Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25OCAK1994SAU CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Jim Sheridan'ın 'In the Name of the Father'adlı filmi İngiliz basının sert eleştirilerine hedefoldu
'Birpolisistasyonundakiedebiyat'Servisj -
"Açıkçası, um-
rumda bile değfl"
dıyor Enuna
Thompson. Ünlü
I oyuncu, bunu
son yıllann en
tartışmab fılmlerinden biri ola-
cağa benzeyen "In tbe Name of
the Father" filminde oynamayı
kabul ettiği için kendisini eleşti-
ren İngiliz basınına söylüyor.
Yönetmenügini "Sol Ayağmı"
fdminden anımsayacağıruz Jim
Sheridan'ın üstlendiği film,
1970'li yıllarda Londra'da mey-
dana gelen bir bombalama
olayında. halk arasında "Guild-
lbrd Four" ve "The Maguire Se-
ren" diye bilinen 11 kişinin
taksLZ yere tutuklanmasını
konu alıyor. "IRA adma bom-
balama" suçlamalanyla yıllarca
cezaevinde kalan Guildford
Dörtlüsü'nün sucsuzlugu, 1989
yılında ortaya çıkü... The Ma-
ğuire Yedilisi aklandığmda ise,
biri dışında alüsı, sürelerini ve
yaşamlannı, cezaevinde ta-
mamlamışlardı.
Dûşünen tiyatro
Eilm, İngiliz
toplumunu 25 yıldır
bölen bir konuya
değiniyor: İrlanda
sorunu. Emma
Thompson, eleştiriler
için 'Açıkçası,
umurumda bile değil'
diyor.
Amerika'da şu sıralar göste-
rime giren "In the Name of the
Father", geçen baharda çekim-
lerine başlanmasından itibaren
İngiliz basinının sert eleştirileri-
ne hedef oldu. Çünküfilm,İn-
giliz toplumunu 25 yıldır bölen
bir konuya değiniyordu: İrlan-
da sorunu. İngiliz basını, din-
meyen IRA terörü kanb eylem-
lerini sürdürürken, bir de sine-
macılann "bilmedikleri bir ko-
nuya bunınlannı sokmasından"
rahatsız oldu.
Emma Thompson, filmde
öyküleri anlatılan 1] kişinin
korkunç bir adaletsizliğe kur-
ban gittiğine inanıyor. Thomp-
son'ın. Ingiltere'nin gunını.
"Oscarlı küçük hananefendisi"-
yken şimdi kalkıp sol eğjlimli
bir fılmde oynaması. îngilizle-
rin tutucu kesimini kizdırdı.
İngiliz gazetesi Evenıng Stan-
dard. James Ivory'nin "Ho-
wards End" filminden sonra
Emma Thompson'ın bu filmde
oynamasını "genç bir İngiliz sa-
natçı için iyi bir secim yapmadı"
şeklinde yorumladı. Gazetede
aynca, "Ingiltere'nin bugünkü
dunımu göz önünde bulunduru-
lursa, bir gecede "se\ gılı Emma'-
mız' konumundan, asi Emma
konumuna geçebiür" dendi.
Emma Thompson ıse şöyle
söylüyor: "Politik bir öykü an-
latsa da politik bir mesajı olma-
yan bir film. Bu tip yüzeysel, ge-
reksiz, panik yargıiamalan
basınımız adına bir hakaret ola-
rak algılıyonım. Bu düzeyde ol-
mamalılar."
Emma Thompson, fılmde
Guildford Dörtlüsü'nden
Gerry Conlon'm avukatı Ga-
reth Pierce'ı canlandınyor.
1974 sonbahannda Conlon,
Paul Hill, Paddv Armstrong ve
17 yaşındaki Carole Ricbardson
IRA mihtaru olduklan ve Gu-
ildford'da iki puba bomba yer-
leştirdikleri gerekçesiyle tutuk-
lanmıştı. Hill ve Armstrong
aynca Woolwıch'de bir puba
da bomba atmakla suçlanıyor-
lardı.
IPolis, suçu işkenceyle
kabul ctttirdi
Doğrusu hiç de IRA militan-
lanna benzemiyordu bu dörtlü.
Conlon ve Hill inşaat işçiliği ya-
pıyor ve geceleri publarda bıra
üstüne bira deviriyorlardı.
Armstrong ve Richardson da
kuzey Londra'da bir evde hıppi-
ler gıbı yaşıyonar,' uyuşturucu
kullanıyorlardı. Tutuklandık-
lannda toplum baskısından
kurtulan polis de tedirgin halk
da çok rahatladı. Sorgulamala-
ra başlandı. Dörtlünün her bin,
ışkence yoluyla yapmadıklan
bir suçu zorla kabul ettirildikle-
rini söyledi. Conlon, sorgulama
sırasında polisin kendisini döv-
düğünü, cinsel organlannı sı-
kıştırdığmı söyleyerek, "Ağlı-
yordum, çok korkmuştum. Po-
İislerden biri eğer hemen itiraf
etmezsem ertesâ gün Belfast'ı
arayacağıru ve annemle kızkar-
deşimi bir daha göremeyeceğimi
söyledi. Direncim oraya kadar-
dı. Yenik düştüm."
Tutuklamalann üstünden
çok uzun zaman geçmeden,
aralannda babası da olmak
üzere Conlon'un bazı yakmlan
ve Maguire ailesinden birkaç
kışi bombalan yapüklan gerek-
çesiyle cezaevine kondular. On-
lar da pek uygun olmayan sa-
nıklardı: Paddv v e Annie Magu-
ire yerel "Conservative Qub"ın
bırer üyesiydi ve kraliyet ailesi-
\IarkSheppard(PaddyAmstrong)/solda,BeatieEdııey(CarolRichardson)/s<)ldan ikinciJohnLynch
(PaulHill)veDanielDay-Lewis(üstte). Lems veEmma Thompson(a\ukatı)\e yönetmen Jim Sheridan.
nin sıkı bir destekçisiydiler. İki
oğullan da (15 yaşındaki Vin-
cent ile 13 yaşındaki Patrick)
Londra doğumluydu ve İrlan-
da"yla ya da İrlanda'da olup bı-
tenlerle uzaktan yakından bir
ilgileri yoktu. Hatta Patrick'in
hayallerini, İngiliz ordusunda
komando olmak süslüyordu.
Guildford Dörtlüsü, ifadeleri
alındıktan sonra uzun cezaevi
yaşamına başladılar. Onlardan
kısa bir süre sonra Maguire Ye-
diüsi'nin de uzun sürecek - bir
yaşam sürecek- cezalan başla-
dı. Genç Patrick, bombalan
taşımak ve yardım etmek su-
çundan dört yıla mahknm ol-
du. "Mahkemeler" diyordu ya-
zar Robert Kee, "İngUtere'de bu
Vernon Atweel adlı üç polis,
Guiidford Dörtlüsü 1989 yılın-
da beraat ettikten sonra ıfadele-
nni değiştirerek mahkemeye
sunduklan gerekçesiyle mahke-
meye verilmişlerdi. Birkaç İngi-
liz gazetesi. bu polis yetkilileri-
nin beraat etmesi üzerine Gu-
ildford Dörtlüsü'nün aslında
"belki de gerçekten suçhT oldu-
ğunu yazma hatasına bile düş-
tü.
Yönetmen Shendan. "Bu ga-
zeteleri okumak bir propaganda
sataşı yaşandığı hisstni veriyor
bana. Bunun adaletle falan hiç il-
gisi olmadığı da apaçık ortada,
hepsi politika..." dıyor. Ancak
Sheridan'ı en çok kızdıran, fil-
rrunın "IRA şiddetini destekle-
lar ki zateo?"
Bu olaydaki en önemli nok-
ta. 15 yılı aşkın bir süredir, yani
dörtlünün tutuklanmasından
bu yana geçen süre içinde. onla-
nn masumiyetini kanıtlayacak
çok önemli kanıtlann bunca
yıldır İngiliz oloritelerinin elin-
de bulunması. Conlon'un ola-
yın olduğu gece Londra'nın ku-
zeyinde bir hotelde uyuyor ol-
duğunu görmüş ve bunu yet-
kililere açıklamış bir tanık var.
Bu tanığın ifadesi, ciddiye alın-
madı. Savunma avukatı, bu
taruktan habersiz bırakıldı. Ya-
sama organlan. bir anlamda
kendi yasalannı çiğnemiş oldu.
Bunun da ötesinde, bombala-
ma olayının olduğu gece ele ge-
landahlann birer terörist gibi
görülmesine tepki gösteriyor.
"Bu gaddarlıklar sonuçta bir ta-
rafın kazancıyla sonuçlanacak.
Ama bunun için ödenen fiyata
değmez ki. 20. yüzyılda, kahro-
lası batı Avrupa'dayız, bu soru-
nu dinamitle, sokaklara koydu-
ğumuz askerlerle çözmeye çalış-
manuı ne anlamı vaıT' Sheri-
dan, İrlanda'yla ılgili son terör
olaylannın fılmini etkilemedıği-
ni söylüyor: "Ne fark eder ki?
Bu vahşet 20 yıldır sürüyor."
IDaniel Day Lewis
başrolde
Liverpool'da bir bahar günü.
yağmur çiseliyor. Zayıf, solgun
1970'li yıllarda Londra'da meydana gelen bir bombalama olayında, 'IRA adına bombalama' suçlamalanyla yıllarca cezaevin-
de kalan GuildfordDörtlüsü'nün suçsuzluğu 1989 yılında ortaya çıktı. The Marguire Yedilisi aklandığında isesadece biri yaşı-
yordu. Filmde Daniel Day Levvis'in canlandırdığı Gerry Conlon 1989'da serbest bırakddığında kızkardeşleriyle Dİrbkte.
yûzyüda görühnemiş ölçude bir
adaletsizliğin sorumlusudur."
IÇekimler geçen
sonbaharda başladı
Geçen hafta sonbaharda.
Jim Sheridan fılmi çekmeye
çoktan başlamışken, İngiliz ba-
sını yine ayaklandı: Guildford
Dörtlüsü'nün ifadelerinde hile-
ye başvurduklan gerekçesiyle
haklannda dava açılan üç poli-
sin beraat etmesi nedeniyle ba-
sın yenıden adalet sistemini ve
polisi savunmaya başladı. John
Donaldson, Thomas Style ve
diği" yolundaki görüşler. "Se-
naryoyv okuvan, bu suçlamanm
doğru olmadığını görecektir.
Film, şiddetin bir işe yaramadı-
ğmı söylüyor" diyor Sheridan.
Sheridan, üç polis yetkilisinin
beraatından sonra senaryoyu
değıştırmesi gerektiğiru yazan
bazı gazetelere dava açmayı dü-
şünüyor. "O üç polisin beraat
etmesine üzülmedim" diyor
Sheridan. "Ancak, bu Guildford
Dörtlüsü'nün masumiyeti üzeri-
ne gölge düşüriiyor. Ama çok
yüksek mercilere kadar uzanan
bu büyük yanbşlıkta üç alt-
düzey polis görevlisini kim suç-
çirilen iki IRA miütanı olayla il-
gili ifade verirken suçu üstle-
nerek yanlış kişilerin tutuklan-
dığını açıkladı. Ancak bu, İngi-
liz otoritelerince IRA'nın
adamlannı koruması taktiğı
olarak algılandı.
"Sonın, olayla karşı karşıya
gelmek istememeleri. Sistemin
gözden geçirilmesi gerektiği ger-
çeğini gözardı etmek bu" diyor
Sheridan. "İngiliz hukuk siste-
mi, çağdaş dünyamn hukuk sis-
temidir evet, ama gözden geçiril-
mesi gerektiği de ortadadır."
Sorun gelıp İrlanda ıkılemıne
dayanıyor. Sheridan, bütün İr-
bir adam Sheridan'ın filminde-
ki sahnelerden birine haarlanı-
yor. Sheridan "Kamera" diye
bağırdığında. fılmde Gerry
Conlon'ı canlandıran Daniel
Day Lewis, yumnıklannı sık-
mış, konuşmaya başüyor:
"Ben masum bir adamım.
Yapmadığım bir şey için 15 yıl
hapis yattım. Yapmadığı bir şey
yüzünden hapiste bulunan ba-
bam gözlerimin önünde öldü.
Büyük adamdı, düriist bir in-
sandı. Babanı vc bu davada suç-
lanan her bir kişi akianmadığı
sürece kavgam sürecek... Ba-
bamın ve gerçeğin adına..."
Sahne sona erip, Daniel Day
Lewis dinlenmek için bir köşe-
ye çekıldiğinde, çekimleri izle-
yen kalabalığın arasından iki
kız yanına gelip. "Ne oldu sana?
İyi misin? Son Mohikan'da ne
kadar yakışıklıydın!" dıyorlar.
Aslında Lewıs'e büyük bir il-
tifatta bulunuyorlardı; "Son
Mohikan"daki -güçlü kuvvetli
savaşcıdan. 15yılınıhaksızyere
içerde geçiren bunahmlı, solgun
bir adama dönüşmek kolay ol-
masagerek.
Belfast'ta çok katı bir rejime
giren Daniel Day- Lewis, çekim
aralannda arkadaşlan şaka-
laşıp yorgunluk atarken, bir
köşede oturup somurtuyor.
Oç aydır ağzını acmıyor.
açüğında da yairuzca Batı Bel-
fast aksanıyla konuşuyor. Bu
da genelde, çekimJerde olu-
yor...
IGerry Conlon'ın
romanıodan uyarlandı
Film, Gerry Conlon'ın başın-
dan geçen olaylan Kafkavari
bir tarzla ele aldığı "Proved In-
nocent" kıtabından sinemaya
uyarlanmış. Conlon, kıtabında
İrlandalı bir gençle babası ara-
sındaki ilişkilere sıkça değini-
yor.
"Sol Ayağmı"filmindeözür-
lü oğlu için herşeyi göze alan bir
annenin dramıru ele alan Sheri-
dan, bu kez iyi bir baba portresi
yaratmak için yola çıkmış:
"Çok araştırdnn, ama buldu-
ğum tek iyi baba örneği Joyce'-
un Leo Bloorn'uydu ama tabii
hiçbir yapımcı Uljsses'i çekme-
ye yanaşmazdı doğrusu."
Shendan'ın bu "baba figürü"
saplantısını, kendisini edebiyat-
la tanıştıran kendi babasının et-
kisinedayanıyor.
Daniel Day-Lewis'in de ünlü
bir şair olan babası Cedl Day-
Lewis ile ilgili unutamadığı anı-
lan var. 1972 yılmda. Daniel'in
serserilik dönemınde yaşamını
yitiren baba Lewis için, Daniel
Day-Lewis, "Doğru dürüst bir
şeyİer yaptığımı göremeden öl-
düğü için çok üzülüyomm" di-
yor.
Iİrlandalılar öykü
anlatmayı sever
Guildford Dörtlüsü'nün iş-
kenceye, dayağa bir son ver-
mek için yapmadıklan şeyi zor-
la itiraf ettirildiklerini belirten
Sheridan. "Benim görüşjerim
onları bağlamaz, ama biz Irlan-
dalılar konuşma> ı seten insanla-
nz ve gücümüz elimizden almdı-
ğında, geriye zaten yalnızca söz-
cüklerdir kalan. İngilizceyi Joy-
ce gibi kullanınz, dağınık bol bol
hikaye...
Bu olayda, dört çocuk hikaye
aniatmışfardır.
Bir polis istasyonundaki ede-
biyattır bu olay"diyor.
HALUK ŞEVKET ATASEVEN
Karşı karşıya konan iki ayna arasına giren insan, sonsuza
dek kendi kendisini seyretme tehlikesınden ve tekdüzeliğin-
den kurtulmak için aynalardan birini yok edip, onun yerine
'aktör'ü koymuştur. Böylece o sonsuz yalnızüğından sıynla-
rak en akıla olanı yapmış, kendini bir başkasından (Aktör)
seyrederek, kendini tanımaya ve anlamaya çalışmışür...
Bu duruın, insan varhğını, aslında iç içe olan, ama işlevleri
açısından birbirlerinden aynlan iki konumda ele almamıza
neden olacaktır. Oyuncu insan ve İnsan oyuncu...
Oyuncu insan, yeryüzündeki varoluşundan yokoluşuna
kadar geçen zaman içinde yaşadığı uzamda, kendisini çevre-
leyen nesnelere ve olgulara karşı tavır alan, sürekü eyîeyen,
eylerken gözlemleyen, deneyleyen ve bütün bunlardan yaşa-
ma özgü anlamlar üreten bir varlıkür. Bu nedenle her insan
öncelikle oyuncu insandır...
İnsan oyuncu'ya gelince, o oyuncu insanın üstyorum dili-
dir, onun geçip gittiği zamansal ve uzamsal boşluklannı de-
ğerlendirir, insan varlığının gizlerini sözlü dil ve görsel dil
aracıhğıyla açıklamaya çalışırken, oyuncu insanın günlük
eylem dilini üyatrolaştırarak yeniden yaratır, estetize eder,
sanatsal kılar... Bu acıdan İnsan oyuncu, 'aktör' araştıran,
deneyleyen, anlamlandınp çözümleyen özgün bir kimliktir.
Araştınp yazarken, deneylerken, tasarlayıp düzenlerken,
oynarken, bütün bunlan gerçekleştirirken de düşünen bir ki-
şidir.
Bilindiğı gibi yaşamda her olgunun, her işlevin birden çok
'eylem alanı' vardır. İnsan oyuncunun 'aktör' ereği, öncelikle
biçimi anlama, anJamı biçime dönüştürmek, tek anlamdan
ona yön veren yeni biçimler yaratmakür.
Düşünen tiyatro, aktör üzerine yoğunlaşmamızı ister biz-
den... Öyleyse Oyuncu insan, İnsan oyuncu ikileminin ev-
rensel bir işlevi olmalıdır.
Bizce aktör, matematik düşüncenin bir ürünüdür. Çünkü
o. bütünlenmeyı, kümelenmeyi ve eşlemeyi sağlar. içinde
bulunduğumuz evren sürekh olarak parçalayan ve i)ölen'-
dir. Evrenin yeryüzündeki izdüşümü olan insan' ise *bölü-
nen' dir... Ne var ki, her bölünmeden sonra gerek evrenin ge-
rekse insanın yeniden bütünlenmeye gereksinimi vardır. Bö-
lünen insanı yeniden toplayıp bütünleyen aktör 'İnsan oyun-
cu' oîmalıdır, toplanıp bütünlenense seyirci 'Oyuncu insan'-
dır...
Tiyatronun bu zengin, zaman zaman da göz kamaştıran
işlevselliği gençleri kendine cekmektedir. Genç insan genel-
likle toplumsallaşma evresinde, sezgileriyle kendini parçala-
yan ve bölen bir güce karşı koymak ve yeniden bütünlüğüne
sahip çıkmak için çogunlukla üyatro sanaünı seçmektedir...
Şiiri, müziği, resmi, yontuyu, dansı ve yazını somut olarak
içinde banndıran tiyatro, onun yaşamsal özlem ve istekleri-
nin bir uzantısıdır...
Ne var ki, tiyatroya bağlanan, ona sığınan genç topluluk-
lann çoğu, yukanda aktarmaya çalıştığımız düşünen ti-
yatronun kültürel aşamalanndan geçmeden, tiyatroda son
asama olan bir oyunun sahnelenmesini gerçekleştirip bir
anda sahneye adım atmak istemektedir. Oysa sahne, ya da
gösterim alanı, yoğun araştırmalann, deneylerin ve birikim-
lerin yetersiz kaldığı yerde, üzerinde anlaülmaya çahşılan
oyunu tutsak eder. Çünkü sahne (uzam), bütünlenmeyi sağ-
lamak için yaşamın örgütlendiğı yerdir... Bu örgütlenme ev-
resinde, gösterimin bütünlüğünü sağlayan öğelerden biri
eksikse, orada sanatsal bir bütünlenmeden (doyumdan) söz
edilemez.
Günümüz üyatrosu, olay ve hikayeanlatmanınçok ötesin-
de, uyum ve denge üzerine kurulu insan varhğının gittikçe
karmaşıklaşan yaşam biçimini, yeni baştan araştırmakta ve
onu göstenm alanında yeni baştan yorumlamaktadır. Bu
nedenle tiyatroda göstenm öncesi, bir bilimsel, sanatsal are-
nadır ve bu arenada aktör, yönetmen. oyun yazan, pedagog,
şair, estetik kuramcısı, dramaturg, antropolog, bu sanatsal
bütünlügü vareden temel öğelerdir.
Geçen günlerde mutlu bir olay yaşadık. Devlet tiyatrola-»
nmız İstanbul'a "Birim Tiyatro" sahnesini kazandırdı. Bu
konuda uğraş veren bütün sanaçılanmızı kutluyoruz.
Artık anlıyoruz ki, tiyatro sanatı "iki kalas. bir heves" de-
ğıl, bütün bir yaşamı içeren, ona yeni anlamlar katan. bunun
için de çağın istemlerine uygun bir örgütlenmeyi gerçekleş-
tirmek için çalışan bir oluşumdur..
Daha işin başında olan "Birim Tiyatro", kendine özgü
yerleşık kadrosuyla çağımız tiyatrosuna uygun gördüğü bir
oyunu ele alıp, onu seyirci karşısına çıkarmakla sınırlı
kalmayacaktır sarunm. öncelikle "Birim Tiyatro"nun kuru-
luş amacına ilişkin hazırlayacağı bir bildirinin (Manıfesto)
kamuya sunulmasınm yararlı olacağını düşünüyorum. Di-
leğimiz "Birim Tiyatro"lann, araştırma laboratuvarlannın
çoğalması, nicel kalmasının ötesinde, niteliksel gelişmeler
göstermesidir... Aynı zamanda bu kuruluşlar, çağımızın
önemli bir tehlikesine karşı da savaşım verecek güçlü bir et-
kinlik alanı oiuşturmalıdır.
Bugün bilgi toplumlannın çoğunun halk üzerindeki daya-
nılmaz etkileri, medyalar araalığıyla halkı tutsak etmeleri.
büyük bir beyinsel yoksullaşmaya yol açmaktadır. Bunu bir
anlamda, imgesel yaratıcılığı yoksullaştırma olarak da açık-
layabiliriz...
Ne yazık ki günümüzde bılgi toplumlannın kültür da-
ğarcığında taşıdığı, yaşamı iyileştirici, rahatlatıcı düşünce
stoklan. medyalar tarafından yozlaştınlmaktadır.
Görünüm özellikle ülkemizde. büyük bir sorun yaratmak-
tadır. Bu küçümsenmeyecek tehlikeye karşı tek seçenek. "Bi-
rim Tiyatro"lannın. tiyatro araştırma birimlennin. labora-
tuvarlannın niteliksel olarak çoğalması ve toplumumuzda
bir denge unsuru yaratmasıdır...
Ressam Balaman Naum
Hikmet Yanlatacak
Kültür Servisi - Ünlü ressam ve yazar İbrahım Balaban.
Zühtü Bayar'ın düzenleyip sunduğu;"Vivaldi
Cafe-Bar"daki sanat söyleşilerinekatılacak.
Balaman, yann 20.30'da Zühtü Bayar"ın konuğu olacak
ve söyleşinin birinci bölümünde sunucunun resım
sanatına ilişkin sorulannı yanıtlayacak. Söyleşinin ikincı
bölümünde ise Balaban, Nazun Hikmet'le Bursa
hapisanesinde geçirdıği yıllan anlatacak.
Söyleşi sırasında Betül Kaba da Nazım Hikmet'ten şiirler
okuyacak. Balaban aynca söyleşinin sonunda isteyen
dinleyicilere resim albümünü imzalayacak. "Vivaldi
Cafe-Bar Sanat Söyleşileri"nin gelecek haftaki konuğu ise
hikayeci Adnan özyalçıner olacak.
Gecenin düzenleyicisi; "Vivaldi Cafe-Bar"daki
söyleşilerin kapsarrunın genişletilerek. sanatın herdalında
etkinlik gösterenleri, bu arada fotoğraf ve karikatür
sanatcılannı. ressam, sinemacı ve müzikçileri de içereceğini
açıkladı.
Kültür Bakanhğı'ndan "Kral
YolııAlbümü"
ANKARA (ANKA)- Kültür Bakanlığı Yayınlar Dairesi.
Hitit, Frigya, Urartu ve Roma uygarlıklan döneminde
yapılan ve Anadolu'dan da geçmekte olan yollann
fbtoğraflarla tanıtıldığı "Anadolu'da Kral Yolu" adlı bir
albüm hazırladı. Kültür Bakanlığı'ndan edinilen bilgiye
göre, "Anadolu'da Kral Yolu" adlı albüm ile tarihi önemi
olan yollar hakkında kaynak oluşturulması ve bu yollann
tanıtılması amaçlanıyor. Albümde, Roma'da başlayan
Anadolu ve İran'dan geçerek Urumchi'de noktalanan
Hitit, Frigya, Urartu yollan ile günümüze kadar yapısıru
koruyan Roma yollan tarihi, doğası ve kültürel yapısı ile
birlikte fotoğraflarla anlatıbyor.
Albümde aynca ticaret yollanrun diğer kolu olan ve
Hindistan ile Çin'i geçerek Arabistan yanmadasmdan
Basra Körfezi'nin ucundaki Susa şehrine uzanan
yol da yer alıyor. Şemsi Güner tarafından hazırlanan
albümün önümüzdeki günlerde baskısının tamamlanacağı
bildirildi.