Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM 1994 PERŞEMBE
14 KULTUR
Eco'dan
Boşnak
kültürüne
destek çağnsı
Kültiir Servisi- 10 Ekım
1994'te sona eren Frankfurt
Uluslararası Kitap Fuarı'nda,
tmberto Eco, Bompıanı Yayın-
lan'dan çıkan üçüncü romanı
"Isola del Giorno Prima"nın ta-
rutunı dolayısıyla bır araya gelen
çeşitli ülkelerin yayıncılanna bir
mektup okudu ve bu mektuba
bizzat destek verdiğini açıkladı.
Yapı Kredi Yayınlan da, Eco'nun
tüm dünya yayıncılanna. Bosna-
Hersek'in yaşaması ve kültürel
varhğını sürdürmesi içın yaptığı
çağnya yanıt vererek "Boşnak-
ça Bir Dters" kıtabının basımmı
üstiendi.
Umberto Eco, Frankfurt Ki-
tap Fuan'nın son gûnü, fuar ne-
deniyle bir araya gelmış. olanbü-
tün dünya yayıncılanna Bosna-
Hersek'te kıtaplann durumunu
anımsattı. öğrencilenn defter,
gazetelenn kağıt bulamadığı bu
günlerde, yayımlanma olanağı
bulamayan edebı, bilimsel yapıt-
lann, ders kitaplannın okurlan-
na, Bosnah okurlara kavuşabıl-
mesı içın dünyanın tüm yayıncı-
lannı bu "yayunlanamayan" kı-
taplar listesınden seçeceklen bır
kıtabı, kendı adlanna ve ortak bır
dayanışma işaretiyle Boşnak di-
lınde yayımlamaya davet etti.
Yayınevi aynca ülkemizin diğer
yayımcılannı da olanaklan el-
verdıği ölçüde, bu insan onuru-
nu yaşarmaya yönelik girişıme
katılmaya çağınyor. L'mberto
Eco'nun Frankfurt Fuarı'nda
okuduğu mektubun bellı başlı
bölümlen şöyle:
"Saravbosna'daki Bosna-
Hersek Clusal Kitaphğı'mn yö-
netimi ve Siena Üniversite-
si'nin sponsorluğunda Avru-
pa'dan çeşitli enstirü. dernek ve
araştırmacıların katılımıyla
kurulan, Kitaplıgın Yeniden
Yapımı ve Oluşturulması Ko-
mitesi. şu anda Frankfurt'ta
bulunan \e her dilden. her kül-
türel eğüimden \e her bü> ükk-
lükte vayın \apan tüm yayıncı-
lan, Bosna-Hersek'in >aşama-
sı ve kültürel yaşamı için destek
\ermeye davet edi>or. (...) Ki-
taplıklar bombalandı ve yakıl-
dı. (...) Ne ögrenciler için defter,
ne gazeteciler için kağıt var. Bu
durumu vurgulamak için Sa-
raybosnalı yazarlar, vapıtlannı
halkın önünde yakmak üzere
bir ara\a geldiler.(...) Saraybos-
na'da hala kitaplar yazılıyor,
ancak bunlar \ayımlanamıyor.
(...) Yayımlanmayı beklenen
metinler -edebi ya da bilimsel
yapıtlar, kaynak kitaplar, ders
kitapları- uzun bir liste oluştu-
ruyor. Biitün dünya vavıncıla-
nndan, bu listeden seçeceklen
herhangi bir kitabı, kendi ad-
lanna ve ortak bir davanışma
işaretiyle, küçük bir tirajla da
olsa, Boşnak dilinde yayımla-
malannı talep edi\oruz. (...) Si-
ena Üniversitesi ve bu girişime
öncülük eden komite, katıhm-
lanmızı kabul edecektir. Katı-
lımlar, Ginevra Bompiani ve
Luca Lenzini'ye yollanacaktır.
Facolta di Lettere, V'ia Roma
47, 53100 Siena, ttalya. Tel:
(39) 577 29 85 30, fax: (39) 577
22 26 68. Daha sonra başvuru-
lar, Enes Kujund/ic'e iletile-
cektirr
Türk seyircisinin tanımadığı uluslararası bir koreograf; Mehmet Sander:
Koreografî, yaşamın ta kendisi
N.RANAEVCİM
Yıl 1984, bir grup genç, Korukent'te-
ki bir stüdyoda bale ve modem dans
eğitimi görüyorlar. Öğretmenleri Türki-
ye'de bale ve modern dans için yorulma-
dan yılmadan mücadele eden bir sanat-
çr. Geyvan McMiUen. Bu azmi gösteren
pek çok Türk sanatçısı gibi Geyvan
McMillen da enerjisini yaratıcılığının
yanı sıra olmadık bürokrâtik ve politık
engellere karşı kullanmak zorundadır.
Her şeye rağmen. bir sanat savaşçısmın
hiçbir eme|i boşuna olamaz. Gün gelir,
kayalann arasından fışkıran bir yeşıl fi-
liz gibi beklenmedikbir anda, umulma-
dık bir biçimde yayılır, çoğalır sanat.
Mehmet Sander de Geyvan McMil-
len"ın çalıştırdığı bu azimli ve kararlı
gençlerin arasında. Özellikle güçlü ve
atılgan kişiliğiyle hem arkadaşlan, hem
de öğretmeni için dikkat çeken, sevilen
bir insan. Korukent, çeşitli ekonomik
nedenlerle onlan bünyesinde banndıra-
madığında soluğu Maslak'taki Teknik
Üniversite'nin basketbol salonunda alı-
yorlar. Önemli olan korıforlu bir stüdyo
değil, nerede ve hangi şartlarda olursa
olsun çahşmak, çalışmak... Bu yeni tne-
kanda derslerin yanı sıra koreografı ça-
hşmalan da bashyor. Geyvan McMıl-
len. Yunus Emre'nin müziği üzerıne
Ağıt adlı koreografisini gerçekleştın-
yor. Dansçılar, şirndi tstanbul Devlet Ti-
yatrosu'nun ve Devlet Balesi'nin sanat-
çılan olan Kürşat Alnıaçık ve İpekEse-
ner.
lîniversite ortamındaki bam-
başka yaratıcıhk
1986 yılındavsa artık Boğaziçi Üni-
versitesi'nde çalışılıyor. Üstelik yalnız-
ca öğretmenlerinin koreografilerinde
dans etmiyorlar, kendileri de doğaçlama
ve koreografı denemeleri yapıyorlar.
Üniversite ortamı yaratıcılık dürtüleri-
ne bambaşka boyutlar kazandtnyor. Ör-
neğin Funda Emir, gözleri parlayarak,
psikoloji öğrencilerinin doğaçlama ça-
lışmalan üzerine nasıl yorumlar yaptık-
lannı. onlan nasıl etkilediklerini anım-
sıyor. Funda Emir de bugün Istanbul
Devlet Balesi'nin kadrosunda. Bu genç-
lerin arasından son derece üretken sa-
natçılar yetışiyor. Almanya'ya giden
Canan Erek, tngıltere'ye giden Zeynep
Günsur ve Los Angeles'taki Mehmet
Sander... İnsan ister istemez soruyor,
neden bu gençlerimizi biz tanımıyoruz?
Mehmet Sander'in 1986 yılında, Is-
tanbul'u felce uğratan karlı bir mart
ayında Boğaziçi Üniversitesi'nin sah-
nesinde gerçekleştirdiği koreografınin
adı Nova Akropola. Eserde dansçılar,
ortaçağ Avrupası'nı çagnştıran, kara
cüppelı, kambur, inleyen insanlan can-
landınyorlar. lstanbul'u öyle yoğun bir
kar kaplamış ki, ses donanımı ulaşım
olanaksızhklan yüzünden ancak son an-
da yetiştiriliyor. "Bu havada kimse ge(-
mez diye düşündük" diyor Ipek, "ama
salon tiklım tıklım dolmuştu ve çok an-
lamlı bir gösteri oldu."
Funda'nın anımsadıklanysa özellik-
le Mehmet Sander'in değişik mekanla-
ra ilgisini ve izleyiciyı şaşkına uğTatma
çabasını yansıtıyor: "Annesûıin e\inde
bir bamo vardı. İçini mumlaria dekore
etti Orada koreografı yaptı. Hepimizsı-
rayla küvetin içindeki duşla hareketter
yapıyorduk, duşa sanlıvorduk, dolaıu-
yorduk. Tuvaktin içine bir manken ka-
rinden "Dikkat Çeken Başanlı Toplu-
luk" ödülüne layık bulundu. 1993 yılın-
da aynı odülü, dansçı olarak başansı do-
layısıyla bireysel dalda kazandı.
Koreografı birfcdencedegil...
Mehmet Sander, koreografisini de-
kor, kostüm, müzik ve oyunculukla bir
arada yararmak yerine, hareketi ön pla-
na çikarmak için bütün bu yardımcı un-
surlan kaldınyor. Seyirciyi, bedenlerin
geometrisinı, boşluğu ve yerçekimini
izlemeye davet ediyor. Dansçılar, yerçe-
kimine direnmek yerine, onunla işbirli-
ği içindeler. Düşme/düzelme tekniği
kullanılmıyor, geçiş hareketleri yok.
Mehmet Sander'in ince işlenerek oluş-
turulmuş koreografisinde dansçılar her
hareketin üstesinden gelmeyi başanr-
ken bir nsk ve tehlike duygusu oluşu-
yor. Örneğin 1991 yılında Four Bodies
(Dört Beden) adlı yapıtla ılgili olarak
eleştirmen Lucia Öevvey şunlan söylü-
yor: "Yere yapıştınlan bantlarla belir-
lenmiş sahnc alanında en kenara kadar
gelerek dansediyor. Kontrolünü bir kay-
betse -ki böyle bir şey hiç olmuyor- seyir-
cinin kucağına düşerdL" Yükselen bu
heyecanla dans. seyirlık, geçişi bır eğ-
lenceye, bir düş düzeyinden çıkıp, de-
rinlemesıne yaşanan gerçek bir deneyi-
me dönüşüyor. Seyirciye entelektüel
analizler yapacak hiçbır boş an bıraktl-
mıyor; koreografı bir izlence değil, ya-
şamın kendisi.
Programı çok yoğun
fası oturtmuştu, sonunda onu çıkarıp
vukanva kaldın\ordu."
Büyülü bir iletişim söz konusu
Konu modem dans sanatı olduğunda,
her koreograf ister istemez öğretrrtenlik
de yapmak geregini duyar. K.ullanaca-
gı bedenleri. kendi istediği biçimde "ha-
reket etmelen için istediği dinamizmi
kazanmalan için çalıştırmak zorunda-
dır. Koreograf, bir heykeltıraş, bir sera-
mik sanatçısı. bir mimar gibi yaratıcı
gücüyle hayalinde canlandırdığı imge-
yi kullandığı malzemeye aktarmak için
mücadele eder.
Ama koreografide kullanılan malze-
me 'insan bedenleri' olduğundan. kore-
ograf ve dansçılan arasında bambaşka
bir iletişim, bir büyülü etkileşim söz ko-
nusudur. Dansçılar. bedenlerinin ötesin-
de beyinleriyle de koreografa uyum sağ-
lamak zorundadırlar. Yoksa her ıki taraf
için de çabalar kötü bir işkenceye dönü-
şür. lşte bu yüzden bir koreograf, sana-
tının yanı sıra çok güçlü ve etkili bir
•Mehmet Sander,
koreografisini dekor,
kostüm, müzik ve
oyunculukla bir arada
yaratmak yerine, hareketi ön
plana çıkarmak için bütün bu
yardımcı unsurlan kaldınyor.
Seyirciyi, bedenlerin
geometrisini, boşluğu ve yer
çekimini izlemeye davet
ediyor. Dansçılar, yerçekimine
direnmek yerine, onunla
işbirliği içindeler.
eğitmen de olabilır. Çalıştırdığı beden-
lere kazandırdığı. kullandığı dans tek-
niğidir; ama bir de kişiliklere kazandt-
nlan nitelikler vardır ki. etkileri zaman
ıçinde kendini gösterir.
Klasik baleye duyduğu saygı, biri-
kimlerini dansla anlatma tutkusu. bu iş
için özveriyle çalişma alışkanlığı, giri-
şimcilik, mücadeiecilik gibi nitelikler
kuşkusuz Mehmet Sander'in özünde
var olan niteliklerdi. ama bu özü yürek-
lendiren. pekıştiren etkilerden biri de
Geyvan McMıllen'labaşlayan çalışma-
lar olsa gerek.
Dans eğitimini, Geyvan McMillen'ın
da bır zamanlar öğrencisi olduğu Lon-
don Contemporary Dance School'da
sürdüren Mehmet Sander. 1987 yılında
CSULB BFA programına katıldı. Gus
Solomons, Jr, Rachel RosenthaL, Eliza-
beth Streb ve Margaret Jenkins'in öğ-
rencisi oldu.
1989 yılında Amerikan Koleji Dans
Festivali'nde (ACDF) stüdyo ödülünü
ve CSULB'nin Güzel Sanatlar Birliği
bursunu, 1990 yılında yine ACDF'de
Harvard Üniversitesi'nin bursunu ka-
zandı. 1991 yılında Kuzey Carolina'da
yenı bir eserle ACDF'ye yıne katıldı,
bu kez CSULB'yı temsil ediyordu ve
Amerikan Dans Festivali Ödülü'nü ka-
zandı. 1992 yılında Mehmet Sander'in
topluluğu. Lester Horton Dans ödülle-
Mehmet Sander'in 1994 yazında ger-
çekleştirdiği turne programının kapsa-
mı da koreografileri kadar hareketiı ve
yoğun. 5-7 haziranda lsviçre'de Bellu-
ard Bollvverk Festivali'nde, 26-27 tem-
muzda Londra lCA'da. 30 temmuz-1
ıgustosta Salzburg'da, 3-4 ağustosta
I ripkX'le Amsterdam'da. 6-7 ağustos-
ıa Minneapolis Walker Arts Center'da,
12-13 ağustosta Fort Mason San Fran-
cisco'da.
Eylüt ayında Santa Monica'da ger-
çekleştirdiği Ricochet adlı bır solo gös-
teride, kurşun geçirmez bır pleksiglas
kutuya kapatılıyor. dışandan kutuya atı-
lan kurşunlann sektiği yönlere doğru
bedeniyle verdiğı tepkiler koreografi-
nin özünü oluşturuyor.
Daha önceki yıllarda Mehmet San-
der'in topluluğu Hollanda Dans Festi-
vali, Belçika'daki Klapstuk ve Antvverp
festivalleri. Londra'da Natıonal Review
of Live Art ve Glasgovv'daki New Mo-
ves Across Europe ve GLASGAY fes-
tivallenne de katılarak başanlı gösteri-
ler gerçekleştıriyor.
UCLA'daki Schoenberg Hall'de üç
gece tamamen dolan salonda ControJ-
led Space (Sınırlandınlmış Boşluk) ve
Innnite Space (Sonsuz Boşluk) adlı
eserlerde insan bedeninin hareketleri ve
hareket alanı arasındaki ilişki irdeleni-
yor.
Koreografiler ve gösterilerin yanı sı-
ra Mehmet Sander, seminerler veriyor
ve insan hareketlerinın içinde bulunulan
mekanlann smırlanyla ilgisi üzerine ça-
lışmalar yapıyor...
1995 yılında JoffreyBalletıçinbir ko-
reografı yapacak olan Mehmet San-
dere düşlerince sınırsız, coşkulu başa-
nlar diliyoruz ve soruyoruz: "Mehmet
Sander, Istanbul Festivali''nin ve Türki-
ye'deki diğer uluslararası festivallerin
1995 programında var mı?"
Tıyatrokare,y«nisezonu 26 kasunda açıyor. (KEREM ILGAZ)
Tiyatrokare,
sezonu 'Salaklar
Sofrası'yla açıyor
Kültür Servisi - Tiyatrokare,
yeni sezonu 26 kastmda Fran-
cis VVeber'in 'Salaklar Sofrası'
adlı komedisiyle açmaya hazır-
lanıyor. Paris'te aylardır kapalı
gişe oynayan oyunda, çevresin-
deki en salak kişiyi yemeğe da-
vet ederek eğlenmeye çalışan
bir adamın salakhğı anlatılıyor.
Mûşfîk Kenter'in sahneye koy-
duğu oyunda Pekcan Koşar, Ne-
dim Saban, Köksal Engür, Hay-
rettin Aslan,Asuman Çakır, Ay-
lin Uzunlar ve Cero Meto rol
alıyor.
'Salaklar Sofrası' önceki gün
düzenlenen bır kokteylle basına
tanıtıldı. Nedim Saban, yaptığı
konuşmadaçalışmalannı §işli
Gazanfer Özcan-Gönül Ulkü
Tiyatrosu'nda sürdüreceklerini
ve bu ustalara layık olmaya ça-
lışacaklannı belirtti: "Bu yıl Sa-
laklar Sofrası diye bir oyunu-
muz var. Salağız ilk bakışta, ti-
yatroyaptığunız için,ama keyif-
Byiz, seyircimizin desteği var"
Pekcan Koşar da 22 yıl önce
sahneye çıktığı bu tiyatroda tek-
rar oynamaktan duyduğu sevin-
ci dile getirdi.
Nedim Saban, yönetmen
olarak sürdürdüğü tiyatro çalış-
malanna oyunculuğu ekleme-
sini şöyle açıkladı: "Ashnda
ben .yuncu değilim. Ama bu
oyunu anlattığım zaman herkes
sen çok uyuyorsun o salak rolü-
ne dedi. Ben de hem sofra olma-
sından yemeklere güvendim
hem de Pekcan Koşar'ın, diğer
arkadaşlanrt, Müşfik Kenter'in
emeklerine güvendim. lnşallah
salak rolünde insanlan utandır-
mayacağım''. Tiyatrokare'nin
kokteyline aralannda SakıpSa-
bancı, Cem Özer, Esin Maraşb-
oğlu, Gencay Gürün, Füsun
Akatn, Hüseyin Köroğlu, Cem
Davran, Hadi Çaman, Göksel
Kortay,KeremYümazer,Füsun
ÖnaL, Osman Yağmurdereli,
Necati Cumalı, Tuncer Cüce-
noğlu, Macide Tanır, Yusuf
Azuz, Ahmet Uğuıiu, llknur
Bozkurt,Oya Basar, Engin Ulu-
dağ'ın da bulunduğu pek çok
ünlü isim katıldı.
Tutlviılu bir aşk ıın^ i
k
vlililv ıı ıi
îstanbul İngiliz Kültür Heyeti'nin düzenlediği karşılaştınlmah öykü seminerinde
ığı tutkulu bir aşk yaşamaya, roman yazarlığı ise evliliğe benzetildi.öykü yazarlığı
GAMZEVARIM
Roman yazmak, so-
rumlu bir eş olarak bir
evliliği yürütmekse, öy-
kü yazmak sorumsuzca
sürdürülen, tutkulu bir
aşk ilişkisi midir?
Istanbul ingiliz Kültür
Heyeti'nin 1-3 kasım ta-
rihleri arasında düzenle-
diği öykü seminerinin ilk
gününde gerçekleştirilen
'Neden Kısa Öykü?' baş-
lik.li panelde ingiliz ve
Türk yazarlar bu soruya
yanıt aradılar. Prof. Dr.
CevatÇapan'ın yönettiği
panele konuşmacı olarak
A. S. Byatt, Christopher
Hope, Hekn Simpson,
Adalet Ağaoğlu, Erendiz
Atasü ve Feride Çiçekoğ-
lu katıldı.
"Hayabm roman"
Feride Çiçekoğlu, ro-
man yazmayı evliliğe.
öykü yazmayı ise bir aşk
ilişkisine benzeterek, ro-
man yazmanın sabır ge-
rektirdiğini vurguladı.
Bütün orta yaşlı insanla-
nn 'hayatım roman' dü-
şüncesine kapıldığını
anımsatan Çiçekoğlu, ro-
manın öyküden daha üs-
tün bir tür olmadığmı savundu.
Çiçekoğlu, iyi bir öyküyü uzun
bir zaman içinde edinilmiş dene-
yimlerin damıtılmış biçimi ola-
rak tanımladı.
Johannesburg doğumlu Ingi-
liz yazar Christopher Hope, Gü-
ney Afrika'da eski rejimin yazar-
lann yapıtlannı yasaklamaktan
çok hoşlandığına işaret ederek
u
Gelişmekte olan toplumlarda
rejunlcrin yazaıiara yapabilece-
İstanbul İngiliz Kültür Heyeti'nin 1-3 kasım tar-
ihleri arasında düzenlediği karşılaştırmau öykü
seminerinin ilk gününde gerçekleştirilen ye Prof.
Dr. Cevat Çapan'ın yönettiği 'Neden Kısa Öykü?'
başlıklı panele konuşmacı olarak A. S. Byatt,
Christopher Hope, Helen Simpson, Adalet
Ağaoğlu, Erendiz Atasü ve Feride Çiçekoğlu
katıldı. Panelde, öykü bir yazın türü olarak çeşitli
boyunanyla ele alındı.
ği en büvük kompliman vapıtla-
nnı okumaktır. Bu liberal de-
mokrasinin varolduğu toplum-
larda yaşayan insanlann sahip o\-
madığı bir ayncalıktır"dedı.
Romana dönmek gelenek
Öykülen ve ilk romanı yasak-
lanan Hope, romanın sorumlu-
luk duygusuna dayandığını vur-
guladı. Bir roman yazmış olan
herkesin, bunun, büyük ve kör
bır palayia çok büyük bir orman-
da bulunmaktan farksız olduğu-
nu ıtıraf edeceğini düşünen Ho-
pe. "Bazıromancılarbuormanın
içinden geçen bir yol bulurtar ve
bir yol tutturmuş gibi yaparlar.
Oysa gerçekte nereye gittiklerini
biimivorlardır" dedi. Hope öy-
küyü de 'temelde yıkıcı bir
tür'olarak tanımladı.
Türkiye'de öykü yazarlannın
sonunda romana dönmelerinin
bir gelenek olduğunu söyleyen
Adalet Ağaoğlu, kendisinin bu
geleneğin dışında kalarak, önce
oyun, sonra roman, daha sonra
da öykü yazmaya başladığını an-
lattı.
yasını göremediğini düşü-
nen Ağaoğlu, öyküyü şi-
ire yakın bir tür olarak ta-
nımladı.
tnsanlann daha çok
fanteziye gereksinımleri
olduğundan yola çıkarak
düşlennı yazmaya başla-
yan yazar, Türk toplu-
munda sabahlan adetabir
tören gibi düşlerimizi bir-
birimize anlattığımızı,
birbirimizin düşlerini yo-
rumladığımızı anımsattı.
İztevicinin sorulan
Erendiz Atasü ise ken-
di kuşağındaki kadınlann,
erkeklerle ilişkilerinde ze-
kalannın ve kariyerlerinin
bedelini ödemek zorunda
kaldıklannı savunarak,
'kısa öyküyü' bu konuda
hissettiklerini ifade etme-
nin en kısa yolu olarak ni-
teledi.
Kısa öyküyü geniş uf-
kun görüntüsünün bir an
için göze iliştiği dar bir
pencereye benzeten Ata-
sü, öykü türünün şiıre
benzediğini söyledi.
A. S. Byat, hem öykü-
de hem de romanda dilin
teknik açıdan belli ritimle-
ri yinelemek zorunda ol-
duöunu ifade ederek "Ro-
İJçüncü öykü kitabından son-
ra, yalnızca Türk toplumunun
dönüşümünde değil, sözcüklerin
dönüşümünde de insanın iç dün-
nıanda bunlan uzun süre yine-
krseniz, okur bu ritimlerin içine
gircr, artık romanın dünyasında-
dır. Kısa öykü isegüzel bir nesne-
ye, harika bir resme bakmak
icindir" dedi.
Seminerin ilk gününde, öğle-
den sonraki okuma ve tartışma
bölümünde Christopher Hope ve
Feride Çiçekoğlu birer öyküleri-
ni okuyarak, izleyicilerden gelen
sorulan yanıtladılar.
Kasımpaşa
toplantıları
• Kültür Servisi -Türkiye'de
80 sonrası sanatçılann
eğilimleri ve sanat iletişimi
konulu Kasımpaşa toplantılan
cumartesi günü başlıyor.
Plastik sanatlar, sahne
sanatlan, sinema, müzik,
edebiyat, karikatür, kent bilim
ve mimarlık alanlannı
kapsayan toplantılar yıl
sonuna kadar sürecek.
Türkiye'de 80 sonrası yasanan
siyasal, ekonomik ve kültürel
değişimlerin sanat alanında
yarattığı eğilimler ve bu
eğilimlerden oluşan kimliğin
irdeleneceği Kasımpaşa
toplantılannı Mehmet Ağar
yönetiyor. 8 hafta boyunca
cumartesileri saat 14.00'te
başlayacak Kasımpaşa
toplantılanna Bedri Baykam,
Su Yücel, Arzu Başaran,
Emre Zeytinoğlu, Lerzan
Özer Yeltan, Tayfun
Erdoğmuş. Selda Asal, tsmet
Doğan, Fuat Acaroğlu, Hakan
Onur, Irfan Okan, Bülent
Şangar, Aydan Mürtezaoğlu,
Hülya Botasun, Gonca Sezer,
Hülya Yıldınm, Elvan Alpay,
Mehmet tleri, Kamil Fırat,
Merih Akogul. Aclan Uraz,
Mürteza Fidan, Genco Gülan,
Gülay Semercioğlu ve
Zümrüt Radov katılıyor. (256
76 84)
Azerbaycanlı
tiyatrocular
Eraırum'da
• ERZURUM(AA)-
Cumhuriyetin ilanının 71.
yıldönümü kutlama törenleri
çerçevesinde Erzurum'da,
Azerbaycanlı tiyatrocular
tarafından," Vatana Yiğitler
Gerek" adlı oyun
sahnelenecek. Erzurum
Valiliği ile Bakü
Belediyesi'nin ortaklaşa
düzenledikleri "Vatana
Yiğitler Gerek", 4 kasımda,
Devlet Tiyatrosu salonunda
ücretsiz izlenebilecek.
Kutlamalar çerçevesinde
aynca, Azerbaycan Halk
Müziği sanatçılan ile TRT
Erzurum Radyosu Türk Halk
Müziğı sanatçılannm
katılacağı "Azerbaycan ve
Anadolu Müziği" adı altında,
halk müziği konseri verilecek.
Konser, Cemal Gursel Spor
Salonu'nda 5 kasımda, yine ^
ücretsiz izlenebilecek.
Toktamış Ateş'e
Ûdül
• Kültür Servisi-Çınar
Yayınevi tarafından gazeteci
yazar Toktamış Ateş'e
laikliği ve demokrasiyi
savunduğu için bir plaket ve
demokrasi ödülü verecek.
ödül töreni 13 kasım pazar
günü saat 14.30'da TUYAP
B kaü toplanü salonunda
yapüacak. Aynca Ateş'in son
kitabı "Ne oldu Bize" adh
yeni kitabıda fuarda Çınar
Yayınevi tarafından satışa
çıkıcak.
Gümüşsuyu'nda
yeni bir mekan
• Kültür Servisi -
Gümüşsuyu'nda " Resimevi"
adlı bir mekan açıldı.
Yapıtlannı daha geniş
kesimlere tanıtmak ve
sunmak,resim ve plastik
sanaüann diğer dallanyla
ilgili kişilere ulaşabilmek,
ağınk.U olarak,kültür hizmeti
veren sergi salonlannda
sergiler düzenlemek gibi
ortak amaçlan olan
sanatçılann biraraya geldiği
bu mekanda halen Yılmaz
demirağ'ın resim sergisi yer
alıyor. Devleyt Güzel
Sanaüar Akademisi Grafık
bölümü mezunu olan
Demirağ, sanat
çalışmalanna bir süre
İtalya'da devam etmiş.
(2492455)
'Zamanlar
olduğu gibi/
penklendirilmiş
zamanlar'
• KültürServisi - Gülsün
karamustafa'nın "Zamanlar
olduğu gibi
/renkİendirilmişzatnanlar'
adı altında oluşturdugu 12
parçadan oluşan baskı dizisi
9 kasım - 9 aralık tarihkri
arasında A4Ofset
Atölyegaleri'de sergilenecek.
Gülsün karamustafa bu
baskı dizisinde 1994yüının
ocak ayında açtığı
Kronografya adlı sergyi
oluşturan malzemeye bu kez
başka bir yaklaşımla geri
dönüyor. çocukluk bellegini
oluşturan 50'li yıllann radyo
starlan, Safıye Ayla,
müzeyyen Senar, Lütfü
Güneri, Mualla Mukadder,
Necip Celal'in kendi
zamanlanna aitjest, mimik
ve davranış biçimlerini
yansıtan görüntülerini baskı
dizisinin.temeüne
yerleştiriyor.