Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 OCAK1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2
KULTUR
SAYFA
Iron Maiden'ın ünlü solisti Bnıce Dickinson, 11 yd boyuoca sahnelerde enerji tükettikten sonra topluluğu bıraktı. Şimdi Iron Maiden, Dickinson'ın yerini doldurabilecek bir şarkıcı anyor.
Ünlü heavy metal topluluğu Iron Maiden dünyanın dört bir yanından gelen başvurulan değerlendiriyor
Iron Maiden'asolistaranıyor...
Kültûr Servisi - Heavy me-
tal müziğin bir numaralı
topluluklanndan Iron
Maiden'm (Derair Bakire) kuru-
cusu ve basçısı Steve Harris, tüm
dünyaya yayılmış bir üne. gün
geçtikçe kabaran bir banka he-
sabına ve bitmek tükenmek bil-
mez bir yeteneğe kısacası herşeye
sahip; bir tek şey dışında: bir
şarkıa. Grubun solisti Bnıce Dic-
kinson 11 yıl boyunca metalcile-
rin ilahı olduktan sonra "uslanıp"
köşesıne çekilmeye karar verince.
Iron Maiden birden bıre büyük
bir boşluğu doldurmak duru-
munda kaldı. Hemen gazetelere
ilan verildi: "Dkkinson'un >erini
doldurabiteceğine inanan herkes
bir fotoğraf, özgeçmiş ve kasetini
şu adrese gönderebilir..." Şimdi
Hanss dünyanın dört bir köşe-
sinden gelen binlerce kaseti dinle-
yip yoktan bir yıldız yaratmaya
çalışıyor.
Seçim son derece zorlu bir iş.
çünkü yanlış bir seçim toplulu-
ğun sonu olabilir. ''Değişik bir ses
anyoruz. Tanmmamış ya da
tanınmış bir şarkıcı izienimi bırak-
mavan bir ses. Ama tanınmamış
seslerin en büyük sorumı 18 bin ki-
şinin önünc çıkıp şarkı söyleyene
kadar gerçek performans kapasi-
telerinin anlaşılamaması. Biz dün-
ya tumelerine ve 24 saat çalışma-
ya dayanabikcek fiziksel özeilik-
lere sahip. çügın bir seyirci karştsı-
nda şaşırmayıp "patron bcnim ve
kalmaya geldim" diyebilecek biri-
ni anyoruz. Hırslı olmalı. gözle-
rinde ale\ ler parlamah. Bir yıl son-
ra bu iş bana göre değilmiş diyecek
biriyle riske giremeyiz" dıyor
Harns. Kısacası "keşfedilmemiş
bir vetenek" olmak ycterli değil.
Ama bu kritik karan Harris tek
başına vermeyecek. Efsanevi ba-
terist Nicko VÎcBrain. topluluğun
yıllardır gitaristliğini üstlenen
Dave Murray ve Janick Gers de
karar konusunda söz sahibi. Ne
de olsa verilecek karar hepsının
meslek yaşamını etkileyecek. Her
ne kadar bu solis! arama kam-
panyası birçoklan tarafından
yeni bir reklam yöntemi olarak
yorumlansa da rahatlikla ters te-
pebilecek bir yöntem olduğu da
ortada. Topluluk elemanlan dile
getirmeseler de kendi elleriyle bir
canavar yaratmaktan korkuyor-
lar. Keşfedip üne kavuşturduk-
lan binnin gün gelip onlan yaya
bırakmayacağının garantisi yok.
McBrain kasetleri dinlerken
çok eğlendiğıni söylüyor : "17
yaşında bir çocuk vardı daha sesi
yeni kalınlaşmaya başlamtş. tlk
günden beri Iron Maiden havram
olduğumın bu yüzden topluluğun
başına geçmeye hakkı olduğunu
yazmış. Bir de Hollanda Milli
Marşını okınup gönderen çocuk
vardı..." Aricak topluluğun dığer
elemanlan adaylarla dalga geçil-
mesine karşı. Gers, "'Bizûn otunıp
dinleyeceğimizi bilerek teybin
karşısına geçip şarkı söyleyebilen
birine ben saygı duyarun. Bunun
yapmak cesaret ister"diyor.
Sonuçta tüm başvurulara cc-
vap verilecek. Özel kayıt yapma
çabasını gösterenler de bır teşek-
kûr mektubu alacaklar. Ancak
beklenen "evet" cevabının alacak
kışı henüz ortada yok Murray.
'Kimseyi bulamazsak bateriste
şarkı söylenneyi deniyebiliriz"
diye takılıyor McBrain'a...
Ankara Oda Orkestrası, Bilkenl Müzik Fakültesi ve klasikmüzikseverler için 94.5 FM...
IstanbuTdayılınşöleni Ankaralı'lardanEVİN tLYASOĞLU
U
lkemizde onbeş yıldan fazla bir
süreyle düzeyini konımuş, üste-
lik sürekl) yenıliklerle dinleyid-
nin düzeyini de yükseltmeye çalışan tek
oda müziği topluluğu Ankara Oda Or-
kesrrası'dır Bir süre konserlenne ara
verdikten sonra geçen yıl İstanbul'da
sunduklan program yine eski yılın son
günlerine rastlamıştı. Bu >ıl da 1993'ün
son şöleni olarak Cemal Reşid Rey salo-
nunda çaldılar. Olgun Barok döneminin
bestecısi Geminiani (1680-1762)'nin me-
lodik bir Konçerto Grosso'su ile bas,-
ladıklan program. çağdaş tspanyol bes-
tecisi Turina (1882-1949)'nın tüm yaylı
çalgılarda doğru entonasyonu gerekti-
ren, hiçbir savruk notayı afretmeyen şiir-
sel yapıtı. "Boğa Güreşçisinin Duası" ile
devam etti. Gürer Aykal bu yapıtı her-
haide topluluğun entonasyon dengesin-
deki kusursuzluğu sergılemek için seç-
mişti. Bu arada Suna Kan gibi bir solisti-
mizi. Haydn'ın do majör keman konçer-
tosundaki ustalığı bir yana. başkemana
olarak dinlemek lüksünü de tattık. Gü-
rer Aykal geçen yıl Amerika'dan Men-
delssohn'un 10. Senfonisfnin notalannı
taşımışü.
Bu yıl da Türkiye'de pek tanınmayan
Çekoslovak besteci Leos Janacek'in
fdyll başbklı nefis bir yapıtını taşımış.
Bestecinin doğup büyüdüğü Moravya
Gürer Aykal, Türkiye'de pek tanınmayan Çek besteci Leos Janacek'in bir yapıtını seslendirdı.(ZAFER AKNAR)
doğasına tutkun, biraz Dvorak ve Sme-
tana etkisinde. yerel ezgilerle süslü, mo-
zaik gibi modal bir yapıtı. Akılcılığından
ötürü dinlemesi de çok kolay. Leos Ja-
nacek (1854-1928). fdyll'i 1877'de
yazmış, bestecinin gençlik ürünü sayıla-
bilir. Çünkü Janacek, Jenufa (1903) adlı
operasından sonra olgun dönemine gir-
miş ve kendine özgü bir kişilik kazanmış.
İdyll, bir iki kez daha yorumiandıktan
sonra sağlamlaşarak Ankara Oda Or-
kestrası'nın dağarcığına iyice yerleşıp
vazgecemeyeceği temel yapıtlanndan
biri olacak. İlginç bir şey daha var:
Ankara Oda Orkestrası üyeleri hala belli
bir kuruluşun sponsorluğunda değil,
varlıklannı yürekten bir coşkuyla kendi
olanaklan içinde yürütüyorlar.
Bilkent Uluslararası Gençlik Senfoni
Orkestrası'nı beş yıldır dinleyip. ulusla-
rarası genç sanatçılann bırleşmesini, de-
Ünlü viyolonselci ve orkestra yönetmeni Pablo Casals'ı ölümünün 20. yılında anıyoruz
' Sanatçalışmanınürünüdür...'
ÜNER BtRKAN
B
u yüzyılın. dehayı, yürekliliği.
düriistlüğü tek başına üzerinde
toplayan müzikçisi Casais'ın
aramızdan aynlmasının üzerinden
yirmi yıl geçti. Müzik tarihinin en ünlü
viyolonselcisi ve orkestra yönetmeni,
ama bunlann yanı sıra insan onuru
için yaşam boyu savaş veren, zorbalı-
ğa bütün gücüyle karşı duran temsiki-
si Pablo (Pau) Casals'ı. bu yüzyılın bir
başka büyük sanatçısı. romancı Tho-
mas Mann şöyle anlauyor:
"Kabına sığmayan sanatıyla, kötü-
lükle işbirliğine girenlere. ahlak düş-
künlerine. haklan çiğneyenlere karşı
çıkan bu soylu insana; her şeyiyle çürii-
müş olan bu günde. hiçbir zaman bozul-
mayacak, soylu dürüstlüğüyle ömek
bir anıt gibi yükselen bu sanatçıya derin
hayranlıkla, içten gelen coşkuyla
bağlıyım."
Pablo Casais'ın 96 yıllık yaşam öy-
küsü. özetle şöyle:
- 29 Arahk 1876: Barselona yakı-
nlannda Vendrell'de. Katalan biraile-
nin çocuğu olarak doğdu.
- 1888/1891: Barselona Konserva-
tuvan'nda eğjtim gördü.
-1891: Barselona'nın Tost. Pajarera
gibi ünlü "caFlerindeki topluluklarda
çaldı. bu ara Bach'ın solo viyolonsel
süitlerini "keşferti".
-1893: Ünlü besteci Albeniz'in
yardımıyla Madrid Konservatuvan'-
na girdi, orada iki vıl kaldı.
- 1899: Lalo'nun konçertosunu yo-
nımladı, Paris'te ün kazandı.
-1901: ABD'de seksen konserlik bir
turne gerçekleştirdi.
- 1905: Ünlü "Cortot/Thibaud/
Casals" üçlüsü kuruldu, bu topluluk
1933'e kadar sürdü.
- 1906. "Pau Casab Orkestrası"nı
kurdu, yıHarca yönetti.
- 1933: Hitler AJmanyasrna ve
Mussolini Italyası'na bir daha ayak
basmayacağını ilan etti. /
- 1936: İspanya iç savaşının başla-
ması üzerine, yurtdışında savaş yarah-
lannın, çocuklann yaranna konserler
verdi.
- 1939: Ülkesinden aynldı, Güney
Fransa'da, İspanya sınınnın yakmı-
nda Prades'a yerleşti; orada, İspanya'-
dan sığınan yurttaşlannın toplandığı
kamplarda çalıştı.
- 1950: Prades'da, 1966'ya kadar
her yıl katıldığı ünlü festivallerin ilki
verildi.
- 1955: Annesinin ülkesi Porto Ri-
co'ya yerleşti, öğrencisi Marta Monta-
nez'le evlendi.
- 1958: Birleşmiş Milletler'de verdi-
Ş, bütün dünyaca yayımlanan konse-
rinden önce, atom bombası denemele-
rinin durdurulması mesajıyla insanlı-
ğa seslendi.
- 1960: Piyanist Rudolf Serkin'in
çağnsı üzerine Marlboro festivaline
katıldı, yaşamının sonuna kadar ora-
da konserler verdi. master sınıflan yö-
netti.
-1966: Doksan yaşında, Prades fes-
tivaline son kez katıldı.
- 1971: BM'de, Genel Sekreter U
Thant'tan banş madalyası aldı.
- 1973: 96 yaşında Porto Rico'da
öldü, ulusal törenle toprağa verildi.
Pablo Casals, dinleyicilerinin kalp-
lerine seslenmesini çok iyi bilen bir sa-
natçıydı. Dinleyidleri de onun hafif
püriizlü tınısını, çalarken mınldanma-
İannı bir yalınlık, soyluluk, açıklık ve
lirizmkarmasıolarakalgılarlardı. "Yo-
nırocu, partisyona yaşam vermeli, ona
çekine çekine yanaşmamalı" derdi.
Yommcunun bir yandan da yaratıcı
olması gerektiğine inanır. eserin ruhu-
na ulaşmak yerine notaya körü körü-
ne bağlı kalmayı yeğleyen yorumcu-
lan hiç anlamadığını söylerdı.
Viyolonsel çalma tekniği, ona göre,
bir araçtı, hiçbir zaman amaç ola-
mazdı. "Tekniği etde etmek gereklidir,
ama onun tutsağı olmamalı insan" der-
di. "Çünkü tekniğin varoluş nederü,
müziğin iç mesajını dinleyiciye aktar-
maktır. En kusursuz teknik, hiç farkına
varılmavan tekniktir. Ben kendime her
zaman, şu ya da bu eseri en içten, en do-
ğal biçimde nasıl çalanm, onu sora-
nra... Sanat, çalışmanın ürünüdür.'''
Özgürlükle disiplini. coşkuyla akh
benzersiz biçimde bağdaştırmıştı Pab-
lo Casals. Ünlü besteci Grieg'in şu
sözleri, kuşkusuz, bu özelliğınden
kaynaklanır: "Bu adam müziği çal-
makla yetinmiyor, otunıp yeniden ya-
raüyor neredeyse!" Pablo CasaJs (1876-1973)
ğı^k*M|HeJrfı<-alış\enşihi görüyorduk.
Gürer Ayk*l'°yönetiminde ve Suna
Kan'ın solıstliğinde her >il bir de Türk
bestecisi katarak oluşturulan program.
büyük kentlerimizde ve özellikle îstan-
bul Festivali'nde ilgiyle izleniyordu. Bu
yıl Bilkent Müzik ve Sahne Sanatlan Fa-
kültesi üç ayn orkestra bırden kurarak
elindeki fırsatlan güzel değerlendirme-
nin Örneğjni bir kez daha sergilemış
oldu.
Bu topluluklardan ılkı hemen etkin-
liklere başladı. Bilkent Üniversitesi
Uluslararası Akademık Sinfonietta Or-
kestrası başlıgını taşıyor. Ersin Onay,
"Akademik" sözcüğünün bu başlıktaki
önemını anlatırken, yurtdışından getirti-
len üyelerin öğretmenlik niteliğinin de
gözetildiğıni belırtiyor. "Yeni bir ulusla-
rarası sanat topluluğu kurmaya kalkınca
çeşitti müzik dergilerine. müzik yüksek
okullarına duyurular yaptık. Zaten Bil-
kenfin yaz okulu Avrupa'da duyulmuştu.
Anlaşılan genç sanatçılar o konserlerden
iyi izlenimlerle ayrılmışlar vebizi girtikJc-
ri ülkelerde iyi tanıtmışlar. Bu yeni toplu-
luklanmız için son derece nitelikli sa-
natçılar başvurdu. Örneğin tam dokuz
tane başkemancı düzeyinde sanatçı var
halen orkestrada. Biz bu sanatçılann
yalnız müziksel nitdiğinden değil, öğret-
menlik ö/ellikJerindcn de yararlanmayı
amaçladık."
Bilkent Müzik fakültesi'nin elinde
böylesi bir öğretim kadrosu oluşunca
yalnız üst düzey öğretim değil, işe sıfır-
dan başlayabilme olanaklan da araştı-
nlmış. Şimdi hemen sekız yüz kişilik bir
ana okuiu kurularak müzik eğitimıne
başlanıyor. Hem deneyımli orkestra
üyesi hem de öğretmen getirtilerek, bir
taşla iki kuş vurulmuş. Artık orkestra-
lann tüm üyelerinın mutlaka Türk va-
tandaşı olması gerekliliği böylcce orta-
dan kalkabiliyor.
Her zaman yakınmaktayız: Orkest-
ralanmız yoğun yıllık programlan arası-
nda genç solistlerimize. yeni yetenekleri-
mize yer verecek zaman bulamıyor. Ve
de Türk bestecilerinin yapıtlan artık gi-
derek hemen hiç çalınmaz oldu. Bırakın
yeni kuşaklann yeni bestelerini du>-
mayı. klasikleşmiş bir Saygun, Tüzün,
Erkin, Rey duymak bile ilk "kez dinlediğı-
miz bir Güney Afrika bestecisi kadar ya-
bana gelmeye başladı. Bilkent'in kurdu-
ğu yeni orkestralann en önemli hizmetı.
genç yorumculanmıza fırsat tanımak,
hiç calınmamış Türk yapnlannın ilk ses-
lendirisini yapmak amacını gütmesi.
Genç solistlerimiz, şeflerimiz, yapıtını
bir an önce duymayı özleyen bestecileri-
miz. neden hemen Bilkent Müzik ve
Sahne Sanatlan Fakültesi'ne başvurmu-
yorsunuz?
Sayılan mantar gibi çoğalan nice rad-
yo istasyonunda klasik müzik yayını
yapılmadığından yakınan klasik müzik-
severler. en sonunda mutlandılar: 94.5
dalgada durmadan klasik çalan bir ka-
nal bulunmuş. İyi de ne anons var ne bir
soluk var yapıtlann arasında. Bir piyano
sonatının ilk bölümü ardına bir senfo-
ninin son bölümü yapıştınhyor. Eğer
gerçekten klasik müziğe hizmet edilmek
isteniyorsa biraz daha özen gösterip bu
konuya meraklı veya yabancı dil bilen
bir diskcokey bulsalar. . Her bıri birbı-
rine benzeyen diğer kanallar arasında bir
özellik kazanıp kendine özgü dinleyici
kitlesi arayan 94.5 yayıncılan, klasik
müzik yayını yapıyoruz derken böylesi-
ne ciddi bir sanat dalına biraz da
saygısızlık etmiyorlar mı?
DUSUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Yoksul Hırsız
Herhangi bir nedenden geçimini sağlayamayan bir ki-
şi olsanız (yaşadığınız ülkede toplumsal güvenlik diye
bir uygulama yok, işsizlik sigortası fılan söz konusu bile
değil), ne yaparsınız?
Ya belli birdüzen içinde birilerineyaslanacaksınız, ya
tanıdıklarınızdan yardım isteyeceksiniz, ya bu isteği ta-
nımadıklarmıza yönelterek sokaklarda dileneceksiniz,
ya da komşunun bağına dalacaksınız...
Başka yolu var mı?
Yaslanacak yakınlarınız bulunmayabilir... Hem insan
en yakınlarına bile yıllar yılı yaslanamaz ki... Yardım is-
teyecek tanıdıklar derseniz, bir iki, hadi üç, sonra ne on-
lar yardım edebilir, ne sizde isteyecek yüz kalır... Dilen-
mek? Kolay mû Polisi var, mafyası var, horlanması var.
Ayrıca düşkün bir görünüşünüz olacak... Yaşlı, has-
talıklı, sakat... Yoksa dilenciliği bir meslek olarak seçtiği-
nizi, çaresizlikten değil de, daha fazla kazanıldığı için bu
yola saptığınızı düşünebilirler...
Sanırım en kolayı komşunun bağına dalmak... Bahçı-
vana yakalanmazsanız pek öyle onur kırıcı bir yanı da
yok. Kendi gözünüzde biraz küçülürsünüz, ama başka-
larınm ruhu bile duymaz...
Bahçıvana yakalanırsanız, işte o zaman iş biraz karı-
şır. Bahçıvan acımaz da bastırırsa yasalar gözünün
yaşına bakmaz insanın.
Bu dünyada yoksul hırsızlar bağışlanmıyor. Ama
üzülmeyin, öbür dünyada bir umut var. Aç insanın kom-
şunun bağına giripkarnınıdoyurması "güna/7"sayılma-
yabiliyor.
Yeni Zelanda hükümetinin toplumsal güvenlik politi-
kasını eleştiren rahipler "devletin yoksulları koruyama-
dığı bir ortamda insanların yaşamlannı sürdürebilmek
için hırsızlık yapmalannın anlayışla karşılanabileceğini
ilan" etmişler. Herhalde okumuşsunuzdur, "Cumhuri-
yet" kilisede yoksul bir hırsızın kutsanışını gösteren bir
karikatür eşliğinde verdi bu ilginç haberi.
Saint Paul Kilisesi rahiplerinden Desmond Cooper
şöyle diyor:
"Biz rahipler genellikle hırsızlığın günah olduğunu
anlatırız insanlara. Ancak hükümetin, Toplumsal Gü-
venlik Bakanlığı 'nın cebini boşalttığı bu korkunç koşul-
lar altında. hırsızlığı hoş görebilirim."
Demek ki Yeni Zelanda'da bir Toplumsal Güvenlik
Bakanlığı var. Hükümet yoksulların sorunlarıyla ilgilen-
mek üzere kurulmus olan bu bakanlığın ödeneğini azal-
tınca rahipler seslerini yükseltmişler.
Metodist Kilisesi rahiplerinden Brian Tumer ise şöyle
diyor
"Karnını doyuracak parası olmayan, toplumsal kuru-
luşlardan yardım goremeyen insanların hırsızlık yap-
maları gunah sayılmaz. (...) İnsan açsa yaşamını sürdür-
mek için çalmak zorundadır."
Ama çalarken dikkat etmelisiniz. Ne kadar aç olursa-
nız olun, yoksullardan çalmanız günah, varsıllardan ça-
lacaksınız.
Metodistler zaten yoksul kesimcidirler, onların aklı
hep toplumsal koşulların iyileştirilmesindedir diye dü-
şünülebilir. Ama Katolik rahip f om Cassidy de şöyle di-
yor:
"Önce evren vardı. Özel mülkiyet sonra geldi. (...) Ev-
ren tüm insanların ortak malıdır. Insanlar güç duruma
jdüşerlerse kendi paylannı alabilirler.''
Habere göre Yeni Zelanda hükümeti, rahiplerin bu
"uluorta"sözlerinden son derece rahatsız olmuş, Hıris-
tiyan âlemi ise şaşkınlık içindeymiş. Toplumsal Güvenlik
Bakanı bu tür görüşlerin insanları suç işlemeye yönelte-
bileceğmı söylüyor.
Ne işsizlik sigortası, ne de doğru dürüst bir toplumsal
güvenlik anlayışı bulunan ulkemizde halkın %99'unun
Müslüman olmasına sevinmeliyiz... Ya Hıristiyan olup
bu papazlara uysalardı...
Yunus Emre Kültür
Merkezi'nde 'Barış'
Kültür Servisi- Bakırköy Belediye Tiyatrolan. Yunus Emre
Kültür Merkezi'nde Aristophanes'in "Banş"' adlı
oyununu sahnelemeyi sürdürüyor. Işıl Kasapoğlu'nun
yönettiği oyunda. Münir Akça, Nurhayat Atasoy, Tuncay
Aynur. Cihan Bıkmaz. Erkan Can. Timuçin Caymaz.
BülentÇankçı.AlperDe\elioğlu. MunisDüşenkalkar.
Bahar Işık, Enre Kınay. Şefık Kıran, Fidan Karlıo\ a Tek,
Bcrna Oğuzutku, Sevim Oral, Edip Saner, Ragıp Savaş \e
Gürdal Tosun rol alıyorlar. Zeynep Avcı'nin Türkçesi"yle
seyirci karşısına çıkan oyunun dekoru Ali Yenel'e.
kostümü iseGönül Sipahioğlu'na ait. "Banş" 15 ocakta
saat 15.30ve20.30'da; löocaktasaat 15.3O"da:22ocakta
saat 15.3Ove2O.3O'dasahnelenecek.
CSO'ya dijitalkayıt stüdyosu
ANKARA(ANKA)-Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası'na Japon hükümetinden sağlanan 50milyon
yenlik (6.5 milyar lira) destekledijital kayıt stüdyosu
kuruluyor. Cumhurbaşkanhğı Senfoni Orkestrası binasına
birkaç gün içinde kurulacak kayıt stüdyosu sayesinde yeni
yılda bütün konserlerin CD kayıtlan yapılabilecek.
Ankara*da 'Şiir Resitati'
ANKARA(AA)- Dünya Kitle İletişimi Araşürma Vakfı,
başkentte "Şiir Resitah" düzenliyor. Ankara Fransız
Kültür Merkezi'nde 7 ve 8 ocak akşamlan
gerçekleştirilecek prograrnda, Türk şairlerin şürleri klasik,
caz ve alaturka müzikler ile obua ve gitar eşuğinde
seslendırilecek. Aynca şiir aralanndav
'Jazz Band"
grubundanparçaîarvepiyanoeşliğindearyaiar yer alacak.
Programı hazırlayan Akın Emre. değişik şairlerden şiirler
seçerken yalnızca poetik ölçütleri göz önünde
bulundurduklannı belirtti. "Şiir Resitali"nin davetiyeleri
Dost Music Center'dan sağlanabilecek.