Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4ARALIK1994 PAZAR
14 KULTUR
Şehir
Tiyatrolan'nda
beş sahnede
yeni
oyunlar
Kültür Servisi - Şehir Tiyatro-
ları, çocuk oyunları geleneğini
aralık ayından itibaren yeniden
tazeliyor. Bu sezon, Çocuk Tiyat-
rosu Birimi, özgün bir repertu-
varla, aralık ayında beş sahnede
birden "Perde!" diyor. Çocuk
oyunlan, her cumartesi ve pazar
saat 11 .OO'de başlayacak.
3 aralıktan ıtibaren Harbiye
Muhsın Ertuğrul'da sergilenecek
olan "Gölgenin Canı" adh oyunu
Fikret Terzi yazdı, Çem Davran
sahneye koydu.
16. yûzyıldan günûmfize
"Bir Gece Masalı" Çocuk-
Gençlik Egitim Birimi tarafından
hazırlanan, çocuk ve genç seyir-
cilerı Shakespeare ile tanışmaya
çağıran bir oyun. 16. yûzyıldan
giinümüze, aslında pek fazla bir
değişiklik olmamış; cinler, peri-
ler, zenginler, fakirler, sevgililer,
aşklar ve nefretler... 3 aralıktan
itibaren Kadıköy Haldun Taner
Sahnesi'nde sergilenecek bu oyu-
nu Shakespeare'den uyarlayan ve
yöneten Neşc Erçetin, müzik Se-
îim Atakan, koreografi Selçuk
Borak ımzasını taşıyor.
"Yavru Kimin?" çocuk tiyatro-
suna gönül vermiş Şehir Tiyatro-
ları genç sanatçılarının birlikte
oluşturduklan bır oyun ve "Ço-
cuk doğuranuı ama bakmayanın
mıdır, yoksa onu yerişrirmek için
emek verenin mi" sorusuna yanıt
anyor. Şevket Avşar yönetti, Ha-
kan Elbir müziklerinı, Ebnı Anıt
koregrafisini gerçekleştirdi. 9
aralıktan itibaren Fatih Reşat Nu-
ri Sahnesi'nde izlenebilir.
Soylu prensin öyküsü
Bir sanat okulunda düzen, di-
siplin ve saygının oluşması katı
kurallara mı bağlıdır, yoksa sev-
giye, giderek birlikte üretmeye ve
dayanışmaya mı? Işte, F. Karl
VVaechter'in yazdığı, Yücel Er-
ten'in Türkçeleştirdiği, Taner
Barlas'ın yönettiği "Soytanlar
Okulu"nun temel sorusu da bu...
Üsküdar Musahipzade Celal Sah-
nesi'nde 9 aralıktan başlayarak
görülebilir.
Heinrich Böli'ün bir öyküsün-
den esinlenerek Deniz Uygu-
ner'in yazıp yönettiği "Birlikte
Oynayalım" ise tacını, tahtını bı-
rakarak soytanlık yapan soylu bir
prensin yaşamöyküsünü anlatı-
yor.
Müzik Şefik Uyguner, koregra-
fi Eftal Gülbudak ve Deniz Uy-
guner imzasını taşıyor. 9 aralık-
tan itibaren Gaziosmanpaşa Sah-
nesı'nde izlenebilir.
Türkiye'de
Sivil Toplum
Kuruluşlan
Sempozyumu
Kültür Servisi - Ülkemizdeki
etkin sivil toplum kuruluşlannı
bir araya getirmeyi hedefleyen
'Türkiye'de Sivil Toplum Kuru-
luşlan Sempozyumu', 16-17 Ara-
lık 1994 tarihlerinde gerçekkşti-
rilecek.
Tarih Vakfı, Doğal Hayatı Ko-
ruma Derneği, Tüketiciyi Koru-
ma Demeği, Türkiye Felsefe Ku-
rumu, Türkiye Insan Hakları
Vakfı ve Heinrich-Böll Vakfı'nın
işbirliğı ile düzenlenen sempoz-
yum, ÎTÜ'nün Maçka'daki Sos-
yal Tesisleri'nde yapılacak.
Ülkemizdeki sendika, vakıf,
dernek, platform, oda, birlik gibi
her çalışma alanından ve her ke-
simden 150 kadar etkin sivil top-
lum kuruluşunun katılmasının
beklendiği sempozyumda, sivil
toplum kuruluşu kavramı, bu ku-
ruluşlann gelişimi, devlet, yerel
yönetimler ve özel sektörle ilişki-
leri, demokrasi ve yönetime katı-
lım sürecindeki rolleri, sempoz-
yumun birinci günü yapılacak
dört oturumda ele almacak.
Bu oturumlann her birinde teb-
liğ sunacak ikişer konuşmacı dı-
şında. bir de tartışmacı tebliğine
yer verilecek; aynca her oturu-
mun sonunda genel tartışma, so-
rular ve öneriler için yeterli bir
süre aynlacak.
Birinci günün akşamı sosyal
tesislerde düzenlenecek kokteyl-
de, sempozyuma katılan kurul'uş
temsilcilerinin birbirlerini daha
yakindan tanıması sağlanarak,
kuruluşlar arasındaki işbirliğinin
arttınlması ve ortak projelerin or-
taya çıkması hedefleniyor.
Sempozyumun ikinci günü ça-
lışma konulanna göre gruplanrruş
beş atölye toplanacak; bu atölye-
ler: 1) Kadın kuruluşlan, 2) Kent
yaşamı ve çevre kuruluşlan, 3)
Sanat, kültür, eğitim, bilim kuru-
luşlan, 4) Yurttaşlık ve insan
haklan kuruluşlan, 5) Iş ve çalış-
ma yaşamı kuruluşlanndan olu-
şuyor.
Atölye raporlannın genel top-
lantıda katıhmcılara sunulmasın-
dan sonra, genel bir tartışma oru-
rumunda sivil toplum kuruluşlan
arasındaki iletişim ve örgütlenme
konusu ele alınarak sempozyum
sona erecek
Rebecca Horn'un 'öyküleri' daha çok yapıtlanyla ilişki kuran izleyiciyi anlatıyor
Kendi yaşamları olan birer Sücut'
AHUANTMEN
LONDRA - Londra'daki sonbahar
sergilerine damgasmı vuran sanatçı,
kentin önemli sergı mekanlan Tate ve
Serpentine galerilerinde aynı anda ıki
sergı açan Alman heykeltıraş Rebecca
Horn oldu. Horn'a, salt "heykeraraş"
demek haksızlık gerçı: 20 yılı aşkın
bir süredir uluslararası sanat ortamın-
da ismıni hep gündemde tutmayı ba-
şaran Horn, heykelden resme, ensta-
lasyondan performansa, hatta konulu
filmlere kadar pek çok farklı alanda
çalıştı. Rebecca Horn'un "dünyasıy-
la" karşı karşıya kalan bır izleyıci, as-
lında her gün çevresinde gördüğü ob-
jelerde farklı bir şeyle karşılaşmıyor.
Aynalar. Dürbünler. Yumurtalar. Kuş
tüylen. (Ve bu arada kımi mıneraller.)
Bunlar, Horn'un "kişisel kozmoloji"si-
nın birer parçası; onları özel kılan,
Horn'un öyküleriyle izleyiciye ulaş-
ması. Rebecca Horn'un öykülen. başı
sonu belli olan "öykülerden"değil:
Onun anlattığı öykü, daha çok yapıtla-
nyU ilişki kuran izleyiciyi anlatıyor;
her izleyici için her yapıt farklı bir bi-
linç, farklı bir anlam taşıyor. Çogu ışi
'zor anlaşıhr' da olsa, hıçbin izleyici-
yi dışlamıyor, aksıne izleyıcınin katılı-
mıyla anlam kazanıyor.
Gözlerimizie görmüyomz
herzaman "
Horn. artık kişisel sembollen halme
gelmiş objeler aracılığıyla kurduğu
yapıtlannda insanın ötekı ınsanlar ve
şeylerle olan ilışkisinı, varlığını ve
belleğını sorguluyor. Tate Galerisi'nin
görkemlı 'antre'sınde yer alan sergide
izleyıcınin karşısına çıkan ilk iş.
Horn'un geçen yılkı yenı yapıtların-
dan: "Blind Conductor" (Kör Kon-
düktör). Kendı başına hareket eden,
mekanik bir baston bu: Baston, 'ken-
dince' orayı burayı hıssederek hareket
ediyor, bir rota belirlıyor. Horn burada
Serginin en dikkat çekici işi. Tate Galerisi'nin girişindeki salonda Horn'un tavandan aşağı sarkügı kuyruklu bir
piyano. 1990 tarihli bu iş, 'Concert for Anarchy' (Anarşi Konseri) adını taşıyor.
ınsanlann görme biçımlerine. alışkan-
lıklanna gönderme yapıyor: Gözlen-
mizle baksak da gözlerimizie görmü-
yoruz her zaman.
Rebecca Horn, kinetik heykeller
aracılığıyla ızleyıcide şoklar yaratma-
yı sevıyor: Londra sergısının en dık-
kat çekici ışi de Tate Galerisi'nin gıri-
şındekı salonda Horn'un tavandan
aşağı sarkıttığı kuyruklu bır piyano.
1990 tarihli bu ış, "Concert for
Anarchy" (Anarşi Konsen) adını taşı-
yor. Piyano. belırlı arahklarla 'boşab-
yor' adeta: Bütün tuşları, izleyicide
koca alet üzerıne düşecekmışçesıne
kaygı uyandıran sesler çıkararak dışa-
rı dökülüyor 'anarçi konseri', bu ilk
şok geçtikten sonra da seslenn yankı-
lanyla sürüyor.
Rebecca Horn, her birimizin içine
hapsolmuş 'enerjüeri' bu kendi hare-
ket yeteneklen, kendı 'yaşamlan' olan
işleriyle dışavuruyor sanki, yapıtları
izleyicıyle böyle bir iletişim kuruyor.
1992 tarihli "Rooms of Mutual
Destruction" karşılıklı ıkı ayna ve
bunlann önünde, birbirine doğrultarak
duran ikı tabancadan (ve arada kalma-
ya cesaret edebılen ızleyıcıden!) olu-
şuyor. Araya gıren izleyıci, önce ayna-
larda kendıni görüyor. Her yanı kola-
çan eden iki tabanca namlusunun bu-
luştuğu noktada, ortadan çekilmesine
fırsat kalmadan: Ateş!
1991 tanhh "Les Amants"da (Sev-
gililer), fondakı resmı heykelın kendı-
sı (yanı 'sevgililer') yapıyor. Bu ışte
şampanya bardaklan belırlı arahklarla
birbirlerine şampanya ve boya fışkırtı-
yor. Sevgılilerin duvarda yarattığı kar-
makanşık resim, damla damla tavan-
dan akarak yavaş yavaş kuruyor.
tlginç yapıtlan başına iş
açmış
Rebecca Horn'un ilginç yapıtları.
196O'lı yıllarda sanatçının başına ıl-
gınç ışler açmış: 1960'larda Hamburg
Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğren-
ciyken fiberglastan heykeller yapma-
ya başlayan. ancak heykellerınde kul-
landığı bu tıp malzemenin ınsan sağlı-
ğına ne gibi zararlan dokunabılece-
ginden habersiz olan Horn, akcığer
zehırlenmesinden ıkı yıla yakın bır
süre hastanede yatmış. The lndepen-
dent gazetesıyle yaptığı bır söyleşıde,
(27.09.1994) bu süreçten nasıl çıktığı-
nı, başka bır deyışle, yaşama yeniden
nasıl başladığını şöyle anlatıyor: "Bu
zaman sürecinde yoğun bir biçimde
'ıletışim'kurma arzusu duyuyordum
ve bunu, insan vücudu aracılığıyla
yapmak istiyordum."
Bu açıklama Horn'un özellıkle
1960'lann son yansından 70'lerın ilk
yansına dek yoğun bir biçimde uğraş-
tığı performanslannın ardındakı çaba-
yı ortaya koyarken heykelleriyle ılgilı
de ipucu veriyor: Çünkü aslında
Horn'un heykellerinden her bırı. ken-
dı yaşamlan olan birer 'vücut'. Tıpkı
ınsan vücudu gibi tıpkı insanın kendi-
si gibi: Anların, arzulann, yalnızlıkla-
nn, anımsamalann. korkulann. heye-
canlann objeleri.
Yıllarca Amerika'da yaşadıktan
sonra 1970'lerde ayrıldığı Alman-
ya'ya bırkaç yıl önce gerı dönen
Rebecca Horn'un, Tate sergısı 8 ocak
tarihine dek sürüyor.
Özgürlükten sonra ne yapacağız?Kültür Servisi - Samuel Bec-
kett'ın ünlü oyunu 'Godot'yu Bek-
lerken'de karakterlerden bıri botunu
şişen ayağından çıkarmaya çalışır.
Sonunda bunu başardığında, kendi-
sini 'mutlu' ilan eder. Arkadaşı ise
şimdi artık mutlu olduklarına göre
bundan sonra ne yapacaklannı so-
rar.
Çek Cumhuriyeti'nin en saygın
yazarlanndan Ivan Klimada 'Wa-
iting for the Dark, Waiting for the
Light - Karanlığı Beklerken, Işığı
Bekkrken' adlı kitabında benzer bir
soru soruyor: Uzun zamandır totali-
ter bir rejimde yaşayan bır adam.
birdenbire özgürleştığınde ne ya-
par?
Klima, komünist Çekoslovakya'da
sinemacı Pavel'in öyküsünü anlatı-
yor. Pavel, felaket getiren bir kaçma
girişimınin ardından kendı ülkesin-
de mesleğini sürdürmek için inanç-
lannı feda eder. Kendi senaryosunu
ve filmini üretmeyi düşlemektedir.
Ancak rejimle çok fazla uzlaşmıştır
ve eski ihtiraslannın peşine düşeme-
yecek denli de yorgundur. Sonunda
çok fazla ıçmeye, sevgilisini ken-
dinden uzaklaştırmaya, reklam film-
leri ve pomografik filmler çekmeye
başlar.
Klima "Pavel, benim 'şizofreni'
olarak tanımladığım şeyin simgesi.
Ivi yaptığı şeyi yapmak, film çekmek
istiyordu, sokaklan süpürmek degil.
Durumu olduğu gibi kabul etti. çün-
kü baskının ne kadar süreceğini bil-
miyordu. Yaşamını sürdürmek zo-
nındaydı" diyor.
Pavel'in en yakın arkadaşı Peter
ise kendi isteğiyle yirmi yıl süreyle
toplum yaşamından çekilen bir mu-
halıftır. Devrimden sonra devlet te-
levizyonunun başına getirilmiştir.
Bu karakterleri yaratırken iki okul
arkadaşını model olarak alan Klima.
"Peter rejimle uzlaşmayan, idealist
kalan biri. Ama ülkesine hizmet et-
me şansı ayağına geldiğinde, ona
ulaşmak mümkün değildi. Benim
arkadaş çevremde pek çok kişi ken-
dini bu durumda buldu. EUerinden
geleni yapmaya çalıştılar ama çok
hata yaptılar'* diyor.
Klima'nın kendi öyküsü Pavel'in-
kının tam tersi. Prag Baharı. 1968
yılında ezildiğinde Amerika'da Çek
edebiyatı dersleri veriyordu. Ülkesi-
nin saygın ve özgür sözcüsü olarak
Amerika'da kalabilirdi. Ama Prag'a
döndü. Denetlenecegi, susturulacağı
bir ülkeye döndüğünün farkındaydı.
Ancak bu onun için hiç de zor bır
seçim değildi. Kendi ülkesinde ol-
mak, kendi dilinde, kendi halkı hak-
kında yazmak istiyordu. Sürekli iz-
lenmek, telefonunun dinlenmesi, ay-
da iki kez sorguya çekilmek umu-
runda değildi.
Doğu ve Batı Avrupa, Milano'daki 3. Avrupa Tiyatrolar Birliği Festivali'nde buluşuyor
Taşizme, ulusçuluğa ve ırkçılığa karşı...9
Kültür Servisi - Italya'nın Mila-
no kenti, Düsseldorf ve Prag'dan
sonra, Avrupa Tiyatrolar Birliği
Festivali'ne ev sahipliği yapıyor.
Milano, bu yıl üçüncüsü gerçekleş-
tirilen ve 16 kasımda başlayan bu
festivalle kültürel etkinlikler açısın-
dan birkaç yıldır süregelen uyuşuk-
luğunu üzerinden attı.
18 aralıkta sona erecek festival
süresince Doğu ile Batı Avrupa Mi-
lano'da buluşuyor. Festivalde Avru-
pa'nın en iyilerinden on üç tiyatro
topluluğu 11 dilde sergiledikleri
oyunlarla tiyatroseverlerin karşısın-
da olacak. Bu topluluklar arasında,
fngiltere'den 'Royal Shakespeare
Company', Almanya'dan 'Berliner
Ensemble'. lsveç'ten 'Royal Theat-
re', Fransa'dan 'Theatre Odeon da
bulunuyor.
Ücretsiz gezüebüecek
Festival süresince pek çok büyük
salonda gerçekleştirilecek tiyatro
konulu sergiler ücretsiz gezilebili-
yor. Ingiltere'den 'Royal National
Theatre'bugüne dek sahnelediği ya-
pıtlann görkemli posterlerini sergi-
lerken, lsveç'ten 'Royal Theatre'
bugüne dek sahnelediği, aralannda
bazı Strindberg prodüksiyonlannın
da bulunduğu oyunlardan çekilmiş
fotoğraflardan oluşan bir sergiyle
etkinliklerini belgeliyor.
Bir başka dikkate değer sergi de
Çek tiyatro adamı VVHfried Minks'e
adanmış. Bu sergi, Minks'in pek
çok Avrupa ülkesini kapsayan 40
yıllık parlak kariyerini gözler önüne
serecek fotoğraf ve resimlerden olu-
şuyor. Minks'in gelişimine. Peter
Stein, Peter Zadek ve Kurt Hub-
ner'in de aralannda bulunduğu
önemli yönetmenlerle yaptığı başa-
nlı işbirliğine tanıklık ediyor.
Festival çerçevesinde yönetmen
ve oyunculann katılacağı söyleşiler,
tanınmış tiyatro eleştirmenlerine
adanmış seminerlerden oluşan bir
dizi etkinliğin yanı sıra festivale ka-
tılan kimi tiyatro topluluklarının
sergiledikleri bazı oyunlar videoda
tiyatroseverlere gösterilecek.
Şimdiye dek festivalin gördüğü il-
gi, hiç kimsenin Pirandello'yu Leh-
çe ya da Shakespeare'i Almanca
seyretmek istemeyeceğini savunan-
lara yanıldıklanm gösterdi. Çünkü
bu festival bir avuç çok dil bilen in-
san için değil. Anında çeviri sistemi
pek çok Italyan'ı festivalin kendileri
için olduğuna ikna etmeye yetiyor.
Festival, Robert Wilson'ın VTrgi-
nia YVoolfun romanı 'Orlando'dan
• 18 aralıkta sona erecek
festivalde, Avrupa'nın en
iyilerinden on üç tiyatro
topluluğu 11 dilde
sergiledikleri oyunlan
tiyatroseverlere sunuyor.
•Festival çerçevesinde
yönetmen ve
oyunculann katılacağı
söyleşiler, tanınmış
tiyatro eleştirmenlerine
adanmış seminerlerden
oluşan bir dizi etkinlik
gerçekleştiriliyor.
Festivalde, Robert VVilson'm
Virgjnia VVooirun romanı
'Orlando'dan sahneye aktardığı
oyunda Orlando'yu Isabella
Huppet oynuyor (solda).
sahneye aktardığı ve Orlando'yu
Fransız oyuncu tsabeDe Huppert'in
canlandırdığı oyunla görkemlı bir
biçimde açıldı. Huppert, bu oyunda-
ki tam iki buçuk saatlik monoloğuy-
la, izleyicileri dört yüzyıllık Avrupa
tanhinde sihirli bir yolculuga çıkar-
dı.
Oyunun başında, 16. yüzyılda,
genç bir erkek olan Orlando, sonun-
da, 20. yüzyılda bir kadın olarak iz-
leyicinin karşısına çıkıyor. Oyunu
sahneye koyarken soyut bir biçem
benimseyen Wilson, Orlando'nun
sürekli değişımıni, değişen kostüm-
lerle, ışık, renk ve müziği kullanı-
şıyla gösteriyor.
Oyunun ortasında, Orlando er-
kekten kadına dönüşürken, bu anı
yakalamak için sözcükler yetersız
kalıyor: Kocaman bir ağaç sahnenin
ortasına düşüyor ve erkek Orlando
ağacın gövdesinden bir kadın olarak
çıkıyor.
'Teatro Lirico', 'Piccolo Teatro' ve
'Teatro Studio' adlı üç büyük tiyatro
topluluğunun festivalin ilk haftasın-
da sergiledikleri oyunlar Milano'dan
ve bütün Avrupa'dan tiyatroseverle-
rin adeta akınına uğradı.
Peki ama bu festivalin özelliği
ne? Karşılaştırma yapılacak olursa,
Edinburg daha geniş kapsamlı,
Avignon ise seçilen yapımlar bakı-
mından daha deneysel. Ancak Avru-
pa Tiyatrolar Birliği Festivali'ni
farklı kılan kuruculan.
Batı ve Doğu Avrupa'dan ulusal
tiyatrolann yönetmenleri, işbirliğıni
ve ortak çalışmalan ilerletmek için
Avrupa Tiyatro Birliği'ni kurdular.
Milano'daki 'Piccolo Teatro'nun di-
rektörü ve Avrupa Tiyatro Birli-
ği'nin şimdiki başkanı Giorgio
Strehler birliğin üyelerinin aynı
amaç için çalışmalarının önemıne
değiniyor.
Tiyatro Birliği, politikadan ve
ulusçu ideolojilerden bağımsız ola-
rak, "faşizme, ulusçuluğa ve ırk-
çılığa karşı olan bütün insanlar için
tiyatro" yaratmayı hedefliyor.
Strinctberg'in fotoğrafları Paris'te sergfleniyor
Kültür Servisı-Paris'teki Isveç Kültür Merke-
zı'ndeki "Strindberg ve Fotofraf" sergisi 11
aralık tarihine kadar sanatseverlerin ılgisini bek-
liyor. Ünlü Isveçli yazar August Strind-
berg( 1849-1912), fotoğraf çekmeyi "Hizmetçi-
nin Oğlu"nun başansına kadar pek düşünme-
miştı. O ara gazetecilık sevdasma yakalanan sa-
natçı, Avrupalı köylülenn yaşamlannı görüntü-
lemiştı. Ama, kendi itirafından öğrendiğımıze
göre, fotoğraflar pek başanlı olmadı ve editör
onlan kitaptan çıkardı.
Sığınmacı olarak tsviçre'de bulunduğu gün-
lerde, bir yandan otobiyografisınin dördüncü
cildinı kaleme alan Strindberg, aıle yaşamını
görüntüleyen 20 tane fotoğraf çekti. Bir keresin-
de, kendini dinlenmiş hissettiği ve kansıyla iyi
geçındıği bır anda, otomatik makıneyle kendi
kendisini değişik tip ve kılıklarda görüntülemiş-
tı: Sporcu, gitarist, sılindır şapkalı bır beyefendi.
Rus nihilist, dikkatli koca ve şefkatli baba.ls-
veçli edıtörler bu fotoğraf derlemesıni yaymla-
mayı kabul etmediler. Çok pahalı ve çok ben-
merkezci buldular. On yıl sonra Zota aynı tür bir
proje gerçekleştirdi ve kansı Jeanne'a adadığı
"Denise et Jacques, histoire vraie" adlı fotoğraf
albümünü yayımladı. "Strindberg'in Fotoğraf
Deneyimi" adlı kitabın yazan Clement Cheroux,
"İki natüralist yazarın arayışları, yanıtını fo-
toğrafta buldu" diyordu.
îsveç'e dönen Strindberg ise. acı çeken, anla-
şılamamış bir sanatçı olduğu duygusunu taşıyor-
du. 1891 kışında, Stockholm yakınlanndaki bir
adada, bır uçurumun kenarında yalnız başına
poz vermişti, tıpkı Victor Hugo'nun 1853'te
Gumesey'de yaptığı gibi. Kısa süre sonra geçır-
diği bir kriz, onu delilığın eşiğine getirecekti.
Dengesini yitıren Strindberg, dünyayı işaretler-
le, sembollerle dolu görmeye başlamıştı.
Paris'te, arkadaşı CamiUe Hlammarion'a ruh
çağırma seanslannda eşlık edıyordu. Ikmci kan-
sı tarafından terk edilen sanatçı, Stockholm'e
döndü ve duvarlan ailesinin gerçek boyutlardaki
portrelenyle dolu bır evde yaşamaya başladı.
Fotoğrafların gizli güçleri olduğuna inanan
Strindberg, 1895 sonbahannda kızı Kerstın'in
portresinden yararlanarak onun hastalanmasını
saglamaya niyetlendi. Böylece Avusturya'ya gı-
dıp onu görmek için bir bahanesı olacaktı. Ama
tam o sırada diğer üç çocuğu hastalandı ve bu,
onun gizli güçlere olan inancını daha da arttırdı.
Yaşlılıgında, gökyüzü fotoğraflarından bir seri
hazırladı, bu onun son fotoğraf çalışması oldu.
Sonuçta, Strindberg'in altmış kadar fotoğraf
çalışması - portre, otoportre, gökyüzü fotoğraf-
lan- bugüne kadar saklanabildi. Bunlardan kırk
tanesi şimdi Paris'te sergileniyor. Fotoğraf tari-
hınde yer alabılmek için bu sayı yeterli mi? Zola
ile karşılaştınldığında, Strindberg teknik açıdan
amatör sayılabilir. Ama bu fotoğraflar natüra-
lizm ve sembolizm arasında gidip gelen fırtınalı
bir yaşamı açığı çıkanyor.
TaMosu da açıkarthrmayla satılacak
Strindberg'i şu sıralar gündeme getiren bir di-
ğer olay da. 1894 yılında Pans'te yoksul bir sa-
natçıyken yaptığı "Harabe"adlı tablosunun gün
ışığına çıkışı. Tablo gelecek hafta Stockholm'de
yapılacak açık arttırmada 7 mılyar lira açılış fı-
yatıyla satışa sunulacak. Tablo, 1911 yılında
Stockholm'de yaşayan yaşlı bir çiftin eline çok
az bır paraya geçmiş. Tablo, ölen birinin malla-
nnın satıldığı açık arttırmada o zamanki parayla
30 krona satılmış. Tablonun sanatçısı olarak
"Strindberg?—" yazılıymış. tsveç'ın en büyük
müzelennden Nationalmuseet, tablo bır süre ön-
ce getirilince kesın bir karara varamamış ve ya-
pıtı, Strindberg Müzesi'ne aktarmış. Müzenin o
zamanki müdürü Göran Söderstörm, tabloyu
görünce hiç düşünmeden yapıtın "Ruin"(Hara-
be) olduğunu söylemiş.
Tablo, August Strindberg'in "Paris Devri"
olarak adlandınlan zamanına ait. Yüksek sosye-
tenin semti Passy'de galerici Willy Gretor tara-
fından çalışma olanaklan tanınan Strindberg, bir
sergiye yetecek sayıda tablo yapamayınca Gre-
tor'la bozuşmuş ve o ana kadar yapmış olduğu
tablolan Göteborg'a göndermiş. "Harabe"nin
arkasında Nordenström yazıyor. çünkü tabloyu
Göteborg'da Kaptan Nordenströmalmış.
Stockholm'ün en köklü galerilerinden Nor-
dens'te önümüzdekı hafta yapılacak açıkarttır-
mada Strindberg'in "Masallar"adlı yapıtının
onjinal müsveddesı de yer alacak. Istenecek açı-
lış fıyatı 30 mılyon lira. Akla gelen en önemli
alıcısı ise, Stockholm'dekı tarihi Kraliyet
Kütüphanesı...
'AtatöPk Kültür
Merkezi'nin önünde
buluşalım' ;
• Kültür Servisi - Bugün saat
12.OO'de. tüm sanatçılar, basın,
demokratik kitle örgütleri ve ;
İstanbul halkına yönelik bir t
çağnda bulunuldu. Çağnya yanıt
verecek olan topluluk, bugün
Atatürk Kültür Merkezi'nin
önünde buluşacak ve bir şenlik ;.
yaşayacak. Çağnda kültür ve j
sanat hayatımızın tehlikede
olduğu belirtiliyor ve " Yann çok
geç olacak! Hemen birleşelim!
Atatürk Kültür Merkezi 'kapah'!,
kentimizin tek konser salonu j
Cemal Reşit Rey siyasi güçler >
tarafından keyfı kullanılıp.
yönergesiz yönetilen sıradan bir
'salon". İstanbul Devlet Opera
Balesi, tiyatromuz, orkestramız
sahne bulamıyor. Galerilerimiz
başka amaçlar için kullanılıyor.
Karikatür Müzesi bir kapanıyor,
bir açıbyor. Artık hızla artan sanat
düşmanlığına son verelim."
İDOB'un aralık ayı
etkinlikleri
• İZMİR (.AA)- Izmir Devlet
Opera ve Balesi (İDOB), aralık
ayında 5 opera ve bale etkınligini
sahneye koyacak. Guiseppe
Verdi'nin ünlü eserleri
"Requem" 17 aralıkta,
"'Kamelyalı Kadın" 6, 22 ve 24
aralıkta, "Maskelı Balo" 27
aralıkta. A.J. Lerner ile F.
Loevve'nın "'My Fair Lady"
müzıkali 10. 13 ve 20 aralıkta,
Mozart'ın "Saraydan Kız
Kaçırma" yapıtı ise 15 ve 27
aralıkta sahnelenecek
TYS'den Türk Dil
Kurumu'nun Okul
Södüğü'ne tepki
• Kültür Servisi - Türkiye
Yazarlar Sendıkası (TYS). Türk
Dil Kurumu (TDK) Sözlük Bilim
ve Uygulama Kolu tarafından
yayımlanan Okul Sözlüğü'nün
toplatılmasını ve gereklı
düzeltmelenn yapılmasını ıstedı.
TYS'den yapılan yazılı
açıklamada, TYS tarafından
konuyla ılgilı olarak Milli Eğitim
Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı'na
da birer mektup gönderildiği
belırttı. Okul Sözlüğü'nün :
toplatılması ve gerekli
düzeltmelerin yapılması istenen
mektupta. "Sözlük. içinde yer
alan Türkçe sözcüklerin
etimolojik kökleri ile ilgili olarak
Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür
Bakanlığı'na da birer mektup
göndenldlğı belirtildı.
James Bond, kötü
kumarbaz
• LONDRA (AA) - lngiltere'de
satışa çıkan"Kumar
Ansiklopedisi", filmlerde
kumarbazlığı ile ünlü hızlı ajan
James Bond'un kumardan hiç
anlamadığını yazıyor.
Sean Connery ve Roger
Moore'un canlandırdığı James
Bond hemen bütün filmlerinde
şık smokiniyle kumarhanelerde
dolaşır ve martinisini
yudumlayıp hem kumarda, hem
de aşkta kazanırdı.
Ansiklopediye göre ise Bond,
"dünyanın en kötü rulet
oyuncusu" ve 007'nin nıleti
bilmediği. filmlerde açıkça
görülüyor.
Ankara'da fotoğraf
günlepi
• ANKARA (ANKA) - Yeni
Yüksektepe Kültür Derneği
Ankara'da ilk kez
gerçekleştirilecek "1 'inci Ankara
Saydam Gösterileri" düzenliyor.
Türkiye'nin ünlü fotoğraf
sanatçılanyla gerçekleşecek
saydam gösterileri Milli Piyango
ldaresı Konferans Salonu'nda
yapılacak. Yenı Yüksektepe
Kültür Derneği ile Fotoğraf
Etkinlikleri Grubu işbirliğiyle
gerçekleşecek saydam gösterileri
11 Ocak 1995 tarihine kadar her
çarşamba günü düzenlenecek.
Saydam gösterilerinde Tacettin
Teymür ve Süha Aray "Doğa",
Adnan Ataç, Grup Fe "Karma
1", Adnan Polat "Kapadokya",
Osman Urper "Avnıpa
Izlenimleri", Ozan Sağdıç
"Türkiye", Doğanay Sevindik
"Alma-Ata (Kazakistan)",
Dursun Ali Sankoç "Doğu
Karadeniz", Grup Fe "Kamıa
2", Tuğrul Çakar. Tahir Ün,
Adnan Veli Kuvanlık ve Osman
Mert Topçuoğlu da "Karadeniz"
konulannı işleyecekler.