06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURIYtl 22 fcMM OLAYLAR VE GORUŞLER 44 Devrimcilerbirleşmelidir" RAHMİ K U M A Ş Hukukçu, eski Trabzon CHP Milletvekili D evrim ile devrimci söz- cüklerini neredeyse unutturdular topluma, sözde 'değişim'in bay- rakçılığını yapan kimi ileüşim araçlan. Oysa değişim olgusunun öziinde devrimci- lik vardır. Bu köşede bu yönde veterli çözümlemeler görülmüştür. Ancak yeri geldiği için % de>rim'in hızlı, temelli değişini diye algılannıası gerektiğini be- lirtelim. Sürekli değışım doğanın kura- lıdır. HerakJeitos'un "Bir ırmakta iki kez yıkanılmaz. Çünkii suyu hep yenile- nir" diye ünlenen 'değişim'i vurgulayı- şı da belleklerden hiç silinmemiştir. Ama suyu hep yenılenen ırmağın be- lirli bir yönde. belirli bir yatakta aktığı gerçeğini değiştirmeye kalkmamıştır. O halde ünlü matematikçi I. Jacques BernouUi'nin mezanna yazılmasına is- tediği "Aynı kalarak değişirim" sözü- nü benimsemek tutarlılığın gereği olmalıdır. Kim ne derse desin toplumumuzun 27 Mayıs 1960 olayıyla karşılaşması- nın temel sorumlusu, temel demokra- tik değişimi ükamak isteyen Demok- rat Parti"dir. 27 Mayıs olgusunun üzerinden daha iki ay geçmemişü ki "Yeni parti kurulması mevsimsiz bulu- nuyor" başlıklı bir haber Cumhuriyet'- teçikıyor(21 Temmuz 1960) vehaber- de baba-oğul Fuat ve Orhan Köprülü, Enver Adakan ve Prof. Kubalı'nın yeni parti kuracaklan anlatılıyordu. Bu yönde dedikodular yayılmaya başia- mıştı. Ancak Demokrat Parıi daha kapatılmamıştı (29 Eylül 1960'ta ka- patıldı). Ama yine de, bu gelişmeler kaygı verici görüldü ki CHP'nin yayın organı Uhıs'ta 'Günaydın' köşesinde "Devrimcüer birleşmelidir''' başlıklı bir yan çıkmıştı (1 Eylül 1960). O sıralar devrimciler bölünmemiş durumda iken. bölünecekler kaygısıyla devrim- cilerin birleşmeleri gerektiği üzerinde önemle duran kişi. bu günlerde bık- kınlık veren 'birieşme' özlemlerine 9 yıldır karşı koyan kişidir. Bu bakım- dan omın siyaset çizgisinin başındaki durumunu, siyaset çizgisinin sonun- daki durumuyla karşılaştırmakta ya- rar vardır. CHP'den 1957-1960 yıllan arasmda Ankara milletvekilliği yapan yazar, bu yazıya başlık yaptığım yukandaki başlığı kullanarak şöyle yazıyordu: "Yeni partiler kurulması üzerinde duran aydınlardan kimi, 'Atatürkçü' 'devrimei' bir parti kurulsun. diyor. An- laşılan, bunlara göre, Cumhuriyet Halk Partisi, 'Atatürkçü'. devrimci" değil- dir. Kimi de, Cumhuriyet Halk Partisi'ne hakkını verir gibi göriinmekle beraber, "daha Atatürkçii'. "daha devrimci' bir parti kunılmasını istiyor. "Atatürkçü" - "daha Atatürkçü'... •Devrimci' - "daha devrimci'... Devrimciler kendi aralarında böyle beiirsiz birtakun nüansiara göre bölün- meye. parçalanmaya hazırlanadursun- lar. öbur yanda gcriciler. Demokrat Parti'nin artığı olan oyları tek cephede toplayabilmek için fırsat kolluyorlar. Gerçi, 'daha devrimci' bir yeni parti kunılmasını isteyenlerin ileri sürdükJeri başlıca gerekçe, eski DP oylarından na- sıl olsa CHP'ye gelmeyecek olanların bir kısmını alarak bu oyları bölmek, öy- lece gerici ovlarının tek bir cephede, örneğin Cumhuriyetçi Köylü Partisi'- nde ya da yeni kurulacak bir tutucu (muhafazakâr) y ahut gerici partide top- lanmasını önlemektir! Fakat gericilerin oylarını bölebilmek için, devrimcilerin de oylarını bölmeyi, devrim cephesini kendi eliyle parcaîa- mayı göze almak, akıllıca bir tedbir obnasa, basiretü bir savunma veya ta- arruz taktiği say ılmasa gerektir. Demokrasiye bağlı olanlar, 1957 se- çimlerinden önce tek bir cephede biıie- şemediler. Birleşebilselerdi demokrasi daha o zaman kurtulacaktı." Bu düşünceler yazıldığı sıralar daha Türkiye İşçi Partisi kurulmamıştı. Üs- telik Türkiye Çalışanlar Partisi gibi bir parti kunma çalışmalan da görülme- mişti. Ama yine de politikacı-yazar, devrimcilerin birleşmesinin ötesindc. 'demokrasiye bağlı olanların' tek bir cephede birleşmeleri gerektiğini yaza- biliyordu. Oysa 25yı! sonra (1985 son- rası) birleşme çağnlannı sürekli geri çeviriyordu. Öyle ki 'birleşmeme'yi te- mel ilke edindiği için 1986 milletvekili ara, 1987 ve 1991 milletvekili genel se- çimleri ile 1989 ve 1994 genel yerel se- çimlerinde demokratik solculann, yani 1919-1983 çizgisinde kendilerini sürekli yenileyen CHP'ülerin neler yi- tirdiklerini yaşayarak acıyla gördük. Llus'un "Günaydın' köşesinin yaza- nnın yazısını okumayı sürdürelim: "Şimdi devrimciler tek bir cephe ha- linde birlerşemezlerse, 1957'den sonra demokrasinin başına gelen, önümüz- deki seçimlerden sonra devrimcilerin başına gelebilir. O zaman, 'daha Atatürkçü'lerin, "daha devrimci'lerin Atatürk'e ve dev- rimlere karşı işlemiş olacaklan günahı. tarih kolay kolay afietmez." Bugünse sosyal demokrat, demokra- tik sol kavramlan arasındaki aynmı m Arka* 19. Sayfada PENCERE YeniTupan_ istanbul'da yapılan "2'nci Türk Cumhuriyetleri Zir- vesf'ne ilişkin pek çok yorum gazetelerde yayımlandı; ancak en önemli noktayı özgen Acar vurguladı: "Moskova ne derse desin, 'istanbul Zirvesi' beş Türk cumhuriyetinin 'bağımsızlık' kavramını pekiştirdi. Tah- ran ne düşünürse düşünsün, altı Türk devlet başkanı, 'laiklik' ilkesinde birleşti." (Cumhuriyet 21.10.1994) Acar'ı okumayı sürdürelim: "Toplantının yapıldığı Çırağan Sarayı'nda konuk he- yetlerin çevresinde görülen 'ülkücü' liderler ile bu ülke- lerde 'dinsel amaçlı eğitim' veren bazı özel okulsahiple- rinin çabaları dikkatçekici boyuttaydı. Gerek bu ülkeler- deki Türk diplomatları ve gerek bazı heyet mensupları, bu oluşumlardan yakınıyorlardı. Bu kaygı, doğrudan doğruya Türkiye'nin bu ülkelere 'dinsel köktencilik' ile 'ülkücülük' ihraç etmesinden doğuyordu. İran'ın Taci- kistan dışında beş ülkede beceremediğini, Türklük' şemsiyesi altında Türkiye 'den giden dinci ve ülkücü gruplar yapıyordu. Hatta bir iki ülke, dincilerin açtığı ba- zı 'özel okulları' kapatmak zorunda dahi kalmıştı. Bu nedenledir ki altı Türk devlet başkanı 25 maddelik ortak bildiriye -hem de 2'ncimadde olarak- şu cümleyikoydu: 'Devlet başkanlan, demokrasi, insan haklanna saygı, laiklik, sosyal adalet ve piyasa ekonomisi ilkelerine da- yalı toplum düzenine olan inançlarını teyit etmişlerdir." • Türkiye'nin "aile otomobili", Tofaş markasını taşır. Yollarımızda dolaşan her iki otomobilden birisi Tofaş'tır. • Tofaş'ın, Bursa' da, 305 bin metrekare kapalı, toplam I milyon metrekare alana yayılmış modern üretim tesisinde, her eve her aileye uygun 18 ayrı çeşit otomobil üretilir. • Tofaş-Fiat otomobilleri, ileri teknolojisi, yüksek performansı, rahatlığı ve konforu ile tercih edilir. • Türkiye'nin her yanına dağılmış servis ve bakım teşkilatı ile 24 saat hizmet veren Tofaş'ın dostluğu, satış sonrasında da devam eder. En yaygın satış ve satış sonrası hizmetlerini Tofaş sunar. Yerli parça kullanım oranının % 95'lere ulaşması, motorunu dahi kendisinin üretmesi sayesinde, en kaliteli, hesaplı ve bol yedek parça Tofaş'ta bulunur. • Tofaş'lar, en geniş ikinci el pazarına ve en yüksek ikinci el değerine sahip otomobillerdir. • Üstelik, Tofaş otomobiller, kilometre sınırı olmaksızın I yıI, paslanma ve çürümeye karşı 3 yıl garantilidir. • Türkiye'de aileler, bu gerekçelerle Tofaş otomobillerini seçerier, Tofaş'a güvenirier. • Türkiye'deki her iki otomobilden biri Tofaş'tır. 1917 Devrimi Rusya'da "sosyalizm"\ kuramadı; ama, Orta Asya'da "Aydın- lanma"y\ sağladı mı?.. Beş Türk devleti 1917'- den önce feodal ve göçer yapılara sahipti, yaşam bi- çimini şeriat kuralları saptı- yordu; toplumlar öylesine geri düzenlerin çukurun- daydı ki, üç dört bin Rus askeri, bütün Orta Asya'yı Çarlık döneminde işgal ederek sömürgeleştirmişti. Okuma yazma oranları ki- mi toplumda yüzde bir bu- çuk ya da iki düzeyinde kalabiliyordu. Bugün Tu- ran'daki Türktoplumlarının laik yaşam düzenini be- nimseyebildikleri görülü- yor. Peki, Turan dünyası, Iran ve Suudi Arabistan'ın şeri- atçı saldınsına direnebile- cekmi?.. Köktendinciliğe karşı ko- yabilecek mi?.. Temel sorun budur. Ne yazık ki 1923 Aydın- lanma Devrimi ni gerçek- leştirmiş olan Türkiye'de, 2OQ0'e doğru şeriatçılık akı- mı bastırmaya başladı; Anadoludan Orta Asya'ya şeriat ihraç eden odaklar, Türk devletlerinde yakın- ma konusu olabiliyor. Oysa Türlük dünyası, çağdaş uy- garlığa birlikte katılmak için, "Aydmlanma"yı ortak kültür olarak benimsemek zorundadır. • ,.., • • • Beş Türk devletiyle Ana- dolu'nun yakınlaşması Rusya'yı tedirgin ediyor... Veedecek... Turan'ın doğal kaynakla- rı, neredeyse sınırsız zen- ginlikleri içeriyor; Hazer bölgesini de katarsanız, bütün dünyayı ilgilendire- cek bir paylaşım sorunu ortaya çıkıyor. Geçmişte Çarlık Rusyası sıcak deniz- lere çıkmak ister, Os- manlı'yla çatışması bu noktada odaklanırdı; 2 1 - inci yüzyıla doğru iş değiş- ti. Moskova, Sovyetler yıkıl- dı diye Orta Asya'dan ko- layca vazgecebilir mi?.. Soruna yaklaşırken dik- kat gerekiyor. Türkiye, Orta Asya'daki Türk devletleri birer adım attıkça bir adım atmalıdır. Bağımsızlık dı- şardan verilemez. içerden kaynaklanır. Turan ülkele- ri. kendi özgüçleriyle ve özgüvenleriyle Türkiye'ye yaklaşamazlarsa, Türkiye onlara gidemez: ilişkilerin eşit, dengeli, karşılıklı ol- ması için, eski zamanın düşlemierinden vazgeç- mek, başarının ilk koşulu- dur. • istanbul Zirvesi'ndeki sonuç bildirisi "bağımsız- lık " ilkesini vurguluyor. Türkiye de buna imza at- tı. Peki, hani "bağımsızlık" modası geçmiş bir kavram- dı; "bağımsızlık" diyen Kemalistler, artık dünyada aşılmış bir ilkeyi savunu- yorlardı?.. TOFAŞ EN IYI HIZMETI DAIMA TOFAS VERİR. "£{}'l OSMANBFVık- "İÇKİ İÇF.RKEN SANAT ve rOLtllKA KONUŞMAYIN" Ogu/ ARAL UD & SAZ RUŞEN HUŞflfl Ana (et) yemeğı Sl'NI'RölZ ÎC'K^ Rez:246 44 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle