Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM 1994 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Devrimlere karşı çıkanlann çabası Bayar'ı ürkütüyor
Cümhiıriyet'
kuranlar
nla
a i«fkln
34 milletvekilinin 65'i başta cumhuriyet
olmak üzere, yapılması planlanan devrim
ve yenileştirmeleri engellemek için açık
açık çaba harcıyorlardı. Aralannda Osmanlı
hafiyeleri bile vardı. Cumhuriyet oylamasına
334 üyeden 158'inin katılması da kafalarda
kuşkulu sorulara yol açıyordu.
/
zmir Milletvekili Mahmut Celal Bayar,
"Allah bize 15 yıl daha ömür verse de
cumhuriyeti korusak" diye düşünüyordu.
Yaklaşık dört ay sonra 2. Inönü Hükümeti'nde
Mübadele, îmar ve îskan Bakanlığı'na getirilen
Bayar, cumhuriyetin 27. yılını Türkiye'nin
3. Cumhurbaşkanı olarak selamladı ve 62.
yıldönümünü de gördü. CumhuriNeti ilan eden TBMM'nin ikinci dönemiydi. Oylamaya 334 üyeden 158'inin katılması kafalarda sorulara yol açmışü.
Cumhuriyeti koruma endişesi-5.
C
umhuriyeti ilan eden
TBMM'nin ikinci dönemi
11 Ağustosl923'tebaşla-
dı, 27 Haziran 1927'de so-
na erdi. Bu süreçte 72 yö-
;rede 48 seçim yapılarak toplam 334
milletvekili seçüdi. 121 üye 1. dönem-
de de Meclis'teydi. 334 milletvekilinin
-65'i başta cumhuriyet, yapılması plan-
'. lanan devrim ve yenileştirmeleri engel-
tlemek için açık açık çaba harcıyorlar-
dı. Aralannda Osmanlı hafiyeleri bile
• vardı. Cumhuriyet oylamasına 334 üye-
• den 158'inin katılması da kafalarda
'. kuşkulu sorulara yol açıyordu.
I tzmir Milletvekili MahmutCeJalBa-
; yar,bardaktan boşanan yağmur altında,
; petrol olmadığı için aydınlatılamayan
lyollardan bata-çıka evine giderken,
> "Allah bize İS yıl daha ömür verse de
cumhuriyeti korusak"diye düşünüyor-
du. Yaklaşık dört ay sonra 2. Inönü Hü-
kümeti'nde Mübadele, lmar ve tskan
• Bakanlığı'na getirilen Bayar, cumhuri-
• yetin 27. yılını Türkiye'nin 3. Cumhur-
. başkanı olarak selamladı ve 62. yıldö-
nümünü de gördü.
YetekceMNtekitasiak
Celal Bayar, Mustafa Kemal'in,
'. cumhuriyeti getiren anayasa değişikli-
! ği tasansınt bir gecede değil, uzun sü-
; ren çalışmalar sonunda hazırladığını bi-
• liyordu. Savını gözleriyle görmüş, an-
1
cak duyamamış, işin içyüzünü Musta-
• fa Kemal'in son genel sekreteri Hasan
RızaSoyak'tan yıllas sonra öğrenmişti.
1923 yazında Lozan Antlaşması'nın
imzalanmasına rastlayan günlerdeydi.
; Mustafa Kemal ve Latife Hanım bazı
jarkadaşlanyla (ki aralannda Bayar da
vardı) Çankaya Köşkü'nün bahçesinde
dolaşıyorlar, kayalann atılmasını de-
netliyorlardi. Mustafa Kemal, özel ka-
lem müdürü Hayati Bey'den, genel sek-
.reterlik yazmanı Hasan Rıza Bey'i ça-
•îprmasını istedi. Soyak gelince onunla
«Jjirlikte Köşk'ün kapısına yürüdü, ye-
•Jek cebinden çıkardığı birkaç küçük ka-
İftıdı kendisine verdi ve gözlerinin içine
lîbakarak şöyle konuştu: "Bunlan al, te-
ünize çek. Y'azılar kanşıktır, dikkat et
\3Okuyamadığın yada anlayamadığın bir
Jyer olursa beni buraya çağınr sorarsın.
jKesintîlere rastiarsan birleştirebUirsin.
VYalnı/ şunu beUrteyim ki bunlan şim-
îdilik salt sen ve ben bileceğiz. Üstierine
tbik duyurmayacaksın."
• Mustafa Kemal, memuruna kendi ça-
îhşma masasını gösterdi ve arkadaşlan-
nın yanına döndü.
Hasan Rıza Soyak'ı şaşkına çeviren
yazılar, 1921 Anayasasrnınbazı mad-
delerini değiştiren ve devlet yönetimi-
ni somut biçimde "cumhuriyet" olarak
tanımlavan notlardan oluşuyordu.
Soyak'ın ikinci görevi, temize çekti-
ği metni Adalet Bakanı Seyit Bey'e gö-
türmekti. Mustafa KemaPin engin bil-
gisine saygı duyduğu bakan, yanna dek
bunlan okuyacak, özellikle "cumhuri-
yet" ve "halkegemenliği" kavramlany-
la "genel hukuk kuraDan" açısından
inceleyip görüşlerini bildirecekti. Ve de
konu kesinlikle üçü arasında kalacaktı.
Adalet Bakanı Seyit Bey, taslağı "tü-
müyleeksiksizvekusursuz" buldu. Ana
BayVn ikinci peçete' savı
Celal Bayar'a göre cumhuriyetin ilanı
Mustafa Kemal'in yazdığı "devlet
reçeteleri"nden ikincisiydi. Birincisini
Osmanlı Imparatorluğu'nun batmaması
için kaleme almıştı. Mondros
Bırakışmasrnın koşullannı öğrendiği
gün çok üzülmüş, yakın arkadaşı
General Ali Fuat Cebesoy'a şunlan
söylemişti: "Padişah artık kendi tahtını
düşünecektir. Bundan sonra ulus, artık
kendi haklannı kendisi savunacaktır.
Bizim ve ordunun ulusa yardım
etmemiz, yol göstermemiz gerekir."
Karabekir'in değişefl tavrı
Cumhuriyet ilan edilip mutlu sonuca
ulaşıldığı dönemde ve sonrasında Mustafa
Kemal'in canmı sıkanlann başında yazık
ki yakın arkadaşlan geliyordu. Bunlardan
biri de Kazım Karabekir'di. Karabekir
başlangıçta kendisine koşar adım
katılanlardan biriydi. Ancak süreç içinde
Gazi'nin "yanından" "karşısına" geçen
Karabekir, işi "Ben cumhuriyetten
yanayım, fakat kişisel yönetime İcarşıyım"
diyerek Mustafa Kemal'i "diktatör"
olmakla suçlama noktasına kadar
götürecekti.
noktalarda tam uyuşuyorlardı. Düzelt-
mek haddi değildi ama, görüşlerini.
buyruğa uyarak ikincil birkaç noktada
yaptığı değişiklikle birlikte sundu.
Cumhuriyetin ilanına dek bu konuyu
kimse hiçbiryerde konuşmadı. Dört ay-
lık süreçte Mustafa Kemal'in uygun or-
tamı beklediği açıktı. O ortam 29 Ekım
1923 (1) Pazartesı akşamı geldı ve dev-
letin adı "Türkiye Cumhuriyeti" oldu.
Anadolu masada kaWı
Celal Bayar'a göre cumhuriyetin ila-
nı Mustafa Kemal'in yazdığı "devlet
reçeteJeri"nden ikincisiydi. Birincisini
Osmanlı lmparatorluğu'nun batmama-
sı için kaleme almıştı. Mondros Bıra-
kışması'nın koşullannı öğrendiği gün
çok üzülmüş, yakın arkadaşı General
Ali Fuat Cebesov'a şunlan söylemişti:
"Zat-ı Şahane (Padişah) artık kendi
tahtını düşünecektir. Bundan sonra
ulus. artık kendi haklannı kendisi savu-
nacaktır. Bizim \e ordunun ona yardım
etmemiz, yol göstermemiz gerekir."
Çünkü Osmanlı hükümeti, anlaşma
masasına imparatorluk olarak oturmuş
ve oradan "Anadolusuz" kalkmıştı. Ne-
ye razı olabileceğini bilemediğı için de,
razı olamayacagı şeyleri vermek zorun-
da bırakılmıştı. tmparatorluktan sonra
anayurt topraklan da elden çıkınca, "İs-
tanbul", "saray" ve "taht" korkusu
doğmuştu; peki ya ulus ne olacaktı?
lşte bu sorunun yanıtı Mustafa Ke-
mal'in Cebesoy'a söylediklerinin için-
de gizliydi. Saray kendi başının derdi-
ne düştüğüne, imparatorluk ve anayur-
du gözden çıkardığına göre ordu sara-
yın değıl, ulusundu; öyleyse ordunun
görevi ulusa yardım etmek ve ona yol
göstermekti.
Mustafa Kemal, almacak önlemlerle
bulunacak çıkış yollannı art arda sıra-
ladı: Bırakışmanın koşullanndan olan
askerterhisi (salıverilmesi) hemen dur-
durulmalı; silah, cephane ve ordunun
ötekı donanımı düşmana kaptıntmama-
lı. yetenekli komutanlar kıtalann başın-
da bulundurulmalı ve yeni atamalarla
ordunun komuta gücü arttınlmalı.
Peşpeşe gelen savaşlar ve yenilgi.
ulusun maddi gücü kadar moral gücü-
nü de sarsmıştı. Ulus ve orduyu diri.
uyanık tutmak, moral gücünü yükselt-
mek gerekliydi. Tüm bunlan gerçek-
leştirecek "güçlü kişi, Mustafa Ke-
mal"di. O, zaferin kazanıldığı ve Lozan
görüşmeierinin sürdüğü günlerde bile,
karşı yönden küçük bir direniş geldi-
ğinde "yürüyüp Atina'yı alıverme>i"
öneren fanatiklerden değildi. Cumhu-
riyeti kurma karanna böylesi duygu-
sallıklardan uzak, bilimsel düşünce so-
nucu vardı.
Cumhuriyet, ilk yıllannda iki büyük
tehlikeyle karşılaştı. Rejim, Marksiz-
me ve ümmetçiliğe açıktı. Cumhuriye-
te hiç dokunmadan toplumu ikisine de
sürüklemek mümkündü. Mustafa Ke-
mal, cumhunyetin bu ikı tehlıke kapı-
sını iki temel fikirle sımsıkı kapadı ve
rejimi sonsuz geleceklere güvenle ulaş-
tırma çaresini buldu. Bu temel fikirler-
den biri "milHyetçilik". öteki de "laik-
lik"ti (2)
Muiıaiifteringerekçeteri
Cumhuriyet ilan edilip mutlu sonuca
ulaşıldığı dönemde ve sonrasında Mus-
tafa Kemal1
in canını sıkanlann başın-
da yazık ki yakın arkadaşlan geliyordu.
Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy. Refet
Bele ve Kazım Karabekir'le yola birlik-
te çıkmışlar, fakat onlar cumhuriyet oy-
lamasına katılmamışlardı. Eski Başba-
kan Orbay, daracık bir süreye sıkıştınl-
dığını savundugu cumhuriyeti getiren
hükümet değişikliğinin, "yumruk zo-
ruyla" yapıldığını iddia ediyordu. Ra-
uf Bey. anılannda, lstanbul'daki evin-
de uyurken top sesleriyle uyandığını,
kulaİc verip saydığında yüze yaklaştığı-
nı anlayınca "Mutlaka cumhuriyettir.
Öyleyse ulusa ve ülkeyle hayirtı oîsun"
dileğinde bulunduğunu açıklayacak,
yeniden uyuduğunu yazacaktı. Karabe-
kir de arkadaşını "Ben cumhuriyetten
yanayun, fakat kişisel yönetime karşı-
vım" diyerek desteklıyor. "O"nun
"diktatör" olduğu dokundurmasında
bulunuyordu. (3)
Karabekır Paşa'yı böyle konuşturan
" Benim dediğim değii, senin dediğin ol-
du da ondan" duşüncesı olmalıydı.
Ülkenin dört bir yanı savaş alanı,
kendisi de Sankamış'ta İS. Kolordu
Komutanrydı. Ankara'da olup bitenler
doğuya epey sonra ulaşabiliyordu. Ku-
lağına çalınan sözler vardı. Banştan
sonra seçim yapılacaktı. Yeni Meclis'e
eskiye bağlı tutucu kişiler gelmemeli;
aynca, aydın ve uzman kişilerin oluş-
turacaği ikinci bir meclisin kurulması
düşünülmeliydi. TBMM Başkanı'na 18
Şubat 1922'de yolladığı bu önerisinin
yanıtını 14 gün sonra aldı. Mustafa Ke-
mal, ikinci bir meclisin Osmanh'nın
Ayan Meclisi'ni çağnştıracağını belir-
terek istemi geri çeviriyor, yürürlükte-
ki anayasanın toplumun yapısına uy-
gun olduğunu bildiriyordu.
Bu yanıt Kazım Karabekir'i Musta-
fa Kemal'in "yanından" "karşısı-
na"geçirdi ve en yakın arkadaşını "dik-
tatörlük"le suçlamaya dek götürdü. (4)
Kıbç Ali, Mustafa Kemal'den dinle-
mişti. Karabekir başlangıçta kendisine
koşar adım katılanlardan biriydi. Trak-
ya'dan Sankamış'a giderken Şişli'deki
evine gelmiş, "Doğuda tüm ku\>etimi
haztrlayarak başlatacagın ulusal hare-
ketin çekirdeğini oluşturacağım ve seni
de başkan olarak tanıyacağım" demiş,
kendisine olan güvenıni ve sevgisini
vurgulamıştı.
Bu konuşmanın üstünden kısa bir sü-
re geçince de "Mustafa Kemal Erzu-
rum Kongresi'ne kaülsın nu, kanlmasın
mı; katıhrsa başkan olsun mu, olmasın
mı?" tartışmalannın arasında yerini al-
mıştı.
Karabekir'deki değişikliğin nedenini
çok merak eden Kılıç Ali, bir gün ortak
yakın dostlan CaferTayyar Paşa'ya bu
davranışın gerekçesini sordu ve şu ya-
nıtını aldı: "Mustafa Kemal'in dikta-
tör olmasından korktuğu için~" Bu töh-
metin kaynak ve dayanağı sorusunun
karşılığı ise bir dudak bükme ve gü-
lümseme oldu.
Öte yanda Mustafa Kemal de, eski
arkadaşlan Ittihatçılann körüklemele-
rinden etkileniyorlar diye kahroluyor-
du. (5)
Kaynakça: 1- "Atatürk'ten Hatıra-
lar", Bayar, Celal; Sel Yayınlan-tstan-
bul, 1955.
2- "Atatürk'ün Metodolojisi ve Gü-
nümüz", Bayar, Celal; Araştırma ve
Derleme: Bozdağ, Ismet - Kervan Ya-
yınlan - lstanbul. 1978.
3- "AtatürkveDevrimlerimiz", Bay-
dar, Mustafa; Iş Bank. Kül. Yay. istan-
bul. 1973.
4- "İstiklal Harbimiz", Karabekir,
Kazım; Türkiye Yayınevi-lstanbul,
1969(2. baskı).
5- "Kıhç Ali Hanralannı Anlan>«r";
Sel Yaymlan-lstanbul. 1955.
Yarın: Cebesoy, Özalp, Okyar
ÇALIŞANLARINSORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
Tavandan prim ödemiş bir sigortalıyım
Soru: tlk kte 1966yüında sigortalı olarak çalışmaya başladım.
1973ten 1992>e kadar, 19 yıl aynı firmada, gerek süper
emekHikkanunu çıkmadan gerekse çıkbktan sonra, bu 19 yılın
priminihep tavandan ve aksatmadanödedim. tmekliokluğum
1992 vılı İemmuz ayına kadar, tavandan prim ödemiş bir
sigortabyım.
Emekli maaşmun hesaplanmasında bazı endişelerim var.
Çevreme bakbğunda, 1992'den sonra emekli olanlann,
göstergeleri dolayısıyla. emekli ayhklan benimkinden yüksek.
Benimle onlann arasında, hem prim ödeme gün sayısı hem de
prime esas ücret yönünden hiçbir fark yok. Ben de sürekli
tavandan prim ödedim. Endişem bundan kaynaklanıyor.
Vereceğim bilgiler şunlar:
Sigortahhk sürem 26 yıl. Toplam prim ödeme gün sayım,
6.950'dir. Son 5 yıiık kazanç ortalamam 14 mihon 456 bin 738
tiradır. Göstergem 5.900 olarak, aylık bağlama oranun iseyüzde
595 olarak belirlendi.
Bu verilere göre göstergem, aylık oranım ve ayüğım ne
ohnalrvdı?
I.Y.
YANIT: 9.7.1987 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan ve
kamuoyunda "Süper Emekülik Yasası" olarak bilinen 3365 sayılı
yasa ile, Sosyal Sigortalar Kurumu emeklileri arasında bir uçurum
olmuştur. Sürekli tavandan prim ödeyen sigortalılardan ancak 1993
yılında emekli olanlar, 1. derece 10 kademenin göstergesi olan
6.650'ye ulaşabilmiştir.
Emekli oldugunuz 1992 yılında, emekli olanlara uygulanan en
yüksek gösterge üst gösterge tablosunun 1. derece 2. kademesine
karşılık gelen 6.250 gösterge sayısıdır.
6.250 gösterge ise. 1992 yılında emekli olanlardan, 1 Ocak 1987
ile 31 Aralık 1991 arasında geçen son 5 takvimyılınmsigortaprimine
esas kazanç ortalaması (özel sektörden emekli olanlar için) 15 milyon
360 bin 78 liraya ulâşanlara uygulanmıştır.
Son 5 yılın sigorta primine esas kazanç ortalaması 14 milyon 456
bin 738 lira olanlara 1992 Yılı Özel Sektör Üst Gösterge Tespit
Tablosu'na göre, uygulanan gösterge sayısı 5.900'dür.
Verdiğiniz bilgide, son 5 yılın sigorta primine esas kazanç
ortalamanız son 5 yılın tavan ortalamasından 903 bin 340 liraeksiktır.
Göstergeniz. bu nedenle 6.250 olarak değil, 5.900 olarak saptanmıştır.
6.950 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödeyen ve üst
gösterge tablosu 2. derece 5. kademeden 5.900 gösterge ile emekli
olanlara yaşlılık aylıklan yüzde 59.5 oran üzerinden bağlanmaktadır.
1 Ekim - 31 Aralık 1994 arasında 5.900 göstergeden ve yüzde 59.5
üzerinden ödenen yaşlılık aylığının tutan 1.100 katsayı ile 2 milyon
580 bin lira sosyal yardım zammına göre 6 milyon 441 bin 550 liradır.
. .
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇÎ
Selim Turan'a Karşılama.
Yıllar var, ressam-yonutçu (heykeltıraş) Selim Turan'la il-
gili biryazı yazmıştım "Ankara Notlan"nda. Selim Turan'ın
babası Hüseyin Zade Ali, yaşamı Selim gibi ilginç bir kişiy-
di. 1864 yılında Azerbaycan'da doğmuş, Rusya'da Fizik-
Matematik Fakültesi'ni bitirdikten sonra, ıstanbul'a gelerek,
burada da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'yi bitirip, yüzbaşı rüt-
besiyle sağınhğa başlamıştı. Irtihat ve Terakki Cemiyeti ön-
derlerinin bir çeşit öğretmenı gibiydi. Izlenmeye başlanınca
Kafkasya'ya kaçar, burada gazeteler yayımlar. Maksim
Gorki de, gazetesinde çalışanlar arasındadır. Bu bilgilerin
bir bölümünü AnaBritannica'dan aldım. Şimdi yazacaklan-
mı ise Selim Turan anlatmıştı.
Hüseyin Zade Ali, 1925'te öbür Ittihatçılarla birlikte, İstik-
lal Mahkemesi'ne, Ankara'ya getirilip tutuklanır. Bunu ög-
renen Gazi Mustafa Kemal çok üzülür. Kısa bir süre sonra
salıverilince, -belkı de Ahmet Ağaoğlu'nun evinde konuk
olduğu sırada- Mustafa Kemal onu görmeye gel«v Mustafa
Kemal, başına gelenlerden üzüldüğünü söyler:
- Bize yardım et, seni milletvekili, bakan yapalım!
Hüseyin Zade Ali:
- Sıze yardım edemem, der, benim düşüncelerim, görüş-
lerimayn...
- Hiç mi yardım etmeyeceksin?
- Dil konusunda yardımcı olabilirim!
Soyadını da "Turan" almıştır Hüseyin Zade Ali. Oğlu Se-
lim Turan, "kırklarda" Ankara'ya gelmiştir. CHP, o sırada
Anadolu'ya ressamları, sanatçıları göndermekte, onların
yurt köşelerini tanıyıp, tanrtmalarını istemektedir. CHP Ge-
nel Yazmanı o yıllar Memduh Şevket Esendal'dır (M.Ş.E.),
Hüseyin Zade Ali'nin de arkadaşı. Selim Turan'a şöyle der:
- Senin baban namuslu adamdı. Sen bize bulaşma. Biz-
den birşey isteme. Üsküdar Ortaokulu'ndaki resim öğret-
menliğine mi döneceksin, Paris 'e mi gideceksin, git. Dur-
ma buralarda!
1947'de Fransız hükümetinden aldığı bir bursla gider Pa-
ris'e, gidiş o gidiş. Askerlığe gelmediği gerekçesiyle yurt-
taşlıktan çıkanlır; uzun yıllar yurdundan uzak kalır.
Paris'e gtdişlerimde arardım Selim Turan'ı. Selim Turan,
Ahmet Ikizek (O da askerlik yapmadığı için yurttaşlıktan çı-
karılanlardandı. Paris'te IBM'ın yöneticiliğını yaptı), birlikte,
bir arkadaşın arabasıyla Paris'te dolaşıyor, yemek yiyecek
bir yer arıyoruz. Selim Turan, bizi Saint Denis'de, "Uludağ
Kebapçısı"na götürdü! Türk yemeklerini özlemış olmalı...
Selim Turan,Tstanbul'da geçen hafta persembe günü top-
rağa verildi. Cumhurıyet'te yazarlar toplantısına katılmak
için, o günler Istanbul'daydım. Kafamda Selim Turan'ın tö-
reninde bulunmak da vardı. Atatürk Kültür Merkezi salonun-
daki törene, Yıldız Sertel, Güralp Basım'la birlikte gıttik.
Güralp mühendis, Oralp Basım'ın kardeşi. Oralp Basım, Iz-
mit'te "domuz çiftliği"n\n sahıbi. Oralp, bir yıl boyunca
Çin'de, Çin radyosunda çalışıp bir gelinle yurda döndü.
(Oralp'la Çinli Li'nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü, bir
kızları dünyayageldi. Oralp kızlannın adını "Ayçin" koymak
istiyor, ancak Çinli gelın bu adı beğenmiyormuş. Bakalım kı-
zın adı ne olacak?)
Atatürk Kültür Merkezi onarımdayken, Erhan Karaes-
men'in ginşimlen, çabalan sonucu o gün Selim Turan'ı kar-
şılama-uğurlama töreni için açılmıştı. Gelenlerin çoğu Se-
lim Turan'ı yakından tanıyanlardı. Yıldız Sertel'le öne geçip
oturduk. Selim Turan, Yıldız Sertel'e Paris'te resim sergile-
rini gezdirmiş, Yıldız, resim sevgisini bir çeşit Selim'den al-
mıştı. Selim'in babası Hüseyin Zade Ali, Zekeriya Sertel'in
yakın arkadaşıydı. Selim, Zekeriya Bey'le daha çok babası
üstüne konuşurdu. Yabancı ülkelerde dostluklar yurt özle-
miyle kanşır...
Atatürk Kültür Merkezi'nin girişinde Erhan Karaesmen'le
eşi Engin Karaesmen'i görüverdim. Karaesmen, Selim Tu-
ran'ın yakın dostuydu. Selim Turan'ın yıllar sonra yurttaşh-
ğa alınmasında nasıl çırpındıöını biliyorum. O yıllar başba-
kan olan Bülent Ecevit'in, fçişleri Bakanı Vecdi llhan'ın
katkılan olmuştu. Bülent Ecevit, Selim Turan'ın hayranların-
dandı. Ancak AKM'deki törene ne bir çiçek, ne bir ileti yol-
lamıştı. Onun vefası oncağız mıydı?
Erhan Karaesmen, Selim Turan için yapılan toplantıya
"uğuriama"değil, "/ca/ş//ama"diyordu. Erhan Karaesmen'in
çağnsı üzerine dostlan, yakınları mikrofona gelerek birkaç
tümceyle duygulannı belirttiler. Bunlar arasında şunlar da
vardı:
Savunman Necla Fertan, Mimarlar Odası Yönetim Ku-
rulu Başkanı Salih Pekin, Azerbaycan Yazartar Birliği Baş-
kanı Anar Rızayev (O, bir Nazım Hikmet dostuydu. Na-
zım'la ilgili yapıtlan vardı), Paris'ten gelen Osmanlı tarihçisi
Stefan Yerasimos, ünlü ressam Ferruh Başağa, sanat
eleştimneni Kıymet Giray, eski galeri yöneticisi yazar Su-
na Gönen, Kültür Bakanlığı eski yöneticilerinden Altuğ Izat,.
Tahtakuşlar Köyü'nden Alibey Kudar, Selim Turan'ın eşi Şa-
hika Turan...
Galerici Turay Kaynak, Metin Sözer, Taha Toros, Ara
Güler, Tektaş Ağaoğlu, Gültekin Ağaoğlu, araştırmacı
Sabiha Tansuğ, Selim Turan'ın ablası Saide Santur, kız
kardeşi Feyzaver Alpsar, Kültür Bakanlığı temsilcisi Tunç
Tanışık, Atatürk Kültür Merkezi Yönetmeni Gülser Orhan-
da oradaydılar. Can Yücel, konuşmacı olduğu halde, aşın
üzüntüsünden toplantıya gelememtşti. Can'ın 27 ekim gün-
lü Cumhuriyet'te "Selim Birlnsana, Selim Bir ftessama'baş-
liK.li şiiri çıktı.
Kültür Bakanlığı'nın bir büyük sanatçıyı karşılama yolun-
daçabagöstermesi kıvanç vericiydi. Böylece devlet, yetiş-
miş insanıyla kucaklaşmıştı. Ancak aynı devletın, bir büyük
adamı, uluslararası ününün doruğunda olduğu bir dönem-
de Türk yurttaşlığından uzaklaştırmanın yolunu bulması şa-
şırtıcıdır, üzücüdür. Selim Turan, çıkarıldıktan 14 yıl sonra,
yeniden yurttaşlığa alındı. Nazım Hikmet ise hala yurttaşlı-
ğa alınmış değil. DP'nin "kalıtçısı" olduklarını söyleyenler,
AP'liler, DYP'liler, ANAP'lılar, DP'nin yanlışlannın, acımasız-
lıklannın da "kalıtçısı" olmamalıydılar...
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2
1/ Küçük kareler biçi- .
minde kesilmiş hamur
katlan arasına kıyma ko- 2
nularak yapılan İtalyan ~
yemeği. 2/ Kimi nesneler-
de var olduğuna inanüan 4
iyilik kaynağı... Hak ve 5
hukuka uygun olan. 3/
Tekkelerdeki ayin ve dev- 6
ranlarda ilahi okumakla -,
görevli hanende... Pasak.
4/ Özsu. 5/ Yünden dö- 8
vülerek yapılan kahn ve g
kaba kumaş... Zincirden
yular ya da ayak kösteği. 6/ Za-
fer... Iskambil oyunlannda kağıt
atma sırası. 7/ EHşi deve... Hayat
arkadaşı. 8/ Olen kimsenin vücu-
du... Tekel idaresine eskiden veri-
len ad. 9/ Kredi mektubu
YUKAR1DAN AŞAĞIYA
1/ Türk halk müağinde kullanılan
ve "mzva" adı da verilen telli çal-
gı... Ehnce aziz tanınan kimi ka-
dınlara verilen saygı saru. 2/ Kırsal
kesimde büyük topraklan olan
varlıklı ve güçlü kimse... Hz. Muhammed'in miraca çıkarken
bindiği yaratık. 3/ Orhan Kemal'in bir romanı. 4/ Gözün rengi-
ni veren tabakası..'. Damga, mühür. 5/ Çamaşırcı ayı da denilen
ve Amerika'da yaşayan kürkü değerh bir hayvan. 6/ İlkel bir si-
lah... Bir nota... Çıplak, yoksun. 7/ Yabankazı... Mısır'ın plaka
işareti. 8/ Küçük erkek kardeş... Genellikle sevecen ve hüzünlü
bir konu işleyen küçük lirik şiir. 9/ Mahsul... Pamuk kozası.