06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 27MART1994PAZAR 14 DIZIYAZI îstinaf a ilişkingörüşler- 1 - "Üst mahkeme" (istinaO kavramı- na ilişkin tartışma sona ermiş gjbidir. Adalet BakanlığVnın CMUK'a iliş- kin değişiklik lasansı Meclis Adalet Komisyonu'nda kabul edıldı. Bu ta- san Genel Kurul'da da benimsenirse "Üst Mahkeme" adı altında 'istinaP mahkemesi kurulmuş olacaktır. Ta- san "Adalet Komisyonu"nda hiçbir değişiklik yapılmadan aynen benim- senmiştir. Evvela istinaf mahkemesi kavramı- nı genel olarak inceleyeceğiz, sonra da kurulmak üzere olan üst mahke- meye ilişkin tasanyı ele alacağız. 1. Genel olarak istinaf Usul Kanunumuz yalnız iki çeşit kanun yolu kabul etmiştir: "İtiraz" ve "temyiz". Birçok memleketlerde üçüncü bir kanun yolu daha kabul edilmiştir: "İstinaf \ Memleketimizde zaman zaman is- tinaf mahkemelerinin yeniden kurul- ması fıkri savunulmuştur. İstinaf mahkemelerinin yeniden kurulması- nın faydalı olup olmayacağı hakkın- da, bu müesseselerin leh ve aleyhinde- ki düşüncelerin (1) mukayesesi ile bir kanaate vanlabilir: a) Tarihçi izah: İstinaf teşkilatının lehinde düşünenler bilhassa tarihi va- kıalara dayanarak bu müesseseyi izah etmek isterler. Böyle düşünenlere gö- re tarihin her devrinde mütekamil bir adli teşkilat nerede kurulmuş ise ora- da istinaf da mevcut olmuştur. Böyle bir düşünce tarihi hakikatle- re uygundur (2). Fakat doğru olma- yan şey, tarihi vakaılardan istinaf le- hine çıkanlan sonuçtur. Doğru görüş udur: Mahalli kaza mercilerini zayı- flatmak için istinaf bir vasıta olarak kullarulmışür. Merkezileştirme ta- mamlandıktan sonra istinaf. mer- kezin o mahallerde temsiline hizmet etmiştir. Binnetice istinaf hukuki ol- maktan ziyade siyasi maksatlarla ku- rulmuştur (3). Rocco, istinafa "orta- çağ adalet anlayışının kalınttsı" nazan ile bakar (4). fstinafın hukuken mü- dafaası güçtür. Diğer taraftan istina- fın tarihi gelişimi münhasıran demok- ratik gayelerden ibaret bulunan bir teşkilat manzarası da arz etmemekte- dir. Bu bir krallık müessesesidir. Mahalli etkiler b) Mahalli tesirler: İlk mahkemele- rin mahalli tesirler altında kalabile- cekleri, halbuki en ziyade il merkezin- de bulunan istinaf mahkemelerinin bu tesirlerden azade karar verecekleri ileri sürülmektedir. Bu mütalaa hukuki sayılamaz. Ka- ıde, mahkemelerin "iyi hakimler"den kurulmasıdır. Mahalli tesirlere kendi- ni kapürmamak, her derecedeki ha- kimde aranan vasıftır. Diğer taraftan "mahalli şartlar"ı bilmek bir ceza da- vasının görülmesinde faydalı, hatta bazı suçlar için lüzumludur. c) Çalışmarun muayyen noktalara toplanması: Dava, istinafa gelinceye kadar meseleler yavaş yavaş uygunla- şır. Mahkemenin muayyen noktalar üzerinde mesaisini ve dikkatini topla- yabilmesi imkan dahiline gırmiştir. Bu düşünce "hukuki meseleler" için doğrudur. Bir davada hukuki mesele- ler yavaş yavaş olgunlaşır. Bu çeşit meseleler üzerinde muhtelif hakimle- rin durması faydasız değildir. Fakat bu işi temyiz mahkemesi esasen yap- maktadar. Fiile taalluk eden meselele- re (maddi meselelere) gelince, bunlar birer tahkik, tespit işleri ilk mahke- mede duruşma nihayetleninceye ka- dar ikmal edilememiş ise bunun isti- nafta başanlabileceğini ümit etmek yersiz olur. Kaldı ki ceza hakimleri kazai faaliyetlerinde bir tahdide tabi tutulmamışlardır. Hâkim adaletin te- cellisi için dava ile ilgili her hususu re- sen dahi tetkik edebilir. İstinaf yargıcı da bir duruşma yargıcı olduğuna göre mesaisini muayyen noktalara teksife muktedir olamayacakür. Denetim sorunu ç) İstinaf denetlemesi: İlk mahke- melerin üstünde istinaf mahkemeleri- nin bulunuşuilkmahkemehâkimlerini daha titiz ve dikkatli olmağa sevk eder. İstinafın murakabası eksik so- ruşturma ile iktifa edilmesine mani olur, keyfi hareketleri önJer. Bu mütalaa bir dereceye kadar haklıdır. Fakat istinafın murakaba- sından doğacak mahzurlar karşısında bu mütalaanın değeri zayıflamakta- dır. Hâkimi korkutan şey bir üst mah- kemenin mevcut olması mıdır? Böyle bir korkudan büyük fayda beklene- mez. Adaletin hakim \icdanındaki te- minatı üst mahkeme korkusu değil. Prof. Dr. Faruk Erem stinaf teşkilatının lehinde düşünenler, özellikle tarihi olaylara dayanarak, bu kurumu izah etmek isterler. Bunlara göre, tarihin her döneminde gelişmiş bir adli teşkilat nerede kurulmuş ise, orada istinaf da olmuştur. Böyle bir düşünce tarihi gerçeklere uygundur, ancak doğru olmayan şey, tarihi olaylardan istinaf lehine çıkanlan sonuçtur. Doğru görüş şudur: Mahalli kaza mercilerini zayıflatmak için istinaf bir vasıta olarak kullanılmıştır. haksızlık etmek korkusudur. Bundan başka istinafın mevcut oluşu her zaman hâkimi titiz olmağa sevk etmez. Hata edecek olursa onu düzeltecek bir ma- kamın mevcudiye- ti, hâkimi daha az dikkatli yapabilir. Bu sebeple aynı işi bir kere daha göre- cek olan istinaf mahkemesinin mevcudiyeti ilk mahkeme hakimi- nin mes'uliyet duy- gusunu azaltabilir. d) Davanın iki defa görülmesi: Bir davanın bir kere ilk mahkemede, bir kere de istinafta tetkik edilmesi ve- rilecek hükmün doğru ve isabetli olmasmı sağlar. İlk tetkik tegözdenka- çan hususlar ikinci tetkikte nazara alınmış olur. İlk bakışta doğ- ru gözüken bu mü- talaanın haklı sayı- lması için istinaf mahkemesinin mahkeme hâkim- lerden daha bilgili yargıçlardan müteşekkil olması ve davanın yeni baştan görülmesi lazım gelmektedir. Bu hususlar üze- rinde durulmağa değer: a) Bilgili hâkimler: Davaisti- nafta daha bilgili ve tecriibeli hâkim- ler tarafından tekrar görülecek olursa ilk mahke- me hakimlerinin gözünden kaçan- lar istinafta nazara alınmış olabılir. Bu mütalaaya şöyle itiraz olun- maktadır (5). Ma- dem ki hâkimler daha bilgili ve tec- rübeli olunca dava daha iyi görülmek- tedir, o halde ne- den mahkemeler, daha ilk kademe- de, bilgili ve tecrü- beli hâkimlerden teşkil edilmesin? Neden davalar kâfı bilgj ve tecrübeye sahip olmayanlar elinde sürünceme- de kalsın, sanıklar daha baştan itiba- ren en iyi hâkimlere tevdi edilmesin? b) İkinci tetkik: Usul muameleleri- nin çok ciddi ve teminatlı şartlar altın- da, fakat yalnız bir defa icrası lüzum- ludur. Tekrarlanan muameleler sırf tekrardan dolayı bir kuvvet ve isabet kazanamazlar. Zira her defasında tekrarlanan şeyin, daima aynı kalma- sını temin edebılecek hiçbir beşen kuvvet mevcut değildir (6). En fazla istinaf mahkemeleri için varit olan bu tenkit, diğer safhalanna da kabili tat- biktir. İstinafta yapılacak ikinci tetki- kin ilk mahkemede yapılmış olan bi- rinci tetkikten daha isabetli netice ve- rebilmesi için ikinci tetkikin birinci tetkikten daha iyi bir tarzda cereyan etmesi icap eder (7). Halbuki bunun aksi cereyan etmektedir. İstinaf mah- kemelerinde tetkikat evrak üzerinde yapılmaktadır. Her ne kadar bazı memleketlerin usul kanunlannda bir dereceye kadar sözlülüğe yer veril- mekte ise de tatbikatta suçun işlendiği mahalden uzak bulunan istinaf mah- kemesinin bulunduğu mahale kadar tanıklann getirilmesi gibi güçlükler yüzünden evrak üzerinde tetlflkat ile ik- tifa olunmaktadır. Bu sebeple ilk mah- kemenin duruşma zabıtnamesi ile da- vayı incelemek zorunda kalan istinaf hakimleri gerçek ile teması sağlayama- maktadırlar. Bir müellif şöyle bir teşbih yapmıştır: İstinaf hâkimi, hastayı kendi muayene eden bir hekim değildir, bir meslektaşının raporuna göre hastalığa teşhis koyan bır hekimdir (8). Ceza Hu- kuku'nda "cezamn ferdileştirilmesi" bir prensip haline gelmiş bulunmaktadır. Dava ile yakından temas temin edeme- mişbulunanistinafnâkimlerinincezanın ferdileştirilmesi bakımından, ilk yar- gıçtan daha isabetli hareket ettiği de dü- şünülemez (9). Davanın tekrarlanmasından bir mahzur daha doğar. Davanın ilk mah- kemede karara bağlanmış olmasına rağmen, kısmen veya tamamen yeni baştan görülmesi ilk mahkemeleri halkın gözünde alçaltacak ve ilk mah- kemenin yaptığı işleri bir formalite hali- ne inkılap ettirecektir. Dava hakkında asıl karan istinafın vereceğini düşünen ilgililer, davalanna layıkı ile önem ver- meyecekler. nasıl olsa istinafta hak- lannı koruyacaklan düşüncesiyle ilk mahkemenin mua- melelerini küçümse- yeceklerdir(lO). Rocco istinafı, ke- sin hükümle ka- panmış bir davayı üst mahkemede yeni- lemek şeklinde, ala- kalının bir mahke- menin karannda bir haksızlık mevcut ol- duğunu üst mahke- meye "ihbar" şeklin- de görür ve neticede bunun "kesin hüknT- 'ü tartışmaya tabi kılmış olduğunu ve "non bis in idem" kai- desine aykınlık teşkil ettiğini bildirir (11). Bu düşüncede haki- kat payı vardır. İsti- naf ilk mahkeme ka- rarlannda kesin hü- kümden faydalan- mak imkanını kaldınr, hatta istinaf mahkemeleri bu maksatla kurulmuş- tur. İlk mahkeme. üst mahkeme yolun- da iki dereceli bir kaza sistemini izah edecek hukuki ge- rekçe bulunamaz. Adaletin bir an ev- vel tecelli etmesi lazım iken davalann uzaması her memle- kette ciddi bir endişe doğurmaktadır. Bu- gün ceza işlerinde esash bir ıslahat kuv- vetle müdafaa edilen bir düşüncedir. Lü- zumsuz olan her şeyi ceza usulünden kaldırmak, tiyat- rovari münakaşalara mani olmak, müda- faanın prestijini ve karakterini ku\ r vet- lendirmek, usul hile- lerini cezalandırmak, kısaca hakiki adale- tin şekil adaletine üs- tünlüğünü sağlamak ve ceza işlerinde ada- let istekleri ile bağda- şabilecek bir sür'at temin etmek lüzumu kendini hissettir- mektedir.' İstinafın mevcudiyeti bu dü- şüncelere pek de uy- gun görülmemekte- dir. II. Üst mahkeme Bakanlıkça hazı- rlanan. Adalet Ko- misyonu'nca aynen kabul edilen tasan aşağıda incelenmiştir: Madde 26 - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun "İtiraz" başlıklı üçüncü kitabının ikinci faslından son- ra gelmek üzere "Üst Mahkeme Yargı Yolu" başhğı alünda "Lçüncü.Fasıl" eklenmiş, "Temyiz" başlıklı "Üçüncü Fasıl" numarası "Dördüncü Fasıl" olarak değiştirilmiştir. Hükümet gerekçesi: Madde 26 - Bu madde ile. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun "itiraz" başlıklı üçüncü kitabının ikinci faslından sonra gelmek üzere "Üst Mahkeme Yargı Yolu" başhğı ile "Üçüncü Fasıl" eklenerek, bu fasılda üst mahkeme yargı yoluna ilişkin maddelerin düzenlenmes^ öngörül- müş "Temyiz" başlıklı "Üçüncü Fa- sıl" numarası da "Dördüncü Fasıl" olarak değiştirilmiştir. Madde 27 - Ceza Muhakemeleri Uşulü Kanunu'nun üçüncü kitabının "Üçüncü Fasıl" başlığından sonra gelmek üzere bu kanuna aşağıdaki 304 a maddesi eklenmiştir. "Üst mahkeme yargı yoluna başvurulabilen hükümler: Madde 304 a - İlk derece mahkeme- lerinden verilen hükümlere karşı üst mahkeme yargı yoluna başvurulabi- lir. Ancak, on beş yıl ve daha yukan hürriyeti bağlayıcı cezalar ile öliim ce- zalarma ait hükümler üst mahkemede kendiliğinden incelenir. De>let Gü- venlik Mahkemtleri'nce verilen hü- küm ve kararlara karşı üst mahkeme yargı yoluna başvurulamaz. 1- Beş mihon liraya kadar (beş mil- yon dahil) para cezasına dair hükümle- re, 2- Yukan sınırı yirmi milvon lirayı geçmeyen para cezasını gcrektiren suçlardan beraat hükümlerine. 3- kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere Karşı üst mahkeme yargı yoluna başvurulamaz. Bu suretle verilen hükümler tekerrü- re esas olmaz. Bu maddenin ikinci fıkrasının 1 ve 2 numaralı bendinde belirrilen miktarlar hakkında 765 sayılı Türk Ceza Ka- nunu'na 3506 sayılı kanun ile ekleııen Ek 2'nci maddenin üçüncü fıkrası hük- mii uygulanır." Hükümet gerekçesı: "Bu madde ile kanuna, 305'inci maddeye paralel düzenleme geririlmiş ve üst mahkeme yargı yoluna re'sen gi- dilmesi gereken kararlar ile üst mah- keme yargı yoluna başvunılamayacak hüküm ve kararlar gösterilmiştir. Bu düzenlemeve göre, Devlet Güvenlik Mahkemeİeri'ne ilişkin anayasanın 143'üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Devlet Güvenlik Mahkeme- leri'ne verilen hükümler hariç olmak üzere ilk derece mahkemelerince veri- len hükümler temyiz edilemeyecek, bu hükümler aleyhine üst mahkeme yargı yoluna başvurulabilecektir." (1) İstinaf mahkemeleri hakkında ö:lü bilgi için bkz. Şensoy, "İstinaf broşür, İsranbul, 1947; Dönmezer, "İstinaf Davası" (Yeni Sabah, 26 Haziran 1952); Gözübüyük (A), "ts- tinaf Mahkemrleri" f Vatan, 27.5. 19521, aynı yazar: "Batı Avrupa isti- naf Mahkemeleri ve Türkiyemiz", Ad. Der. 1955, s. 431: Ansay, "İstinaf "ko- nulukonferans, bkz. Sotgiu (G) La re- visicne dei giudicati penale {Roma 1933l.ss. 25; Ruacan Asım, "Temyizi Kuvvetlendirmek mi, İstinaf m?" Hu- kuk Dergisi 25.4.1944. n.l, ss. 3; Ök- lem İmran. "İstinaf, Yeni İstanbul, 28.11.1952; Uslu, Fevzullah, "İstinaf Mahkemeleri", Hürses, 19.2.1953: Elöve, Emil. "tstinaf Mahkemeleri", Vatan 26.3.1955. Özlü bilgi için bkz. Kunter (N.J "Ceza Muhakemesi Hu- kuku" (İstanbul), 1989ss. 1042. (2) İstinafın tarıhçesi için Bkz. Erem, "İstinaf Mahkemeleri", Anka- ra HF. Derg. 1950, n.1-2, ss. 9; Gara- pin, "Etude critigue sur Vinstitution de ı'appel en mateere repressive". Paris 1941, Şensoy (s.g.e); Seçkin (Recai) 1963-1964 açış söylevi: "Osmanh Ad- tiyesi'nde 19. yüzyılda İstinaf mahke- meleri kurulmusken, Cumhuriyetin ilk yıllarında.yeter sayıdayetenekli hâkim bulunmaması ve işlerin bu mahkeme- lerde yıllarca sürüncemede kalmastna rağmen yine doğru kararlar veril- memeü gibi sebeplerden ötürü, bu mahkemeler kaldınlmıştır." 13) Bkz. Prins. " De I'appeldans Vorganisation repressive", Paris 1875 (Grapin'den naklen, s.15), ksz. Garraud ı Traite d'- instruction criminelle V.n. 1627) (4) Bkz. Lavori preparatori del codice di procedurapenale, VIII, 1929, kşz. Sot- giu, s. 33 (5) Prins (s. 128) (Grapin'dennak- len, ss. 104) (6) Bkz. Sotgiu, ss. 30 (7) Bkz. Garraud, V, n. 1627 (s. 11, nt. 10),kşz. Vassali, "Lariformadella procedura penale tedesca", s. 65 (!'- appello). (8/ Andriex Supression des cours d'appel, Re\. penitentiaire et de droitpenal, 1922. s. 249 (9) Grapin (s. g.e.), s. 20 (10) Vassali, la riforma della procedura penale tedesca (ı'- Apello) s.65 (11) Bkz. Sotgiu (G.). La revisione dei giudicati penali (Roma, 1933) ss. 25 Sürecek ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL 'Bu 1 dereceden yararlanabilir miyim?' ' Ben bir yüksek okulun makine bölümünü ni- san 1977'de birirdim. Bir ay sonra da Mavıs 1977 tari- hinde 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'na tabi mü- hendis olarak işe başladun. Kasun 1977'de 6 aylık adavlık süresini tamamladığımdan asaletim onaylandı. Ağustos 1978jde askere gittim. Agustos 1978-Kasım 1978 arası askeri öğrenci, Aralık 1978 - Ocak 1980 arası yedek subay olarak as- kerliğimi yaptım. Mart 1980'de SSK'lı olarak özel sektörde işe baş- ladun. Mayıs 1993'te bu işyerinden aynlarak kısa bir süre sonra aynı ay içinde bu kez kamu sektöründe ve 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'na tabi ikinci kez işe başladun. Bu dunımda, 1.3.1979 tarihinde 2182 sayılı yasaya göre 1 Mart 1979 tarihinde görevde olan memurlara 1 derece verümişti. Ben de 1 Mart 1979'da yedek subay olarak askerde bulunduğum için, bu 1 derecevi almaya hak kazandığımı düşünüvorum. Bu nedenle çalıştığım işyerinin personel dairesi ile yaptığım göriişmelerde as- kerlik sonrası yeniden devlet memuru olarak göreve başlamadığım için, bu 1 dereceden yararlanamaya- cağım ileri sürülmektedir. Söz konusu bu 1 dereceden yararlanabilir miyim? YANIT: 28.2.1979 günlü Resmi Gazete'de yayımianıp, 1 Mart 1979'da yürürlüğe giren 2182 sayılı yasa ile 657 sayılı Devlet Me- murlan Yasası'na göre aylık almakta olan personelin kazanılmış hak aylıklan, bir defaya mahsus olmak üzere, öğrenim durum- lanna bakılmaksızın ve kadro koşulu da aranmaksızın, bir üst derecenin aynı kademesıne gelirilmiş ve alt derecede bulunduk- lan süre. üst derecedeki kademede geçmiş sayılmıştı. 2182 sayılı yasanın tanıdığı bu haktan. yasanın yürürlük tarihi olan 1 Mart 1979'da askerlik görevini yapanlardan. askerlik gö- revlerinin bitiminde yeniden memuriyete dönenler de yarar- landınlmıştı. 3 Ekim 1991 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 458 sayılı yasa hükmünde kararname ile bu 1 derece yükselmesinden yararlana- mayanlar için yeni bir uygulama getirilmiştir. Bu uygulama uyannca, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'na göre "aylık almakta olan personelden (2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile 2914 sayılı Yüksek Öğrenim Personel Kanu- nu'na tabi olanlar dahil) 20 2,1979 tarihli 2182 sayılı. 19 2,1980 tarihli ve 2260 sayılı kanunlann hükümlerinden yararlanmamış olanlann kazanılmış hak aylıklan bir defaya mahsus olmak üzere öğrenim durumlanna bakılmaksızın ve kadro aranmaksızın bir üst derecenin aynı kademesine getirilir ve alt derecede bulunulan kademede geçirilen süre, üst derecedeki kademede geçmiş sayılır." 458 sayıb yasa hükmünde kararname ile eklenen bu ek geçici madde, 15 Ekim 1991 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kişisel görüşümüz. bu haktan Ek Geçici Maddenin yürürlüğe girdiği 15 Ekim 1991 tarihinde aylık almakta olanlann yararlana- bileceği yönündedir. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Kayna Gidinin Pazan... Bugün yerel seçimler var, oylarımızı kullanacağız. 'Oyu- nuzu şuraya ya da buraya verin!' demek yasak. Herkes kararını vermiştirzaten, nereye vereceğini biliyor. Ben bugün yaşanmış fıkralar, masallar anlatayım en iyi- si. Köylünün biri kasabanın pazanna gitmiş. Dolaşırken, yerde bir çuvaldız görmüş. Eğilip almış. Çuvaldız kimin acaba? Sahibini bulup vermesi gerek. Bağırmış: - Ben biiır... Herkes dönüp bakıyormuş, ama köylü 'çuvaldızbuldum!' diyemiyormuş. Birkaç kez, böyle bağırmış: "Ben biir..." Sonra çuvaldızı kuşağının arasına koymuş. Içinden: - Ne yapalım, sahıbı çıkmadı. Ben de bununla, çuvalla- rımı, hararlarımı dıkerim! diye geçırmış. Pazar yerınden hızla uzaklaşan köylü, tepeye tırmanıp, aşağıya bakmış. Pazar yerınde insanlar, yerde bir şeyler arıyorlarmışgibı görünüyormuş. Bağırmış: - Kayna gidinin pazarı kayna, demış, çuvaldızı bulan buldu! Gelelim masalımıza: Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ülkelerden bırinin başkentınde Mazi Üniversıtesi admda bır üniversıte vardı. Ulkenın kurtarıcısının adıyla ku- rulan okul, sonradan Maz/'oldu1 Bu üniversitede, son birkaç aydır ünıversite özerkliğiyle bağdaşmayan, kamuoyunun bilmediği şeyler oluyordu. Söylentıler, alabıldığıne yaygındı. Üniversiteye Mankaya'- dan, SD'den baskılar geldiği söyleniyordu. Söylentılere göre Hacı TÛ'nün yatlarında gezdiği Ağa Ceren Dıyarba- kır'dakı bır öğretim üyesını, SD'nın yardımıyla Ankara'ya, Mazı Ünıversitesi'ne profesör olarak getirmek istemişti. Jüriler oluşturulmuş, jürı üyelerıne usa gelmez baskılar yapılmaya başlanmıştı. Mazi Üniversitesi'ne gelecek do- çent, Ağa Ceren'in yakını mıydı? S.D. değiştü' diyorlardı; Mankaya'dan baskı nasıl gelirdi? Ne demektı bu? Diyarba- kır'dan gelıp, profesör olacak doçentın adının baş harfleri: H.B.T. miydı? Gelişmeler, tümüyle 'gizli' mi yürütülmüştü? H.B.T.'nin gelışinden üniversitenın, fakülte yetkili kurulları- nın hıç mı haberı olmamıştı? H.B.T. Mazi Universitesi Tıp Fakültesi'nin Anatomi Anabılim Dalı Başkanlığı'na getiril- mek ısteniyordu. Oysa, fakültenin Anatomi Anabilim Dalı Başkanı vardı. Buraya bölümelemanlarınca 16 Eylül 1993'- te seçilmiştı. Onun da adının baş harfleri D.K. mıydı? Aralık ayının ortalarında Mazi Universitesi Rektörü E.H., D.K.'ya şöyle dedi: - Dışarıdan büyük baskı var bana, birini getirmek zorun- dayım buraya 1 - Kimden bu baskı? - Mankaya'dan telefon ettiler! - Kım telefon etti? - Anımsamıyorum adını? - Nasıl olur? Mankaya'dan telefon edecekler, siz adını anımsamayacaksınız! Geleceğin adı ne peki? Rektör sonra, H.B.T.'nin adını bir kağıda yazıp verdi. Ar- dından D.K.'ya şöyle dedi: - Sen bu işi hallet, ben sana biryemek ısmarlayayım. - Bu bana düşmez. Rektör olarak, sizin buna engel ol- manız gerekir. Ipler Rektör E.H.nın elinde değil miydı? Zaten, 12 Eylül yasalarıyla üniversiteler üniversite olmaktan çıkmış, uzat- malı liseler durumuna mı gelmişti? Rektör E.H. de, işleri gizli mi yürütmekteydi? 1 Aralık 1993'te YÖK'e bir yazı yazmış, bir profesörkadrosu' veril- mesini istemişti. Anabilim Dalı Başkanı Doç. D.K., Anabilim Dalı Başkanlığı'ndan istifa ettı. 19Ocak 1994te de tüm öğ- retim üyelerine bir mektup gönderdi. Olup bitenleri anlattı. Kimi: - Yaşa! arkandayız... derken, kımi de: - Böiüm başkanlığı elinden gidiyorda, onun için yapı- yor! diyordu. 15 Ocak 1994 günlü Resmi Gazete'de, Mazı Üniversitesi'- ne bır profesörlük kadrosu verıldiği ilan edıldı. Tıp Fükültesi Dekanı M.A.G. de fakültelerine bır profesörlük kadrosu ve- rıldığini, Resmi Gazete'den mi öğrenmişti? Olay ne durumda mı? Bir yandan jüri üyelerine baskılar yapıldığı söyleniyor; yakında Ağa Ceren'in yakını H.B.T.'- nin atandığını duyarsam şaşmayacağım. • • • Nâzım Hikmet'in kızkardeşı Samiye Yaltınm, 87 yaşında öldü. Cenazesi, bugün ikındide Karacaahmet'ten kaldırıla- cak Samiye Yaltınm, Nâzım Hikmet Vakfı Başkanı'ydı. Nâzım Hikmet Vakfı'nın düzenlediği resim sergısi, dün An- kara'da sona erdi. Sergi, salı günü İstanbul'da, Harbiye'de Cemal Reşıt Rey salonunda istanbul için açılacak. Açılışı çağrılılar izleyebılecek... Metin AKıok'un eşi Nebahat Attıok telefon ettı, dün, Sı- vas'ta yakılarak öldürülen Huriye özkan'ın yaş günüymüş. Hurıye, 1971 doğumluymuş. Gazi Üniversitesi'nın eczacılık bölümünü bitirmış. Kardeşi 1973 doğumlu Yeşim özkan'la birlıkte, 2temmuzda, Sıvas'taşeriatçıyobazlaryakıpöldür- düler. Nebahat Altıok'la bırlikte, Pır Sultan Abdal Derneği yönetıcılerı, özkanlar'ın evıne gıderek, anne Münire öz- kan'la baba Hikmet Ûzkan'ın acılarını paylaştılar. Sayrılar vardı, çoktandır yazacaktım, yazamadım. Orhan Asena, İbni Sinadakalp ameliyatı oldu, üçdamarı değişti- rildı. Ameliyatı Prof. Hakkı Akalın yaptı. Cumhuriyet'te yazı- larını okuduğunuz emeklı elçi Sacit Somel de Ibnı Sinada fıtık ameliyatı oldu, ameliyatı Prof Orhan Göğüş yaptı. Ah- met Küflü, Bayındır'da geçirdiğı kalp ameliyatından sonra, bu kez başka bir sayrılığı ortaya çıktı, Hacettepe'ye kaldırı- lıp, iyileştırıldi. Mehmed Kemal anlatmıştı. Terzi ilhan adında bir arka- daşları varmış. Terzı İlhan, bir gün ameliyat olmuş, ciğeri- nin yarısı alınmış. Mehmed Kemal'e durumunu anlatmış, "Bunubıryazsan! "demiş. Mehmed Kemal. - Terzı'ninciğerinin yarısı alındı, diyeyazılır mı? deyin- ce, karşılıkvermiş: - Siz de arkadaş mısınız? Ekmekçi, arkadaşları nezle olsa yazar! BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Yürüyen merdiven. 2/ .. İçinde yabana bir öğe bulunmayan; mutlak... 2 Dikişte kullanılan pa- muk ipliği. 3/ Büyük er- kek kardeş... înşaat ve maden işçilerinin kullan- dığı koru\ucu başlık. 4/ Kuzu sesi... Afrika'da bir ülke. 5/ Sakat kimse. 6/ Ayağın yüksek olan üst bölümü... Vilayet. 7/ Bir 8 borcun her yıl ödenen taksitlerle belli bir zaman spnunda ödenmiş olması; itfa... Üye. 8/ Petrol İhraç Eden Clkeler Örgütü'nün simgesi... Paylama. azarlama. 9/ Bir satranç oyuncu- sunun tek başına birçok oyuncuya karşı aynı anda oynadığı parti. YUKAR1DAN AŞAĞIYA 1/ Mantık... Kimi yemeklerin üze- rine dökülen bir çeşit terbiye. 2/ Süsü ve gösterişi olmayan... Eski Türklerde bir çeşit başhk. 3/ Gü- reşte bir oyun... Put. 4/ Bir hay- van... Evlenmek isteyen erkek için kız görmeye giden kimse. 5/ Odunundan kırmızı boya çıkanlan bir ağaç. 6/ Selçuklularda şehzade eğjtimi ya da bir eyaletin yönetimiyle görevli vezirlere verilen san... Terbiyesiz kimse. 7/ Alp Dağlan'nın turistik bir bölümü... Soyundan gelinen kimse. 8/ Eski yapı ya da kent ka- lıntısı... Anlama yeteneği. 9/ Geri çevirme... Bir akışkarun geç- mesini sağlamak ya da engellemek üzere açılıp kapanan supap.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle