25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 1994 PAZAR 8 PAZAR KONUKLAKI SLMUŞ: Boşanmış kadınların, parasızpulsuz bir anda ortada kalmaları en büyük toplumsal yaralanmızdan birisi. Türkiye 'nin sosyal güvenlik sisteminin yetersiz olması, yıllar sonra kendilerini her türlü maddi dayanaktan yoksun bırakan bir boşanma yaşayan bu kadınlara işsizlik tazminatı bağlanmasına olanak tanımıyor. Aüebt Boşanmış kadınlar için tek çözüm, ya evlenme sırasında eşler arasında bir mal paylaşımı öngören sözleşme imzalanması ya da evlilik sırasında edinilen mallarda ortaklık sağlanarak boşanma durumunda bu malların eşler arasında eşitpaylaşımı. Medeni Kanun da bıı amaçla bir değişiklik tasarısı hazırlanarakgeçen yıl Meclis 'e sunuldu. Ancak tasarı bir türlü Meclis gündemine gelemedi. Buyıl, kadın örgütleri tasannın TBMM gündemine gelebilmesi için var güçleriyle çalışıyorlar. Bu hafia, konuyu I. Ü. Kadın Sonınları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Necla Arat ve Medeni Hukuk ıızmanı Prof. Hüseyin Hatemi yle konuştuk. reMolsunSöyleşi Leyla Tavşanoğlu Konuklar t Ü Kadm Sorunlan Araş. Mer. Başk. Necla Arat, Medeni Hukuk uzmanı Hüseyin Hatemi Prof. Necla Arat lstanbul, 1940 doğumlu. tstanbul Kız Lisesi son sınıfinda American Field Senice bursuyla ABD 've gitti ve liseyî bu ülkede bitirdi. Türkive 've dönünce tÜ Felseje-Sosyoloji Bnlümü 'ne girdi. Yüksek öğrenimini hitirince felsefe bölümünde asistan olamk kaldı Profesörlük unvamnı aldıktan sonra 1990'da bazı arkadaşlanyla bıriiktc IÜ Kadın Sonınları Araştırma ve Uygulama Merkezi ni kurdu. Merkezin müdürlüğünün yanı sıra geçen yıl kurdugu Kadın Sorunlan Ana Bilım Dalı Başkanlığı nı yürütüyor. - Osmanh döneminden bu yana kadının mal rejimi nastl dü- zenlenmiştir? ARAT - tsterseniz 1914'ten bu yana konuşalım. Çünkü o dö- nemde kadınlann uyanişı, birtakım kadın dergilerinde istekleri- ni dilc getirmcleri, örneğin poligamiye (erîcekte çok eşlilik) karşı çikmalan var. - Istekleri nedir? ARAT - Örneğin eşlerine "efendi*diye hitap ermeyi istemi- yorlar. Çünkü "efendi" sözcüğünün bir üst ve ast arasında, kö- leyle sahip arasında söz konusu olduğunu, oysa ailede eşit iliş- kilerin yaşanması gerektiğini düşünüyorlar. Ne yazık ki bugün hâlâ aynı şeyleri savunmak durumundayız. Bu da işin kötü ya- nı. Burada aile reisliğiyle bağlantı kurarsam... Yeni Medeni Ka- nun değişiklik tasansında aile reisliğinin kaldınlması ve eşlerin eşit birer birey olarak ailede sorumluiuklan ve yükümlülükleri paylaşmalan felsefesi egemen. Ama bu, nedense erkek parla- mentoyu ve erkek çevreyi çok kızdınyor. Oysa insan haklanndan yana olan, kadınların insan haklanna, gerçek demokrasiye inanan herkesin bu konuda çok duyarlı davranması ve bunu çok doğal karşılaması gerekır. Aile bir ka- bile değil ki reisi olsun: eşler arasında karşılıklı sevgi ve saygı- ya dayalı bir kurum. Bu kurumda bütün sorunlann, birlikte tar- tışarak, birlikte karar vererek çözülmesi gerekiyor. tkametgâh seçiminde de öyte olmalı. Erkeğin söz hakkının üstünlüğü sözkonusu olmamalı. Çocuklan için velayet konu- sunda anne ve baba birlikte karar verebilmeli. - Peki mal edinme evlilikte nasıl oluyor? ARAT - Bizde belki geleneklerin de etkisiyle evlenildiği za- man pek fazla para, mal-mülk sözü edilmez: bir sözleşme ya- pılmaz. Genel olarak da eği- İim, satın alınan her malın erkeğin üzerine tescil edil- mesıdir. tşlemleri erkekler takip ederler; burada sanki kadınlara kolaylık sağhyor- muş gibi olur. Oysa kadın eğer çalışıyor- sa satın alınan her şeye mad- di anlamda katkıda bulun- maktadır. Çalışmıyorsa ev içi emeğin tümünü üstlendi- ği, çocuklann sosyalizasyo- nu, eğitimi işini bütünüyle üzerine aldığı için erkeğin çalışma ortamındaki tûm ra- hatlığını hazırlamaktadır. Eğitim görmüşse eğitimini feda ederek sadece ev kadını olarak bunu yapmaktadır. Öyle sanıyorum ki Os- manîı'daki kadınlann talep- leri büyük ölçüde karşılan- mış. Şu anda önümüzde hal- ledilmesi gereken en önemli sorun. evlilik esnasında edi- nilmiş mallarda ortak olma konusunun yasalaşması. - Bu, kadm a ne sağlaya- cak? ARAT - Bu, sosyal güven- lik sisteminin bütün kesimle- re yayılmadığı bir toplumda kadınlara sosyal güvenlik açısından birtakım olumlu olanaklar sağlayacaktir. Ör- neğin belli bir üniversitede okurken evlilik nedeniyle eğitimini yarım bırakmış olan, ya da üniversiteyi bitirdiği halde eşi, zamanının tümünü evine ve çocuklanna vermesini istediği için profesyonel yaşama girmemiş kadınlar var. Bu kadınlar bazan uzun bir evlilik döne- minden sonra eşlerinin başka bir kadına meyletmesi, geçimsiz- lik, ya da aile içinde şiddet gibi olaylar nedeniyle boşanma du- rumuyla karşı karşıya kahyorlar. 15-20 yıldan sonra birdenbıre kendilerini parasız. evsiz. işsiz, iki. ya da üç çocukla ortada kal- mış buluyorlar. 45-47 yaşına gelmışler: yeni bir evlilik aramı- yorlar. Çünkü evliliğin kendileri için artık bir çözüm olmadığını düşünmeye başlıyorlar. Kötü bir deney yaşadıklan için evlilik konusundakı duygulan da kötüleşiyor. Yeni bir ış bulmalan. gençlerin bile zorlukla istihdam edilebil- diği bu işsizlik ortamında neredeyse olanaksız. Onlara Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bir işsizlik ücreti ödenmesini sağlayacak bir sosyal güvenlik mekanizması ne yazık ki yok. - Peki bu kadınlar için çıktşyolu ne olabilir? ARAT - Bu kadınlan maddi açıdan desteklememiz lazım ki moral açıdan toplumda bir çöküntü durumu meydana gelmesin. Öyle sanıyorum ki tutulacak en sağlıklı yol, evlilik sırasında edinilen mallann boşanma sırasında eşler arasında eşit biçımde paylaşılmasıdır. Teklif edilen yasa tasansında eşlerin evlenme- den önceki mallan. ya da kendilerine miras yoluyla aileden ka- lan mallan hiç kuşkusuz yine kendüerine ait olarak kalıyor. Ama evlilik süresince edinilen mallarda tam anlamıyla bir eşit- Itğin olması zaten adalet duygusuna da uygun. Güneyde bir öğretmen hanımdan bir mektup aldım. 20 yıllık evliymiş. Maaşıyla evin her şeyıne katkıda bulunmuş. Butün ortak alınan mallar eşinin üzerine tescil edılmiş. Ama birdenbı- re iki çocuğuyla kendisini ortalıkta buluvermiş. TBMM'de hangı partiden oiursa olsun bütün kadın ve erkek milletvekillerimizin olaym bu vicdani, ahlaki boyutuna sosyal güvenlik sistemtmizdeki eksiklikleri de göz önünde tutarak in- 'Sevgi vesaygışart' İnsan haklanndan yana olan, kadınlann insan haklanna, gerçek demokrasiye inananlann bu konuda çok duyariı davranması ve bunu çok doğal karşılaması gerekir. Aile bir kabile değii ki reisi olsun; eşler arasında karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir kurum. Bu kurumda bütün sorunlann, birlikte karar vererek çözülmesi gerekiyor. sani değerler açısından yaklaşmalannı istiyorum. Bu basit bir oylama. bir yasa değişiklıği değıl. Bunu parlamentodaki ve di- ğer çevrelerdeki erkek arkadaşlar kendi haklarının büyük bir bölümünün gaspedılmesı biçiminde algılamamalılar Çünkü ta- san yalnız kadınlar için değil, erkekler ıçın de mal ortaklığını getiriyor. Zengin kadın eşleri olan \e evlilik esnasında ortak mal edinmış erkekler var. Böylece erkekler de bir boşanma du- rumunda mal varlığından eşit pay alabileceklerdir. - Osmanh 'ya geri dönersek? ARAT - O dönemde lslam hukukunda erkeğin e\ı geçindir- mekle yükümlü olması ona bir üstünlük sağlıyordu. O sistem içinde kadınlann ise hem ailelerinden mal getırme, hem de mal mülk edinme haklan vardı. Nitekım kendı adlanna vakıflar kur- muş ve bu vakıflarda kendi mal ve mülklerini ıstediklen gıbı yöneten paşa, padişah kızian, sadrazam eşleri var. Ama olaya küçük bir azınlık değil de geniş kadın kitleleri açısından baktı- ğımızda evin reisinin erkek olması geçerli. Bu, genış kadın kit- leleri tarafından da kabul görmüş. Burada hem kadınlara, hem erkeklere kadının erkeğe göre üstünlük değil, sadece eşit hak ıstediğini anlatmamız lazım. Kuranı Kerim'in Bakara Suresı'nde nikâh bağının erkeğin elinde bulunduğu söyleniyor. Yani boşanma yetkisi de erkekte. Dolayısıyla erkek, zevcesine zaman zaman boşanma hakkı tanı- yor. ama zevcesi güçlü bir aileden geliyorsa bu hak söz konusu. Böyle bir hakkın olduğunu geniş halk kıtlelerinden kadınlar bıl- miyorlardı bile. Kadınlar günümüzde artık pek çok şeye "hayır", diyorlar. ka- dınlann insan haklannı vurguluyorlar ve BM İnsan Haklan Bil- dirgesi'ne özel bir paragraf olarak bunun girmesini sağladılar. Bu globalizasyon sürecinde kadınlar yeni ekonomik, sos- yal politikalarda özellikle ken- dilerinin zarar görmemesi için önlemler alınmasını ıstiyorlar. Çalışma yaşamına da daha çok gırmek istiyorlar. Çünkü çalış- manın kendilerine ekonomik güç. ekonomik gücün bir tür bağımsızlık ve özgürlük, bera- berinde de siyasi bir güç getı- receğini de biliyorlar. Her şey- den önce de artık kadınlar si- yasete renklerini katmak isti- yorlar. Değiştirmek istedıkleri her şeyin ancak siyaset aracılı- ğıyla yapılabıleceğini görüyor- lar. Öyle sanıyorum ki 20. yüzyılın kadınian 21. yüzyıla sağlıklı bir eylem programıyla gırecekler. Yani kendilerinden sonraki kuşak için oldukça ra- dikal adımlar atmaya kararlı- lar. Yalnız bunun genç kuşak- lara iyi yansıtılması lazım. Genç kuşaklann da özellikle bizim gibi gelenekçi toplum- larda bir sıçrama anlamına ge- len çok radikal taleplerle değil, çoğunluğun da onaylayabilece- ği gerçek anlamda eşitlikçi ta- leplerle ortaya çıkıp bunları savunmalan gerekiyor. Kadınlann somut gereksin- melerinden yola çıkarak haztr- lanan bir program, örneğin bu mal ortaklığı meselesi öyle sa- nıyorum kı köydeki Fadı- me'nin de, kentteki çok iyi eğitim görmüş kadınlann da destekledikleri bir konu. Şimdi Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı 29 Ekım'e kadar bir kam- panya açtı. Biz bir hafta içinde beş bine yakm imzayı topladık, hemen göndereceğiz. Ama bu çok sembolik. Biz geçen yıl yüz bin imza toplayıp Sayın TBMM Başkanı'na götürdüğümüzde TBMM Başkanı bana, "Tek bir imzavla bile bana gelseydiniz bu kadar haklı bir istek için ben yanınızda olurdum. MecHsimiz de umanm yanınızda olacak" demişti. Bu konuyu tekrar anımsat- makta yarar var, diye düşünüyorum. Geçen yıl verilen yüzbin imzayı da hatırlatıp parlamenterterimızin tümüne bu olayın ne kadar ciddi olduğunu. radikal bir yaklaşımı değil. bir insan hak- kını alma isteğini dile getirdiğıni anlatmamız gerekiyor. - Kadın olan Başbakanımızın bu davaya sahip çıkması ge- rektiğini düşünmüyor musunuz? ARAT - Gerekir tabii. Gerekli duyarlılığı göstereceğini um- mak istiyorum. Çünkü Sayın Başbakan başbakanlığı süresince kadın konusuna fazla ilgi göstermedi gibi bir izlenımım var. Yan- lışsa düzeltilmesini dilerim. Ama bunu çeşitli şekillerde test ede- bildik. Öyle sanıyorum ki bir kadm başbakanın böyle bir konuya kendi ağırlığını koyması aynca kadın kitlelerini de çok memnun edecektir. Kendisi açısından da olumlu bir yaklaşım olacaktır. Ama kadın degil de bir erkek başbakan olsa onun da bu konuyu çok önemlı olarak görmesı gerektiğini savunuyorum. Kendine demokrat diyen. insan haklanndan yana olduğunu söyleyen, ada- letli olduğunu savunan tüm parlamenterlenn böyle bir hak ıste- minde. bu istemin yanında olmalan gerektiğini tekrar tekrar vur- gulu\orum. Bu. partilerüstü bır olay olarak görülmelı. Bir yasa- laşma durumunda da bu. parlamentonun ortak karan olmalıdır. Buna sadece bir partinin getirdiği yasa taslağıdır dıye muhalefe- tin karşı çıkmasının insan haklanna, kadın haklanna karşı çıkma olarak yorumlanacağını ve o karşı çıkan ve muhalefet yapanlann kadın oylanndan büyük ölçüde kaybedeceklerini söyleyebılırim. Prof. Hüseyin Hatemi lstanbul. 1938 doğumlu. 1. Ü. Hukuk Fakültesi 'nde yüksek öğrenimini tamamladı. Aynı fakültenin Medeni Hukuk Kürsüsü 'nde doçent veprofesör oldu. 1983 yılında 1402 sayıltyasa uyarınca üniversiteden uzaklastırıldı. 1990 yıhnda Danıştay karanyla üniversitedeki görevine iade eidildi. Çeşitli yaymlarımn yanında şiirleri de basıldı. - Osmanh'dan bu yana Türkiye'de kadının mal rejimi nasıl düzenlenmiştir? HATEMİ- Bazılan tslam hukukuyla Osmanlı hukukunu öz- deşleştınrler Ama üzennde anlaşılmış, bütün çağlar boyunca değişmcyen. bazılannın sandığının aksıne bütün kurallan ke- sınleşmış ve üzennde uzlaşılmış lslam pozitif hukuku da yok- tur. Yalnız lslam hukuk felsefesi. bunun temeli olan değerler vardır. Buna göre de zaten kadın-erkek eşıtlıği tartışılmamalı- dır. Insanlık değeri bakımından kadın ve erkek arasında hıçbir fark voktur. Pozitif hukukta özel hukuk alanında kadın biyolo- jık yapısı, bir de tarihi binkime da>alı erkeğin kuvvetli cins ol- ması dolayısıyla ilahi vahyin çeşitli tebliğlerine kadar kadın kuvvetli cins tarafından ezıldığı için kadın ve erkeğin ınsanlık değen bakımından eşitliğini ilahi vahıy her peygambenn dılin- den tekrar teblıg etmiştır. Ama kadın ezıldiği için özellikle kadını koruyucu tedbirler getirmiştır. Sanılanın aksine gerçek ilahi vahiy erkek lehine ka- dını ezmesi ıçın gerekçeler getıren bir kurallar bütünü degildir. Tam aksıne. kadının korunması, yabancılaşmadan. "Ben ancak ikinci sınıf insan oiabilirim. Erkek üstündür" bılıncınden. ezik- lığınden kurtanlmalıdır. Bütün sömürü alanlannda olduğu gibi bu alanda da sömürmek. ezmek ısteyenler önce yabancılaştmr- lar ve yanlış bılgı. yanlış ınançlara sahip kılarlar. Ondan sonra da bu sersemlemiş olan ınsanı sömürürler. lslam. kadına bu bılıncı vermek için örneğin şöyle der: "Er- kekle kadın birbirinin velisidir." Yanı bırbırlerine yanlışları, doğru yolu gösterirler, uyanrlar. Ama bütün kadınlar aynı bi- lınce birdenbıre sahip olamayacaklan, bütün erkekler de bu bi- lince varamayacaklan ve kadını ezmek isteyecekleri için kadını koruma yönünde bır düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. lslam pozitif hukuku öncelikle ka- dına malı yüküm yükleme- miştır. Kadın ancak ahlaki vazife olarak kocasına manen yardım eder. Ama hukuken dava açılarak ondan bır şey istenmez. Mırasta ise erkeğin mali yükümlerini dengelesin diye, kadın tek başına değil- se, bir erkekle birlikteyse da- ha az hisse verilmiştir. Ama bu, kadının yarı-in- san olması nedeniyle değil, kadına mali yükümlülükler tanmmadığı, buna karşılık er- keğe bunlar tanındığı içindir. Sırf parasal açıdan getirilen bir kuraldır. Evlenmede ve boşanma halinde kadına ah- laki görev dışında mali yü- kümlülük getırilmemişken erkeğe mutîaka "mehir 5de- me"yükümü getırilmiştir. Ya- ni bir boşanma sırasında ka- dına veriiecek tazminat önce- den yapılacak nikah sözleş- mesine bağlanmalıdır; boşan- ma halinde de verılmelıdir. Hatta ideal lslam hukuku ku- rallanna göre kadının boşan- ma anına kadar oturmakta ol- duğu aile ikametgâhı da mut- laka kadına bırakılmalıdır. - Kadm ve erkek İslam hu- kukuna göre eşit cinsler. Ama aynı zamanda kadın ko- runması gereken bir cins. Kadının zaman içinde erkek tarafından sömürülmesi bu İslam hukuku kurallannın yanlış yorumlanmasmdan mı kay- naklanıyor? HATEMt - Öyle değil. Zaten devlete ilişkin hükümler he- men saptınlmaya başlandı. Yani toplum yapısına ilişkin anaya- sal hükümler Peygamber'den 50 yıl sonra derhal saptınldı. Bir sapma açısı belırirse bunun gıtgıde büyümesi de muhtemeldir. ıslamın doğru öğreti olması, irade özgürlüğünü ortadan kal- dırmıyor. Burası imtıhan âlemi. Osmanlı toplumu da az çok bir sapma açısını temsil eden bır toplumdur. Yoksa ideal tslam hu- kukunu tatbik eden bir toplum degildir. Şunu da söylemek lazım: Kadın himayesiz görünse bile top- lumda hıç değilse Tann inancının, Islamı değerlerin hâkim ol- ması, lslam ahlakının bugüne göre daha etkili olması nedeniyle kadının durumu pozitif hukukun üstünkörü şöyle bir gözden geçirilmesiyle kolay hükme vanlacak gibi de degildir. Osmanh toplumunda taasşubun hâkim sayıldığı sıralarda bi- le öyle hanımlar vardı ki... Örneğin bazılan kadı hanımlanydı. Bu hanımlar kocalannın sakalının yansını yolduğu için biçare kadı. sakalı yenıden uzayıncaya kadar mahkemeleri talik eder- di. Bir başka örnek de Sultan Mahmut döneminden: Padişah, kadıyı Mekke'ye tayin ediyor. Adamcağız sevinçle eve gidiyor. Ama kansı "Burada padişah benim. Benim iznim olmadan hiç- bir yere gidemezsin'" deyince adamcağız padışaha gidip ferma- nı değiştirtiyor. "Kadın kiilevdi. cariyeydi, kümese kapatılmışh. Ama 1926'da Medeni Kanun'un kabulüyle birdenbire güneş dogdu", edebi- yatına da kulak asmamak lazım. Güneş bazı bakımlardan doğ- muş olabilir. Çünkü Medeni Hukuk'un da ilahi vahiyden etki- lendiği temel değerler vardır. Medeni Kanun döneminde de her şey güllük gülistanlıktır, diyemeyiz. Çünkü bu defa da kadını başka yönden sömürmek isteyenler olacaktır. lslam hukuku döneminde ailelere el uzatamasalar bile bazı yabancılaştınl- mış, köleleştirilmış toplumlarda erkek, zevkı ıçın tavuk pazan gibi kadın pazarlan kurup nasıl canye getinyorlarsa şımdi de kadın-erkek eşittır diye mikrofonlarda bır yandan bağınrken bir yandan da kadın ticareti yapılabılir. Önun ıçın şekıllere aldanmamalıdır. Medeni Kanun'da da bir değişiklik yapmak gerekiyorsa gerçekten bunun kadınlann le- hıne olması ıçın sağlam düşümek lazım Şımdi şu tehlike var: tslam hukukunun şeklen tatbik edıldığı dönemlerde de tutarlı, gerçek. doğru bir değerler felsefesıne sahip kişı çok azdı. Şekli devnmlerden sonra da Batfdaki mukabiliyle bile bir dayanak felsefesine sahip kişi çıkmadı. Batılılaşma da şeklı yönden ol- du. Ben şimdi şundan endişe edıyorum ve bence bu Türkan Akyol tasansında en büyük sakınca. Kadın-erkek eşitliğinde kadının korunması gereğını bır kenara bırakarak bunu adeta kadının izzetı nefsine dokunacak bir şey sayıp "Kadın korun- maya muhtaç degildir. kendi kendini korur" dıye erkek saydık- lan kanun koyucuya karşı çıkarak. "Biz korunma istemiyoruz. Mutlak eşitlik istlyoruz'' dediklen anda kadın tacırlerınin ve kadını ezmek ısteyenlerin oyununa gelinryor. Bunlar toplum- dan tamamıyla yok edilmeden bu sefer de kötü nıyetli erkek çok daha fazla kadını sömürme ımkânlanna sahip oluyor. - Peki, ama bu nasıl oluyor? HATEMİ - Çünkü boşanma anında eşler arasında eşit kural olarak mal paylaşımı. denıyor. Şu halde kötü nıyetli bır erkek kansını çahştırmış, buna karşılık ev işlen de yapmamış. Ara- dan yırmı yıl geçmiş. Kadıncağızın canına tak demiş, boşan- mışsa erkek için de kadın üzenne kayıtlı mal varlığının yansını alma hakkı kural olarak doğmuştur Soyut. slogancı düzenle- meler son derece aksı sonuçlar venr. "Kadın-erkek eşittir. Şu halde kadın korunmava muhtaç degildir. Biz kadını koruyucu hükümleri tama- mıyla kaldırıp tam bir eşitlik kabul edelim" derseniz o za- man Türkıye'deki kadınlar bundan çok zarar görecek- lerdır. Sosyolojik olarak ger- çekten fiilen bağimsızlıklan- nı kazanamamış kadınlar büsbütün sömürülecektir. Onun için kadını koruyu- cu bır mal rejimi sistemi ge- tırmek zorunludur. Tıpkı ls- lam hukuku temelinde oldu- ğu gibi... - Sizin tasarıyia ifgili gö- rüşleriniz kadın dernekleri tarafından nasıl karşılanı- yor? HATEMİ - Homurtuyla... Mıllervekillerini, Kadın lşle- rinden Sorumlu Devlet Ba- kanı'nı, bu işin tasansını ha- zırlayanlan. kadın lehinde konuştuklannı sananlan ikaz etmem lazım. Tasarı benim gördüğüm "Türkan Akyol tasansı" denen şeklıyle çı- karsa kadın lehine olmaya- cak. kötü nıyetli kocaları büsbütün yararlandıracaktır. Bunun ilkelennı kendi görü- şüme göre "Aile Hukuku" kıtabımda önermıştım. Bir de lstanbul Barosu"na bu ko- nuda bir rapor vermiştim. Benim bu konudakı görü- şüm şu: Temelde yine mal aynlığına dayalı bır sistem kabul edılebilır. Fakat evlendikten sonra kazanılan mallann bölüşümünde eş diye lüzumu olma- dan erkeği de koruyan bir düzenlemeye gidilmemelidir. Sadece evli kadını koruyucu bir düzenlemeye ihtiyaç vardır Evlilikten sonra kazanılan mallar konusu bir boşanma halin- de şu esaslara dayandınlabilir: Evli kadına evliliğin en az üç yıl sürmüş olması şartıyla evlilik süresiyle oranlı olarak o sıra- da evlilik ölümle sona erseydi kocanın mal varlığından alacağı saklı pay neyse onun birbölü 20siyle bir bölü beşı arasında bir tazminata. bir denkleştirme bedelıne hükmedilmesi gerekır. Bu arada da 'özel aile hukuku mahkemeleri kabul edilmelidir. Örneğin bir boşanma; mal bakımından adaleti sağlama dava- sı, bir alacak, bır gayri menkul davası arasında gürültüye git- memelidir. Özel uzmanlardan yararlanan ve sulh teşebbüsünü de gerçek anlamıyla iade eden bir boşanma prosedürü sonunda boşanmanın son çare olduğu görülüyorsa tslam'daki mehır ku- rumuna benzeyen bir düzenlemeyle kadm korunmalıdır. Yoksa, erkeğin-kura! olarak korunmava ihtiyacı yoktur. - Peki evlenme sırasında mal rejimi anlaşması yapdmalı mı? HATEMİ - O da olabilir. Ama bu anlaşmanın yapılması da irade serbestısine bırakılmamalı. kadını koruyucu olmalıdır. Çünkü genellikle Türkiye'de kadın ev işlerinde çalışmakta, dı- şarda çalışsa bile bazı ailelerde onun katkısıyla alınan mallar bile kocasının üzerine yapılmaktadır. Yan yanya tescile giden aileler çok azdır sanıyorum. Yani kadını bu şekilde temelde ko- ruyucu hükümlere ihtiyaç vardır. Onun için Akyol tasansı bu sefer Meclis'e aynen Âlpago (Kadın Işlerinden Sorumlu Dev- let Bakanı Önay ,\lpago) tasansı olarak getinlmemelidır. "Bu adam lslam dünya görüşüne bağlı olduğunu sövlüyor. Demek ki kadına karşıdır" biçiminde önyargılardan artık vaz- geçılmelı ve bu fakirin de fikri bir sorulmalıdır. 'Tam eşitlik derseniz...' "Kadın-erkek eşittir. Şu halde kadın korunmaya muhtaç değildir. Biz kadını koruyucu hükümleri tamamıyla kaldınp tam bir eşitlik kabul edelim" derseniz o zaman Türkiye'deki kadınlar bundan çok zarar göreceklerdir. Sosyolojik olarak gerçekten fiilen bağımsızlıklannı kazanamamış kadınlar büsbütün sömürülecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle