23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Kafkasya müziğinden bir demet: Kafdağı Müzik Topluluğu'ndan 'Kafdağı'ndan Ezgiler' Coşku,duyarlılıkvedinamizmBURAK ELDEM edya impara- torluklannın bize soluk alma fırsatı bile bırak- madan gün- lük boş za- man mülkiyetimizi pervasızca yağmaladığı bir ortamda, neyi okuyacağımıza, neyi dinleyece- ğimize, neyi öğreneceğimize ya da ilgimizi neye yoğunlaşüraca- ğımıza nereye kadar biz karar ve- rebiliyoruz acaba? "Dünyanın küçülmesi" olgusu, aynı zaman- da baş döndürücü bir "zilıin bom- bardımını"yla bireysel tercihlerin kıtlesel hegemonya altına girme- sini de gündeme getırmiyor mu? Sınırlan çizili bir coğrafı böJgede yaşayan insanlann yaşamlan- ndaki en değerli şeylerini "boş za- man"lannı, on aJtı televizyon ka- nalı, yüz küsur radyo ve birkaç düzine gazete, dergi belirliyorsa; "serbest piyasa" sistemiyle naba tutulup oluşturulan "kümVün demokratikhğinden söz edebilir miyiz? Her şey bir yana, bu denlı biUnç, düşünce ve inisiyatiften yoksun bir toplumda "kültür'' adına neleri sayabiliriz dersiniz? Tüm bunlar, yüksek sesli dü- şünmeler aslında. Kafdağı Mü- zik TopluJuğu'nun geçen günler- de yayımlanan "Kafdağı'ndan Ezgfler" adlı kasetiııi dinlerken. birer birer zihnimden geçti. Çün- kü bu kasette yer alan Gürcüce, Abhazca. Çeçence ve Lazca tür- kûleri dinlerken; Şili müziği, Yu- nan mûziği, flamenco, fado, Gü- ney Afrika'nın baqangası, hatta Hint mûziğiyle ilgili yüzeysel bil- gilerimin yansı kadar bile Kafkas müziğinden haberdar olmadı- ğımı dehşetle farkettim. "Dehşef- 'in nedeni, Türkiye'de yaşayan hemen herkesin, çocukluğundan itibaren bu müziğe sözüm ona aşina olması, daha doğrusu öyle sanmasıyla ilgiliydi. Kafkas ezgisi llkokuldan itibaren gösteriler- de, müsamerelerde, mutlaka için- de arkadaşlanmızın. hatta belki de kendimizin yer aldığı folklor ekiplerinin sergilediği o etkileyici Kafkas oyunlannı tanımıştık güya hepimiz. Dostlanmızla yaptığımız sohbetlerde salt o ku- laktan dolma taruşıkuğımıza da- yanarak "Ben Kafkas müziğini çok severim (ya da sevmem)" fa- lan gibi yargıiarda da bulunmuş- tuk. Hele içinde bulunduğumuz dönemde, "aktûalite" gereği o bölgede çirkin bir savaşı yaşayan çilekeş insanlarla aramızda kül- türel bir yakınlık olduğunu düşü- nüp yûreğimizin oralarda attığı- na bile inandı(nldı)k. Oysa hak- lannda ahkâm kesip durduğu- muz, kültürlerini kendimize yalcın bulduğumuz insanlann, tanıdığımızı sandığımız müzikle- riyle ilgili bilgımiz, işte o okul gösterilerindeki folklor ekipleri- nin danslanna eşlik eden birkaç ezgiden ibaretti yalnızca. Bir bakıma böyle olması da son derece doğaldı aslında. Arap- ça oyun havası kasetlerinin yüz binler sattığı, folk adına yoz- laştınlmış pop-halk kültürünün pazarlandığı. tekerlemeli pop- arabeskin vitrinleri doldurduğu bir ortamda. hangi müzik mağa- zasındadünya foikunun (bu ara- da Kafkasya müzığinin) örnekle- riyle karşılaşmıştık ki? Birkaç idealist yapımcının zarar etmek pahasına yayımladığı kimi kaset- ler olmasa. dünyanın değişik böl- gelerinde yaşayan insanlann ürettikleri müzikten haberdar olacak mıydık? Masalsı bir yolculuk fki büyük iç denizin, Karade- niz ve Hazar'ın arasında kalan, yüksek dağlarla kaplı, destansı bir bölge Kafkasya. Nationai Geographic'in sayfalannda gö- receğiniz tek bir fotoğrafı bile sizi büyüleyip etkisi altına almaya ye- terb. Yaklaşık altı bin yıldır uy- garhklann göç trafığinde kilit noktalardan biri olmuş bu doğa harikası topraklarda (şimdilerde "kflh nokta" yerine, insanı hiçe sayan ve doğayı yalnızca bir de- kor olarak gören o iğrenç "strate- jik bölge" terimi kullanıiıyor) dağlann etekleri, kayın, meşe, kestane ve çam ormanlanyla kaplı. Bazılan dünyanın hiçbir bölgesinde göriilmeyen yüzlerce tür bitki ve hayvan yaşıyor Kaf- Güher-Süher Pekinel, Hüseyin Sermet,Berlin Senfoni Orkestrası ve kemancı Erxleben istanbuPdamitik yiiktiikh*hafta EVtN İLYASOĞLU Geçen hafta Istanbul gök- lerine bir dolu nota yükseldi. Müzik dünyamıza kimler konuk olmadı ki! Kocaman Berlin Sen- foni Orkestrası'ndan. ünlü Beo- ax Art Triasu'na gencecik bir Al- man yaylı çalgılar kuvartetinden deneyimb kemancı Igor Oist- rach'a. aralannda Koreli piyanist Kun VVoo Pak da olmak üzere çif- ter çifter piyanistlerimize kadar. Türkiye'nin en üniü dört piyanis- ti de aynı hafta içinde İstanbul'da çalmış oldu: Güher ve Süher Pe- kinel, Hüseyin Sermet ve Jdil Bi- ret Pekinellerin rafine yorumu Pekinelleri iki yıldan fazla bir süredir dinleyememiştık. Ne Istanbul Festivab'nde ne Cemal Reşit Rey Salonu'nda ne de İDSO ik İstanbul'da çaldılar. Son zamanlarda çok fazla dol- mayan İDSO'nun konserleri de bu ünlü piyanistlerimiz uğruna tıka basa dolmuştu. Bu kez Men- deissohn 'un 1824'te yazdığı güze- lim La Betnol Majör Duo Konçer- tosu 'nu tanıttılar biziere. Baştan sona kadar piyanistlere çok iş dü- şen bir konçerto. Pekineller, her zaman bestecinin özgün yazısına bağlı kalmaya, yapıün za- manının özelliklerini korumaya özen gösterirler. Getirdikleri yo- rum rafine bir müzik anlayışıdır. Cümlenin nerede başladığını. nasıl yol alıp doruğa ulaşüğını, nasıl söndüğünü kolayca izle- yebilirsiniz. Abartmadan. aslın- dan saptırmadan. yenilik kata- cağız deyip orijinal dokuyu zede- leme riskine ginneden çalarlar. Bırakın Mozart , Mendelssohn gibi geleneksel bestecilen, Bachı synthesizere uyarlarken bile orijinal mûziği temposuyla. dina- miği ile korumuşlardı. Doğal ki bütün bu titizliğin üs- tûne bir de ikiz olmanın elektriğı ve onca yıl birlıkte çalışmanın oturmuşluğu ekleniyor. Pekinel- ler müziğin yorumu kadar, piya- nolannın kabtesinden, akordu- na, çalacaklan salonun akustiği- ne, orkestra ve şefin niteliklerine dek her konuya çok titiz davra- nan sanatçılar. Dünyanın dört bir yanında çalıp aynı kaliteyi ko- rumaya çalışıyorlar. Ve çevrele- rinden de aynı titizliğı bekliyor- lar. Alman Şef Lutz Herbig ilk kez ÎDSO'yu yönettı. Neumann ve özellikle Celebidache gibi çok önemli şeflerle çabşmış. Ancak orkestramıza ilk kez gelip dört- beş provada topluluğu ne kadar tanıyabildiği diğer konuk şefler kadar Herbig için de geçerli bir soru. Bu konserde dinlediğimiz VVeber'in Der Freischütz operası uvertüründe ve Mendelssohn konçertonun eşliğinde İDSO'- nun rafine mûzik duyurmak adı- na aynntılarda titizlik gösterdiği söylenemez. (Dvorak'm 9. Senfo- nisi'ni dinlemediğim için konse- rin tümünden söz etmiyorum). Hüseyin Sennet Victoires de la Musique'e aday Hüseyin Sermet-Kun Woo Pak (Koreli) ikilisı Cemal Reşit Rey Salonu'nda Mozart ağırhklı. bir duo program sundular. İyi duo çalabilmenin bir özelliği de yıllarca birlikte çalmış olmak, bir diğerinin soluğunu tanımaktır. Oysa Hüseyin Sennet ile Kun Woo Pak öyle uzun yıllara dayalı bir işbirliği içinde olmadıklan halde, çok iyi iki müzisyenin bir araya gelip güzel müzik yapma- lannı örneklediler. Mozart'm Re Majör KV 448 sayılı sonatında, programın diğer yapıtlan kadar uyumlu olduklan söylenemez. Meğer Hüseyin Sennet ikinci partiyi daha önce hiç çalmamış. Koreli piyanist de hep bırinciyi çaJdığından ona nezaket gösterip ikinci partiyi yüklenmiş. İyi mü- zisyen olmanın sırnnı özellikle ikinci yanda çaldıklan Mozart'm Do Majör KV 521 dört-el sonatı ile PouJenc'in iki piyano için so- natı ve birbirinden sevimli bis par- çalanyla duyurup oda müzığı kasya'da (bombalar izin verdikçe tabii). Buzullan, ormanJan, vol- kanik yaylalan, krater gölleri ve Karadeniz kıyısındaki plajlany- la, yüksek ve baş döndürücü bir belde. Belki de kutsal kitaplann tanımladığı cennetin esin kay- nağı. Kafkasya, bitki örtûsünün ve yüksek dağlanmn dışında da "haziııekre" sahip. Madenler, özellikle de petrol, bölgede zen- gin damarlarla herkesin iştahını kabartıyor. (Ee, tabii "Genera- lim"e tanklannı insanlann üzeri- ne sürebilmek için petrol gerek.) Bu nedenle, (şu "stratejflk bölge" özelliğiyle birhkte) açgözlülerin hırslanna bağlı bir yazgıya sahip Kafkasya. Ama, bu yalnızca bu- güne özgü değil: tarihin bilinen en eski dönemlerinden beri böyle. Bugûn bölgede 19 ayn halk top- luluğunun yaşaması da, bu süre- cineseri. Kökü tskiüere dek uzanan Kafkas insanlan, yaşamı tûm gü- zelliği içinde yaşamayı seçen he- donist atalan gibi, zevk ve estetik değerlerine düşkünler. Bu neden- le günlük yaşamlannın yarattığı kültür birikimlerinin her kücük parçacığında özen ve cazibe çıkıyor karşımıza. Gerek kadın gerekse erkek yerel gjysılerini şöyle bir gözlerinizin önüne getir- meniz yeter. O başdöndürûcû > ükseklikteki cennette yaşayan insanlann günlük yaşam kültür- lerini ve ruh hallerini küçük kesit- ler halinde sunan müzilderi de a>Tiı ölçüde yoğun ve zengin. Üs- telik, coşku, duyarblık ve dina- mizmin bir bileşimi olan bu mü- zik, doğasında çokseslilıği taşı- yor. Öyle sonradan "çokseslendi- ribniş" falan değil. Kafkasiann tarihten gelen yaşam tarzı gelene- ğinde kadın her zaman saygın ve görece özgür bir konuma sahip olduğu için mûzik de erkeklerin tekelinde olmamış hiç. Bu da Kafkas müziğjni dinamık kılan unsurlardan biri. Her konuya çok titiz davranan Güher ve Süher Pekinel'in getirdikleri yorum rafine bir müzik anlayışıdır. keyfı tattırdılar. Bu arada Hüseyin Sermet'in Paris'teki Victoires de la Musı- que ödülüne aday göstenldiğini öğrendik. 1 şubat gecesi Paris tele- vizyonunda canb olarak yapıla- cak tanıtımlardan sonra ödüller açıklanacak. Sennet kendi gru- bunda dört isim arasında \er alı- yor: Ünlü şef Seiji Oza»a. ünlü şancı Jose *an Dam ve Quebec Senfoni Orkestrası diğer adaylar. Birinciük almasa dahi sa- natçımızın bu isimler arasına gi- rebihnesi bizler için kıvanç verici. Alman Konsolosluğu'nda yaş- lan 20-25 arasında bir grup Al- man müasyen. özenle haa- rlanmış bir oda mûziği gecesi yaptılar. Yaylı çalgılar kuvarte- tinde dört sanatçının birbihni dinlemesi, disiplinli çalışmanın verdiği güvenin yanı sıra doğ- duklan günden beri içinde ya- şadıklan kültürü de simgeliyor- du. Herhalde bu çocuklann evle- rinde de oda mûziği yapılırmış, dedeleri, büyükleri kimbilir kaç kuşak bu disiplinı bilegelmiş. di- yorsunuz. Özellikle viyolaa Inga Ricken Hindemith eşliksiz viyola sonatındaki tertemiz tonlaması ve güzel yorumu ile dikkati çekti. Cemal Reşit Rey Salonu'nun hafta sonu konuklan Berlin Sen- foni Orkestrası. birçok İstanbul- lu müzikseverin kıyamet ko- parttığı gibi, Berlin Filarmoni Orkestrası değildi. Ancak büyük ve disiplinli bir orkestrayı nitelik- li ^efleri Michael Scboenwandt'ın (1953) yönetiminde dinlemek görkemli bir olaydı. Orkestra içinde yüz kişiyi aşkın bir ailenin birliği: şef ile teker teker üyeler arasında bir elektrik alışvenşi se- ziliyordu. Uzun süredir İstan- bui'da diniemediğimiz Stravins- ki'nin Ateş Kuşu Balesı, bizi yir- minci yüzyılın başlanna götürdü. En küçük sesler ne kadar net ıse en gür seslerdeki doiuluk da o ka- dar net olup tümüyle rafine bir müzik dinlettiler. Jan Sibeiius'un Keman Konçertosu'nda Michael Endeben (1960), duyarlı. drama- tik yorumuyla orkestra toplulu- ğu ve şef ile sağladığı güzel ileti- şimde özellikle Sibeiius'un tıl- sımını yakalamıştı. Gerek tekniği gerekse sanatçı kişiliği ile Ende- ben yannın usta kemancilan- ndan biri. Şef Schoenwandt. Ro- bert Schumann'ın Ren Senfonisi'- nde abartısız bir romantizm yorumunu sundu. Birinci kemanlara baştakı so- list Michael Endeben'in de katı- Imasıyla kemanlann canlıbğı ve doğru tonu; pirinç üflemelerin coşkusu, her bir ses grubunun kendi içindeki tutarhbğı, Schu- mannınınişçıkışlıyaşamını/'ro-- mantiklerin en romantiği" olarak anılan bu bestecinin ruh halini dile getirdi. er şeyden öte folklorik çalışmalara pek rastlanmayan ülkemizde, Gürcü mûziğiyleilgili ilk çalışma özelliğini taşıyor bu kaset. Kafdağı Müzik Topluluğu, 1988 yıbnda Bursa'da, Yüksek Mimar Iberya özkan tarafından kurulmuş \e çalışmalanna baş- lamış. Amaa, yörenin otantik müziğinin yapısında var olan çokseslilik karakterini ve o çok özel ezgilerini yaşatmak, bugüne ulaştırmak. Her biri değişik mes- leklerden gelen amatör, ama vir- tüöz düzeyindeki müzisyenler, "KafdağVndan Ezgiler" adlı ilk kasetlerinde, Kafkasya müziği- nin doyumsuz güzellikteki ezgile- rinden tadımbk bir demet sunu- yorlar. Herşeyden öte. folklorik çalışmalara çok sık rastlanmayan Türkiye'de, Gürcü mûziğiyle ilgi- li ilk çalışma olma özelliğini taşı- yor kaset. Eğer medya size soluk alacak fırsat bırakırsa. "Kafdağı'- ndan Ezgfler" i bulup mutlaka dinleyin. Kafkas müziğiyle ilgfli ne denb az şey bildiğinizi siz de farkedip. yaklaşık kırk beş daki- kalık keyifli bir Kafdağı yolculu- ğu yapacaksmız. Dağ ve orman kokulannı belli belirsiz odanıza taşıyacak masalsı bir yolculuk. 196O'lı yıllann efsane müzik topluluklan yeniden biraraya geliyor LedZeppelin'inikincidoğuşuKültür Servia - 1994 yıb müzik dün- yasma yeni yetenekler kazandırabilecek mi bilinmez ama, 19601ı yıllann efsane müzik topluluklannın yeniden bir ara- ya geldiği yıl olarak müzik tarihinde ye- rini alacağa benziyor. Beatles'ın yeni- den bir araya geleceğinin açıklan- masının ardından, şimdi yeni bir nostal- ji şoku yaşamaya hazırlanıyoruz: Led Zeppelin'de yeniden karşımıza çıkacak. Ancak Beatles'da olduğu gibi Led Zeppelin'de de en büyük sorun, ünlü dörtlüden birinin artık hayatta olma- ması. Üstelik Beatles'dan farkb olarak Led Zeppelin. baterist John Bonhamın votka zehirlenmesinden beklenmedik ölümü üzerine dağılnuştı. Buna rağmen bahar aylannda, "kalan sağlar", solist Robert Plant. gitarist Jimmy Page ve bascı John Paul Jones'u bir arada gör- me olasıhğı doğdu. Led Zeppelin'in ikinci doğuşuna ze- min hazırlayan kurum MTV. MTV'de dört yıl önce başlayan ve stadyumlarda çalmaya ahşkın starlann, küçük stüd- yolarda minimum amfi kulîanımıyla konservermesi üzerine kurulu "Lnplııg- ged" programı, Led Zeppebn'le sona erecek. Çok tutulan "Unplugged" prog- ramının en büyük sorunu, tanımını yaptığı ünde ve hâlâ hayatta olan müzis- yenler bulabilmek. Eski rock yıldız- Iannın çoğu zaten kısık sesle. sakin bir biçimde ve oturarak, yani programın stilinde şarkı söylemeye başladı. Öyle ki Eric Ciapton bir "Lnplugged" albümü çıkararak 19 milyonun üzennde satış yapmayı başardı. Kısacası program MTV'nin 'Unplugged' programı Led Zeppelin ile sona erecek. artık bitmek zorunda ama "şanına yakışır" bir final için Led Zeppelin'i tekrar bir araya getirmeye de kararlı. Dünyanın en çok satan aibümlerini çıkaran ve "Stair Way To Haven" par- çalan radyolarda en çok çalınan parça unvanını koruyan Led Zeppelin, 1980 yılında dağıldığından bu yana sadece bir yardım konseri, Atlantik Records şirketinin 40. yıldönümü ve Benham'ın oğlu Janson'un düğününde bir araya geldiler. Robert Plant da sık sık "Led Zeppelin'i şimdiki zatnanda düşünmek olanaksu" diyerek böyle bir olasıhğın önünü kapatıyordu. Bu kararlı tutum- lan yüzünden topluluğun üyeleri, 1991 yıhnda 100 milyon dolarlık bir Amerika turu tekbfini geri çevirdiler. "UnpJug- ged" projesinin cazibesi. Led Zeppeb'n hakkında son on yılda yaratılan yanlış imajı yıkma olasılığını tanıması ve yanlış beklentilerin önüne geçmesini sağlaması. Led Zeppelin aslında sunul- duğu gibi rock* müziğin tannsı değildi. daha çok amplifıkatör kullanan bir folk müzik topluluğuydu. En ünlü parçalan "Stairway To Heaven" da bu açıkca gö- rülebiliyor. Parça akustik gitarla açılı- yor, dört dakika sonra elektrik gitarlar devreye girse de fonda kalıyorlar ve da- vuldan hala ses seda çıkmıyor. Page'in solo gitan ise rock tarihinde ısbkla çab- nabilecek tek solo gitar olma özelliğine sahip. Ve her ne kadar Plant'ın sesi ardı- ndan gelen tüm heavy metal çığbklanna esin kaynağı olduysa da canhıraş bir çığlık olmadığı açıİc. Kısacası Led Zep- pelin belki de "İJnphıgged" programı için ideal seçim. Yine de topluluğun üç elemanı arası- nda tek başına bir kariyer yapmayı ba- şaran Plant, büyük olasılıkla bu kariye- ri tehlikeye atmaktan korktuğundan, bir araya gelme projesi konusunda şüp- heler besbyor. "Yeniden Jimmy'yle Cauşmayı çok is- terim ama bunun adına Led Zeppelin de- mek doğru olur mu bilemivorum. Çünkü adı bu olunca iş inanılmaz ölçüde büyû- yor" diyen Plant, Jones'u da dışarda bı- rakarak "Page ve Plant" adı alünda çahşmayı tercih ediyor. Böyle bir for- mül elbette Led Zeppelin hayranlannın beklentilerini oldukça azaltacak ama MTV bunun tam tersini başarmak amacında. Beklentileri daha da arttı- rmak için Bonham'ın baterist oğlu Ja- son'u da topluluğa katmayı planhyor. Led Zeppelin'in yeniden doğuşu Plant'- ın ay sonunda bitecek olan Meksika turnesininin ardından vereceği karan bekb'yor. DÜŞÜVCEYE SAYGI MEMET FUAT Ansızın Yayımlanan Kitap De Yayınevi'nde yayımladığımız kitaplara yalnızca yazanın, çevirenin, düzenleyenin değil, teknik işlerde çalışanların da adlarını koyardık. Bu emeğe duyduğu- muz saygının yanı sıra bir sorumluluk paylaşımının da açığa vurulmasıydı. O yıllarda bilgisayar yok, linotip denilen dizgi tekniği kullanıiıyor; ofsetdeyok, tipo baskı; sayfalar ise masada elle bağlanıyor. Hepsinin sorumlularını tek tek yazar- dık... Sayfa Düzeni: Metln Yasavul; Oizgi: Erdoğan Kan- tûrk; Tertip: Nalm Kalebas: Düzelti: F. Bengü; Baskı: Zekl Makak. Bu, o günlerin ünlü Istanbul Matbaası'ndaki kadro... Metin Yasavul basımevini yöneten kişiydi, ayrıca De Ya- yınevi'nin de kurucusuydu... Erdoğan Kantürk ile Naim Kalebas artık bu dünyada değiller, "Ve merhaba kai- nat..." deyip gittiler, ama unulutmaz anıları bende sıca- cık yaşıyor. Naim Kalebas tanıdığımda emekliliğini bekleyen saç- larını ağartmış bir ustaydı, o güne kadar bağladığı hiçbir sayfanın taşınırken kendi kendine çözülmediğini söyler, bununla övünürdü. Bana bir tipo cetveli armağan etmiş, adımı da "İki Punto" koymuştu. Düzelti kağıtlarına, "İki punto aç, iki punto kapat," diye yazdığım için... Erdoğan Kantürk çok dikkatli, işine son derece saygılı bir dizgi ustasıydı. Matris okuyarak mı diziyordu, ne ya- pıyordu bilmiyorum, verdiği birinci provaları sayfalar boyu okuyup tek yanlış bulamaz, acaba atlıyor muyum diye kendimden kuşkuya düşer, bir daha okurdum... Sa- nırım beni şaşırtmaktan da biraz hoşlanıyordu... Zeki Makak buluşların adamıydı. Dünyaca ünlü baskı makinelerindeki eksiklikleri tamamlar, elektriklenmiş kağıtları hız kesmeden kullanmanın yollarını arar, sağa sola arıza bildiren uyarı lambaları asardı. Ben, "7a- mam, bas," dedikten sonra daha bir yarım saat uğraştı- ğını gördüğüm için onun işine pek karışmazdım. F. Bengü'ye gelince, o tam anlamıyla başımın derdiy- di. Türkçededeyanlışsız kitap yayımlanabileceğini gös- termek savındaydı. Sanki her iş bitmiş, her şey yolurv daymış gibi, bunu takmıştı kafasına. De Yayınevi'nin bir- çok kitabında tek bir düzetti yanlışı bile bulunmaması onun bu tutkusunun sonucudur. Öte yandan gözlerim- deki okuma gözlüğünün böylesine kalınlaşmasını da ben ondan bilirim. İyi de, sonu ne oldu? Arkası geldi mi? Biliyorsunuz, insanlar yaşlandıkça arkadaşları küçü- lüyor; benim de beş yaşında bir arkadaşım var, arada bir gelip bana masal kitaplarını okutur. Geçenlerde ge- ne geldi, elinde çok güzel bir kitap. Ünlü bir yabancı ya- zarın. Çevirmen de çok sevdiğim, güvendiğim bir kişi. Dizgi, baskı, resimler, hele resimler, özenerek yapılmış bir iş... Oturduk iki arkadaş yan yana, başladım okuma- ya... Inanılır şey değil... Kitap dizgi-düzelti yanlışlarıyla do- lu. Düşünün, bu bir çocuk kitabı, yazım kurallarında bile en küçük birtutarsızlığa izin verilmemesi gerekir. Şöyle bir karıştırdım sayfaları: Emeğe saygılı bir yayı- nevi. Dizi editöründen grafik uygulamaya kadar (baskı ustası dışında, onu basımevinden öğrenememiş olmalı- lar), herkes tek tek anılmış. Bu arada düzeltiyi yapanın da adı var. Ama ne yazık ki o ada onca emeği böylesine; lekeleyen sorumsuz insan kim diye bakıyorsunuz... \ ?, \^ Demek ki arkası gelmemiş... Türkçede de yanlışsız ki- tap basılabileceğinin yıllarca önce kanıtlanmış olması kimseyi etkilememiş. Gördüğüm kadarıyla, Fethi Naci- nin dışında bu işi onur sorunu yapan başka bir yayımcı yok. Gazeteler derseniz, o hızına hiçbir düzeltmenin ayak uyduramadığı bambaşka birdünya... Geçenlerde Cumhuriyet'teki bir yazımda şöyle bir tümce vardı: Doğan Ergun'un Gerçek Yayınevi'nce yayımlanan Yöntemi Bulmak adlı yapıtını okuyordum ki, ansızın Yapı Kredi Yayınları'nca yayımlanan Bilim ve Şarlatanlık'ı çı- kageldi. Tümcede bir bozukluk olduğu hemen anlaşılıyor da, o "ansızın" sözcüğünün araya nereden, nasıl daldığını kim anlayabilir! Ben "Hüseyin Batuhan'ın" yazmıştım, dizgiyle düzelti ele ele verip "ansızm"a dönüştürmüş- ler... Ansızın yayımlanan bir kitap, hem de 540 sayfa... Alay edergibi... Hani şu "ansızın"sözcüğünü de hiç sevmem... Ressam Balaban, Nazım HikmetVanlatacak Kültür Senisi - Ünlü ressam ve yazar Ibrahim Balaban, Zühtü Bayar'ın düzenleyip sunduğu; "Vivaldi Cafe-Bar'daki sanat söyleşilerine katılacak. Balaban, bu gece 20.30'da Zühtü Bayar'ın konuğu olacak ve söyleşinin birinci bölümünde. sunucununresimsanatına ilişkin sorulanru yanıtlayacak. Söyleşinin ikinci bölümünde ise Balaban, Nazım Hikmefle Bursa hapishanesindegeçırdiği yıllan anlatacak. Söyleşi sırasında genç yeteneklerden Betül Kaba da Nazım Hikmet'ten şiirlerokuyacak. Balaban, aynca söyleşinin sonunda isteyen dinleyicilere resim albümünü imzalayacak. Yaba dergisinde Abidin Dino Külrür Servisi - Yaba Ö> kü dergisinin ocak-şubat sayısında Mustafa Pala'nın "Yaşamı Yazmak. Yazıyı Yaşamak". Hugo Frcdrich'tcn Sedat Umran'ın çevirdiği "Modernlik vc Kcnt Şiiri". Abidin Dino'nun "Dcniz Küstü". Halim Şafak'm "Dergilerden Kitaplara 1993'te Öykü", Mehmet Aydın'ın "Üç Öykü Kitabı Üstünc". Mehmet Ah' Bastuji.'nin "1993'ün Şiirseli", Aydın Doğan'm "Günlerin İzi". "Dino Gitti İzi Kaldı". "Puşkin'in Erzurum Yolculuğu". İlkyaz Avan'ın "Kara Tahta" başlıkb yaalan yeralıyor. Bu sayıda aynca Giaccozo Leopardi, Muzaffer Haahasanoğlu. Bedii Demirseren, Hüseyin Kıranın öyküleri ile Abdullah Rıza Ergüven, Sevgi tşgördüren, Yevtuşepko, Öztürk Uğraş, Aydın Şimşek, Hüseyin Elçi, Cemal Ünal, Abdullah Kaygı, Langston Hughes'un şiirleri de var. • îçeVdeAvrupafotoğraflan gösterisi Kültür Servisi - Içel FotoğrafAmatörleri Demeği tarafından Pozanü'ya ve Alahan Manastın'na düzenlenen çekim gezilerinde saptanan fotoğraflar 27 ocak perşembe günü tartışmayasunularakdeğerlendirilecek. Etkinbk, saat 19.00'da dernek salonunda gerçekleştirilecek. Cuma günü saat 18.30'da ise belediye meclis salonunda,"Avrupa 1" adb gösteri yeralıyor. Dernek üyelerinin Avrupa'nın çeşitli kentlerindeçektikleri fofoğraflardan oluşturulan gösterilerdizisinin ilkinde Abdullah Sert ve Selami Türk'ün fotoğraflan müzik eşbğinde sunulacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle