01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EKİM1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Amerikalılar'ın 'yüzakı' Whistler'ın yapıtlan Londra'da LONDRA (REUTER) - Amerikah ressam James McNeill YVhistieryaklaşık bır yüzyıldır yapıüanndan olu- şan en büyûk sergiyle onur- landınlıyor. 19. yüzyılın en elkili sanatçılanndan biri olarak nitelenen Whistlcr'ın iki yûz yapıü Londra'daki Tate Galeri'de sergılenıyor. Sergi, Londra'dan sonra Pa- ris ve NVashington'da da ger- çekleştirilecek. Whistler, empresyonist re- simlerinden birinde insan- lann yüzüne bir kap boya fırlattığını söyleyerek kendi- sine saTdıran sanat eleştirme- ni John Ruskin aleyhınde dava açmıştı. Bu olay sa- natçının ün kazanmasına ne- den oldu. 1903 yılında ölen sanatçıya adanan bu serginin küra- törlerinden eleştirmen Ric- hard Dorment NVhistler'ın kendisinin yapüğı annesinin portresinın, bugüne dek Amerikah bir sanatçı tarafı- ndan yapılan en ünlü resim olduğunu söyledi. Dorment, "Paris'teki Loovre Müzesi'ne giren ilk Amerikan > apıtı olan bu resim, sonunda Velasquez, Rembrandt ve yapıtlan mü- zeiere giren diğer büyük sa- natçüarla karşılaştırılabilecek bir ressam çıkaran Amerikalı- lar açısından son derece önem- KydF'dedi. Bu portre, Amerikalılar için aynı zamanda Anneler . Günü kartlannı süsleyen bir 'anneüksimgesi. En büyük demokrasi, bilettir Sinan Çetin, 'Sinanist' anlayışını yeni fılmi 'Entellektüel'de de sürdürüyor GAMZE VARIM Yönetmen Sinan Çetin, 'Çok heyecan verici bir fitan'le sınema seyircısınin kar- şısına çıkmaya hazırlaniyor. Yenı filmı 'Entellektüel'in konusunu bütünüyle iyi bir fîlm yapmak için "alet etmek" isti- yor. Filtni. uluslararası pazarda şansı ola- bilsın dıye Ingılizce çekmek üzere yola çı- kan yönetmen, diyaloglann 'çokTürkçe' olması nedeniyle bu karanndan biraz uzaklaşmış. Öykünün gerektirdiği üzere oldukça kalabalık oyuncu kadrosuna sahip olan 'Entellektüel'in önemlı rollerını Mehmet Ali Erbü. Sibel BareJ, Serdar Önal. Rasim Öztekin, Sevda Demirel ve Billur Kalka- van paylaşıyor. Türk sınema seyırcısıne 'sanat sineması' adı altında kötü filmler sunulduğunu savunan Çetin, stnemacıla- nmızı, dünya sinemasının önemli yönet- menlerine öykünerek seyircıye ulaşma- yan filmler çekmekle suçluyor. Yenı fil- mı hakkında bılgı veren Çetin, sinema- mızdaki sanat filmi anlayışını da değer- lendirdi: -'EnteUektüeTi neden İngilizceçekiyor- sunuz? 'Neden İngüizce çekmiyorsunuz' diye sormak lazım. Çünkü burün dünyada ın- sanlar tek bır dılde anlaşmaya çalışıyor- lar. Bu da çok iyı bir şey. Çünkü gelece- ğin dıli, Ingılızce'nın hakim olduğu Ja- ponca Türkçe kanşımı bır dıl olacak. O yüzden enternasyonal ruha uygun bır şey. 'International' market için çekiyorum açıkçası. - SaK dış platformlarda şansı olabilsin dive. Tabiı. Ekonomiknedenden dolayı. Bel- kı ikı ağız çekeceğiz. Hem tngılizce hem Türkçe. Ama Ingılizce çekme karanndan gıderek vazgeçıyorum gibı. Çünkü çok Türkçe oldu filmin bütün espnlen. Belki Jngilızce altyazılı olacak. Bu, filmin en önemli meselesi değıl - Nedir filmin en önemli meselesi? Filmin en önemli meselesi şu; sadece sinema. Bütün konuyu iyi film yapmak ıçın alet etmek istiyorum. Bır hikaye an- latacağım, ama onu doğru düzgûn anla- tacağım. Fılm. 'cinematographic mo- ment'larla dolu. 'Çok heyecan verici bir film' olsun dıye yapacağım bunlan. Türk sınemasında son 15-20 senedirvaygın bır anlayış olan 'sanat filmleri' var. Siz iyı bır film yaparsınız, sınema seyircisine su- narsınız. O da size gereken ödülü verir. Çünkü en büyük demokrası, kesılen o bı- lettır. Bugün bırbuçuk mılyon cıvannda Türk sınema seyırcısı var. Bunun yansı- nın yansına ulaşırsanız 50 mılyar liralık bir gelir elde edıyorsunuz. Bunun da ya- nsını sinema salonlan alsa 25 mılyar lira size kalır. Bu, Türk sinemasının krizde olduğunu göstermez. Knzde olan, Türk sinemasına damgasını vurmuş sinema yapma anlayışıdır. Çünkü siz, Türk seyir- cisine kötü film götürüyorsunuz. Böyle olunca siz devlete gidıyorsunuz, "Seyir- cimizbizûn fUmimizi seyretmiyor. Bize pa- ra ver" dıyorsunuz. Devlet de size "Gi- dip seyircinden para istesene, bana ne ge- liyorsun" demıyor. Devlet size para ve- rince, ya seyircıye gıdeceksiniz ya da fes- tival müşterilerine. festival jürilerine. film yazarlanna 'art movie' yapacaksınız. On- lar böyle filmlere 'illginçç'diyorlar. Böylece sanat sineması bahçesin- de dolaşmak çok kolay. Bizim yönetmenlerimiz kendilerine Spidberg'ü, Poianski'yi, Cop- pola'yı örnek almazlar. Bun- lar, 'commercial, berbat, Amerikalı. tu kaka Holly- wood\önetmenleri'. Onlar Godard'ı, Fellıni'yi örnek alırlar. Bu adamlar kötü film yapsa da bir şey diye- miyoruz ki. Adam dönüp "Bu art movie, anlamıyorsun ki salak" dıvor. Salağız, ama cebimızde bılet var ve bu filmlere gitmiyoruz. Bız de ıntikamımızı böyle alıyoruz. Bızim en büyük iş yapan filmi- miz 'Berlin In Berlin' ve 'Amerikah'dır. Bunlar da sinema seyırcimızin beşte bi- nni çekebilmışlerdır. - Fazla popülist bir yaklaşım benimse- miyor musunuz? Benim yaklaşımım 'Sinanist'. Halksız, seyircısiz sinema olur mu? Seyircisiz si- nema, kellesi olmayan ınsan gibi birşey- dir, kimyasal bir maddedir. Hıçbir şeye yaramaz. Adamlar iyı fılm yapıyorlar; se- yircı de gidiyor. Seyirciyi sılah çekip mi yolluyoruz o-filmlere yani. Biz seyirciye ulasamayınca devlete gidip para is- tiyoruz ya, devlet "Ben ni- ye size para vereyim" diye sormuyor. Se- yirciye ulaşama- mak eşekliktir. Bız seyirciye ula- şamazsak. Dev- letin yaptıgı yar- dım, eşekliğin ödüllendirilmesi- dir. Suç bızde. O kolay bahçede, 'sanat sineması bahçesi'nde dola- şıvoruz - Si nemaya (Fotoğraf: KEREM ILGAZ) devlet desteğine karşı mısuıız? Ben değil devletten, uzaydan ya da Sa- türn'den de olsa sinemamıza gelecek pa- ralara karşı değilim. Gelsin, ama şöyle gelsin. Devlet ödül versin, kredi versin. En iyi iş yapmış, seyircisine ulaşmayı ba- şarabilmışen iyi üç filme her sene iki mıl- yar para versin. Adam, gelecek fılmini daha iyi yapar. Devlet yardımına müracaat etmiş se- naristlerin kafasının bir tarafında 'Bumı deviete yollayacagız' düşüncesı vardır ve bir biçimde otosansür uygulamışlardır. Devlete kağıt gitmez, sınema gıtmez. Devlet kendi gelir, yapacagı yardimı ya- par. Arkadaşlanmızı ayıplıyorum. K.o- mısyonlara kagıtlargidiyor. Devlet kağıt- tan anlar, kabiliyetten anlamaz ki. Anla- ması için bir formül var. Yasa çıkaracak. En iyi iş yapmış beş filme belli bir para, ödül, yanşın diyecek. Rekabet ekonomi- sini savunmak budur. Yeteneğıne güve- nen gelişir. Bu, 'vahşi kapHalizm' değil- dir. Ikincisı devlet kredi versin, projesıne güvenen, kredisinı alsın. Devletın bunun dışında yapacagı başka hıçbir ış yoktur Devlet "Hayır biz biraz daha bir şevler yapmak istiyoruz" diyorsa altyapı yap- sın. 15 senedır ben her filmden sonra fil- mımin teknık kalıtesınin kötülüğüne ağ- lıyorum. Paramız da yetmiyor yurtdışına gitmeye. Türkıye'de hala iyi bir laboratu- var yok. Laboratuvar sahiplerine kredi versin. Türkiye, uluslararası çapta bir la- boratuvara sahıp olsun. Yoksa devlet yar- dımı dıye dılencıye venrgıbi 600'ermil- yon para venyor. Ne işe yanyor kı bu. Bu paralarla seyirciye karşı hiçbir sorum- luluk duymadığı için, seyirciyi ensesinde hissetmedıgı için, kendi uyuzunu kaşıyan yönetmenlerin sanat filmleri ortada dola- şıp duruyor. -Sanat filmlerini gerçek >aşama uv gun- luk açısından nasıl değeriendiri\orsunıız? Hiç gerçek buimuyorum. Çok sınırge- liyor bana. lnanılmaz derecede 'yapay, özenti, tiksinti verici' buluyorum. Zaten ınsan Fellını'ye, Tarkovski'yeözenirmi? Bunlar kendi kişısel dünyalannı yaratmış, kendi sınema dılını kurmuş ınsanlar. "Tarkovski gibi film yapacağım" denmez kı zaten. ayıptır "Spielberg gibi film ya- pacagım" denebılır. Çünkü sınema seyir- cisine gıtmek istiyorum, Spıelberg kendi dünyası olan bır adamdır. ama aynı za- manda da iyı fılmcıdır. Öbürleri kötü filmcı değıl. ama örnek alınacak adam değıl. Tarkovski gibi bir dünya tuttura- mazsın kı. İGüldiken, ilk özel sayısını Turhan Selçuk'a ayırdı, Insan Haklan sergisi Üsküp'ten sonra Lefkoşa'da Gerçeğî tüııı çıplaklığıyla yansıtabilmek NtLGÜN TOPTAŞ Hikmet Selçuk, 1932 tarihli günlüğünde ortanca oğlu Turhan için şunlan yaayor: "Turhan da yaşına göre çok iyi. Bu çocuğu frenlemek icabedi>or, hem de her zaman... Ama o kadar zeki ve çaltşkan ki, onu affet- meğe hep meyilim vardır. Sınıfının birinci- sidir, tarihi çok iyi bilir, su gibi. (...) Kendine güveni tamdır. Bu da kusur mu sayıhr?... Boyuna 'ben bilirim, ben yapanm, çalış- mak benim elimde değil mi? Öyleyse her şeyi yapanm' diyor. (...) Babası veya ben kulaklannı çekiştirdiğimiz zaman kızar, 'kaçanm, bir daha gelmem, böyle mi bir çocuk yola getirilir?' diye bağmr, 'tatkkkJa neler olmaz. haksızlığa kimse boyun eğ- mez." İthamlanna kızıp ona, 'Anne baba çocuğu terbiye etmek mecburiyetindedir' derim. 'Terbiye böyle mi edilir.. Bağınnak- la iyi şeyler olur mu? Ben bu kadar çaba- ladım, sizin yüzünüzü ak çıkarmak için var kuvvetimle çalıştım, sınıfın birincisiyim.. Benim gibi çocuğa böyle mi yaparlar?" Enis Barur'un "Turhan Selçuk'un Şipşak Portresi" başlıkb yazısında da şu satırlarla karşılaşıyoruz: "Turhan Selçuk'un 1950'den bu yana çiz- diğj karikatürler, onun mehteradım ilerle- yen bir ülkenin seyir defterini tutan bir sa- natçı olduğunu gösteriyor. Kendi içinde bü- yük değisiklikler geçirdiği, bir evrim çizgisi içinde hareket ettiğj düşünülen Türkiye'nin, Türk insanınuı aynı sorunlann yörüngesinde kihtiendiğini kanıtlayan bir ayna Turhan'- mki." •Turhan Selçuk'un iki yıldan beri birçok Avrupa ülkesinde açılan 'İnsan Haklan' sergisi, Üsküp'ten sonra 18 ekim salı günü Lefkoşa'da açılacak. zin yok olmasına, yıldızlarmıızın eUerimiz- den kaymasına seyirci mi kalacaktık?.. KH yamet günü yaklaşıyordu... O sırada Tur- han bir şey keşfetti. Aieaddin'in lambası- ndan çıkan dev, Turhan'a bir çizginin gjze- minde bütün dünyalan, \ ddızlar^gezegenle- ri, galaksüeri, insanlan, duygulan, sevda- lan, dostluklan, düşmanlıklan, ağiama>ı, gühnevi, geçmişi, geleceği ve an'ı -tek söz- cükle yaşamı- vakalamasını öğretti. (...) Turhan'ın dünyası yaşadığımız gerçek dün- yanın eleştirisiyle oluştu. Aiternatif bir dün- yadır bu... Coğrafyası dördüncü boyuta yayılır.. Turhan'da zaman korkusu kal- madı.. zaman, arOk Turhan'a çalışıyor." Bu yazılann dışında dergide Yaşar Ke- mal, Selahattin Hila\, Ferit Ongören, Ünsal Oskay, Mengü Ertel, Sezer Tansuğ, Kaya Özsezgin, Cemal Süreya, Ahmet Oktay, Orhan Koloğlu, Mehmet Ergüven, Server Tanilli, Semih Gümüş, Ohannes Şaşkal, Se- mih Poroy ve Turgııt Çeviker'in yazılan bu- lunuyor. Turhan Selçuk'a Mektuplar bölümünde Prof. Fahri Ecerit'ten Kenud Türkler'e, Vlikhail Kuzmin den Costa Gavras'a, Bü- Turhan Selçuk Potresi. Foioğraf Feıhı Izan 1994 Yukandaki saürlar ilk özel sayısını ünlü „ çizerimiz Turhan Selçuk'a ayıran dört aybk mizah kültürü dergısi 'Güldiken'den aündı. 'Güldiken'in beşinci sayısı olan güz sayısı tümüyle Turhan Selçuk için kaleme alınan veya ona ithaf edilen şiir, deneme, eleştiri, söyleşi, anı, mektup, inceleme, çizgi ve fotoğraflardan oluşuyor. tlhan Selçuk ise ağabeyi Turhan Selçuk için yazdığ] yazıda şunlan aktanyor bize: "Turhan'la kardeşliğin ötesinde bir iklli oluşturuyorduk. yaşunız büyüdükçe düşün- , celerimiz de birü'kte büyüyor. düşlemleri- mize kanşıyordu, gece gözlerimizi ka- padığnnızda gördüğumüz rüyalann birbiri- ne benzemesi doğakb.. (...) Büyüyorduk, ha- yata atıhnak. meslek sahibi olmak. bir evin sonımluluğunu taşımak gibi zorluklann ol- dubittisiyle karşı karşıyaydık. Kurallarm bukağısı, ayak bileklerimize vuruluyordu. Gerçekler, htşımla üstümüze geb'yordu. Dünyalarunızın yıkılmasına, gezegenîerimi- lent Ecevit'ten Rahmi Koç'a birçok ünlü- nün mektup ve telgraflan yer alıyor. Turhan Selçuk için Çizgi Portreler bölü- münde de sanatçırun Allan Reeve, Abdi İpekçi, Pim, Paul Polon, Sine, Gibo, Ali UIvi Ersoy, Mustafa Hussien gibi ünlüler tarafmdan çi23İen portrelen yer alıyor. Bu arada Turhan Selçuk'un ikı yıldan beri birçok Avrupa ülkesinde açılan 'Insan Haklan' sergisi, Üsküp'ten sonra 18 ekim salı günü Lefkoşa'da açılacak. Üsküp'teki açılışta bir konuşma yapan Büyükelçi Sü- ha Noyan'ın konuşması Turhan Selçuk'un sanauna ve mizaha ilginç bır bakışı sergili- yor: "Kiminden coşkun bir sevgi, kinünden bıkkınlık ya da öfke, kiminden fatalizm ya da ideaiizm, endişe veya istihza fışkıran, ama hepsi de insana, onuruna \e emeğine karşı sevgi, saygı ve hoşgöriiy le dolu bu eser- lerini havranlıkla sevrederken Turhan Sel- çuk'un gerçekte bir tek saplanttsının bulun- duğunu görmemek olanaksız: Gerçeği tüm çıplaklığıyla >akalavıp \ ansıtabiünek! Dünya karikatürümin önde gelen sima- lanndan Piem 'Mızah. gülünçün eline terk edilemeyecek kadar addi bir iştir' diyor. Ülkemiz mizahının büyük ustası Aziz Nesin de yayımladığı gülmeceler için -hatınmda kaldığı kadanyla naklediyorum- Ben sizle- rin gülerek okuduğunuz o yazılan göz yaş- lanmdan süzdüm' diyor. O halde, kari- katürün dokusundaki en önemli unsurlardan birini teşkil eden bu mizah nedir? Mizah, in- sanlığın durumunu belli bir etikle, ancak kısmen de olsa abartarak yansıtmayı mı ön- görüyor, yoksa insanı ve yaşadığı ortamı özlü ve sade biçün anlavışıyla yonımlamavı hedef alan, kendine özgü bir anlatım türü mü? Bunlann hepsi geçerli olabilir. fakat zannediv orum ki. yazıda olsun, çizgide olsun mizahı basit bir gülmece unsuru olarak de- ğıl, toplumun en geniş kesûnlerine kolay ea ulaşan güçlü bir sanat' kolu diye kabul et- mek en doğrusu. Öyle bir sanat ki. insanı, kendisi ve eylemleri üzerinden kah gülümse- terek kah hüzünlendirerek deri derin düşün- meye sevk edebiliyor. Gençlik çağlarunızdan bugüne kadar izle- mek hem de y akından izlemek olanağı bul- duğumuz Turhan Selçuk'un karikatürdeki evrimini özetlemek gerekirse, onun daima sadeyi, daha sadeyi, en sadeyi; iyiyi, en iyiyi aradığuıı söylemek belki eksik olacaktır, ama yaıüış olmav acaktu-. Selçuk'un karika- türde benimsediği sadelik ve şiir onu hiçbir sınır tanımadan toplumun tüm katmanlan- na koiayca ulaştınvor. Demagojiye ödûn vermeden zengine de sesleniyor, fakire de, ezene de sesleniyor, ezilene de; hele dil. din, ırk farkı gözetmeden dünyamız insanlannuı istisnasız hepsine seslenebUmek yeteneğine sahip olması; başka bir deyişle, doğrunun ve yanlışın. esaretin ve özgürlüğün, adaletin ve adaletsizliğin çelişkilerini çarpıcı biçimde tüm insanlık aleminin gözleri öniine serebil- mesi onun sanatının en kudretli >e evrensel yönünü teşkil ediyor. Kısaca diyebiliriz ki, Selçuk'un karikatürleri insanın mutiuluğu, özgürlüğü ve nihayet dünya banş ve huzuru yolunda hepimize güçlü, hem de çok güçlü bir çağnda bulunuyor" İnsan Hakian sergisi. daha sonra da Vi- yana ve Stockholm'de açılacak. TuıtıanSelçuk,üni>ersite \ıllannda tstanbulTaksim Mevdanı nda. 1V43-45 DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Güvenmek.. - Doğu'da köyleri yakıyorlarmış. - Kim yapar böyle bir şeyi? - Teröristler... - Hayır, devlet güçleri... - Hayır, teröristler devlet güçlerinin kılığına bürünerek halkı aldattyorlar... - Olabilir mi böyle bir şey? - Neden olmasın! Devlet köy yakar mı? Herkes gönlüne göre konuşuyor... Uzak ülkelerden söz etmiyoruz. Doğu dediğimiz Çin, Japonya, Kore filan değil. Tür- kiye'nin doğusu. Şuracıkta birileri köyleri yakıyor... Kim? Niçin? Ne amaçla? Gerçek nedir, bir türlü öğrenemiyoruz... Dünya küçülmüş. Kitle iletişim araçlan dünyayı kü- çültmüş. Dünyanın bir ucunda söylenen söz bir çırptda öbür ucuna ulaşıyormuş... İyi de, Türkiye'nin doğusu dünyanın bir ucu değil, ama orada bile neler olduğunu bilemiyoruz... Çünkü kitle ile- tişim araçlan, yalnız doğrulan değil, yalanlart da birçır- pıda dünyanın öbür ucuna ulaştırıyor... Yalan söylemek günümüzde siyasa alanının en etkili silahı. Hem çok ustaca, hem de çok yüzsüzce kullanıl- makta... Çatışan güçler yandaşlarını doğrularla aydınlatmak yerine, yalanlarla yönlendirmeyi yeğliyorlar. Bir, iki, üç derken, sonunda kimsenin kimseye güveni kalmıyor. Bir yerden sonra artık doğrulara da inanmaz oluyorsunuz... Kimin doğru, kimin yalan söylediğini nasıl anlayacak- sınız, kimseye güveniniz kalmamışsa!?.. Sorun bu günümüzde... Kimseye güveni kalmayan insan, çıkarlarına uyan ya- lanları doğru diye değerlendirmeye başlar... Gerçeklerden uzak bir kör dövüşünün ıçindeyiz... Bir yoklayın kendinizi: Devletin, yani kamunun, mallarının, topraklarının, pa- ralarının korunduğuna inanıyor musunuz? Devlet ileri gelenleri bıldikleri gerçekleri halka olduğu gibi yansıtıyorlar mı? Hükümetler programlarını uyguhjyorlar mı? Partilerirı dış görünüşlerinin içyüzlerini yansıttığı söy- lenebilir mi? Parti yöneticileri, milletvekili adaylan seçim konuş- malarında yapmayı gerçekten düşündükleri şeylerden mi söz ediyorlar? "Evet," diyebildiğiniz oldu mu? Daraltalım çemberi: Kendi üç kuruşluk çıkarı için sizin üç bin kuruşluk çıka- rınızı çiğnemeyecek dostlarınız var mı? Komşulannıza güven duyuyor musunuz? işyerinizdeki çalışma arkadaşlarınızın size ya da bir- birlerine karşı yaklaşımlarında içten olduklarını söyle- yebilir misiniz? Çarşıya, pazara çıktiğınızda alışveriş ettiğiniz satıcıla- nn sözlerine inanıyor musunuz? Bir iki "Evet," diyebildinizse çok iyi bir çevrede yaşa- yan mutlu bir insansınız... Günümüzde, büyük çoğunluk için, bütün bu türsorula- rın yanıtı "Hayır"ö\r... Yaşamımızda güvene yer yok... Kimseye güvenmiyo- ruz... Kimse bızde güven uyandıramıyor... Dünyada, memleketimizde yaşanan olaylar, insanla- rımızda eskiden beri bir oranda var olan güvensizliği inanılmaz boyutlara ulaştırdı. Toplumsal yaşam için çok önemli bir duyguyu bütünüyle yttirdik. Güvensizlik bataklığında sağ kalmanın yollarını öğ- renmeye çabalıyoruz... Tiyatro ve TV Yazarları Dernegi'nin değeplendipmesi • Kültür Servisi - Tiyatro ve TV Yazarlan Derneği'nın Türk tiyatrosuna ilişkindeğeriendirmesinde, tiyatromuzun 1994-95 sezonuna sorunlan daha da büyiimüş olarak girdiği belirtıldi. Değerlendirmede, başta ödenekli tiyatrolar olmak üzere, özel ve amatör tiyatrolan da içine alan bu sorunlann Devlet Tiyatrolan Yasası'ndan, devletin sahipsizliğinden, ödenekli tiyatrolann yönetimlerinin istikrarsız durumundan kaynaklandığı ıfade edildi. Sorunlann belli başlı nedenleri arasmda ülkemizde hala bir tiyatro çerçeve yasası çıkanlamamış olması, bütün tiyatrolann ve tiyatro kuruluşlannın temsilcilerinin oy birliği ile oluşturduklan ilkeler bir yana itilerek Devlet Tiyatrolan çalışanlannın kendi aralannda hazırladıklan Devlet Tiyatrolan yasa tasansının benimsenerek TBMM'ye seyk edilmesi gösterildi. Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun yeni yönetmeliğinde, genel sanat yönetmeninın mtelikleri arasına tiyatro yazarlannın da genel sanat yönetmeni olabıleceğinin eklenmesi konusuna yöneltilen itirazlann dikkat çekici olduğunu belirten Tiyatro ve TV Yazarlan Derneği, dünya tiyatrosunun dününde ve bugününde tiyatro yazarlannın yönettiği sayısızoyun bulunduğunuifadeetti. F&N Ajans Yayın ve Gösterl Sanatları • Kültür Servisi - Sinema ve tiyatro sanatçılan Füsun Demirel ve Nurettin Şen F&N Ajans Yayın ve Gösteri Sanatlan adıyla yeni bir limitet şirket kurdu. Ajansın etkinliklcri içinde yerli ve yabancı yazarveçevirmenlerin telif haklan, yabancı yazarlann temsilciliği, her türlü kitap ve dergi basımı, aynca tiyatro, sinema ve TV ile ilgili her türlü sanatsal etkinlikler bulunuyor. F&N Ajans, ilk olarak jtalyan yazar Dario Fo ve Francaa Rame'nin Türkiye temsilciliğini üstlendi. Bundan sonra Fo'nun tüm haklannı takip edecek olan ajans. yazarla ilgili semıner, sergi, TV oyunlan, tiyatro ve opera rejisi gibi her türlü sanatsal etkinliğin organizasyonunu yürütecek. Aynca ünlü İtalyan sınema yönetmeni Pier Paolo Pasolini'nin ülkemizde hiç bihnmeyen tiyatro oyunlannı tanıtarak Türk tiyatrosuna yeni katkılar sağlamayı amaçlıyor. Ressamlar Dernegi'nin düzenlediği resim yarışması sonuçlandı • İSTANBUL (AA) - Ünlü ressam tbrahim Çallı başkanlığında 1950 >ıhnda İstanbul'da "Türkiye Ressamlar Cemıyeti" adıyla kurulan ve 700'ü aşkın üyesi bulunan Ressamlar Dernegi'nin, kuruluşunun 44. yıldönümü nedeniyle düzenlediği resim yanşması sonuçlandı. Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Enmel tarafından yapılan yazıh açıklamada. 100'e yakın ünlü ressamın eserleri arasmda yapılan değerlendirmede, birinciliği Habip Erez'in "îstanbul", ikinciliği Ekber Yeşilyurt'un "Türkmen Kızı", üçüncülüğü de Ünsal toker'in "Natürmort" adlı eserlerinin kazandığı bildirildi. Ressam Selim Turan öldü Kültür Servisi- Ressam Selım Turan, 12 ekim çarşamba günü Pans'te öldü. 1947'den beri sanat çalışmalanru Paris'te sürdüren sanatçı. 1915'te doğdu. Galatasaray Lisesi ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdikten sonra, Avrupa ülkelenni gezdi ve büyük ustalann yapıtlanru kopya ederek klasik resmin kurallannı daha yakından taruma fırsatı buldu. Ranson Akademisi'nde "Doğu Minyatürleri ve Tezhipçiliğİ" dersleri veren Turan, Türkiye'ye döndüğünde "Yeniler Grubu'nun kuruculan arasmda yeraldı. Sanatçının "Sanat ve Toplum" adlı bir kitabı da var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle