanı özal cüzdanında dolar taşıyıp sağa sola bahşiş verirken kullanıyordu, hepimizdolarlıözgürlüğüntadınadoyamı- yorduk, Amerikan Doları banka mevduatında Türk Li- rası'nı sollayıp geçmişti, Türk Lirası pul oldu diye yakı- nanları da alaylı gülücüklerle yanıtlıyorduk: - Geri kafalıi. Ulusal para diye bir şey kaldı mı?.. Sen hangi çağda yaşıyorsun?.. Peki, ne oldu? Kim ekonomiyi bu duruma düşürdü? Demirel mi?.. Çiller mi? Vatan haini bankacı mı? Yoksa adına Özalizm'denen 'arabeskliboşizm'mi? • TOBB Başkanı Yalım Erez açık yürekle kimi gerçekle- ri dile getirmekten sakınmıyor: "-Bugün bankalar bankacılıktan çok tefecilik yapıyor- lar. Türk Lirası'na düşük faiz uygulayarak vatandaşı döviz mevduatına yöneltiyorlar. Çünkü dövizde vergi yok. Altı ay gibi kısa sürede yüzde 400 kâr elde ettiler. Hangi sektörde bu kârlılık var?.. Düşük kur, yüksek faiz, vergisiz kazanç sistemine alıştılar. Kanun, tebliğ dinle- miyorlar. Büyük sanayi kuruluşları, fabrikalar batma noktasmda. Hatta batıyor, kapanıyorda. Türkiye'deban- kalar niye batmıyor?.. Türkiye 'nin kaderini 150 kişi belir- liyor..." Kimmişbu 150 kişi? Sayın Erezaçıklıyor: "- Bu 150 kişi veya kurumun 60'ı banka, 90V da büyük sermayedar, sanayici veya benzeri kişi ve kurumlar. Her konuda bunlann dediği oluyor..." Erez'i kutlarım.. Pısırık sosyal demokratların, piyasadan habersız so- yut solcularm, sendika liderlerinin söyleyemediklerini dobra dobra dile getirdiği için kutlarım... • Gerçekten son haftalarda piyasada öyle vurgunlar gerçekleşiyor ki akıl durdurur.. Peki, bu nereye kadar gidecek? Ip nerede kopacak? Neler olacak? Orhan Murat Arıburnu, bu ışleri çok iyi bildiği için şii- rini vaktıyle yazmış: "İki cambaz bir ipte oynamaz. Bir ipte bir sürü cambaz Hilebaz, madrabaz, kumarbaz İki cambaz bir ipte oynamaz Bir ipte bir sürü cambaz Ateşbaz, işvebaz, hokkabaz Ip niye kopmaz? , - . - . • ,- . '.*» Zampok eyin pi?" Not: "Zampok eyin pi?" 'ip niye kopmaz'ın tersinden okunuşudur ve ipin neden kopmadığını da yanıtlamakta- dır. Sebzeli Piliç Güveci GUNUN MENUSU KULLANILACAK MALZEMELER: 2 ade' domates 3-4 adet yeşil bıber 2 çorba kaşığı sıvı yağ ]-2 $u bardağt su tuz, karabiber DUYURU Hepimiz güç günler için varız. Ulusal da biziz, evrensel de biziz, gelecek de biziz. Biz, MUSTAFA KEMAL'iz. Biz, Kurtuluş Savaşı ile başlayan kavganın inançlı neferiyiz. Biz, bağımsızlık uğruna Dumlupmar'da, Sakarya'da, Çanakkale'de; laiklik uğruna Menemen'de ölenleriz. Biz, Anadolu'yuz; biz, Türkiye'yiz; biz MUSTAFA KEMAL'iz. "BU GERÇEĞİ, BİR KEZ DAHA, DÜNlYAYA VE HALKIMIZA DUYURURUZ." KADIKÖYANADOLU LİSESİ ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERİ Derneğimız kunıculanndan, ilk şube başkanımız. insan haklan \e demokrası mücadelesının kararlı sa\unucusu EMİL GALİP SANDALCFyı olümunun l. \ ıldonümünde sa\ gıyla anıyoruz Not: 10 Mart 1994 Perşembe günü saat 12.30'da Zincirüku>u Mezarbğı'nda olacağız. İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İSTANBL L ŞUBESİ MEKTUPLARLA KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI İ. Hakkı Tonguç 50.000 (KDV içinde) Çağda) Yayınları Türk<xağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul Ödemeli göaderilmez
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle