25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 1994CUMARTESİ 4 HABERLER Diabet ûnitesi açıldı • İSTANBUL(AA)- İstanbul Üniversitesi (İÜ) Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü (DETAM) bünyesinde yer alan, "Diabet Araştırma ve Uygulama Ünitesi" dün törenle hizmete açıldı. İÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Berkarda açılış törenindeyaptığı konuşmada, Vakıf Guraba Caddesi'nde bulunan ünitenin çok önemli bir fonksiyonu yerine getireceğini belirtti. Haftanın 5 günü bizmet verecek olan söz konusu ünitede, telefonla (5327648-5340000/2517) randevu alınması durumunda günde 100-200 hastaya bakılabileceği bildirildi. Rum Patrigi'nin ziyareti • İstanbul Haber Servisi - Rum Patriği I. Bartholomeos'un, 17-28 ekim tarihleri arasında Yunanistan'a resmi bir ziyarette bulunacağı bildirildi. FenerRum Patrikhanesi'nden dün yapılan yazılı açıklamada, Bartholomeos'a siyasi amaç taşımadığı vurgulanan ziyaretinde, Midilli Adası'ndaki Ege Üniversitesi Çevre Fakültesi"nce fahri doktora unvanı da verileceği dilegetirildi. Topaç cinayetî soıuışturması • ANKARA (AA) - Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral, bürosunda bir süre önce uğradıgı silahlı saldın sonucu öldiirülen eskı Adalet Bakanı Mehmet Topaç cinayetiyle ilgili olarak gözaltına alınan kişilerin serbest bırakıldığını söyledi. Urfa Tüneli'nin açılışı ertelendi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Devlct Bakanı Necmettin Cevhen. Urfa Tüneli'nin açıbşının, 29 ekimden. 9 kasım tarihine ertelendiğini bildirdi. Ertelemeye gerekçe olarak törende buJunacak yeütililerin gezileri gösterildi. Kanlı toprakkavgalan R.eşat Enis, 'Toprak Kokusu' adlı romanında, Çukurova'daki kanlı toprak kavgalannı işlemek- tedir. Orhan KemaJ'in ünîü üçlii- sü 'Vukuat V'ar', 'Hanımın Çift- fiğp ve 'Kanlı Topraklar' adlı ro- manlannda da kanlı toprak kav- galan anlatılmaktadır. Örne- ğin.'Kanlı Topraklar'ın baş kişi- si TopaJ Nuri, çeşıtli dalavereler- le Çukurova"nın bereketli toprak- lannın bir kısmını kaynatasının adma tapulattırmıştır. Ancak, ta- j pusunu çıkarttıklan bu toprakla- nn üzerinde yaşayan insanlar vardır ve yüzler- ce yıldır bu topraklan ekip biçmektedirler " Yani, tarlalann tapu kavıfjan köyliilerin üze- rinde değttdir, ama onlar buna aldınş bik et- meden süriip ekmekte, geçinip girmektedirler.*" Işte bu insanlann yüzlerce yıldır üzerinde ya- şadıklan, ekip biçtikleri bu topraklardan jan- darma gücüyle sökülüp atılmaian sırasında kanlı toprak kavgalan yaşanmaktadır ve ro- manlar bu kavgalan anlatmaktadır. Yaşar Ke- mai'in 'Binboğalar Efsanesi' adlı romanında da, bu insanlann Çukurova'daki yüzlerce yıl- lık kışlaklannın nasıl üçkagıda getirilerek ta- puya bağianıp ellerinden alındığı anlatılmak- tadır. Toprağı atla süremedigimiz için mi köylü ola- mamışız? Dogrusu, burada üzerinde durmak istediği- mız bir diğer nokta da, ülke nüfusunun yüzde sekseninin kırsal kesimde yaşamasına karşın. ekilebilir topraklann yüzde sekseninin de 1927 sayımlannda sahipsiz ve boş gözükmüş olma- sıdır. Üstelik, kırsal kesimde yaşayan bu insan- lann en az yüzde ellisi de topraksızdır. Kırsal kesim insanı Oysa, Osmanlı tmparatorlugu döneminde de nüfüsun yüzde sekseninden fazlasının kır- sal kesimlerde yaşadıği bilinmektedir. Gene, boş bırakılmış ekilebilir toprak da dogrusu bu denli bol miktarlarda olmasa gerektir. Çünkü, ailesiyle birlikte Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Yunanistan'a göçmüş değerli yazar Dido Soti- riyu'nun o doyumsuz güzellikteki özyaşamöy- küsel romanı 'Benden Selam Söyle Anado- lu'ya'da anlattıklanna göre, degıl boş bırakıl- mış ekilebilir toprak, dunımu iyi olan reaya- lar, cumhunyetten önce ücretli adamlara kaya- lık ve koruluk arazileri temizletip ekilebilir ha- le getinerek, tapusunu çıkartmaktadırlar. Görüldüğü gibi, 1927 sayımında boş ve sa- hipsiz gözüken, ülkedeki ekilebiliralanın altı- da beşi oranındaki bu topraklar, hiç kuşku yok ki, 1915 ile 1923 yıllan arasında, savaşlaryü- zünden Anadolu'yu terk ermek zorunda kal- mış Rum ve Ermenilerin sürdüğü topraklar ol- sa gerektir. Çünkü, bilindiği gibi, Osmanlılar. Birinci Dünya Savaşı'na katılmalannın daha ilk günlerinden itibaren Dogu Anadolu'daki Ah şu biz göçebeler DEMİRTAŞ CEYHUN • Orhan Kemal'in ünlü üçlüsü 'Vukuat Var', 'Hanımın Çiftliği' ve 'Kanlı Topraklar' adlı romanlannda da kanlı toprak kavgalan anlatılmaktadır. Ermenilerin Ruslarla işbirliği yaparak Osman- lı ordusunu arkadan vurmalan üzerine, 1915 yılında bir yasa çıkararak. Doğu ve Güneydo- ğu Anadolu'daki, hatta Adana yöresindeki Er- menilerin neredeyse tamamını zorla daha gü- neydeki Osmanlı topraklanna, Lübnan'a, Su- riye'ye, Ürdün'e sürmüşlerdir. Gene Batı Anadolu'yu işgal eden Yunan or- dusunun Kurtuluş Savaşı'nda kesin yenilgıye uğraması üzerine, Ege bölgesindeki binlerce Rum. bu orduyla birlikte Yunanistan'a göç- müştür. Geri kalanlarda, 1924yılındaki 'Mü- badele anlaşması' ile Batı Trakya dışında Yu- nan ıstan'da yaşayan Türklerledeğiştirilmişler- dir. Ilginçtir, bu rakamlar, Anadolu'daki ekilebi- lir topraklann altıda beşi gibi çok büyük bir kısmını Osmanlılar döneminde Rum, Ermeni. vb. gibi yerlı azınlıklann sürdüklerini göster- mektedir. Türkler, güya birkaç yüzyıldır Ana- dolu'da çoğunlukta ve iktidardadırlar. Ama gö- rüldüğü gibi, ekilebilir topraklann ancak altı- da birini sürmektedirler. Acaba niçin? Anımsanacağı gibi, Osmanlılar, daha ilk günlerinden itibaren, tanm topraklannın kul- lanımıyla ilgili uyguladıklan timarsisteminde. topraklann ancak bir çift öküzü olan reaya ai- lelerine ve gene ancak bir çift öküziin sürebi- leceği büyüklüktedağıtılmasına izin vermişler- dir. Oysa, atalanmızın. hemen hemen bütün ta- rihçilerin söz birliği etmişçesine belirttikleri gibi, büyük at süriileri vardır, büyük koyun ve keçi süriileri vardır. Bunlara belkı bir de katır ve deveyi eklemek söz konusudur. Sığır sürü- lerinin de olduğuna dair herhangi bir tarihi ka- yıt yoktur, gördüğümüz kadanyla. Sanınz, sığır, ılıman ve sıcak bölge hayva- nı olduğu ıçin Ona Asya'da zaten pek bulun- mamaktadır. Bu nedenle, atalanmızın sığır sü- nilerinin olmaması da doğal sayılmalıdır gali- ba. Nitekim. tarihte at, koyun, keçı vb. gibi hay- van adlannı, örneğin Akkayonlu, Karakoyun- lu şeklinde devlet adlan olarak, Alatlar, Bozat- lar, Kıratlar. Koçlar. Koçkarlar, Keçıliler, Ka- rakeçililer vb. şekıllerde aşiret ve aile adlan olarak bolca kullanmamıza karşın, sığır cinsin- den hayvan adlannı neredeyse hiç kullanma- mış, hatta onlara aşağılayıcı mecazi anlamlar yüklemiş olmamız da, atalanmızın gerçekten sığırla pek bir ilgilerinın olmadıgının kanıtı olsa gerektir doğrusu. Kavı aşiretinden gelen Osmanlılann da, bu gerçekleri bilmemesi elbette olanaksızdır. Ama bütün bunlara karşın rimar sistemine göre toprağın ekip bıçme hakkını dağıtırlarken, reaya aıleiennde bir çift at sahibi olmayı değil de. bir çift öküz sahibi olma koşulunu getirme- leri gerçekten ilginçtir. AzmhklardaKitopraklap •Nitekim Anadolu'daki ekilebilirtoprakların neredeyse altıda beşını Türklerin değil de azın- lıklann sürmesi, belki de bu koşul yüzünden meydana gelmiştir çünkü. Ne var kı öte yandan da Anadolu toprakla- n, evcilleştinlmiş hayvan olarak ancak öküz gücüyle sürülebılmektedirgaliba. Bilindiği gibi ınsanoglunun evcilleştirdiği hayvan emeğinden tanmda da yararlanması, yani topragı hayvan gücüyle sürmeye başlama- sı gerçekten de üretim ilişkilerinde bir devrim yaratmış ve tanm toplumu halıne dönüşmesi- ni sağlamıştır. Örnegin, Fransız sosyolog Felicien Challa- ye, "Mülkiyetin Tarihi" adlı çalışmasındaLe- febre Des Noettes adında bir subayın "Orta Çaglarda Koşum" adlı bir kıtabını kaynak gös- tererek "onuncu yüzyılda atlara yeni bir koşum usulü bulan meçhul bir kaşifin, insanın maddi çalışma koşullannı tarnamen değiştirerek bir devrim yarattığını" \e "bu meçhul kaşifin bu- luşunun, köleliğe son verdiğini" vazmaktadır. Bu meçhul kaşıf. daha once "hayvan boynunu ileri dogru uzattıkça boğazını boğacakmış gibi sıkan" boyun hamudu yerine omuz hamudunu bulmuştur. Ve bu yeni koşum atın köleden daha kuvvetli ve daha iktisadi olmasını sağ- lamıştır. Yarın: Yenifanteziler Birlikte 2. protokol Karayalçın 'a 'bütünleş' baskısı • CHP ve SHP'lilerden oluşan ortak komisyon, birlik kurultaylannın ara seçimden önce toplanması, takvim ve yöntemi içeren yeni bir bütünleşme protokolünün kurultaylara sunulması ye iki genel başkan tarafından irnzalanması konulannda görüş ; birliğine vardı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -SHP- CHP bütünleşmesının ilke ve yöntemlerini ' belırlemek amacıyla oluşturulan ortak komisyon, 4 aralıkta yapılacak ara ' seçimlerden önce iki parti kurultaylannın ' bütünleşme gündemiyle toplanması ve daha , geniş kapsamlı bir birlik protokolünün iki ' partınin genel başkanlan tarafından onaylanması konusurida görüş birliğine * vardı. CHP'li komisyon üyeleri, uzlaşmaya > vanlan konulan Merkez Yönetim Kurulu'nun (MYK) "onaylayacağı'' garantisini SHP'ye \erirken, SHP, bu ; önerileri bugün toplanacak MYK'de karara j bağlayacak. SHP Genel Başkanı Murat Karayalçınjn. bütünleşme görüşmelerini j çeşitli gerekçelerle uzatması üzerine harekete geçen ve başını Grup Başkanı , SeyfıOktay'ınçektıği 15 SHP milletvekili, - Karayalçın'a, "hemen birleş" baskısı ; yapmaya hazırlanıyor. Milletvekili lojmanlannda önceki akşam ! toplanan SHP'lı milletvekillerinin aldıği ,' karan, Grup Başkanı Oktay, bugün , yapılacak MYK'de dilegetirecek. j Bütünleşme sürecinin "yavaş işlediği''görüşünde uzlasan ' millervekıllerinin. MYK'de Karayalçın'a, : U 21 ekime kadar, takvimi ve yöntemi belirlenmiş bütünleşme protokolünü iki genel başkanın im/alaması, 5 kasınıda da SHP kurultavının bürünieşme gündemiyle toplanması" önensinı götürecekleri öğrenildi. CHP'nin, ara seçimler öncesinde kurultaylan toplamak ve takvımı belirlemek koşuluyla, ara seçime katılmayarak, SHP'yi desteklemesi görüşünde uzlaşmaya vanldı. CHP'den Adnan Keskin, tsmail Cem, Hasan Fehmi Güneş, Fuat Çay ve Ali Topuz; ŞHP'den Fikri Sağlar. Ertöz Vahit Suiçmez, Öna> Alpago. Esin Bozoğlu ve Ercan Karakaş'tan oluşan komisyon üyelen, önceki günkü toplantıda uzlaşmaya varamadılar. CHP'nin "kurultaylann secim öncesinde toplanması" konusundakı ısran üzenne SHP'lı üyeler. Karayalçın'la görüşmek için toplantıdan aynldılar. Akşam saatlerinde ise Ertöz Vahit Suiçmez ve Önay Alpago olmadan. Sağlar'ın katılımıyla toplantıya devam edildi. Yaklaşık 4 saat süren ikinci toplantıda uzlaşmaya vanlırken, SHP, bu önerileri bugünkü MYK toplantısıuda değerlendirecek. HABERLERIN DEVAMI Çıkış işlemleri Karaköy Gümrüğû'nde gerçekkştirüen tarihi eserierin beyaru "3300tonağıruğında 139 parçalık ev eşyasrolarakyapıldı. (Fotoğraf: AHMET ŞIK) Bezmen'in kaçakçılıgı • Baştarafı 1. Sayfada Remzi Çeük'e göndermek üzere 11 bin 500 dola-. ra anlaştıklannı söyledi. Berkent, anlaşma gereği ambalaj işlemlerini yaptıklanru, ancak Nesrin ön adlı kadının gerekli bazı belgeleri tamamlayama- dığını ve bu nedenle yükleme işleminin gecikti- ğini dile getirdi. Berkent, aynca, söz konusu ka- dının, Hendek'teki Temel Su Ürünleri fırmasında çalışan ve 2 ay önce eşyayı karayoluyla göndere- rek. Türkiye'den aynldığı belirlenen tngiliz uyruk- lu Gordon Edvvards'ın kendisinde bulunan veka- leti ikinci kez kullanıp gümrük işlemlerini yaptır- dığını söyledi. Yurtdışına kaçınlması son anda engellenen ta- rihi eserler arasında, el yazması Kuran-ı Kerim ile Kuran sayfalannın da bulunması üzerine hareke- te geçen Mali Polis, benzer bir olay nedeniyle bir süre önce kamuoyunda adı sıkça duyulan, işada- mı Asil Nadir'in eski eşi Ayşegül Tecimer'i (Na- dir) Mali Şube Müdürlüğü'ne çağırarak ifadesini aldı. Bu arada dün öğle saatlerinde Ayşegül Teci- mer'ın Çengelköy'deki yahsının önünde demirli bulunan tekneye birbaskın düzenlendi. Baskında. söz konusu teknenin içinde tarihi eser niteliğinde bir şeye rastlanmadığı bildirildi. Ayşegül Tecimer, dün saat 15.00 sıralannda, avuİcatı Rahmi Ozkan'la geldiği Mali Şube bina- sının girişinde gazetecilerin sorulannı yanıtsız bı- raktı. 5.5 saat süren sorgulamanın ardından saat 20.30'da Mali Şube'den aynlan Tecimer, çıkışta yaptığı kısa açıklamada, "Bezmen olayıyla Ogim yok. Sürat teknesiyle ilgili olarak ifadem alındı. Zaten teknede ogJum Birol Nadir'e ait Kendisi de halen yurtdışında bulunuyor. Evimin önünde bağ- fa olduğu için, ben de buraya ifade vermeye gel- dim."dedi ve polisin kendisine el yazması Kuran- ı Kerim ile ilgili herhangi bir soru yöneltmediği- ni açıkladı. Avukatı Rahmi Özkan ise Ayşegül Te- cimer'in Bezmen olayına kanştınlmaması gerek- tiğini belirtti. İstanbul Mali Şube Müdürü Salih Güngör ise olayın, "çok organize bir toplu kaçakçılık" oldu- ğunu belirterek "Bu işin yapdabilmesi için çok iyi hazuianürnası ve ilgili bağlantılann kurulması ge- rekiyor" dedı. Tarihi eserlerin yurtdışına kaçınl- ması ile ilgili olaya bazı ünlü kişilerin adlannın da kanştığını açıklayan Güngör, bunlann kim ol- duğu biçimindeki soruju ise "Burayageldiklerin- de göreceksiniz" sözleriyle yanıtladı. Haydarpaşa Limam'nda ele geçirilen tarihi eserlenn gümrük işlemlerinin, 7 ekim günü, Ege Konteyner Taşımacılık A.Ş tarafından, Gordon Edvvards adına Karaköy Yolcu Salonu Çıkış Güm- rüğü'ndeyaptınldığı, ancak tarihi eserierin, 3 bin 300 ton ağırlığında, toplam 139 parça "ev eşya- sı"olarak beyan edildiği öğrenildi. Nobel Sonon yılın ödüllerî Dış Haberler Servisi - Nobel Banş Ödülü son iki yıldır eski düşmanlar ara- sında paylaşıhyor. 1994 yı- lınm ödülü Filistin ve lsra- illi liderlere veriliyor. Son 14 yıl içinde Nobel Banş Ödülü'nü alanların Iistesi şöyle: 1980 - Arjantinli insan haklan savunucusu Adolfo Perez Esquivel. 1981-BirIeşmişMilletler Mülteciler Yüksek Komi- SCTİİğİ OfİSİ. 1982 - lsveç Silahsızlan- ma Bakanı Aiva Myrdal ile Meksikalı diplomat ve eski Dışişleri Bakanı Alfonso Garcia Robles. 1983 - Polonya Dayanış- ma Sendikası lideri Lech Walesa. 1984 - Güney Afrika'da apartheide karşı sürdürülen kampanyanm önderlerin- den ve ülkedeki Anglikan kilisesinin başı Desmond Tutu. 1985 - Sovyetler Birli- ği'nden Yevgeni Chazov ile ABD'den Bernard Lovvn'ın başkanlığını yaptıklan Uluslararası Nükleer Savaş Karşıtı Fizikçiler örgütü. 1986-Yahudi yazar ve in- san haklan savunucusu Elie Wiesel. 1987 - Kostarika Devlet Başkanı Oscar Arias. 1988-Birleşmiş Milletler Banş Gücü. 1989 - Sürgündeki Tibet lideri Dalay Lama. 1990 - Sovyetler Birligi Devlet Başkanı Mihail Gor- baçov. 1991 - Burma muhalefet lideri Aung San Suu Kyi. 1992-Guatemalalı Kızıl- derili haklan savunucusu Rigoberta Menchu. 1993 - Afrika Ulusal Kongresi lideri Nelson Mandela ve Güney Afrika Devlet Başkanı F. W. de Klerk. 1994 - Israil Başbakanı lzak Rabin, Dışişlen Baka- nı Şimon Peres ve Filistin Özerk Devleti Başkanı Ya- ser Arafat. Nobel, tarihitokalaşmayaDış Haberler Ser>i$i - Nobel Banş Ödülü geçen yıl olduğu gi- bi bu yılda iki eski düşman ara- sında paylaşıldı. Filistin Özerk Bölgesi Başkanı Yaser Arafat. Israil Başbakanı İzak Rabin ve Israil Dışişleri Bakanı Şimon Pe- res dünya banşına olan katkıla- nndan dolayı 1994 yılının No- bel Banş Ödülü'ne layık görül- düler. Norveç Nobel Komitesi tara- fından yapılan yazıfı açıklamada da "Ödülün, riim Filisrinli ve İs- raillilere, Ortadoğu'da banşın kurulması konusunda cesaret vermesini diüyoruz" ifadesı kul- lanıldı. Açıklamada, Arafat, Rabin ve Peres'e ödülün, geçen yıl Os- lo'da vardıklan anlaşma ve bu çerçevede iki taraf arasında im- zalanan diğer anlaşmalar dolayı- sıyla verildiği bildirildi. Filistin- li ve Israilli liderlerOslo'da işgal altındakı Gazze ve Eriha'ya özerklik verilmesi konusunda görüş birliğine varmışlar, 13 Ey- lül 1993'te VVashingtoncia da birbirlenni tanımalanna ilışkın "ilkekranlaşmasrnı imzalamış- lardı. VV'ashington anlaşması çer- çevesinde başlayan banş süreci, 4 Mayıs 1994'te Kahire'de özerklik anlaşmasının ımzalan- ması ile önemli biraşamaya ulaş- mıştı. Adını, dinamitin mucıdı AJf- red Nobd'in isminden alan No- bel Banş Ödülü, altın madalya, diploma ve 7 milyon İsveç Kro- nu (33 milyar 250 milyon TL) para ödülünden oluşuyor. Arafat. Rabin ve Peres. ödül- lerini 10 aralıkta Oslo'da düzen- lenecek törenle alacaklar. 'Gurur duyduk' 1994 Nobel Banş Ödülü'nü Peres ve Rabin ile paylaşacağını öğrenen Filistin Kurtuluş Örgü- tü liden Yaser Arafat ödülün kendisine değil halkına verildiği- ni söyledi. "Bu bana büyük bir gurur ve onur veriyor" diye ko- nuşan Arafat "Bu ödül benim şahsıma verilmiş değitdir. Büyük sıkıntılar çeken halkıma. şehitle- rimize ve çocuklanmıza verilmiş- tir"dedı Bir Israillı askenn tslamı dire- nış örgütü HAMAS tarafından kaçınlması üzenne haben buruk bir hava\ la karşılayan Israil Baş- bakanı lzak Rabin de, geçmişte gösterilen çabalar değil. bundan sonrakı adımlann önemli oldu- ğunu söyledi. "Bu ödülün kendi şahsında bütün İsrail halkına verildiğini" belirten Rabin sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu ödül bütün ulu- sun. bütün İsrail devleti vatan- daşlannın, sakatlann, dağılmış ailelerin. İsrail için savaşan bin- lerce savaşçınındır." Filıstin-lsrail görüşmelenne katılan Filistin heyetinın başka- nı \e aynı zamanda Filistin Öz- erk Bölgesi'nin Dışişleri Bakanı Mahmut Abbas ise Israillı mes- lektaşına verildiği halde kendisi- nın ödüle layık görülmemesi karşısında hayal kınklığına uğra- dıgını bildirdi. 1994 Nfobel Banş Ödülü'nün Ortadoğulu liderlere verilmesi dünyada memnuniyet yaratsa da ödülün "eski bir terörisfe veril- mesine tepki duyanlar da oldu. Bunlardan birtanesi Norveç No- bel Komitesi üyesı Kare Kristi- ansen Nobel Banş Ödülü'nü ve- ren Nobel Komitesi'nın Başka- nı Francis Sejersted dün ödülün kımlere venleceğinin açıklama- sından sonra Kristiansen'in gö- revinden istıfa ettiğini söyledi. Sejersted Kristiansen'in Ara- fat "ın eski bir terörist olduğunu iddıa ederek ödülün Filistinli li- dere verilmesine karşı çıktığını kaydetti. 1973 yılında da Norveç Nobel Komitesi'nin iki üyesi. ödülün dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ve Kuzey Viet- namlı yetkililerden Lye Duc Tho'va verilmesini protesto et- mek için görevlerinden ıstifa et- mişlerdi. îddialar terörisderi korumaya yönelîk I Baştarafı 1. Sayfada oğlu'nun sözlerini "acemiliği''ne baöladı. Içişleri Bakanı Nahit Menteşe dün yaptığı yazılı açıklamada, insan haklanndan sorumlu Dev- let Bakanı Azimet Köylüoğlu'na adını anmadan, sert eleştiriler yöneltti. Menteşe, yakıidığı iddia edilen köylerden Karataş, Ceviz- lidere, Yazıören. Mollaaliler, Ya- nkkaya, Şahverdi, Elgazi, Kuş- luca, Otlubahçe köylerinin ope- rasyou bölgesi dışında kaldığını, bu köylere hiçbir güvenlik kuv- vetinın girmediğini bildirdi. 4 Karşı ateş de yaktT Menteşe, Tepsili ve Eğrikavak köylerinde ise yapılan operasyon esnasında güvenlik güçlerine ateş açıldığını ve bazı evlerin karşı ateş sonucu yandığını belir- terek şunlan söyledi: "Teröristlerin baskın ve katli- amlanna karşı bir önlem olmak üzere, zulümden kurtulmak için bizzat halk tarafından kendi is- teklerivle boşaltılan köylerin ya- kılması için bölücü örgütün ver- miş olduğu talimat güvenlik kuv- vetleri tarafından ele geçirilmiş- rir. Bu iddiaların ileri süriilmesi, aslında, bölgede güç durumda kalan teröristleri korumaya >ö- nelik girişimlerdir. Bilinen diğer bir gerçek ise devletten tazminat alabilmek ve veniden evini, ahırı- nı, köyünü inşa edebilmek için art niyetli bazı vatandaşlarca köyde veya mezralarda "ev' diye nifelenen vasıfsız yapüann yakil- masıdır. '" Köyliioğlu'ndan yanıt Devlet Bakanı Azimet Köylü- oğlu da, dün yaptığı yazılı açık- lamada, Tunceli'nin Ovacık il- çesi köylerinde güvenlik güçlen tarafından yapılan operasyon sı- rasında 15 köyün tamamen yan- dığını açıkladı. Köylüoğlu, açık- lamasında şu görüşlere >er ver- di: "Tunceli'nin Ovacık ilçesi köylerinde 3-4-5-6 Ekim 1994 günleri güvenlik güçleri tarafın- dan yapdan operasyon esnasın- da, 15 köyün tamamen vandığı- nı belirten bir faks dilekçe bakan- lığıma bugün (dün) ulaşmıştır. Dilekçede, Ovacık Belediye Baş- kanı ile 10 kö> muhtannın isim ve mühürieri bulunuyor. Yanan 15 köyün dışında 30 kö> halkı da panik içinde evlerini boşaltmış- lar. Bu dilekçede, iddia edilen hu- suslar, ilgüilerin telefon ile ara- maları sonucu tevit edilmiştir. Gönderilen faksta, vakma eyle- minde, ev sahiplerine evlerini tahliye etmesi için süre tanınma- dıgından bütün e\ eşvası ile ziy- neteşyasınınyandığı,anneduru- mundaki kadınlann bebekleri- nin çamaşıriarı ile bezlerinin bi- lealınmasına müsaade edilmedi- ği belirtUmektedir. İddialar be- lirii hukuk kurallan içinde araş- hnlıpgün ışığuia çıkanlmalıdır". Genelkurmay açıklaması Genelkurmav, Başkanlığı, ga- zetemizin dünkü sayısında "Köyleri köylüler yakıyor" baş- lığıyla çıkan haberin, gerçeği tam olarak yansıtmadığını, bu- nun, köylerin yanmasının neden- lerinden sadece birisi olduğunu bildirdi. Genelkurmay Başkan- lığı'ndan üst düzey bir yetkili, köy yanmalarının 4 nedenden kaynaklandığını belirterek. şu bilgileri verdi: "Bir; örgüt köylüler kendisine müzahir olmavınca, vardını et- meyince, haraç vermeyince köyü kendisi yakıyor. İki: terörist bas- kısı sonucu köylüler, güventikle- rini sağlamak için köyü bosaltı- yoriar. Ya da güvenlik güçleri, bu köyün güvenligini sağlavamava- caklarını bildirince, yine bazı köv lerden göçler oluvor. Köy bo- şalınca, bu köyü devletin güven- lik güçleri kuüanmasmdiye,terö- ristler önce yakıp, sonra' Köy ya- kıIdı' dive lanse edip, propagan- da vapıyorlar. Ûç; operasyonlar sırasında gü- venlik güçlerine bazı evlerden ateş açılıyor. Bunun üzerine gü- venlik güçlerinin açtığı karşı ateş sırasında yangın çıkabiliyor ve bazı evler yanabiliyor. Dört; hiç operasyon yapılmayan köylerde de son dönemde yangınlarçıktı." TEŞEKKÜR Göz rahatsızlığımı başanb bir ameüyatla gideren Cerrahpaşa Göz Araştırma Merkezi doktorlanndan, Doç. Dr. TURGAY AKTUNÇ ileekibi Uz. Dr. RENGİN AKTUNÇ, Uz.Dr. Özlem Ataoğlu. Dr. Özlem Küpüşoğlu Uz. Hemşire Gülümser Olgun, hemşireler Nevin Yıldınm, Nilay Güler ve Aliye Emmez'e teşekkürü borç bilirim. REMZtYE KOZLUKLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle