Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 MART1994 ÇARŞAMBA
14 DIZIYAZI
eygamberegöreTürkler
kıyametalametlerindendi-2-
/URKLER
/NASIL
MUSLUMANLAŞTIRILDL
Bilindiği gibi hadisler, Ku-
ran'dan sonra İslamiyetin te-
mel kaynağını oluşturur; Ku-
ran'da olmayan pekçok şey in
nasıl a/ılaşılması perektiğine
ilişkin yol gösterici işlev gö-
rürler. Hadisler içinde her ne
kadar kimi kuşkulu olanlar
varsa da "sahih hadis" diye
tabir edilenler, "doğru senet-
lere ve ravilere isnat edilerek
müspet olarak kati bilinen"
hadisler olarak her türden
kuşkudan uzaktırlar. Türkle-
re ilişkin belirlenen hadıslere gelince bunlar ifa- İkincı hadiste yargı daha belirgindir: Burada
de değişiklikleri bir yana tüm güvenilir hadis ki- Türkler. karşı karşıya geldikleri anda Araplan,
taplannda söz konusu edilmiş. dolayısıyla kuş- Müslümanlan ("ümmetimi") kaçırtan ve kor-
kutarak dinden (Müslümanhktan) döndüren
konumundadırlar. Onlarla çarpışmak ise "şehit-
lik" nedenidir; ki her halükârda Türkler, yaşam
ve zenginlik anlamında Müslümanı Arabı
mahvedecek olan bir düşman durumundadı-
A. Erdoğan Aydın
O
rtodoks İslamın gözünde Türkler, sonradan Müslüman olacak, hele ki hilafeti tem-
siledecek bir kavim olmayıp, tam tersine, yapısal olarak tslam karşıtı, İslamın po-
tansiyel yıkıcısı ve işte bu anlamda kıyamet nedenlerinden biri olarak görülürler.
Nitekim Türk şeriatçılarının gözlerden gizlemeye ya da anlamlarını çarpılmaya
çalıştıkları kimi temel belgelerde (hadisler ve kimi ayetlerde) hiçbir yoruma izin vermeyecek
bir açıklıkla görüyoruz ki Peygamber; Allah'ın Araba Müslümana ("ümmetime"') verdiği
farzedilen mülk ve iktidarı Türklerin çekip alacağını söylerek Türklüğü, AraplıkjMüslü-
manlık'm dosdoğru karşıtı olarak görmekte, Türklerin ArabajMüslümana saldırıp sonunda
onları tüınden mah vedeceklerinin göstergesi olarak atlarını camilerm direklerine bağlayacak-
larını öne sürmektedir. Daha ötesi Türkler, karşı karşıya geldikleri anda AraplarıjMüslü-
manlan kaçırtan ve korkutarak dinden döndüren konumunda görüldüklerinden, onlarla
çarpışmak "şehitlik"nedeniolmaktadır.
kudan en uzak olanlardandırlar.
Peygamber'e göre Türklerle Araplann sa-
vaşı, bir "kıyamet alameti" olarak sayılacak
denli önemlidir. Kıyametin ne zaman kopacağı-
na ilişkin sorular özgülünde Hz. Muhammed;
"Kıyamet kopmadan (az) önce siz kıldan çarıklar
giymiş bir milletle muharebe edeceksiniz. On-
ların yüzleri sanki (çekiçle dö>ülmüş) derilerle
küıflı kalkan gibidir. Çehreleri kırmızı, gözleri
cekiktir": "... Kıyamet kopmasının şartlarından
biri de sizlerin kıldan çarıklar giyen bir kavimle
(Türklerle) harbetmenizdir...." (Buhari) (1) der
Pekçok yerde yinelenen söz konusu bu "ha-
dis'te görüldüğü gibi. Türklerle savaş Müslü-
manlar Araplar açısından
çekinilmesi gereken. kıyamet
alameti olan bir durum olarak
görülür. Söz konusu yargı bu
kadarla da kalmaz. daha
öneml'si başka hadislerde
Türkler, Müslümanlığın ve
onun özdeşı anlamında kul-
larulan Araphğın sonunu getı-
recek olan düşman olarak gös-
terilir: Abdullah b. Mesud ta-
rafından nvayet edilen "ha-
dis'e göre: "Türkler size do-
kunmadıkları sürece siz de on-
lara dokunmayınız. Zira Kan-
rura Oğulları (soyundan) gelen
(bu Türk)ler ilkdefa Allah'ın
ümmetime verdiği mülk ve sal-
tanatı onların ellerinden çekip
alacaklardır." (2)
Ebu Bekir'den rivayet
edildiğine göre Peygamber bu-
yurmuştur kı "Cmmerimden
bir kısmı Dkle (...) kıyısında
Basra adı verilen bir ovada ko-
nakla>acaklardır. Sonra da
haik çoğalacak ve burası da
Müslüman şehirlerinden biri
olacaktır. Ahir zaman olduğun-
da, geniş yüzlü, küçük gözlü
Kantura Oğulları gelip nehrin
diğer bir yerine konaklayacak-
lardır. Bunun üzerine şehir
halkı üç kısma ayrılacak, bir
kısmı öküzlerinin peşine takılıp
kırlara kaçaeak, fakat mahvo-
lacaklar, bir kısmı da kendi
canlarıntn derdine düşüp dinle-
rinden döneceklerdir. L'çüncü
kısma gelince, efal ve evladını
arkalarına alıp onlara karşı
harbedeceklerdir. işte bunlar
şehitlik mertebesine ulaşacak-
lardır." (3)
Abdullah b. Büreyde'nin,
babasından nvaveı ettığıne
göre, Hz. Peygamber buvur-
muştur kı "Sizler süphesiz. çe-
kik gözlü bir kavim (olan Türk-
lerle çarpışacaksınız. Onlar
sizleri üç defa süriip kovalaya-
caklar ve sonunda siziere Ara-
bistan varımadasında yetişe-
ceklerdir. Birinci istilada onların önünden kaçan-
lar (mutlak bir felaketten) kurtulacaklardır.
İkinci takipte ise bazılarımz kaçıp kurtulacak ve
bazdarmız ise helak olup gideceklerdir. Üçüncü-
de ise onların istilalarının kökü kesilecek (sona
erecek)tir." (4)
Hz. Peygamber buyurmuştur ki "Süphesiz
ümmetimi üç defa, yüzleri geniş. çehreleri sanki
derilerle kaplanmış kalkanlar gibi olan bir kavim
kovaJav acaklar ve sonunda Arap varımadasında
yetişeceklerdir. İşte onlar Türklerdir. Nefsim
yedi kudretinde olan Allah'a yemin ediyorum ki
onlar mutlaka atlannı Müslümanlann mescitle-
rinin direklerine bağlayacaklardır." (5)
rlar. Üçüncü ve dördüncü hadislerde de ha ke-
za: Türklerin Araba Müslümana ("ümmeti-
me") üç kere saldınp onlan süreceklerini. öyle
ki sonuncusunda Arabı Müslümanı tümden
mahvedeceklerinin göstergesi olarak atlannı
camilerin direklerine bağlayacaklan düşünül-
mektedir.
Özetle ortodoks İslamın gözünde Türkler.
sonradan Müslüman olacak, hele ki hilafeti
haddi hesabı yoktur. Allah onların yüzlerini kıya-
mete kadar bize göstermesin." (Mirkatü'l Mefa-
tih)
Z. Kitapçfnın itirafı
İşte böyle diyor "hadis ilminin büyük alimi"!
Aklını sokağa atmamış ortalama her insanın
kabulleneceği gibi, bilimsel bir bakış açısından
saçmalamış tabii. Ancak aynı şeyi İslamcı bir
bakış açısından söylemek olanaksızdır. Yalnız
Alıyyü'l Kari değil ki böyle bir yaklaşım sunan.
Bizzat Kitapçı'nın ifadesiyle; "İslam alimlerin-
den pek çoğu, bu nevi hadislerin yonımlarında
(...) Türkleri insafsızca kötüleme yolunda bir nevi
yarışa girmişlerdir." (7)
Bu durumda. deli mi bunlar, yoksa gerçek
slamın gözünde
Türkler, yapısal
olarak İslam karşıtı
olarak görülür.
Hz. Muhammed;
"Kıyamet
kopmasının
şartlanndan biri de
sizlerin kıldan
çanklar giyen bir
kavimle (Türklerle)
harbetmenizdir"
der. .. .-,.'•„•
A liyyü'1-Kari:
"Türklerde
insanbğa has
yumuşaklık ve
çelebi insanlara
mahsus merhamet
yoktur. Belki onlar,
başka bir tür insan
cinsidirler. Onlara
insan değil de
nesnas (uzun
kuyruklu bir
maymun) denilse
daha uygundur."
