25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 1994 PAZAR 8 PAZAR KONUGU ürkiye 'nin nüfusunu da 60 milyon kabul edersek esas "rating "in bazı, Türkiye'deki54 milyon kişi. Rating 54 milyon kişi üzerinden yapıhyor. Fakat hepimiz kendi hayatımızdan biliyoruz ki televizyon evimizde olsa bile o televizyonu izlemiyor olabiliyoruz. ating rakamı, yazdan kışa büyük değişiklikler gösteriyor. Kışın geceler uzayıp havalar soğuduğunda insanlar daha az sokağa çıkmaya başlayınca, toplam izlenme oranı ve toplam rating doruk noktasına geliyor. Leyla Tavşanoğhı - Televizyon programları ratinglerinde doğru ölçüm yapılmadığı görüşü ağırlıkta. Buna karsüık büyükgazetelerde rating,ya da izleme stUığından hareketle hem televizyon kuruluşlan, hem de reklam şirketleri kendi- lerini övüyorlar. Ratinglerle ilgili bu bilgiler ne kadar doğru oluyor? ÇOLAKOGLU- Önceratingintanımı, son- ra daamacıyla söze başlamak lazım. Ratingin esas amacı reklam verene, yaptığı reklamın doğru kitleye ulaşıp ulaşmadığını, kaç kişiye gidip gitmediğini ölçmek. Rating bunun için geliştirilmiş bir metot. Yani bu, istatistik ça- lışmanın bir ürünü olan bir anlay\ş. Ratingça- lışması yapılırken bir ülkenin nüfus dağılımı ele alınıyor. Sosyo-ekonomik statülere bakı- lıyor. A. Çok hali vakti yerinde.. B. Parasal du- rumu oldukça iyi.. C1. Normal bir gelir düze- yinde.. C2. Normal gelir düzeyi sınınnda.. D. Düşük gelir grubu.. E. En düşük gelir grubu, olarak bÖlünüyor. Bunun yanmda bu insanlar yaşlarma, cinsiyetlerine, yaşadıklan yörelere göre gruplandınlıyor. Ratingi değerlendire- cek kuruluş önce Türkiye'de nüfus örneklem araştırması yapıyor. Yani Devlet İstatistik Ens- titüsü'nün (DlE) verilerinden yola çıkarak Türkiye'nin bir modelını oluşturuyor. Diyelim ki Türkiye'nin yüzde 2'si A kategorisi, yüzde 3'ü B kategorisi gibi... Ondan sonra nüfusun yaş gruplanna göre yüzdeleri çıkanlıyor. Ra- ting şirketi daha sonra araştırmacılannı ölçü- mün yapılacağı yörelere dağıtıp buralardan Türkiye'yi temsil edecek bir takım aile tipo- lojileri buldunıyor. Buradan bir model oluş- turuluyor. Bu modele de panel adı verilıyor. Daha sonra bu panelin evlerine "people meter-(kişi ölçttın aygıtı)" adı verilen birer cihaz yerleştirili- yor. - Bunlar ne tür cihazlar? ÇOLAKOĞLU - Bu "people meter" denen cihaz bir kara kutu. Bu kara kutu aynen evimizde bil- diğımız televizyon gibi bir uzak- tan kumanda cihazına bağlı. Bu uzaktan kumanda cihazında ka- nallann yani sıra bir de insanlar var. Yani evin reisı, kansı, iki çocuğu için ayn numaralı düğ- meler var. Bu insanlardan televizyonun karşı- sına oturduklannda kendi numaralanna bas- malan, kalkarken de aynı işlemi yapmalan is- teniyor. Insanlann izleme alışkanlıklan bu ka- ra kutu içindeki bir yükleme cihazına yükle- niyor. Bu kara kutunun ucundan çıkan bir kablo telefon kablosuna giriyor. Istanbul'da merke- zi bir bilgisayar, sabaha karşı 02.00'de, bütün bu örnekîemeye dahil insanlann evlerini teker teker arayarak o telefonlardan bu bilgileri alı- yor. Bilgiler merkezi bilgisayara yükleniyor. Bu merkezi bilgisayar ertesi sabah çok aynn- tılı dökümler çıkanyor. Hangı saatte hangi ka- nalı kim seyrediyordu ve ne kadar süreyle sey- retti gibi... Sonuçta bu bilgılerden bu insanlann yaşla- n, cinsiyetleri ve sosyo-ekonomik durumlan- na göre dağılımlannı görebiliyoruz. - Peki bu bilgiler esas olarak kim için önemli? ÇOLAKOĞLU - Reklam veren için çok önemli. Çünküreklamveren, verdiği deterjan reklamını seyredenlerin kaçta kaçının kadın olduğunu bilmek zorunda. Böylece o reklamı doğru saate ve program arasına yerleştirip yer- leştirmediğini görebiliyor. Rating, esas bu ih- tıyaçtan ortaya çıkmış. - Burada o televizyonun programınm ne kadar başarüı olduğu, ya da ne kadar sıklık- la izlendiği de ölçülmüyor mu? ÇOLAKOĞLU - Başannın tanımı tabii ki çok farklı. Isterseniz ilk soruya geri dönelim. - Yani doğru ölçüm yapılıp yapümadığu.. Bir de bu ölçümler nerelerde yapdtyor? Sim mtingİMznekadav? değerlendirme anlamına geliyor. - İnsanlar, televizyon ratingleridenincega- zetelerin tirajları gibi anlıyorlar... ÇOLAKOĞLU-Hiç ilgisi yok. "Rating"in en tepelere zıpladığı bir pazartesi günü yüz- de 7 ile yüzde 2 arasında oynuyor. Ama o "ra- ting"i "share"e çevirdiğiniz zaman, yani o sa- atte televizyon seyredebilecek durumda olup da televizyon seyredenlerin kanallar arasında- ki durumuna baktığınız zaman örneğin Show TV o gece yüzde 10 "rating" almış, ama "sha- re"! yüzde 25. Bundan da her dört kişiden bi- rinin Show TV'yi seyrettiği aniamı çıkıyor. Aslında televizyon seyredecek durumda olup da televizyonlara bakanlann 10'da biri, o an- da televizyon izleyenlerin dörtte biri o kanalı izlemiş. "Rating" ve "share", güne göre de çok değişiyor. Benim dediğim yüzde 10 ora- nı ancak akşam saatlerinde gerçekleşebiliyor. Günün tamamındaki ratingler ise yüzde bir- iki gibi oluyor. Hatta çoğu kanal yüzde birin altına düşüyor. Bu, kanallar arasında göster- ge olarak kullanılabilecek bir şey. Göreceli olarak da kimin daha popüler, kımın daha il- ginç oldugunu ortaya koyuyor. Yoksa, kamu- oyunun geniş bir kesimini çok fazla ılgılendı- recek bir şey degil. Ama sanıyorum kanallar bu rating meselesıni belli bir ölçüde ön plana çıkararak reklam vereni etkilemeye çalışıyor- lar. Basında ise kanallar kendi reklamlannı yapıyorlar; reklam verene reklamlannı yapı- yorlar. Aslında gene bir yanlış anlama var. Star'ın, atv'nin, Show TV'nin, Mepaş'ın (te- levizyon kanallannın ortak reklam şirketı) ya- yınladığı ilanlar esas olarak doğrudan doğru- ya reklam verene seslenen reklamlar. Gazete okuyuculan arasında reklam verenler çok cid- di bir boyutta olduğu \çin onlan et- kilemeye, onlan bu gelişmelerden haberdar etmeye yönelik bir cahş- SUNUŞ: Özel televizyon kanalları kıran kırana bir mücadele içinde. "Senin ratingin benimkinden düşük, benimki senden çokyüksek. Şu programdaki bizim ratingimiz enfazla "gibi tartışmalaryapıhyor. Ingilizce kelime aniamı sıralama, değerlendirme olan bu rating kavramı konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Bazıları bunu gazetelerin tiraj oranları gibi algılıyor.Bazıları da bunun televizyon kanallannın izlenme sıklığına göre derecelendirilmesi oldugunu biliyorlar. Zaten özel televizyonlar yaşamımıza girdi gireli ratingin yani sıra Ingilizce kökenli bir sürü sözcük de dilimizden düşmez oldu. Özel televizyonların girdisini çıktısını bilen, ratinglerle ilgili en doğru bilgileri verebilecek olan kişilerden Show TV ve Cen Ajans murahhas üyesi Nuri Çolakoğlu A sından Z'sine bize bildiklerini anlattı. • stanbul'da Istiklal Caddesi'nde her üç haftada bir dört mağazanın değiştiğini görebilirsiniz. fngiltere'de böyle bir şey yok. Oralarda daha yerleşik bir düzen olduğu için daha sağlıklı sonuçlar alınabiliyor. Türkiye'de ise bu yüksek hareketlilik sosyolojik araştırmalarda hata payını yükseltiyor. 3 ölçüm şirketi var ÇOLAKOĞLU - Şu anda Ankara, lstanbul, Izmir, Adana ve Bursa'da yapılıyor. Şu anda Türkiye'de 660 tane karakutu faaliyet halin- de. Aslında bunun doğru hedefi 3000 tane ol- ması. Çünkü bugünkü örneklem dağılımıyla belli kategorileri belli ölçüde yansıtacak bil- giler gelmiyor. Yani A kategorisinin payının yüzde 2 oldugunu kabul etsek bunu temsil edecek kadarçok insan bu ömekleme dahil ol- madığından bir sonuç, bir fikir verecek kadar bir eğilim tespit edemiyoruz. Orada bir sıkın- tımız var. Dünyada bu ölçümü yapan iki, üç şirket var. Türkiye'de bu işi yapan AGB şirketi de bunlardan birisi. Yabancı teknolojiyle çalışan yabancı bir şirket. Bunlar da zaten yaptıklan dökümde bu seçtikleri aile tipolojilerinin, bu ölçümlerin, aslında Türkiye nüfusunun 18 milyon 243 bin 823 kişisini temsil eden bir ör- neklem oldugunu belirtiyorlar. Yani Türkiye nüfusunu 65 milyon kişi kabul edersek bunun ancak dörtte birini temsil edebilecek bir ör- neklem üzerinden bir takım fikirler oluşturu- yoruz. Ama bu örneklem reklam veren için yeterli. Çünkü reklam veren zaten Anado- lu'nun ücra bir köyündeki kişinin televizyon- da neyi seyredip etmediğiyle fazlaca ilgili de- ğil. O yörede zaten ona bir pazar yok; ürün- leri zaten oralara ulaşmamış durumda. Rek- lam veren için önemli olan kendi ürününün ulaştıgı yerlerdeki tüketicinin televizyon ter- cihını bilmek. Ratingin bazı bu. - Peki, bunun nedeni nedir? ÇOLAKOĞLU - Bunun birinci nedeni ka- fa kanştmyor olması. Ikinci nedeni ise iki ku- ruluş da doğru çalışıyorsa ayni sonuçlara va- nyorlar. Bu, istatistik büyüklük meselesi. Bir örnek vereyim. Kedilerin renkleri üzerine bir araştırma yapıyorsanız, bunu da yeterli bü- yüklükte bir örneklem üzerine yapıyorsanız Türkiye'deki bütün kedileri saymanıza gerek yoktur. Belli bir yöredeki bin, ya da 10 bin ke- di üzerinde yaptığınız araştırmanın sonuçlan bütün Türkiye için geçerli. Tıpkı seçimler ön- cesi yapılan kamuoyu yoklamalan gibi... -Amabu tür sosyal araştırmalar için Tür- kiye 'nin çok hareketli bir toplum olduğu gâz önünde tutuluyor mu? ÇOLAKOĞLU - Bu tür sosyal arastırma- lar için bu tabıı bir dezavantaj. Göç olayı, di- key mobilite diye adlandırdığımız dikey ha- reketlilik çok önemli. Bugûnün çok muazzam zenginlen bakıyorsunuz aslında 10 yıl önce- si pek de o kadar zengin olmayan insanlar... Türkiye'de hâlâ insanlar çok kısa zamanda zengin olabiliyorlar. Bazı alışkanlıklan deği- şiyor; bazı alışkanlıklan değişmiyor. Örneğin fngiltere'de kamuoyu yoklaması yaptığınm farz edin. lngiltere'de adam 38 yıldır aynı ka- sabada yaşıyor, aynı yerde oy kullanıyor, ay- nı mağazadan alışveriş ediyor, aynı yere gidip geliyor. Dükkânlar kapanıp yenilen açılmı- yor. lstanbul'da lstiklal Caddesi'nde her üç haftada bir dört mağazanın değiştiğini göre- bilirsiniz. lngiltere'de böyle bir şey yok. Ora- larda daha yerleşik bir düzen olduğu için da- PORTRE 1943, tzmir doğumlu. Ortaöğrenimini lstanbul Robert Kolej'de, yükseköğrenimini A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Diplomasi ve Dış Münasebetler Bölümü'nde tamamladı. TRT Haber Merkezi'nde, Basın Yayın Yüksek Okulu'nda asistan olarak görev yaptıktan sonra Ingiltere'ye gitti; Ingiliz yayın kurumu BBC'nin Türkçe Yayınlar Bölümü'nde muhabirlik yaptı. 1987'de Türkiye'ye dönüşünde Milliyet Gazetesi Yazıişleri Müdürü oldu. Daha sonra Cem Duna'nın TRT Genel Müdürlüğü döneminde Genel Müdür Başdanışmanlığı yaptı. Daha sonra Show TV Genel Müdürü oldu. Şimdi Show TV ve Cenajans murahhas üyesi, aynı zamanda Mepaş adlı reklam şirketinde yönetim kurulu üyesi. Nuri Çolakoğlu ha sağlıklı sonuçlar alınabiliyor Türkiye'de ise bu yüksek hareketlilik sosyolojik araştır- malarda hata payını yükseltiyor. Bu, televiz- yonlar için de geçerli. Ama dediğim gibi, rek- lam veren açısından kendi parasının doğru yerde harcanıp harcanmadığını kontrol için geliştirilmiş bir mekanizma. - Peki, bu ratingler neden bu kadar ön pla- na çıkarddı, sadece reklam vereni ilgilendi- riyorsa? ÇOLAKOĞLU - Türkiye'de ve tabii bütün dünyada televizyon kanallan kendi aralann- daki müthiş çekişmenin bir parçası olarak bu araştırmalan çok ön plana çıkardılar. Ameri- ka'da, ltalya'da, Fransa'da daha çok meslek dergilerinde yayınlanan, reklamcılann kendi aralannda dağıttıklan bu tür bilgiler Türki- ye'de gazetelerin ekonomi sayfalanna gelme- ye başladı. - Hatta birinci sayfalara, koca puntolarla da yansıdu.. ÇOLAKOĞLU - Öyle... Çünkü biz hayata her zaman bir futbol maçı heyecanı ile yak- laştığımız, Eurovision'u da bir milli maç ru- huyla gördüğümüz için televizyonlanmız da taraf tutmaya dönüştü. Çünkü biz coşkulu bir toplumuz. Ben yeğenimden biliyorum. Onun okuduğu lisede çocuklar Show TV'ciler, atv'ciler, Star'cılar diye kendi aralannda bö- lünmüş vaziyetteler ve kendi aralannda bu te- levizyon kanallan yüzünden kavga ediyorlar. Televizyonlar yavaş yavaş takım haline gelme- ye başladı. Bu tabii bir süre sonra gececek. İn- sanlar bir süre sonra bu tür çıkıntılafla fazla bir yere gidilemeyeceğini, aslında bilinmesi gerekenin bilinmeye başladığını görecekler. Bu ekonomik kriz çıkmadan önce ratinglerin Türkiye'de hem yöreler olarak yaygınlsıştınl- ması hem de adet olarak arttınlması konusun- da bir karar vardı. Fakat bu yıl reklam sektörü çok büyük da- yak yedi. Şöyle bir ömek vereyim: 1992'nin ilk altı aymda Türkiye'deki kanallar toplam 100 milyon dolarlık reklam toplamışlardı. 1994'ün ilk altı ayında bu rakam 42 milyon dolara düştü. Yani orana vurursak yüzde 58'lik bir daralma oldu. Bu daralma her şey- den kesilırken araştırmadan da kesilmesine yol açtı. Dolayısıyla AGB'ye dendi ki: "Du- run, ömekleminizi yayTnajın. genişlermejin, yeni ya&nma girmeyin. Hele önce bir önümü- zü göreHm." Şimdi gör'düğüm kadanyla daha sağlam, doğru bir düzene ginldi. Bir defa, "Hangj araşürma doğru?" tartışması bitti. HerkesAGB'yiölçü olarakaldı. Bundan son- ra da AGB'ye göre ne tutuyorsa kendi kanal yapısını ona göre şekillendirmeye başladı. Dolayısıyla lnterstar gidiyor. çok akıllıca bir yatınmla TRT'den "Biâmkikr" adlı progra- mı satm alıyor. Üstelik buna TRT'dekinden daha fazla seyredilebilirlik sağlıyor. Böylece bölüm başına ödedikleri milyarlarca lirayı da reklam olarak geriye alıyorlar. Onun için Sü- si. Bundan sonra sıra maçın ikinci devresine geliyor. Şu ana kadar hep sayısal analiz yap\l- dı. Şimdi reklam verenler geriye dönüp daha başka bir şeye bakmaya başlayacak ve şunu soracak: "Şufilmiseyreden70kişidenkaçıce- binde parayla alışveriş ediyor?" O zaman rek- lamlar ona göre gırmeye, ızleyicinin tüketim eğilimine göre şekillenmeye başlayacak. Onun için de rating ömeklemlerinin yaygın- laştınlması, sayısının arttınlması ve 18 mil- yondan 36 milyona. ya da 40 milyona çıkarak 40 milyonu kapsaması. Ankara. lstanbul, Iz- mir gibi büyük şehirlerin dışına taşması lazım. - İkiyıl önce bu ölçümler nasıl başladı? ÇOLAKOĞLU - İki yıl önce sadece Istan- bul'da yapılıyordu. Sonradan Ankara ve diğer şehirler geldi. Bu aletlerin Türkiye'de yayıl- • Rating nedir? • Rating, televizyon izleyebilecek durumda olup da tele\'izyon izleyenlerin oranım gösteriyor. Esas amacı reklam verene, yaptığı reklamın doğru kitleye ulaşıp ulaşmadığını ölçmek. • Share nedir? • Share belli bir saat diliminde televizyonu olup da televizyon seyredenlerin çeşitli kanallar arasındaki paylaşımını gösteriyor. per Tumike Show Interstar'a. Kibariye Show Kanal 6'dan ATV'ye kaçıyor. Şimdi kanallar AGB'nin rating sonuçlannı alıyorlar, neyin turup tutmadığına bakıyorlar, ona göre karar alıyorlar, ona göre o insanlann fiyatını da be- lirliyorlar. Afaki bir piyasada 'Bunun ratingi bana kaç paraya mal oluyor?" gibi bir takım hesaplar yapılmaya başlanıyor. Eskiden kay- nanasının, ya da bilmem ne gazetesinin köşe yazan çok beğendiği için yaptınlan program- lar sessiz sedasız karanlıklara kanşıyor. Bu- nun yerine daha popüler programlar tercıh ediliyor. - Peki is bununla halledildi mi? ÇOLAKOĞLU - Bu, maçın birinci devre- masıyla daha sağlıklı. daha tartışmasız ölçüm- ler yapılmaya başlanacak. - Doğru örneklemden yola çtkarsak çok kanşık bir toplumsal mozayiği olan Beyoğ- lu 'nda bu ölçüm yapıldığı zaman Beyoğ- lu 'nun neresi örnekleme baz almacak? ÇOLAKOĞLU - Bu tür bir araştırma için Beyoğlu dendiğinde tabii ki lstiklal Caddesi degil; Kasımpaşa'nın arka mahalleleri olacak. RP yerel seçimlerde Beyoğlu'nda kazandığı zaman herkes şaşırdı. Ama Kasımpaşa. Hacı- hüsrev ve daha arka mahallelere gittığiniz za- man işin rengi değişiyor. Örneklem olarak yö- re önemli degil. Fnsanlann sosyal yaşamlan, davranış kalıpları. yaşlan, eğilimleri daha önemli bir nitelik kazanıyor. O çerçevede doğ- ru bir yere oturtmak lazım. - Burada iki ayn olay var. Rating ve share (pay) rakamlarmdan söz ediliyor. Bunların ikisi arasındaki aynmı belirtir misiniz? ÇOLAKOĞLU - Gazetelerdeki ilanlarda kullanılan kavram "share" yani izlenme pa- yı. Sanıyorum bu iki kavramı açıklamak la- zım. Rating, evinde televizyon izleyebilecek durumda olup da telev izyon izleyenlerin ora- nım gösteriyor. Türkiye'de evlere gıren tele- vizyonun yaygınlığının yüzde doksanın üze- rinde oldugunu dikkate alırsak, Türkiye'nin nüfusunu da 60 milyon kabul edersek esas "rating"in bazı. Türkiye'deki 54 milyon kişi. Rating 54 milyon kişi üzerinden yapıhyor. Fa- kat hepimiz kendi hayatımızdan biliyoruz ki televizyon evimizde olsa bile o televizyonu iz- lemiyor olabiliyoruz. "Share" ise belli bir sa- at diliminde televizyonu olup da televizyon seyredenlerin oranıdır. Rating rakamı. yazdan kışa büyük değişiklikler gösteriyor. Kışm ge- celer uzayıp havalar soğuduğunda insanlar da- ha az sokağa çıkmaya başlayınca, toplam iz- lenme oranı ve toplam rating doruk noktası- na geliyor. Bu saatler de aşağı yukan akşam- lan 21.00 ile 22.00 arasında oluyor. O saatler- de izlenme oranının yüzde 50'ye yaklaştığı oluyor. Ama yüzde 50"yi hiçbir zaman aşmı- yor. Demin "rating"den söz ettik. "Share"e gelince, belli bir saat diliminde seyredenlerin çeşitli kanallar arasındaki paylaşımını göste- riyor. Diyelim ki saat 21 ile 22 arasında yüz- de 44 oranındaki kişi televizyon seyrediyor. Bu yüzde 44'ün yüzde 10'u bir kanalı seyre- diyorsa o kanalın o saatteki "ratiıtg"! 4.4 olu- yor, "share"i de yüzde 10 oluyor. - Demek ki gazetelerde kullanılan oranlar esas olarak "share "... ÇOLAKOĞLU - Evet, "rating" degil, "share" ya da izlenme payı. "Rating" para hesabı açısından önemli. - Gazeteler ve televizyonlar neden "rating" olarak veriyorlar o zaman? ÇOLAKOĞLU - Sistemin tamamına "ra- ting" deniyor da ondan. "Rating" sıralama, iaçıkbüfeye alıştı - Radyo Televizyon İ'st Kurulu (RTÜK) haberler ve haber prog- ramları içine reklam sokulama- yacağı kaydını getirdu Bu ölçüm- leri bu durum nasıl etkUer sizce? ÇOLAKOĞLU - Burada reklamın çok önemli bir tarafı var. Haber programlan içi- ne, ya da ilgiyle izlenen bir programın içine reklamı biraz fazlaca koyarsanız bu sefer müş- teri kaçırıyor. Gerçi reklam kanunla sınırlan- dı, ama reklamı kanunla sınırlamasalardı te- levizyonlar mutlaka kendileri sınırlamaya ça- lışırlardı. Reklam uzarsa. yani üç-beş dakıka- ya çıktığı zaman izleyıci sıkılıyor \e o prog- ramdan vaz geçebiliyor. Eskiden televizyo- numuz tek kanallı\ken muazzam televizyon programcılanmız, yapımcılanmız izleyıciye akşam saat yedıyle gece yansı arasında belli programlan izlemeyi dikte ederlerdı. Yani on- lara bir çeşit tabldot verirlerdi. Ama bugün ış değışti. Artık izleyici açık büfeye alıştı. Elin- de uzaktan kumanda aletiyle koltuğundan kalkmadan kendi programını kendi yapıyor. Bunun da yaygınlık oranı bugün yüzde 60'ı buldu. - Türkiye 'dekiticari televizyonlartuğlalan doğru oturtabiliyorlar mı? ÇOLAKOĞLU-Bu, zamanla gelecek. Bu: araştırma, bilgı. kafa işi. Telev ızyon henüz iki heves bir kalas dönemini yavaş yavaş aşıyor. Eskiden televizyon konusunda temel anlayış şuydu: Ben iyi filmden iyı anlıyorum. Köşedeki videocudan iki fılm alınm, arka ar- kaya koyanm. içine az ötedeki manavdan, şuradakı bakkaldan bir de bizim eczaneden bir kaç reklam aldım mı bu iş bıter. Mahalleye yayın yapar, muazzam da para kazanmm. Şimdiyse bu işin bu kadar kolay olmadığını, işin arkasında çok daha ince. gözle görüle- meyen çok daha zarif ve zor işler bulun- duğunu görmeye başladılar. Eskiden haber bültenleri, bir tek spikerle görüntülü gazete gibi olurdu. Bu aşamadan geçıldi. Şimdi olay- lan gösteren görüntüler ekrana gelmeye baş- ladı. Gittikçe polisiye heyecan taştyan bir ifade, bir üslup yerleşıyor. Eski durgunluk, cansızlık bitti. Bu. sadece Türkiye için degil. bütün dünya için geçerli artık. Birzamanlann ciddi yayıncılığının öncüsü olarak bilinen In- giliz Yayın Kurumu BBC de cıvıtmaya baş- ladı. Bir savaş var; BBC halktan toplanan parayla yayın yapıyor. Anıden lngiliz vergi mükellefi. "Bu iş böyle gitmez. Sen benim is- tediğim programlan yapmak zorundasın" diyor. Zaten onun için kanal çeşitlemesi var. Adı konmuş. tanımı belli kanallar çıkıyor. - Bunlar hangileri? ÇOLAKOĞLU - BBC. ya da ITV (In- dependent Television-Bağımsız Televizyon) genel bilgi. popüler kanal olarak yayın yapar- ken elbette toplumun genel kültür, eğitim ih- tiyacını karşılayan belgeseller, klasik müzik konserleri. operalar. baleler gibi toplumda son derece yaygın bir ilgi uyandırmayan program- lan da bu insanlann ihtiyacını karşılamak üzere ikinci programlannda yapmaya baş- ladılar. Türkiye'de de o aşamaya geleceğiz. Herkes zaman zaman tarihi unutuyor. Ama unutulmaması gereken çok önemli bir şey var. Cenevizli. Venedikli korsanlarolmasaydı. on- lar Akdeniz'den hergeçen gemiyi yağmalayıp kasalannı altınla doldunnasalardı Rönesans Italya'da başlayamazdı. Yani önce para geliy- or. Gelen paranın sonucu zevkler inceliyor. Zevkler incelince de sanat ve kültür geliyor. - ÎSeden "rating" ölçümü yapan bir Türk şirketi kunılmadı? ÇOLAKOĞLU - Bu "rating" işi çok ince birteknoloji gerektiriyor. Büyük para kazan- dıran bir iş de degil. Bu bir servis sektörü. Her hizmet sektörü gibi küçük kâr marjlarıy- la çalışıyor. "Rating" sistemı toplumun televizyon izleme alışkanlıklannı yansıtanbir ayna olmak durumunda. Şu anda da Tür- kiye'de bu işleri kontrol eden TİAK (Televiz- yon Izleme Araştırmalan Kurulu) diye birku- ruluş var. TlAK fiilen ortaya çıkmış. Bir ayağında Reklamcılar Derneği'nin önde ge- len üyeleri, bir ayağında Reklamverenler Der- neği'nin önde gelen üyelen. diğer ayağında da medyanın, yani televizyonlar ve radyolann olduğu bir kuruluş. Nelerin daha fazla araş- tınlması gerektiğini. nerelere gidileceğini belirleyen TİAK. Rating araştırmalannın kime yaptınlacağına karar veren de TİAK. Dolayısıyla tarafsız bir kuruluş. Farklı çıkar- lan bağdaştıran bir uzlaşma ürünü olarak or- taya çıkmış. TlAK beş yıllığına AGB'yle an- laşma imzalamış durumda. AGB'nin üriin- lerinin kime. kaç paraya satılacağına TİAK karar veriyor. Bu paralann büyük kısmını televizyon kanallan, küçük kısmını Reklam- cılar Derneği üyeleri ödüyorlar. Bu veriler sadece TlAK üyeleri tarafından kul- lanılabiliyor. Böylece de Türkiye'de hiçbir yerde görülmedik bir biçimde bir denetim mekanizması kuruldu. Üstelik TlAK her yıl bağımsız denetim kuruluşlanna AGB'nin deneklerinin gerçekten Türkiye'yi yansıtıp yansıtmadığını araştırtıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle