Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10MART1994 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Akmlarişgaledönüşüyor-3-
Araplar, uzun dönem, Ceyhun Nehri'mn,
Türklerle aralannda bir güvenlik sınırı olarak
kalmasmda yarar gördüler. Çünkü hadisler ve
Kuran'ın ifadeleri çerçevesmde Türkleh, ken-
dilerinden daha güçlü ve kışkırtılırsa önii alı-
namaz daha büyük bir saldırgan olarak düşü-
nüyorlardı. Ancak oraya yönelik genişleme eği-
limi de gün giinden artıyordu. Çünkü Güney
Türkistan diğer ülkelere kıyasla iktisadi yönden
zengin bir ülkeydi. Öyle ki Türk illerinın bu zen-
ginliğine ilişkin duyumlar, talana alışmtş Arap-
ların, resmi politika hilafına bağımsı: akınlarına
neden oluyordu. Nehri geçmek ve ordan gani-
metle geri dönmek, Arap komutanlan arasmda
adeta bir kendini kanıtlama ölçütü haline gel-
mişti. Üstelik bu akmlar, Ceyhun'un öte tarafı-
ndaki kavme ilişkin bilinçaltı korkuları da gün
günden törpülerken,yağmalarda elde edilen mal
ve tutsaklar da ağızlarmı sulandırıyordu.
Önlerine çıkan tüm iktidarlan silip süpüre-
rek kısa zamanda Ceyhun Nehri'ne dayanan
Araplar, bizzat Peygamber"in hadislerinde de
ifadesini bulan korkular nedeniyle daha öteye
gitmekte kararsız kaldılar.
Her ne kadarkimi maceracı Arap komutan-
lan zaman zaman nehri aşarak Türk toprakla-
nna yağma seferleri düzenledilerse de bunlar
merkezi birpoliü'kanın sonucu olmadı. Aksine
uzun dönem, Ceyhun'un. Türklerle aralannda
bir güvenlik sının olarak kalmasında yarar
gördüler. Hadisler ve Kuran'ın ifadeleri çerçe-
vesinde Türkleri, kendilerinden daha güçlü ve
kışkırtılırsa önü alınamaz daha büyük bir sal-
dırgan olarak düşünüyorlardı.
Bu öny.argının yanı sıra Ali, Ayşe. Muaviye
ve diğer Islam ileri gelenlerinin arasında süre-
gelen kanlı iktidar savaşlan da Arabın Türk
topraklanna yönelik merkezi saldmsını gerik-
tiriyordu. '
Ancak oraya yönelik genişleme eğilimi orta-
dan kalkmıyordu. Çünkü "Aşağı Türkistan di-
ğer ülkelere kıyasla iktisadi yönden zengin vc
fevkalade müreffeh bir ülke olarak karşımıza çı-
kmaktadır. Bunun en önemli >e etkin sebeplerin-
den biri, tarihi İpek Yolu'nun bölgeyi iktisadi ve
sosyal yönden kalkındırmasının > anı sıra, bizzat
Aşağı Türkistan'ın, o zamanın demir, altın, gü-
müş, vs. madenleri gibi daha birçok madenlere
sahip olması ve bu madenleri diğer bir kısım ih-
raç malları ile birlikte (misk, deri, kağıt gibi) di-
ğer komşu ve Ortadoğu ülkelerine Uıraç erme-
sidir." (1)
Öyle ki Türk illerinin bu zenginliğine ilişkin
duyumlar, talana alışrruş Araplann, resmi po-
litika hilafına bağımsız akınlanna neden olu-
yordu. Nehri geçmek ve oradan ganimetle geri
dönmek, Arap komutanlan arasmda adeta bir
kendini kanıtlama ölçütü haline gelmişti. Üste-
lik bu akınlar, Ceyhun'un öte tarafındaki kav-
me ilişkin bilinçaltı korkulan da gün günden
törpülüyordu. Bu süreçte Türklerin bölük pör-
çük ve birbirleriyle de savaşır durumda olma-
lan Araplan cesaretlendirirken yağmalarda
elde edilen mal ve tutsaklar da ağızlannı sulan-
dınyordu.
Türklere karşı Arap politikasının, buen"ma-
sum" sayılabilecek döneminde bile, hatın
sayılır suçlar işlenmiştir. Bunlann en önemlile-
rini kısaca anımsatahm:
Buhara kuşatılıyor
Muaviye'nin Horasan valisi Ubeydullah b.
Ziyad. 673 yılında 24 bin kişilik bir orduyla
Ceyhun'u gecer ve Buhara'yı kuşatır. Bu sıra-
da Buhara'yı Kıbaç Hatun yönetmektedir.
Hatun'un diğer Türk beyliklennden istediği
yardım karşılıksız kalınca Ubeydullah'ın saldı-
nsına tek başına direnir. Buhara Türklerinin
gösterdikleri bu direniş sonucu. Müslümanlar
tam bir zafer kazanamazlar; ancak büyük bir
yagma geliri elde ederler. (2)
Muaviye'nin ikinci Horasan valisi. Halife
Osman'ın oğlu Said de şansını denemekten
kendisini alamaz. Kıbaç Hatun. önceki yalnız-
lığının da kaygısıyla Müslüman valiyle. diğer
Türk topraklanna yapacağı akınlarda karşısı-
na çıkmamak ve bunun giivencesi olarak asil-
zade Türk gençlerinden de rehin vermek koşu-
luyla banş yapar. Anlaşmanın rahatlığıyla
Said b. Osman, büyük zengjnlik diyan dıye
duyduğu Semerkant'a sefer yapar; şehre gir-
meyi başararak orayı yağmalar. Bununla da
yetinmeyerek 30 bin Türk gencini esir alır ve
köle pazarlannda satmak üzere onlan Hora-
san'a götürür. (3)
Türk'e karşı Müslüman Arap vahşetini gös-
termek açısından oldukça çarpıcı olması nede-
niyle. sayılan değişik kaynaklarda 50-80 arası
gösterilen bu Türk asılzadelerinin trajik öykü-
sü aktanlmaya değer.
"Said b. Osman'ın hile Ue Buhara Meükesi'-
nden zorla koparıp getirdiği bu Türk asılzadele-
rinin çok hazin bir sonu \ardır. Şöyle ki; esirlik.
bakımsızlık ve kölelik bu Türk delikanlüarını
canından bezdimüş \e gunırlannı da bir hayli
zedelemişti. Bunun için ne suretle olursa olsun.
Said'den intikamlarını almak istivorlardı. Niha-
yet aralannda kararlaştırarak uygun bir fırsatta
Said b. Osman'ın üzerine çullaıunışlar ve han-
çerlerle vurarak öldürmüşlerdir.
Haber. Medine'de bir panik havası varatmış-
tı. Herkes bu Türk gençİerinin üzerine yüriidü.
Onlar da geri çekilerek o civardaki bir dağa sı-
ğııunak mecburiyetinde kalmışlardı. Medine
halkı toplanarak bu gençlerin üzerine yürümüş
ve bulundukları dağın etrafını çevirerek onların
dış dünyayla irtiballarını kesmişlerdir. Fakat
onların üzerine hücum etmeye de bir türlü cesa-
ret edemivorlardı. En nihavet bu Türk asılzade-
/URKLER
[NASIL
A. Erdoğan Aydın
T
ürk illerinin zenginliğine ilişkin duyumlar,
talana alışmış Araplann, resmi politika
hilafına bağımsız akınlanna neden
oluyordu. Nehri geçmek ve oradan
ganimetle geri dönmek, Arap komutanlan arasında
adeta bir kendini kanıtlama ölçütü haline gelmişti.
%/rııcj fjlUf A \JT A ÇTT1?TT T)î? Abdülmelik'inhalifeoluşu(685)veHaccac'ınIrak
IVl UoLU IVlAiy/LAç 1 1K1L1J1. genel valiliğine getirilmesiyle birlikte hem Türklere
ilişkin resmi Arap/Müslüman politikası değişti,
hem de Türklerin kaderi!..
leri, çok uzun süren böyle bir kuşatma sonucu çe-
kilip kapandıkları bu dağda aç ve susuz bir şekil-
de ölümün kucağına terk edilmislerdir?" (4)
Türk yurtlanna yönelik bü> ük işgal dalgası
öncesinde işte bu şekilde geçen bir yanm yüz-
yıldan sonra Abdülmelik'in halife oluşuyla bir-
likte (685) devlet politikası önemli değişiklikler
göstermeye başlar. Abdülmelik. öncelikle iç
otoriteyi güçlendirme yoluna gider. İslam dev-
letinin otoritesi adına Kabe'yı bile mancınık
ateşiyle yakıp yıkmaktan geri durmayacak ka-
dar gözü dönmüş ve acımasızca yaptığı katli-
amlanyla tanınan Haccac b. Yusufu kendine
yardımcı yapar.
Daha önemhsi işgal edilmiş topraklarda et-
kin bir Müslümanlaştırma, Araplaşürma atılı-
mı başlatır. Onun zamanına kadar, örneğin
(5).
Artık yeni bir motivasyonla tekrar dış işgal-
lereyönelinebilinirdi. Kaldı ki imparatorluğun
talan gelirleri de ihtiyaçlan karşılamaya yet-
memeye başlamıştı; ki bu da, dikkatlerin yeni
işgal alanlanna yönelmesini tahrik eden en
önemli faktör oldu.
Bu çerçevede doğudaki yeni fetih yönelimini
organıze etmek misyonuy la Haccac, Irak genel
valiliğine getirilir. Bu atamayla birlikte hem
Türklere ilişkin resmi Arap Müslüman politi-
kası değişiyordu, hem de Türklerin kaderi!..
Haccac ilk elden Ubeydullah b. Ebi Bekri'yi
Sicistan'a. Muhalleb b. Ebi Sufra'yı da Hora-
san'a vali atar.
Haccac. Ube>dullah'ı. Araplara vergi verdi-
ği ve onlarla iyi geçinmeye çalıştığı halde Sicis-
Türklerin zenginliği, Arabın
yağmacıiştahını kabartıyor
Mısır'da Kıptice. Suriye'de Rumca, Irak ve
İran'da Farsça resmi dil olma vasfını korumaya
devam ediyordu. Memurlann çoğu da bu yerli
halklardan oluşuyordu. Abdülmelik bu görece
demokratik duruma son verir; Arapçayı zorun-
lu resmi dil haline getirirken, her kademedekı
memurluğun da Müslümanlarda olmasını da-
yatır. Haraç karşılığı önceden haklan kabul
edilmiş gayrimüsîimlerin (zimmilerin) bu öz-
gürlükleri önemli oranda kısıtlar. Müslüman
din adamlanna büyük bir nüfuz verir. Haccac
aracılığıyla başta Hariciler olmak üzere farklı
eğilimli Müslümanlan da iyiden iyiye sindirir.
Bu gibi önlemlerle "Abdülmeiik, öpkı 1. Muavi-
ye gibi, parçalanmış olan İslam devletini bir kez
daha tek bayrak altında toplaayı başarmıstır"
tan'ın Türk hükümdan Rutbil'in üzerine gön-
derir: ondan tam teslimiyet istenmektedir.
Rutbil elini vermiş kolunu kurtaramamakta-
dır. Önce geri çekilir ama Ubeydullah peşini
bırakmaz. Bunun üzerine Ubeydullah'ı 18 fer-
sah içeriye çekerek ani bir kuşatmaya alır ve
Arap ordusunu büyük bir bozguna uğratır.
"Kufe'nin meşhur kadısı Şüreyh" de ölenler
arasındadır (6). Ava gidenler avlanmışlardır!
Ne var ki Haccac. Türk yurtlannın ç\\ze geti-
rilmesi konusunda kararlıdır. Hemen 40 bin
kişilik bir ordu toplayarak Abdurrahman b.
Eşas'ın komutasında tekrar Rutbil'in üzerine
gönderir. Ancak Eşas da başan sağlayamaz ya
da işgali istekle yürütmez.
Bunun üzerine Haccac onu; "Ey zalim ve
dinden çıkmışuı oğlu!" dıye. tehdit eder:
"Sana daha önce tembih ertiğim gibi düşman
(Türk) yurtlanna hücum et. Yoksa sana taham-
mülünün üstünde ceza vükleveceğim." (7)
İlışkiler bu noktaya gelince. bu gayri meşru
savaşın vicdani yükünü daha çok kaldırama-
yacağını gören Eşas. vatanını korumaktan
başka bir şey yapmayan Rutbil'i kendine daha
yakın bularak onunla banş yoluna gider. Bu
gelişmeler Haccac'ı iyice çileden çıkartır. Rut-
bil, başta Eşas'a çok iyi davranır. Ancak Hac-
cac işin peşini bırakmaz, Rutbil'i ağır bir tehdit
ve rüşvet kuşatmasına alır:
"Eşas'ı rurup bana gönder. Yoksa vallahi bin
kerre bin asker >e mübariz gönderirim. Vanrlar
o senin şehirlerini ve illerinf ve seni ve taaüukatı-
nı esir eder ve iklimini yağma ve harap ederler"
(8) diye tehdit eder. Haccac'ın bu mektubunu
elçisi Abdullah şöyie tamamlar:
"Eğer sen Eşas'ı tutup Haccac'a gönderirsen
senden yedi yıl haraç almaması benim boynu-
mun borcu olsun".
Sonunda Türk illerinin yedi yıl haraçtan mu-
af tutulması karşılığında Rutbil, Haccac'laan-
laşmayı kabul eder. Haccac, eski komutanlan-
nın kesik başlannı Halife Abdülmelik'e yol-
layarak zaferini kutlar. (9)
Ancak Rutbil'in bu yolla yurdunu güvence-
ye alacağı yanılsaması kısa zamanda düş kınk-
lığına dönüşecektir. Haccac. "savaş hiledir" di-
yen hadisın gereğince davranmaktadır. Eşas'ı
böylesi birşark kurnazlığıyla bertaraf ettikten
sonra, zaman kaybetmeden yeni bir ordu orga-
nize eder. Basına da Mühelleb b. Ebi Süfyan'ı
getirerek, 699'da tekrar Türk yurtlannın işgali-
ne gönderir.
Mühelleb. Holel. Hocente. Soğd. Keş ve Ne-
sefi ele geçinr; ancak bütün uğraşılara rağmen
Türk direnışı etkisizleştinlemez. Arap edebi-
vatçısı Cahız'ın ıfadesiyle: "Türk, Horasanlılar
gibi geri cekilmez. Geri döndüğü takdirde o öl-
dürikü bir zehir ve insanın işini bitiren bir ölüm
olur."(10)
Yezid'in valiliği
Muhelleb'in Horasan valiliğini oğlu Yezid'ın
valiliği izler. Yezid b. Mühelleb de talandan ta-
lana koşar durur. Ancak bir falcının Haccac'a,
Yezid'in kendisine komplo yapacağını söyle-
mesi üzerine Horasan valiliğinden el çektirilen
Yezid'in 704'te gerçekleştirdiği son icraatı,
Arap, Müslümanın Türk yurtlanndaki vahşeti-
nin boyutlannı göstermek açısından dikkate
değer bir örnek oluşturur:
Havarizem işgalinde büyük ganimetler ele
geçiren Yezid. aynı zamanda büyük miktarda
tutsak alarak geriye dönüyordu. Ancak o kış
oldukça şiddetü bir soğuk olur. Sıçak iklim in-
sanlan olan Müslümanlar, bu şiddetli soğukta
üşüme>e gelemezler. Soğuğa karşı ahlaki açı-
dan kimlik göstergesi olacak denli tipik birçare
bulurlar; kılıç ve kırbaçla tutsaklann elbiseleri
çıkartılıp giyilir!
Ne var ki tatlı canlannın yüzü su>u hürmeti-
ne o şiddetli soğukta çıplak bıraktıklan tutsak-
lan da salıvermezler. çünkü bovutlanna mühür
basılarak savaşçılar arasında paylaştırma şek-
lindeki İslam hukuku (11) çerçevesinde bu esir-
ler. köle pazarlannda Müslüman mücahitlere
büyük bir kazanç kaynağı oluştururlar. Ame-
rikalı köle tüccarlannın gemi mahzenlerinde te-
lef ede ede satışa götürdükleri Kunta-Kinte'-
lerin insanı utandıran tablolanndan biriyle
karşı karşıya olduğumuz açık. Müslüman as-
kerlerin vicdanlan. Türk tutsaklann birbirine
bağlı ve çıplak olarak yüzlerce kilometre bo-
yunca titreye titreye sürüklenmesini nasıl olu-
yorsa hazmeder. Sonuçta Merv'e geri dönene
kadar "esirlerin çoğu" (12) soğuğa dayana-
mayarak ölürler.
Latin Amerika tarihinin vahşet öykülerin-
den biri. örneğin; "Cristof Colomb kızılderililer-
den 500'ünü seçti. Hepsini tıka basa gemilere
yükletti ve uzun Atlanrik yolculuğuna çıkardı.
Tutsaklardan 200'ü yolda soğuktan ve hastalık-
lardan öldö" (13) diye başlayan sayfalanndan
biri değildi bu kez karşımızda olan; Colomb ro-
lünü oynayan Halifenin valisi. tarih Colomb'-
dan bin yıl önce. kurban ise Türklerdi!.. Ama
bir şey var ki aynıydı; ikisinde de vahşet Allah
adına ve ondan alındığı iddia edilen icazetle
yapılıyordu.
11) Bkz., Z. Kıtafti. Yeni İslam Tarıhı ve Türkıstaıı,
c.t,s.2O5 ı 2/ Z. Kıtap(,ı,age.. s.215-6 13} Esmau'lMıı-
lülin'den akt. Z Kıtap(,ı. age.. s.216-7 (4) Z. Kıtap\ı.
Türkivan 'da hlamiyer ve Türkler, s.99 '5: Bkz. Bahrive
Cçok. İslam Tarihi. s 54-5 (6) Taherı'den akt Z. Ki-
lapfi. age.. s.218 ı ?> Bıdave ıkn akl. Z. Kitaptt. age.. s.
219 (8 ı Tarilı'ı Taberi Tercemesı. c.3. \.J2V 9/ Tarihi
Taberi Tercemesı. eJ. s 330 < 10/ Akl. Z. Kılapçı. age..
s.220 (11/ M. Esal- S. Irmak. İslam Tartlu. c.2. s'.221
! 12: Tarıh-ı Taberi Tercemesı. c.3. s.332 (13 ı V
Yılmaz. Falihler Yargılannor. s.59
YARIN: Araplar Türk yurtlarında
ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL
Keseneğin ikinci kez ödenmesi
Soru 1963 yılında ilk kez ve sigortalı olarak çalışmaya başla-
dım. Daha sonra, 1965-1970 yılları arasında 5 yıl 1 ay
Emekü Sandığı'na tabi olarak çalıştım ve kendi isteğimle
de aynldım. 1977 yılında yine Sosyal Sigortalar Kurumu
sigortaltsı oldum. Emekü Sandığı'nda geçen çalışmaları-
mın SSK'ya aktardmasını istediğimde, sandığa tabi ola-
rak geçen 5 yıl 1 aylık sürenin sandık iehine zaman aşunı-
na uğradığı yanıtını aldım. Sorum: Emekü Sandığı'nda
geçen 5 yıl 1 aylık süreyi sigorta göz önüne alacak mıdır?
Y.M.
YANIT: 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Yasası'ıun 87.
maddesinde, kendi isteği ile Emekli Sandığı'na bağlı görevler-
den aynlanlann. Emekli Sandığı kapsamında geçen çalışma
süreleri 5 yılı doldurmamışsa. keseneklerini geri alamazlar.
Yine, aynı yasanın 88. maddesi uyannca, kendi istekleri ile
aynlanlardan "fiili hizmet müddetleri 10 yıl ve daha fazla bulu-
nanlann aynlışlannda keseneklen geri verilmez."
Bir başka anlaıımla. kendi isteği ile Emekli Sandığı'na bağlı
bir görevden aynlanlar, keseneklerini geri alabilmeleri için ça-
lışma sürelerinin 5 yıldan az, 10 yıl ve daha fazla olmaması ge-
rekmektedir.
2829 sayılı çeşitli sosyal güvenük kurumlannda geçen tıız-
metlerle ilgili yasanın 4. maddesi uyannca, değişik "kurumlara
tabi çeşitli işlerde çalışmış olanlann hizmet süreleri, aynı tarih-
lere rastlamamak kaydıyla" ve "aylık bağlanmasına hak kaza-
nıldığında birleştirilir."
2829 sayılı yasının "hizmetlerin ihyası" ile ilgili 5. maddesine
göre de:
"'a) Kesenek. prim veya toptan ödemelerini aldıktan sonra
diğer kurumlardan birinde sigortalı olanlar aldıklan paralan:
1. İstekleri üzerine aylık bağlanacak olanlann, istek tarihin-
den en az alü ay önce.(...)
Kendileri veya hak sahipleri tarafından aldıklan günden ya-
tıracaklan güne kadar hesaplanacak %5 t'aizi ile birlikte aldık-
lan kuruma,
b) Kesenek, prim iadesi veya toptan ödeme hakkı doğduğu
halde paralan zamanaşımına uğrayanlann, zamanaşımma uğ-
rayan paralan faizsiz olarak, emekli olmadan en az 6 ay önce
aldıklan kuruma toptan ödemeleri koşuluyla. bu hizmetleri
geçerli sayılır.
Emekli Sandığı'nda geçen 5 yıl 1 aylık hizmet sürenize ait
keseneklen geri alma hakkınız doğmuş ve zamanaşımına da
uğramıştır.
Bu nedenle, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan emekli olma-
dan en az 6 ay önce. almaya hak kazanıp da almarruş olduğu-
nuz 5 yıl 1 aya ilişkin kesenekleri bir kez daha ve toptan Emekli
Sandığı'na ödediğinizde bu süre göz önüne alınacakür.
Daha önce ödenmiş bir keseneğin ikinci kez ödenmesi ise
sosyal güvenlik yasalanndaki çelişkilerden biridir.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Denizin Ekşiyen
Muhalefeti...
İlhan Selçuk'la konuşurken şöyle der:
- Ekmekçi kendine iyi bak, sen Cumhurryet'e lazımsm!
Şişınırım kendimce; "Demek ben Cumhuriyet'egerekliy-
mişim! Ben olmasam Cumhuriyetçıkmaz!'"Sonra, hemen
toparlanınm.
- Hop hop aslanım, kendine gel! Sen Cumhuriyet'e ge-
reklisın dedilerse, o denli uzun değil. Bu Cumhuriyet gaze-
tesı, şımdıye dek kımlerle çıktı, ne Ekmekçilergelip geçti.
Çalışanların tümü Cumhuriyet egereklidir, herkes orada
kendi görevıni yapar. Milliyet'te çalışırken de öyleydi, "Sen
Millıyet'in direğisin!" derlerdı. Ercüment Karacan, Millı-
yet'in sahıbi, bir gün şöyle demış:
- Evet, Ekmekçi öyle, ama Ekmekçi'yi Ekmekçi yapan da
bu gazete, unutmayın.
Üç yıl önce ölen Cemalettin Ünlü şöyle derdi:
- Büyuk gazetecı yoktur, buyük gazete vardır.
Arkasından sorardı:
- Senin kartvizitin var mı?
-Var!
- Benim yok. Ben kartvizit bastıramıyorum, elin oğlu kırk
sayfalık, elli sayfalık gazete çıkarıyor. Onun için söylüyo-
rum, "Büyük gazetecı yoktur, büyük gazete vardır!"
Cemalettin Ünlü, durur eklerdı:
- Öyle de, bu kuralm bir ayrıcalığı var, sen aynldın Yeni
Ortam battı ulan!
Yine de şişınmezdim. Benim ayrılmam, neden bir gaze-
tenin batmasının nedenı olsundu?
SHP'nin Parti Meclısi üyesi, eski Istanbul Belediye Baş-
kanı Ahmet Isvan'ı aramıştım. Konuşuyorduk, şöyle dedi:
- Polıtikacıya musallat olabilen hastalıklardan en önemli-
si, kendisini vazgeçilmez sanmaktır. Kendisine bir hedef
koyar: "Ben genel başkan olacağım", "Ben genel sekreter
olacağım", "Ben Maliye Bakanı olacağım!" Neyse, bu o
derece kendisinde bir saplantı haline gelir ki, Türkıye'nin
çıkan, belki insanlığın çıkan, artık kendisinin o mevkiye
gelmesi ile kaimdir. O yüzden, onun o mevkiye gelmesini
onleyen her şey, aslında bir ihanettir. Böyle görür, böyle
davranır. Farz edelım ki, ben kendımı Türkiye 'yi kurtaracak
maliye bakanı gördüm, partinin içerisinde, bir maliyeci bir
parçacık sivrildi mi, bu felaket! Türkiye için korkunç bir şey.
Oysa ben, artık Allah 'ın emrıyle Türkiye 'nin en mükemmel
maliye bakanıyım. Onun ıçın, onun ayağını kaydırmak, onu
uzaklaştırmak, ona tuzak kurmak mubahtır, ahlaksızlık sa-
yılmaz. Çunkü, Türkıye'yi kurtaracağım ben. Böyle bir gö-
rüştur egemen olan.
(Mehdi qibı bir şey! Bu benzetme Tekin İleri Dikmen'ın).
SHP'nin 25-26 haziranda yapılan 1988 kurultayını
anımsıyorum. O kurultay için 'görkemh" sözcüğünü kul-
lanmıştım. Ahmet isvan anlatıyor kurultayı:
- Biliyorsunuz 1988 kurultayının amacı, InönüVu genel
başkan, BayfcafV da genel sekreter yapmaktı. Büyük heye-
canla orada toplaştık. Ben daha önce hapislerdeydim ya,
ilk kez katıldığım kurultaydı bu Parti meclisi seçimlerinde
en yüksek oyu da almıştım. Denız Baykal kürsüye çıktı, da-
kikalarca alkışlandı... "Nerede kalmıştık?" dedi, SHP'nin,
CHP nin devamı olduğunu anlatan çok güzel bir sözdü. Bu-
nu, ondan sonra yenıden CHP'yı kurmasınm abesliğini (ya-
rarsızlığını) söylemek için anlattım. Baykal bunu, kurultay-
da kım varsa, herkesin önunde söyledi. Üstelik yıllarca
genelsekreterlıkyaptı. Tabıı, hepimizgörevlerimizi, CHP'-
nm devamı olduğumuzu düşünerek yapıyorduk. Tabiı, ge-
nel başkanlığı üçüncü kez kaybedip, umudunu yitırdikten
sonra, onüne çıkan bir fırsatta, hemen çok yanlış değerlen-
dirdı. Pekâlâ, AP'de olduğu gibi, CHP'de de 'aç-kapa' yapı-
labilirdi. Öyle olmadı, parti kurdular. Partinin başında kim
varsa, SHP'de aradıklan yeri bulamadıklan için oradadır-
lar. Biri, dışişlen bakanı olsaydı, tamamdı işi. Ötekiler ge-
nel sekreter olsalardı tamamdı. Bu yüzden bu ayrılığı ya-
rattılar. Şimdi de 'altı ok
1
davasmı açmışlar. SHP'nin
ambleminde 'altı ok' varken, kendisı genel sekreterdi.
SHP'nin, CHP'nin devamı olduğunu kim bilmez. 'Altı ok'
davası, ne kadar çocukça, ne kadar yanlış. Küçük işler bun-
lar...
SHP'nin o 'görkemli' kurultayını ızlemiştim. Deniz Bay-
kal, şöyle diyordu:
-... Kurultaya bir ikinci mesajım da şudur: Etiyle kemiğiy-
le Deniz Baykal'ı örgüte emanet ediyorum. Alın, ister kulla-
nın, ister atın, ister genel sekreter olarak, isterparti meclisi
üyesı olarak, ister grup başkanvekili olarak, nasıl isterse-
niz oyle kullanın!
Hikmet Cetinkaya nin kurultaydan yazdığı ızlemmlerde.
Denız Bey'in ilgınç sözleri de yer alıyordu. Şöyle diyordu
Denız Bey:
-... Uzunyıllarmuhalefettekaldık. Uzunyıllarbirprotesto
hareketi, bir reddiye hareketı gibi kendimizi algılamak bız-
de bir muhalefet ekşimesi yaratma tehlikesıni taşımakta-
dır. Ek$i bir muhalefet, dudak büken, şikâyet eden, beğen-
meyen, farklılaşmaya çalışan bir muhalefet olma tehlıkesi
taşıyabilir. Karşmızdakı siyasal partılere dudak bükerse-
n'tz, onlan küçümserseniz, onlan karşınıza alıp alay eder-
seniz, bir süre sonra o yetmez olur. O sızı farklılaştırmaya
yetmezolur...
Çok geçmedi, CHP'nin bir yasadan yararlanarak mirası-
na konan Denız Bey. şimdı her şeyı kullanma sevdasına
düştü. Kamuoyunda saygınlığı olan kim varsa, onlan har-
cama yoluna gitti.
Söylendığine göre kimı aday olmak ıstememişken eski
deyişle emrivaki'Ueyani 'oldubıtti'yie aday göstertti; hakkı
yoktu bunlara. CHP'nin mirasına konmaya hakkı olmadığı
gibi. 70 yıllık CHP'yi kullanan, kımleri kullanmaz ki? Bu, ar-
tık ekşimek de değıl. kokuşmak1
BULMACA
7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Oyunculann ellerinde
kalın bir değnek ve kal-
kan gibi kullandıklan bir
yastıkla vaptıklan eski
dövüş sporu... Bilgisiz.
kültürsüz kimse. 2/ Ha-
raret... Briçte. bir roberi
oluşturan iki bölümden
her biri. 3/ Uetonya'nın
başkenti... Babanın kız
kardeşine verilen ad. 4/
Yılmaz Güney'in bir fil-
mi. 5/ Sulannı bir denize
ya da göle gönderen böl-
ge... Yüce. yüksek. 6/ ""Öimek
kaderde var bize ürküntü vermi-
yor/- - vatandan aynlışın ısürabı
zor" (Yahya Kemal)... Çinkonun
simgesi. 7/ Su... Bir ilimiz. 8/ Üstü
kapalı olarak anlatma... Asma kü-
tüğü. 9/ Kuzey Amerika Kızılderi-
lilerinin giydiği deriden yapılmış,
tekparçaayakkabı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Güneydoğu Anadolu'ya özgü
acı kahve... Temeli taklide daya-
nan sözsüz oyun. 2/ İsyankâr... Yapıda ağaç ya da taşlann bir-
birine bağlanmasmda kullarulan dirsekli kenet. 3/ Sığla yağı da
denilen bir zamk ve özsü... Bir renk. 4/ İri taneli bezelye. 5/ Kafı
gelmeyen... Datça \'anmadası'ndaki ünlü antik kent. 6/ Yakın
arkadaşlan tarafından Stalin'e verilen ad... Mektup. 7/ Ün-
lem... Ekmek. 8/ Goriot Baba. Eugenie Grandet gibi romanla-
nyla ünlü Fransız yazan. 9/ Memeülerde asalak olarak yaşayan
ipsi solucan... Utanç duyma.