Araba özgü din
Şeriatçılann ya gözlerden gizlemeye > a da an-
lamlanru çarpıtmaya çalıştıklan söz konusu bu
hadislerde hiçbir yoruma izin vermeyecek bir
açıklıkla görüyoruz ki Peygamber; Allah'ın
Araba, Müslümana ("ümmetinıe") verdiği far-
zedilen mülk ve iktidan Türklerin çekip ala-
cağını söyle>erek Türklüğü, Araplık Müslü-
manhk'ın dosdoğru karşıtı olarak görmektedir.
Kaldı ki İslamiyetin Araba özgü bir din olduğu
yargısı bizzat Kuran'a aittir (6) ve yukandaki
hadislerce de onanır.
temsil edecek bir kavim olmayıp. tam tersine,
yapısal olarak İslam karşıtı. İsîamın potansiyel
yıkıcısı ve işte bu anlamda kıyamet alametlerin-
den biri olarak görülür. Dolayısıyla. bu açık
gerçeğin aksine edilen sözler. eğer ki bir cehalet
\eya saf bir iyimserlik örneği değılse, açıktır ki
insanımızı aldatmaya vönelik yaklaşımlardır;
gerçek İslamı tahrif etmek anlamında müşriklik
anlamına geldiği de cabası...
Türklere ilişkin, bu minval üzre biçimlenen
İslamcı literatür. gerçekte Z. Kitapçı gibi uzlaşı
\ olu bulmaya çalışanlan bile çileden çıkaracak
niteliktedir. Öyle ki bizzat Kitapçı'nın. "büyük
alim. hadis ilminin kritik v azarlarından" diye
tanıttığı Alivyü'l-Kari'nin, "Türklere dokun-
mayınız/'iüşmeviniz" hadisine ilişkin yaptığı
İslamcı Arap açımlama aynen şöyledir: "Türk-
lerde insanlığa has yumuşaklık ve çelebi insanla-
ra mahsus merhamet yoktur -der Aliyyü'l Kari-.
Belki onlar, başka bir tür insan cinsidirler. Onla-
ra insan değil de nesnas (uzun kuyruklu bir may-
mun) denilse daha u\ gundur. Türkler'in Yecüc ve
Mecüc artıkları ve onların kardeşleri ve temsilci-
leri olduklannı söylemek, onların ne menem in-
sanlar olduklarını beyan etmeve kâfidir.Bununla
beraber hiçbir şek ve şüphe edilmemelidir ki on-
lar, son derece zararlı ve fesad ehlidirler. İslam
ülkelerine ve Müslümanlara verdikleri zararın
İslamı bilmiyorlar mı diye sorası geliyor in-
sanın. . Deli olmadıklan. Islamiyet gerçeğini ise
çok iyi bildikleri tartışma götürmez. Ustelik
onların Z. Kitapçı gibi, şeriatı Türklere şınnga
etmek gibi bir kaygılan da yok: keyfıyet neyse
onu söylüyorlar. Kaldı ki yukandaki hadislere
ek olarak "Türkler size ilişmedikçe siz de onlara
ilişmeyin; çünkü sizi severlerse yerler, sevmezler-
se öldürürler" (8) diyen de, yine bizzat İslamın
Peygamberidir.
KehfSuresi
Hz. Muhammed ve İslam alimlerinin konuya
ilişkin yargılan böyle olduğuna göre. demek ki
Kitapçı gibilerinin görüşü, şeriatçılığı Türke şi-
rin göstermek için İslamın gerçeğini tahrif eden.
İslama uygun olmayan görüş oluyor. Bu du-
rumda, söz konusu hadisleri "güvenilmez" gös-
tererek veya gerçek anlamlannı çarpıtarak in-
sanlan kandırmaktan başka bir yere vanlama-
yacağına göre. Türk şeriatçılannın, savunmak
durumunda olduklan bir ahlaki kimlikleri, bir
ulusal onurlan yok mu yoksa? Sormaktan ken-
dimizi alamıyoruz.
Hadis ilminin büyük alimi Aliyyü'l Kari'nin,
az önceki ifadesinde Türklerden. "kargacık
burgacık" der gibi," Yecuc ve Mecuc artıklan ve
onların kardeşleri ve temsilcileri" diye söz ettiği-
ni görmüştük. Ne acıdır kı, bu nitelemede İsla-
miyetin Türklere ilişkin gerçek görüşünün ne
olduğu sorununun bir diğer açımlamasını bulu-
yoruz. Daha önemlisi bu niteleme bizzat Ku-
ran'da geçtiği için ayn bir önem taşır. Müslü-
man Araba göre Yecuc ve Mecuc, Türkler'in
diğer adı oluyor!
Kuran'ın Kehf Suresi 93-99. ayetlerinde söz
konusu edilen rivayete göre Peygamber Zülka-
rneyn, bozgunculuk yapan Y'ecuc ve Mecuc'a
karşı kendisinden yardım isteyen bir kavme
yardım eder; iki dağın arasını demirden duvarla
kapatarak Yecuc ve Mecuc'u oraya hapseder.
Taberi'nin tefsirine göre bu davranışıyla
"Allah. insanlara merhamet etmiştir ve Y ecuc ve
Mecuc gailesinden onları kurtarmıştır. (Ancak)
Rabbimin vaadi (kıyamet za-
manı) gelince, bu ümmerin (Ye-
cuc ve Mecuc'un) ortaya çıkış
zamanı gelince bu seddi verle
bir edip, darmadağın hale geti-
rir. (...) O gün biz onları bıra-
kınz, dalgalar halinde birbir-
lerine girerler..." (9)
Bu noktada. Yecuc ve Me-
cuc'un önündeki duvann
yıkılmasından kıyamet belirti-
si olarak söz eden yaklaşımla,
Türklerin Araplara saldınsı te-
melinde başlayacak olan sa-
\aştan kıyamet belirtisi olarak
söz eden hadisler arasındaki
paralellik anımsanırsa, Yecuc
ve Mecuc'tan Türklerin kaste-
dildiği gerçeği hiçbir kuşkuya
ver bırakmaz.
İ. Arsel'in de belirttiği gibi;
"Buhari gibi Kuran'dan sonra
en muteber sayılan kaynak bir
yana, Taberi, Bagdadi, Belhi,
Beyzavi, Marvazi, Nesefi, Nü-
•veyri, İbni'l Esir gibi ve say-
makla bitmez nice ünlü yazar ve
bilginler yanında Asım Efendi
ya da Ahteri Mustafa Efendi
gibi Türk bilim adamları dahi
Yecuc ve Mecuc'un aslında
Türkler olup, Araplara ve in-
sanlığa felaket getirici ve hay-
vana yaklaşık yaratık olduk-
lannı savTinmuşlardır." (10)
Nitekim bu görüşün bir di-
ğer kaynağı da yıne islam pey-
gamberidir: Araplara hitaben
"Düşman diye bir şey yok di-
yorsunuz. Fakat sizler, yaygın
suratlı, küçük gözlü ve kızıl
saçlı bir millet olan Yecuc ve
Mccuc'larla karşılaşmayınca-
ya kadar düşmanlaria savaşmış
olmav acaksınız. Bunlar gide-
rek çoğalan ve yüzleri dövülü
kalkana benze>en kimselerdir"
(11) der. Özetle Yecuc ve Me-
cuc nitelemesi özgülünde
Arap İslam bakış açısından
Türkler, başta Araplar olmak
üzere insanlığa felaket getirici.
bozguncu. baş belası. bu ne-
denle de kıyamete kadar insanhktan duvarla
aynlmayı hak eden, İslamın düşmanı bir kavim
olarak görülüyor.
Son olarak kimsenin, "Türklerin böyle bir du-
varla insanlıktan avrılmadığı. dolayısıyla Yecuc
ve Mecuc'tan kastedilenin onlar oİmadığı" gibi
bilimsel bir kanıtlamanın ardına sığınamaya-
cağını belirtmeliyiz; çünkü insanlıktan duvarla
aynlan bir başka kavim de yoktur ve hiç ol-
mamıştır: Zülkarneyn öyküsü de sorunumuza
ilişkin Arabın bakış açısını yansıtmaktan ıbaret
bir kurgudan öte anlam taşımamaktadır zaten.
(1) Akt. Z. Kitapçı, Hz. Pevgamberin Hadis-
lerinde Türk Varlığı, s.88 (2) Akt. Z. Kitapçı.
age., s.llO (3) Akt. Z. Kitapçı, age.. s.156 (4)
Akt. Z. Kitapçı, Yeni İslam Tariiri ve Türkıstcm.
c.l, s.184 (5) Akt. Z. Kitapçı, age., s.185 (6)
Bkz. E. Aydın, İslamiyet Gerçeği, c.l, 8. Bölüm
(7) Bkz, Z. Kitapçı, Hz. Peygamberin Hadisle-
rinde Türk Varlığı, s.116 <8) Akt. llhan Arsel,
Arap Millivetçiliği ve Türkler. s.58 (9) Taberi
Tefsiri, c.3\ s.1291-2 (10) İ. Arsel, age., s.36
(11) Akt. I. Arsel, age.. s.35
Yarın: Türk Yurtlarına
Arap saldırıları
ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL
Özel tazminat tutarlan
SOVU Bir ara yükselen ek göstergelerin nereden
çıktığını anlayamamtstım. 1995'e kadar
verdiğiniz tablodan bunu öğrenmiş ve
ilgili Resmi Gazete'vi de bulmuştum.
Şimdi bir süredir. 833.000.- TL ve
935.000.- TL gibi özel tazminat
tutarlarımn nereden geldiğini
bulamıvorum.
Bir ilgiü'nin gönderdiği bir besaplamada
(1500-7000)X980X%10 =
833.000.- TL dive bir açıklama var.
Bu 7000 değişen sav ının nereden geldiği
konusuda açıklamanızı bekliyorum.
İ.G.
YANIT: 11 Nisan 1990günlü Resmi Gazetede
yayımlana'n 418 sayıb yasa hükmünde
kararname ile 657 sayılı Devlet Memurları
Yasası, 926 sayılı Türk Silahlı Ku\ vetleri
Personel Yasası. 2914 sayılı Yükseköğretim
Personel Yasası ve 2802 sa> ılı Hakimler ve
Savcılar Yasası kapsamında göre\ yapanlann
ek göstergeleri, yeniden düzcnlenmiştir. Bu
düzenlemede, ek göstergeler 1 Ocak 1991 (dahil)
ve 1 Ocak 1995 (dahil)arasındaki 5 \ıl içinde
belirlenmiştir.
Bu belirlemede, 657 sayılı Devlet Memurlan
Yasası'na tabi en yüksek dev let memurunun
(BaşbakanhkMüsteşarı)ekgöstereesi.
1 Ocak-31 Arahk 1991 dönemı için 4.400
1 Ocak - 31 Arahk 1992 dönemı ıçın 5.200
I Ocak-31 Arahk 1993dönerniiçin6.100
1 Ocak - 31 Arahk 1994 dönemı için 7.000
1 Ocak - 31 Arahk 1995 dönemi için 8.000
gösterge sayısı olarak saptanmıştır.
Öte \ andan. 476 sayılı yasa hükmünde
kararname ile T.C. Emekli Sandığı'ndan
malullük. emekli. dul ve yetim aylığı alanlara bir
ek ödeme(özel tazminat) öngörülmüştür. Bu
özel tazminat 1992 yılı için en yüksek devlet
memurunun genel göterge ve ek gösterge
toplamının. gecerli katsayı ileçarpımının %4"ü
olarak belirlenmiştir. Daha sonra, bu %4 oranı
486 sa> ılı > asa hükmünde kararname ile
temmuz 1993'ten gecerli olarak %7'ye
yükselmıştir.
1994 yılı ıçın bu ek ödemenin oranı % 10 olarak
uygulanacaktır.
Bu bilgilerden yola çıkarak:
1.500 (genel aylık göstergesi) + 7.000 (ek
gösterge) = 8.500 (toplam gösterge) X 980(1
Ocak-31 Mart 1994 genel aylık katsayısı) =
8 330.000.- TL (yan ödemesız en yüksek devlet
memuru brüt aylığı)
8.330.000(enyüksekbriitaylık)X % lOözel
tazminat oranı = 833.000.-TL.(1 Ocak-31
Mart 1994dönemi özel tazminat)
8.5OOX 1100(1 Nisan-30 Hazıran 1994 eenel
ayhk katsayısı) = 9.350.000 X % 10 = "
935.000.-TL:(1 Nisan-30 Haziran 1994
dönemi özel tazminat)
Bu öze! tazminat, emekli aylıklanna 25 yıl
hizmetı olanlar için %75 oranında \e 25 yıldan
fazla her yıl için % 75 oranı % l'er arttınlarak,
25 yıldan eksik her yıl için d e % l'ereksiltilerek
yansımaktadır.
POLMKA VE ÖTESI
MEHMED KEMAL
Resmimizde Cihat Burak...
Gazeteyi açtım, Cihat Burak'ın resmi çıktı karşıma...
Kibriti çakmış, ağzında bir cigara.. "Hangi başarıdan
çıkmış geliyor" diye düşündüm. ölüm aklıma hiç gelme-
di. Cihat Burak neye elini atsa, oradan sanatsal bir gü-
zellik çıkar. Ressamdı, ama daha geçen yıl 'Yunus Nadi
Öykü Ödülii'nü almamış mıydı? "Gene Bir ödül mü a\-
dı?" diye düşündüm. Ressamdı, öykü de yazıyordu.
Amatörlerle değil, profesyonellerle yarışıyordu. Yarışı-
yor, ödüldealıyordu.
Cihat Burak ölmüştü.
Gazetede cigara içerken görünen resim ölüm haberi-
ni veriyordu.
Cihat ı en son Muzaffer Akyol'un Asmalı Mescit'teki
atölyesinde görmüştüm. Elinde kadehi, sırtıoda paltosu,
ortalıkta dolaşıyor, dostlarını selamlıyordu. Paltoyu om-
zuna attığına göre taş yapı serinceydi, demek üşüyordu.
Benim de kabanım omuzlarımdaydı, ben de üşüyenler-
dendim. Cihat, elinde kadehi dostlar arasında dolaşıyor-
du, ama biraz ağır-aksak yürüyordu. Baktım genç bir
kadın uzaktan Cihat'ı yediyordu. Yürüyüşünü, oturuşu-
nu, kalkışını, cigarasını uzaktan gözlüyordu.
Yan yana geldiğimizde;
"Görünmüyorsun " dedi.
"Pek çıkmıyorum."
"Ben de öyle."
"Ortalık çıkılır gibi değil, çok kalabalık."
"Benim de gözüm kesmiyor.''
Kırık dökük tümcelerle birkaç şey daha konuştuk. Son-
ra ikimiz de dostlar arasına daldık. Görüştüğümüzde,
"Senin bir portreni yapacağım " derdi.
Bu kez söylemedi
Ben de "Hani bizim portre?" diye anımsatmadım.
Rkret Otyam'la bundan yıllarca önce Körfez'in Değir-
menderesı'nde bir yazlık tutmuştuk, (Yazlık Muammer
Aksoy'undu) oraya gitmiştik. Fikret'le dolaşırken gölge-
de oturan birine rastladık, Fikret,
"Vay Cihat" diye sarıldı. Okulun 'kontrol mühendisi'
imiş. Bayındırlık Bakanlığı adına burayı denetliyormuş.
Hemen ahbap olduk... Yazı birlikte geçirdik. Tümünü de-
ğilse de yarısında onunla olduk. Orada olduğumuzu
duymuş, Orhan Peker de gelmişti. Orhan, içi geçmiş bir
ağaçtan bir heykel yapmış, Değirmendere'nin bayan
Belediye Başkanı'na armağan etmişti.
Değirmendere böyle değildi, kıyılardan denize girilir,
biraz açıklarda balık tutulurdu. iri iri barbunyalar olurdu.
Geçmişi, okuryazarlığını kanıtlıyor. Galatasaray'ı bi-
tirmiş, Güzel Sanatlar Akademisi'nden (sanayii nefise)
mezun olmuş, mimardı. Türlü okullarda resim hocalığı
yapmış, devlette memurluklarda bulunmuştu. Bayındır-
lık Bakanlığfnda müdürlük etmiş, dış ülkelerde burslar
almıştı. Birleşmiş Milletler bursuyla Paris'e gitmişti. Bir-
kaç yıl Paris'te kalması çok yararlı olmuştu.
Ozgeçmişinde şunlar yer alır:
Bakanlık proje ve fen heyeti mudürlüğü. 1960'tan son-
ra kadın temasını işlediği "Brigitte Bardot'ya Saygı",
"Uç Güzeller" özellikle duygu ve karşıt renklerle dışa
vurmalar, buna dışavurumcu anlayışta eleştirel gerçek-
çilik diyenler de vardır. Böyle bir anlatışımın üstünde
dirençle durmuştur. Atatürk, Fatih Sultan Mehmet, Na-
zım Hikmet gibi önemli tarihsel kişileri de tuvaline yan-
sıtmıştır.
Türk resminde her zaman yeri vardrr.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Bolu yakınlannda. bir-
çok kuş türünün banndı-
ğı bir göl. 2/ İslam inancı-
na göre kıyamet günü
bütün ölülerin dirilerek
toplanacağı yer... Bir cet-
\el türü. 3/ Sanı... Uğur.
talih. 4/ Büyükbaş hay-
vanlara verilen ortak
ad... Ruh. 5/ İki \er ara-
sındaki gıdişgeliş...
İtalya'nın en uzun ırma-
ğı. 6/ Eski dilde püskül.
saçak... Amonyaktaki
hidrojen yerine, tek değerli hidro-
karbonlu köklerin geçmesiyle olu-
şan ürünlerin genel adı. 7/ Kalsi-
yumun simgesi... Rus kadını. 8/
Ko\un ve keçi sürülerinin bann-
dıklan. çit ya da duvarla çevrilı
yer... Acıkh. 9/ Çarşılarda aynı işi
yapan esnafın bulunduğu bölüm.
\TJKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bazı yörelerde alageyiğe verilen
ad. 2/ Rütbesiz asker... Izmir'in bir
ilçesi. 3/ Kınk pirinç. şeker ve suy-
la yapılan bir türlü tatlı... Şarkı, türkü. 4/ Bir peygamber...
Hafıf şaşı göz. 5/ Yontulmamış ağaç gövdelerinin üst üste otur-
tulmasıyla oluşturulmuş ev. 6/ Satrançta bir taş... Yoksullara
yiyecek dağıtan hayır kurumu. 7/ Kalayın simgesi... S:vacı ara-
cı. 8/ İskambilde koz... Mayalı hamurdan yapılan ve yağda kı-
zartılarak pişırilen bir yiyecek. 9/ İnsanın işine uymasını, amaca
göre çalışmasını düzenle\en inceleme ve araştırmalann tümü.
ILAN
T.C.
ESKİŞEHİR l.SÛLHHUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo-1993 900
Davacı Mürvet Ceylan ve altı arkadaşı tarafından davalı Mustafa
Tezel ale\hinde da\a konusu Eskişehir merkez Güllük Mahallesi
Şimşek Sokak'ta kain \e tapuda 176 1 pafta. 1139 ada. 24 parselde
kayıtlı taşınmazın satılarak şü\uunun ızalesi için açılandavadada\a-
lı Mustafa Tezel"in adresı tüm aramalara rağmen bulunamadığından
tebligatın ilanen tebliğıne karar verilmış olup duruşması 24.3 1994
gününe bırakılmıştır. Mezkur günde ibraz etmek istediğiniz vesikala-
nn getırilmesı ve gönderilmesı, duruşmaya gelrnediğinız veya kendi-
nizi bir \ ekil ile temsil ettirmediğiniz takdırde gıyabınızda duruşmala-
ra devam olunacajş HUMK'nın 509 %e 510. maddeleri gereğince
da\a dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın 46469
İLAN
T.C.
TRABZON ASLİYE1. HL KUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
Dos>aNo:1993 407
Davacı Feridun Narin vekili avukat İbrahim Keskin tarafından
davalı Güneş Gazetecilik Yayınalık Matbaacılık ve Pazarlama AŞ,
aleyhıne açılan alacak davasının yapılan duruşması sırasında venlen
ara karan gereğınce kendisine tebligat yapılamayan veyaptınlan tah-
kıkatta teblıgata yarar açık adresı tespit edilemeyen davahya ilanen
tebligat vapılmasına karar verilmiştir.
Yaptırılan tüm araşurmalara ve tahkikata rağmen. Kadıköy-
İstanbul. Yoğurtçu Şükrü Sok. No: 47 adresinde ikamet etmekte
olan davalı Guneş Gazetecilik Yayıncılık Matbaacılık ve Pazarlama
A Şırkeunin teblıgata yarar açık adresi tespit edilemediği ve kendisi-
ne tebligat yapılamadığından.davalının 28 3 1994 günü saat 09.00da
mahkememız duru^ma salonunda hazır bulunması \eva kendisini bir
vekılle temsil cttırmeM gerektığı. gelmedığı \e kendisini vekille temsil
ettırmedığı takdırde vokluğunda karar venleceğınden işbu ılan dava-
lıva duruşma günü teblığı yenne gecerli olmak üzere danen tebliğ
olunur
Basın: 46294