Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 27MART1994PAZAR
14 DIZIYAZI
îstinaf a ilişkingörüşler- 1 -
"Üst mahkeme" (istinaO kavramı-
na ilişkin tartışma sona ermiş gjbidir.
Adalet BakanlığVnın CMUK'a iliş-
kin değişiklik lasansı Meclis Adalet
Komisyonu'nda kabul edıldı. Bu ta-
san Genel Kurul'da da benimsenirse
"Üst Mahkeme" adı altında 'istinaP
mahkemesi kurulmuş olacaktır. Ta-
san "Adalet Komisyonu"nda hiçbir
değişiklik yapılmadan aynen benim-
senmiştir.
Evvela istinaf mahkemesi kavramı-
nı genel olarak inceleyeceğiz, sonra
da kurulmak üzere olan üst mahke-
meye ilişkin tasanyı ele alacağız.
1. Genel olarak istinaf
Usul Kanunumuz yalnız iki çeşit
kanun yolu kabul etmiştir: "İtiraz" ve
"temyiz". Birçok memleketlerde
üçüncü bir kanun yolu daha kabul
edilmiştir: "İstinaf \
Memleketimizde zaman zaman is-
tinaf mahkemelerinin yeniden kurul-
ması fıkri savunulmuştur. İstinaf
mahkemelerinin yeniden kurulması-
nın faydalı olup olmayacağı hakkın-
da, bu müesseselerin leh ve aleyhinde-
ki düşüncelerin (1) mukayesesi ile bir
kanaate vanlabilir:
a) Tarihçi izah: İstinaf teşkilatının
lehinde düşünenler bilhassa tarihi va-
kıalara dayanarak bu müesseseyi izah
etmek isterler. Böyle düşünenlere gö-
re tarihin her devrinde mütekamil bir
adli teşkilat nerede kurulmuş ise ora-
da istinaf da mevcut olmuştur.
Böyle bir düşünce tarihi hakikatle-
re uygundur (2). Fakat doğru olma-
yan şey, tarihi vakaılardan istinaf le-
hine çıkanlan sonuçtur. Doğru görüş
udur: Mahalli kaza mercilerini zayı-
flatmak için istinaf bir vasıta olarak
kullarulmışür. Merkezileştirme ta-
mamlandıktan sonra istinaf. mer-
kezin o mahallerde temsiline hizmet
etmiştir. Binnetice istinaf hukuki ol-
maktan ziyade siyasi maksatlarla ku-
rulmuştur (3). Rocco, istinafa "orta-
çağ adalet anlayışının kalınttsı" nazan
ile bakar (4). fstinafın hukuken mü-
dafaası güçtür. Diğer taraftan istina-
fın tarihi gelişimi münhasıran demok-
ratik gayelerden ibaret bulunan bir
teşkilat manzarası da arz etmemekte-
dir. Bu bir krallık müessesesidir.
Mahalli etkiler
b) Mahalli tesirler: İlk mahkemele-
rin mahalli tesirler altında kalabile-
cekleri, halbuki en ziyade il merkezin-
de bulunan istinaf mahkemelerinin
bu tesirlerden azade karar verecekleri
ileri sürülmektedir.
Bu mütalaa hukuki sayılamaz. Ka-
ıde, mahkemelerin "iyi hakimler"den
kurulmasıdır. Mahalli tesirlere kendi-
ni kapürmamak, her derecedeki ha-
kimde aranan vasıftır. Diğer taraftan
"mahalli şartlar"ı bilmek bir ceza da-
vasının görülmesinde faydalı, hatta
bazı suçlar için lüzumludur.
c) Çalışmarun muayyen noktalara
toplanması: Dava, istinafa gelinceye
kadar meseleler yavaş yavaş uygunla-
şır. Mahkemenin muayyen noktalar
üzerinde mesaisini ve dikkatini topla-
yabilmesi imkan dahiline gırmiştir.
Bu düşünce "hukuki meseleler" için
doğrudur. Bir davada hukuki mesele-
ler yavaş yavaş olgunlaşır. Bu çeşit
meseleler üzerinde muhtelif hakimle-
rin durması faydasız değildir. Fakat
bu işi temyiz mahkemesi esasen yap-
maktadar. Fiile taalluk eden meselele-
re (maddi meselelere) gelince, bunlar
birer tahkik, tespit işleri ilk mahke-
mede duruşma nihayetleninceye ka-
dar ikmal edilememiş ise bunun isti-
nafta başanlabileceğini ümit etmek
yersiz olur. Kaldı ki ceza hakimleri
kazai faaliyetlerinde bir tahdide tabi
tutulmamışlardır. Hâkim adaletin te-
cellisi için dava ile ilgili her hususu re-
sen dahi tetkik edebilir. İstinaf yargıcı
da bir duruşma yargıcı olduğuna göre
mesaisini muayyen noktalara teksife
muktedir olamayacakür.
Denetim sorunu
ç) İstinaf denetlemesi: İlk mahke-
melerin üstünde istinaf mahkemeleri-
nin bulunuşuilkmahkemehâkimlerini
daha titiz ve dikkatli olmağa sevk
eder. İstinafın murakabası eksik so-
ruşturma ile iktifa edilmesine mani
olur, keyfi hareketleri önJer.
Bu mütalaa bir dereceye kadar
haklıdır. Fakat istinafın murakaba-
sından doğacak mahzurlar karşısında
bu mütalaanın değeri zayıflamakta-
dır. Hâkimi korkutan şey bir üst mah-
kemenin mevcut olması mıdır? Böyle
bir korkudan büyük fayda beklene-
mez. Adaletin hakim \icdanındaki te-
minatı üst mahkeme korkusu değil.
Prof. Dr. Faruk Erem
stinaf teşkilatının lehinde düşünenler, özellikle tarihi
olaylara dayanarak, bu kurumu izah etmek isterler. Bunlara
göre, tarihin her döneminde gelişmiş bir adli teşkilat nerede
kurulmuş ise, orada istinaf da olmuştur. Böyle bir düşünce
tarihi gerçeklere uygundur, ancak doğru olmayan şey, tarihi
olaylardan istinaf lehine çıkanlan sonuçtur. Doğru görüş
şudur: Mahalli kaza mercilerini zayıflatmak için istinaf bir
vasıta olarak kullanılmıştır.
haksızlık etmek
korkusudur.
Bundan başka
istinafın mevcut
oluşu her zaman
hâkimi titiz olmağa
sevk etmez. Hata
edecek olursa onu
düzeltecek bir ma-
kamın mevcudiye-
ti, hâkimi daha az
dikkatli yapabilir.
Bu sebeple aynı işi
bir kere daha göre-
cek olan istinaf
mahkemesinin
mevcudiyeti ilk
mahkeme hakimi-
nin mes'uliyet duy-
gusunu azaltabilir.
d) Davanın iki
defa görülmesi: Bir
davanın bir kere
ilk mahkemede,
bir kere de istinafta
tetkik edilmesi ve-
rilecek hükmün
doğru ve isabetli
olmasmı sağlar. İlk
tetkik tegözdenka-
çan hususlar ikinci
tetkikte nazara
alınmış olur.
İlk bakışta doğ-
ru gözüken bu mü-
talaanın haklı sayı-
lması için istinaf
mahkemesinin
mahkeme hâkim-
lerden daha
bilgili yargıçlardan
müteşekkil olması
ve davanın yeni
baştan görülmesi
lazım gelmektedir.
Bu hususlar üze-
rinde durulmağa
değer:
a) Bilgili
hâkimler: Davaisti-
nafta daha bilgili
ve tecriibeli hâkim-
ler tarafından
tekrar görülecek
olursa ilk mahke-
me hakimlerinin
gözünden kaçan-
lar istinafta nazara
alınmış olabılir.
Bu mütalaaya
şöyle itiraz olun-
maktadır (5). Ma-
dem ki hâkimler
daha bilgili ve tec-
rübeli olunca dava
daha iyi görülmek-
tedir, o halde ne-
den mahkemeler,
daha ilk kademe-
de, bilgili ve tecrü-
beli hâkimlerden
teşkil edilmesin?
Neden davalar kâfı
bilgj ve tecrübeye
sahip olmayanlar
elinde sürünceme-
de kalsın, sanıklar daha baştan itiba-
ren en iyi hâkimlere tevdi edilmesin?
b) İkinci tetkik: Usul muameleleri-
nin çok ciddi ve teminatlı şartlar altın-
da, fakat yalnız bir defa icrası lüzum-
ludur. Tekrarlanan muameleler sırf
tekrardan dolayı bir kuvvet ve isabet
kazanamazlar. Zira her defasında
tekrarlanan şeyin, daima aynı kalma-
sını temin edebılecek hiçbir beşen
kuvvet mevcut değildir (6). En fazla
istinaf mahkemeleri için varit olan bu
tenkit, diğer safhalanna da kabili tat-
biktir. İstinafta yapılacak ikinci tetki-
kin ilk mahkemede yapılmış olan bi-
rinci tetkikten daha isabetli netice ve-
rebilmesi için ikinci tetkikin birinci
tetkikten daha iyi bir tarzda cereyan
etmesi icap eder (7). Halbuki bunun
aksi cereyan etmektedir. İstinaf mah-
kemelerinde tetkikat evrak üzerinde
yapılmaktadır. Her ne kadar bazı
memleketlerin usul kanunlannda bir
dereceye kadar sözlülüğe yer veril-
mekte ise de tatbikatta suçun işlendiği
mahalden uzak bulunan istinaf mah-
kemesinin bulunduğu mahale kadar
tanıklann getirilmesi gibi güçlükler
yüzünden evrak üzerinde tetlflkat ile ik-
tifa olunmaktadır. Bu sebeple ilk mah-
kemenin duruşma zabıtnamesi ile da-
vayı incelemek zorunda kalan istinaf
hakimleri gerçek ile teması sağlayama-
maktadırlar. Bir müellif şöyle bir teşbih
yapmıştır: İstinaf hâkimi, hastayı kendi
muayene eden bir hekim değildir, bir
meslektaşının raporuna göre hastalığa
teşhis koyan bır hekimdir (8). Ceza Hu-
kuku'nda "cezamn ferdileştirilmesi" bir
prensip haline gelmiş bulunmaktadır.
Dava ile yakından temas temin edeme-
mişbulunanistinafnâkimlerinincezanın
ferdileştirilmesi bakımından, ilk yar-
gıçtan daha isabetli hareket ettiği de dü-
şünülemez (9).
Davanın tekrarlanmasından bir
mahzur daha doğar. Davanın ilk mah-
kemede karara bağlanmış olmasına
rağmen, kısmen veya tamamen yeni
baştan görülmesi ilk mahkemeleri
halkın gözünde alçaltacak ve ilk mah-
kemenin yaptığı işleri bir formalite hali-
ne inkılap ettirecektir. Dava hakkında
asıl karan istinafın vereceğini düşünen
ilgililer, davalanna layıkı ile önem ver-
meyecekler. nasıl olsa istinafta hak-
lannı koruyacaklan
düşüncesiyle ilk
mahkemenin mua-
melelerini küçümse-
yeceklerdir(lO).
Rocco istinafı, ke-
sin hükümle ka-
panmış bir davayı
üst mahkemede yeni-
lemek şeklinde, ala-
kalının bir mahke-
menin karannda bir
haksızlık mevcut ol-
duğunu üst mahke-
meye "ihbar" şeklin-
de görür ve neticede
bunun "kesin hüknT-
'ü tartışmaya tabi
kılmış olduğunu ve
"non bis in idem" kai-
desine aykınlık teşkil
ettiğini bildirir (11).
Bu düşüncede haki-
kat payı vardır. İsti-
naf ilk mahkeme ka-
rarlannda kesin hü-
kümden faydalan-
mak imkanını
kaldınr, hatta istinaf
mahkemeleri bu
maksatla kurulmuş-
tur. İlk mahkeme.
üst mahkeme yolun-
da iki dereceli bir
kaza sistemini izah
edecek hukuki ge-
rekçe bulunamaz.
Adaletin bir an ev-
vel tecelli etmesi
lazım iken davalann
uzaması her memle-
kette ciddi bir endişe
doğurmaktadır. Bu-
gün ceza işlerinde
esash bir ıslahat kuv-
vetle müdafaa edilen
bir düşüncedir. Lü-
zumsuz olan her şeyi
ceza usulünden
kaldırmak, tiyat-
rovari münakaşalara
mani olmak, müda-
faanın prestijini ve
karakterini ku\
r
vet-
lendirmek, usul hile-
lerini cezalandırmak,
kısaca hakiki adale-
tin şekil adaletine üs-
tünlüğünü sağlamak
ve ceza işlerinde ada-
let istekleri ile bağda-
şabilecek bir sür'at
temin etmek lüzumu
kendini hissettir-
mektedir.' İstinafın
mevcudiyeti bu dü-
şüncelere pek de uy-
gun görülmemekte-
dir.
II. Üst mahkeme
Bakanlıkça hazı-
rlanan. Adalet Ko-
misyonu'nca aynen
kabul edilen tasan
aşağıda incelenmiştir:
Madde 26 - Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu'nun "İtiraz" başlıklı
üçüncü kitabının ikinci faslından son-
ra gelmek üzere "Üst Mahkeme Yargı
Yolu" başhğı alünda "Lçüncü.Fasıl"
eklenmiş, "Temyiz" başlıklı "Üçüncü
Fasıl" numarası "Dördüncü Fasıl"
olarak değiştirilmiştir.
Hükümet gerekçesi:
Madde 26 - Bu madde ile. Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun
"itiraz" başlıklı üçüncü kitabının
ikinci faslından sonra gelmek üzere
"Üst Mahkeme Yargı Yolu" başhğı ile
"Üçüncü Fasıl" eklenerek, bu fasılda
üst mahkeme yargı yoluna ilişkin
maddelerin düzenlenmes^ öngörül-
müş "Temyiz" başlıklı "Üçüncü Fa-
sıl" numarası da "Dördüncü Fasıl"
olarak değiştirilmiştir.
Madde 27 - Ceza Muhakemeleri
Uşulü Kanunu'nun üçüncü kitabının
"Üçüncü Fasıl" başlığından sonra
gelmek üzere bu kanuna aşağıdaki
304 a maddesi eklenmiştir.
"Üst mahkeme yargı yoluna
başvurulabilen hükümler:
Madde 304 a - İlk derece mahkeme-
lerinden verilen hükümlere karşı üst
mahkeme yargı yoluna başvurulabi-
lir. Ancak, on beş yıl ve daha yukan
hürriyeti bağlayıcı cezalar ile öliim ce-
zalarma ait hükümler üst mahkemede
kendiliğinden incelenir. De>let Gü-
venlik Mahkemtleri'nce verilen hü-
küm ve kararlara karşı üst mahkeme
yargı yoluna başvurulamaz.
1- Beş mihon liraya kadar (beş mil-
yon dahil) para cezasına dair hükümle-
re,
2- Yukan sınırı yirmi milvon lirayı
geçmeyen para cezasını gcrektiren
suçlardan beraat hükümlerine.
3- kanunlarda kesin olduğu yazılı
bulunan hükümlere
Karşı üst mahkeme yargı yoluna
başvurulamaz.
Bu suretle verilen hükümler tekerrü-
re esas olmaz.
Bu maddenin ikinci fıkrasının 1 ve 2
numaralı bendinde belirrilen miktarlar
hakkında 765 sayılı Türk Ceza Ka-
nunu'na 3506 sayılı kanun ile ekleııen
Ek 2'nci maddenin üçüncü fıkrası hük-
mii uygulanır."
Hükümet gerekçesı:
"Bu madde ile kanuna, 305'inci
maddeye paralel düzenleme geririlmiş
ve üst mahkeme yargı yoluna re'sen gi-
dilmesi gereken kararlar ile üst mah-
keme yargı yoluna başvunılamayacak
hüküm ve kararlar gösterilmiştir. Bu
düzenlemeve göre, Devlet Güvenlik
Mahkemeİeri'ne ilişkin anayasanın
143'üncü maddesinin beşinci fıkrası
gereğince Devlet Güvenlik Mahkeme-
leri'ne verilen hükümler hariç olmak
üzere ilk derece mahkemelerince veri-
len hükümler temyiz edilemeyecek, bu
hükümler aleyhine üst mahkeme yargı
yoluna başvurulabilecektir."
(1) İstinaf mahkemeleri hakkında
ö:lü bilgi için bkz. Şensoy, "İstinaf
broşür, İsranbul, 1947; Dönmezer,
"İstinaf Davası" (Yeni Sabah, 26
Haziran 1952); Gözübüyük (A), "ts-
tinaf Mahkemrleri" f Vatan, 27.5.
19521, aynı yazar: "Batı Avrupa isti-
naf Mahkemeleri ve Türkiyemiz", Ad.
Der. 1955, s. 431: Ansay, "İstinaf "ko-
nulukonferans, bkz. Sotgiu (G) La re-
visicne dei giudicati penale {Roma
1933l.ss. 25; Ruacan Asım, "Temyizi
Kuvvetlendirmek mi, İstinaf m?" Hu-
kuk Dergisi 25.4.1944. n.l, ss. 3; Ök-
lem İmran. "İstinaf, Yeni İstanbul,
28.11.1952; Uslu, Fevzullah, "İstinaf
Mahkemeleri", Hürses, 19.2.1953:
Elöve, Emil. "tstinaf Mahkemeleri",
Vatan 26.3.1955. Özlü bilgi için bkz.
Kunter (N.J "Ceza Muhakemesi Hu-
kuku" (İstanbul), 1989ss. 1042.
(2) İstinafın tarıhçesi için Bkz.
Erem, "İstinaf Mahkemeleri", Anka-
ra HF. Derg. 1950, n.1-2, ss. 9; Gara-
pin, "Etude critigue sur Vinstitution de
ı'appel en mateere repressive". Paris
1941, Şensoy (s.g.e); Seçkin (Recai)
1963-1964 açış söylevi: "Osmanh Ad-
tiyesi'nde 19. yüzyılda İstinaf mahke-
meleri kurulmusken, Cumhuriyetin ilk
yıllarında.yeter sayıdayetenekli hâkim
bulunmaması ve işlerin bu mahkeme-
lerde yıllarca sürüncemede kalmastna
rağmen yine doğru kararlar veril-
memeü gibi sebeplerden ötürü, bu
mahkemeler kaldınlmıştır." 13) Bkz.
Prins. " De I'appeldans Vorganisation
repressive", Paris 1875 (Grapin'den
naklen, s.15), ksz. Garraud ı Traite d'-
instruction criminelle V.n. 1627) (4)
Bkz. Lavori preparatori del codice di
procedurapenale, VIII, 1929, kşz. Sot-
giu, s. 33
(5) Prins (s. 128) (Grapin'dennak-
len, ss. 104) (6) Bkz. Sotgiu, ss. 30
(7) Bkz. Garraud, V, n. 1627 (s. 11,
nt. 10),kşz. Vassali, "Lariformadella
procedura penale tedesca", s. 65 (!'-
appello). (8/ Andriex Supression des
cours d'appel, Re\. penitentiaire et de
droitpenal, 1922. s. 249 (9) Grapin (s.
g.e.), s. 20 (10) Vassali, la riforma
della procedura penale tedesca (ı'-
Apello) s.65 (11) Bkz. Sotgiu (G.).
La revisione dei giudicati penali
(Roma, 1933) ss. 25
Sürecek
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL
'Bu 1 dereceden yararlanabilir miyim?'
' Ben bir yüksek okulun makine bölümünü ni-
san 1977'de birirdim. Bir ay sonra da Mavıs 1977 tari-
hinde 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'na tabi mü-
hendis olarak işe başladun. Kasun 1977'de 6 aylık
adavlık süresini tamamladığımdan asaletim onaylandı.
Ağustos 1978jde askere gittim.
Agustos 1978-Kasım 1978 arası askeri öğrenci,
Aralık 1978 - Ocak 1980 arası yedek subay olarak as-
kerliğimi yaptım.
Mart 1980'de SSK'lı olarak özel sektörde işe baş-
ladun. Mayıs 1993'te bu işyerinden aynlarak kısa bir
süre sonra aynı ay içinde bu kez kamu sektöründe ve
657 sayılı Devlet Memurları Yasası'na tabi ikinci kez
işe başladun.
Bu dunımda, 1.3.1979 tarihinde 2182 sayılı yasaya
göre 1 Mart 1979 tarihinde görevde olan memurlara 1
derece verümişti. Ben de 1 Mart 1979'da yedek subay
olarak askerde bulunduğum için, bu 1 derecevi almaya
hak kazandığımı düşünüvorum. Bu nedenle çalıştığım
işyerinin personel dairesi ile yaptığım göriişmelerde as-
kerlik sonrası yeniden devlet memuru olarak göreve
başlamadığım için, bu 1 dereceden yararlanamaya-
cağım ileri sürülmektedir.
Söz konusu bu 1 dereceden yararlanabilir miyim?
YANIT: 28.2.1979 günlü Resmi Gazete'de yayımianıp, 1 Mart
1979'da yürürlüğe giren 2182 sayılı yasa ile 657 sayılı Devlet Me-
murlan Yasası'na göre aylık almakta olan personelin kazanılmış
hak aylıklan, bir defaya mahsus olmak üzere, öğrenim durum-
lanna bakılmaksızın ve kadro koşulu da aranmaksızın, bir üst
derecenin aynı kademesıne gelirilmiş ve alt derecede bulunduk-
lan süre. üst derecedeki kademede geçmiş sayılmıştı.
2182 sayılı yasanın tanıdığı bu haktan. yasanın yürürlük tarihi
olan 1 Mart 1979'da askerlik görevini yapanlardan. askerlik gö-
revlerinin bitiminde yeniden memuriyete dönenler de yarar-
landınlmıştı.
3 Ekim 1991 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 458 sayılı yasa
hükmünde kararname ile bu 1 derece yükselmesinden yararlana-
mayanlar için yeni bir uygulama getirilmiştir.
Bu uygulama uyannca, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'na
göre "aylık almakta olan personelden (2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile 2914 sayılı Yüksek Öğrenim Personel Kanu-
nu'na tabi olanlar dahil) 20 2,1979 tarihli 2182 sayılı. 19 2,1980
tarihli ve 2260 sayılı kanunlann hükümlerinden yararlanmamış
olanlann kazanılmış hak aylıklan bir defaya mahsus olmak üzere
öğrenim durumlanna bakılmaksızın ve kadro aranmaksızın bir
üst derecenin aynı kademesine getirilir ve alt derecede bulunulan
kademede geçirilen süre, üst derecedeki kademede geçmiş
sayılır."
458 sayıb yasa hükmünde kararname ile eklenen bu ek geçici
madde, 15 Ekim 1991 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Kişisel görüşümüz. bu haktan Ek Geçici Maddenin yürürlüğe
girdiği 15 Ekim 1991 tarihinde aylık almakta olanlann yararlana-
bileceği yönündedir.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Kayna Gidinin Pazan...
Bugün yerel seçimler var, oylarımızı kullanacağız. 'Oyu-
nuzu şuraya ya da buraya verin!' demek yasak. Herkes
kararını vermiştirzaten, nereye vereceğini biliyor.
Ben bugün yaşanmış fıkralar, masallar anlatayım en iyi-
si.
Köylünün biri kasabanın pazanna gitmiş. Dolaşırken,
yerde bir çuvaldız görmüş. Eğilip almış. Çuvaldız kimin
acaba? Sahibini bulup vermesi gerek. Bağırmış:
- Ben biiır...
Herkes dönüp bakıyormuş, ama köylü 'çuvaldızbuldum!'
diyemiyormuş. Birkaç kez, böyle bağırmış: "Ben biir..."
Sonra çuvaldızı kuşağının arasına koymuş. Içinden:
- Ne yapalım, sahıbı çıkmadı. Ben de bununla, çuvalla-
rımı, hararlarımı dıkerim! diye geçırmış.
Pazar yerınden hızla uzaklaşan köylü, tepeye tırmanıp,
aşağıya bakmış. Pazar yerınde insanlar, yerde bir şeyler
arıyorlarmışgibı görünüyormuş. Bağırmış:
- Kayna gidinin pazarı kayna, demış, çuvaldızı bulan
buldu!
Gelelim masalımıza: Evvel zaman içinde, kalbur saman
içinde, ülkelerden bırinin başkentınde Mazi Üniversıtesi
admda bır üniversıte vardı. Ulkenın kurtarıcısının adıyla ku-
rulan okul, sonradan Maz/'oldu1
Bu üniversitede, son birkaç aydır ünıversite özerkliğiyle
bağdaşmayan, kamuoyunun bilmediği şeyler oluyordu.
Söylentıler, alabıldığıne yaygındı. Üniversiteye Mankaya'-
dan, SD'den baskılar geldiği söyleniyordu. Söylentılere
göre Hacı TÛ'nün yatlarında gezdiği Ağa Ceren Dıyarba-
kır'dakı bır öğretim üyesını, SD'nın yardımıyla Ankara'ya,
Mazı Ünıversitesi'ne profesör olarak getirmek istemişti.
Jüriler oluşturulmuş, jürı üyelerıne usa gelmez baskılar
yapılmaya başlanmıştı. Mazi Üniversitesi'ne gelecek do-
çent, Ağa Ceren'in yakını mıydı? S.D. değiştü' diyorlardı;
Mankaya'dan baskı nasıl gelirdi? Ne demektı bu? Diyarba-
kır'dan gelıp, profesör olacak doçentın adının baş harfleri:
H.B.T. miydı? Gelişmeler, tümüyle 'gizli' mi yürütülmüştü?
H.B.T.'nin gelışinden üniversitenın, fakülte yetkili kurulları-
nın hıç mı haberı olmamıştı? H.B.T. Mazi Universitesi Tıp
Fakültesi'nin Anatomi Anabılim Dalı Başkanlığı'na getiril-
mek ısteniyordu. Oysa, fakültenin Anatomi Anabilim Dalı
Başkanı vardı. Buraya bölümelemanlarınca 16 Eylül 1993'-
te seçilmiştı. Onun da adının baş harfleri D.K. mıydı? Aralık
ayının ortalarında Mazi Universitesi Rektörü E.H., D.K.'ya
şöyle dedi:
- Dışarıdan büyük baskı var bana, birini getirmek zorun-
dayım buraya
1
- Kimden bu baskı?
- Mankaya'dan telefon ettiler!
- Kım telefon etti?
- Anımsamıyorum adını?
- Nasıl olur? Mankaya'dan telefon edecekler, siz adını
anımsamayacaksınız! Geleceğin adı ne peki?
Rektör sonra, H.B.T.'nin adını bir kağıda yazıp verdi. Ar-
dından D.K.'ya şöyle dedi:
- Sen bu işi hallet, ben sana biryemek ısmarlayayım.
- Bu bana düşmez. Rektör olarak, sizin buna engel ol-
manız gerekir.
Ipler Rektör E.H.nın elinde değil miydı? Zaten, 12 Eylül
yasalarıyla üniversiteler üniversite olmaktan çıkmış, uzat-
malı liseler durumuna mı gelmişti?
Rektör E.H. de, işleri gizli mi yürütmekteydi? 1 Aralık
1993'te YÖK'e bir yazı yazmış, bir profesörkadrosu' veril-
mesini istemişti. Anabilim Dalı Başkanı Doç. D.K., Anabilim
Dalı Başkanlığı'ndan istifa ettı. 19Ocak 1994te de tüm öğ-
retim üyelerine bir mektup gönderdi. Olup bitenleri anlattı.
Kimi:
- Yaşa! arkandayız... derken, kımi de:
- Böiüm başkanlığı elinden gidiyorda, onun için yapı-
yor! diyordu.
15 Ocak 1994 günlü Resmi Gazete'de, Mazı Üniversitesi'-
ne bır profesörlük kadrosu verıldiği ilan edıldı. Tıp Fükültesi
Dekanı M.A.G. de fakültelerine bır profesörlük kadrosu ve-
rıldığini, Resmi Gazete'den mi öğrenmişti?
Olay ne durumda mı? Bir yandan jüri üyelerine baskılar
yapıldığı söyleniyor; yakında Ağa Ceren'in yakını H.B.T.'-
nin atandığını duyarsam şaşmayacağım.
• • •
Nâzım Hikmet'in kızkardeşı Samiye Yaltınm, 87 yaşında
öldü. Cenazesi, bugün ikındide Karacaahmet'ten kaldırıla-
cak Samiye Yaltınm, Nâzım Hikmet Vakfı Başkanı'ydı.
Nâzım Hikmet Vakfı'nın düzenlediği resim sergısi, dün An-
kara'da sona erdi. Sergi, salı günü İstanbul'da, Harbiye'de
Cemal Reşıt Rey salonunda istanbul için açılacak. Açılışı
çağrılılar izleyebılecek...
Metin AKıok'un eşi Nebahat Attıok telefon ettı, dün, Sı-
vas'ta yakılarak öldürülen Huriye özkan'ın yaş günüymüş.
Hurıye, 1971 doğumluymuş. Gazi Üniversitesi'nın eczacılık
bölümünü bitirmış. Kardeşi 1973 doğumlu Yeşim özkan'la
birlıkte, 2temmuzda, Sıvas'taşeriatçıyobazlaryakıpöldür-
düler. Nebahat Altıok'la bırlikte, Pır Sultan Abdal Derneği
yönetıcılerı, özkanlar'ın evıne gıderek, anne Münire öz-
kan'la baba Hikmet Ûzkan'ın acılarını paylaştılar.
Sayrılar vardı, çoktandır yazacaktım, yazamadım. Orhan
Asena, İbni Sinadakalp ameliyatı oldu, üçdamarı değişti-
rildı. Ameliyatı Prof. Hakkı Akalın yaptı. Cumhuriyet'te yazı-
larını okuduğunuz emeklı elçi Sacit Somel de Ibnı Sinada
fıtık ameliyatı oldu, ameliyatı Prof Orhan Göğüş yaptı. Ah-
met Küflü, Bayındır'da geçirdiğı kalp ameliyatından sonra,
bu kez başka bir sayrılığı ortaya çıktı, Hacettepe'ye kaldırı-
lıp, iyileştırıldi.
Mehmed Kemal anlatmıştı. Terzi ilhan adında bir arka-
daşları varmış. Terzı İlhan, bir gün ameliyat olmuş, ciğeri-
nin yarısı alınmış. Mehmed Kemal'e durumunu anlatmış,
"Bunubıryazsan! "demiş. Mehmed Kemal.
- Terzı'ninciğerinin yarısı alındı, diyeyazılır mı? deyin-
ce, karşılıkvermiş:
- Siz de arkadaş mısınız? Ekmekçi, arkadaşları nezle
olsa yazar!
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Yürüyen merdiven. 2/ ..
İçinde yabana bir öğe
bulunmayan; mutlak... 2
Dikişte kullanılan pa-
muk ipliği. 3/ Büyük er-
kek kardeş... înşaat ve
maden işçilerinin kullan-
dığı koru\ucu başlık. 4/
Kuzu sesi... Afrika'da bir
ülke. 5/ Sakat kimse. 6/
Ayağın yüksek olan üst
bölümü... Vilayet. 7/ Bir 8
borcun her yıl ödenen
taksitlerle belli bir zaman
spnunda ödenmiş olması; itfa...
Üye. 8/ Petrol İhraç Eden Clkeler
Örgütü'nün simgesi... Paylama.
azarlama. 9/ Bir satranç oyuncu-
sunun tek başına birçok oyuncuya
karşı aynı anda oynadığı parti.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA
1/ Mantık... Kimi yemeklerin üze-
rine dökülen bir çeşit terbiye. 2/
Süsü ve gösterişi olmayan... Eski
Türklerde bir çeşit başhk. 3/ Gü-
reşte bir oyun... Put. 4/ Bir hay-
van... Evlenmek isteyen erkek için kız görmeye giden kimse. 5/
Odunundan kırmızı boya çıkanlan bir ağaç. 6/ Selçuklularda
şehzade eğjtimi ya da bir eyaletin yönetimiyle görevli vezirlere
verilen san... Terbiyesiz kimse. 7/ Alp Dağlan'nın turistik bir
bölümü... Soyundan gelinen kimse. 8/ Eski yapı ya da kent ka-
lıntısı... Anlama yeteneği. 9/ Geri çevirme... Bir akışkarun geç-
mesini sağlamak ya da engellemek üzere açılıp kapanan supap.