27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4ARALIK1994 PAZAR 14 KULTUR Şehir Tiyatrolan'nda beş sahnede yeni oyunlar Kültür Servisi - Şehir Tiyatro- ları, çocuk oyunları geleneğini aralık ayından itibaren yeniden tazeliyor. Bu sezon, Çocuk Tiyat- rosu Birimi, özgün bir repertu- varla, aralık ayında beş sahnede birden "Perde!" diyor. Çocuk oyunlan, her cumartesi ve pazar saat 11 .OO'de başlayacak. 3 aralıktan ıtibaren Harbiye Muhsın Ertuğrul'da sergilenecek olan "Gölgenin Canı" adh oyunu Fikret Terzi yazdı, Çem Davran sahneye koydu. 16. yûzyıldan günûmfize "Bir Gece Masalı" Çocuk- Gençlik Egitim Birimi tarafından hazırlanan, çocuk ve genç seyir- cilerı Shakespeare ile tanışmaya çağıran bir oyun. 16. yûzyıldan giinümüze, aslında pek fazla bir değişiklik olmamış; cinler, peri- ler, zenginler, fakirler, sevgililer, aşklar ve nefretler... 3 aralıktan itibaren Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde sergilenecek bu oyu- nu Shakespeare'den uyarlayan ve yöneten Neşc Erçetin, müzik Se- îim Atakan, koreografi Selçuk Borak ımzasını taşıyor. "Yavru Kimin?" çocuk tiyatro- suna gönül vermiş Şehir Tiyatro- ları genç sanatçılarının birlikte oluşturduklan bır oyun ve "Ço- cuk doğuranuı ama bakmayanın mıdır, yoksa onu yerişrirmek için emek verenin mi" sorusuna yanıt anyor. Şevket Avşar yönetti, Ha- kan Elbir müziklerinı, Ebnı Anıt koregrafisini gerçekleştirdi. 9 aralıktan itibaren Fatih Reşat Nu- ri Sahnesi'nde izlenebilir. Soylu prensin öyküsü Bir sanat okulunda düzen, di- siplin ve saygının oluşması katı kurallara mı bağlıdır, yoksa sev- giye, giderek birlikte üretmeye ve dayanışmaya mı? Işte, F. Karl VVaechter'in yazdığı, Yücel Er- ten'in Türkçeleştirdiği, Taner Barlas'ın yönettiği "Soytanlar Okulu"nun temel sorusu da bu... Üsküdar Musahipzade Celal Sah- nesi'nde 9 aralıktan başlayarak görülebilir. Heinrich Böli'ün bir öyküsün- den esinlenerek Deniz Uygu- ner'in yazıp yönettiği "Birlikte Oynayalım" ise tacını, tahtını bı- rakarak soytanlık yapan soylu bir prensin yaşamöyküsünü anlatı- yor. Müzik Şefik Uyguner, koregra- fi Eftal Gülbudak ve Deniz Uy- guner imzasını taşıyor. 9 aralık- tan itibaren Gaziosmanpaşa Sah- nesı'nde izlenebilir. Türkiye'de Sivil Toplum Kuruluşlan Sempozyumu Kültür Servisi - Ülkemizdeki etkin sivil toplum kuruluşlannı bir araya getirmeyi hedefleyen 'Türkiye'de Sivil Toplum Kuru- luşlan Sempozyumu', 16-17 Ara- lık 1994 tarihlerinde gerçekkşti- rilecek. Tarih Vakfı, Doğal Hayatı Ko- ruma Derneği, Tüketiciyi Koru- ma Demeği, Türkiye Felsefe Ku- rumu, Türkiye Insan Hakları Vakfı ve Heinrich-Böll Vakfı'nın işbirliğı ile düzenlenen sempoz- yum, ÎTÜ'nün Maçka'daki Sos- yal Tesisleri'nde yapılacak. Ülkemizdeki sendika, vakıf, dernek, platform, oda, birlik gibi her çalışma alanından ve her ke- simden 150 kadar etkin sivil top- lum kuruluşunun katılmasının beklendiği sempozyumda, sivil toplum kuruluşu kavramı, bu ku- ruluşlann gelişimi, devlet, yerel yönetimler ve özel sektörle ilişki- leri, demokrasi ve yönetime katı- lım sürecindeki rolleri, sempoz- yumun birinci günü yapılacak dört oturumda ele almacak. Bu oturumlann her birinde teb- liğ sunacak ikişer konuşmacı dı- şında. bir de tartışmacı tebliğine yer verilecek; aynca her oturu- mun sonunda genel tartışma, so- rular ve öneriler için yeterli bir süre aynlacak. Birinci günün akşamı sosyal tesislerde düzenlenecek kokteyl- de, sempozyuma katılan kurul'uş temsilcilerinin birbirlerini daha yakindan tanıması sağlanarak, kuruluşlar arasındaki işbirliğinin arttınlması ve ortak projelerin or- taya çıkması hedefleniyor. Sempozyumun ikinci günü ça- lışma konulanna göre gruplanrruş beş atölye toplanacak; bu atölye- ler: 1) Kadın kuruluşlan, 2) Kent yaşamı ve çevre kuruluşlan, 3) Sanat, kültür, eğitim, bilim kuru- luşlan, 4) Yurttaşlık ve insan haklan kuruluşlan, 5) Iş ve çalış- ma yaşamı kuruluşlanndan olu- şuyor. Atölye raporlannın genel top- lantıda katıhmcılara sunulmasın- dan sonra, genel bir tartışma oru- rumunda sivil toplum kuruluşlan arasındaki iletişim ve örgütlenme konusu ele alınarak sempozyum sona erecek Rebecca Horn'un 'öyküleri' daha çok yapıtlanyla ilişki kuran izleyiciyi anlatıyor Kendi yaşamları olan birer Sücut' AHUANTMEN LONDRA - Londra'daki sonbahar sergilerine damgasmı vuran sanatçı, kentin önemli sergı mekanlan Tate ve Serpentine galerilerinde aynı anda ıki sergı açan Alman heykeltıraş Rebecca Horn oldu. Horn'a, salt "heykeraraş" demek haksızlık gerçı: 20 yılı aşkın bir süredir uluslararası sanat ortamın- da ismıni hep gündemde tutmayı ba- şaran Horn, heykelden resme, ensta- lasyondan performansa, hatta konulu filmlere kadar pek çok farklı alanda çalıştı. Rebecca Horn'un "dünyasıy- la" karşı karşıya kalan bır izleyıci, as- lında her gün çevresinde gördüğü ob- jelerde farklı bir şeyle karşılaşmıyor. Aynalar. Dürbünler. Yumurtalar. Kuş tüylen. (Ve bu arada kımi mıneraller.) Bunlar, Horn'un "kişisel kozmoloji"si- nın birer parçası; onları özel kılan, Horn'un öyküleriyle izleyiciye ulaş- ması. Rebecca Horn'un öykülen. başı sonu belli olan "öykülerden"değil: Onun anlattığı öykü, daha çok yapıtla- nyU ilişki kuran izleyiciyi anlatıyor; her izleyici için her yapıt farklı bir bi- linç, farklı bir anlam taşıyor. Çogu ışi 'zor anlaşıhr' da olsa, hıçbin izleyici- yi dışlamıyor, aksıne izleyıcınin katılı- mıyla anlam kazanıyor. Gözlerimizie görmüyomz herzaman " Horn. artık kişisel sembollen halme gelmiş objeler aracılığıyla kurduğu yapıtlannda insanın ötekı ınsanlar ve şeylerle olan ilışkisinı, varlığını ve belleğını sorguluyor. Tate Galerisi'nin görkemlı 'antre'sınde yer alan sergide izleyıcınin karşısına çıkan ilk iş. Horn'un geçen yılkı yenı yapıtların- dan: "Blind Conductor" (Kör Kon- düktör). Kendı başına hareket eden, mekanik bir baston bu: Baston, 'ken- dince' orayı burayı hıssederek hareket ediyor, bir rota belirlıyor. Horn burada Serginin en dikkat çekici işi. Tate Galerisi'nin girişindeki salonda Horn'un tavandan aşağı sarkügı kuyruklu bir piyano. 1990 tarihli bu iş, 'Concert for Anarchy' (Anarşi Konseri) adını taşıyor. ınsanlann görme biçımlerine. alışkan- lıklanna gönderme yapıyor: Gözlen- mizle baksak da gözlerimizie görmü- yoruz her zaman. Rebecca Horn, kinetik heykeller aracılığıyla ızleyıcide şoklar yaratma- yı sevıyor: Londra sergısının en dık- kat çekici ışi de Tate Galerisi'nin gıri- şındekı salonda Horn'un tavandan aşağı sarkıttığı kuyruklu bır piyano. 1990 tarihli bu ış, "Concert for Anarchy" (Anarşi Konsen) adını taşı- yor. Piyano. belırlı arahklarla 'boşab- yor' adeta: Bütün tuşları, izleyicide koca alet üzerıne düşecekmışçesıne kaygı uyandıran sesler çıkararak dışa- rı dökülüyor 'anarçi konseri', bu ilk şok geçtikten sonra da seslenn yankı- lanyla sürüyor. Rebecca Horn, her birimizin içine hapsolmuş 'enerjüeri' bu kendi hare- ket yeteneklen, kendı 'yaşamlan' olan işleriyle dışavuruyor sanki, yapıtları izleyicıyle böyle bir iletişim kuruyor. 1992 tarihli "Rooms of Mutual Destruction" karşılıklı ıkı ayna ve bunlann önünde, birbirine doğrultarak duran ikı tabancadan (ve arada kalma- ya cesaret edebılen ızleyıcıden!) olu- şuyor. Araya gıren izleyıci, önce ayna- larda kendıni görüyor. Her yanı kola- çan eden iki tabanca namlusunun bu- luştuğu noktada, ortadan çekilmesine fırsat kalmadan: Ateş! 1991 tanhh "Les Amants"da (Sev- gililer), fondakı resmı heykelın kendı- sı (yanı 'sevgililer') yapıyor. Bu ışte şampanya bardaklan belırlı arahklarla birbirlerine şampanya ve boya fışkırtı- yor. Sevgılilerin duvarda yarattığı kar- makanşık resim, damla damla tavan- dan akarak yavaş yavaş kuruyor. tlginç yapıtlan başına iş açmış Rebecca Horn'un ilginç yapıtları. 196O'lı yıllarda sanatçının başına ıl- gınç ışler açmış: 1960'larda Hamburg Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğren- ciyken fiberglastan heykeller yapma- ya başlayan. ancak heykellerınde kul- landığı bu tıp malzemenin ınsan sağlı- ğına ne gibi zararlan dokunabılece- ginden habersiz olan Horn, akcığer zehırlenmesinden ıkı yıla yakın bır süre hastanede yatmış. The lndepen- dent gazetesıyle yaptığı bır söyleşıde, (27.09.1994) bu süreçten nasıl çıktığı- nı, başka bır deyışle, yaşama yeniden nasıl başladığını şöyle anlatıyor: "Bu zaman sürecinde yoğun bir biçimde 'ıletışim'kurma arzusu duyuyordum ve bunu, insan vücudu aracılığıyla yapmak istiyordum." Bu açıklama Horn'un özellıkle 1960'lann son yansından 70'lerın ilk yansına dek yoğun bir biçimde uğraş- tığı performanslannın ardındakı çaba- yı ortaya koyarken heykelleriyle ılgilı de ipucu veriyor: Çünkü aslında Horn'un heykellerinden her bırı. ken- dı yaşamlan olan birer 'vücut'. Tıpkı ınsan vücudu gibi tıpkı insanın kendi- si gibi: Anların, arzulann, yalnızlıkla- nn, anımsamalann. korkulann. heye- canlann objeleri. Yıllarca Amerika'da yaşadıktan sonra 1970'lerde ayrıldığı Alman- ya'ya bırkaç yıl önce gerı dönen Rebecca Horn'un, Tate sergısı 8 ocak tarihine dek sürüyor. Özgürlükten sonra ne yapacağız?Kültür Servisi - Samuel Bec- kett'ın ünlü oyunu 'Godot'yu Bek- lerken'de karakterlerden bıri botunu şişen ayağından çıkarmaya çalışır. Sonunda bunu başardığında, kendi- sini 'mutlu' ilan eder. Arkadaşı ise şimdi artık mutlu olduklarına göre bundan sonra ne yapacaklannı so- rar. Çek Cumhuriyeti'nin en saygın yazarlanndan Ivan Klimada 'Wa- iting for the Dark, Waiting for the Light - Karanlığı Beklerken, Işığı Bekkrken' adlı kitabında benzer bir soru soruyor: Uzun zamandır totali- ter bir rejimde yaşayan bır adam. birdenbire özgürleştığınde ne ya- par? Klima, komünist Çekoslovakya'da sinemacı Pavel'in öyküsünü anlatı- yor. Pavel, felaket getiren bir kaçma girişimınin ardından kendı ülkesin- de mesleğini sürdürmek için inanç- lannı feda eder. Kendi senaryosunu ve filmini üretmeyi düşlemektedir. Ancak rejimle çok fazla uzlaşmıştır ve eski ihtiraslannın peşine düşeme- yecek denli de yorgundur. Sonunda çok fazla ıçmeye, sevgilisini ken- dinden uzaklaştırmaya, reklam film- leri ve pomografik filmler çekmeye başlar. Klima "Pavel, benim 'şizofreni' olarak tanımladığım şeyin simgesi. Ivi yaptığı şeyi yapmak, film çekmek istiyordu, sokaklan süpürmek degil. Durumu olduğu gibi kabul etti. çün- kü baskının ne kadar süreceğini bil- miyordu. Yaşamını sürdürmek zo- nındaydı" diyor. Pavel'in en yakın arkadaşı Peter ise kendi isteğiyle yirmi yıl süreyle toplum yaşamından çekilen bir mu- halıftır. Devrimden sonra devlet te- levizyonunun başına getirilmiştir. Bu karakterleri yaratırken iki okul arkadaşını model olarak alan Klima. "Peter rejimle uzlaşmayan, idealist kalan biri. Ama ülkesine hizmet et- me şansı ayağına geldiğinde, ona ulaşmak mümkün değildi. Benim arkadaş çevremde pek çok kişi ken- dini bu durumda buldu. EUerinden geleni yapmaya çalıştılar ama çok hata yaptılar'* diyor. Klima'nın kendi öyküsü Pavel'in- kının tam tersi. Prag Baharı. 1968 yılında ezildiğinde Amerika'da Çek edebiyatı dersleri veriyordu. Ülkesi- nin saygın ve özgür sözcüsü olarak Amerika'da kalabilirdi. Ama Prag'a döndü. Denetlenecegi, susturulacağı bir ülkeye döndüğünün farkındaydı. Ancak bu onun için hiç de zor bır seçim değildi. Kendi ülkesinde ol- mak, kendi dilinde, kendi halkı hak- kında yazmak istiyordu. Sürekli iz- lenmek, telefonunun dinlenmesi, ay- da iki kez sorguya çekilmek umu- runda değildi. Doğu ve Batı Avrupa, Milano'daki 3. Avrupa Tiyatrolar Birliği Festivali'nde buluşuyor Taşizme, ulusçuluğa ve ırkçılığa karşı...9 Kültür Servisi - Italya'nın Mila- no kenti, Düsseldorf ve Prag'dan sonra, Avrupa Tiyatrolar Birliği Festivali'ne ev sahipliği yapıyor. Milano, bu yıl üçüncüsü gerçekleş- tirilen ve 16 kasımda başlayan bu festivalle kültürel etkinlikler açısın- dan birkaç yıldır süregelen uyuşuk- luğunu üzerinden attı. 18 aralıkta sona erecek festival süresince Doğu ile Batı Avrupa Mi- lano'da buluşuyor. Festivalde Avru- pa'nın en iyilerinden on üç tiyatro topluluğu 11 dilde sergiledikleri oyunlarla tiyatroseverlerin karşısın- da olacak. Bu topluluklar arasında, fngiltere'den 'Royal Shakespeare Company', Almanya'dan 'Berliner Ensemble'. lsveç'ten 'Royal Theat- re', Fransa'dan 'Theatre Odeon da bulunuyor. Ücretsiz gezüebüecek Festival süresince pek çok büyük salonda gerçekleştirilecek tiyatro konulu sergiler ücretsiz gezilebili- yor. Ingiltere'den 'Royal National Theatre'bugüne dek sahnelediği ya- pıtlann görkemli posterlerini sergi- lerken, lsveç'ten 'Royal Theatre' bugüne dek sahnelediği, aralannda bazı Strindberg prodüksiyonlannın da bulunduğu oyunlardan çekilmiş fotoğraflardan oluşan bir sergiyle etkinliklerini belgeliyor. Bir başka dikkate değer sergi de Çek tiyatro adamı VVHfried Minks'e adanmış. Bu sergi, Minks'in pek çok Avrupa ülkesini kapsayan 40 yıllık parlak kariyerini gözler önüne serecek fotoğraf ve resimlerden olu- şuyor. Minks'in gelişimine. Peter Stein, Peter Zadek ve Kurt Hub- ner'in de aralannda bulunduğu önemli yönetmenlerle yaptığı başa- nlı işbirliğine tanıklık ediyor. Festival çerçevesinde yönetmen ve oyunculann katılacağı söyleşiler, tanınmış tiyatro eleştirmenlerine adanmış seminerlerden oluşan bir dizi etkinliğin yanı sıra festivale ka- tılan kimi tiyatro topluluklarının sergiledikleri bazı oyunlar videoda tiyatroseverlere gösterilecek. Şimdiye dek festivalin gördüğü il- gi, hiç kimsenin Pirandello'yu Leh- çe ya da Shakespeare'i Almanca seyretmek istemeyeceğini savunan- lara yanıldıklanm gösterdi. Çünkü bu festival bir avuç çok dil bilen in- san için değil. Anında çeviri sistemi pek çok Italyan'ı festivalin kendileri için olduğuna ikna etmeye yetiyor. Festival, Robert Wilson'ın VTrgi- nia YVoolfun romanı 'Orlando'dan • 18 aralıkta sona erecek festivalde, Avrupa'nın en iyilerinden on üç tiyatro topluluğu 11 dilde sergiledikleri oyunlan tiyatroseverlere sunuyor. •Festival çerçevesinde yönetmen ve oyunculann katılacağı söyleşiler, tanınmış tiyatro eleştirmenlerine adanmış seminerlerden oluşan bir dizi etkinlik gerçekleştiriliyor. Festivalde, Robert VVilson'm Virgjnia VVooirun romanı 'Orlando'dan sahneye aktardığı oyunda Orlando'yu Isabella Huppet oynuyor (solda). sahneye aktardığı ve Orlando'yu Fransız oyuncu tsabeDe Huppert'in canlandırdığı oyunla görkemlı bir biçimde açıldı. Huppert, bu oyunda- ki tam iki buçuk saatlik monoloğuy- la, izleyicileri dört yüzyıllık Avrupa tanhinde sihirli bir yolculuga çıkar- dı. Oyunun başında, 16. yüzyılda, genç bir erkek olan Orlando, sonun- da, 20. yüzyılda bir kadın olarak iz- leyicinin karşısına çıkıyor. Oyunu sahneye koyarken soyut bir biçem benimseyen Wilson, Orlando'nun sürekli değişımıni, değişen kostüm- lerle, ışık, renk ve müziği kullanı- şıyla gösteriyor. Oyunun ortasında, Orlando er- kekten kadına dönüşürken, bu anı yakalamak için sözcükler yetersız kalıyor: Kocaman bir ağaç sahnenin ortasına düşüyor ve erkek Orlando ağacın gövdesinden bir kadın olarak çıkıyor. 'Teatro Lirico', 'Piccolo Teatro' ve 'Teatro Studio' adlı üç büyük tiyatro topluluğunun festivalin ilk haftasın- da sergiledikleri oyunlar Milano'dan ve bütün Avrupa'dan tiyatroseverle- rin adeta akınına uğradı. Peki ama bu festivalin özelliği ne? Karşılaştırma yapılacak olursa, Edinburg daha geniş kapsamlı, Avignon ise seçilen yapımlar bakı- mından daha deneysel. Ancak Avru- pa Tiyatrolar Birliği Festivali'ni farklı kılan kuruculan. Batı ve Doğu Avrupa'dan ulusal tiyatrolann yönetmenleri, işbirliğıni ve ortak çalışmalan ilerletmek için Avrupa Tiyatro Birliği'ni kurdular. Milano'daki 'Piccolo Teatro'nun di- rektörü ve Avrupa Tiyatro Birli- ği'nin şimdiki başkanı Giorgio Strehler birliğin üyelerinin aynı amaç için çalışmalarının önemıne değiniyor. Tiyatro Birliği, politikadan ve ulusçu ideolojilerden bağımsız ola- rak, "faşizme, ulusçuluğa ve ırk- çılığa karşı olan bütün insanlar için tiyatro" yaratmayı hedefliyor. Strinctberg'in fotoğrafları Paris'te sergfleniyor Kültür Servisı-Paris'teki Isveç Kültür Merke- zı'ndeki "Strindberg ve Fotofraf" sergisi 11 aralık tarihine kadar sanatseverlerin ılgisini bek- liyor. Ünlü Isveçli yazar August Strind- berg( 1849-1912), fotoğraf çekmeyi "Hizmetçi- nin Oğlu"nun başansına kadar pek düşünme- miştı. O ara gazetecilık sevdasma yakalanan sa- natçı, Avrupalı köylülenn yaşamlannı görüntü- lemiştı. Ama, kendi itirafından öğrendiğımıze göre, fotoğraflar pek başanlı olmadı ve editör onlan kitaptan çıkardı. Sığınmacı olarak tsviçre'de bulunduğu gün- lerde, bir yandan otobiyografisınin dördüncü cildinı kaleme alan Strindberg, aıle yaşamını görüntüleyen 20 tane fotoğraf çekti. Bir keresin- de, kendini dinlenmiş hissettiği ve kansıyla iyi geçındıği bır anda, otomatik makıneyle kendi kendisini değişik tip ve kılıklarda görüntülemiş- tı: Sporcu, gitarist, sılindır şapkalı bır beyefendi. Rus nihilist, dikkatli koca ve şefkatli baba.ls- veçli edıtörler bu fotoğraf derlemesıni yaymla- mayı kabul etmediler. Çok pahalı ve çok ben- merkezci buldular. On yıl sonra Zota aynı tür bir proje gerçekleştirdi ve kansı Jeanne'a adadığı "Denise et Jacques, histoire vraie" adlı fotoğraf albümünü yayımladı. "Strindberg'in Fotoğraf Deneyimi" adlı kitabın yazan Clement Cheroux, "İki natüralist yazarın arayışları, yanıtını fo- toğrafta buldu" diyordu. îsveç'e dönen Strindberg ise. acı çeken, anla- şılamamış bir sanatçı olduğu duygusunu taşıyor- du. 1891 kışında, Stockholm yakınlanndaki bir adada, bır uçurumun kenarında yalnız başına poz vermişti, tıpkı Victor Hugo'nun 1853'te Gumesey'de yaptığı gibi. Kısa süre sonra geçır- diği bir kriz, onu delilığın eşiğine getirecekti. Dengesini yitıren Strindberg, dünyayı işaretler- le, sembollerle dolu görmeye başlamıştı. Paris'te, arkadaşı CamiUe Hlammarion'a ruh çağırma seanslannda eşlık edıyordu. Ikmci kan- sı tarafından terk edilen sanatçı, Stockholm'e döndü ve duvarlan ailesinin gerçek boyutlardaki portrelenyle dolu bır evde yaşamaya başladı. Fotoğrafların gizli güçleri olduğuna inanan Strindberg, 1895 sonbahannda kızı Kerstın'in portresinden yararlanarak onun hastalanmasını saglamaya niyetlendi. Böylece Avusturya'ya gı- dıp onu görmek için bir bahanesı olacaktı. Ama tam o sırada diğer üç çocuğu hastalandı ve bu, onun gizli güçlere olan inancını daha da arttırdı. Yaşlılıgında, gökyüzü fotoğraflarından bir seri hazırladı, bu onun son fotoğraf çalışması oldu. Sonuçta, Strindberg'in altmış kadar fotoğraf çalışması - portre, otoportre, gökyüzü fotoğraf- lan- bugüne kadar saklanabildi. Bunlardan kırk tanesi şimdi Paris'te sergileniyor. Fotoğraf tari- hınde yer alabılmek için bu sayı yeterli mi? Zola ile karşılaştınldığında, Strindberg teknik açıdan amatör sayılabilir. Ama bu fotoğraflar natüra- lizm ve sembolizm arasında gidip gelen fırtınalı bir yaşamı açığı çıkanyor. TaMosu da açıkarthrmayla satılacak Strindberg'i şu sıralar gündeme getiren bir di- ğer olay da. 1894 yılında Pans'te yoksul bir sa- natçıyken yaptığı "Harabe"adlı tablosunun gün ışığına çıkışı. Tablo gelecek hafta Stockholm'de yapılacak açık arttırmada 7 mılyar lira açılış fı- yatıyla satışa sunulacak. Tablo, 1911 yılında Stockholm'de yaşayan yaşlı bir çiftin eline çok az bır paraya geçmiş. Tablo, ölen birinin malla- nnın satıldığı açık arttırmada o zamanki parayla 30 krona satılmış. Tablonun sanatçısı olarak "Strindberg?—" yazılıymış. tsveç'ın en büyük müzelennden Nationalmuseet, tablo bır süre ön- ce getirilince kesın bir karara varamamış ve ya- pıtı, Strindberg Müzesi'ne aktarmış. Müzenin o zamanki müdürü Göran Söderstörm, tabloyu görünce hiç düşünmeden yapıtın "Ruin"(Hara- be) olduğunu söylemiş. Tablo, August Strindberg'in "Paris Devri" olarak adlandınlan zamanına ait. Yüksek sosye- tenin semti Passy'de galerici Willy Gretor tara- fından çalışma olanaklan tanınan Strindberg, bir sergiye yetecek sayıda tablo yapamayınca Gre- tor'la bozuşmuş ve o ana kadar yapmış olduğu tablolan Göteborg'a göndermiş. "Harabe"nin arkasında Nordenström yazıyor. çünkü tabloyu Göteborg'da Kaptan Nordenströmalmış. Stockholm'ün en köklü galerilerinden Nor- dens'te önümüzdekı hafta yapılacak açıkarttır- mada Strindberg'in "Masallar"adlı yapıtının onjinal müsveddesı de yer alacak. Istenecek açı- lış fıyatı 30 mılyon lira. Akla gelen en önemli alıcısı ise, Stockholm'dekı tarihi Kraliyet Kütüphanesı... 'AtatöPk Kültür Merkezi'nin önünde buluşalım' ; • Kültür Servisi - Bugün saat 12.OO'de. tüm sanatçılar, basın, demokratik kitle örgütleri ve ; İstanbul halkına yönelik bir t çağnda bulunuldu. Çağnya yanıt verecek olan topluluk, bugün Atatürk Kültür Merkezi'nin önünde buluşacak ve bir şenlik ;. yaşayacak. Çağnda kültür ve j sanat hayatımızın tehlikede olduğu belirtiliyor ve " Yann çok geç olacak! Hemen birleşelim! Atatürk Kültür Merkezi 'kapah'!, kentimizin tek konser salonu j Cemal Reşit Rey siyasi güçler > tarafından keyfı kullanılıp. yönergesiz yönetilen sıradan bir 'salon". İstanbul Devlet Opera Balesi, tiyatromuz, orkestramız sahne bulamıyor. Galerilerimiz başka amaçlar için kullanılıyor. Karikatür Müzesi bir kapanıyor, bir açıbyor. Artık hızla artan sanat düşmanlığına son verelim." İDOB'un aralık ayı etkinlikleri • İZMİR (.AA)- Izmir Devlet Opera ve Balesi (İDOB), aralık ayında 5 opera ve bale etkınligini sahneye koyacak. Guiseppe Verdi'nin ünlü eserleri "Requem" 17 aralıkta, "'Kamelyalı Kadın" 6, 22 ve 24 aralıkta, "Maskelı Balo" 27 aralıkta. A.J. Lerner ile F. Loevve'nın "'My Fair Lady" müzıkali 10. 13 ve 20 aralıkta, Mozart'ın "Saraydan Kız Kaçırma" yapıtı ise 15 ve 27 aralıkta sahnelenecek TYS'den Türk Dil Kurumu'nun Okul Södüğü'ne tepki • Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendıkası (TYS). Türk Dil Kurumu (TDK) Sözlük Bilim ve Uygulama Kolu tarafından yayımlanan Okul Sözlüğü'nün toplatılmasını ve gereklı düzeltmelenn yapılmasını ıstedı. TYS'den yapılan yazılı açıklamada, TYS tarafından konuyla ılgilı olarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı'na da birer mektup gönderildiği belırttı. Okul Sözlüğü'nün : toplatılması ve gerekli düzeltmelerin yapılması istenen mektupta. "Sözlük. içinde yer alan Türkçe sözcüklerin etimolojik kökleri ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı'na da birer mektup göndenldlğı belirtildı. James Bond, kötü kumarbaz • LONDRA (AA) - lngiltere'de satışa çıkan"Kumar Ansiklopedisi", filmlerde kumarbazlığı ile ünlü hızlı ajan James Bond'un kumardan hiç anlamadığını yazıyor. Sean Connery ve Roger Moore'un canlandırdığı James Bond hemen bütün filmlerinde şık smokiniyle kumarhanelerde dolaşır ve martinisini yudumlayıp hem kumarda, hem de aşkta kazanırdı. Ansiklopediye göre ise Bond, "dünyanın en kötü rulet oyuncusu" ve 007'nin nıleti bilmediği. filmlerde açıkça görülüyor. Ankara'da fotoğraf günlepi • ANKARA (ANKA) - Yeni Yüksektepe Kültür Derneği Ankara'da ilk kez gerçekleştirilecek "1 'inci Ankara Saydam Gösterileri" düzenliyor. Türkiye'nin ünlü fotoğraf sanatçılanyla gerçekleşecek saydam gösterileri Milli Piyango ldaresı Konferans Salonu'nda yapılacak. Yenı Yüksektepe Kültür Derneği ile Fotoğraf Etkinlikleri Grubu işbirliğiyle gerçekleşecek saydam gösterileri 11 Ocak 1995 tarihine kadar her çarşamba günü düzenlenecek. Saydam gösterilerinde Tacettin Teymür ve Süha Aray "Doğa", Adnan Ataç, Grup Fe "Karma 1", Adnan Polat "Kapadokya", Osman Urper "Avnıpa Izlenimleri", Ozan Sağdıç "Türkiye", Doğanay Sevindik "Alma-Ata (Kazakistan)", Dursun Ali Sankoç "Doğu Karadeniz", Grup Fe "Kamıa 2", Tuğrul Çakar. Tahir Ün, Adnan Veli Kuvanlık ve Osman Mert Topçuoğlu da "Karadeniz" konulannı işleyecekler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle