Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA. CUMHURİYET 23EKİM 1994PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Sanal gerçeklik ve gizli iktidar
Sanal gerçeklik toplumlar. kurumlar, bireyler için tuzaklarla
dolu bir ortamda yaşamak demek. Bunu aşıp somut gerçekleri
görebilmek ise giderek güçleşmekte!..
Prof. Dr. GÜLTEN KAZGAN
S
anal gerçeklik vırtual re-
ality terimi gerçeğin ben-
zeri ya da varsayımsal sa-
nılan gerçeklik anlamında.
bılgısayar oyunlanyla gün-
\ük kullanıma girdi. Ek-
randa i sterseniz üçüncü dünva savaşı-
na katılabılirsınız. Istersenız bır futbol
maçında rakıbınızı yenebilirsinız, ister-
senızdinozoravınaçıkabilırsinız. Prog-
ramlanTnış oyuna göre. gerçekmış gibi
olan bir ortamda böylece saatlerinizi
tüketebilirsiniz.
Sanal gerçeklik o> unlan. yenı olsa da
sanal gerçeklik olgusu hıç de yenı değil.
Yeniolmadıgı gıbı üstelıkekrandakal-
mayıp toplumların. dünyanın veni dü-
zenlerini kuruyor. bozuvor, insanları
yüceltip, çok zaman. kı> ıma uğratıyor;
ıktidarlan değıştınp. yenılennı getınp
toplumsal vapılan altüst ediyor. Denız
suyu nasıl denız canlılarının her yanını
sarar. bunlann besin ka>naklarını sağ-
lar. bırlikte yaşadıklan dostlar ıle düş-
manlannın ortamını oluşturur. doğum-
ölüm olgulannın ortamı olursa. içinde
yaşadıgımız dünyada sanal gerçeklik
olgusu da öyle. ikıncı Dünya Sava-
şı'ndan bu yana geçen yaklaşık yanm
yüzyılın olavlannı bır film şendi gıbı
gözden geçınrsek. bır sanal gerçeklik
olgusu dünyasında vaşadığımız izlenı-
mi edinmemek mıimkün değil. Üstelik
sankı bunlar da; tıpkı sanal gerçeklik
oyunlan gibi, programlanmış birileri
tarafından \e hepimiz bu sanal gerçek-
liğisankı somutgerçeklermiş gibi yaşa-
mışız. Bu programlamayı yapıp, bize
yıllarca sanal gerçeklıkleri vaşatanlar
dünyanın gerçek gizli iktidan olmuyor
mu?
Bugün, Berlin Duvan'nın yıkılması-
nın ardından eski Doğu Bloku'nun ve
eski SSCB'nin. daha da ötesı bir za-
manlann nükleer süper gücünün içine
düştüğü durum "Sovyet tehdidi" denen
ve dünyanın eski düzenini yapılandı-
ran bır sanal gerçeklik oyunu değil miy-
di? Gerçek bir süper güç bu denli ko-
lay parçalanıp, bu denli paramparça ha-
le. bu kadar kolaylıkla gelebilir mıydi?
Bıldiğimiz bütün imparatorlukların
parçalanması uzun yıllar aldı, büyük
savaşlar. ayaklanmalar ile uzun bir sü-
reç oluşturdu.
Ingiltere Imparatorluğu'nun parça-
lanması Binncı Dünya Savaşı ile baş-
ladı. 1960"lıyıllannortasına kadar sür-
dü; onca milhyetçı ayaklanma ve sö-
mürge savaşı yaşandı, yüzbinlerce in-
san öldü. öldürüldü. Ya Fçansa tmpara-
torlugu'nun çözülmesı: Çın Hindi Sa-
vaşı. Ceza> ır Savaşı az mı can aldı. (Bu-
gün ınsan haklan pazarlamacılıklanna
hıç bakmavın) Fransa Cezayır'de bir
mılyon ınsanı öldürdü. Sırf sömürgeci-
Uğı sürdürebılsin diye... Boğaziçi'nin
Hasta Adamı Osmanlı imparatorluğu
bıle çözülürken en az bir yüzyılı götür-
dü, onca savaş, ayaklanma yaşandı. Oy-
sa sanal süpergüç Doğu Bloku bir fis-
kede gitti. •
Ya, Gorbaçov'a havlu attıran "Yıldız
SavaşlarT projesi neydi? Okuduğumu-
za göre, bugün hâlâ böyle bir proienin
gerçekten varolup olmadığı tartışmalı.
BırçokkaynakYıldızSavaşlandıyebır
projenın olmadığını açıklıyor. Gorba-
çov ise bu projeyi gerçek sanıp. kendi
sistemine havlu attırdı.. çünku Sovyet
lmparatorluğu'nun bılimsel-teknolo-
jik-sınai gücü buna yetmeyecekti. Ko-
münist sısteme demokrasi ve serbest
piyasaekonomısmi eklemlemeye kalk-
tığında bır sanal gerçekliğin kuşkusu-
na düştüğünün farkına varamamıştı. Ya
pekı, KGB'nin hepımızı ürküten gücü
neredeydi? O da demek bir sanal ger-
çeklik'ti; bu denli önemlı bır olgunun
gerçekten var olup olmadığtnı anlaya-
mamıştı. Işte. dünya düzenini değışti-
ren başka sanal gerçeklikler...
Bu sanal gerçekliklerin Türkiye'ye
yansıması ise ayn bir trajedi. On beş v ıl
hapis yatan Kenıal Tahir'den. vatansız
kalan Nâzım Hikmet'e. son olarak Ba-
nş Derneğı dav asında yaşamını tuketen
aydınlara uzanan bir çızgide aydın kı-
>inıı yaşadı bu ülke yanm yüzyıl bo-
yunca Sav. bu aydınların Türkıye'yı
Sovyetler'e satmak ıstediği, kımılen
ıçin Sovyetler lehine casusluk yaptığıy-
dı. SSCB dağılınca KGB arşıv len orta-
ya döküldü. Bugüne dek. suçlanan bu
aydınlardan hiçbırinin varsayılan suçla-
n ışlemedıği kanıtlandı. Ortaya hiçbı-
rinin adı dökülmedi. Yani, onca ınsanın
yaşamına bir sanal gerçeklik peşinde
kıyılmıştı.
Sanılmasın kı soğuk savaşın bıtme-
sıvle sanal gerçeklikler de sona erdi
Yeni DünyaÎNizeni, yenı sanallaşmayı
getirdi. birçok kurum sanal gerçeklik
alanına kaymaya başladı. Göz göre gö-
re sanallaşan bu toplumsal kurum siya-
sal iktidar; demokrasi. tam giderek ya-
vılmaya başlamışken yaşanan büyük
değışim \e dönüşüm bu rejimi de de-
ğıştınp dönüştürüyor. Bu arada da bır
sanal gerçeklik varatıyor.
İkıncı Dünşa Savaşı sonundan
1980'e kadar geçen sürede Batı ülkele-
rindekı demokrasi, Batılı dış dünyada
yaşanan aydın kesimın rüvası olmuştu
Sıyasal yelpazedeki bütün görüşlere, en
soldan en sağdakıne kadar yasallık ta-
nıvor.özellikle Batı Avrupa'dakı u>gu-
lamasında. bu farklı ekonomık-politik
programlann bırbırlennı denetlemesı-
\e olumlu yönde etkılemesı olanağını
veriyor. refahı tabana yayıyordu. Sağ
polıtıkanın "özgürlük" ılkesı ıle sol po-
litıkanın eşıtlik ılkesı mutlu bir sentez
varatıyordu. Demokrasinın ekonomısi
l990'lı vılların. Berlin Duvan'nınyıkı-
lışını ızleyen dünvasında artık bu bır-
lıktelik bitti. Demokrasinın ekonomi
bov utu "serbest pivasa ekonomisryaf-
tası altındatekleştı; sosvalıstpartilerile
sosyal demokrat partiler tarafından da
benımsenıp, parti programlanna girin-
ce bütün merkezın sağı. merkez ve mer-
kezınsolu partiler bırbirlerınebcnzedı.
Zaten küreselleşme akımı. emek dışın-
dakı tüm alanlarda, mal-hizmet-serma-
ve hareketlennde sınırlaraşın serbestlı-
ği getırdıgı ölçude insanın akıl ya da
vicdan bovutu ile pıyasaya müdahale
olanağını giderek daralttı Serbest piya-
sa ekonomısi, karşıt akımın. sol hare-
ketlerin denetimi dışında kalınca, bu
kez giderek vahşi kapitalizme dönüş-
meyebaşladı Nevarkı.ıdeolojilennet-
kisi somut gerçekleri aşıyor; herkes hâ-
lâ serbest piyasa ekonomisi ve demok-
rasinın eski dünya düzenindeki olumlu
birlikteliğini anyor.
Oysa demokrasi giderek aşın sağda
yer alan etnik-kültürel milliyetçi akım-
larla dinci akımlan karşıt güç olarak
üretmeye başladı; kökende, bunlar bil-
diğimiz biçimiyle demokrasiye karşıt
olduklan ölçüde, yeni bir sanal gerçek-
lik yaşanıyor. Somut gerçek. ekonomi
boyutu tekleşmiş demokrasınin vahşı
kapıtalızm ile demokrasi karşıtı akım-
lan üretmesi; sanal gerçek ise demok-
rasinin bunlara galıp gelmeve gücü ol-
duğu.. gerçek karşıtı olan sol akımlann
giderek güdükleştiğı bir ortamda bile..
Ya bireyler konusundaki sanal ger-
çeklik bulutu.. Medya isterse (tabıi is-
temenin türlü-çeşıtli nedenleri var) or-
ta zekâlı. beceriksiz birinin balonunu
şişirip, "dâhı" diye pazarlayabilir; is-
terse toplumu, ekonomiv i, siyaseti altüst
edip, rüşveti, hırsızlığı kural haline
getireni "devrımcı, büyük devlet
adamı" diye pazarlayabilir, \ani, her
çeşit sanalhğa aracılık edebilir.
Ancak çok uzun dönemde sanal ger-
çeklikler somut gerçeklere. o da top-
lumun yapısındakı. verleşmış demok-
ratik öğelere bağlı olarak ancak yenik
düşebilıyor. O arada ise atı alan Üs-
küdar'ı geçmış oluyor.
Sanal gerçeklik toplumlar. kurumlar.
bireyler için tuzaklarla dolu bır ortam-
da yaşamak demek. Bunu aşıp somut
gerçeklen görebilmek ise gıderek güç-
leşmekte!.
ARADA BIR
FERİHA BÜYÜKÜNAL
Derman - Gözen Ormanı
Ağaçlann, bıtkılerin, sarmaşıklann, mantarların birlikte
meydana getırdiğı ormanlarımızı gün geçtıkçe yok ediyor,
değışen doğa dengesını sessızce seyrediyoruz. Oysa
topraktan aldığı güçle yeşeren, rutubetiyle bereketli
yağmurları yağdıran yeşıl örgüleri korumak, çoğaltmak
biz insanların başarabıleceği görevler değil mıdir?..
Büyümekte olan bir fidanlığın gökyüzüne yükselişini,
mevsimlerle renk değişimlerini gözlemlemek, yaşamı
tanımakla eşanlamlıdır.
Yaklaşık 50 gün önce, yıllardır önlemi alınamayan trafik
anarşisinin aramızdan aldığı üç güzel insanımızın, Gül -
Uğur Derman ve Erim Gözen'i kaybetmenin acısını
içimizde taşıyoruz. Gül Derman, usta ve üretken bir
ressamdı. Ulkesini yurtıçi ve yurtdışında açtığı sergilerle
temsil etmış örnek bır Türk kadınıydı.
Prof. Uğur Derman, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Iç
Hşstalıkları Anabilim Dalı Başkanıydı. Meslek yaşamını
öğrencilerine ve hastalarına adamış, tıp dünyasının çok
önemli bir bılim adamıydı.
Anadolu Üniversitesı öğretım görevlilerınden Erim
Gözen de bir grafik ustasıydı. Hazırtadığı filmler, özgün
yapıtlarıyla gelişen grafik sanatımızın önemli
hocalarındandı. Tanrının yaşamını bağışladığı Mine
Gözen'le birlikte dört arkadaş, yıllar boyu dostluğu, acıları
ve sevınçleri en güzel biçimde paylaşmışlardı. Yaşamın
geçiciliğinı, yaşam ve ölüm arasmdakı sürecin herkes için
geçerliliğini bilsek de onlann bıraktıkları boşlukları
doldurmamız mümkün değildir.
Üçü de, yoğun çalışmaları dışında doğaya kosan, seven
ve koruyan ınsanlardı. Bu sevgıyi çevrelerine de
aşılıyorlardı. Şimdi onların adına, Çevre ve Kültür
Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) binlerce
ağaçtan oluşacak yemyeşil bır ormanı kurmaya
hazırlanıyor. Çatalca'da aynlan orman yerinde, kasım ayı
içinde Gül Derman için kızılağaçlar, bodur meşeler,
akağaçlar; Uğur Derman için kavaklar, kayınlar, gürgenler;
Erim Gözen için dişbudaklar, çamlar, ladinler dikilecek.
Kuşkusuz bu orman bağışlarla gerçekleşecek. Binlerce
fidan, onları verdığimiz topraktan aldıkları enerjiyle
yeryüzüne ve oradan da göklere uzanıp hayat bulacaklar.
Bizler de, ilkbaharda yeşeren, sonbaharda sararan
yapraklarda Gül ve Erim'in sanat duyulannı, Uğur'un
yaşama döndürdüğü yüzlerce hastasının nefesini
anımsayacağız. Ve doğanın dengesinde gökyüzünden
düşen yağmur damlalarında onları özlemle anıp, ya
ağlayacak ya da gülümseyeceğız.
TARTIŞMA
Medyanın Mümtaz Soysal sendromu
™^_. -~- lkemızde
^ğ T özellikle
I I elektronik
I I yayıncıhk
^ I alanında devlet
^ - ı -* tekelinin
kınlması ve özel sermayenin bu
alandaetkinlik göstermeye
başlamasının ardından. poliıik
fikir a> nlıklannın veni ve
meşru bir çatışma alanı
bulduğu düşünüldü. Özel
sermayenin elinde bulunan
v azıb ve sözlü yayın organlan,
sahıplerinin politik görüşleri v e
çıkarlan doğrultusunda >ayın
yapmaya başladılar.
llk bakışta (medya
patronlannın da savunduklan
gibi) serbest rekabet koşullan
ve liberal yaymalık ilkesi
bağlamında bu gav et doğaldı.
Kitle iletişim araçlanna sahip
olmarun ne denli büyük bir
sermaye birikimi gerektirdigini
ve buna gücü yetebilecek ne
kadar az sayıda insan olduğunu
gözardı edersek medya
patronlannın sav unması
geçerliydi. Ama son üç - dört_
yıldır medya patronlannın kâh
politik iktidar sahıplenv le çıkar
bağı kurarak kâh rakiplerine
karşı kendi cıkarlannı
korumak endişesiv le kamu
çıkannı gözardı eden ve kımı
kurum vekişilen hedef alan
yayınlan gündeme geldı.
Kitle iletişim) alanı dışında da
etkinlik gösteren medv a
patronlannın yeni hedefi. çiçeği
bumunda Dışışleri Bakanı
Mümtaz Soysal. Özelleşiırme
karşısındakı eleştırel tav n ve
başanlı hukuksal
mücadelelenyle tanınan
Mümtaz So\ sal. yeni görevine
başlar başlamaz farklı bir
politik çizgi izleyeceğini de
kanıtladı. Hükümetin poliıik
tavnnabağımhlığı
kabullenmeven ve Dışışlen
Bakanhğı'nın > arvı sıra
içişlerine de müdahale ederek
özelleştirmeye karşı savaşımını
sürdüren Soysal.
özelleştinneden bü\ ük çıkar
uman ve elde edecekleri de
kesin olan medya patronlannca
halka şikavet edilıyor.
Daha önce de bakan olduğu
halde gazetede köşe v azarlığı
\ apmav ı sürdürdüğü için
eleştirilen Soysal. Shovv TV'nin
19.09.1994 tarihlianahaber
bülteninde " uzaydan gelen
\ abancı mahlûkların içine
girdiği" bır kışı olarak
nıteleniyordu. Bumesnetsizve
anlamsız tanımlamanın
ardından Sov saPın "kablo gibi
kördüğüm olmuş karakteri"
çözülmeden ıcraatlannın
anlaşüamayacağı
söylenivordu. Busöylenırken
fonda Sov sal'ın bır masada
oturmuş elindeki bir kablov la
oynarken çekilmış görüntüleri
yeralıvordu.
Shovv TVye göre "aynkotıT
Soysal'dan başka "devletçi
olduğu halde bireyci, bireyci
olduğu halde dev letçi" olan
kımse \ oktu. Hatta Sov sal'a
karşı ortav a ko> ulan tav ra
taraftar toplamak için bir adım
daha ilen gıdiliv or ve futbola
olan popüler ilgi
kullanıhvordu. So>sal'ın
Galatasarav Lisesi mezunu
olduğu halde Beşiktaşlı olmak
"cinsüğini" yaptığı ilan
edilivordu. taraftarlık
Içerdekiler...
B
ir ulusun çağdaş
olabilme
koşullanndan biri
de 'akıl hastaları'na
olumlu. hoşgörülü
vaklaşımolmalıdır.
Yeri geldiğinde bir bardak çayı,
bir sigara izmaritini
paylaşabilen bu duyarlı,
yardıma, sevgi ve hoşgörü dolu
yakJaşıma gereksinimi olan
insanlara ne kadar insanca
yaklaşılıyor? Ülkemizın beş
ayn bölgesinde bulunan akıl
hastanelerimize ve akal
hastalanmıza karşı kaçırruz
sevgiyle korkusuzca
hoşgörüyle v aklaşıyoruz?
Daha, sağlık ekibi içinde akıl
hastalanmıza insanca
yaklaşımın söz konusu
olmadığı bir dönemde. görevini
"toplumu akıl hastalanndan
korumak1
' olarak gören
psıkiyatrların olduğu bir
zamanda, toplumun her
yerinde her an karşılaşılabilen
akıl hastalanna olumsuz
yaklaşımın olduğu bilinirken,
toplumumuzun akıl
hastalanna karşı yaklaşımının
olumlu olduğu söylenemez.
Akıl hastanelerinde veya
psikiyatri servislerinde tedavi
gören akıl hastalanmız,
yatarak tedavi gördükleri
zamanı kişisel
özgürlüklerinden yoksun
kalmak olarak görürken,
iyileştiği zaman. ne zaman
"beraat" edeceğıni soruyorsa
gerektiğinde diğer dal hekimleri
tarafından muayene edümeleri
sorun olan akıl hastalanmız
v arken akıl hastalanmıza
yaklaşımın olumlu olduğu
söylenebilir mı? Tüm bu
olumsuz yaklaşımlar, psikiyatri
kurumunun halk arasındaki
itiban ve önemi herkesce
bilindiğinden ve taraftarlık bir
"namus meselesi" sayıldığından
taraftarlık meselesi bu tepkivi
ortak bir tepki haline
dönüştürmede adeta "yem"
olarak kullanıhvordu.
Soysal'ı en fazla eleştıren ve
bunu yaparken de aşağılayıcı
bır dil kullanan özel kanallann.
özünde Soysal'ın kişiliğine
değil, siyasal tav n v e etkinliğine
karşı olduklan açık. Sov sal,
politik kararveeylemleriyle
elbette eleştınlebihr. Ama bu
eleştirinin ne amaçla
yapıldığınjn ve nasıl bir söylem
kullanıldığının önemı büyük.
Yıllardır akademik v e politik
yaşamda kendisine önemli bir
yer edınmiş Sov sal. bu
karalama kampanv asında
sadece bir simge kişi. Asıl
dehşetle izlenen şu ki kamu
yaran ve çıkanna en azından
saygılı olması beklenen medya.
sadece kendi çıkannı kollamak
ıçın hiçbir ahlaki değere bağlı
olmadan hareket edebiliyor.
Laika Funda Şenol
bilimine gönül vermiş duyarlı
insanlan üzmektedir.
Dileğımız. 'Dünya Ruh Sağlığı
Günü' dolayısıyla
toplumumuzun akıl hastalan
ve hastanelerine karşı
yaklaşımını olumlu yönde
etkileyecek sosyal ve bilimsel.
eğitici özelliği olan,
toplumumuzu bu konuda
bilgilendiren etkinliklerin
vapılması. Vebutür
etkinliklerin 'Hoşgörü' yılı
olarak kabul edilen 1995 yılı
içinde dev am ettirilmesidir.
SelamiAksoy
PENCERE
Çlllep'in Dökümü
"Temiz toplum"olmak için, önce ülkenin Başbakanı'-
nın temiz olması gerek...
Bir devlette hükümetin başı temiz değilse, medyanın,
Başbakan'ı bir yana bırakarak sağda solda temizliğe
kalkışması, en azından aldatmacadır.
Medya bunu neden yapıyor?..
Şimdilik bu soruyu bir yana bırakıyoruz. Ancak arka-
daşımız Doğan Akın'ın titiz çalışmasıyla ortaya çıkan
"Çiller Aile Ortaklığı"run kısa bir dökümünü yapmakta
yarar görüyoruz. Bu döküm iki bölüme ayrılabilir:
1) Çiller ailesinin malvarlığı..
2) Çillerler'in vergi durumlan..
•
Çiller ailesinin malvarlığı üzerindeki tartışmalar 1991
seçimleri ertesinde başladı. DYP milletvekili seçilen
Tansu Çiller, "Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı"
olunca, trilyonluk malvarlığı meydana çıktı.
Ancak bu malvarlığı nasıl oluşmuştu?
Çiller bu soruyu yanıtlayamadı.
Malvarlığı uçsuz bucaksız arsalardan oluşuyordu; Kil-
yostaki imar durumundan yoksun arsa üzerine ruhsat
hemen çıkarılmış, buradan da Çiller'e "30 villa" düş-
müştü. "Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakam"run kendi
arsasına yıldmm hızıyla imar izni çıkarması "nüfuz sui-
istimali" değil miydi?
Tansu Hanım Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı-
yken Çiller ailesi ABD'de toplam 7 parça gayrimenkule
sahip oldu. Bunlann arasında bir otel ve bir alışveriş
merkezi de vardı; değeri 5 milyon dolar olarak hesapla-
nan bu mallara ilişkin döviz transferinin Çiller Devlet
Bakant'yken kendi kendisine verdiği onayla yapıldığı or-
taya çıktı.
En azından siyasal ahlak açısmdan Çiller'in bir dakika
geçirmeden istifası gerekiyordu.
"Ekonomik kurtuluş savaşı" içinde olduğumuzu halka
ilan eden bir Başbakan, Amerika'da neden bu çapta mal
ediniyor ve parasını dışarıyayatınyor?.
•
Çiller ailesinin vergi durumuna gelince, konu büsbü-
tün kirleniyor.
a) Çiller aile şirketinin adı kısaca Marsan Holding'dir.
Bu şirketi Başbakan'ın eşi Özer Çiller'in annesi İsmet
Hanım'ın paravan isimlerle, yanı sahte ortaklarla kurdu-
ğu, Maliye Bakanlığı'ndaki belgelerle kanıtlanıyor.
b) Çiller aile şirketi 1987'de beyana tabi gelirleri ol-
madığı' gerekçesiyle vergi dairesindeki hesaplarını
kapatıyor. Ancak 14 Temmuz 1994 günü Başbakan Çil-
ler'in basına dağıttığı dosyada kanıtlandığı gibi, daha
sonraki yıllarda milyarlarca liralık alım-satımın yapıldığı
ve bunlann vergi dışında tutulduğu ortaya çıkıyor
c) 1987-1991 yılları arasında tek kuruş vergi ödeme-
yen Marsan (Çiller'in aile şirketi) son üç yılda 29 milyon
609 bin liralık kurumlar vergisi ödüyor. Yedi yılda ödedi-
ği vergi toplamı 30 milyonu bulmayan Marsan'ın varlık-
ları, aynı dönemde 54 kat artıyor; bu arada Amerika'daki
yatırımları yapıyor, gayrimenkulleri alıyor.
d) Marsan 1993 yılı için Maliye'ye verdiği beyanname-
de 7 milyar 376 milyon lira kurumlar vergisi istisnasın-
dan yararlanmış, yaklaşık 11 milyon lira vergi ödemekle
yetinmiş, ancak vergi dışı bırakılan yaklaşık 7.5 milyar li-
ralık miktar için yasada öngörülen emredici hükümler
yerine getirilmemiş, daha başka deyişle Başbakan'ın
şirketi usulsüz istlsna 'dan yararlanarak vergi kaçırmış-
tır.
•
Bir Başbakan trilyonluk malvarlığımn kaynağını
açıklayamazsa, bakanlık süresinde "nüfuz suiistimali"
yaparsa, "ekonomik kurtuluş savaşı" ilan ederken ya-
bancı bir ülkede mal edinip yatırıma girişirse, vergi ka-
çakçılığı şaibesinı üstünde taşırsa, hükümetin başında
nasıl bulunabilir, nasıl görev yapabilir?
Bir devlette "temiz toplum" lafı, ancak Başbakan'a kir
bulaşmamışsa dile getirilebilir.
Ama Meclıs susuyor, Başbakan'ı SHP payandatıyor,
medya ise dut yemiş bülbul...
Temiz toplum mu?..
Haydi canım sen de!.
ASLI
ile
BÎLGEHAN
Evlendiler.
22Ekiml994-Karaman
1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULU ^AnAHI'JA GORE SİGARA SAGLJĞA ZARARUDIR.