Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 1994 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
ürkiye 'nin nüfusunu da 60 milyon kabul edersek esas "rating "in
bazı, Türkiye'deki54 milyon kişi. Rating 54 milyon kişi üzerinden
yapıhyor. Fakat hepimiz kendi hayatımızdan biliyoruz ki
televizyon evimizde olsa bile o televizyonu izlemiyor olabiliyoruz.
ating rakamı, yazdan kışa büyük değişiklikler gösteriyor. Kışın
geceler uzayıp havalar soğuduğunda insanlar daha az sokağa
çıkmaya başlayınca, toplam izlenme oranı ve toplam rating doruk
noktasına geliyor.
Leyla Tavşanoğhı
- Televizyon programları ratinglerinde
doğru ölçüm yapılmadığı görüşü ağırlıkta.
Buna karsüık büyükgazetelerde rating,ya da
izleme stUığından hareketle hem televizyon
kuruluşlan, hem de reklam şirketleri kendi-
lerini övüyorlar. Ratinglerle ilgili bu bilgiler
ne kadar doğru oluyor?
ÇOLAKOGLU- Önceratingintanımı, son-
ra daamacıyla söze başlamak lazım. Ratingin
esas amacı reklam verene, yaptığı reklamın
doğru kitleye ulaşıp ulaşmadığını, kaç kişiye
gidip gitmediğini ölçmek. Rating bunun için
geliştirilmiş bir metot. Yani bu, istatistik ça-
lışmanın bir ürünü olan bir anlay\ş. Ratingça-
lışması yapılırken bir ülkenin nüfus dağılımı
ele alınıyor. Sosyo-ekonomik statülere bakı-
lıyor. A. Çok hali vakti yerinde.. B. Parasal du-
rumu oldukça iyi.. C1. Normal bir gelir düze-
yinde.. C2. Normal gelir düzeyi sınınnda.. D.
Düşük gelir grubu.. E. En düşük gelir grubu,
olarak bÖlünüyor. Bunun yanmda bu insanlar
yaşlarma, cinsiyetlerine, yaşadıklan yörelere
göre gruplandınlıyor. Ratingi değerlendire-
cek kuruluş önce Türkiye'de nüfus örneklem
araştırması yapıyor. Yani Devlet İstatistik Ens-
titüsü'nün (DlE) verilerinden yola çıkarak
Türkiye'nin bir modelını oluşturuyor. Diyelim
ki Türkiye'nin yüzde 2'si A kategorisi, yüzde
3'ü B kategorisi gibi... Ondan sonra nüfusun
yaş gruplanna göre yüzdeleri çıkanlıyor. Ra-
ting şirketi daha sonra araştırmacılannı ölçü-
mün yapılacağı yörelere dağıtıp buralardan
Türkiye'yi temsil edecek bir takım aile tipo-
lojileri buldunıyor. Buradan bir model oluş-
turuluyor. Bu modele de panel adı verilıyor.
Daha sonra bu panelin evlerine
"people meter-(kişi ölçttın aygıtı)"
adı verilen birer cihaz yerleştirili-
yor.
- Bunlar ne tür cihazlar?
ÇOLAKOĞLU - Bu "people
meter" denen cihaz bir kara kutu.
Bu kara kutu aynen evimizde bil-
diğımız televizyon gibi bir uzak-
tan kumanda cihazına bağlı. Bu
uzaktan kumanda cihazında ka-
nallann yani sıra bir de insanlar var. Yani evin
reisı, kansı, iki çocuğu için ayn numaralı düğ-
meler var. Bu insanlardan televizyonun karşı-
sına oturduklannda kendi numaralanna bas-
malan, kalkarken de aynı işlemi yapmalan is-
teniyor. Insanlann izleme alışkanlıklan bu ka-
ra kutu içindeki bir yükleme cihazına yükle-
niyor.
Bu kara kutunun ucundan çıkan bir kablo
telefon kablosuna giriyor. Istanbul'da merke-
zi bir bilgisayar, sabaha karşı 02.00'de, bütün
bu örnekîemeye dahil insanlann evlerini teker
teker arayarak o telefonlardan bu bilgileri alı-
yor. Bilgiler merkezi bilgisayara yükleniyor.
Bu merkezi bilgisayar ertesi sabah çok aynn-
tılı dökümler çıkanyor. Hangı saatte hangi ka-
nalı kim seyrediyordu ve ne kadar süreyle sey-
retti gibi...
Sonuçta bu bilgılerden bu insanlann yaşla-
n, cinsiyetleri ve sosyo-ekonomik durumlan-
na göre dağılımlannı görebiliyoruz.
- Peki bu bilgiler esas olarak kim için
önemli?
ÇOLAKOĞLU - Reklam veren için çok
önemli. Çünküreklamveren, verdiği deterjan
reklamını seyredenlerin kaçta kaçının kadın
olduğunu bilmek zorunda. Böylece o reklamı
doğru saate ve program arasına yerleştirip yer-
leştirmediğini görebiliyor. Rating, esas bu ih-
tıyaçtan ortaya çıkmış.
- Burada o televizyonun programınm ne
kadar başarüı olduğu, ya da ne kadar sıklık-
la izlendiği de ölçülmüyor mu?
ÇOLAKOĞLU - Başannın tanımı tabii ki
çok farklı. Isterseniz ilk soruya geri dönelim.
- Yani doğru ölçüm yapılıp yapümadığu..
Bir de bu ölçümler nerelerde yapdtyor?
Sim mtingİMznekadav?
değerlendirme anlamına geliyor.
- İnsanlar, televizyon ratingleridenincega-
zetelerin tirajları gibi anlıyorlar...
ÇOLAKOĞLU-Hiç ilgisi yok. "Rating"in
en tepelere zıpladığı bir pazartesi günü yüz-
de 7 ile yüzde 2 arasında oynuyor. Ama o "ra-
ting"i "share"e çevirdiğiniz zaman, yani o sa-
atte televizyon seyredebilecek durumda olup
da televizyon seyredenlerin kanallar arasında-
ki durumuna baktığınız zaman örneğin Show
TV o gece yüzde 10 "rating" almış, ama "sha-
re"! yüzde 25. Bundan da her dört kişiden bi-
rinin Show TV'yi seyrettiği aniamı çıkıyor.
Aslında televizyon seyredecek durumda olup
da televizyonlara bakanlann 10'da biri, o an-
da televizyon izleyenlerin dörtte biri o kanalı
izlemiş. "Rating" ve "share", güne göre de
çok değişiyor. Benim dediğim yüzde 10 ora-
nı ancak akşam saatlerinde gerçekleşebiliyor.
Günün tamamındaki ratingler ise yüzde bir-
iki gibi oluyor. Hatta çoğu kanal yüzde birin
altına düşüyor. Bu, kanallar arasında göster-
ge olarak kullanılabilecek bir şey. Göreceli
olarak da kimin daha popüler, kımın daha il-
ginç oldugunu ortaya koyuyor. Yoksa, kamu-
oyunun geniş bir kesimini çok fazla ılgılendı-
recek bir şey degil. Ama sanıyorum kanallar
bu rating meselesıni belli bir ölçüde ön plana
çıkararak reklam vereni etkilemeye çalışıyor-
lar. Basında ise kanallar kendi reklamlannı
yapıyorlar; reklam verene reklamlannı yapı-
yorlar. Aslında gene bir yanlış anlama var.
Star'ın, atv'nin, Show TV'nin, Mepaş'ın (te-
levizyon kanallannın ortak reklam şirketı) ya-
yınladığı ilanlar esas olarak doğrudan doğru-
ya reklam verene seslenen reklamlar. Gazete
okuyuculan arasında reklam verenler çok cid-
di bir boyutta olduğu \çin onlan et-
kilemeye, onlan bu gelişmelerden
haberdar etmeye yönelik bir cahş-
SUNUŞ: Özel televizyon kanalları kıran
kırana bir mücadele içinde. "Senin
ratingin benimkinden düşük, benimki
senden çokyüksek. Şu programdaki
bizim ratingimiz enfazla "gibi
tartışmalaryapıhyor. Ingilizce kelime
aniamı sıralama, değerlendirme olan bu
rating kavramı konusunda her kafadan
bir ses çıkıyor. Bazıları bunu gazetelerin
tiraj oranları gibi algılıyor.Bazıları da
bunun televizyon kanallannın izlenme
sıklığına göre derecelendirilmesi
oldugunu biliyorlar. Zaten özel
televizyonlar yaşamımıza girdi gireli
ratingin yani sıra Ingilizce kökenli bir
sürü sözcük de dilimizden düşmez oldu.
Özel televizyonların girdisini çıktısını
bilen, ratinglerle ilgili en doğru bilgileri
verebilecek olan kişilerden Show TV ve
Cen Ajans murahhas üyesi Nuri
Çolakoğlu A sından Z'sine bize
bildiklerini anlattı.
• stanbul'da Istiklal Caddesi'nde
her üç haftada bir dört
mağazanın değiştiğini
görebilirsiniz.
fngiltere'de böyle bir şey yok.
Oralarda daha yerleşik bir düzen
olduğu için daha sağlıklı sonuçlar
alınabiliyor. Türkiye'de ise bu yüksek
hareketlilik sosyolojik araştırmalarda
hata payını yükseltiyor.
3 ölçüm şirketi var
ÇOLAKOĞLU - Şu anda Ankara, lstanbul,
Izmir, Adana ve Bursa'da yapılıyor. Şu anda
Türkiye'de 660 tane karakutu faaliyet halin-
de. Aslında bunun doğru hedefi 3000 tane ol-
ması. Çünkü bugünkü örneklem dağılımıyla
belli kategorileri belli ölçüde yansıtacak bil-
giler gelmiyor. Yani A kategorisinin payının
yüzde 2 oldugunu kabul etsek bunu temsil
edecek kadarçok insan bu ömekleme dahil ol-
madığından bir sonuç, bir fikir verecek kadar
bir eğilim tespit edemiyoruz. Orada bir sıkın-
tımız var.
Dünyada bu ölçümü yapan iki, üç şirket
var. Türkiye'de bu işi yapan AGB şirketi de
bunlardan birisi. Yabancı teknolojiyle çalışan
yabancı bir şirket. Bunlar da zaten yaptıklan
dökümde bu seçtikleri aile tipolojilerinin, bu
ölçümlerin, aslında Türkiye nüfusunun 18
milyon 243 bin 823 kişisini temsil eden bir ör-
neklem oldugunu belirtiyorlar. Yani Türkiye
nüfusunu 65 milyon kişi kabul edersek bunun
ancak dörtte birini temsil edebilecek bir ör-
neklem üzerinden bir takım fikirler oluşturu-
yoruz. Ama bu örneklem reklam veren için
yeterli. Çünkü reklam veren zaten Anado-
lu'nun ücra bir köyündeki kişinin televizyon-
da neyi seyredip etmediğiyle fazlaca ilgili de-
ğil. O yörede zaten ona bir pazar yok; ürün-
leri zaten oralara ulaşmamış durumda. Rek-
lam veren için önemli olan kendi ürününün
ulaştıgı yerlerdeki tüketicinin televizyon ter-
cihını bilmek. Ratingin bazı bu.
- Peki, bunun nedeni nedir?
ÇOLAKOĞLU - Bunun birinci nedeni ka-
fa kanştmyor olması. Ikinci nedeni ise iki ku-
ruluş da doğru çalışıyorsa ayni sonuçlara va-
nyorlar. Bu, istatistik büyüklük meselesi. Bir
örnek vereyim. Kedilerin renkleri üzerine bir
araştırma yapıyorsanız, bunu da yeterli bü-
yüklükte bir örneklem üzerine yapıyorsanız
Türkiye'deki bütün kedileri saymanıza gerek
yoktur. Belli bir yöredeki bin, ya da 10 bin ke-
di üzerinde yaptığınız araştırmanın sonuçlan
bütün Türkiye için geçerli. Tıpkı seçimler ön-
cesi yapılan kamuoyu yoklamalan gibi...
-Amabu tür sosyal araştırmalar için Tür-
kiye 'nin çok hareketli bir toplum olduğu gâz
önünde tutuluyor mu?
ÇOLAKOĞLU - Bu tür sosyal arastırma-
lar için bu tabıı bir dezavantaj. Göç olayı, di-
key mobilite diye adlandırdığımız dikey ha-
reketlilik çok önemli. Bugûnün çok muazzam
zenginlen bakıyorsunuz aslında 10 yıl önce-
si pek de o kadar zengin olmayan insanlar...
Türkiye'de hâlâ insanlar çok kısa zamanda
zengin olabiliyorlar. Bazı alışkanlıklan deği-
şiyor; bazı alışkanlıklan değişmiyor. Örneğin
fngiltere'de kamuoyu yoklaması yaptığınm
farz edin. lngiltere'de adam 38 yıldır aynı ka-
sabada yaşıyor, aynı yerde oy kullanıyor, ay-
nı mağazadan alışveriş ediyor, aynı yere gidip
geliyor. Dükkânlar kapanıp yenilen açılmı-
yor. lstanbul'da lstiklal Caddesi'nde her üç
haftada bir dört mağazanın değiştiğini göre-
bilirsiniz. lngiltere'de böyle bir şey yok. Ora-
larda daha yerleşik bir düzen olduğu için da-
PORTRE
1943, tzmir doğumlu.
Ortaöğrenimini lstanbul Robert
Kolej'de, yükseköğrenimini A.Ü.
Siyasal Bilgiler Fakültesi
Diplomasi ve Dış Münasebetler
Bölümü'nde tamamladı. TRT
Haber Merkezi'nde, Basın Yayın
Yüksek Okulu'nda asistan olarak
görev yaptıktan sonra Ingiltere'ye
gitti; Ingiliz yayın kurumu
BBC'nin Türkçe Yayınlar
Bölümü'nde muhabirlik yaptı.
1987'de Türkiye'ye dönüşünde
Milliyet Gazetesi Yazıişleri Müdürü
oldu. Daha sonra Cem Duna'nın
TRT Genel Müdürlüğü döneminde
Genel Müdür Başdanışmanlığı
yaptı. Daha sonra Show TV Genel
Müdürü oldu. Şimdi Show TV ve
Cenajans murahhas üyesi, aynı
zamanda Mepaş adlı reklam
şirketinde yönetim kurulu üyesi.
Nuri Çolakoğlu
ha sağlıklı sonuçlar alınabiliyor Türkiye'de
ise bu yüksek hareketlilik sosyolojik araştır-
malarda hata payını yükseltiyor. Bu, televiz-
yonlar için de geçerli. Ama dediğim gibi, rek-
lam veren açısından kendi parasının doğru
yerde harcanıp harcanmadığını kontrol için
geliştirilmiş bir mekanizma.
- Peki, bu ratingler neden bu kadar ön pla-
na çıkarddı, sadece reklam vereni ilgilendi-
riyorsa?
ÇOLAKOĞLU - Türkiye'de ve tabii bütün
dünyada televizyon kanallan kendi aralann-
daki müthiş çekişmenin bir parçası olarak bu
araştırmalan çok ön plana çıkardılar. Ameri-
ka'da, ltalya'da, Fransa'da daha çok meslek
dergilerinde yayınlanan, reklamcılann kendi
aralannda dağıttıklan bu tür bilgiler Türki-
ye'de gazetelerin ekonomi sayfalanna gelme-
ye başladı.
- Hatta birinci sayfalara, koca puntolarla
da yansıdu..
ÇOLAKOĞLU - Öyle... Çünkü biz hayata
her zaman bir futbol maçı heyecanı ile yak-
laştığımız, Eurovision'u da bir milli maç ru-
huyla gördüğümüz için televizyonlanmız da
taraf tutmaya dönüştü. Çünkü biz coşkulu bir
toplumuz. Ben yeğenimden biliyorum. Onun
okuduğu lisede çocuklar Show TV'ciler,
atv'ciler, Star'cılar diye kendi aralannda bö-
lünmüş vaziyetteler ve kendi aralannda bu te-
levizyon kanallan yüzünden kavga ediyorlar.
Televizyonlar yavaş yavaş takım haline gelme-
ye başladı. Bu tabii bir süre sonra gececek. İn-
sanlar bir süre sonra bu tür çıkıntılafla fazla
bir yere gidilemeyeceğini, aslında bilinmesi
gerekenin bilinmeye başladığını görecekler.
Bu ekonomik kriz çıkmadan önce ratinglerin
Türkiye'de hem yöreler olarak yaygınlsıştınl-
ması hem de adet olarak arttınlması konusun-
da bir karar vardı.
Fakat bu yıl reklam sektörü çok büyük da-
yak yedi. Şöyle bir ömek vereyim: 1992'nin
ilk altı aymda Türkiye'deki kanallar toplam
100 milyon dolarlık reklam toplamışlardı.
1994'ün ilk altı ayında bu rakam 42 milyon
dolara düştü. Yani orana vurursak yüzde
58'lik bir daralma oldu. Bu daralma her şey-
den kesilırken araştırmadan da kesilmesine
yol açtı. Dolayısıyla AGB'ye dendi ki: "Du-
run, ömekleminizi yayTnajın. genişlermejin,
yeni ya&nma girmeyin. Hele önce bir önümü-
zü göreHm." Şimdi gör'düğüm kadanyla daha
sağlam, doğru bir düzene ginldi. Bir defa,
"Hangj araşürma doğru?" tartışması bitti.
HerkesAGB'yiölçü olarakaldı. Bundan son-
ra da AGB'ye göre ne tutuyorsa kendi kanal
yapısını ona göre şekillendirmeye başladı.
Dolayısıyla lnterstar gidiyor. çok akıllıca bir
yatınmla TRT'den "Biâmkikr" adlı progra-
mı satm alıyor. Üstelik buna TRT'dekinden
daha fazla seyredilebilirlik sağlıyor. Böylece
bölüm başına ödedikleri milyarlarca lirayı da
reklam olarak geriye alıyorlar. Onun için Sü-
si. Bundan sonra sıra maçın ikinci devresine
geliyor. Şu ana kadar hep sayısal analiz yap\l-
dı. Şimdi reklam verenler geriye dönüp daha
başka bir şeye bakmaya başlayacak ve şunu
soracak: "Şufilmiseyreden70kişidenkaçıce-
binde parayla alışveriş ediyor?" O zaman rek-
lamlar ona göre gırmeye, ızleyicinin tüketim
eğilimine göre şekillenmeye başlayacak.
Onun için de rating ömeklemlerinin yaygın-
laştınlması, sayısının arttınlması ve 18 mil-
yondan 36 milyona. ya da 40 milyona çıkarak
40 milyonu kapsaması. Ankara. lstanbul, Iz-
mir gibi büyük şehirlerin dışına taşması lazım.
- İkiyıl önce bu ölçümler nasıl başladı?
ÇOLAKOĞLU - İki yıl önce sadece Istan-
bul'da yapılıyordu. Sonradan Ankara ve diğer
şehirler geldi. Bu aletlerin Türkiye'de yayıl-
• Rating nedir? •
Rating, televizyon izleyebilecek
durumda olup da tele\'izyon
izleyenlerin oranım gösteriyor.
Esas amacı reklam verene,
yaptığı reklamın doğru kitleye
ulaşıp ulaşmadığını ölçmek.
• Share nedir? •
Share belli bir saat
diliminde televizyonu
olup da televizyon
seyredenlerin çeşitli kanallar
arasındaki paylaşımını
gösteriyor.
per Tumike Show Interstar'a. Kibariye Show
Kanal 6'dan ATV'ye kaçıyor. Şimdi kanallar
AGB'nin rating sonuçlannı alıyorlar, neyin
turup tutmadığına bakıyorlar, ona göre karar
alıyorlar, ona göre o insanlann fiyatını da be-
lirliyorlar. Afaki bir piyasada 'Bunun ratingi
bana kaç paraya mal oluyor?" gibi bir takım
hesaplar yapılmaya başlanıyor. Eskiden kay-
nanasının, ya da bilmem ne gazetesinin köşe
yazan çok beğendiği için yaptınlan program-
lar sessiz sedasız karanlıklara kanşıyor. Bu-
nun yerine daha popüler programlar tercıh
ediliyor.
- Peki is bununla halledildi mi?
ÇOLAKOĞLU - Bu, maçın birinci devre-
masıyla daha sağlıklı. daha tartışmasız ölçüm-
ler yapılmaya başlanacak.
- Doğru örneklemden yola çtkarsak çok
kanşık bir toplumsal mozayiği olan Beyoğ-
lu 'nda bu ölçüm yapıldığı zaman Beyoğ-
lu 'nun neresi örnekleme baz almacak?
ÇOLAKOĞLU - Bu tür bir araştırma için
Beyoğlu dendiğinde tabii ki lstiklal Caddesi
degil; Kasımpaşa'nın arka mahalleleri olacak.
RP yerel seçimlerde Beyoğlu'nda kazandığı
zaman herkes şaşırdı. Ama Kasımpaşa. Hacı-
hüsrev ve daha arka mahallelere gittığiniz za-
man işin rengi değişiyor. Örneklem olarak yö-
re önemli degil. Fnsanlann sosyal yaşamlan,
davranış kalıpları. yaşlan, eğilimleri daha
önemli bir nitelik kazanıyor. O çerçevede doğ-
ru bir yere oturtmak lazım.
- Burada iki ayn olay var. Rating ve share
(pay) rakamlarmdan söz ediliyor. Bunların
ikisi arasındaki aynmı belirtir misiniz?
ÇOLAKOĞLU - Gazetelerdeki ilanlarda
kullanılan kavram "share" yani izlenme pa-
yı. Sanıyorum bu iki kavramı açıklamak la-
zım. Rating, evinde televizyon izleyebilecek
durumda olup da telev izyon izleyenlerin ora-
nım gösteriyor. Türkiye'de evlere gıren tele-
vizyonun yaygınlığının yüzde doksanın üze-
rinde oldugunu dikkate alırsak, Türkiye'nin
nüfusunu da 60 milyon kabul edersek esas
"rating"in bazı. Türkiye'deki 54 milyon kişi.
Rating 54 milyon kişi üzerinden yapıhyor. Fa-
kat hepimiz kendi hayatımızdan biliyoruz ki
televizyon evimizde olsa bile o televizyonu iz-
lemiyor olabiliyoruz. "Share" ise belli bir sa-
at diliminde televizyonu olup da televizyon
seyredenlerin oranıdır. Rating rakamı. yazdan
kışa büyük değişiklikler gösteriyor. Kışm ge-
celer uzayıp havalar soğuduğunda insanlar da-
ha az sokağa çıkmaya başlayınca, toplam iz-
lenme oranı ve toplam rating doruk noktası-
na geliyor. Bu saatler de aşağı yukan akşam-
lan 21.00 ile 22.00 arasında oluyor. O saatler-
de izlenme oranının yüzde 50'ye yaklaştığı
oluyor. Ama yüzde 50"yi hiçbir zaman aşmı-
yor. Demin "rating"den söz ettik. "Share"e
gelince, belli bir saat diliminde seyredenlerin
çeşitli kanallar arasındaki paylaşımını göste-
riyor. Diyelim ki saat 21 ile 22 arasında yüz-
de 44 oranındaki kişi televizyon seyrediyor.
Bu yüzde 44'ün yüzde 10'u bir kanalı seyre-
diyorsa o kanalın o saatteki "ratiıtg"! 4.4 olu-
yor, "share"i de yüzde 10 oluyor.
- Demek ki gazetelerde kullanılan oranlar
esas olarak "share "...
ÇOLAKOĞLU - Evet, "rating" degil,
"share" ya da izlenme payı.
"Rating" para hesabı açısından önemli.
- Gazeteler ve televizyonlar neden "rating"
olarak veriyorlar o zaman?
ÇOLAKOĞLU - Sistemin tamamına "ra-
ting" deniyor da ondan. "Rating" sıralama,
iaçıkbüfeye alıştı
- Radyo Televizyon İ'st Kurulu
(RTÜK) haberler ve haber prog-
ramları içine reklam sokulama-
yacağı kaydını getirdu Bu ölçüm-
leri bu durum nasıl etkUer sizce?
ÇOLAKOĞLU - Burada reklamın çok
önemli bir tarafı var. Haber programlan içi-
ne, ya da ilgiyle izlenen bir programın içine
reklamı biraz fazlaca koyarsanız bu sefer müş-
teri kaçırıyor. Gerçi reklam kanunla sınırlan-
dı, ama reklamı kanunla sınırlamasalardı te-
levizyonlar mutlaka kendileri sınırlamaya ça-
lışırlardı. Reklam uzarsa. yani üç-beş dakıka-
ya çıktığı zaman izleyıci sıkılıyor \e o prog-
ramdan vaz geçebiliyor. Eskiden televizyo-
numuz tek kanallı\ken muazzam televizyon
programcılanmız, yapımcılanmız izleyıciye
akşam saat yedıyle gece yansı arasında belli
programlan izlemeyi dikte ederlerdı. Yani on-
lara bir çeşit tabldot verirlerdi. Ama bugün ış
değışti. Artık izleyici açık büfeye alıştı. Elin-
de uzaktan kumanda aletiyle koltuğundan
kalkmadan kendi programını kendi yapıyor.
Bunun da yaygınlık oranı bugün yüzde 60'ı
buldu.
- Türkiye 'dekiticari televizyonlartuğlalan
doğru oturtabiliyorlar mı?
ÇOLAKOĞLU-Bu, zamanla gelecek. Bu:
araştırma, bilgı. kafa işi. Telev ızyon henüz iki
heves bir kalas dönemini yavaş yavaş aşıyor.
Eskiden televizyon konusunda temel anlayış
şuydu: Ben iyi filmden iyı anlıyorum.
Köşedeki videocudan iki fılm alınm, arka ar-
kaya koyanm. içine az ötedeki manavdan,
şuradakı bakkaldan bir de bizim eczaneden bir
kaç reklam aldım mı bu iş bıter. Mahalleye
yayın yapar, muazzam da para kazanmm.
Şimdiyse bu işin bu kadar kolay olmadığını,
işin arkasında çok daha ince. gözle görüle-
meyen çok daha zarif ve zor işler bulun-
duğunu görmeye başladılar. Eskiden haber
bültenleri, bir tek spikerle görüntülü gazete
gibi olurdu. Bu aşamadan geçıldi. Şimdi olay-
lan gösteren görüntüler ekrana gelmeye baş-
ladı. Gittikçe polisiye heyecan taştyan bir
ifade, bir üslup yerleşıyor. Eski durgunluk,
cansızlık bitti. Bu. sadece Türkiye için degil.
bütün dünya için geçerli artık. Birzamanlann
ciddi yayıncılığının öncüsü olarak bilinen In-
giliz Yayın Kurumu BBC de cıvıtmaya baş-
ladı. Bir savaş var; BBC halktan toplanan
parayla yayın yapıyor. Anıden lngiliz vergi
mükellefi. "Bu iş böyle gitmez. Sen benim is-
tediğim programlan yapmak zorundasın"
diyor. Zaten onun için kanal çeşitlemesi var.
Adı konmuş. tanımı belli kanallar çıkıyor.
- Bunlar hangileri?
ÇOLAKOĞLU - BBC. ya da ITV (In-
dependent Television-Bağımsız Televizyon)
genel bilgi. popüler kanal olarak yayın yapar-
ken elbette toplumun genel kültür, eğitim ih-
tiyacını karşılayan belgeseller, klasik müzik
konserleri. operalar. baleler gibi toplumda son
derece yaygın bir ilgi uyandırmayan program-
lan da bu insanlann ihtiyacını karşılamak
üzere ikinci programlannda yapmaya baş-
ladılar. Türkiye'de de o aşamaya geleceğiz.
Herkes zaman zaman tarihi unutuyor. Ama
unutulmaması gereken çok önemli bir şey var.
Cenevizli. Venedikli korsanlarolmasaydı. on-
lar Akdeniz'den hergeçen gemiyi yağmalayıp
kasalannı altınla doldunnasalardı Rönesans
Italya'da başlayamazdı. Yani önce para geliy-
or. Gelen paranın sonucu zevkler inceliyor.
Zevkler incelince de sanat ve kültür geliyor.
- ÎSeden "rating" ölçümü yapan bir Türk
şirketi kunılmadı?
ÇOLAKOĞLU - Bu "rating" işi çok ince
birteknoloji gerektiriyor. Büyük para kazan-
dıran bir iş de degil. Bu bir servis sektörü.
Her hizmet sektörü gibi küçük kâr marjlarıy-
la çalışıyor. "Rating" sistemı toplumun
televizyon izleme alışkanlıklannı yansıtanbir
ayna olmak durumunda. Şu anda da Tür-
kiye'de bu işleri kontrol eden TİAK (Televiz-
yon Izleme Araştırmalan Kurulu) diye birku-
ruluş var. TlAK fiilen ortaya çıkmış. Bir
ayağında Reklamcılar Derneği'nin önde ge-
len üyeleri, bir ayağında Reklamverenler Der-
neği'nin önde gelen üyelen. diğer ayağında da
medyanın, yani televizyonlar ve radyolann
olduğu bir kuruluş. Nelerin daha fazla araş-
tınlması gerektiğini. nerelere gidileceğini
belirleyen TİAK. Rating araştırmalannın
kime yaptınlacağına karar veren de TİAK.
Dolayısıyla tarafsız bir kuruluş. Farklı çıkar-
lan bağdaştıran bir uzlaşma ürünü olarak or-
taya çıkmış. TlAK beş yıllığına AGB'yle an-
laşma imzalamış durumda. AGB'nin üriin-
lerinin kime. kaç paraya satılacağına TİAK
karar veriyor. Bu paralann büyük kısmını
televizyon kanallan, küçük kısmını Reklam-
cılar Derneği üyeleri ödüyorlar. Bu veriler
sadece TlAK üyeleri tarafından kul-
lanılabiliyor. Böylece de Türkiye'de hiçbir
yerde görülmedik bir biçimde bir denetim
mekanizması kuruldu. Üstelik TlAK her yıl
bağımsız denetim kuruluşlanna AGB'nin
deneklerinin gerçekten Türkiye'yi yansıtıp
yansıtmadığını araştırtıyor.