25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 1994 PAZAR HABERLER DeMarasyona DYP'li tepkisi • MANİSA (AA) - Dogru Yol Partisi Manisa il örgütünde yapılan toplantıda, parti grubundaki bazı milletvekillerinin deklarasyon yayımlaması kınanarak "Türkiye'nin aydınlığa çıkması DYP-SHP koalisyon hükümetine bağlıdır" denildi. DYP tl Başkanı Dilaver Vardarer başkanlığında yapılan toplantıya, 16 ilçe başkani ile partili 37 belediye başkanı katıldı. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada şöyle denildi: "Şu anda, Türkiye'nin aydınlığa çıkması DYP-SHP koalisyon hükümetine baglıdır. 1987 yılında yasaklann devam etnıesini savunan ANAP'la şimdi bir araya gelemeyiz. Başbakana karşı, koalisyonda üçüncü parti olma sevdasında olan 37 milletvekiline sesleniyoruz: Parriyi bölemezsiniz.. parti örgütleri arkanızdadeğildir." Köy yakmalara ÇHD'den tepki • ANKARA(ANKA)- Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Sekreteri Aydın Erdoğan, köy yakmanın insanlık suçu olduğunu söyledi. Erdoğan, yeni Dersim olaylan beklenmeden herkesın üstüne düşen görevi yapması gerektığini kaydetti. Aydın Erdoğan yaptığı açıklamada. Tunceli'de köy yakmalara hemen son verilmesi gerektiğini bildirdi. Erdoğan. "Hükümetin olay karşısındaki tutumu aczin ve yönetememenin ifadesidir. Bugün Türkiye'yı hükümetin mi <jenelkurmay'ın mı yönettiği ciddı bir sorudur" dedi. Erdoğan, Tunceli'de yaşananlann bir insanlık suçu olduğunu söyledi. konıdu • ANKARA(ANKA)- Devlet Bakanı Bekir Samı Daçe, ANAP Bılecik Milletvekili Mehmet Seven'in iddialan konusunda TBMM'ye gönderdiği yazılarda Başbakan Tansu Çiller'i savundu. Bekir Sami Daçe, Mehmet Seven'in yazılı soru önergelerine verdiği yanıtlarda, Başbakan Tansu Çiller'in "President 57" isimli yatının 500 milyon liraya alındığını ve bütün vergilerinin ödendiğini, herhangi bir vergi muafiyetinin söz konusu olmadığmı bildirdi. Yatın Marsan Marmara Holding AŞ tarafından alındığını belirten Daçe, yatın hangi değer üzerinden sigorta edildiğini açıkiamaktan kaçındı. Cezaevtade hıceieme • KONYA(Cumhuriyet)- Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin bölge. cezaevi haline getirilen, terör suçlulannın kalacağı Konya E tıpi cezaevinde, Avrupa insan haklanndan sorumlu bir kurul inceleme yapacak. Cezaevinde geçtiğimiz günlerde terör suçlulanrun bulunduğu koğuşta meydana gelen olaylar ve açlık grevlerini inceleyecek olan kurulun lOkişiden oluşacaği bildirildi. Göçebe toplumlann en kutsal ve en önemli üretim araçlan... At, avratvesilah... acretli emeğin henüz söz konusu bile olmadığı toplumsal aşamada, kadın hiç kuşku yok ki en önemli üretim gücüdür. Yani "at, avrat, silah", sanıldığı gibi toplumlann moral nitelikleriyle değil, üretim ilişkileriyle ilgili bir tekerleme olsa gerektir kesinlikle. -7- D oğrusu. atı ilk ev- cilleştiren budun- lardan biri olduğu kuşkusuz, her za- man büyük at sürü- lerine sahip atalanmızın, atı nice- dit arabada da kullandıklan dü- şünülürse, bu omuz hamudunu bilmediklerini, at gücünden top- rağı sürmekte de yararlanmayı düşünemediklerini söyleyebil- mek, galiba gerçekten olanaksız- dır. Atalanmızın, hiç olmazsa Anadolu'da bunca uzun bir süre içinde bir tanm toplumu haline dönüşüp köylüleşememelerine de yoksa sahip olduklan atlarla toprağı sürememeleri mi neden olmuştur, kim bilir? Göçebenin üretim araçlan: "At, avrat, silah..." Oysa ata düşkünlüğümüzle de dehşetli övünürüz, bılindiği gibi. Sık sık da "at, avrat, silah" teker- lemesıni yineleriz, salt bize özgü, ne denli soylu ve yiğit bir ulus olduğumuzun kanıtı diye... Atın, avradın ve silahın bizler için kut- sal olduğunu söylenz. Ama öte yandan da kadın, biz- ler için zayıflığın. korkaklığın, ciddiyetsizliğjn, güvenilmezliğin simgesidir. Örneğin bir erkeği aşağıiamak istediğimiz zaman da hemen "kan gibi herif" deriz onun için. Veya "kan gibi yüış- ma" diye tersleriz hoşlanmadı- ğımız erkeğı. Aynca son yıllarda ülkemıze sık sık gelen Orta Asya'daki ve- ya Kafkasya'daki yeni ülkelerin yöneticıleri de ilginçtir. halklan- nın ata. avrada, ve silaha ayn bir önem verdiklerini söylemekte- dirler. Yani bu tekerlemenin salt bize özgü olması da söz konusu değildir kesinlikle. Bu tekerle- meye sahip çıkan ülkelerin ortak paydası ise gene ilginçtir, hala göçebelik geleneklerinın ağır basmasıdır. Bu insanlann, ata, kadına ve silaha bun- ca önem vermeleri de galiba hiç kuşku yok ki, her üçünün de göçebe toplumlar- da en önemli üretim araçlan oluşlanndan kaynaklanmaktadır, büyük bir olasılıkla. Gerçekten de bozkırlann ve dağlann zor doğa koşullannda avcılık ve hayvan- cılıkla geçinen bu insanlar için, at her şey- dir. Av peşinde koşan, sürülerin ardında ot- lak otlak dolaşan, sık sık otlak kavgalan veren, sık sık yağma akınlan düzenleyen bu insanlar için silah da hiç kuşku yok ki at kadar vazgeçilmezdir. An şu bız göçebeler OEMJRTAŞ CEYHUIY Ancak gerek atın, gerekse silahın av- lanmak veya sürüleri düşmandan koru- mak vb. gibi işler dışında. üretimle doğ- rudan ilgili hiçbır işlevlen söz konusu de- ğildir. Oysa kadınlar, doğrudan üretimle de ılgilidırler. Çocuk doğurmak, yeni savaş- çılar yetiştirmek ve aş pışirmek gibi işle- rın yani sıra, hayvanlara da bakmaktadır- lar. Süt sağmakta, yağ. peynir vb. yap- maktadırlar. Hayvanlan kırkmakta, yün eğinp kumaş dokumaktadırlar. Görüldüğü gibi ücretli emegin henüz söz konusu bıle olmadığı bu toplumsal aşamada, kadın hiç kuşku yok ki en önemli üretim gücüdür. Yani "at,avrat,si- lah", sanıldığı gibi toplumlann moral ni- teliklenyle değil, üretim ılişkıleriy le ilgi- li bir tekerleme olsa gerektir kesinlikle. Türk toplumu üzerine yeni fanteziler... Gerçekten bugüne dek köylüleşip köy - lüleşemediğımiz konusunda nıçin şunca- cık olsun kuşkuya düşmemış.biraraştır- ma fılan yapma gereği duymamışız aca- ba^ Oysa gerçekten hala köylüleşememi- şiz galiba... Hemen belırteyım kı amacım gene bır- şeyi tanıtlamaya çalışmak değil kesinlik- le... Sorular üretmek... Tıpkı 1992 yılın- da yayımlanan "Aiı Şu Biz 'Kara BryıklT Türkler" adlı çalışmamdaki gi- bi... Anımsanacağı gibi, o kitabım- da da yazınsal çalışmalanm sıra- sında aklıma veya kalemime ta- kılmış toplumsai yapımızla ilgi- li notlan aktararak birtakım so- rular üretmeye çalışmıştım. İlginçtir, söz konusu kitabım okurlardan umduğumun da çok üstünde bir ilgi gördügü ve üst üste baskılar yaptığı halde, üni- versite çevrelerimizden nedense hiç ses çıkmamıştı bu sorularla ilgili olarak. Kuşkusuz, bir bilimsel çalış- ma değildi yaptığım. Zaten bunu da, kitabımın daha ilk satınnda bütün içtenliğimle açıklamıştım. Ama, bilim adamlanmızın bu suskunluğunun nedenini de me- rak etmiyor değildim doğrusu. Nitekim, bir süre önce, bir rast- lantıyla, Istanbul Üniversitesi tk- tisat Fakültesi öğretim üyesi bir profesör dostumla karşılaşınca hemen bunu sordum. - Yahu, dedim, kitabımı gör- medin galiba. Üniversite olarak, bugüne kadar bız Türklerin Ana- dolu'da gerçekten köylüleşip köylüleşemediğimiz konusunda hiçbiraraştırma yapmamışsınız, gördüğüm kadanyla. Ama öte yandan da, köylü bir toplum ol- duğumuz konusunda hiçbirinizin şuncacık kuşkusu yok. Bütün hi- potezlerinizi bu köylülüğümüz kabulü üstüne rahatça kuruyor- sunuz. Oysa ben, hala köylüleşe- memiş olduğumuzu savlıyorum. Üniversitelerimizden çıtyok. Ni- çin hiçbirinızden ses çıkmıyor Allah aşkına? - Yooo... dedi sakin sakın. Ki- tabını okudum. Gerçekten güzel fantezılerdi. Doğrusu. bir an için şaşırma- dımdadegil... Ama tez toparlan- dım. - Tabiı fantezilerdı, dedim he- men. Ben de, bır bilimsel araştır- ma yapmadığımı. biliyorsun, da- ha baştan belirtıyorum. Ama, bı- lım denilen şeyin temelinde de fanteziler yatmıyor mu Allahaşkı- na? Diyelim. Tnomas More'un o ünlü "Ütopia"sı, CanıpaneJ- la'nın o ünlü "Güneş Ülkesi" çağdaş iktisat biliminın de bır an- lamdayaratıcılan değil mi sanki? - Haklısın, dedi. Galiba yeni- den okumalıyım kitabım. Bilmem, yeniden okuyabildı mi kitabımı? Ne var ki, ben gene bir dolu yeni fantezilerürettim toplumum üzenne. Ve ne yaztk ki, galiba gerçekten köylü- leşememişızhala... Ama, bu yeni savlanmı siz de. o profe- sör dosfum gibi, bir edebiyatçının fante- zileri diye okuyun, en iyisi... Hoşça kalın... Hoşça vakit geçirin... Bir özetini yavımladığımız. arkadaşı- mız DemirtaşCeyhun'un "Aş Şu Biz Gö- çebeler" adlı çalışmasının tamamı, önü- müzdekı günlerde Sis Çanı Yayıncılık ta- rafından kitap halinde yayımlanacaktır. (Sıs Çanı Yayıncılık, Küçükparmakkapı Sok. Halim tşhanı 10/3 lstiklal Cad. Be- yoğlu Istanbul (Tlf: 249 47 74) Kutlu, Sargın davası İnsan Haklan Mahkemesi 'nde STRASBOURG (AA)-Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan Türkiye Komünist Partisi eski başkanlan Haydar Kutlu ve Nihat Sargın'ın. Türkiye aleyhine açtıklan dava, İnsan Haklan Mahkemesi'nde 23 Ekim salı günü görüşülecek. Kutlu ve Sargın. Jnsan Haklan Komısyonu'na yaptıklan başvuruda, 1987 yılında yurtdışından dönmelennden sonra başlayan tutukluluk ve mahkeme sürelerinin fazla uzadığı gerekçesiyle, Türkiye'nin İnsan Haklan Beyannamesı'nın 5 ve 6. maddelenni ihlal ettığinı ileri sünnüşlerdı. insan Haklan Komisyonu, Kutlu ve Sargm'ın başvurulannı değerlendirdikten sonra, davanın İnsan Haklan Mahkemesi'ne göndenlmesını kararlaştırmıştı. MIKRO DİNÇTAYANÇ Haberler Bitti... Şarkılar Kötü fena müzikalleşiyor ve her şeyi müzikalleştiriyorum son günlerde. İnsanların sözlerini, sorularını müzik parça- larından alıntılarla yanıtlamaya başladım ki, "Deli mi ne?" dercesine bakıyorlarsuratıma... Sabah, radyoya bağlı çalar saatle uyanıyorum, dudakla- nmda bir şarkıyla tıraş olup, bir başka şarkıyla vapura yeti- şiyorum. Gün boyu, dönüş yolunda, evde yemek hazırlar- ken ve ille de TV'de haberleri izlerken dudaklarımda hep şarkılar, türküler... Örneğin, TV'de koalisyonun hacıyatmazsalınımlannı, hü- kümet ortaklarının(!) birbirlerine attıklan kazıkları ya da bir- birleri hakkındaki sözlerini dinlerken ansızın Sezen Aksu- dan çığırmaya başlıyorum "Ben seni de sevmedim Adem/duymak istiyorsun madem/alt tarafı bir elma yedik beraber/zehir zıkkım oldu bize bal badem!" Haberler başlayıp da ekrana başbakanımız çıkmıyor mu, "Bu iş ya olacak, ya olacak" demiyor mu, ben de Mlne Ko- şan'dan başlıyorum; "Her şeyi o bilirmiş/herkes onu se- vermişlsanki zembille inmişlyesin onu ninesi!" O bitiyor, bu kez ekranda başbakanımızın gölgesi (yoksa ortağı mıydı?)... O, gözlerimizin içine baka baka koalisyon- da her işin yolunda gittiğini söylüyor ya, bendenız Tarfcan'- dan dalıyorum ırlamaya; "Başkası olma kendin ol/öyle daha güzelsin/ya gel bana sahici sahici/ya da anca gider- sin!" Derken ekranda, vuruşarak çekilme örneği veren mum- taz bir bakan beliriyor ve hükümet için çanları çalmaya başlıyor. Bende sıra Ufuk'ta "Yolcudur Abbas/bağlasan durmaz/bu aşk burda bitti/benden sana yar olmaz!" Ya da TV'de bitmez tükenmez banka yolsuzlukları, kamu bankalarının özel cepleretaşınması gibi haberleri izlerken, ayrımında bile olmaksızın Yonca Evdmlk'ten giriyorum şarkıya; "Bandıra bandıra ye beni/hiç doyamazsm tadh ma!" Haberler bitmiyor, bu kez asaleti kendilerinden menkul 'Hanedan'ın sütten çıkmış ak kaşıkları sıralanıyor ekrana. Ne yolsuzluktan haberleri var, babalardan, ne de adam vurdurtmaktan. Alınları açık, kazançları helal! Polise, sav- cıya şov yaptıracak halleri yok!!! Sığınıyorum gene Yonca Evcimik'e; "Ya sen gel usul usul bana/ya ben gelip alayım seni/ya gelirsin usul usul bana/ya da gelir götürürüm se- ni!" Derken beyaz camda sırayla kurt baba, imansız hoca ve de mesut muhalif arz-ı endam ediyor. Bendenizin repertu- varında da Burak Kut var; "Benimle oynama/söyledim sana/şansını zorlama/uğurlar olsun!" Ne haberler bitiyor, neekran bibloları, nede şarkılar... Bir cuntacı emeklisi çıkıp, yıllardır tuttuğu takımı bırakıp başka takımları tutacağından dem vurunca, imdadıma Kenan Do- ğulu yetişiyor; "Deliyim/gözü kara deliyim/yakarım/ Roma'yı da yakarım!" İş spordan açıldı ya, Milli Takım'ın yöneticisi çıkıyor ekra- na ve İzlanda'dan sonra Ingiltere'yi de gözümüze kestirdi- ğimizi, dişimize uygun gördüğümüzü söylüyor, avazım çıktığı kadar anonim bir Anadolu türküsüne geçiyorum; "Manda yuva yapmış söğüt dalına/görmedin mi/amanini yandım, tıridine bandım/bedava mı sandın!" Sıra, izlediğim özel kanalın yüzü seçilemeyecek kadar yıpranmış, ünü dönekliğine eşit yorumcusuna gelince, ne söylediğini dinleme zahmetine bile katlanmadan, onurlu mesleğimden utanırcasına bir kez daha Sezen Aksu'dan medet buluyorum; "Herkesin münasip birer dayısı var/ insanoğlu bu iyisi, ayısı var/benim zarar bildiğim elaleme kar/adamını bulup uyuşamadım!" Haberler bitiyor, bendeniz pür neşe... Kolay mı, oncazır- vayı içim kararmadan şarkılarla tiırkülerle dinlemişim! TV- nin karşısından kalkıp balkona çıkıyor ve Aysun Koca- tepe'den bir şarkı mırıldandığımın ayrımına vanyorum; "Hadi gari, hadi gari, hadi gari/yetti gariü!" Hem bana öyle geliyor kı, onca zat-ı muhterem bunca na- neyı yumurtlamadan once mutlaka benim kendilerine eşlik ettiğim tıirden şarkılar ve de türküler dinleyip ezberliyor, öyle konuşmaya başlıyorlar... Ana fikir Siyaset sahnesi. ortaoyunu sahnesiyle karıştırıl- dığında siyasilerin de kavuklu ile pişekardan; arkadakiler- se sadece ve sadece kantocunun sahne almasını bekleyen ince saz takımından farkı kalmıyor. Ana fikrin ana fikri: Kavuklu ile pişekar, sıra almaya sıva- nan kantocu ve de ince saz takımı bile akıllarını oyundatu- tarken, gözlerini bedelini ödeyip, zamanlannı ayırarak koltuklan dolduran seyircılerden ayırmazlardı. Çünkü, al- kjşlayacak olan da o seyircidir, sahneyi çürük yumurta yağmuruna tutacak olan da... Işkencede öldüğünü öne süren avukatlannın iç hukuk yollan tükendi BakiErdoğan için İnsan Haklan Komisyonu'na bireyselbaşvuru BAŞKANLAR Konuşuyor... IZMIR BÜYÜKŞEHİR BELEDÎYE BAŞKANI BURHAN ÖZFATURA HALKIN TELEVİZYONU LANLI YAYINDA BU AK5AM 21.30 NECATİ AYGIN İZMİR- Aydın Emnıvet Mü- dürlüğü'nde gözaltında gördüğü işkence sonucu öldüğü öne sürü- len Baki Erdoğan la ilgili soruş- tunnada ıç hukuk yollannın tü- kenmesi nedenıv le 'Avnıpa Kon- sevi İnsan Haklan komisyonu'na bireysel başvuru hakkı kullanılı- yor. Terörle Mücadele Şubesı ekip- lerince Söke'dedüzenlenen Dev- Sol operasyonunda Baki Erdo- ğan, örgüt üyesı olduğu sa\ ıyla 11 Ağustos 1993 günü gözaltına alındı. Sağlıkdurumunun bozul- ması üzenne 21 ağustos günü Aydın Devlet Hastanesi'ne kal- dınldı %e 24 saat sonra öldü. 22 ağustos günü Erdoğan'a yapılan otopsıde. ölüme,. 'solunum yet- mezliği ve bunun sonucunda ge- lişen dolaşım yermezliği'nın ne- den olduğu belirtildi. Adli üp raponı Baki Erdoğan'ın avukatlannın adli tıp raporunun gerçeği yansıt- madığını öne sürmeleri üzerine, soruşturmayı yürüten Aydın Cumhuriyet Savcılığı, cesetten alınan parçalan tstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderdi. tstanbul Adli Tıp Kurumu raporuna göre de "Kişinin akciğer ödemi ve bu- na bağlı solunum yetmezliginden ölmüş olacağı, ölüme neden olan akciğer ödeminin tra>Tnatik ve\a toksik nedenlerle gtliştiğinin de- lilk'rinin bulunmadığı; nezarette kaldıgı süre içinde >emek yeme- diği, 20.8.1993 günü" yiyecek iste- diği, ancak pek az yiyip. yediğini kustuğu... sonuç olarak, ölüme yol açan akciğer ödeminin bes- • Baki Erdoğan, Söke'de 11 Ağustos 1993 günü düzenlenen Dev-Sol operasyonunda gözaltına alınmış, 21 ağustos günü durumunun ağırlaşması üzerine kaldınldığı Aydın Devlet Hastanesı'nde ölmüştü. Avukatlannın Erdoğan'ın işkence sonucu öldüğü itirazlan iki mahkemece reddedilmişti. lenme bozukluğundan kaynak- lanmış olacağı "belirtildi. İşkence olayıyla ilgili soruş- turmayı yürüten Aydın Cumhu- riyet Savcılığı"nın Adli TıpJCu- rumu raporuna dayanarak nak- lannda soruşturma açılan polis memurlan ıçın takipsizlik kara- n vçrdiğini belirten Avukat Hül- ya Üçpınar. "Aydın Cumhuri>et Savcılığı'nca verilen takipsizlik karanna Nazilli Ağır Ceza Mah- kemesi'ne başvurarak iriraz et- tik, İtirazımız reddedikli. Böyle- ce TCK'nin madde 243'e ilişkin iç hukukta başvurabileceğimiz tüm hukuki yollar tükendi"dedı. Üçpınar, Âvrupa Konseyi in- san Haklan Komisyonu'na mü- vekkili Baki Erdoğan adına yap- tığı kişisel başvuru dilekçesinde gelişmeleri özetleyerek şu görüş- lere yer verdı"Baki Erdoğan'ın ölümünün.gözaltında görmüş ol- duğu işkence sonucu meydana geldigine ilişkin aynntılannı ve belgelerini daha sonra sunacagı- mız dayanaklanmız şunlardır: 1- Baki Erdoğan'ın babası Mehmet Erdoğan, oğlu gömül- meden önce fotograflannı ve vi- deo filmini çektirmiştir. Bu ma- ter>allerin incelenmesindeişken- ce izleri açıkça görülmektedir. 2- Baki Erdoğan ile birliktegö- zaltına alınanlar ve gözaltında iken Baki Erdoğan'ı görenier, ifa- delerinde; gözaltına alındığı sıra- da herhangi bir darp aunadığını, gözaltındayken işkence gördüğü- nü ve sağlık durumunun işkence sonrası bozulduğunu belirtmiş- lerdir. 3- Baki Erdoğan'ın işkence gördüğü Meşrutiyet Karakolu, burada gözaltına alınan kişilerin sistematik olarak işkence gördü- ğü bir yerdir. A\ nı karakolda gö- zaltına alınmış olan kişiler Meş- rutivet Karakolu'nda kendileri- ne yoğun işkence >apılmış oldu- ğunu belirtmişlerdir. Halen aynı karakolda gözaltına alınmış olan Halıl Olca (HADEP Aydın İl Başkanı) kendine voğun biçimde işkence yapıldığını belirterek ad- li hekimin vermiş olduğu resmi rapoıia savcılığa suç duyurusun- da bulunmuştur. Soruşturma ha- len sürmektedir. 4- Adli Tıp Kummu'nun dü- zenlemiş olduğu rapor kendi için- de ciddi çelişkiler taşımakta. bi- limsel hatalar bulunmaktadır. Yapılan başvuru üzerine Türk Tabipleri Birliği tarafından bu rapor incelenmektedir. 5- Devlet, Baki Erdoğan'ın iş- kence -sonucu öldüğünü değişik basamaklarda saklamaya çahş- mıştir. (Yeni otopsi istemimi/in yanıtlanmaması. polislerin sahte evrak düzenlemesi, otopsi incele- mesinin gerektiği gibi yapılma- masL Baki'nin babasının otopsi- de bulunmak üzere tarafsız bir hekim ve avukatın yardımına başv urmasının engellenmesi, so-t ruşturma savcısının avukatlara dosya fotokopisi vermemesi gibi.) 6- Emniyettetedavisiyapılma- ya çalışılmış, hastaneye kaydı ge- ciktirilmiştir. 7- Soruşturma sırasında,tanık durumunda olan Baki Erdo- ğan'ın muayene ve bakımını ya- pan doktor, hemşire ve hastaba- kıcılar, Baki'nin vücudundakiiz- leri tanımlamışlardır. 8- Aktif işkence uygulaması dı- şında Baki Erdoğan'ın açık bi- çimde kötü muameleye tabi tu- tulduğuna ilişkin deliİlcr de bu- lunmaktadır. (Nezarethanede el- lerine çift kelepçe takılarak ran- zaya kelepçelenmesi, 2A1993 ta- rihinde-f saat uzakhktaki bir şeh- re götürülmesi, hastanede karan- lık bir koğuşta tutulması gibL) İç hukuk tükendi Aydın Ağır Ceza Mahkeme- sı'nde TCK'nin 245/1 uyannca görülmekte olan dava sırasında Baki Erdoğan'ın ölüm nedenine ilişkin sorduğumuz sorular 'ay- nntı' olduğu gerekçesi ile veya 'gerek bulunmadığı'beiirtilerek reddedilmiştir. TCK'nin 243. maddesi uyannca açilmış olan so- ruşturmada iç hukuk yollan tü- ketildiğindcn, başvurumuzun kabulü ile aynnrılı dilekçemizi göndermek üzere tarafımıza baş- vuru formunun gönderilmesini saygılanmla dilerim." Avukat Üçpınar, Erdoğan'a gözaltında iken kötü muamelede bulunmuş olabilecekleri iddi- asıyla kamu davası açtığını ve bu davanın Aydın Ağır Ceza Mah- kemesi'nde sürdüğünü söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle