Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 EKİM1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Amerikalılar'ın
'yüzakı'
Whistler'ın
yapıtlan
Londra'da
LONDRA (REUTER) -
Amerikah ressam James
McNeill YVhistieryaklaşık bır
yüzyıldır yapıüanndan olu-
şan en büyûk sergiyle onur-
landınlıyor. 19. yüzyılın en
elkili sanatçılanndan biri
olarak nitelenen Whistlcr'ın
iki yûz yapıü Londra'daki
Tate Galeri'de sergılenıyor.
Sergi, Londra'dan sonra Pa-
ris ve NVashington'da da ger-
çekleştirilecek.
Whistler, empresyonist re-
simlerinden birinde insan-
lann yüzüne bir kap boya
fırlattığını söyleyerek kendi-
sine saTdıran sanat eleştirme-
ni John Ruskin aleyhınde
dava açmıştı. Bu olay sa-
natçının ün kazanmasına ne-
den oldu.
1903 yılında ölen sanatçıya
adanan bu serginin küra-
törlerinden eleştirmen Ric-
hard Dorment NVhistler'ın
kendisinin yapüğı annesinin
portresinın, bugüne dek
Amerikah bir sanatçı tarafı-
ndan yapılan en ünlü resim
olduğunu söyledi. Dorment,
"Paris'teki Loovre Müzesi'ne
giren ilk Amerikan > apıtı olan
bu resim, sonunda Velasquez,
Rembrandt ve yapıtlan mü-
zeiere giren diğer büyük sa-
natçüarla karşılaştırılabilecek
bir ressam çıkaran Amerikalı-
lar açısından son derece önem-
KydF'dedi.
Bu portre, Amerikalılar
için aynı zamanda Anneler
. Günü kartlannı süsleyen bir
'anneüksimgesi.
En büyük demokrasi, bilettir
Sinan Çetin, 'Sinanist' anlayışını yeni fılmi 'Entellektüel'de de sürdürüyor
GAMZE VARIM
Yönetmen Sinan Çetin, 'Çok heyecan
verici bir fitan'le sınema seyircısınin kar-
şısına çıkmaya hazırlaniyor. Yenı filmı
'Entellektüel'in konusunu bütünüyle iyi
bir fîlm yapmak için "alet etmek" isti-
yor. Filtni. uluslararası pazarda şansı ola-
bilsın dıye Ingılizce çekmek üzere yola çı-
kan yönetmen, diyaloglann 'çokTürkçe'
olması nedeniyle bu karanndan biraz
uzaklaşmış.
Öykünün gerektirdiği üzere oldukça
kalabalık oyuncu kadrosuna sahip olan
'Entellektüel'in önemlı rollerını Mehmet
Ali Erbü. Sibel BareJ, Serdar Önal. Rasim
Öztekin, Sevda Demirel ve Billur Kalka-
van paylaşıyor. Türk sınema seyırcısıne
'sanat sineması' adı altında kötü filmler
sunulduğunu savunan Çetin, stnemacıla-
nmızı, dünya sinemasının önemli yönet-
menlerine öykünerek seyircıye ulaşma-
yan filmler çekmekle suçluyor. Yenı fil-
mı hakkında bılgı veren Çetin, sinema-
mızdaki sanat filmi anlayışını da değer-
lendirdi:
-'EnteUektüeTi neden İngilizceçekiyor-
sunuz?
'Neden İngüizce çekmiyorsunuz' diye
sormak lazım. Çünkü burün dünyada ın-
sanlar tek bır dılde anlaşmaya çalışıyor-
lar. Bu da çok iyı bir şey. Çünkü gelece-
ğin dıli, Ingılızce'nın hakim olduğu Ja-
ponca Türkçe kanşımı bır dıl olacak. O
yüzden enternasyonal ruha uygun bır şey.
'International' market için çekiyorum
açıkçası.
- SaK dış platformlarda şansı olabilsin
dive.
Tabiı. Ekonomiknedenden dolayı. Bel-
kı ikı ağız çekeceğiz. Hem tngılizce hem
Türkçe. Ama Ingılizce çekme karanndan
gıderek vazgeçıyorum gibı. Çünkü çok
Türkçe oldu filmin bütün espnlen. Belki
Jngilızce altyazılı olacak. Bu, filmin en
önemli meselesi değıl
- Nedir filmin en önemli meselesi?
Filmin en önemli meselesi şu; sadece
sinema. Bütün konuyu iyi film yapmak
ıçın alet etmek istiyorum. Bır hikaye an-
latacağım, ama onu doğru düzgûn anla-
tacağım. Fılm. 'cinematographic mo-
ment'larla dolu. 'Çok heyecan verici bir
film' olsun dıye yapacağım bunlan. Türk
sınemasında son 15-20 senedirvaygın bır
anlayış olan 'sanat filmleri' var. Siz iyı
bır film yaparsınız, sınema seyircisine su-
narsınız. O da size gereken ödülü verir.
Çünkü en büyük demokrası, kesılen o bı-
lettır. Bugün bırbuçuk mılyon cıvannda
Türk sınema seyırcısı var. Bunun yansı-
nın yansına ulaşırsanız 50 mılyar liralık
bir gelir elde edıyorsunuz. Bunun da ya-
nsını sinema salonlan alsa 25 mılyar lira
size kalır. Bu, Türk sinemasının krizde
olduğunu göstermez. Knzde olan, Türk
sinemasına damgasını vurmuş sinema
yapma anlayışıdır. Çünkü siz, Türk seyir-
cisine kötü film götürüyorsunuz. Böyle
olunca siz devlete gidıyorsunuz, "Seyir-
cimizbizûn fUmimizi seyretmiyor. Bize pa-
ra ver" dıyorsunuz. Devlet de size "Gi-
dip seyircinden para istesene, bana ne ge-
liyorsun" demıyor. Devlet size para ve-
rince, ya seyircıye gıdeceksiniz ya da fes-
tival müşterilerine. festival jürilerine. film
yazarlanna 'art movie' yapacaksınız. On-
lar böyle filmlere 'illginçç'diyorlar.
Böylece sanat sineması bahçesin-
de dolaşmak çok kolay. Bizim
yönetmenlerimiz kendilerine
Spidberg'ü, Poianski'yi, Cop-
pola'yı örnek almazlar. Bun-
lar, 'commercial, berbat,
Amerikalı. tu kaka Holly-
wood\önetmenleri'. Onlar
Godard'ı, Fellıni'yi örnek
alırlar. Bu adamlar kötü
film yapsa da bir şey diye-
miyoruz ki. Adam dönüp
"Bu art movie,
anlamıyorsun ki salak" dıvor. Salağız,
ama cebimızde bılet var ve bu filmlere
gitmiyoruz. Bız de ıntikamımızı böyle
alıyoruz. Bızim en büyük iş yapan filmi-
miz 'Berlin In Berlin' ve 'Amerikah'dır.
Bunlar da sinema seyırcimızin beşte bi-
nni çekebilmışlerdır.
- Fazla popülist bir yaklaşım benimse-
miyor musunuz?
Benim yaklaşımım 'Sinanist'. Halksız,
seyircısiz sinema olur mu? Seyircisiz si-
nema, kellesi olmayan ınsan gibi birşey-
dir, kimyasal bir maddedir. Hıçbir şeye
yaramaz. Adamlar iyı fılm yapıyorlar; se-
yircı de gidiyor. Seyirciyi sılah çekip mi
yolluyoruz o-filmlere yani. Biz seyirciye
ulasamayınca devlete gidip para is-
tiyoruz ya, devlet "Ben ni-
ye size para vereyim"
diye sormuyor. Se-
yirciye ulaşama-
mak eşekliktir.
Bız seyirciye ula-
şamazsak. Dev-
letin yaptıgı yar-
dım, eşekliğin
ödüllendirilmesi-
dir. Suç bızde. O
kolay bahçede,
'sanat sineması
bahçesi'nde dola-
şıvoruz
- Si nemaya
(Fotoğraf:
KEREM
ILGAZ)
devlet desteğine karşı mısuıız?
Ben değil devletten, uzaydan ya da Sa-
türn'den de olsa sinemamıza gelecek pa-
ralara karşı değilim. Gelsin, ama şöyle
gelsin. Devlet ödül versin, kredi versin.
En iyi iş yapmış, seyircisine ulaşmayı ba-
şarabilmışen iyi üç filme her sene iki mıl-
yar para versin. Adam, gelecek fılmini
daha iyi yapar.
Devlet yardımına müracaat etmiş se-
naristlerin kafasının bir tarafında 'Bumı
deviete yollayacagız' düşüncesı vardır ve
bir biçimde otosansür uygulamışlardır.
Devlete kağıt gitmez, sınema gıtmez.
Devlet kendi gelir, yapacagı yardimı ya-
par. Arkadaşlanmızı ayıplıyorum. K.o-
mısyonlara kagıtlargidiyor. Devlet kağıt-
tan anlar, kabiliyetten anlamaz ki. Anla-
ması için bir formül var. Yasa çıkaracak.
En iyi iş yapmış beş filme belli bir para,
ödül, yanşın diyecek. Rekabet ekonomi-
sini savunmak budur. Yeteneğıne güve-
nen gelişir. Bu, 'vahşi kapHalizm' değil-
dir.
Ikincisı devlet kredi versin, projesıne
güvenen, kredisinı alsın. Devletın bunun
dışında yapacagı başka hıçbir ış yoktur
Devlet "Hayır biz biraz daha bir şevler
yapmak istiyoruz" diyorsa altyapı yap-
sın. 15 senedır ben her filmden sonra fil-
mımin teknık kalıtesınin kötülüğüne ağ-
lıyorum. Paramız da yetmiyor yurtdışına
gitmeye. Türkıye'de hala iyi bir laboratu-
var yok. Laboratuvar sahiplerine kredi
versin. Türkiye, uluslararası çapta bir la-
boratuvara sahıp olsun. Yoksa devlet yar-
dımı dıye dılencıye venrgıbi 600'ermil-
yon para venyor. Ne işe yanyor kı bu.
Bu paralarla seyirciye karşı hiçbir sorum-
luluk duymadığı için, seyirciyi ensesinde
hissetmedıgı için, kendi uyuzunu kaşıyan
yönetmenlerin sanat filmleri ortada dola-
şıp duruyor.
-Sanat filmlerini gerçek >aşama uv gun-
luk açısından nasıl değeriendiri\orsunıız?
Hiç gerçek buimuyorum. Çok sınırge-
liyor bana. lnanılmaz derecede 'yapay,
özenti, tiksinti verici' buluyorum. Zaten
ınsan Fellını'ye, Tarkovski'yeözenirmi?
Bunlar kendi kişısel dünyalannı yaratmış,
kendi sınema dılını kurmuş ınsanlar.
"Tarkovski gibi film yapacağım" denmez
kı zaten. ayıptır "Spielberg gibi film ya-
pacagım" denebılır. Çünkü sınema seyir-
cisine gıtmek istiyorum, Spıelberg kendi
dünyası olan bır adamdır. ama aynı za-
manda da iyı fılmcıdır. Öbürleri kötü
filmcı değıl. ama örnek alınacak adam
değıl. Tarkovski gibi bir dünya tuttura-
mazsın kı.
İGüldiken, ilk özel sayısını Turhan Selçuk'a ayırdı, Insan Haklan sergisi Üsküp'ten sonra Lefkoşa'da
Gerçeğî tüııı çıplaklığıyla yansıtabilmek
NtLGÜN TOPTAŞ
Hikmet Selçuk, 1932 tarihli günlüğünde
ortanca oğlu Turhan için şunlan yaayor:
"Turhan da yaşına göre çok iyi. Bu çocuğu
frenlemek icabedi>or, hem de her zaman...
Ama o kadar zeki ve çaltşkan ki, onu affet-
meğe hep meyilim vardır. Sınıfının birinci-
sidir, tarihi çok iyi bilir, su gibi. (...) Kendine
güveni tamdır. Bu da kusur mu sayıhr?...
Boyuna 'ben bilirim, ben yapanm, çalış-
mak benim elimde değil mi? Öyleyse her
şeyi yapanm' diyor. (...) Babası veya ben
kulaklannı çekiştirdiğimiz zaman kızar,
'kaçanm, bir daha gelmem, böyle mi bir
çocuk yola getirilir?' diye bağmr, 'tatkkkJa
neler olmaz. haksızlığa kimse boyun eğ-
mez." İthamlanna kızıp ona, 'Anne baba
çocuğu terbiye etmek mecburiyetindedir'
derim. 'Terbiye böyle mi edilir.. Bağınnak-
la iyi şeyler olur mu? Ben bu kadar çaba-
ladım, sizin yüzünüzü ak çıkarmak için var
kuvvetimle çalıştım, sınıfın birincisiyim..
Benim gibi çocuğa böyle mi yaparlar?"
Enis Barur'un "Turhan Selçuk'un Şipşak
Portresi" başlıkb yazısında da şu satırlarla
karşılaşıyoruz:
"Turhan Selçuk'un 1950'den bu yana çiz-
diğj karikatürler, onun mehteradım ilerle-
yen bir ülkenin seyir defterini tutan bir sa-
natçı olduğunu gösteriyor. Kendi içinde bü-
yük değisiklikler geçirdiği, bir evrim çizgisi
içinde hareket ettiğj düşünülen Türkiye'nin,
Türk insanınuı aynı sorunlann yörüngesinde
kihtiendiğini kanıtlayan bir ayna Turhan'-
mki."
•Turhan Selçuk'un iki
yıldan beri birçok Avrupa
ülkesinde açılan 'İnsan
Haklan' sergisi, Üsküp'ten
sonra 18 ekim salı günü
Lefkoşa'da açılacak.
zin yok olmasına, yıldızlarmıızın eUerimiz-
den kaymasına seyirci mi kalacaktık?.. KH
yamet günü yaklaşıyordu... O sırada Tur-
han bir şey keşfetti. Aieaddin'in lambası-
ndan çıkan dev, Turhan'a bir çizginin gjze-
minde bütün dünyalan, \ ddızlar^gezegenle-
ri, galaksüeri, insanlan, duygulan, sevda-
lan, dostluklan, düşmanlıklan, ağiama>ı,
gühnevi, geçmişi, geleceği ve an'ı -tek söz-
cükle yaşamı- vakalamasını öğretti. (...)
Turhan'ın dünyası yaşadığımız gerçek dün-
yanın eleştirisiyle oluştu. Aiternatif bir dün-
yadır bu... Coğrafyası dördüncü boyuta
yayılır.. Turhan'da zaman korkusu kal-
madı.. zaman, arOk Turhan'a çalışıyor."
Bu yazılann dışında dergide Yaşar Ke-
mal, Selahattin Hila\, Ferit Ongören, Ünsal
Oskay, Mengü Ertel, Sezer Tansuğ, Kaya
Özsezgin, Cemal Süreya, Ahmet Oktay,
Orhan Koloğlu, Mehmet Ergüven, Server
Tanilli, Semih Gümüş, Ohannes Şaşkal, Se-
mih Poroy ve Turgııt Çeviker'in yazılan bu-
lunuyor.
Turhan Selçuk'a Mektuplar bölümünde
Prof. Fahri Ecerit'ten Kenud Türkler'e,
Vlikhail Kuzmin den Costa Gavras'a, Bü-
Turhan Selçuk Potresi. Foioğraf Feıhı Izan 1994
Yukandaki saürlar ilk özel sayısını ünlü
„ çizerimiz Turhan Selçuk'a ayıran dört aybk
mizah kültürü dergısi 'Güldiken'den aündı.
'Güldiken'in beşinci sayısı olan güz
sayısı tümüyle Turhan Selçuk için kaleme
alınan veya ona ithaf edilen şiir, deneme,
eleştiri, söyleşi, anı, mektup, inceleme, çizgi
ve fotoğraflardan oluşuyor.
tlhan Selçuk ise ağabeyi Turhan Selçuk
için yazdığ] yazıda şunlan aktanyor bize:
"Turhan'la kardeşliğin ötesinde bir iklli
oluşturuyorduk. yaşunız büyüdükçe düşün-
, celerimiz de birü'kte büyüyor. düşlemleri-
mize kanşıyordu, gece gözlerimizi ka-
padığnnızda gördüğumüz rüyalann birbiri-
ne benzemesi doğakb.. (...) Büyüyorduk, ha-
yata atıhnak. meslek sahibi olmak. bir evin
sonımluluğunu taşımak gibi zorluklann ol-
dubittisiyle karşı karşıyaydık. Kurallarm
bukağısı, ayak bileklerimize vuruluyordu.
Gerçekler, htşımla üstümüze geb'yordu.
Dünyalarunızın yıkılmasına, gezegenîerimi-
lent Ecevit'ten Rahmi Koç'a birçok ünlü-
nün mektup ve telgraflan yer alıyor.
Turhan Selçuk için Çizgi Portreler bölü-
münde de sanatçırun Allan Reeve, Abdi
İpekçi, Pim, Paul Polon, Sine, Gibo, Ali
UIvi Ersoy, Mustafa Hussien gibi ünlüler
tarafmdan çi23İen portrelen yer alıyor.
Bu arada Turhan Selçuk'un ikı yıldan
beri birçok Avrupa ülkesinde açılan 'Insan
Haklan' sergisi, Üsküp'ten sonra 18 ekim
salı günü Lefkoşa'da açılacak. Üsküp'teki
açılışta bir konuşma yapan Büyükelçi Sü-
ha Noyan'ın konuşması Turhan Selçuk'un
sanauna ve mizaha ilginç bır bakışı sergili-
yor:
"Kiminden coşkun bir sevgi, kinünden
bıkkınlık ya da öfke, kiminden fatalizm ya
da ideaiizm, endişe veya istihza fışkıran,
ama hepsi de insana, onuruna \e emeğine
karşı sevgi, saygı ve hoşgöriiy le dolu bu eser-
lerini havranlıkla sevrederken Turhan Sel-
çuk'un gerçekte bir tek saplanttsının bulun-
duğunu görmemek olanaksız: Gerçeği tüm
çıplaklığıyla >akalavıp \ ansıtabiünek!
Dünya karikatürümin önde gelen sima-
lanndan Piem 'Mızah. gülünçün eline terk
edilemeyecek kadar addi bir iştir' diyor.
Ülkemiz mizahının büyük ustası Aziz Nesin
de yayımladığı gülmeceler için -hatınmda
kaldığı kadanyla naklediyorum- Ben sizle-
rin gülerek okuduğunuz o yazılan göz yaş-
lanmdan süzdüm' diyor. O halde, kari-
katürün dokusundaki en önemli unsurlardan
birini teşkil eden bu mizah nedir? Mizah, in-
sanlığın durumunu belli bir etikle, ancak
kısmen de olsa abartarak yansıtmayı mı ön-
görüyor, yoksa insanı ve yaşadığı ortamı
özlü ve sade biçün anlavışıyla yonımlamavı
hedef alan, kendine özgü bir anlatım türü
mü? Bunlann hepsi geçerli olabilir. fakat
zannediv orum ki. yazıda olsun, çizgide olsun
mizahı basit bir gülmece unsuru olarak de-
ğıl, toplumun en geniş kesûnlerine kolay ea
ulaşan güçlü bir sanat' kolu diye kabul et-
mek en doğrusu. Öyle bir sanat ki. insanı,
kendisi ve eylemleri üzerinden kah gülümse-
terek kah hüzünlendirerek deri derin düşün-
meye sevk edebiliyor.
Gençlik çağlarunızdan bugüne kadar izle-
mek hem de y akından izlemek olanağı bul-
duğumuz Turhan Selçuk'un karikatürdeki
evrimini özetlemek gerekirse, onun daima
sadeyi, daha sadeyi, en sadeyi; iyiyi, en iyiyi
aradığuıı söylemek belki eksik olacaktır,
ama yaıüış olmav acaktu-. Selçuk'un karika-
türde benimsediği sadelik ve şiir onu hiçbir
sınır tanımadan toplumun tüm katmanlan-
na koiayca ulaştınvor. Demagojiye ödûn
vermeden zengine de sesleniyor, fakire de,
ezene de sesleniyor, ezilene de; hele dil. din,
ırk farkı gözetmeden dünyamız insanlannuı
istisnasız hepsine seslenebUmek yeteneğine
sahip olması; başka bir deyişle, doğrunun ve
yanlışın. esaretin ve özgürlüğün, adaletin ve
adaletsizliğin çelişkilerini çarpıcı biçimde
tüm insanlık aleminin gözleri öniine serebil-
mesi onun sanatının en kudretli >e evrensel
yönünü teşkil ediyor. Kısaca diyebiliriz ki,
Selçuk'un karikatürleri insanın mutiuluğu,
özgürlüğü ve nihayet dünya banş ve huzuru
yolunda hepimize güçlü, hem de çok güçlü
bir çağnda bulunuyor"
İnsan Hakian sergisi. daha sonra da Vi-
yana ve Stockholm'de açılacak. TuıtıanSelçuk,üni>ersite \ıllannda tstanbulTaksim Mevdanı nda. 1V43-45
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Güvenmek..
- Doğu'da köyleri yakıyorlarmış.
- Kim yapar böyle bir şeyi?
- Teröristler...
- Hayır, devlet güçleri...
- Hayır, teröristler devlet güçlerinin kılığına bürünerek
halkı aldattyorlar...
- Olabilir mi böyle bir şey?
- Neden olmasın! Devlet köy yakar mı?
Herkes gönlüne göre konuşuyor...
Uzak ülkelerden söz etmiyoruz.
Doğu dediğimiz Çin, Japonya, Kore filan değil. Tür-
kiye'nin doğusu.
Şuracıkta birileri köyleri yakıyor...
Kim? Niçin? Ne amaçla?
Gerçek nedir, bir türlü öğrenemiyoruz...
Dünya küçülmüş. Kitle iletişim araçlan dünyayı kü-
çültmüş. Dünyanın bir ucunda söylenen söz bir çırptda
öbür ucuna ulaşıyormuş...
İyi de, Türkiye'nin doğusu dünyanın bir ucu değil, ama
orada bile neler olduğunu bilemiyoruz... Çünkü kitle ile-
tişim araçlan, yalnız doğrulan değil, yalanlart da birçır-
pıda dünyanın öbür ucuna ulaştırıyor...
Yalan söylemek günümüzde siyasa alanının en etkili
silahı. Hem çok ustaca, hem de çok yüzsüzce kullanıl-
makta...
Çatışan güçler yandaşlarını doğrularla aydınlatmak
yerine, yalanlarla yönlendirmeyi yeğliyorlar.
Bir, iki, üç derken, sonunda kimsenin kimseye güveni
kalmıyor. Bir yerden sonra artık doğrulara da inanmaz
oluyorsunuz...
Kimin doğru, kimin yalan söylediğini nasıl anlayacak-
sınız, kimseye güveniniz kalmamışsa!?..
Sorun bu günümüzde...
Kimseye güveni kalmayan insan, çıkarlarına uyan ya-
lanları doğru diye değerlendirmeye başlar...
Gerçeklerden uzak bir kör dövüşünün ıçindeyiz...
Bir yoklayın kendinizi:
Devletin, yani kamunun, mallarının, topraklarının, pa-
ralarının korunduğuna inanıyor musunuz?
Devlet ileri gelenleri bıldikleri gerçekleri halka olduğu
gibi yansıtıyorlar mı?
Hükümetler programlarını uyguhjyorlar mı?
Partilerirı dış görünüşlerinin içyüzlerini yansıttığı söy-
lenebilir mi?
Parti yöneticileri, milletvekili adaylan seçim konuş-
malarında yapmayı gerçekten düşündükleri şeylerden
mi söz ediyorlar?
"Evet," diyebildiğiniz oldu mu?
Daraltalım çemberi:
Kendi üç kuruşluk çıkarı için sizin üç bin kuruşluk çıka-
rınızı çiğnemeyecek dostlarınız var mı?
Komşulannıza güven duyuyor musunuz?
işyerinizdeki çalışma arkadaşlarınızın size ya da bir-
birlerine karşı yaklaşımlarında içten olduklarını söyle-
yebilir misiniz?
Çarşıya, pazara çıktiğınızda alışveriş ettiğiniz satıcıla-
nn sözlerine inanıyor musunuz?
Bir iki "Evet," diyebildinizse çok iyi bir çevrede yaşa-
yan mutlu bir insansınız...
Günümüzde, büyük çoğunluk için, bütün bu türsorula-
rın yanıtı "Hayır"ö\r...
Yaşamımızda güvene yer yok... Kimseye güvenmiyo-
ruz... Kimse bızde güven uyandıramıyor...
Dünyada, memleketimizde yaşanan olaylar, insanla-
rımızda eskiden beri bir oranda var olan güvensizliği
inanılmaz boyutlara ulaştırdı. Toplumsal yaşam için çok
önemli bir duyguyu bütünüyle yttirdik.
Güvensizlik bataklığında sağ kalmanın yollarını öğ-
renmeye çabalıyoruz...
Tiyatro ve TV Yazarları Dernegi'nin
değeplendipmesi
• Kültür Servisi - Tiyatro ve TV Yazarlan Derneği'nın Türk
tiyatrosuna ilişkindeğeriendirmesinde, tiyatromuzun 1994-95
sezonuna sorunlan daha da büyiimüş olarak girdiği belirtıldi.
Değerlendirmede, başta ödenekli tiyatrolar olmak üzere, özel
ve amatör tiyatrolan da içine alan bu sorunlann Devlet
Tiyatrolan Yasası'ndan, devletin sahipsizliğinden, ödenekli
tiyatrolann yönetimlerinin istikrarsız durumundan
kaynaklandığı ıfade edildi. Sorunlann belli başlı nedenleri
arasmda ülkemizde hala bir tiyatro çerçeve yasası
çıkanlamamış olması, bütün tiyatrolann ve tiyatro
kuruluşlannın temsilcilerinin oy birliği ile oluşturduklan ilkeler
bir yana itilerek Devlet Tiyatrolan çalışanlannın kendi
aralannda hazırladıklan Devlet Tiyatrolan yasa tasansının
benimsenerek TBMM'ye seyk edilmesi gösterildi. Bakırköy
Belediye Tiyatrosu'nun yeni yönetmeliğinde, genel sanat
yönetmeninın mtelikleri arasına tiyatro yazarlannın da genel
sanat yönetmeni olabıleceğinin eklenmesi konusuna yöneltilen
itirazlann dikkat çekici olduğunu belirten Tiyatro ve TV
Yazarlan Derneği, dünya tiyatrosunun dününde ve
bugününde tiyatro yazarlannın yönettiği sayısızoyun
bulunduğunuifadeetti.
F&N Ajans Yayın ve Gösterl Sanatları
• Kültür Servisi - Sinema ve tiyatro sanatçılan Füsun Demirel
ve Nurettin Şen F&N Ajans Yayın ve Gösteri Sanatlan adıyla
yeni bir limitet şirket kurdu. Ajansın etkinliklcri içinde yerli ve
yabancı yazarveçevirmenlerin telif haklan, yabancı yazarlann
temsilciliği, her türlü kitap ve dergi basımı, aynca tiyatro,
sinema ve TV ile ilgili her türlü sanatsal etkinlikler bulunuyor.
F&N Ajans, ilk olarak jtalyan yazar Dario Fo ve Francaa
Rame'nin Türkiye temsilciliğini üstlendi. Bundan sonra
Fo'nun tüm haklannı takip edecek olan ajans. yazarla ilgili
semıner, sergi, TV oyunlan, tiyatro ve opera rejisi gibi her türlü
sanatsal etkinliğin organizasyonunu yürütecek. Aynca ünlü
İtalyan sınema yönetmeni Pier Paolo Pasolini'nin ülkemizde
hiç bihnmeyen tiyatro oyunlannı tanıtarak Türk tiyatrosuna
yeni katkılar sağlamayı amaçlıyor.
Ressamlar Dernegi'nin düzenlediği
resim yarışması sonuçlandı
• İSTANBUL (AA) - Ünlü ressam tbrahim Çallı başkanlığında
1950 >ıhnda İstanbul'da "Türkiye Ressamlar Cemıyeti" adıyla
kurulan ve 700'ü aşkın üyesi bulunan Ressamlar Dernegi'nin,
kuruluşunun 44. yıldönümü nedeniyle düzenlediği resim yanşması
sonuçlandı. Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Enmel
tarafından yapılan yazıh açıklamada. 100'e yakın ünlü ressamın
eserleri arasmda yapılan değerlendirmede, birinciliği Habip
Erez'in "îstanbul", ikinciliği Ekber Yeşilyurt'un "Türkmen Kızı",
üçüncülüğü de Ünsal toker'in "Natürmort" adlı eserlerinin
kazandığı bildirildi.
Ressam Selim Turan öldü
Kültür Servisi- Ressam Selım Turan, 12 ekim çarşamba günü
Pans'te öldü. 1947'den beri sanat çalışmalanru Paris'te
sürdüren sanatçı. 1915'te doğdu. Galatasaray Lisesi ve Devlet
Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdikten sonra, Avrupa
ülkelenni gezdi ve büyük ustalann yapıtlanru kopya ederek
klasik resmin kurallannı daha yakından taruma fırsatı buldu.
Ranson Akademisi'nde "Doğu Minyatürleri ve Tezhipçiliğİ"
dersleri veren Turan, Türkiye'ye döndüğünde "Yeniler
Grubu'nun kuruculan arasmda yeraldı. Sanatçının "Sanat ve
Toplum" adlı bir kitabı da var.