Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16EKİM1994PAZAR
14 KULTUR
Michael Jackson'ın Türkiye şubesi Emrah, stadyum konseri veren ilk yerli şarkıcı
Şarkıcının kendisi bir medya
ZEKİ COŞKUN
Önce billboardlarda yeni kaseti ve
yeni yüzüyle boy gösterdi. Ardından
popüler haber dergilerinin ikisi aynı
hafta üçer sayfa ayırdılar ona. Nite-
leme ayruydı: "George Michael'ın
Türkiye şubesi..." Ve nihayet ekim
ayının ilk günü İnönü Stadfnda
Emrah sahne aldı. "Stadyum konseri
veren ilk yerli şarkıcı" unvanını da.
Konser günü tam sayfa ilan. Yine
G. Michael taklidi resim ve "yerinriz
kalmamıştır" duyurusu. Konser,
TV'den naklen yayımlanıyor.
Oldukça başanh, etkin bir medya
pazarlaması var ortada. Medyanın
pazarlaması değil: şarkıcının kendisi
bir medya.
Tribünlerin dolup dolmaması, iz-
leyicilerin kimliği, müziğin niteliği,
şarkıanın performansı bir yana,
Emrah'ın böylesi medyalaşması
önemli. Onun "İbo" gibi, ya da din-
leyenlerin sevgilerini bedenlerine
attıklan jilet darbeleriyle sergilediği
ve "baba" olarak andığı Müslüm
Gürses gibi, sahneden kaçınan gı-
zemli "Orhan abi" gibi, hatta Ferdi
gibi kemikleşmiş kitlesi yok. Tar-
kan, Burat Kut, Kenan Doğutu vb.
yeni "popçular" gjbi doğrudan kent-
sel bir karşılığı-kimliği de yok. Bun-
lann sonucu olarak, medyanın etkin
desteği de yok yanında.
Bütün bu yoklarla birlikte Emrah
bir medya olarak var. On yıldır var.
On yıl önce Küçük Emrah "Acılann
Çocuğu" havasındaydı. şimdi "Sev-
dim mi tam severim" diyen bir "ko-
puk" havasında. Havanın türü de-
ğişmiştir, ama "hava" oluşu değiş-
memiştir. Değişen, o süreç içinde
toplumun havasıdır.
Niye 'Küçük'
Yetişkin yaşta yabancı dil öğreni-
mi, o dil dünyasında yeniden çocuk-
luğa dönüş gibidir. Büyük-küçük.
ben-sen, dün-bugün gibi temel kav-
ramlarla, 1-10 arası temel sayılarla
başlanır işe. 1980'lerin ilk yansı,
Türkiye için böyle bir serüvendi.
Toplum, 12 Eylül sonrasında bir"ya-
bancı dil" öğrenen yetişkinlerin du-
yusal çocuklaşma haleti nıhiyesi
içinde "yeni düzeıfın. "yeni hayat"-
ın kavramlanyla karşılaştı. Emrah
işte bu evrede doğdu.
O büyük yabancılaşma; çocuksu-
laşma^ Türkiye insanı için pek yeni
değil. Orneğin Almanya'ya giden ilk
kuşak işçiler de aynı durumu yaşadı.
On yıl önce Küçük Emrah 'Acdann Çocuğu' havasmdaydı, şimdi' Sevdim mi Tam Severim' diyen bir 'kopuk' ha-
vasında. Havanın türü değişmistir. ama 'hava' oluşu değişmemiştir. Değişen o süreç içinde toplumun havasıdır.
• Acılann Çocuğu'nun çıkışından
bu yana on yıl geçti. Savrulma
sürüyor. Emrah, gençlikten
yetişkinliğe doğru gidiyor. Yeni
düzen-yeni hayat hala kurulmuş
değil. Şimdi Emrah'ı yeniden
giydiriyoruz (Yargıcf dan),
yeniden tıraş ediyoruz: Ense ve
yanlar kısa kesim, üst bir parça
uzun bırakılıyor (eskiden
"alabros" denirdi, şimdi
"Amerikan stili"), saçına jöle
sürüyoruz, sakalını bir hafta on
günlük gibi ayarhyoruz (cool
man), hareketlerine çekidüzen,
sözlerine, sesine ve bedenine ritim
veriyoruz, sahneye sürüyoruz.
"Dilini bilmezsin, yolunu bümezsin,
sanki bir çocuksun" sözleriyle anlatı-
rlar hallerini. O zamanda "Köln bül-
bülü" namıyla arulan türkücülerin
yanında ağlayan çocuk ve anne di-
yaloglu plaklar epey ış yapü. 12 yaşı-
nda türkücüler (Rıza Aslandoğan
gibi) piyasaya çıktı.
12 Eylül sonrası ise bir "iç gurbet"
yaşandı. Yalnız doğudan batıya.
köylerden kentlere göçün yarattığı
bir gurbet değil bu. Mekan ve za-
mandaki değişim hıa ivme ka-
zanmıştı, her şey savruluyordu. Sü-
recin etkin aktörlcri dışmda herkes
adeta çocuk gibi savunmasız, koru-
masız ve edilgindi.
Unkapanı plakçılar çarsısı bu sav-
rulma ortamında "çocuk sesler"e
kapılanna açtı. "Küçük Emrah" on-
lardan biri, bir diğeri "Küçük Cey-
lan." Emrah'ın asıl çıkışını yaptığı
kaset "Boynu Bükükler" ve kasetin
hit parçası "Acılann Çocuğu." Bu
son adlandırma dönemin popüler
ısrru "Acdann Kaduu" Bergen'den
mülhem olsa da gönderme alanı
prodüktörün tasanmından çok
daha genişti: "Acdann toplumu"na
ve çocuklaşmaya karşıhk geldi Em-
rah'ın varlığı ve sesi.
Yine 'Küçük'
"Acılann Çocuğu'nun çıkışından
bu yana on yıl geçti. Savrulma sürü-
yor. Emrah, gençlikten yetişkinliğe
doğru gidiyor. Yeni düzen-yeni ha-
yat hala kurulmuş değil. Şimdi Em-
rah'ı yeniden giydiriyoruz (Yargıcı"-
dan), yeniden tıraş ediyoruz: Ense ve
yanlar kısa kesim, üst bir parça uzun
bırakılıyor (eskiden "alabros" denir-
di, şimdi "Amerikan stüi"), saçına
jöle sürüyoruz, sakalını bir hafta -
on günlük gibi ayarhyoruz (cool
man), hareketlerine çekidüzen,
sözlerine, sesine ve bedenine ritim
veriyoruz, sahneye sürüyoruz.
Dilinde artık acı yok. "Sevdim mi
tam severim" diyen, daha öncesi
"Haydi şimdi gel" çağnlan yapan
bir gençlik havası var. Yırtıkça bir
hava; "Hey taksi - bütün işlerim gittd
aksi" gibi. Yeni giysiler çok bol du-
ruyor üstünde. Dikimi, modeli öyle
ama, sonuçta üstünden dökülüyor,
o da birini çıkanp birini giyiyor.
Hiçbiri onun değil. Arabesk pop-
laşıyor. Ne biri. ne öteki. Türkü
"rap"leşiyor, halay discolaşıyor.
Hiçbiri olmuyor.
Peki ne oluyor?
"Küçük"lük devam ediyor. Em-
rah on yıl önce yaşıyla, fıziğiyle, se-
siyle. girdiği çevredeki konumuyla
"küçük"tü. Onu bağnna basan top-
lum, dışsal etkenlerle yaşadığı ço-
cuklaşmanm sesini dinliyordu
"Acdann Çocuğu"nda. Şimdi Em-
rah yetişkin yaşta yeni dil öğrenme-
ye çabaîıyor. Oyle ki hiçbir şarkısı-
nda değil ama, doğduğu yörenin
türküsüne sıra gelince nota seh-
pasını önüne alıyor.
Belki nota yok sehpanın üstünde,
türkünün sözleri yazılı, oraya bak-
madan söyleyemiyor.
Sahnede izleyiciyle kurduğu di-
yalog ise "harika" sözcüğünü yinele-
mekle sınırlı. Dili yeni yeni kullan-
mayı öğreniyor gibi.
Toplumun dilini yitirdiği dönem-
de Küçük Emrah bir "medya"vdı.
Hala dile kavuşulamadığı için aynı
medyanın -yeni Emrah'ın- bir
karşılıgı var. Sesle. giysiler ve gö-
rüntülerle kurulan dilsiz bir iletişim.
Başladığı yerdeki gibi tıpkı.
Apollon, Artemis ve Leton'un dev heykellerinin replikalan Aya Irini'de sergileniyor
'Geçmişin Geleceğe Kalaıı IzlerT
PELİN ÖZER
Claros antik kentinde bulunan
Apollon, Artemis ve Leton'un dev hey-
kellerinin replikalan Aya İrini'de bu-
günden başlayarak sergileniyor. Aya
Irini'deki 8 m. 30 cm.'lik Apollon,
7m." lik Leton ve 6 m. yükseküğindeki
Artemis, izleyenlere antik çağın bilin-
mezlerle dolu dünyasmdan pek çok
ipucu sunuyor. Böylece tarih ve bugün
"Geçmişin Geleceğe Kalan tzleri" ser-
gisiyle İstanbul'da buluşuyor. Fransız
Lafarge Coppee fırmasının sponsorlu-
ğunda kazı çalışmalan tamamlanan
ve günışığına çıkanlan Claros antik
kentinde araşürmalararkeoiog Prof.
Julierte de la Geniere'in başkanİığında
yürütüldü. Replikalar ise dünyaca
ünlü heykeltıraş restoratör Mkhel Bo-
urbon tarafından gerçekleştirildi
Örnekleri hiç olmav an eserler
Serginin basın toplantısına Kültür
Bakankğı'nı temsilen katılan ve bir
konuşma yapan Kültür Bakanhğı
Aratlar ve Müzeler Genel Müdürü
Engin Özgen, proje gündeme geldiğin-
de Bakanhk olarak çok heyecanlandı-
klannı belirtti. özgen, bu heykellerin
antik çağda bir gelenek halini almış ol-
duğu bilinen, ancak elimizde örnekleri
hiç olmayan eserler olduğuna da dik-
kati çekti: " Arkeolop bilgim beni
yanıltmıyorsa ilk kez arkeoloji tarihin-
de böylesine görkemli bir taptnağa ait
olan heykel gnıbu ortaya çıkarüdı. Cla-
ros bildiğnüz gibi Apollon'un bir kült
merkezi. Dolaytsıyla da bu tapınakta
Apollon'un kendisi yine mitolojkie en
fazla birlikte tasvir edildiği annesi ve kn
zkardesiyle birlikte olması kaçuulmaz.
Ancak tabii bu boyutta heykellerin
özellikle deprem ve hava şartlannı da
gözönüne alacak olursak. bu şekilde
bile günümüze kadar gelmesine bir mu-
cize olarak bakmak lazım."
Beş ay süren yoğun bir çahşma so-
nucunda, eserlerini sergjleyen Michel
Bourbon sorulanmızı yaratladı:
• Apollon Tapuıağı'nda bulunan dev
boyutlardaki üç beykelin replikalanm
yapmak çok heyecan verici ve aynı za-
manda zor ounak Böylesine kapsamlı
bir çahşma içine ginneyi nasıl kabul et-
tiniz?
Tabii karar vermek oldukça zor
oldu. Juliette de la Geniere, bu çalı-
şmayı yapmamı istediği zaman evet di-
yebılmem için epey düşünmem gerek-
ti. Önce orijinallerinin durumunu bil-
mem gerekiyordu. Aynca beklentileri-
mize cevap verebilecek bir malzeme-
nin olup olmayacağını bilmiyorduk.
Böylesine ağır heykellerin replika-
lannı yapmak oldukça zor bir girişim-
di ve tabii büyük cesaret işiycü. Hey-
Arkeolog Juliette de la Ceniere
Lafarge Coppeefırmasının sponsorluğun-
da kazı çalışmalan tamamlanan vegünışığı-
na çıkanlan Claros antik kentinde araştı-
rmalar arkeolog Prof. Juliette de la Genie-
re 'in baskanlığında yürütüldü. Mme de la
Geniere, Claros antik kentindeki çalısmalar
üzerine sorulanmızı vanıtladı.
- Claros antik kentinin keşjf çalışmalan
üzerine bilgi verebüir misiniz?
1905'te tapınağm anıt girişinin keşfi ile
Kolofon şehrinin kalıntılan ortaya çıktı. İlk
gerçek kazılar ise 1913te yapıldı ve 1950-
1961 arasında yeniden ele alındı. Böylece
onuruna kurbanlar verilen sunak karşısmda-
ki diğer önemli yapılar dışmda, Apollon
Tapınağı da keşfedildi. Kahinin kenanetle-
rinde bahsettiği görkemli Apollon 'un tapı-
nağıntn kalıntılan, M.S. 5. yüzyûdan itiba-
ren alüvyonlarla örtülmüştür. Bi: 1988 den
bu yana bölgede çalışmalan sürdürüyoruz.
1913 yılında Claros'un girişi ortaya çık-
mıştı. 1950 yılmda kazılar Louis Robert ve
eşi tarafından sûrdürülau. Kazıyı kuzeye
doğru devam ettirdiler ve kutsal yolu buldu-
lar. Biz Claros'u 1993 yılmda ortaya
çıkardık. Hem malzeme hem de maddi açı-
dan Lafarge Coppee bize yardımcı oldu. Fo-
toğrafta gördüğünüz sütun o kadar sağlam
ki, bu kış 4.5 şiddetinde bir depreme bile da-
yanmıştı. Biz bu şehirde müthiş bir bulguya
rastladık.
Burada demir nalkalarla bağlanmış olan
taş parçaakları bulduk. Bunlar da bize yüz
kadar hayvanm kurban edildiğinikanıthyor.
Şehir çok hızlı bir şekilde yıkıldı.
- Bazı parçalann eksik olması sizi zorladı
mı? Çauşmalan sürdürüvor musunuz?
Claros'ta Hıristivanlar M.S 392'de ta-
mamen bilinçli bir şekilde bu heykelleri
parçalamışlar. Biz çaltğmalarımız sırasmda
bu parçalan bulduk. Özellikle kafalar par-
çalanmıştı. Biz, bu kafaları anyoruz ama
ilerde mutlaka bulacağız ve eksik parçalan
tamamlayacağız.
- Aya İrini sizce, replikalan sergflemek
açtsından uygun mu?
Bu mekan bence "süper". Tabiikronolo-
jik olarak çok uygun değil. Ancak mekan
bence çok elverişli. Tam ortada ve sahne
üzerinde olması büvük bir avantaj.
• Bu eserler tzmir'e ne zaman götürüle-
cek, orijinallerini orada sergüiyor musunuz?
Orijinaller Claros ta korunarak sergileni-
yor. Bu replikalan da ilkbaharda İzmir'e.
doğal mekana taşımayı tasarlıyoruz. Bu sü-
reye kadar replikalar Aya irini'de sergilene-
cek.
Artemis heykelinin gövde kısmı (solda)
ve bu heykelin replikasını gerçekleştiren
heykeltıraş-restoratör Michel Bourbon.
kellere zarar verebilirdik ve bu çok
ağır bir suç olurdu. En küçük bir dik-
katsizlik sonucu tüm çahşmayı mah-
vedebilırdik.
- Çalışmalara nasd başladınız, ettniz-
deki klasik verileri nasıl değeriendirdi-
niz? Heykellerin ölçûmünü nasd
yaptımz?
Ölçümlemeyi kanşla yaptım. Bu da,
elin geniş kısmının ölçü olarak alı-
nmasıydı. Bu ölçümlemeye göre
ayağın uzunluğu üç kanştı. Bacağın
yüksekliği ise altı kanşü. Bacağın bi-
tım noktasmdan kulağın deliğine ka-
dar olan bölüm de yine altı kanştı.
Boy nun bağlandığı yerden köprücük
kemiğine ve kasıklara kadar olan bö-
lüm de altı kanşü. Eğri olarak çeneden
tepeye kadar baş üç karış, elin uzunlu-
ğu, maskın büyüklüğü. göğüslüklerin
uzunluğu, göğüslüklerden göbeğe ve
buradan kann altına uzanan kısım,
bütün bu bölümler ise iki kanşa eşitti.
Bu sıralama üç heykel arasındaki
önemli büyüklük farklannı gösteri-
yor. Böylece hiçbir niteleme hatası
mümkün değildi. Bu orijinal eleman-
lann yerine konması şaşİanlık yarattı.
Apollon'un omzunun en yüksek nok-
tası 8m. 30 cm., Leton'unki 7 m. ve
Artemis'inki 6m.'di.
- Orijinal heykeller zarar gördü mü?
Önkoşullanmızdan biri orijinal par-
çaya zarar vermemekti. Tüm işlemler
esnasında orijinallere hiçbir zarar ver-
medik. Tek bir parça bile zedelenmedi.
tek bir mermer parçasına zarar gelme-
di. Ben orijinallere en ufak bir zarar
gelebileceğini düşünseydim. bu prog-
rama katılmazdım.
- Nasü bir malzeme kullandınız. çah-
şmalanmzı nerede yaptımz?
Çahşmalara başlamak için Claros
mermeri görüntüsüne en uygun mal-
zemeyi bulmak gerekiyordu. Bu mal-
zeme. Danca Çimento Fabrikası'-
ndan temin edilen cam lifı harcıyla
takviye edilmiş mermer tozu içeren
Lafarge'ın extra beyaz çimentosuydu.
Mermer tozu da kullandık. Bu mer-
mer tozu son derece ince bir malze-
meydi ve bana çok ilginçgeldi. Ben yıl-
lardır ltalya'da mermer üzerine çalı-
smalar yaptım. Genelde mermerle
çalışıldığı zaman. mermer bir yerde
toz oluyor. Bu çalışmada kul-
landığımız mermer çok değişik. Tüm
özelliklerini muhafaza ediyor ve için-
deki kuartz parçalanndan hiçbiri kay-
bolmuyor. Bu da önemli çünkü izolit
dediğimiz bu malzemeler başka mal-
zemeleri gün ışığına çıkanyor. Binler-
ce kuartz parçası yıllar sonra da
canlılığını koruyacaktır. Müthiş bir
mermere rastladık bu cahşmalarda
artık Türk mermerinden başka mer-
mer kullanmayacağım. Benım ıçın
önemli olan laboratuvarlarda çahşma
fırsatı bulunup bulunamayacağıydı.
Daha doğrusu bu malzemeyi yapabi-
lecek laboratuvarlar bulunmasıydı.
- Laboratuvar çaltşmalan ne kadar
sürdü?
Bu araştırma laboratuvarlarda bir
yıl sürdü, ben de araştırmalarda haar
bulundum. Büyük bir titizlikle yapıldı
tüm çalısmalar. flk yaptığımız Cla-
ros'ta bir iz alma operasyonuydu.
İşlem zordu ve zorluğu özellikle şun-
dan kaynaklanıyordu: Planlı bir çah-
şma yapmak şarttı. Kahplan top-
ladıktan sonra çalışmalara başladık.
Ben yıllardır böyle bir çahşma yap-
mayı düşünüyordum. Ve sonunda ba-
şardım.
- Burada kazılarda bulunan bazı par-
çalann replikalannı da sergiliyorsunuz.
İleride bu heykelleri tamamlayacak
mısmız?
Burada gördüğünüz parçalar bana
çok ümit veriyor. Çünkü Claros'ta
kazılar devam ettikçe biz başka bir
şeyler de bulacağız, Bazı müzelerin de
bize yardımcı olabileceğini düşünüyo-
nım. Bu kazılann dışmda başka çalı-
smalar sayesinde bütün bu boşluklan
doldurmayı ümit ediyorum. Burada
herşey hareket edebihyor, hiç birşey
rehin ahnmamış. Heykellerin röpro-
düksiyonunda başanh olmak amaay-
la, heykellerin eksik olan bölümleri,
mermer görünümlü hareket kabiliye-
üne sahip parçalarla tamamlandı. Bu
hareketlihk sayesinde, ileride yapıla-
cak kazılarda bulunacak yeni heykel
parçalannın kahplannın ahnarak,
eksik bölümkre yerleştirilmesi sağla-
nacak.
- Heykellerin orijinaUerinin ve repli-
kaların ağırlığı ne kadar?
Buradaki, Aya İrini için yapılan
heykellerin ağırhğı 3 tonu geçmiyor.
Onun ıçın biz burada biraz da elyaf
kullandık. Burada boş kısımlar var
ancak bulduğumuz parçalan da za-
manla yerlerine oturtacağız. Ve aynca
başka parçalar bulmayı ümit ediyo-
ruz. Orijinal Apollon heykeli ise 140
ton ağırlığında.
- Bu çalısmalar ne kadar sürdü ve kaç
kisiçalışiı?
5 ay süresince 20 kişilik bir kadroyla
gördüğünüz eserleri gerçekleştirdik.
- Aya İrini sizce mekan olarak uygun
mu? Başlangıcta replikalan nasd bir
mekanda sergüemeyi düşünüyordunuz?
Başlangıcta bu heykellerin sergile-
neceğı yer konusunda tereddütlerim
vardı, çok tedirgin oluyordum. Hey-
kellerin sergilendikleri mekan çok
önemhydi yeteri kadar iyi değerlendi-
rilemeyebihrdi. Tabii ki sergi mekanı
doğal değil, yapay olacaktı. Bu hey-
kefler başka bir çağa ait olduğundan
günümüz mekanlanyla uyum sağla-
ması olanaksızdı. Ancak bu üç heyke-
lin mutlaka kapalı bir mekanda sergj-
lenmesi ve doğal olaylardan korun-
ması gerekiyordu. Bu açılardan
baktığımızda Aya Irini'nin uygun bir
mekan oldu&unu eörüvoruz.
Devlet Fotograf
yarışması
sonuçlandı
• Kültür Servisi - Kültür
Bakanhğı tarafından düzenlenen
"6. Devlet Fotograf
Yanşması"nda derçce alanlar
açıklandı. Kültür Bakanhğı
tarafından yapılan açıklamada,
değerlendirme sonucunda Yusuf
Murat Şen "Mephisto" adlı
eseriyle birinciliği, Resul Başbuğ
"Portre" adlı eseri ile ıkıncıliği ve
Orhan Alptürk'ün
"Yabanalaşma" adlı eseri ile
üçüncülüğü aldığı bildirildi. Öte
yandan, Süha Aray "İsimsiz",
Emine Ceylan "Portre Gelin" ve
Alper Fidanerde"Nü" adlı
eserleriyle mansiyon aldılar.
Yanşmada birinci esere 50
milyon, ikınciye45 milyon,
üçüncüye 40 milyon ve
mansiyonlara da 25'er milyon lira
ödül verileceği kaydedildi.
Oe, Japon ödülüne
yüz vermedi
• TOK YO (AA) - Japonya'daki
sistemin ateşli eleştirmeni, 1994
Nobel Edebiyat Odülü sahibi
Kenzaburo Oe, Japon
hükümeünin en büyük kültür
ödülünü geri çevireceğini açıkladı.
Kenzaburo Oe, Kyodo Haber
Ajansı'na yaptığı açıklamada,
"Gazetelerden Kültür Nişanı'nı
alabileceğimi okudum. Ama geri
çeviririm. İsmimden resmen
bahsedilse de. 'hayır' derim.
Sessizce fakat sağlam bir şekilde
reddederim" dedi. Oe. ödülü
neden istemediği konusuna ise
açıklık getirmedi. Oe'nin yakın
arkadaşlan da yazann, 1937
yıhnda savaş öncesi yönetimin
"vatanperver" sanatçı ve bilim
adamlan için vermeye başladığı
ödülü reddetmesinin doğal
olduğunu söylediler. Geleneksel
olarak ödül, 3 Kasım Kültür
Günü'nde Japon İmparatoru
tarafından sarayda düzenlenen
bir törenle veriliyor.
John Lennon'un
yasaklı erotik
resimleri
• BUDAPEŞTE (AA) - Beatles
grubunun vurularak öldürülen
ünlü ismi John Lennon'un, 1970
yıhnda İngiliz polisinin "muzır"
bularak toplattığı taşbaskj
resimleri, Budapeşte'de
sergileniyor. Eserleri sergjleyen
Ludvvig Müzesi Müdürü Katalin
Neray, "Resimlerin 1970yılından
beri Avrupa'da ilk kez halka
gösterildiğini" söyledi. Katalin
Neray, 22 kasıma kadar sürecek
olan sergiyi. yaklaşık 50 bin
kişinin gezmesini beklediklerini
söyledi. Lennon'un görsel sanat
eserlerinin, kendi müziği
tarafından gölgelendiğini
kaydeden Neray, sanatçının 1980
yıhnda Nevv York'taki evinin
önünde öldürülmeden önce, resim
alanında büyük yetenek
gösterdiğini söyledi.
Bosna dramı film
oldu
• NEWYORK(AA)-
Bosna-Hersek Müslüman halkının
çektiği ıstıraplan konu alan bir film
yapıldı. New York'ta gösterime
giren filmde, Saraybosna
muhasarası bütün korkunçluğuyla
gözler önüne serilirken binlerce
Müslümanın can verdiği Sırp ölüm
kamplan da aynen canlandınhyor.
'"Etnik temizlik" kampanyası
yürüten Sırplann "ırkçı bir
diktatörlük kurmak isteyen
kasaplar" olarak nitelendirildiklen
filmde. Saraybosna'yı savunan
Müslüman savaşçılann demokratik
idealler uğruna çarpışan
kahramanlar olduklan vurgulandı.
Ünlü yönetmenler Bemard-Henri
Le\ı ve Alain Ferrari tarafından
çevrilen fıhnin en çarpıcı
sahnelennden biri, katil ruhlu bir
Sırp askerin, 7 Müslüman kadının
ırzına nasıl geçtiğini ve bunlardan
bir tanesini "domuz gibi, boğazını
keserek" nasıl öldürdüğünü
anlattığı sahne. Filmlerinin bir
"imdat çığlıği" olduğunu ifade eden
ve amaçlannın. dünya
kamuoyunun vicdanına hitap
etmek olduğunu behrttiler.
Don Kişor 19 yıl
aradan sonra
yeniden Ankara'da
• Kültür Servisi - Ankara Devlet
Opera ve Balesi'nin 1994-95
sezonundaki ilk yeni balesi olan
"Don Kişot" 20 ekimde gala
yapacak. Bu aynı zamanda "Don
Kişot" balesinin 19 yıl aradan
sonra Ankara'daki ilk gösterimi
olacak. Türkiye prömiyerini 1975
yıhnda Ankara'da yapan "Don
Kişot" balesi, o tanhten sonra
Ankara'daki ilk gösterimini 20
ekimde yapacak. Nikolaj S.
Ostaltsov'un sahneye koyduğu
balenin şefliğini Ruslan
Dorojinski yapıyor. Balenin
dekoru Cevdet Batur'a,
köstümler ise Nursun Unlü'ye ait.
'Don Kişot' balesinde Tufan
Kaytmaz, İdris Aydın, Elif
Poyrazoğlu Armağan Davran
gibi sanatçılar yer alıyor. Bestesi
Çek asıllı Ludvvig Fedoroviç
Minkus'a ait olan balede,
romantik düşler içinde yaşayan
Don Kişot'un şan ve şöhretın yam
sıra Dulcinea'nın aşkını
kazanmak için yaşadığı
serüvenleri anlatılıyor.