09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25ŞUBAT1994CUMA CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Brian De Palma, Carlito'yla ustası olduğu türe dönüş yapıyor, iyi de ediyor., I Yrti (Carlito's Way) Yönetmen: Brian De Palma / Senaryo: David Koepp, Edvvin Torres'in iki kitabından / Kamera: Stephen H. Burum / Mûzik: Patrick Doyle / Oyuncular: Al Pacino, Sean Penn, Penelope Ann Miller, John Leguizamo, Luis Guzman, Ingrid Rogers, James Rehborn, Joseph Siravo /1993 ABD (UIP). Beyoğlu Fitaş, Kadıköy Moda, Harbiye As, Aksaray Yıldız, Mövenpick, Akmerkez, Capitol ve Bakırköy Incirl i sinemalannda. SUNGUÇAPAN İrice, hayli toplu, kalın bir Amerikah aydın görünüşünde, ama sürekli fevri ve hep kendinden emin bir hali var Brian De Palma'mn. 1970'lerin ortalannda "Carrie", "Ob- session", "The Fury"lerle işe başlayıp Hitcbcock'un tahüna aday gösterilerek "Dressed to KiU", "Blow Out" gibi bol kanlı, şiddetlı gerilim-heyecan seriivenle- riyle oyalandıktan sonra "Scarface", "The Untouchables - Dokunulmazlar" gibi önemli yapıtlanyla çağdaş Amenkan si- nemasının gittikçe önemsenen ve ustala- şan yönetmenleri arasına girmişti 1980'- lerde. Eisenstein'ın ünlü merdiven sahnelerini Chicago ganna taşıdığı o unutulmaz se- Hem Scarface'den tanıdık yönetmen De Palma-ovuncu Al Pacino işbirliği, Cariito'nun Yolu'nda yine başanlı sonuc vermiş. Pacino alabildiğine dökturiryor. 'Karafilm'Idasiği,hemderomantik kans gibi zehir zemberek bölümleriyle anımsa- nan "Dokunulmazlar" filmiyle özellikle belleği- me takılmıştı De Palma. Hollywood'un Vietnam filmleri furyasında özel bir yeri olan "Casualn'es of War"u izleyen 1990ve 1992yapırrusonık)filminin("Boırfîreof the Vanities - Şenlik AteşTve "Raising Cain"in) başansızlığının ardından yıne o ıyı bildiği türe dönerek yeni bir ustalık gösterisı ortaya koymuş De Palma "Carfito'nun Yolu"yla. Al Pacino'yla "Scarface"den on yıl sonrakı yeni işbirliğinin ûrünü "Carlito"da, resmen yine döktürmüş üs- tat. Tıpkı 1987'de "Dokunulmazlar"la katıld^ Venedik Fıhn Festivali'nde, yüzüne yaydan 'megalo- man. müstehzi ve muzaffer ifadeye', Berlin"de "Cartito"nun basın toplantısında da rastladım, kırlaşmış sakalıyla çevrelenmiş ablak ve iri su- ratı, yine memnuniyetten pınl pınl parlıyordu, çûnVü tüm seyrrcinm soluğunu kesen "Cariito"- suyia bir kezdaha başansından kesmkes emindı De Palma. Son ıki başansız fılminden sonra yıne formu- nu yakalamış "Cartito"da. Son ana kadar Ber- lin'e gelmesi beklenen Al Pacino'suz. ama Hollyvvood'un taze çekici dilberlerinden Penelo- pe Ann Miller'la çıküğı basın toplantısında mu- zaffer bir komutan edasıyla yanıtladı sorulan. Porto Riko kökenli emekÜ yargıç Edwin Tor- res'in yazdığı "Carüto's Way" ve "After Hours" adlı iki kitaptan uyarlanmış senaryo, malzeme ve karakterler olarak De Palma'mn tüm us- talığını konuşturmasını sağlarken, başrolde yine birinci sınıf bir oyun çıkaran Al Pacino'ya da et- kileyid bir Cariito Brigante karakteri çizmek olanağını veriyor. "Scarface"den anımsanacak, amansız ve kıyıcı bir "Spanish Hariem" dünyasında geçen öykünün kahramanı, 25 yıl hüküm yerniş, uyuşturucu satıcısı ve efsanevi gangster Cariito Brigante (A. Pacino). Uyanık Yahudi avukat Carüto'vla sevgilisinin (A.Pacino,Penelope Ann Miller) sevişmesinde kamera sürekü döoüyor. arkadaşı KJeinfeld'in (Sean Penn) becerisiyle 5 yıl yaüp çıkan Cariito'nun özgürlüğüne kavuş- tuğu fılmin başında. uyuşturucu-kokaın tıcareti- nin baş köşeye kurulduğu bir suçlular dünyası ve gangsterler alemi tasvıri göze çarpıyor. Sokaklarda hüküm süren şiddetin yeni kuşak gangsterlerce sürdürülegeldiği New York'ta artık kirli işlerden elıni ayağını çekip temiz yaşa- mak isteyen "emekli" Cariito'nun öyküsünü an- latan De Palma, tam bir "thriller ustası yönet- menw den beklenecek becerileriyle klasik "kara film" türünün klişelerini yineliyor ve belki fazla iddıalı kaçacak. ama modern kara film yapıtlan arasında yeni bir kilometre taşı ortaya İcoyuyor "Cariito"yla De Palma-Al Pacino işbirliğinin sinema tari- hıne geçecek bu yeni ürünü, bildık Hollyvvood smemasının parlak bir örneği, bir "Point Blank" ya da bir "Chinatown" gibi "film noir" klasiği ol- maya şiradıden aday. Kokain, uyuşturucu trafıği, disco ve eğlence endüstrisinin 1990'lardaki versiyonunu, New York'un çağdaş yeraltı dünyasmı Carios Santa- na müziği eşliğinde tasvir eden De Palma. biraz da uzaktan uzağa Coppola etkileri yansıtan an- latımıyla edebi bir üsîup seçmiş; Hitchcockvari genlimi ve heyecanıepey ilerileregötürmüş "Car- lito"da. Birinci tekil şahıs ağzından anlaulan film, baştan itibaren geriye dönüş olarak kurulmuş ve her şey başkarakter Cariito Brigante - Al Pacino üstüne odaklanmış. Onur, dostluk, dürüstlük, erkeksi değerler vb. gibi klasik kodlara rastlanan filmde gangsterler. uyuşturucular dünyası, mafya ilişkiîeri giderek dokunaklı bir aşk hikayesinin kulvarlanna da sapıyor. "Kaderci" Cariito, eski göz ağnsı Gail'le (Pe- nelope Ann Miller) ev-bark kurup çoluk çocuk sahibi olmak isteyen klasik bir "kara fîlm" kah- ramanı olarak "Scarface"den hayl) farklı bir ka- rakter, fena halde tutkun kıza, dolayısıyla bu film, sağlam bir "kara film" yapıtı olduğu kadar dokunaklı bir aşk öyküsü de aynı zamanda. Çoğu kez "irticali döktüren" Al Pacino. Sean Penn'le Penelope Ann Miller, vd'nin oluşturdu- ğu oyuncu kadrosunun lokomotifi. Baştaki mahkeme sahnesinden itibaren "geri- ye dönüş" olarak anlatılan "Cariito'nun Yohı", özellikle tüm aynntılann gözetildiği, üstünde çok çalışıldığı belirgın, son derece sürükleyici ve etkileyici 20-25 dakikahk finaliyle soluk kesiyor. Seyirciyi oturduğu yerde terörize etmesini çok ıyi bilen. heyecan ve gerilim temposunu süreklı yükselten yönetmen De Palma, yine tren-istas- yon sahnelerinde belirgin bir ustalık gösterisin- de. Kısacası "Cariito'nun Yolu", bu türiin ve Bri- an De Palma'mn tutkunlannı memnun bıraka- cak son derece sürükleyıci ve başanlı bir seyirlik ve de klasik bir kara film ve romantik bir aşk hi- kayesi aynı zamanda... Berlin Film Festivali'nin Altın Ayı'lı fılmi sıcağı sıcağına İstanbul'da İngilizadaletineatılanokkalıbir îrlandalışaman...7 dalda Oscar'a aday gös- terilen ve 4 gün önce sonuçla- nan Berlin Film Festivali'nin büyük ödülünü kazanan i n the Name of the Father-Babam İçin' bugün İstanbul'da gösterime giriyor.'Sol Ayağım'la ünlenen Irjandalı yönetmen Jim Sheri- daa'la şu günlerde Martin Scor- sese'nin 'Masumiyet Yaşı' fil- miyle İstanbul'da hayranlan- nın karşısına cıkmış olan usta aktör Daniel Day-Lewis'in yeni işbirliğinin ürünü 'Babam Için' daha önce Berlin'den yazdığı- mız gibi, gerçekten yaşanmış bir hayat öyküsünden uyarian- mış. Kimi İngilizlerce de IRA'ya sempati duyulmasına yol aç- makla suçlanan yönetmen Jim Sheridanj 1970'lerin başjannda Londra'da, BelfastJı bir hippi ya- şamı süren Gerard Patrick Con- ion'un pişmiş tavuğun başına gelmeyenleri yaşadığı, gerçek yaşam öyküsünü, sinemada az rastlanan turden bir duygu pat- laması içeren sahnelerle anlaü- yor 'Babam İçin'de. 1974'te Guüdford K.athamı olarak tari- he gecmiş bir IRA terörü olayı- nın sorumlulan olarak İngiliz polisince yakalanıp çeşitli eza- cefalardan geçerek ağır hapse mahkum edilmiş Gerry Con- lon'la üç arkadaşırun (İngjlizle- rin deyişiyle 'Guildford Dörtlü- sü") uzun yıllara yayılan kaosu- nu görüntüleyen 'Babam İçin', kesinlikle ılgisız kalınamayacak cinsten, Costa-Gavras'ın *Ölümsüz'ü gibi kolay kolay unutulmayacak türden, yoğun ınsaru ve sarsıa bir film. Berlin dönüşü, belkı de Alka- zar salonlannın devreye girme- sinden midir nedir, İstanbul'u sinema ortamı bakımından hiç de Berlin'den aşağı bulmadığı- mı özellikle belirteyim. EnJr Kusturica'nın 'Arizona Dreams- Amerikan Rüyası'ndan Alain Corneau'nun 'Tous les Matins du Monde-Dünvanın Tüm Sa- bahlan'na, Martin Scorsese'nin tanın kesinlikle 'kaçınlmaması gereken' bir başka önemli fılmi. alışılmış deyişle. Yediden yetmişe tüm seyirci- yi baştan kendı tarafına çeke- rek bir yandan işkence ve baskı altında alınan ifadelere, orta- dan kaldınlıveren tanık ve ka- nıtlara dayanılarak sonuçlandı- nlan bir muhakeme sonunda adaleti ayaklar altına alan İngı- liz hukukuna acayip yüklenen Jim Sheridan, öte yandan Da- nıel Day-Lewis, Pete Posbtleth- waite, Emma Thompson üçlü- Babam İçin (In Name of the Father)Yönetmen: Jim Sheridan / Senaryo: Jim Sheridan, Terry George / Oyuncular: Daniel Day-Lewis, Pete Postlethwaite, Emma Thompson /1993 İrlanda-İngiltere- AJBD ortak yapımı. Gerçek Gerry Conlon, J.Sheridan ve P.Postlethwahe Berlin'de. 'Masumiyet Yaşı'ndan Stephen Gyilenhaal'ın 'Waterland-Su Şehri'ne ve geçen yıl nısanda genç yaşta ölüveren Fransız Cyril CoUard'ın 'Les Nuits Fau- ves-Vahşi Geceier'inden Robin VVUBams'ın müthiş bir dadı- baba'ya dönüştüp 'Mrs. Doubtfire'a (arada 'Romeo is BJeeding'^ahrnaranYÇıplak'- lar da var) kadar uzatılacak zengın bir film listesinin sine- maseverlen bekledıği İstanbul'- da bugün vizyona çıkacak 'Ba- bam Için' de, kuşkusuz haf- sünün başı çektiği, tüm oyuncu kadrosunun performanslanyla başanyı yakalıyor. Babayla oğulun ilişkisinin ki- mileyin çarpıa boyutlara ulaşüğı bu Irlanda fılmini tezel- den görün kısacası! Neredeyse bomba gibi patlayan yoğun duygusal sahneler içeren 'Ba- bam İçin'e ilgisiz kalmak pek olası değil özetle.Gittikçe grafi- ği yükselen bu yoğun duygular seli. sizi de dört bir yandan ku- şatarak bağnna çekip alacakür herhalde... Pete PostiethwaiteTe D.Day-Lewis unutulmaz bir baba-oğul. YENİ BAŞLAYAıNLAR: TM SMHttrc Ala- inCorneau°nunünlüfılmi"Dün- yanın Bütfln Sabahlan/Tous Les Matins Du Monde" bugün Beyoğlu Alkazar sinemasında gösterime priyor. Başrollerini Jean-Pierre MarieUe, Gerard Depardieu ve Annne Brodıet gibi Fransız si- nemasının büyük oyun- culannm üstlendiği film, saray müzisyeni Mann Marais i)e ka- pah bir yaşamı seçen Saint Co- lombe'un öyküsünü anlatıyor. Ünlü ve başarıb saray müzisye- ni birçok zorluğa katlanarak yükseldiği mevkinin meyvelen- ni toplamaktadır. Birayakkabı tamircisinin oğlu olan Marais. başanyla caldığı enstrümanı vı- ola de gamba'yı calmayı adeta inzivada gibi yaşayan büyük sanatçı saint Colombe'dan öğ- renmiştir. Marin Marais, o sı- ralar Colombe'un kızına aşık olduğu halde, saraydaki olası bir başannın pırıltısı onu karşı koyamayacağı ölçüde çeker. Afk NP Htifttr. Bugün gös- terime gırecek bir başka film de Peter Medak 'ın "Aşk Bir Fahi- şcdır-RomeoisBleeding" adlı yapımı. CoppoJa'nın "Dracula"- sı ik ünlenen Gary OHman. "Varolmanın Dayanılmaz Ha- fıfliği" ve Robert Redford- un"Havana"sından tanıdığımız Lena Olin, Julktte Lems ve Annabella Sciorra'nın başlıca rollerini paylaştığı film. tecrübeli polis memuru Jack Grimaldı'nin öyküsünü anlatı- yor. Kendi deyimiyle "arzu do- lu'" bir adam olan Jack Grimal- di, başanyla yürüttüğü işi, kansı ve sevgilisiyle bütün ar- zulannı giderdiğini düşünür- ken kadın gangster Mona De- Marco ile karşılaşır. O güne dek dürüst bir yaşam sürmüş olan Jack Mona DeMarco'nun cazibesine kapüarak karanlık işlere girer. Film, bugünden iti- baren Şişli Kent ve Beyoğlu Fi- taş'ta, 4 marttan başlayarak da Fenerbahçe Pyramid'de izlene- bilecek. BERLINALE'94 NOTLARI: Bu yıl bütçesi yüzde altı öl- çüsünde kısıtlanan 44.UİUS- lararası Berlin Film Festivali, alışılmış 'sönük' ve Sasat' eleşü- rileri almasına karşın yine de son tahlilde Avrupa sine- masımn namını yürüten,' zen- gin ve bol ceşitii' bir şenlik kim- liğindeydi bizce. Alman sine- ması ürünlerinin pek göz dol- durmadığı, yanşma bölümüne seçilen fılmlerin de pek tatmin- kar bulunmadığı bir gerçek. Ne var ki Panorama, Forum, Av- rupa Film Marketi, Erich Von Stroheim-Sophia Loren retros- pektifi ve yanşma dışı gösterilen bazı görkemli ve gösterişli filmleri, çocuk filmleri şenliği. vb. gibi yanşma dışı yan bölüm- leriyie yine de merakhsı için kaçınlmaz seyirler sunan festivalın yıllanmış gedikli başkanı Moritz De Hadeln'in Sophia Loren. Tom Hanks, Alain Resnais-Sabine Azema. Bernardo Bertolucci, Lsabella Rossellini, Anemone, Krzvsztof Kieslo»ski-Julie Delp\, Ken Loach-Crissy Rock, Brian De Palma-Penelope Ann Miller, Kaurismaki kardeşler.vb. gıbı şu anda aklımıza gelen ünlüleri konuk ederek renklendirdiğı Berlin, Venedik'le Cannes arası- ndaki özgün yerini yine korudu bu yıl da. Panorama bölümünde eşcınsellik ve lezbıyenlik temalanm iş- leyen filmlere de rastladığımız Berlin, son 30 yıldır Türk sine- masının da en fazla başanyı ka- zandığı şenbk bı- lindıği gibi. Metin Erksan'ın 1964'- de Altın Ayı'yı kazanan 'Susuz Yaz' filmınden bu yana. (Susuz Yaz'ın başrol oyuncusu ve yapıması Ulvı Doğan'ın çevırdi- ğı dolaplar sonu- cu yönetmen Me- tin Erksan'ın adının ismail Me- tin olarak kayı- tlara geçirildiğini meraklısı yıllar öncesinden ha- tırlayacaktır!) En son 1988'de Er- den Kıral ın 'A\ Zamanı'yla yan- En tyi Erkek Oyuncu: Tom Hanks şma bölümüne katıldığımız Berlin'de bu yıl yine Erden Kıral'ın Halıkarnas Balıkçısı'nın gençliğinden bir kesıt sunan 'Mavi Sürgün'üyle Panorama böîümünde boy gösteren sınemamız, aynca Avrupa Film Marketi bölümünde. Kültür Bakanlığı'yla TRT'nin or- tak girişimi sonucunda oluşturulan Türk Sineması standında temsil edildi. Şerif Gören'in 'Amerikalı', Ali Özgentürk'ün 'Çıplak'. Başar Sabuncu'nun 'Yolcu', Şahin Gök'ün 'Kızılınnak Karakoyun". Mahimır Ergun'un "Ay Vakti", Ersin Pertan'ın "Tersine Dünya" ve 2^eki Demirkubuz'un 'C Blok' filmleri, video gösterimlenyle merakhsı-alıcısına sunuldu. Aynca 'Yolcu'yla 'Berlin in Ber- lin'in de markette bir kaç seans gösterildiği festivalde. ne yazık ki sinemamızın pek bir ılgj çekmediği gözlendi. AIDS,eşcinsellik, lezbıyenlik filmleri Berlin'deydi Değışik kriterlere göre seçilmiş, farklı zevklere hitap eden fılmlerle dolu Berlinale'94, yedinci sanatın bulunmasının 98. yılında sinemaseverlere yeni keşifler ve izienimler verdi genel olarak. Ticari niteliğinden çok sanatsal yanıyla akıllarda kala- cak 44.LJluslararası Berlin Film Festivali'nin seçici kurulu, her nabza göre şerbet veren ödülleriyle genelde pek hayal kınklığı yaratmadı diyebiliriz sonuçta. 60'ına merdiven dayamış İtalyan yıldızı Sophia Loren'in ger- çekten renk ve çeşni kattığı BerÜnale'94. AJDS-eşcinsellik ağırlıklı filmleriyle de bir başka alemdi doğrusu. Mavi bir fo- nun önünde sürdürülen bırtakım felsefı yorum ve dıyaloglarla örülü son 'avangard' fılmi (bir anlamda vasiyet-fılmi de diyebi- liriz) 'Blue-Mavi'si özel bir göstende hayranlanna sunulan, *Cara\a^io', ' 1 Edward', 'Wittgenstein', vb. gibi çızgidışı fılmle- nn tamnmış Ingiliz yönetmeni Derek Jarman'ın, birkaç yıldır muzdarip olduğu AIDS'ten ölümünün, festivalin yanşma bö- lümü sonuçlannın acıklandığı son gününe denk gelmesi de, bu yılki Berlinale'nin akıllarda kalan yanlanndan biriy- di. Bertolucci'nin yapımcısı İngiliz Jerem> Thomas'ın başkanlığındakı. Kırgız romancı Cengiz Aytmatov. Arjantınli kadın yö- netmen Maria Lui- sa Bemberg, Ameri- kab zenci aktör Morgan Freeman. Fransız yönetmen Francis Girod. Al- man yıldızı Corinna Harfouch. ünlü İtalyan yönetmen ve sinema yazan Carlo Lizzani. ' l mutsuzca Susan'ı Ararken'le admı duyurmuş Ameri- kalı kadın yönet- men Susan Seidelman, Alman fıhn eleştirmeni VVolfram Schüt- te, Çinli Hsu Feng ve Japon dağıtımcı Hayao Shibata'dan olu- şan seçici kurulun ödülleri genelde beklendiğ! gibıydi. Aslında son dönemde bütün bellibaşlı uluslararası film festi- vallerinde gözetilen ve uygulanan her nabza göre şerbet yermek eğilimının belırginleştığı Berhnale'94'ün Altın Ayı'yı İrlanda fiîmi 'In the Name of the Father-Babam fçin'e vermesine kimse- nin gıkı çıkmadı.Fransız sinema ustası Alain Resnais'nin sine- ma diline yaptığı katkılardan ötürü 'Smoking' ve 'No Smo- king'iyle özel Gümüş Ayı ödülüne layık görülmesi,yine yıllann Kübab sinemacısı Tomas Gutierrez Aka'nın Juan Carios To- bia'yla imzaladığı 'Çilek ve Çikolata'yla seçici kurul özel ödülü Gümüş Ayı'yı kazanması gayet yennde seçimlerdi. Aslında sı- radan bir AIDS melodramından pek öteye gıdemeyen Jonat- han Demme'ın 'Philadelphia'sıyla bu fılmin AIDS'den ölüme mahkum eşcinsel kahramanını oynayan Tom Hanks'in en ıyı erkek oyuncu seçilmesi de Amerikan sinemasının hiç değilse bir ödülle Berlin'den dönmesi içindi sankı. Ken Loach'un 'Lady- bird, Ladybird'ünde doğurduğu çocuklar sürekli elinden alınan zavallı bır anne kompozisyonuyla göz dolduran, pek tanı- nmamış Crissy Rock'un en iyi kadın oyuncu seçilmesi de makul bir seçimdi. Kimilerince 'Üç Renk' üçlemesinin ilk parçası 'Ma>i' kadar beğenilmeyen 'Beyaz'ıyla en iyi yönetmen seçılen Krzysztof Ki- eskwski'nın Gümüş Ayı'sı da beklenen ve geçerli bir sonuçtu. Rus yönetmen Semyon Aronoviç'in Rus-Fransız ortak yapımı 'Köpek Ydı'yla yanşmanın üçüncüsü sayılan Gümüş A^ı ödü- lünü kazanmasıyla biraz sürpriz oldu. FEBRESCI (Uluslararası Sinema Yazarlan Birliği) ödüllerini jngiliz sinema ustası Ken Loach'un 'Ladybird, Ladybird'üyle Mika Kaurismaki'nin iki tamnmış Amerikan film yönetmenini, Samuel Fuller'le Jim Jarmusch'u başrolde oynattığı, son derece ilginç belgesel filmı Tigrero' arasında paylaştınlırken, Eşcinseller ve Lezbiyenler ödülü- Teddy Bear'94 isc Amerikah Rose Troche'un 'Go Fısh' filmine verildi. En İyi Kadın Oyuncu: Crissy Rock
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle