04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet70-YILSAYI25010 S A N A T K U L T U R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 29MMT1994SJIU 34 yaşın üstünde anne olanJann bebeklerinde yarık damak, tavşan dudak gibi kusurlar daha az görülüyor 1leriyaştaanneolmanınyararlanda var MI.DICAL TRIBUM Ilk bebeklerini doğunnak için 30 yaşlannın ortasına gelmeyi bekle- yen kadınlann Dovvn sendromlu (mongol) bebek doğurma riskleri- nin. daha genç anne olanlara oranla daha yüksek olduğu uzun zamandır biliniyor. Yapılan son araştırmalar ise ayru gruptakı annelerin başka doğum kusurlan olan bebek doğur- ma olasılıklannın genç annelere gö- re daha az olduğunu ortaya koyu- yor. lCadının \aşı ılerledıkçe kromo- zom bozukluklanna dayalı sakat bebek doğurma olasılığı artıyor. Dovvn sendromuda belli birkromo- zomun mütasyona uğraması ile or- taya çıkjyor. Atlanta'daki Hastalık Denetim Merkezfnden Dr. Richard S. Olney, nedeni bilinmeyen doğuştan hasta- hklann, annenin vaşıvla bir ilgisi olup olmadığını araştırdıklannı ve 34 yaşından kiiçük ve ilk defa bebek sahlbi olan annelerde kromozomla- ra bağh olmayan anormal bebek doğurma riski 2.3 iken bu oranın 34 yaşın üzerindekilerde 2.1 'edüştüğü- nü saptadıklannı belırtiyor. Gerçekten de annenin yaşı ilerle- dikçe; spina bifıda (omuriliğın açık- ta olması), yarık damak. tavşan du- dak, hidrosefali gibi kromozom bo- zukluğuyla açıklanamayacak do- Y,aş ilerledikçe kromozom bozukluklanna dayalı sakat bebek doğurma olasılığı artıyor. Ancak yapılan son araştırmalar, başka doğum kusurlannm ileri yaşlarda azaldığını ortaya koyuyor. ğum kusurlan daha az görülüyor. Araştırmasının sonuçlannı Ame- rikan Kamu Sağlığı Biriiği"nin yıllık toplantısında sunan Dr. Olney. "Kadınlann ilk bebeklerini doğurma yaşlarını gittikçe daha ileri attıkları günümüzde bu bilgiJer son derece iç rahatlatıcı olacaktır" diyor. Amerika'da yapılan bir araştır- maya göre. 1975 ve 1989 arasında ilk doğumlannı 34 yaşın üzerinde yapan kadınlann sayısı ikiye katla- narak artmış durumda. Bunun ne- denı. çalışma hayatına giren kadı- nın, maaş, terfi, eşitlık gibi kaygılar- la çocuk olayını sürekli olarak erte- lemesı. Olney'in araştırmasına konu olan 5000 bebek. Atlanta ve civanndaki yerleşimlerde 1968 ve 1990 arasında doğmuşlar ve hepsinde kromozom- lara bağh olmayan doğum kusurlan var. Buarada Seattle'dakı VVashıng- ton Üniversitesi araştırmacılanna göre, şeker hastası annelerden do- ğan bebeklerin aynı tip doğum ku- surlanyla doğma olasılıklan. şeker hastası olmayan annelere oranla tam dört katı. Hamilelikleri sırasında diyabet geliştiren anneler de diğerlerine göre 1.3 misli kusurlu bebek doğuruyor- lar. Diyabetin bebeğin normal geliş- mesini engellemesinin nedeninin, kanndaki fetüsegiden besin madde- lerinin kanşımını engellemesinden kaynaklandığı düşünülüyor. Was- hington'da diyabetli anneler üzerin- de yapılan araştırmada, bebeklerde kalp sorunlan. yank damak. tavşan dudak ve kas-ıskelet bozukluklan- na rastlandığı bildiriliyor. İlginç bir şekilde kız bebeklerin bu tip doğuştan kusurlarla doğma olasılıklan, erkek bebeklere göre iki katı olarak gerçeklcşnor. Araştırmacı Patti A. Janssen, bu olayı. daha çok sayıda kusurlu er- kek fetüsün daha doğmadan düşük- ]e rahimden atılmış olmalan ıle açıklıyor. Janssen. şeker hastahğı hamile- likıen önee va da hamilelik sırasında gelışen kadınlann gebelıkleri sıra- sında sürekli olarak kontrol altında tutulmalan gerektığini ve belli dö- nemlerde yapılacak taramalarla be- bekteki olası kusurlann ana kar- nında>ken tespıt edilebıleceğını ileri sürüvor. Bir kere bu kusur saptan- dıktan sonra da ne yapılacağına ana-baba ve doktorun karşılıklı ka- rar veımelen gerekiyor. Tarihi surlar korumaya ahnıyor NÎZAMETTİN KAPLAN Dl V ARBAKIR - Tarihi surlann onanlması ve koruma altına alınması amacıyla Diyarbakır Tanrtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı tarafından gırişimlerde bulunuldu. \'akıf Başkanı Prof. HalU Değertekin, surlann tarihsel vekültürel birdeğer olduğunu belirterek. "Değişik kültürlerin bu ortak ntirasına sahip çıkmalıyız" dcdı. Nezaman vekim tarafından yapıldığı tam olarak bilinmeyen 5 kilometre uzunluğundakı. 82 burcu, dört ana kapısı bulunan. üzerinde bırçok kıtabe ıle süslemeler yer alan tarihi surlann korunması için adım atıldı. Surlann koruma altına alınması veonanmınınyapılmasııçin Kültür Bakanlığı'na başvuruda bulunduklannı kaydeden Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Başkanı Prof.Dr. Değertekin. onanm için 1994yılı bütçesinden lOmilyar lira ödenek a> nldığını vurgulayarak şunlan söyledi: "Zamanın ve insanlann tahribine rağmen hâlâ ayakta kalabilen surlann tarihi ve kültürel değcri. özelliklc ne v azık kj tam olarak anlaşılabilmiş değil. Özellikle son 20 v ılda sağlıksız kentleşme, düzensiz gecekondulaşma. en büyiik zararını surlar üzerinde göstermiştir. Surlann gecekondularla sarılmış kısımlan akıl almaz bir şekilde yıpranmıştır. V er yer yıkılan. delinen ve taşlan sökülen, içleri işgal edilen surlann, o tarihi ve uzaktan etkileyici görünümü de tamamen kaybolmuştur." Ye'di Kardeş, Evlı Beden, Nur, Kız Kalesı ve Fındık burçlannın hızlı bir yok olma sürecine girdığine de dikkat çeken Prof.Tjr. Değertekin. "Bugidişle değerler, yakm bir gelecekte özelliğini tamamen yitireeektir. Bunları korumak. başta bu yöreyi sevenleringörevidir. Yerel vönetimler de üzerlerine diişeni yapmak zorundadır. Biraz daha zaman geçerse geç kalınmış olabilir" di\e konuştu. Çocuğunuza konuşma hakkı verin KONYA (AA) - Ailesi tarafından konuşma hakkı verilmeyen ve reddedilen çocuklarda. duygusal bozukluklarmeydana geldiği bildirildi. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Güner Arıkan, aşın şefkat ve aşın baskının, çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratüğmı belirtti. İstekleri sürekli reddedilen çocuklarda acıma duygusunun köreldiğini kaydeden Ankan. şöyledevametti: "Bu çocuklar, genellikle bencil bir kişiliğe börfinerek paylaşmayı da kabullenememektedir. Aileler tarafından gösterilen aşın şefkat. uygulanan aşın baskı. çocuklan oİumsuz vönde etkilemektedir. Bu çocuklarda, kendine güvetı duygusu tam anlamıvla gelişmediği gibi, en kiiçük engel karşısında vılgınlık gösterebilmektedirler. Aynca, başkalarına devamlı bağımlı bir vaşam içine girmekten kendilerini alamamaktadırlar." Aşın baskının çocuklan biraray/ış içine sürüklediğini ve sevgiyi başkalannda aradıklannı bildiren Ankan. "Bekledikleri sevgiyi bulamayınca da topluma zarar verecek her türlü davranış içine girmektedjjler" dı>e konuştu. Bir Bahinemo için, zenginlik kâr demek değil, kişiler arasında ki ilişkilerin ilerletilmesidir. Yeni Gine'deki yağmur ormanlan kereste şirketleri tarafından katlediliyor Bahinemolann h iyok oluyor NATIONAL GEOGRAPHIC EDIE BAKKER 1964'te Yeni Gine'ye yerleştiği- mizde dört yaşındaydım. Hunstein ormanındakı Wagu köyünde geçti çocukluğum. Hunstein. Papua Yeni Gine'nin en bozulmamış ormanla- nndan birisi. Ailem. Bahinemo kabılelerinden birirun üyesi oldu. Bende Bahinemo dilinde konuştum ve toprağın üs- tünde yahnavak dolandım. Kız ar- kadaşlanmla birlikte yakacak odun topladım, Papua Yeni Gıne tepele- rinde okula gittim, mezun olduktan sonra ABD'ye gönderildim. Amerika'da geçen 11 yıhn ardın- dan, kocam Rob. yedi yaşındaki oğ- lum Gabriel ve 5 yaşındaki kızım Sarah'la birlikte yine evimdeyim. Beni Texas'tan VVagu'ya sürükle- yen, bölgede yaşananlar oldu. Hunstein'daki ağaçlar tükenmek üzere. VVagu Gölü'nün manzarası. ağır ağır çekilen bir perde gibi açılmış. VVagu köyünün kayalık sahıllerine yanaşırken, köylüler bize doğru ko- şuyordu. Bahinemo dilinde. "mer- haba" gibi bir selamlaşma ıfadesi yok. "İşte, buradasınız"dedıler. ben de yanıtladım: "İşte, buradayım." Papua Yeni Gine'de. dünyanın en geniş yağmur ormanlanndan birisi \er alıyor. Sahildeki Madang bölge- sinde yaşanan orman katlıamını işitmişim, Hunstein'ın aynı kaderi paylaşiıiasının düşüncesi bile beni çileden çıkanyordu. Yabı na kereste şirketlerinin, yaptıklan işin ormanı >ok edeceğinı Bahinc nolara söylememesinden korku) Drdum. Orman. onlann kül- şavan kabıleler. ılk tüccarlann böl- geye geldiği !930"larda dış dün\a- yavla daha rahdt ilişki kurabilmek için VV'agu Gölü cıvanna geldiler. Zaman içinde gelenekleri giderek törpülendı \c sayılan azaldı. 45 yaşındaki Movali Yalfei. keres- te tüccarlanna ızin veımesi gerektı- ğini düşünü>or: "Orman Bakanlığı. Lstediğini söv ledi. ben de istediklerini vermek zorundav ım, değil mi?" Bir Bahinemo ıçın. zenginlik kâr demek değil. kişiler arasındaki iliş- kilerin ilerletilmesidır. O türlerinın olmazsa olmaz koşulu. Peki jahtılmış halde yaşayan Ba- hinemolar, ellenndeki hazinenın dünya için ne anlam taşıdığının far- kında mı? Çaresizlik ve öfke içinde, mektup- lar yazmaya başladım. Hunstein Ir- mak Gczisi'ni düzenleyen botanıkçi S.H. Sohmer mektubuma karşılık verdi. Öncelıkle. Hunstein hakkında kapsamlı bir çalışma >apılmalı\dı. Kaybedeceksek, en azından ne kay- bettiğimizi bilmelivdık. Bu bilgi. uluslararası bir koruma hareketinin başlatılmasını da sağlayabilirdi Papua Yeni Gine hükümeti, ke- reste satışlanndan belli bir pay aldı- ğından, bölgenin ekonomik gehşimi için keresteciliği kârlı bir kaynak olarak görüvor. Wau Ekoloji Enstitüsü Başkanı Harry Sakulas. bölgede yaşayan halkın, kendi taleplerini korumala- nnı sağlayacak yasalan bilmediğini ve kereste şirketlerinin de onlan ik- na edebilmek için. işi sonuna kadar götürdüklerini söylüvor: "Ömürbo- yu maaş, sahildeki bir oteide bir haf- tasonu gibi vaatler, bazen umulmadık ölçüde işe vanyor." VV'agu'ya vardığımda. araştınna ekıbı çoktan ormanda kamp kur- muştu. Onlara katılmadan önce, eski tanışlanmla sohbet ettim. Daha önce dağınık köylerde ya- rman, onların kültürlerinin olmazsa olmaz koşulu. ^eki yalıtılmış halde yaşayan Ba- & hinemolar, ellenndeki azinenin dünya için ne anlam taşıdığının farkında mı? Bütün ağaçlan kesilmış bir Huns- tein. yeniden yaratılabilir mı? Papua Ycni Gine'deki çalışmalannı anla- tan kıtabıvla ünlenen Reûnund Ku- be. bu soruya şu vanıtı venyor: "Şu ana dek kimse, bir vağmur ormanını veniden kuramamıştır. Ormanın ye- niden kurulması için vüzler. belki de binlerce yıla ihtiyaç var." Hunstein ölürse. Bahinemo kül- türü de ölür. Rengini doğru seç, sakin yaşa KONYA (AA) - Zev ke vemekana göre seçılen renklerin. insan psikolojisi üzerine önemii etkiler yarattığı bildinldi. Selçuk Üniversitesi Tip Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. fshak özkan, özellikle venioluşturulan mekanlarda, renklerin etkılennın degözönünde bulundurulması gerektığini belirtti. Doç. Dr. Özkan. zev ke ve mekana göre seçilcn renklerin. insanlarda çalışma azmini geliştirerek \erimi arttırdığını kaydetti. Her rengin kendine özgü bir dıli olduğunu vurgulavan Özkan. renklerin özellikleri hakkında şunlan söyledi: "İ\i seçilen renkler. insanlarda sakinlik ve ferahlık hissı uyandırmaktadır. Renklenn oİumlu şada olumsuzetkilen. ne yazık ki çoğu kişi tarafından ciddiye alınmamaktadır. Yeşil rengin dinlendirici vönti oldukça fazladır. Canlılığı da temsil ettiğinden. herortamda rahatlıkla kullanılabilmektedir. Gözler üzerinde olumlu etkileri de bulunan veşil, ameiiv athanelerde de tercih edibnektedir. K ı rmi7i, k uv v et. dinamizm ve harcketliliği temsil ctmektedir. Ancak. uzun zaman se\ redi1diğınde gözlerde v orgunluk. sınirlerde gerginlik ve moral bozucu etkiler bırakmaktadır. Mavi sınırsızlık vesorumsuzluk scmbolüdür. Serinlik hislcri uv andırarak rahat düşunme \e çalışma imkanı sağlar. Bevaz. temızlik vesaflık sımgesidir. Herortamda tercih edılebilir. Pembe. herkes tarafından tercih cdilmesi gereken ideal bir renktir. Sevgivi ve mutluluğu temsil eder, insanlann ha> algücünü genişleterek sağhklı düşünmelerini sağlar. San.sevinçuyandncı bir renktir. Sinır ve kan dolaşımı sisteminde olumlu etkiler uvandınr. Turuncu, sıcak bir renktir. Fazla dinamik değildir, uzun süre sev redildiğinde, sıkılma hissi doğunır." Çimentolu protez tartışılacak İZ.MİR(ANKA)-Tiirkıve'nın ünlüortopedist ve trav matologlan 28 mavısta İzmir'de yapılacak toplantıda kalçanın çimentolu \eçimentosuz protezlennı tartışacaklır. Türkive'de oldukça >a\gın olan kalça çıkığıvla ılgılı venı protez tiplerini tariışmava açacak olan Uluslararası Ortopedı \c Travmatoloji Derncsirnin (SICOT)Türki>cüveleri. hastalarda bir süre sonra ge\ 50111c veağn sorunlan kar^ısınJa hangi tip protezin daha sorunsu/ olduğuna vönelik araşlınnalarıııı ortaşa koyacaklar. TürkiyeOrtopedive Travmatoîoji Derneğı kongresini isc önümüzdeki v ıl 28-30 ev lül tanhleri arasında toplarken derneğin Bornova Şube Başkanı Prof. Dr. Veli Lök,SICAT-2OO2 kongresınin ise Türkıye'de gerçekleştinlmesi için gırişımlerin sürdürüldüğünüsövledi. L'luslararası Ortopedi ve Travmatoloji Derneği'ninson kongresınin Kore'nin Seul kentindeyapıldığını hatırlatan V'elı Lök. "Bu uluslararası kongrelere 8-10 bin kişi katılmaktadır. Bu kongreleri almak için ülkeler birbiriv le hızlı varışa giriyorlar. Zira bu kongreler bilimsel aktivitelerinin yanında ekonomik ve turistik kazanımlar açısından da etkili olmaktadır. " dive konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle