Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 1994 PAZAR
DIZIYAZI
Eski ABD Dışişleri Bakanı AlexanderHaig, ufüktaki gelişmeleri Cumhurİyet 'e yazdı
Uluslar ortak gündemle çalışmalı
T
arihçiler, yazının İsa'dan 3000 yıl
önce keşfedildiğine inanıyorlar. Fa-
kat insanoglunun o keşif gününden
beri belirlenmiş öyküsü ise her za-
man o denli mutlu gelişmedi. Özel-
likle ikinci binyılın sonu olan çağı-
mızda, olağanüstü teknolojik gelişimler, korkunç
dünya savaşlan ve ağza bile alınmayacak suçlar-
la yan yana gerçekleşti. Şu anda yeni bir binyılın
ve çagın eşiğinde dururken acaba ufukta neler gö-
rülüyor?
Oldukça basit olan şu yanıtı verecegim: Eger
demokratık uluslar ortak bır gündemle bırlikte iyi
çalışıp barışı, özgürlüğü ve varsıllıgı güvenlık al-
tınaaîırlarsa, bundan sonra beklentilerolgunlaşır.
Eğer bunu yapmazlarsa, eger kendi aralannda tar-
tışmaya girişırlerse, eğer saldırganlığa karşı koy-
mada başarısız olurlarsa, gelecek kuşaklar onlan
asla bağışlamayacaktır. Bu >argı bir söylenti de-
ğildir. Zamanımızın stratejikgerçeklerinden kay-
naklanmaktadır.
Portre
40 üstün hizmet madalyası
A
r
emokrasi ve hukuka
dayanan bir ülke ülküsü, oy
almak için her türlü sahteciliği
yapabilen demagoglarca tehdit
altında tutulmaktadır.
Uluslararası sorunlan, banşçı
yöntemlerle çözümleyebilme
şansı, çoğu eski komünist olan
ve kendilerine göre gerekçeler
uyduran ulusçu haydutlarca
saldınya uğramaktadır.
Bınnci Gerçek: Sovyetler Birliği'nin dagılma-
sı. felaketle noktalanacak olan nükleer bir sa\aş
tehlıkesını ya da dünya üzenne yayılabilecek bü-
tüncül birdüzen dalgasını ortadan kaldırmıştır. Bu
yüzyîi içerisınde üçüncü kez, demokrasiler öz-
gürlüklerine ve güvenliklerine kasteden birtehlı-
keye karşı zafer kazandılar.
İkinci Gerçek: ABD \e Türkiye ile birlikte onun
demokratik bağlaşıklan şu anda yeryüzündeki po-
litik, ekonomik ve askersel üstünlügün egemeni-
dir. Egerherhangi birgüvenlik sorununu ortadan
kaldıramazsak Birleşmiş Milletler ya da başka
bazı ülke örgütlen de bununla başa çıkamaz.
Üçüncü Gerçek: Başanlı bir ekonomik büyü-
mejjin gizeminin demokrasi ve pazar ekonomisin-
de olduguna inanıldıgı için bu sistemin begenilir-
ligı giderek artmaktadır.
Kısacası, bellibaşlı egilimler demokratik olu-
şumlardan yanadır.
Yine de. birtakım temel eğilimlerin doğru var-
sayılıp başannın güvence altında görülmesi sonu-
cu bunlara karşı giderek artan güven konusunda
uyanda bulunmak isterim. Tarih, eğilimlerin yö-
nünün değiştirilebikcegini ögretir. Tarihin gelişi-
mı düz bir çızgı gibi degildır. Hepimiz 1920'ler-
General Alexander M. Haig Jr.
1924'te Philadelphia'da doğdu.
Pennsylvania'da ortaögrenimini
tamamladı. tki oğlu, bir kızı ve
yedi torunu vardır.
General Haig, Birleşik
Devletler Askerlik
Akademisi'nden mezun
olduktan sonra üstegmen olarak
orduda göreve başladı. Japonya,
Kore, Avrupa ve Vietnam'da
görev aldı. Notre Dame
Üniversitesi'ndeye 1954-55
arasında Columbia Üniversitesi
lş Yönetimi Bölümü'nde
okudu. 1962'deGeorgetown
Üniversitesi'nde Uluslararası
llişkiler konusunda "master"
yaptı.
1960'tan sonra Pentagon'da askerlik danışmani
oldu. 1966-67 arasında Vietnam"da görev yaptı
ve gösterdiği kahramanlıklar nedeniyle "üsriin
hizmet madalyası" aldı. 1968de West Point
Askeri Okulu'na komutan yardımcısı olarak
atandi. 1969'dageneralligeyükseldi. Kabinede
ulusal güvenlikten sorumlu Dr. Henri
Kissinger'in önce askerlik danışmanı. daha
sonra ise baş yardımcısı oldu. Dört yıl süren bu
görevi sırasında Güneydoğu Asya'ya on dört
gezi yaparak Güney Vietnam,
Laos, Tayland ve Kampuçya
ile ateşkes ile sonuçlanan
görüşmeleri yönetti. Başkan
Richard Nixon adına birçok
diplomatik görev üstlendi.
Nixon'ın tarihsel Çin gezısini
düzenledi.
1974-1979 arasında NATO
Başkomutanlığı yaptı. 1980'de
Başkan RonaJd Reagan
Dışişleri BakanlığTna getirdi.
1982'de bu görevden istifa etti.
1988 Amerika Birleşik
Devletleri Baskanlık
seçimlerinde Cumhuriyetçi
Parti'den aday adayı oldu.
Hükümette 30 yıl boyunca
yaptıgı çalışmalar. özellıkle
bakanlıgı sırasındaki deneyimlere dayanarak
Amerikan dış politikasının gelecegi hakkında
"Gerçekçüik, Reagan ve Dış Shasa" adlı bir
kitap yazdı. Bu kitap daha sonra bazı ülkelerde
de yayımlandı. 1992'de Haig özgeçmişini
"Amerika Dünyayı Nasıl Değiştirdi? Anılar"
adlı bır kıtapta topladı.
Haig, çeşitli uluslararası kuruluşlara üye seçildi,
ulusal ve uluslararası alanda 40 kadar üstün
hizmet madalyası aldı.
Alexander M.Haig Jr,
deonumuzdeguzel gunlerolduğuna ınanıjorduk,
fakat 1930'larda gerçeklcşen gelişmeler demok-
rasi karşıtı oldu. Atatürk'ün o zamanlarda ger-
çekleştirdiği gibi Batı'yla bütünleşebilme gerçek
bircesaret işiydı. Bugün ise yukanda sav ılan stra-
tejik gerçekler ıçın tehlike oluşturan çok cıddi
tehdiller vardır.
Bınncisi. soğuk savaşın sonu bir banş ortamı
sırasında gerçekleşmedi. Körfez savaşı, Bosna.
Somali ve daha pek çok yerdeki çekişmeler, sal-
dırganlığın Sovyetler Bırlıği'nin tekelınde bulun-
madığım gösterdi. ABD, onun bağlaşıklan ve Bir-
leşmiş Milletler şu ana degin birtakım küçük, böl-
gesel gergınliklerin çözümüne çare bulamadılar.
Gerçektedarbölgelere sıkışmış saldırganlann ba-
şanlı olabılmek için yöntemler geliştırip gelecek-
te bu türlü tehHkelere yol açacak maceracılar için
örnek oluşturduğu gerçeği de ayn bir tartışma ko-
nusu olabilir.
Ikincisi, demokrasilergelişebilmek için gerek-
sinim duyduklan yeteneğin kendilerinde var ol-
duğuna inanmamaktadır Avrupa Topluluğu'nun
işlevleri tıkanmış, iktisadi birliği sağlayamamış,
yeni üyelere kapılannı açamamış ya da en azın-
dan Orta Avrupa'da daha etkin bir rol üstleneme-
miştir ABD, soguk sa\aş sonrası rolü konusunda
ikircikler içindedir. Ne dünyaya polıslik yapmak
istemekte ne de çok uluslu girişimlenn başansı-
nı saglayabılmektedir. Ekonomik büyümenin ya-
vaş gerçekleşmesi. ABD'nin >anı sıra pek çok ül-
kede serbest piyasa ekonomisıne olan bağlılığın
sorgulanmasına yol açmıştır. Orta Asya'da >enı-
den bir silahlanma sürecine dikkatimizı çeken
Rusva ile olan ilışkiler. etkın bir planlamadan da-
ha çok umuda dayanmaktadır. Rusya'nın bır üs-
tün güç olmayı sürdüreceginı unutmuş gibıyiz.
Üçüncüsü. daha toplumda yaygınlas.madan ve
etkın kurumlaşmalara gidemeden demokrasi pek
çok ülkede tehlikelerle karşılaşmaktadır. Modası
geçen saldırganlıklar. ırkçılığa. etnik üstünlüge
ve tarihsel nefretlere yönelerek bır kez daha ya-
salaşmaktadır. Terorizm ise hala yaygındır. De-
mokrasi \e hukuka dayanan bır ülke ülküsü. oy
almak için her türlü sahteciüğr yapabilen dema-
goglarca tehdit altında tutulmaktadır. Uluslarara-
sı sorunlan barışçı yöntemlerle çözümleyebilme
şansı. çoğu eski komünist olan ve kendilerine gö-
re gerekçeler uyduran ulusçu haydutlarca saldın-
ya ugramaktadır. Dın ise yabancı degerlen be-
nimsetmeyi hedefleyen fanatik siyasal seferler
yüzünden saptınlmış durumdadır.
Kısacası, komünizmin etkisinden kurtulup ba-
gımsızlığına kav uşan uluslar. demokratik kurum-
lar araeılığıyla yapıcı bir kımlige bürünebılrr.ek
.rtık NATO'nun yalnızca
kanat gücü olmayan, ama aynı
zamanda eski Sovyetler
Birliği'ni çalkalamakta olan
değişim rüzgannın
yöneticilerinden birisi olan
Türkiye, bu çağın
biçimlenmesine hem tanık
olacak, hem de bunda önemli bir
rol oynayacaktır.
için oldukça zorlu birdönem geçirdiler. Eski ya-
pılanmalar ortadan kaldınldı, ama yeni ideoloji-
ler ise komşu ülkelere ve azınlıklara karşı olum-
suz bir biçimde yorumlandı.
Bu nedenle de 20. yüzyılın oluşturduğu biçem-
den çıkabildiğımizi söylemek olanaklı degil. Fa-
kat, kesin olan şudur ki bunu gerçekleştiremez-
sek tek bir farkla 1920'lere ve 30'lara dönme teh-
likesini göze almamız gerekir, o da nükleer silah-
lann sağlanmasının soguk savaş öncesinden çok
daha kolay olmasıdır. Harekete geçmekte gecik-
tigımiz takdirde geleceğimiz tehlikeye girecektir.'
Artık NATO'nun yalnızca kanat gücü olmayan,
ama aynı zamanda eski Sovyetler Bırliğı'nı çal-
kalamakta olan değişim rüzgannın yönlendirici-
lerinden birisi olan Türkiye, hem bu çağın biçim-
lenmesine tanık olacak hem de bunda önemli bir
rol oynayacaktır. Bu nedenle de Türkıye'nın,
ABD'nın ve ötekı demokratik ülkelerın hep bır-
likte hareket edebilmesi her zamankınden daha
önemlidir.
Birincisi, özeilikle terorizme ya da bütün al-
çakça savaşlara karşı sağlam bır savunma sıstemi
oluşturarak güvenliğimizin sürmesini sağlamak-
tır
ikincısi. örnekler sunarak laik demokrasinin et-
nik farklılıklardan. dinsel çekişmelerden. kımlık
çatışmalarından kaynaklanan sorunlara çözüm
olabıleceğını göstermektır.
Üçüncüsü, anlaşmazlıklann yasa kurallarının
yönlendırdiğı dıploması ile banşçı çözümlerı ce-
saretlendirmek. Dördüncüsü. serbest ticaret ve
özel teşebbüs kanalıyla çalışarak kapalı ekonomik
tabakalann ya da bloklann değıl. giderek geniş-
leyen halkalar gibi varsıllığın bütün tabakalara
yayılmasını saglamak.
Başanlı kuşaklar yaratabilmek için felaketlere
neden olan savaşlanyla birlikte 20. yüzyılı tarihin
dennliklerine gömmeliyiz.
Üçüncü Binyıl'ın.demokrasilerin bir arayagei-
diğı. özgürlük ve varsıllık patlamasının temelle-
rinın atıldığı birdönem olarak belırlenmesini sag-
layalım. Sorunlanmızı, cocuklarımızın ve torun-
lanmızın. sonuçta 20» yüzyılın teröründen kur-
tanlmış bır biçimde 21. yüzyıla bakabilecek
düzenlemeyi yapmak zorundayız. Bu yüzyıl
kapanmak üzereyken bıze düşen görev budur
California Üniversitesi profesörü Gerard Debreu Cumhurİyet 'e yazdı
Gelecek binyılda insan haklan# nsan. "Üçüncü Binyıl" ile yüz yüze geldi-
I
ğinde ve baş döndürücü biçimde uzun olan
bu sürenin ilk birkaç "onyirında bazı olu-
şumlan tahmin etmeye kalkıştıgında, ak-
lından birçok sorular geçmektedir. Bu so-
ruların bırkaçı temel insan haklan ile ılgi-
lidır. Bu onyıllarda, bazı uluslann üyelen acaba
kendilerinı. temel özgürlüklerden yoksun bıraka-
cak olan kalıplara mı sokacaklar? Bu kalıplann
öğelen olan kışilerkeyfi tutuklama.'hukuksal ka-
rar olmadan uzun sürelı hapsedilme, sıradan iş-
kence ve ıdam korkulan ile birlikte mi yaşayacak-
lar?
Portre
Nobel ekonomi ödüllü
çüncü Binyıl'ın ilk on
yıllannda, bazı uluslann üyeleri
acaba kendilerinı, temel
özgürlüklerden yoksun bırakacak
kalıplara mı sokacaklar? Bu
kalıplann öğeleri olan kişiler keyfi
tutuklama, hukuksal karar
olmadan uzun süreli hapsedilme,
sıradan işkence ve idam korkulan
ile birlikte mi yaşayacaklar? Bu
sorular insan yicdanınca gözardı
edilemezler.
Bu sorular kolaylıkla insan vicdanında gözar-
dı edilemezler. Geçen yirmi beş yıl boyunca iş-
kencenın sistematik olarak uygulanmasına, ın-
sanlığın yaldaşık vansını oluşturan Birleşmiş Mil-
letler üyelerinin üçte birinden fazlasınca göz yu-
mulmuş ve bu durum onaylanmıştır. Birçok du-
rumlarda kurbaniar, şiddet eylemlerine katılmış
olmaktan tutuklu bile değillerdi ve ıktidarda olan
güçlere karşı şiddet dışı yollara başvurarak karşı
çıkmayı göze almışlardı. Bazı durumlarda, bir
diktatörün seçmenlerin oyuna sunduğu bir refe-
randumda "hayır"oyu vermek bile sert cezalar
görmek için yeterli neden olmaktadır. İşkencenin
birçok türü vardır
Arada bir şu anda var olan teknoloj inin olanak-
lı kıldığı araçlan kullanmakla birlikte genellıkle
bin yıl önce de var olan tekniklere sık sık başvu-
rulmaktadır. İşkence uygulamasının ideolojik,
dinsel ve ırkçı tüm çizgiler ile çatışıyor olması ne-
deni ile hiç kimse kendı durumundan emin ola-
California Üniversitesi'nde
matematik ve ekonomi
profesörü olan Gerard Debreu,
4 Temmuz 1921 'de Fransa'da
doğdu.
1941-1945 yıllan arasında
Paris'teki Ecole Normale
Superior'da okuyan Debreu,
Fransız ordusunda görev yaptığı
II. Dünya Savaşı yıllan
sırasında Almanya ve
Amavutluk'ta bulundu; 1946-
1948 yıllan arasında ise
Paris'teki Ulusal Bilim
Araştırmalan Merkezi'nde
araştırma üyeliği yaptı. 1950-
1955 yıllan arasında Chicago
Üniversite'ne bağlı Ekonomi
Araştırmalan Komitesi'nde
araştırma görevlisi olarak çaiıştı. 1954'te
Ekonometri Derneği üyesi oldu. 1955-1961
yıllan arasında Yale Üniversitesi Ekonomi
Bölümü'nde yardımcı profesörlük yaptı. 1962
yılında Berkeley'deki California
Üniversitesi'nde ekonomi profesörü olarak ders
vermeye başlayan Debreu,
1972 yılından bu yana da aynı
üniversitede matematik
profesörlüğü yapıyor.
1970 yılından beri Amerikan
Sanat ve Bılim Akademisi
üyesi olan ünlü ekonomist,
1971 yılında Ekonometri
Dernegı Başkanlığı'na
getirildi.* '
1975 yılında ABD
vatandaslığına geçen ve ABD
ve Ulusal Bilim Akademisi
üyesi olan Debreu, 1982-1985
yıllan arasında akademi
bünyesindeki Ekonomi
Bilimleri Bölümü'ne
başkanhk, 1984'ten 1990'a
kadar ise insan Haklan
Komisyonu üyeligi yaptı.
Pek çok ünlü üniversitede konuk profesör
olarak ders veren ve birçok uluslararası
ekonomi dergisinin yayın kurulunda çalışan
Debreu, 1983 yılında Nobel Ekonomi
Ödülü'nün sahibi oldu.
Gerard Debreu
rak işkencenin kendisine ulaşamayacağını düşü-
nemez. Onlann pençesinden uzakta kalmak için
gerekli olan ihtiyat, bunlar karşı konulmaz şekil-
de baskının en barbarca biçimlerine yol açacağı
için. ne kadar küçük olursa olsun, politik özgür-
lükten ortaya çıkacak olan kayıplara ılgisizce bir
ödün verilmesını gerektirmez. Bununla birlikte.
ödün arada bir gerekli de olabilir. Günahkar bır
grubun kötüye kullanıyor olması nedeni ile özgür-
lüğü hak etmiyor gibi görüldüğü zamanlarda, ki-
şinin özgürlüğün güç kazanması gerektığini dü-
şünmesi ıçın bir neden olsa bile. bu. hasımlan
üzerinde acımasız olacaktır. Kışınin kendisi için
ıstediği koruma sağlanmalıdır.
Bazı hükümetlerin ke>fı vahşıliklennin insan-
lık tarihinin canlı olan belleğinde bıraktığı izler
nedeni ile üzülmekten başka yapılabilecek şeyler
de vardır. Dış ülkelerden gelen baskılara kapalı ol-
duğunu yüksek sesle haykıran ulusal önderlerden
hiçbiri, özünde kamuoyunun kınamalannı tümüy-
le gözardı edemez. Bu konulardaki istemler on-
lan etkileyecektır. Ödün verilen davranışlardan
açık sapmalarnedeni ile olagan olarak verilmiş bir
idam kararı bir sürgün ile değiştırilebılır. Koşul-
lan ne kadar acımasız olursa olsun sürgün bir ya-
şamı ve o adaletsiz ıdam karannı veren yargıçla-
n daha sonra akıllarından çıkmayacak olan bir
karar vermekten kurtaracaktır. İstemler, özeilikle
eğerbelgelere baglanmış ve çok sayıda iseler. söz-
len ile kamuoyunun görüşlenni değıştıren kişiler-
den geliyorsa. zamanında sık sık tekrarlanmışsa,
sınırlı dıllenne karşın yazarlann sarsılmaz karar-
lılıklannıanlatmaktaba^anlıysaetkilıolmaktadır-
lar.
Vicdanlan nedeni ile mahpusdurumunagelen-
lereve kendilerinı hapsedenleronların yalıtılmış-
lıklarını ne kadar olgun biçimde başanrlarsa ba-
şarsınlar, yüzüstü bırakılmadıklannı düşünenlere
stekler, özeilikle belgelere
baglanmış ve çok sayıdaysalar,
sözleri ile kamuoyunun görüşlenni
değiştiren kişilerden geliyorsa,
zamanında sık sık tekrarlanmışsa,
etkili olmaktadırlar.
destek verilebilir. Bunlann insani ilişkilerden da-
ha az yoksun bırakılan bazılan mektup alabilmek-
tedirler. Ama, en çok yoksun bırakılan kişi. ken-
disine, duvar aracılığı ile gelen ve deşıfre etmek
zorunda olduğu hafif tıkırtılar yolu ile ulaşmaya
çalışan hücreler arasındaki evrenden bilgi sahibi
olabilir Aynı zamanda, kendilerinden zorla ayn
tutulan arkadaşları yaşamlannda merkezi bir rol
oynamış olduğu için, hapiste olanlann akrabala-
rı ve arkadaşlannın da yardıma gereksinmeleri
vardır. Yaşamlannda onlar için yaratılan boşluk
çok dikkat çekicidir. Bu, çev relerindeki insanlar-
ca kolaylıkla gözardı edilebilir. Ancak her yerde
rahatlıkla gözardı etmek de mümkün değildir.
Tutuklu salıverildigi zaman onun için yeni bir
sıkıntı başlamaktadır. lçinde onlarca yıl değil ise
bile yıllarca yaşadıklan karanlık dünyaları ile,
kendileri ile çelişki içinde olan ışıltılı birdünya-
ya çok zor koşullar altında yeniden alışmak zo-
rundadırlar. Bu acımasız uyum sağlama ile gelen
engeller ise çok büyüktür. Fiziksel yaralara da ve
bazen daha az görülebilir olan ancak çok daha de-
rinlerde bulunan psikolojik yaralara da katlanmak
zorundadırlar.
Herkes. kendi fiziksel ve tinse! bütünlüklerini,
diğerlerinin özgürlüklerinin korunması için vic-
danen tehlikeye atan kişilere karşı vazgeçilmez bı-
çımde borçludur. Bunlann arasından birkaçı bü-
yük baskılar altında suskun tutulduklannda, aç-
lık grevlerini sürdürdüklerinde, salıverilmeleri
için bır önkoşul olan belgeleri imzalamaktan ka-
çındıklannda insanüstü bir azim gücü göstermış-
lerdir. Ve hatta. kişi sık sık adına eylem yapmış
olduğu kendi hükümetinin, kendisi gibi tutuklu-
lann, ailelerinin ve arkadaşlannın tepki gösterme-
mesi sonucunda kendısını düş kınklığına uğramış
hissedebılirsede. insan. katlandığıacılarkarşısın-
da bu düş kınklığına ugramanın ne kadar önem-
siz olduğunu kendı kendıne süreklı olarak anım-
satmalıdır. Bekleme haklan olduguna ilişkin var
olan güçlü beklentıler. insanların kendi ken-
dilerine karşı borçlu olduklan bir şeydir.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Y A Y I N H A K K I C u m h u r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z
HırsızlaDilenci Olmasın Diye• ••
Köy Enstitülü ozan Ali Yüce'den mektup aldım. Şöyle
diyor:
"Sevgili Ekmekçi,
4-H Eylül 1994 günleri, Italya'nın Palermo kentinde
toplanan Akdeniz Ülkeleri Şiir Kongresi'ne katılarak
'OLMACA' adlı şiirimle altın madalya birincilik ödülünü,
basında, radyo ve televizyonda yayımlanan haber ve
programlan köşende yayımlayıp yansıttığın için sana çok çok
teşekkürler ederim.
Başarımı büyütüyormuş gibi görünmekten korkmama
karşın, başan olayına genelde nasıl baktığımı kısaca belirtmek
istiyorum, şöyle: Dünyada hiçbir yaratı ve başan bireysel
değil, ortaklaşadır. Hangi alanda, hangi konuda olursa olsun,
başarının sahibi tek kişi değildir. Olaya derinlemesine
bakıldığında, o tek kişininmiş gibi görünen başan, pek çok
kişinindir. Sanatta olsun, bilimde olsun, toplumsal olaylarda
olsun, bu böyledır dıye düşünüyonjm.
Bir sanat yapıtı pek çok kimsenin ortak ürünüdür. Bu
ürûnde kiminin bedensel, görünsel, kiminin duygusal,
imgesel, kiminin düşünsel emeği vardır. örneğin benim
şimdiye dek şiırde gösterdiğim başarılar ve aldığım ödüller,
yalnız benım başanlanm ve ödüllerim değildir. Bu başanlarda
şiirlenmı yayımlayan gazete ve dergılerden kitaplanmı basan
yayınevlerine dek, kitaplanmı kendi adıma bastınp baskı
paralarını taksitle ödemeye çalıştığım yıllarda kitaplanmın
satışında bana yardımcı olan 'yan kuruluşlarım' dediğim can
an\adaşlanmdan ekmek paralarını verip kitaplanmı alan
okurlara, eşim ve çocuklanmdan daktilo tıkırtılanma katlanan
apartmarr komşulanma dek, çorbada kıl aramayan
eleştirmenlerden ödüllerim ve şıirlerim üzerine radyo ve
televizyonlarda haberler ve programlar yapıp yayımlayan
sanat akrabalarıma dek, varlık ve görünümleriyle beni
yazmaya iten canlı ve cansız tüm nesne ve olgulara den
herkesin ve her şeyin payı vardır.
Mektubumu sanat akrabalanmdan birinin kulaklarını
çınlatarak bıtırmek istiyorum. Geniş tarih ve mitoloji
kültüründen dolayı kendisine 'Ege Ansiklopedisi' adını
verdiğim Şadan Gökovalı, bana ve şiirime sürekli destek
veren bir can dosttur. Yolculuklarda olsun, turistik gezilerinde
olsun hep benden şiirler okur yıllardır. En çok da OLMACA
şiin'me ilgi duyar ve okurdu. Kültür ve sanat şenliklerinde
sunuculuk yaparken beni mikrofona bu şiirimle çağınrdı.
Hatınmı sormak ıçın telefon açtığında, bu şıırimi okuyarak
başlardı konuşmaya. Son telefon konuşmasında da öyle
yaptı. OLMACA şıinmi okuduktan sonra beni kutladı, ben de
onu kutladım. Bu arada senin köşende çıkan bu şiirin son
bölümündeki bir yanlışı da görüvermiş. 'Bir tetığimden
utanırdım' dizesi, 'Bir tüfekliğimden utanırdım' biçiminde
çıkmış. Şıiri benim sana telefonda okumamdan
kaynaklandığınt sandığım ve dıkkatle okuduğum halde
göremediğim bu yanlışı görüp ilgilenen Şadan Gökovalı,
eleştirmen Tuncer Uçarol, Muzaffer Uyguner, Muzaffer
llhan Erdost, Muzaffer tzgü, Bertan Onaran, Ümit
Sanaslan, Mahmut Makal, Başaran, Talip Apaydın, benim
yüzlerce sanat akrabamdan yalnızca bırkaçıdır. Onlar beni
kutlarken ben de onlan kutlar, ılgılen için teşekkürler ederim.
Sevgı ve saygılarımla."
Yen gelmışken, Alı Yuce'nın Palermo'da altın madalya
kazanan "Olmaca" adlı şıınnı bır kez daha yayımlıyorum:
"Ben çocuk olsaydım eğer/Kav çakmak satardım/Bulut
amcalara/Pamuk şekeri alırdım yerine/Patlamış mısır alırdım
Ben çıçek olsaydım eğer/Hiç saksı giymezdım
ayağıma/ödünç kanat alırdım/Güvercin teyzemden/Barış
uçardım üstünüze
Ben ırmak olsaydım eğer/Altıma saklamazdım
ayaklarımı/Öyle yaklaşmazdım denize/Düşmana yaklaşır
gibi/Surüne sürüne
Ben tüfek olsaydım eğer/Patlamazdım kimsenin üstüne/Bir
tetiğimden utanırdım/Bir de eğri parmağındanlİnsan
amcalann."
Ali Yüce Hataylıdır. Köyünden kaçıp giderek okumuş
Adana'nın Düziçi Köy Enstitüsü'nde. 1951 yılında bitirmiş.
Başladığında okulun mudürü Lütfü Dağlar'mış. Lütfü Dağlar,
daha önce yazmıştım "Ankara Notları"nda, Köy
Enstitüsü'nde "Türkıye'de Domuz Yetiştirme ve Yarahan"
adlı kitabı öğrencilerine okutan müdür. Anılannın bir yerinde
bu konuda şöyle der Lütfü Dağlar:
"Bu kitabın elimize nasıl geçtiğinin öyküsünü kısaca
anlatıvereyım: 1944-1945 öğretim yılı aşağı yukan. Bir gün
sevgılı postacımız Höke Dayı Bahçe ilçesınden postamızı
getirdi. Postadan 'Turkiye'de Domuz Yetiştirme ve Yararlan'
adlı -şimdi adını tam hatırlayamıyorum- bır kitap da çıktı.
Kitabı Alpullu Şeker Fabrıkası mühendislerınden biriyazmıştı.
Kitabı vakit buldukça bir haftada okudum, beğendım ve
geçmış gün, 150-200 tane sıparış verdim, kitaplar geldi. Bu
kitaplan 4., 5. sınıf öğrencilerine verecek ve sınıfkitaplıklanna
koyduracaktım. Bundan önce öğretmen ve öğrencilerimle bu
kitap üzerinde çok yanlış bir konuşma yapmadan bu işi
yapamazdım, değilse köy enstitülennde neler yapılıyor diye
adamı tefe kor çalarlardı.
Öğretmen ve öğrencilehmize, birhafta sonu toplantımızda
konuyu açtım. önce Eskişehir Şeker Fabrikası 'nın yetıştirdiği
domuzların iyi bir fiyatla, domuz etı yiyicılerce satın alındığını,
çok kârlı olduğunu öğrendiğimi kısaca anlattım. Sonra
elımdekı domuzculukla ilgıli kitabı gösterdim; kitap hakkında
bilgi verdim... Kitabın ıçeriğini açıkladım. Müslüman
halkımızın domuz eti yemediğıni, domuzu sevmediğini de
ekledim. Amacımın domuz yetiştirmenin yurt ekonomisine
olan katkısı üzerinde durmak ve eğer yetiştirme olanağı
bulunursa sürekli iyi bir gelir kaynağı, hem de fazla para
getiren bir gelir kaynağı olacağını bilmemızin faydalı olacağını
sizlere duyurmaktır, dedim..."
Lütfü Dağlar'ın anlattıkları uzun, benimse yerim bitti.
Türk basınında günün konusu şimdilerde, hırsızlıklann,
yolsuzluklannaçıklanması, ortaya dökülmesı. Çetin Altan, 7
Ekim günlü yazısında Sabah'ta "Ortaçağ köylülüğü hırsızla
dilenci üretirdi" diyor. Işte, Köy Enstitülerı, artık dilenci, artık
hırsız üretılmesin diye kurulmuştu. Bakın sağcı devlet,
hükümet adamlarına hiç "Köy Enstitüleri"r\den söz ediyorlar
mı? Çetin Altan'la konuştum, "Haklısın" dedi...
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Serumda oluşan anti- -
kor. 2/ Meyve ve sebzele-
rin suyunu ya da yağını 2
sıkarak çıkarmaya yara- g
yan aygıt... Eskiden Ka-
ragöz oynatılan kahvele- 4
re verilen ad. 3/ Satrançta ,-
özel bir hareket... Köy
muhtan yardımcısı. 4/ 6
Notada durak ışareti... 7
Uygun, yaraşır. 5/ İstan-
bul'un eski adlanndan 8
biri. 6/ Türkiye'nin ilk g
deniz araştırma gemisi-
nin adı... Adlan sıfat yapmakta
kullanılan bir yapım ekı. 7/ Bir se-
sin yanm ton kalınlaştınlacağını
gösteren nota işareti... Deriden sı-
zan sm. 8/ Yabani elma... Patla-
malı motorlarda gazı tutuşturma-
ya yarayan elektrikli aygjt. 9/
Epifiz bezinden salgılanan ve be-
yinde, bağırsaklarda, kanda bulu-
nan hormon.
VUKARIDAN AŞAĞrV A:
1/ Kumaş ya da dennin cilalanma-
sı... Basınçlı suyla tuvaletin yıkanmasını sağlayan aygıt. 2/On
iki düzine... Güzel kadın. 3/ Arnavutluk'un para birimi... Çok
yumuşak ve ince tüylü postu için avlanan bir hayvan. 4/ Bir gö-
revin yürütülebilmesi için merkez olarak seçilen yer... Akdeniz
havzasında_görülen çok sıcak bir rüzgâr. 5/ Çirişli bir çeşit par-
lak bez. 6/Özürdileme... Sümerlerdesağlık tannçası. 7/Nazlı...
Gizli yer. köşe bucak. 8/ Uluslararası Tiyatro Enstitüsü'nün
simgesi... Genellikle sevecen ve hüzünlü bir konu işleyen küçük
lirik şiir. 9/ Kutsal ışık... Cerahat.