07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 MART1994 PERŞEMBE CUMHURİYET 2 SAYFA KULTUR Emil Galip Sandalcı'dan: en Kencümizi'ADALETAĞAOĞLU Mezarlıklan ziyaretimiz de, aklımızı nerelerden geçirmiş olursak olahm, önleyemediğimiz bir duy- gumuz. Ama ölümlerinden sonra mezar dışında zi- yaret edeceğimiz başka duraklar bırakan yazarla- ra, sanatçılara bir gönül borcu daha. Bize, yaap çizdiklerinde daha kanlı canlı bir yeniden, yeniden buluşma olanağı sağladıklan için. Geçen yılın 10 martında kaybettiğinıiz Emil Ga- lip Sandaİcı'run yazıianndan seçtiklerini içeren bir cilt kitabı van Seyrederken Kendimizi. Derlemenin sayfalannı çevirirken Emil'le konuşur gibi oluyo- rum; yukarda belirttiğım şeyleri düşünüyonım. Sonra, eşinin dostunun, sevenlerinin bu cildi haa- rlaması için onu ne kadar zorladıklannı... Kitap, tam yirmi yıl önce Koral Yayınlan'nda çıkmıştı. Güner Ener kapağına tel örgûlere sanlı kıpkızıl ge- lincikler yapmış. Arka kapakta Emil'in lsa Çelik tarafından çekilmiş fotoğrafı. Onu yakından tanı- yan bir objektif; apaçık öyle. Hem o kadar öfkeli, hem o kadar sevecen, hem de öylesi dikkatli bakı- şlar; çok Emil'e has. Tabii ağzını örten iki parmagj arasına sıkışmış, hiç söndürmediği sigarasıyla, o zamanlar... Geride bırakılmış eserler... Arka kapak yazısr "En karanlık günlerde böe detnokrasi anlayışını düriist bir şekilde savunan, bu- nıın sonucunda göre>inden alınan, işkencelerden ge- çirilen, aylarca tutukevlerine kapatılan Emil Galip Sandalcı, yazdığı yazılaria doğru bildiği şeylerin mü- cadelesini vermeye devam etmiş. kalemini demokra- tik hak ve özgüıiükler uğnında kullaıunış devrimd bir yazanmtzdır." Bu tür olaylann sık yaşandığı ülkemizde. bu tür cümleler birçok kişi için yazıldı, ama en yakışan- lanndan, ûstünde hiç iğreti durmayanlanndan biri Emil, hem de başhcası. Seyrederken Kendimizi'n sayfalanm çevirirken, Emil Galip'in 12 Mart sonrası dergi ve gazetelerde yazdığı bu yazılarda onun sesiyle buluşuyorum. Emil Galip Sandakı'nın özlemini, yazüannı yeniden okuyarak gidermeye çaltşıyoruz. îkiyûzlüye. hantala, çıkarcıya. "Hey hey, kendine gel, bastığın yeri gör"diy:n, ödünsüz. direten aynı zamanda da çocukla çocuk, masumla yumuşacık olan sesinı. Bir ölüm yıldönümünde Behçet Necatigfl'in ban şiirlerinden derlediğim dizelerle bir buket yapayım, sevenleri, bilenleri, bilmeyenleriyle onu böyle ana- bm demişüm. Ama 'buketi' yayımlayan gazetenin dizgi kurgu yanlışlan nedeniyle benim küçük 'ko- lafım yerine ulaşamamış bir mektup gibi oldu. Ağzı açık, orası burası kirli bir zarf, 'yerinde bulu- namamıştır' damgasıyla geri gelmiştir sandım. Bir daha böyle bir ula$ım iletışim yolu seçmeye- yim, diyordum. Ama amk aramızda bulunmayan ozanlann, yazarlann, ressamlann hayatlanna ha- yatın içinde ulaşabilmemiz için de bundan düzgün bir geçit yok. Bakın. bir iki ay önce Edebiyatçılar Derneği Sı- vas'taki Madımaİc barbarlığının kurbanı üç şain- miz anısına özenli üç kitap hazırlayıp bizlere sun- du. Metin Alnok'un. Behçet Aysan'ın, Uğur Kay- nar'ın dizeleri, çizgiieri, fotoğraflanyla, kendi sesle- n. sözleriyle öriilü üç güzel cilt. Böylece sanki, gidenler bir yangının ortasından parmaklanrun ucu dahi incinmeden çıkmış, tıraş olmuş, tertemiz giyinip kuşanmış da dostlanna merhaba demeye gelmişler... Ciltlerin sayfalanm her çevirişimde ellerim ellerine. gözlerim gözlerine Jcğiyor. Ortada kâğıdın ölü dokusu yok oluyor: di- nlik var. Oysa ben, Metin'le dostluk dolu Ankara vıllanmız bir yana. öteki iki şairle hiç karşılaş- madım. Yine de Behçet Aysan bir gün bana'bizim kulağımıza şunlan fısıldamış gibi bir duygu taşı- maktayım: "Sen bu şüri okurken Ben belki başka bir şehirde olunım (...) Çünkii beyaz bir gemidir ölüm siyah denizlerin hep çağırdığı batık bir gemi ' sonmüs yıldızlar gibidir yitik adreslere benzer ölüm yanık otlar gibi." ( ) Ama işte hayat, geride bırakılmış eserlerle yitik adres olmaktan çıkıyor. Metin'le nice sabahlar. ak- şamlar aynı odalarda oturup kalktık. Bazı günler yeni bir şiirini ilk okuduğu kimselerden oldum. Şimdi ne diyebilirim: bizı ayıran hayat değildi ki hiçbir zaman. Bizi ayıran. zaman. O da zaten: "ömür boyu tarayıp ördüğüm şu zamanı Benden sonra başıboş ortalıkta bırakma..." diye boşuna uyarmamıştı sağısolu. Ya Metin, Cihat Burak yeni bir Cardonlar yazı- yor, haberin vardır. Yeniden boyuyorkedilerini fa- releriyle ve izbe gazinolan saz takımlanyla, akşa- müstleriyle... Emil Galip Sandalcı özlemini ise Seyrederken Kendimizindeki yazılan yeniden okuyarak gider- meye çalışıyorum. Bu özlem tabii, Emil gibi *ldşi'- lerin çoğalacağı bir dünya özlemi. Başkentin sokaklannda yer alan çeşitli sanatçılara ait heykeller resimli bir albümde toplandı HeykellerAnkara'nın anlamıdır ECETEMELKURAN ANKARA- Delice bir fıkir aslına bakılırsa bir heykelin ayakta durmaktan yorulup, soluklanmak için kaldınmın ortasına çöküverdiğini düşünmek... Ama," bira ve sokak çocuğu' sohbetlerin cumhuri- yeti Sakarya Caddesi'nin girişinde, böyle bir adamcağız işte, taş olmaktan sıkılmış gibi, bıraz dinlendikten sonra heykel olma görevine devam edecekmiş gibi, uzatıvermiş ayaklannı. Ya Yüksel Caddesi'nde terkedilen kızlann der- dini dinleyen heykel kadına. pazardaki fıyatlardan sozedip karşıya geçraeyi bekleyen iki adama ya da Botanik Parkı'nın girişinde uzun eşek oynayan heykel çocuklara ne demeli? Bakmayın resmi pla- kalı bir kent olduğuna Ankara'nın, kendine göre bir şakalaşması vardır, ba$ka türlü inceden bir dal- ga geçmesi yaşamla. Sokak heykelleri de bun- dandır işte. Başkentin sokak heykelleri, Ankara Anakent Belediyesi tarafından resimli bir albümde toplandı. Albüm fUıan Koman'ın "İsimsiz" başlıklı heyke- liyle başlıyor. Ünlü "Akdeniz" heykclinin yaratıası Koman'ın bronzdan yapılmtş bu heykeli, deforme edilmiş bir kadın' fıgürii. Koman'ın düşsel yaratı- klanndan da çizgiler taşıyan Seymenler Parkı'nda- ki heykel. Ankaralılan, 1991'den beri sanaıla yüz- leşmeye çağınyor. Tutku". Altmpark'ta bulunan, Azade Köker'in mavi tutkuyu anlatan heykeli için Firitz Jacobi. "Yasam, ancak yaşama veda edîldi- ğinde başiar" dıyor. Albümde Vleriç Hızal'ın "De- ğişim". Tuba tnal'ın "İsimsiz". Mehmet Aksoy'un "Baba ve Ogul" adlı yapıtlan da bulunuyor. Ak- soy'un Altınpark'taki havuz kenannda bulunan "Periler Ülkesi" adlı yapıtı da Ankara'mn öykülü heykellerinden. Şahmeran öykülerinden birini anlatan masal için yapılmış olan heykelin havuz kenanna konul- ması, su ile olan ilgisinden geliyor. Bir delikanlının, peri padişahının, gömleklerini çıkardığında kız olan güvercin kızlannın öyküsünden esinlenerek kotanlmış yapıt. altından geçtiğinizde periler padi- şahının ülkesine gidebileceğjniz tek heykel. Albümün önemli bir bölümü de, Sakarya Cad- desi'nin ortasında duran "Taşankara" adlı heykel. İlk kez yapıldığında kimsenin bir anlam veremedi- ği, hatta Ankaralılann çoğunun yapılacak bir hey- kelin ilk hali olduğunu düşündüğü Taşankara, artık ona alışmış olsak da Ankarahlar arasında hala bir tartışma konusudur. Anlaşılmasa da An- kara'nın bir parçası olan yapıt, bir "obje" yapımcısı olan Jorgen Haugen Sorensen'e aıt. "Anki HeykeOeri", Ankara'nın simgesi haline gelen merinos koyunlannın konu edildiği Anki heykellerine Ankara'nın özellikle en umulmadık yerlerinde ve çevre yollannda rastlıyoruz. Ali Suat Kızdtuğ'a ait olan yapıtlara ilişkin son zamanlarda duyulan hırsızlık söylentilere de ilginç. Özellikle dövüşen ankilerden 13'ünün çalınmış olması, bazı Seymenler ParkTndaki 'Tutku' beykeli. keçileri ayağının üzerine kalkmış şekilde çevre yo- lunda yalnız bıraktı. Albümün kapaklan Nilhan Saygon, Secihan Ali- oğiıı, Nazuhan Kızıltan, Eren Kazun Akay, Burhan Özkan, Necmi Özgfir'e aıt olana "Kaldırım Figürle- ri" ile kapanıyor. Ankara'nın asıl öyküsü de. burada başlıyor. De- nizsiz bir kentte insanlar. nereye gideceklerini şaşınrlar çoğu kez. Hele ikındilen çaylar nereye karşı içilir, söz bittiğinde gözler nereye döner. gü- neş betonlann arkasından batınca gece birden nasıl gelir? Bir şüri okuyup bitırince ne tarafa dahp gidilir? İşte Ankara'da bu yüzden sokak çocuğu heykelleri bir zorunluluktur. Yüksel Caddesi'nde herkesin derdini dinlemeye hazır ince boyunlu \ üksel Caddesi'nde yalnız bir kadın heykeli. kadın heykeli bu yüzden gereklidir. Sakarya Cad- desi'nde soluklanan yaşlı adam heykelinin yanına çöküp biraz dinlenmek bu yüzden önemlidır An- karahlar için. Kurtu!uşParkfndaki3metrelikbirkaideüzerin- de duran "Sankız" heykeli de albümdeki bir başka kahramanımız. Bakırdan yapılmış Sankız'ın etek- lerinde uçuşan iki kuş. rüzgan Sankıza getirip. me- tal heykelin Ankara ayazıyla dansetmesını sağlı- yor. Selim Turan'a ait olan yapıt. 1993 yılmdan beri görmeye alıştığımız eski bir masal kişisi. Tu- ran'ın sıkça işlediği Sankız efsanesi. Baba Cavlak'- ın hacca gitmesi ve yalnız kalan güzel Sankız'a kö- yün bütün erkeklerinin aşık oîmasıyia başlıyor. Köyün delikanlılanndan Hasan'ın Sankız'a olan aşkı yüzünden ölmesiyse. köyde Sankız'a karşı bi- leylenen dişlerin iyice gıcırdamasına neden oluyor. Hacdan dönen Cavlak Baba'ya da kızının "namus- suzlukları" anlatılınca namusunu temizlemek isteyen baba, Sankız'ı Kaz Dağı'nda kurban etme- ye karar verir. Bu arada. Sankız topuğunu yere vu- rup, tatlı su fışkınnca yerden, Cavlak Baba anlar ki. kın ermiş. Kızını dağın başındaki kazlarla bıra- karak kaçar. O günden beri. Kaz Dağı'nın en yük- sek tepesinde Sankız'ın. daha alçak olan Baba Dağı'nın tepesinde de Cavlak Baba'nın türbesi zi- yaret edilir. Sankız'ın efsanesmden. başkentin parklanna da bakır bir aa bir de rüzgar döndükçe Sankız'm geç kalmış dansını döndüren kuşlar kalır. Festivalde düşsel ve fantastik bir dünya • 13.Uluslararası İstanbul Film Feştivali' nde Almanya, Çek Cumhuriyeti, İsviçre, Macaristan ve Kanada'dan çocuk fılmleri 'Çocuk Şenliği' bölümüne katılacak. Kfiltür Servisi - İstanbul Kûl- tür ve Sanat Vakfı'nca bu yıl 2-17 nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 13. Uluslararası İstanbul Film Fes- tivali. çocuklar için de zengin bir program sunuyor. Daha önce de çocuk filmlerine yer ve- rilen festivalde, bu yıl "Çocuk Şenliği" adı altında özel bir bö- lüm yer ahyor. İzleyicilere düş- sel ve fantastik bir dünyarun kapılannı aralayan çocuk fılm- leri, Almanya, Çek Cumhuriye- ti, İsviçre, Macaristan ve Kana- da'dan geliyor. Bu bölümde yer alan heyecan verici, ince esprili filmlerin başında bir İsviçre- Almanya-Lüksemburg yapımı olan ve hayalgücünden olduk- ça yararlanan bir Greti Klay fıl- mi, "Anna annA" geliyor. 12-13 yaşındaki çocuklann çirkin ve itici apartmanlan, ka- ranlık avlulan ve dolambaçh sokaklan kendileri için nere- deyse gerçek saray ve şatolara dönüştürmelerini anlatan "Por- takal Renkli Arazöz" filmıni Macar yönetmen Zsolt Kezdi Kovacs yönetmiş. Alman yö- netmen Rolf Losansky'nin yö- nettiği "Bulut Kuzusu Zirri". en küçük sinema izleyicisini bile düşler dünyasına yollayacak, etkileyici ve fantastik bir öykü- yoi anlatıyor. Fesüvaün çocuk filmlerine aynlan bu bölümün diğer bir fantastik fılmi ise "Uçan Ayak- kabı". Bir Kanada-Çek ortak yapımı olan fılmin yönetmeni Bretislav Povar. Annesi ve büyükbabası ile eski bir evde yaşayan onbir yaşındaki Alec*- in bir gemi doktoru olan ve sü- rekli seyahat etmekte olan ba- basından aldığı farklı bir hediye ile bambaşka bir dünyaya adımını atması fantastik bir bi- çimde ele alınmış. "Pul Gezginleri" fılmi ise bir posta pulunun resmi içinde yol- culuk edebilecek kadar minik bir hale gelerek babalannın kaybolan değerli pulunu ara- yan Ralph ve kızkardeşinin öy- küsünü anlaüyor. ODAKNOKTASI AHMET CEMAL Hangi Bağımsızlık? "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Atatürk'ten günümüze emeklerinin karşılığında aldıkları aylıkların para değerini ay sonuna kadar koruyabilmek için he- men döviz bürolarının önüne koşan, üstünde Atatürk'ün resmi basılı banknotları bir an önce George Washington yeşiliyle değiştirmeye bakan Türk vatandaşlarına uza- nan yol, acaba nasıl bir yoldur? Uzun ince bir yol mu, yoksa bütün iktidarlarca duyulması gereken, ama duyul- duğuna ilişkin hiçbir işaretin bulunmadığı bir utancın is- leriyle gittikçe kalınlaşan, kirlenen bir yol mu? Parası kendi sınırlan içerisindefiilen tedavülden kalk- mış bir ülkenin, 'bağımsızlık' savlarını ciddiye alabil- mek, böyle bir bağımsızlık anlayışının üzerine kalıcı bir şeyler kurabilmek, gerçekten çokzordur. Atatürk'e dil uzatılması karşısında -çok haklı olarak- tepki gösterirken, dil uzatmanın türleri üzerinde de biraz olsun kafa yormak, kanımızca çok gerçekçi bir tutum' olur. Açıktan açığa dil uzatmalarla savaşmak, sanıldı- ğından çok daha kolaydır. Buna karşılık öyle olgular vardır ki temelindeki harcını bağımsızlık ilkesinin oluş- turduğu bir cumhuriyet yönetiminde bu olguların yaşan- ması, üstelik giderek 'doğal' karşılanmaya başlanıp, 'günlük yaşamın' bir parçasına dönüşmesi, doğrudan bağımsızlık ilkesinin ve o cumhuriyeti kurmuş olanların yadsınmasıyla eşanlamlıdır. Böyle bir durum, dil uzat- manın alışılagelmiş biçimlerinden çok daha ağır ve çok daha yıktcı sonuçlara yol açar. Yabancı para ya da altın biriminin 'ticari işlerde' ölçüt olarak kullanılması, dünyanın hemen bütün ülkelerinin ticareti düzenleyen yasalarında öngörülmüş bir yoldur. Ticari işlemlerde kur farklarının ya da günlük oynamala- rın yol açabileceği değer yitimlerini önlemeyi amaçla- yan bu yolun, bir ülkenin kendi parasını tedavülden kaldırıcı etkisi yoktur. Uzunca bir zamandır ülkemizde yaşanan durum ise sözü edilen 'ticari' boyutların çok ötesindedir. Varılan noktada Türk insanı yabancı parayı artık ticari işlemlerin bir öğesi olarak değil, fakat günlük geçimininbir güvencesi olarak kullanmaktadır. Yaygın uygulama doğrultusunda, normal zamanlarda döviz al- mayı aklının ucundan bile geçirmeyecek olan insanlar, şimdi aylıklarını alır almaz döviz bürolarının kuyrukları- na girmekte, yalnızca iki, üç günlük parayı Türk parası olarak alıkoyup geri kalan parayı dolaraçevirmekte, da- ha sonra gerektikçe, Türkiye Cumhuriyeti'nde dolar bozdurarak harcama yapmaktadırlar. Bahşişlerini mark olarak dağıtan ya da Türkiye Cum- huriyeti'nin cumhurbaşkanı olarak kendi evlerini dolarla kiraya vermekte, bunu yaparken de kendilerini 'Atatürk- çıv'diye nitelendirmekte hiçbir sakınca görmeyen devlet büyüklerince 'vatandaşm cebinde yabancı para taşıma özgürlüğü' diye tanıtılan özgürlük, şimdi yakıt parasını ödemezden önce dolar bozdurmaya giden sokaktaki adamın trajedisinedönüşmüştür. İşin en korkutucu yanı ise türlü düzeylerde bağımsızlık tartışmaları sürdürülür- ken bu sorunun da bir bağımsızlık sorunu olabileceği üzerinde artık hiç kafa yorulmamasıdır! Oysa bu bağlamda sorulması gereken, şart olan soru, gerçekten yok mudur? örneğin dolar yeşilinin Atatürk portreli banknotları piyasadan her gün daha çok kovdu- ğu bir ülke, ne ölçüde Atatürkçüdür? Kendi sınırlan içeri- sinde kendi parasını yitirmiş bir ülke, parasının yanında başka nelerini yitirmiş sayılmalıdır? Lisede okuyan gençler arasında bile harçlıklarından para arttırdıklaF^- da, bunu dolara çevirme alışkanlığının yayıldığı ve öğût- lendiği bir ülkede, Atatürk'ün cumhuriyeti emanet ettiği gençlere aşılanması gereken bağımsızlık bilinci, bağım- sızlığı açısından ne ölçüde inandırıcı olabilecektir? Türk vatandaşlığından çıkarılma bir ceza olarak uygulanır- ken, yabancı paranın egemenliğinın mahalle bakkalları- na kadar uzanmasının olası sakıncalarından söz etme- ye gerek duymamak, hangi sapık milliyetçilik anlayışı- nın ürünüdür? Ne denli haklı, yerinde ve olmazsa olmaz' gibi gözü- kürse gözüksün, hiçbir ilke salt sözü edilerek ayakta tu- tulamaz. Ilkeler, düşünce düzleminde ancak oluşur; sa- vunulmaları ve ayakta tutulabilmeleri ise artık yalnız dü- şüncenin değil, fakat düşünceye eşlik edecek olan ka- rarlı eylemlerin işidir Bu kural, bağımsızlık ilkesi için de bütünüyle geçerlidir. Bağımsızlık ilkesi, yalnızca büyük kitlesel gösteriler aracılığıyla etkin kılınıp savunulamaz; ayrıntıları bol keseden ödün konusu yapılan bir bağımsızlık, sonundatemelinden sarsılır. Dolar yeşiline bürünmüş ülkemizin gözü yaşlı 2001 müjdecilerine bir sorumuz var: 2001 e girdiğimizde hiç olmazsa bu ülkenin adının hâlâ Türkiye olacağı konu- sunda güvence verebrlir misiniz? Alman yönetmen Rolf Losansky'nin 'Bulut Kuzu Zirri'adlı filminden MercourVninamsınıyaşatma çalışmalorı ATİNA(AA)-Yunanistan'da. Kültür Bakanı Melina Mercouri'nin anısını yaşatma çahşmalan başlatıldı. İlk aşamada. Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı. Mercouri'nin anısına •çalışmalannın mesajım iletecek şekilde' birdizi pul bastınlmasını kararlaştırdı. Kültür Bakanlığı ise. Mercouri'nin dostlannın cenazesine çiçck göndermek yerine. Milli Banka'da açılan bir hesaba para yatırmalannı istedi. Bakanlıktan yapılan açıklamada. yeni Akropolis Müzesi'nin Mercouri'nin en büyük hayallerinden biri olduğu hatırlatılarak. söz konusu hesapta toplanacak paranın. bu amaç için kullanılacağı belirtildi. Vakkorama Kültür Matineleri Kültür Servisi - Vakkorama Coffe Shop'ta her perşembe saat 17.00'de "Kültür Matineleri" düzenleniyor. Bu etkinlikler çerçevesinde bugün, Derya Baykal ve Ferhan' Şensoy, 17 mart günü Bedri Baykam. 24 mart günü ise Yonca Evcimik, izleyicilerle söyleşecek. 31 mart tarihinde Safıye Doğrular'ın '"Çeyrek asırdır doğa ile kazanılan tazelik" adlı söyleşisi, 7 nisanda Gani Müjde'nin. 14 nisanda Harun Kolçak'ın, 21 nisanda Nilüfer'in. 28 nisanda da Sakıp Sabancı'nın söyleşilen yer alacak. 'Öylesine Bir Dinleti'yeniden sahnede Kültür Servisi - Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde 1990 yılından buyana sahnelenen Murat Göksu'nun yaap yönettiği, "Oylesine Bir Dinleti", yeni bir düzenleme ile sahnelenecek. <~ycıa sanatını tanıtmak, yayjgınlaştıımak ve çoksesli müziği sevdirmeyi amaçlayan "Oylesine Bir Dinleti", 1990'dan bugüne 54 kez sahinelendi. Oylesine Bir Dinleti, sahneye konulduğu günden bu yana Anadolu turnelerinde de beğeni kazandı. Oyun, şu il ve ilçelerde sergilendi: Samsun, İzmir, Mersin, Denizli. Bodrum, Bursa, Konya. Kırşehir, Kocaeli, Tarsus, Çankın, Kınkkale, Adana, Eskişehir. Bandırma. Ayvabk. Piyanist olarak Menekşe Akar ve Fügen Serbest'in yer adığı yapıtın, dekor ve kostümlerini Savaş Cangöz hazırladı. Oylesine Bir Dinleti'de şu sanatçılar rol alıyor: Murat Akar, Sema Özer, Feryal Türkoğlu, Şebnem Sangül, Ferda Yetişer, Şenol Talınh, Eralp Kına, Hakan Tıraşoğlu, Esin Tanmlı, Alev Ateş, Y. Emre Özorhan, Ü. Mithat Karakelle.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle