01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4ARALIK1994PAZAR 12 DtZİ-YAZI KURTULUŞ SAVAŞI (1920-1923) VE CUMHURIYET'IN ILK YILLARI (1923-1927) Prof. Dr. Ergun Aybars 8 ŞeyhSaitAyaklanması Cumhuriyetiçinbirtehditti Oeyh Sait Ayaklanması, Doğu -* Anadolu'da çıkan diğer ayaklanmalara benzemez. O güne kadar çıkan ayaklanmalann kökeninde derebeylik ve yağma nedenleri yatarken, genç Cumhuriyet ve onun ilkelerine karşı İngiliz kışkırtmasıyla çıkan bu ayaklanma, hem Hilafet ve saltanatı geri getirmek, hem de gizli biçimde bağımsız bir Kürdistan devleti kurmak amacını güdüyordu. /m y~f siler dağıttıklan bildirilerde Tlılafetsiz Müslümanlık obnaz' diyor, halkı, şeriat istemesi için laşkırtıyordu. Hükümetin dinsizlik yaptığı ve okullarda dinsizlik öğretildiği şeklinde yıkıcı propagandalann yer aldığı büdirilerin ileri bir teknikle basılmış olması ve yakalanan asilerdeki silahlar ayaklanmanın yabancı bir iilke tarafından desteklendiğini kanıtlıvordu. Ayaklanma bölgesinin koşullan ve yeteıii askeri biıiik bulunmaması nedenijle Sjev h Sait vandaslannın başlatbğı ayaklanma kısa sürede yayıldı. Devrim irtica ile hesaplaşıyorŞevh Sait Ayaklanması. Doğu Anadolu bölge- sinde 1843'ten beri çıkmış olan diğer ayaklanma- lara benzemez. Hazırlanışı. uygulanışı ve sonuç- lan bakımından değişiklikler gösterir. O güne ka- darçıkan ayaklanmalann kökeninde derebey lik \e yağma sebepleri yatarken. genç Cumhuriyet'e \e onun getırdiği ılkelere karşı yapılan bu ayaklan- ma. feodal çıkarlann devamı içın bir yönüyle te- okratık düzenin savunmasını yapmak, Hilafefin yeniden kurulmasını sağlamak ve saltanatı geri getirmek. diğer yandan da bu hareketin içinde gızlenmiş olan bağımsız bir Kürdistan dev leti kur- mak amacını güden \e Ingilizlenn tahrikiyle çık- mış tehlikeli bir ayaklanma idi. Lozan'da alınan karar gereğince. Türkiye ve In- giltere. Musul konusunu görüşmek için 19 Mavıs 1924'tetoplandılar. Türkiye. Musul'unnüfusunun üçte ikısinın Türk ve Kürtlerden oluştuğunu etnik ve tanhı gerekçelere dayanarak. bölgenin Türki- ye sınırlan içinde bulunmasını istedi. Fakat tngil- tere bunlan kesınlikle reddedince. tstanbul Kon- feransı hazıranda dağıldı. Konu Milletler Cemi- yetı'ne götürüldü. Türkiye. lstanbul'dakı tezıni ilen sürdü ve plebisit istedi. İngıltere. halkın bi- linçsiz olduğunu ileri sürerek bunu reddetti. So- nuçta "status qua"nun bozulmasına karar kılın- dı. Sorunun incelenmesi için bir komisyon kurul- du.(l) hgıltere'nin Musul oyunu Sorunun Milletler Cemiyeti'nde bulunduğu, yöreye bir komisyon yollandığı ve Türk-tngiliz ilışkılerınin bu olay dolayısıyla savaş boyutlanna ulaştığı bir sırada. Türkiye'ye karşı çıkanlacak bir Kürt ayaklanması ile Türkiye"nın bu yöreyi yö- netemeveceğı gösterilecek ve zengın petrol böl- geleri tngilizlere kalacaktı. Başbakan Fethi Bey, hilafetı gen getirmek is- teyenlerin yanı sıra yörede ıki yıldan beri Kürtçü- lük çalışmalan yapıldığını ve ayaklanmanın gıt- tikçe vaygınlaştığını söyledı ve hükümetçe alınan sıkıyönetim karannın onaylanmasını ve dini ve mukaddesat-ı dinıvevi araç yaparak halkı ayaklan- maya kışkırtanlann sert şekilde cezalanmalan için hazırlanan bir kanun maddesinın ve askeri harca- malann kabulünü istedi. Başbakandan sonra. mu- halefet adına Terakkiperver Cumhuriyet Partisı Başkanı Kâzım Karabekir Paşa söz a'ldı. Hükü- metin açıklamasından. doğu illerinde bazı "mü- tegallibenin" dış kışkırtmalara kapılarak ve dini araç yaparak halkı ayaklanmaya kışkırttıklannın anlaşıldığını. sıkıyönetim ilanını uygun bulduk- lannı belırttıkten sonra "Efendüer, dini araç ya- parak milli varlığı tehlikeye koyanlar lanetle anıl- malıdır. Bu hareket vatana hıyanettir" diyerek, hükümete destek olacaklannı ve alınan önlemle- ri yennde gördüklerinı açıkladı. (2) Dini ntismara öntefn Bu açıklamalardan sonra, sıkıyönetim oybirli- ğiyleonaylandı. Sonra AdaletBakanıEsatBey'in "Hıyanet-i Vataniye Kanunu"na bir madde eklen- mesi ıçın yaptığı önen ele alındı. Hükümetin ge- rekçesinde özellıkle, dinin istismar edilişinin, yüz- yıllardan beri insan kanı dökülmesine sebep ol- duğu. bu sebeple dinin çıkarlara araç olmamast için tedbır alınması görüşünü, Adliye Encümeni de uygun buluyordu. Yasa önerisi, üzerinde yapı- lan kısa bir görüşmeden sonra bütünüyle kabul edildi. Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nun birinci maddesi şöyleydi: u Madde I- Dini veya mukaddesat-ı diniyeyi si- yasi gayelere esas veya alet ittihaz maksadıyla ce- mivet teşkili memnudur. Bu kabil cemivetleri teş- kil edenler veya bu cemivetlere dahil olanlar hain- i vatan addolunur. Dini veya mukaddesat-ı diniye- yi alet ittihaz ederek şeklen devleti tebdil ve tağ>ir veya emniyet-i devleti ihlal veya mukaddesat-ı di- niyeyi alet ittihaz ederek her ne suretie olursa ot- sun ahali arasında fesat ve nifak ilkası için gerek münferiden ve gerek müştemian kavli veya tahri- ri veyahut fiili bir şekilde veya nutuk iradı veyahut neşriyat icrası sureriyk harekette bulunanlar ke- zalik hain-i vatan addolonur."(3) Bu yasa değişikliklen ile ilgıli görüşmelerde ayaklanma bölgesınde düzenlı ordu birliklerinin bulunmayışı ve gerekli yığınağın yapılmamış ol- ması sebebiyle ayaklanmanın kısa sürede yayıl- dığı ve tehlikenin büyümesine yol açtığı belirtil- mişti. Harta Ankara'da Diyarbakır, Malatya ve Er- gani'nin asilerin eline geçtiği ve valilerin esiralın- dığı söylentileri dolaşıyordu. Asiler dağıttıklan bildirilerde "Hilafetsiz Miis- lümanlık olmaz" diyor, halkı. şeriat istemesi için kışkirtıyorlardı. Hükümetin dinsizlik yaptığı, ka- dınlann çıplak olduğu. okullarda dinsizlik öğre- tildiği şeklinde yıkıcı propagandalaryapılıyordu. Bildinlerin ileri bir teknikle basılmış olması ve ya- kalanan asilerde yabancı silahlarbulunması ayak- lanmanın >abancı bir ülke tarafından desteklen- diğini kanıtlıvordu. (4) Avaklanmanın gehşmesini vakjndan izleyen ln- giltere. Türk basınınd-tkı \e Meclis'teki durumu da elçılığı aracılığıyla günü gününe öğrenıyordu. İsmet Paşa'nın Ankara'ya çağnlışı üzenne duran 24 şubat tanhlı raporunda Mr. Dindsay daha son- ra Şeyh Sait kuvvetlerinın yöredekı askeri birlik- lerden üstün olduğunu. bazı jandarma birlikleri- nin asilere katıldığını. ayaklanmanın arkasında İngiltere'nin bulunduğunu söylediğini. ama ger- çekte sebebin dinî ve Kürt milliyetçiliği olduğu- nu ileri sürdükten başka. bu ayaklanmanın diğer ferdi olaylardan ayrı olarak "laikliğe'' ve yeni Türk rejimıne karşı olduğunu. Türk Dışişleri Bakanlı- ğı temsilcisine. Ingiltere'nin bu ayaklanmayı des- teklemediğinin açıklandığını bıldiriyordu. (5) Ti- mes gazetesi 26 şubatta asi Kürtlerin Harput, Di- yarbakır, Elazığ'ı ele geçirdiklerinı ve Abdülha- mid'in o5ullanndan birini "Kürdistan Kralı" ilan grup toplantısında ayaklanma olayı aynntılı ola- rak ele alındı. Fethı Bey. sıkı>önetımin yeterlı ola- cağı görüşünde direnırken ki bu görüş muhalefet partisinin de görüşü ıdi. İsmet Paşa ve arkadaşla- n, bu olav ın geniş çaplı bir karşıdev nmin başlan- gıcı olup. rejimı devırmek amacında olduğunu ileri sürüyorlar ve zaman kaybedilmeksızın en sert önlemlere başvurulmasını ıstıyorlardı. Bun- lann başındada Istıklâl Mahkemelen kurulması. muhalefetın v ıkıcı olarak nıteîenen çalışmalanna son verilmesi ve Türk Devrimı'ne karşı yayın ya- pan gazetelerin kapatılarak, sahip ve yazarlannın cezalandınlması geliyordu. Önlemter sertleşiyor Bahriye Bakanı İhsan Bey'in. hükümet karar- lannın oybirliğiyle değil. çoğunlukla alındığını açıklaması. sıkıyönetim konusunda Bakanlar Ku- rulu'nda anlaşmazlık olduğunun ortaya çıkması- na yol açtı. Fethi Bey'in yumuşak politika izledi- ğı kabul edildikten sonra. sert önlemlere başvu- rulması teklifi 60'a karşı 94 oyla kabul edildi. (7) Bu durumu, hükümetinin yeterli görülmediği şek- linde yorumlayan Fethi Bey. Cumhurbaşkanı dığını, Fethi Bey'in istıfa edip İsmet Paşa'nın yı- ne başbakan atanacağını, böylece "Gazi"nin ar- zusunun gerçekleşerek, baskı politikasının uygu- lanacağını ilen süriiyor; Genelkurmay'ın Ada- na'dayığınakyaptığını belirtiyor: Izmırve Anka- ra'dan gönderilen asken birlıklenn gidış yollanv - la savılan hakkında aynntılı bılgi \erivordu (10) Gerek muhalefetin gerekse tngiliz elçısının bır- leştikleri nokta. Mustafa Kemal'in isteğinin ger- çekleştiği ve baskı politikası uygulanacağı idi. Dün>ada hiçbir devrimin olağan şartlarda, ola- ğan yöntemlerle başanldığı görülmemıştir. De- mokrası içinde devrim ise. açıklanması imkânsız bir kavramdır. Hele bir karşıdevrim eylemine. ola- ğan önlemlerle engel olmayı düşünmek ise dev- rim mantığı ile açıklanamaz. Devrim kendi yön- temiyle başanya ulaşır. Bu anlayışladır ki Türk Devrimi'nin başanlmasi için sert devrim yöntem- lenne başvurulması bir sosyal zorunluluktu. Bu zorunluluğun doğuşu ise. olaylann gelışimi içer- sinde daha ıyi anlaşılmaktadır. bmet Paşa iş başnda Hükümetin ve muhalefetin ayaklanmaya gerekli önemi vermemesi. olavın olağan önlemlerle basünlabileceği görüşü, daha önemlisi, ayaklanmanın Türk Dev rimi'ne karşı girişilmiş gerici bir karşıdevrim olarak yorumlanmama.sı Mustafa KemaJ'i endişelendlriyordu, bunun için İsmet Paşa'vı Ankara'ya çağırdı. ettiklerini. hükümetin Ata- türk'ün başkanlığında yaptığı toplantıya değin- dıkten sonra, ayaklanma- nın "Kürt Milli" hareketi olmayıp fanatik olduğunu yazıyordu. (6) Hükümetin ve muhale- fetin ayaklanmaya gerekli önemi vermemesi. hükü- metin olayın olağan ön- lemlerle bastınlabileceği görüşünde olması. daha önemlisi. oluşum döne- minde olan Türk Devri- mi'ne karşıgirişilmiş. geri- ci bir karşı devrim olarak yorumlanmaması en çok Mustafa Kemal'i endişelendirmiş ve bu sebeple İsmet Paşa'yı Ankara'ya çağırmıştı. Mustafa Ke- mal Paşa ve İsmet Paşa, Türkiye'nin Batılılaşma- sı için yapılan devrime karşı en küçük bir direni- şi bile zararlı görüyorlardı. Gericilik hareketleri- ne karşı sert bir politika izlemek isteyen Mustafa Kemal Paşa'nın, böylesine tehlikeli bir ayaklan- ma olayı karşısında ve gerçekleştirmek istediği devrim için Fethi Bey hükümetinı yumuşak ve değişimi gerçekleştirebilecek yetenekte görme- dıği için İsmet Paşa'yı yeğlediği ve ayaklanma do- layısıyla bir hükümet değışikliğine gidilmesini amaçladığı anlaşılıyordu. İsmet Paşa'nın Anka- ra'ya gelişinden sonra ortam çok gerginleşti. İs- met Paşa v e radikaller Mustafa Kemal'den destek görürken. Fethı Bey hükümeti yalnız muhalefe- tin desteğını sağlayabiliyordu. Bu durumda Ba- kanlar Kurulu, Genelkurmay Bâşkanı Fevzi Pa- şa'nın katılmasıyla Mustafa Kemal'in başkanlı- ğında toplandı. Toplantıdan sonra Mustafa Ke- mal. Başbakan Fethi Bey ile bir süre yalnız gö- rüştü. Ertesi gün, 2 Mart 1925 tanhinde, CHP 1VJ. ustafa Kemal ve İsmet Paşa, Türkiye'nin Batıhlaşması için yapılan devrime karşı en küçiık bir dırenişi bile zararü görüyorlardı. Gericilik hareketlerine şiddetle karşı çıkan Mustafa Kemal Paşa'nın, böylesine tehlikeli bir ayaklanma ola>ı karşısında ve gerçekleştirmek istediği devrim için Fethi Bey hükümetini yeterli görmediğinden İsmet Paşa'yı yeğlediği anlaşılı>ordu. Mustafa Kemal "e isti- fasını verdı. Karannı TBMM'de açıkladı Yeni kabine kurulana kadar. cumhurbaşka- nının isteği üzerine görevine devam ede- ceğini bıldırdı. Muha- lefet adına söz alan Rauf Bey, Fethi Bey hükümetinin Genç ayaklanması dolavı- sıyla sıkıvönetim ılan etmesınin ve aldığı onlemlerin Meclıs'te çoğunlukla kabul edılmış olduğunu, fa- kat şımdi azınlıkta kalmasının anlaşılmadığını ve Fethı Bey'in açık- lama yapmasını istedi. Fethi Bey kısa bir açıkla- ma yaparak tartışmalan uzatmadı. (8) Birkaç gün sonra mebusluktan aynlarak. atandıği Paris Elçi- liği'ne gıttı. Türk Devnmi'nın gerçekleştirilmesinı her şe- yin üstünde gören Mustafa Kemal. daha önce gör- düğümüz gibi. İsmet Paşa hükümetıne yapılmış olan sert eleştinler karşısında. istıfasını ortamın yumuşaması düşüncesıyle kabul etmışti Fethi Bey hükümeti ile devnm yapılamayacağını anla- mış olduğundan olaylann gelışmesi üzerine sert- likve devrim yanlısı İsmet Paşa hükümetinin ku- rulmasını destekledı. Rauf Be> ve muhalif partı bu değişıklıği. İsmet Paşa'nın sert önlemlere baş- vuracağı, ayaklanmayı bahane ederek muhalefe- ti yıldırmak ve muhalif basını susturmak içın çe- şitli baskı yöntemlerini uygulayacağı şeklinde yo- rumluyordu. (9) Aynı tarihlerde Mr. Lındsay. Londra'ya yolla- dığı raporlarda, haber alma kaynaklannın İcıtlığı yüzünden ayaklanma bölgesinden bilgı alınama- Yenı hükümeti kurma görev ı, beklendiği gıbi İs- met Paşa'ya verildi. İsmet Paşa 4 Mart 1925'te CHP Meclis Grubu'na kabine arkadaşlannı açık- ladı. Içişleri programı olarak da ıki maddelik bir öneri sundu: (11) "1- Sıkıyönetim ilan olunan böigelerdeki suçlar için bir İstiklâl Mahkemesi kurulacaktır. Sıkıyö- netim böigesi dışında kalan memleket parçalann- da işlenen sivasi ve asaviş suçlarına bakmak üze- re de Ankara'da aynca ikinci bir İstiklâl Mahke- mesi kurulacaktır. Avaklanma bölgesindeki İstik- lâl Mahkemesi'nin idam karaıiarı derhal. Anka- ra İstiklâl .Mahkemesi'nin idam kararları ise Mec- lis'in onavından sonra verine getirilecektir. 2- İç politika durumu ile ilgili bütün teşki- lat, tesisat ve yayın hükümetin isteği ve cum- hurbaşkanının onayı ile men edilecektir. Bu gi- bi vayınlarda bulunan gazeteler kapatılabije- cek ve bunların sahip ve yazarları Ankara İs- tiklâl Mahkemesi'nde yargılanaeaktır." Parti grubundan güvenoyu alan ismet Paşa Meclis Genel Kurulu'nda hükümet programını okuyarak; özellikle iç politikada sert önlemler alınması gerektiği üzerinde durdu. Ali Fuat Pa- şa. hükümet buhranı için açıklama isteyerek, ola- yın kamuoyunda yeni bir tartışmaya dönüşmesi- ni sağlamak istedi. "Olaylan hızla bastırmak hem de tekrarlanmasını önlemek için tedbirler veterli değil miydi"sorusu karşısında İsmet Paşa. Fethi Bey ile tartışmaya yönelmek istemedığini belırt- ti. Ovlama sonucunda yeni hükümet 3 ret oyuna karşılık, 154 oy ile güvenoyu aldı. Yeni hükümet şu üyelerden oluşuyordu: (12) Başbakan: İsmet Paşa (Malatya) Dışişleri Bakanı: Dr. Tevfik Rüştü (İzmir) Jçişlen Bakanı: Cemil Bey (Tekirdağ) Bayındırlık Bakanı: Süleyman Bey (îstanbul) Maliye Bakanı: Hasan Be> (Trabzon) Ticaret Bakanı: Ali Bev (öaziantep) Adalet Bakanı: Mahmut Esat Bey (İzmır) Tarım Bakanı. Sabri Bey (Saruhan) Milli Savunma Bakanı: Recep Bey (Kütahya) Bahriye Bakanı: İhsan Bev (Cebelibereket) Milli Eğitim Bakanı: Hamdullah Suphi (Îstan- bul) Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı: Dr. Refik Bey (İstanbul) (11 Konu ıçın bak . Mehmet Gonlubol ve Cem Sar. Ata- turk \e Turkı>e"nın Dış Polıtıka.sı. İstanbul, 1963. Cebe- so>. s 259-294. Gologlu. Türkiye Cumhurıyetı. Ankara 1971. s. 104-109 Ali Nacı Karacan, Lozan. ıkıncı baskı. İstanbul. 19"1. s.243-253. YusufHıkmetBayur. YenıTür- kı>e'nın Hancı Sıyasetı. İstanbul. 1935 Salahı R. Sonvel. Turk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politikası. TTK Va> . Anka- ra. 1986. s 306-311.315-318 (2) TBMM ZC c 14. s 370-3^4 (3)Ae cılt.s 374-376. Dustur.c 6. s. 107 Kanun No 556<25Şubat 1925) (4)TBMMArşıvı,T. 12 Dosya.69.92 BehçetCemal. s48 (5) lngılız Belgelennde Kun Sorunu, s 19-21. Mr. Lınd- say'ın. Mr. Chamberlaın'e yolladığı 23-24,27 Şubat 1925 tarihlı yazılan (6) the Times. 26 Şubat 1925. s. 12 ( 7 ) Hâkımıvet-ı Mıllıye, 2-3 Mart, Tanın. 3-4 Mart 1924 A S. Örgeevren, Dün>a 29-30 Nısan 195" (8)TBMMZCc 15. s 133 (4 Mart 1925) (9) Kandemır. Sıyası Dargınlıklar, c 3, s 64 Hatıraları ve Söylemedıklen ile RaufOrbay adlı kıtapta, Rauf Be> bu göruşlennı yıllarca sonra bile korumaktadır (10) Ingılız Beigelenyle Türkıye'de Kurt Sorunu. s 27- 37 (11) Tanin. 4 Man 1925 (12)TBMMZCc 15. s 133-135 (4 Man 1925) Yann: Takrir-i Sükûn Kanunu çıkıyor ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI Süleyman Bey Değişti mi? Çankaya Köşkü'nde Süleyman Bey, yüzüme bakıp: - Hadı, konuş bakalım! der gibi, sessiz kalınca, "Ne de- sem?" diye bir iki saniye.düşündüm. Söylemek istediklerimi bir türlü söyleyemedim. Örneğin, şöyle diyecektim: - Süleyman Bey, siz Islamköy'de doğdunuz. Isparta'nın Gönen'inde bir Köy Enstitüsü vardı, belki buradan da gelip geçtiniz. Bu denliyakındı size. Ben Köy Enstitüleri'nde oku- madım, siz de okumadınız. Devletin parasız yatılı okullann- da okudunuz. Ama, bir tek gün Köy Enstitüleri'nden söz et- mediniz. Bu kuruluşların kapatılmalannın yanlış olduğunu ol- sun söylemediniz. Halkevleri'ne bir gün olsun değinmediniz! Neden? Bunları söyleyemedim. Haluk Gerger'ın siteminden son- ra şuncağızı mırıldandım: - Sanki Türkiye, 1950-60'lardadır. Halkperişan vesefildir. Bunun çaresi düşünülmelidir. Herkes şapkasını önüne koy- sun. Siz de koyun. Yurtdışından Türkiye'nin durumu tartışıl- maktadır. Arkadaşımız Mahmut Tali Öngören yeni Avru- pa'dan -Portekiz'den- döndü. Izlenimleri korkunç. Ülkede kan gövdeyi götürüyor. Bir barış çağnsı yapamaz mısınız? Süleyman Bey, bu sözlere bozulmuş muydu? Özetle şu karşılığı verdi: - Benim şapkam hep önümde. Her ülkenin sorunlan var- dır. Türkiye'yi düşünürken varlarla yoklan beraberce değer- lendirmek gerekir. Eğer varlan görmezsek bu, evin bir pen- ceresinden bakmak olur. Diğer pencerelerden de bakarsa- nız, başka manzaraları da görürsünüz. Her evin birarka kıs- mı vardır. Ülke sorunlan içinde herkesi rahatsız edenlerin sa- vunmasını yapacak değilim. Ama bunlara teker teker ve iyi bakmak lazım. Evet, Türkiye'nin bir terör sorunu vardır, bir enflasyon sorunu vardır. Türkiye'nin ışsizlık sorunu vardır, Türkiye'nin gelir dağıhmındaki bozukluk sorunu vardır. Yani Tün\iye gelirinin hemen hemen yüzde sekseniniyüzde 20 alır, geri kalan yüzde 20 de yüzde seksene kalır. Bu sorunlan var. Türkiye'nin büyüme, yücelme sorunu vardır Bu, sorunlar. Tün\iye'nın birçok da varlan vardır 15 mılyon çocuğun oku- la gittiği Türkiye 'de bu çok önemli bir olaydır. ve en ücra kö- şesine kadar okulu götürebilmiştir. Efendim, eğitimin kalite- si.. Tartışılabilir. Güvenlik sorunu olmayan heryere okulu gö- türmüştür Tün\ıye. Ve bunu Cumhunyet'in ellinciyılında gö- türmüştür. 1973 yılında götürmüştür. (Köy Enstitüleri kapa- tılmamış olsaydı, 1956 yılında, Türkiye'de okuma-yazma bil- meyen kalmayacaktı. M.E.) Eksik, noksanlanmız vardır. Ge- çen 48yılda, çok partili hayatı istediğimiz ölçüde başanlı gö- türemedik. Inkıtalardan Türk siyaseti çok yara aldı. Her 10 yılda bir siyasi kadroyu fırına sokun, 10 sene sonra bıçin... "Guneydoğu" sorununa gelen Süleyman Bey, bu konuda da şöyle dedi: - Burada aslında kım kıminle kavga edıyor, ona da iyı ba- kacaksınız. Birtakım adamlar ellerine silahlan almış, Türki- ye'nin dışındaki birtakım adamlar, bunların ellerine silah ver- miş. 5 aylık çocuğu 70 yaşında kadını öldürüyorlar, 38 kişiyi duvara dizip kurşunluyorlar. Askeri, polisi şehit ediyorlar. Bu işi başlatan devlet değildır. Devlet bunu tesirsız hale getir- meye çalışıyor. Halkı ve hukuku incıtmeme gibi kavramlara şartlar içinde olabileceği kadar bağlı kalınmasaydı, bu me- sele çözülürdü. Bakın, burada bir çağrı yapıyorum; gelın bu- nu bırakın, bunun sonu yoktur. turk devletinın nakkından gelinemez. Türk devleti, üniter, meşru devlettir. Her köşesı- nın ve herkişisınin devletidır. Vanlının, Karslının ne kadar hıs- sesi varsa, Edirne, Muğla ve Kastamonulusunun o kadar his- sesi vardır. Çünku, bu ülkeye sahip olmanın bedelinı hepi- mız ödedık. Gelın adalete teslım olun. Türkiye bir karış top- rağını kımseye vermez. Devlet kuracak, bayrak dikecekmiş- sıniz. Mümkün değil... Süleman Bey, Türkiye'de sıkıntı içinde olan yoksulların bu- lunduğunu kabul ediyordu, ancak şunlan da ekliyordu: - Yalnız, kim hastane kapısına gıder, "Paran yok!" diye te- davi edılmezse, onun da muhatabı benim! Böyle birisi var- sa, bütürfkademeleri atlayıp bana müracaat edebifirf Dev- letin sosyal niteliğı herkese verilecektir. (Hani, sosyal devlet yıkılmıştı!) Çağdaş Gazeteciler Derneğı yönetıcisi arkadaşlarımla, Sü- leyman Bey'e gıderken, basının sorunlarından söz etmeme- yi kafama koymuştum. Bız, basının sorunlarını kendi aramız- da tartışır, çözüm yollarını kendimız bulurduk. Süleyman Bey -boşalmış zemberek gıbi- konuşmasını sürdürüyor: -... Türkiye'nin bağımsızyargısı var, basını var. Basının sı- kıntılarını söyledıniz. Basının birtakım sıkıntıları vesaire.. Bun- lann.. Siz söylemediniz amma, ben söyledim. Ama bunun dı- şında basının.. "Şunu yazın, bunu yazmayın" sıkıntısıyok. Her sabah gazetelerin hepsini okuyorum. Hiç kımseye ta 'nda da bulunmuyorum. Mahkemeye verdiğim hiç kimseyok. Geçen üç sene zarfında, yine icranın içındeyim, şu veya bu görev- le, Başbakan olarak. arkasından Cumhurbaşkanı olarak kim- seyle bir meselem yok. Şimdi şunu söylemek istiyorum kı, altı tane, yedı tane kanal var, herkes istediğinı söylüyor. Ben sadece gerçeği söyledim. Bunların içinde beğenilmeyen şeyler olacaktır Toplum eğer, demokratık haklara, özgürlük- lere, demokratık kurumlara sahip çıkmaya devam ederse, bunlar, bunlan çözecektir. Kaç senedirsiyasihayatın içinde? 48! Kaç defa ağıryara aldı bu? Ve nihayet, bunların yarasını sara sara gelıyorsunuz. Ve Türkiye'nin korkulan var, tarihten devraldığı somnlan var. Ve Türkiye'ninyıkılmakorkusu. "Uçu- rumun kenarına geldık, aman yıkılıyoruz!" Bu korku, Halas- kârZabitan Beyannamesı'nden beri geliyor. Bu müdahale- lerin hepsinde "Uçurumun kenarına geldik!" korkusu vardır. Bugün Türkiye'nin sorunu var. Türkiye'nin sorunu bölünme- me sorunudur... Süleyman Bey'idinlerkendüşünüyordum: 30-40 yıldır Türk politikasının içinde olan Süleyman Bey degışmış mıydi? Yok- sa, "kırkyıllık ?" • • • Bugün, Mülkiye'nin kuruluşunun 135. yılı. Kutlu olsun! Mülkiyeliler Birliği "Rüştü Koray Ödülü" bu yıl, 20 Tem- muz'da, Sıvas'ta gericılerin yaktığı aydınlann ailelerıne veri- liyor. Kaymakamların çoğunun imam-hatıplı olduğu bir dö- nemde. bu davranış. SBF'lilere yakısan bir davranıştır. Bugün aynca, 80 yaşına basan Prof. Bahri Savcı'ya da "80 yaş ödülü" verilecek. Hocayı yine ağlatacaklar! Candan kut- luyorum... BULMACA 1 2 3 4 SOLDAN SAGA: 1/ Gösten amacıyla ko- nuşurken sesın kendin- den uzak bir yerden ya da başka bir nesneden geld ği izlenimini verebılen kişi. 2/ Avrupa'da bir ya- nmada... Japonlara özgü birgüreş. 3/ Uzun tüylü kalpak... Hükümdarbaş- lığı 4/ Değerlibirsüsta- şı... Bakınn simgesı. 5/ Kütahya'ya özgü, yuv ar- lak gövdeli ve ince bo- yunlu bir sürahi türü. 6/ Hayat arkadaşı... Bağ bu- damaya ya da ağaç kesmeye yarar eğn bir bıcak. II Meyve kurusu... Gökci simlerini gözleme. 8/ Kutsal ınanç... Yardım amacıyla toplanan para. 9/ İnce bir zıncirle bo>na ta- kılan değerli takı. YUKARIDAN AŞAĞI YA: 1/ "Çok önemli kışi" anlamında uluslararası kısaltma... Takım. II Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş... Vanlmak istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her bıri. 3/ Asya'da bir ülke.. Yaşamsal sıvı. 4/ Yanardağ kayalıklan arasında bulu- nan bir feldıspat türü... Neodim elementinin simgesi. 5/ Davra- nıs. düşünce, duv gu bakımından ince ve nazik olan. 6/ Duman le- kesı... Antalya yakınlanndaki ünlü arkeolojik mağara. 7/Ortado- ğu'da bir göl... Dede Korkut öykülennin bir kahramanı. 8/ Asma kütüğü... Kars'ın doğusundakı ünlüeskiçağkenti. 9/Direkler üze- rine, vüksekte kurulmıış. zahire amban... 195 "te İstanbul'da ya- yımlanan hünalık mizah dergisi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle