Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 1994 PAZAR
HABERLER
DeMarasyona
DYP'li tepkisi
• MANİSA (AA) - Dogru
Yol Partisi Manisa il
örgütünde yapılan toplantıda,
parti grubundaki bazı
milletvekillerinin
deklarasyon yayımlaması
kınanarak "Türkiye'nin
aydınlığa çıkması DYP-SHP
koalisyon hükümetine
bağlıdır" denildi. DYP tl
Başkanı Dilaver Vardarer
başkanlığında yapılan
toplantıya, 16 ilçe başkani ile
partili 37 belediye başkanı
katıldı. Toplantıdan sonra
yapılan açıklamada şöyle
denildi: "Şu anda,
Türkiye'nin aydınlığa
çıkması DYP-SHP koalisyon
hükümetine baglıdır. 1987
yılında yasaklann devam
etnıesini savunan ANAP'la
şimdi bir araya gelemeyiz.
Başbakana karşı,
koalisyonda üçüncü parti
olma sevdasında olan 37
milletvekiline sesleniyoruz:
Parriyi bölemezsiniz.. parti
örgütleri arkanızdadeğildir."
Köy yakmalara
ÇHD'den tepki
• ANKARA(ANKA)-
Çağdaş Hukukçular Derneği
(ÇHD) Genel Sekreteri
Aydın Erdoğan, köy
yakmanın insanlık suçu
olduğunu söyledi. Erdoğan,
yeni Dersim olaylan
beklenmeden herkesın
üstüne düşen görevi yapması
gerektığini kaydetti. Aydın
Erdoğan yaptığı açıklamada.
Tunceli'de köy yakmalara
hemen son verilmesi
gerektiğini bildirdi. Erdoğan.
"Hükümetin olay
karşısındaki tutumu aczin ve
yönetememenin ifadesidir.
Bugün Türkiye'yı hükümetin
mi <jenelkurmay'ın mı
yönettiği ciddı bir sorudur"
dedi. Erdoğan, Tunceli'de
yaşananlann bir insanlık
suçu olduğunu söyledi.
konıdu
• ANKARA(ANKA)-
Devlet Bakanı Bekir Samı
Daçe, ANAP Bılecik
Milletvekili Mehmet
Seven'in iddialan konusunda
TBMM'ye gönderdiği
yazılarda Başbakan Tansu
Çiller'i savundu. Bekir Sami
Daçe, Mehmet Seven'in
yazılı soru önergelerine
verdiği yanıtlarda, Başbakan
Tansu Çiller'in "President
57" isimli yatının 500
milyon liraya alındığını ve
bütün vergilerinin
ödendiğini, herhangi bir
vergi muafiyetinin söz
konusu olmadığmı bildirdi.
Yatın Marsan Marmara
Holding AŞ tarafından
alındığını belirten Daçe,
yatın hangi değer üzerinden
sigorta edildiğini
açıkiamaktan kaçındı.
Cezaevtade
hıceieme
• KONYA(Cumhuriyet)-
Devlet Güvenlik
Mahkemesi'nin bölge.
cezaevi haline getirilen, terör
suçlulannın kalacağı Konya
E tıpi cezaevinde, Avrupa
insan haklanndan sorumlu
bir kurul inceleme yapacak.
Cezaevinde geçtiğimiz
günlerde terör suçlulanrun
bulunduğu koğuşta meydana
gelen olaylar ve açlık
grevlerini inceleyecek olan
kurulun lOkişiden oluşacaği
bildirildi.
Göçebe toplumlann en kutsal ve en önemli üretim araçlan...
At, avratvesilah...
acretli emeğin henüz söz konusu bile
olmadığı toplumsal aşamada, kadın hiç
kuşku yok ki en önemli üretim gücüdür.
Yani "at, avrat, silah", sanıldığı gibi
toplumlann moral nitelikleriyle değil,
üretim ilişkileriyle ilgili bir tekerleme
olsa gerektir kesinlikle.
-7-
D
oğrusu. atı ilk ev-
cilleştiren budun-
lardan biri olduğu
kuşkusuz, her za-
man büyük at sürü-
lerine sahip atalanmızın, atı nice-
dit arabada da kullandıklan dü-
şünülürse, bu omuz hamudunu
bilmediklerini, at gücünden top-
rağı sürmekte de yararlanmayı
düşünemediklerini söyleyebil-
mek, galiba gerçekten olanaksız-
dır.
Atalanmızın, hiç olmazsa
Anadolu'da bunca uzun bir süre
içinde bir tanm toplumu haline
dönüşüp köylüleşememelerine
de yoksa sahip olduklan atlarla
toprağı sürememeleri mi neden
olmuştur, kim bilir?
Göçebenin üretim araçlan: "At,
avrat, silah..."
Oysa ata düşkünlüğümüzle de
dehşetli övünürüz, bılindiği gibi.
Sık sık da "at, avrat, silah" teker-
lemesıni yineleriz, salt bize özgü,
ne denli soylu ve yiğit bir ulus
olduğumuzun kanıtı diye... Atın,
avradın ve silahın bizler için kut-
sal olduğunu söylenz.
Ama öte yandan da kadın, biz-
ler için zayıflığın. korkaklığın,
ciddiyetsizliğjn, güvenilmezliğin
simgesidir. Örneğin bir erkeği
aşağıiamak istediğimiz zaman da
hemen "kan gibi herif" deriz
onun için. Veya "kan gibi yüış-
ma" diye tersleriz hoşlanmadı-
ğımız erkeğı.
Aynca son yıllarda ülkemıze
sık sık gelen Orta Asya'daki ve-
ya Kafkasya'daki yeni ülkelerin
yöneticıleri de ilginçtir. halklan-
nın ata. avrada, ve silaha ayn bir
önem verdiklerini söylemekte-
dirler. Yani bu tekerlemenin salt
bize özgü olması da söz konusu
değildir kesinlikle. Bu tekerle-
meye sahip çıkan ülkelerin ortak
paydası ise gene ilginçtir, hala göçebelik
geleneklerinın ağır basmasıdır.
Bu insanlann, ata, kadına ve silaha bun-
ca önem vermeleri de galiba hiç kuşku
yok ki, her üçünün de göçebe toplumlar-
da en önemli üretim araçlan oluşlanndan
kaynaklanmaktadır, büyük bir olasılıkla.
Gerçekten de bozkırlann ve dağlann
zor doğa koşullannda avcılık ve hayvan-
cılıkla geçinen bu insanlar için, at her şey-
dir.
Av peşinde koşan, sürülerin ardında ot-
lak otlak dolaşan, sık sık otlak kavgalan
veren, sık sık yağma akınlan düzenleyen
bu insanlar için silah da hiç kuşku yok ki
at kadar vazgeçilmezdir.
An şu bız
göçebeler
OEMJRTAŞ
CEYHUIY
Ancak gerek atın, gerekse silahın av-
lanmak veya sürüleri düşmandan koru-
mak vb. gibi işler dışında. üretimle doğ-
rudan ilgili hiçbır işlevlen söz konusu de-
ğildir.
Oysa kadınlar, doğrudan üretimle de
ılgilidırler. Çocuk doğurmak, yeni savaş-
çılar yetiştirmek ve aş pışirmek gibi işle-
rın yani sıra, hayvanlara da bakmaktadır-
lar. Süt sağmakta, yağ. peynir vb. yap-
maktadırlar. Hayvanlan kırkmakta, yün
eğinp kumaş dokumaktadırlar.
Görüldüğü gibi ücretli emegin henüz
söz konusu bıle olmadığı bu toplumsal
aşamada, kadın hiç kuşku yok ki en
önemli üretim gücüdür. Yani "at,avrat,si-
lah", sanıldığı gibi toplumlann moral ni-
teliklenyle değil, üretim ılişkıleriy le ilgi-
li bir tekerleme olsa gerektir kesinlikle.
Türk toplumu üzerine yeni fanteziler...
Gerçekten bugüne dek köylüleşip köy -
lüleşemediğımiz konusunda nıçin şunca-
cık olsun kuşkuya düşmemış.biraraştır-
ma fılan yapma gereği duymamışız aca-
ba^
Oysa gerçekten hala köylüleşememi-
şiz galiba...
Hemen belırteyım kı amacım gene bır-
şeyi tanıtlamaya çalışmak değil kesinlik-
le... Sorular üretmek... Tıpkı 1992 yılın-
da yayımlanan "Aiı Şu Biz 'Kara BryıklT
Türkler" adlı çalışmamdaki gi-
bi...
Anımsanacağı gibi, o kitabım-
da da yazınsal çalışmalanm sıra-
sında aklıma veya kalemime ta-
kılmış toplumsai yapımızla ilgi-
li notlan aktararak birtakım so-
rular üretmeye çalışmıştım.
İlginçtir, söz konusu kitabım
okurlardan umduğumun da çok
üstünde bir ilgi gördügü ve üst
üste baskılar yaptığı halde, üni-
versite çevrelerimizden nedense
hiç ses çıkmamıştı bu sorularla
ilgili olarak.
Kuşkusuz, bir bilimsel çalış-
ma değildi yaptığım. Zaten bunu
da, kitabımın daha ilk satınnda
bütün içtenliğimle açıklamıştım.
Ama, bilim adamlanmızın bu
suskunluğunun nedenini de me-
rak etmiyor değildim doğrusu.
Nitekim, bir süre önce, bir rast-
lantıyla, Istanbul Üniversitesi tk-
tisat Fakültesi öğretim üyesi bir
profesör dostumla karşılaşınca
hemen bunu sordum.
- Yahu, dedim, kitabımı gör-
medin galiba. Üniversite olarak,
bugüne kadar bız Türklerin Ana-
dolu'da gerçekten köylüleşip
köylüleşemediğimiz konusunda
hiçbiraraştırma yapmamışsınız,
gördüğüm kadanyla. Ama öte
yandan da, köylü bir toplum ol-
duğumuz konusunda hiçbirinizin
şuncacık kuşkusu yok. Bütün hi-
potezlerinizi bu köylülüğümüz
kabulü üstüne rahatça kuruyor-
sunuz. Oysa ben, hala köylüleşe-
memiş olduğumuzu savlıyorum.
Üniversitelerimizden çıtyok. Ni-
çin hiçbirinızden ses çıkmıyor
Allah aşkına?
- Yooo... dedi sakin sakın. Ki-
tabını okudum. Gerçekten güzel
fantezılerdi.
Doğrusu. bir an için şaşırma-
dımdadegil... Ama tez toparlan-
dım.
- Tabiı fantezilerdı, dedim he-
men. Ben de, bır bilimsel araştır-
ma yapmadığımı. biliyorsun, da-
ha baştan belirtıyorum. Ama, bı-
lım denilen şeyin temelinde de
fanteziler yatmıyor mu Allahaşkı-
na? Diyelim. Tnomas More'un o
ünlü "Ütopia"sı, CanıpaneJ-
la'nın o ünlü "Güneş Ülkesi"
çağdaş iktisat biliminın de bır an-
lamdayaratıcılan değil mi sanki?
- Haklısın, dedi. Galiba yeni-
den okumalıyım kitabım.
Bilmem, yeniden okuyabildı
mi kitabımı?
Ne var ki, ben gene bir dolu
yeni fantezilerürettim toplumum
üzenne.
Ve ne yaztk ki, galiba gerçekten köylü-
leşememişızhala...
Ama, bu yeni savlanmı siz de. o profe-
sör dosfum gibi, bir edebiyatçının fante-
zileri diye okuyun, en iyisi...
Hoşça kalın... Hoşça vakit geçirin...
Bir özetini yavımladığımız. arkadaşı-
mız DemirtaşCeyhun'un "Aş Şu Biz Gö-
çebeler" adlı çalışmasının tamamı, önü-
müzdekı günlerde Sis Çanı Yayıncılık ta-
rafından kitap halinde yayımlanacaktır.
(Sıs Çanı Yayıncılık, Küçükparmakkapı
Sok. Halim tşhanı 10/3 lstiklal Cad. Be-
yoğlu Istanbul (Tlf: 249 47 74)
Kutlu, Sargın
davası
İnsan Haklan
Mahkemesi 'nde
STRASBOURG (AA)-Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan
Türkiye Komünist Partisi eski başkanlan Haydar Kutlu ve
Nihat Sargın'ın. Türkiye aleyhine açtıklan dava, İnsan Haklan
Mahkemesi'nde 23 Ekim salı günü görüşülecek. Kutlu ve Sargın.
Jnsan Haklan Komısyonu'na yaptıklan başvuruda, 1987 yılında
yurtdışından dönmelennden sonra başlayan tutukluluk ve
mahkeme sürelerinin fazla uzadığı gerekçesiyle, Türkiye'nin
İnsan Haklan Beyannamesı'nın 5 ve 6. maddelenni ihlal ettığinı
ileri sünnüşlerdı. insan Haklan Komisyonu, Kutlu ve Sargm'ın
başvurulannı değerlendirdikten sonra, davanın İnsan Haklan
Mahkemesi'ne göndenlmesını kararlaştırmıştı.
MIKRO
DİNÇTAYANÇ
Haberler Bitti... Şarkılar
Kötü fena müzikalleşiyor ve her şeyi müzikalleştiriyorum
son günlerde. İnsanların sözlerini, sorularını müzik parça-
larından alıntılarla yanıtlamaya başladım ki, "Deli mi ne?"
dercesine bakıyorlarsuratıma...
Sabah, radyoya bağlı çalar saatle uyanıyorum, dudakla-
nmda bir şarkıyla tıraş olup, bir başka şarkıyla vapura yeti-
şiyorum. Gün boyu, dönüş yolunda, evde yemek hazırlar-
ken ve ille de TV'de haberleri izlerken dudaklarımda hep
şarkılar, türküler...
Örneğin, TV'de koalisyonun hacıyatmazsalınımlannı, hü-
kümet ortaklarının(!) birbirlerine attıklan kazıkları ya da bir-
birleri hakkındaki sözlerini dinlerken ansızın Sezen Aksu-
dan çığırmaya başlıyorum "Ben seni de sevmedim
Adem/duymak istiyorsun madem/alt tarafı bir elma yedik
beraber/zehir zıkkım oldu bize bal badem!"
Haberler başlayıp da ekrana başbakanımız çıkmıyor mu,
"Bu iş ya olacak, ya olacak" demiyor mu, ben de Mlne Ko-
şan'dan başlıyorum; "Her şeyi o bilirmiş/herkes onu se-
vermişlsanki zembille inmişlyesin onu ninesi!"
O bitiyor, bu kez ekranda başbakanımızın gölgesi (yoksa
ortağı mıydı?)... O, gözlerimizin içine baka baka koalisyon-
da her işin yolunda gittiğini söylüyor ya, bendenız Tarfcan'-
dan dalıyorum ırlamaya; "Başkası olma kendin ol/öyle
daha güzelsin/ya gel bana sahici sahici/ya da anca gider-
sin!"
Derken ekranda, vuruşarak çekilme örneği veren mum-
taz bir bakan beliriyor ve hükümet için çanları çalmaya
başlıyor. Bende sıra Ufuk'ta "Yolcudur Abbas/bağlasan
durmaz/bu aşk burda bitti/benden sana yar olmaz!"
Ya da TV'de bitmez tükenmez banka yolsuzlukları, kamu
bankalarının özel cepleretaşınması gibi haberleri izlerken,
ayrımında bile olmaksızın Yonca Evdmlk'ten giriyorum
şarkıya; "Bandıra bandıra ye beni/hiç doyamazsm tadh
ma!"
Haberler bitmiyor, bu kez asaleti kendilerinden menkul
'Hanedan'ın sütten çıkmış ak kaşıkları sıralanıyor ekrana.
Ne yolsuzluktan haberleri var, babalardan, ne de adam
vurdurtmaktan. Alınları açık, kazançları helal! Polise, sav-
cıya şov yaptıracak halleri yok!!! Sığınıyorum gene Yonca
Evcimik'e; "Ya sen gel usul usul bana/ya ben gelip alayım
seni/ya gelirsin usul usul bana/ya da gelir götürürüm se-
ni!"
Derken beyaz camda sırayla kurt baba, imansız hoca ve
de mesut muhalif arz-ı endam ediyor. Bendenizin repertu-
varında da Burak Kut var; "Benimle oynama/söyledim
sana/şansını zorlama/uğurlar olsun!"
Ne haberler bitiyor, neekran bibloları, nede şarkılar... Bir
cuntacı emeklisi çıkıp, yıllardır tuttuğu takımı bırakıp başka
takımları tutacağından dem vurunca, imdadıma Kenan Do-
ğulu yetişiyor; "Deliyim/gözü kara deliyim/yakarım/
Roma'yı da yakarım!"
İş spordan açıldı ya, Milli Takım'ın yöneticisi çıkıyor ekra-
na ve İzlanda'dan sonra Ingiltere'yi de gözümüze kestirdi-
ğimizi, dişimize uygun gördüğümüzü söylüyor, avazım
çıktığı kadar anonim bir Anadolu türküsüne geçiyorum;
"Manda yuva yapmış söğüt dalına/görmedin mi/amanini
yandım, tıridine bandım/bedava mı sandın!"
Sıra, izlediğim özel kanalın yüzü seçilemeyecek kadar
yıpranmış, ünü dönekliğine eşit yorumcusuna gelince, ne
söylediğini dinleme zahmetine bile katlanmadan, onurlu
mesleğimden utanırcasına bir kez daha Sezen Aksu'dan
medet buluyorum; "Herkesin münasip birer dayısı var/
insanoğlu bu iyisi, ayısı var/benim zarar bildiğim elaleme
kar/adamını bulup uyuşamadım!"
Haberler bitiyor, bendeniz pür neşe... Kolay mı, oncazır-
vayı içim kararmadan şarkılarla tiırkülerle dinlemişim! TV-
nin karşısından kalkıp balkona çıkıyor ve Aysun Koca-
tepe'den bir şarkı mırıldandığımın ayrımına vanyorum;
"Hadi gari, hadi gari, hadi gari/yetti gariü!"
Hem bana öyle geliyor kı, onca zat-ı muhterem bunca na-
neyı yumurtlamadan once mutlaka benim kendilerine eşlik
ettiğim tıirden şarkılar ve de türküler dinleyip ezberliyor,
öyle konuşmaya başlıyorlar...
Ana fikir Siyaset sahnesi. ortaoyunu sahnesiyle karıştırıl-
dığında siyasilerin de kavuklu ile pişekardan; arkadakiler-
se sadece ve sadece kantocunun sahne almasını bekleyen
ince saz takımından farkı kalmıyor.
Ana fikrin ana fikri: Kavuklu ile pişekar, sıra almaya sıva-
nan kantocu ve de ince saz takımı bile akıllarını oyundatu-
tarken, gözlerini bedelini ödeyip, zamanlannı ayırarak
koltuklan dolduran seyircılerden ayırmazlardı. Çünkü, al-
kjşlayacak olan da o seyircidir, sahneyi çürük yumurta
yağmuruna tutacak olan da...
Işkencede öldüğünü öne süren avukatlannın iç hukuk yollan tükendi
BakiErdoğan için İnsan Haklan
Komisyonu'na bireyselbaşvuru
BAŞKANLAR
Konuşuyor...
IZMIR
BÜYÜKŞEHİR
BELEDÎYE BAŞKANI
BURHAN
ÖZFATURA
HALKIN TELEVİZYONU
LANLI YAYINDA BU AK5AM
21.30
NECATİ AYGIN
İZMİR- Aydın Emnıvet Mü-
dürlüğü'nde gözaltında gördüğü
işkence sonucu öldüğü öne sürü-
len Baki Erdoğan la ilgili soruş-
tunnada ıç hukuk yollannın tü-
kenmesi nedenıv le 'Avnıpa Kon-
sevi İnsan Haklan komisyonu'na
bireysel başvuru hakkı kullanılı-
yor.
Terörle Mücadele Şubesı ekip-
lerince Söke'dedüzenlenen Dev-
Sol operasyonunda Baki Erdo-
ğan, örgüt üyesı olduğu sa\ ıyla
11 Ağustos 1993 günü gözaltına
alındı. Sağlıkdurumunun bozul-
ması üzenne 21 ağustos günü
Aydın Devlet Hastanesi'ne kal-
dınldı %e 24 saat sonra öldü. 22
ağustos günü Erdoğan'a yapılan
otopsıde. ölüme,. 'solunum yet-
mezliği ve bunun sonucunda ge-
lişen dolaşım yermezliği'nın ne-
den olduğu belirtildi.
Adli üp raponı
Baki Erdoğan'ın avukatlannın
adli tıp raporunun gerçeği yansıt-
madığını öne sürmeleri üzerine,
soruşturmayı yürüten Aydın
Cumhuriyet Savcılığı, cesetten
alınan parçalan tstanbul Adli Tıp
Kurumu'na gönderdi. tstanbul
Adli Tıp Kurumu raporuna göre
de "Kişinin akciğer ödemi ve bu-
na bağlı solunum yetmezliginden
ölmüş olacağı, ölüme neden olan
akciğer ödeminin tra>Tnatik ve\a
toksik nedenlerle gtliştiğinin de-
lilk'rinin bulunmadığı; nezarette
kaldıgı süre içinde >emek yeme-
diği, 20.8.1993 günü" yiyecek iste-
diği, ancak pek az yiyip. yediğini
kustuğu... sonuç olarak, ölüme
yol açan akciğer ödeminin bes-
• Baki Erdoğan, Söke'de 11 Ağustos 1993 günü
düzenlenen Dev-Sol operasyonunda gözaltına
alınmış, 21 ağustos günü durumunun ağırlaşması
üzerine kaldınldığı Aydın Devlet Hastanesı'nde
ölmüştü. Avukatlannın Erdoğan'ın işkence sonucu
öldüğü itirazlan iki mahkemece reddedilmişti.
lenme bozukluğundan kaynak-
lanmış olacağı "belirtildi.
İşkence olayıyla ilgili soruş-
turmayı yürüten Aydın Cumhu-
riyet Savcılığı"nın Adli TıpJCu-
rumu raporuna dayanarak nak-
lannda soruşturma açılan polis
memurlan ıçın takipsizlik kara-
n vçrdiğini belirten Avukat Hül-
ya Üçpınar. "Aydın Cumhuri>et
Savcılığı'nca verilen takipsizlik
karanna Nazilli Ağır Ceza Mah-
kemesi'ne başvurarak iriraz et-
tik, İtirazımız reddedikli. Böyle-
ce TCK'nin madde 243'e ilişkin
iç hukukta başvurabileceğimiz
tüm hukuki yollar tükendi"dedı.
Üçpınar, Âvrupa Konseyi in-
san Haklan Komisyonu'na mü-
vekkili Baki Erdoğan adına yap-
tığı kişisel başvuru dilekçesinde
gelişmeleri özetleyerek şu görüş-
lere yer verdı"Baki Erdoğan'ın
ölümünün.gözaltında görmüş ol-
duğu işkence sonucu meydana
geldigine ilişkin aynntılannı ve
belgelerini daha sonra sunacagı-
mız dayanaklanmız şunlardır:
1- Baki Erdoğan'ın babası
Mehmet Erdoğan, oğlu gömül-
meden önce fotograflannı ve vi-
deo filmini çektirmiştir. Bu ma-
ter>allerin incelenmesindeişken-
ce izleri açıkça görülmektedir.
2- Baki Erdoğan ile birliktegö-
zaltına alınanlar ve gözaltında
iken Baki Erdoğan'ı görenier, ifa-
delerinde; gözaltına alındığı sıra-
da herhangi bir darp aunadığını,
gözaltındayken işkence gördüğü-
nü ve sağlık durumunun işkence
sonrası bozulduğunu belirtmiş-
lerdir.
3- Baki Erdoğan'ın işkence
gördüğü Meşrutiyet Karakolu,
burada gözaltına alınan kişilerin
sistematik olarak işkence gördü-
ğü bir yerdir. A\ nı karakolda gö-
zaltına alınmış olan kişiler Meş-
rutivet Karakolu'nda kendileri-
ne yoğun işkence >apılmış oldu-
ğunu belirtmişlerdir. Halen aynı
karakolda gözaltına alınmış olan
Halıl Olca (HADEP Aydın İl
Başkanı) kendine voğun biçimde
işkence yapıldığını belirterek ad-
li hekimin vermiş olduğu resmi
rapoıia savcılığa suç duyurusun-
da bulunmuştur. Soruşturma ha-
len sürmektedir.
4- Adli Tıp Kummu'nun dü-
zenlemiş olduğu rapor kendi için-
de ciddi çelişkiler taşımakta. bi-
limsel hatalar bulunmaktadır.
Yapılan başvuru üzerine Türk
Tabipleri Birliği tarafından bu
rapor incelenmektedir.
5- Devlet, Baki Erdoğan'ın iş-
kence -sonucu öldüğünü değişik
basamaklarda saklamaya çahş-
mıştir. (Yeni otopsi istemimi/in
yanıtlanmaması. polislerin sahte
evrak düzenlemesi, otopsi incele-
mesinin gerektiği gibi yapılma-
masL Baki'nin babasının otopsi-
de bulunmak üzere tarafsız bir
hekim ve avukatın yardımına
başv urmasının engellenmesi, so-t
ruşturma savcısının avukatlara
dosya fotokopisi vermemesi gibi.)
6- Emniyettetedavisiyapılma-
ya çalışılmış, hastaneye kaydı ge-
ciktirilmiştir.
7- Soruşturma sırasında,tanık
durumunda olan Baki Erdo-
ğan'ın muayene ve bakımını ya-
pan doktor, hemşire ve hastaba-
kıcılar, Baki'nin vücudundakiiz-
leri tanımlamışlardır.
8- Aktif işkence uygulaması dı-
şında Baki Erdoğan'ın açık bi-
çimde kötü muameleye tabi tu-
tulduğuna ilişkin deliİlcr de bu-
lunmaktadır. (Nezarethanede el-
lerine çift kelepçe takılarak ran-
zaya kelepçelenmesi, 2A1993 ta-
rihinde-f saat uzakhktaki bir şeh-
re götürülmesi, hastanede karan-
lık bir koğuşta tutulması gibL)
İç hukuk tükendi
Aydın Ağır Ceza Mahkeme-
sı'nde TCK'nin 245/1 uyannca
görülmekte olan dava sırasında
Baki Erdoğan'ın ölüm nedenine
ilişkin sorduğumuz sorular 'ay-
nntı' olduğu gerekçesi ile veya
'gerek bulunmadığı'beiirtilerek
reddedilmiştir. TCK'nin 243.
maddesi uyannca açilmış olan so-
ruşturmada iç hukuk yollan tü-
ketildiğindcn, başvurumuzun
kabulü ile aynnrılı dilekçemizi
göndermek üzere tarafımıza baş-
vuru formunun gönderilmesini
saygılanmla dilerim."
Avukat Üçpınar, Erdoğan'a
gözaltında iken kötü muamelede
bulunmuş olabilecekleri iddi-
asıyla kamu davası açtığını ve bu
davanın Aydın Ağır Ceza Mah-
kemesi'nde sürdüğünü söyledi.