Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 OCAK1994 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
"Philadelphia"da Tom Hanks bir AIDS hastasını, Denzel Washington ise avukatını canlandınyor
Hollyvvood şimdiAIDS'i anlatiyor
-—- _ , ûftûr Senisi - Ünlü Amerikah
W\^r yönetmen Jonathan Demme'in
mS son fılmi "Philadelphia", AIDS'-
M^L li homoseksüel bir avukatın ya-
M m. şam mücadelesini konu abyor.
Hollywood'dan son yıllarda hi-
çıkan en önemli fılmlerden biri olarak nite-
lendirilen fılm, epey tartışma yaratacağa bena-
yor. Roa Nvswaner'in senaryosundan TriStar
firrnasınca 25 milyon dolarlık bütçeyJe filme
çekilen "Philadelphia", bugûne dek bir sosyal
olgu alarak AIDS'i ele alan en gerçekçi ama
aynı zamanda en duygusalfilmlerdenbiri. "Phi-
ladelphia"nın başansı, büyük ölçüde filmdeki
avukatı canlandıran başrol oyuncusu Tom
Hanks'in çizdiği kompozisyondaki başandan
kaynaklanıyor. Bu fılmde Tom Hanks'i, örne-
ğin bir "Big"filmindeizlediğimizden çok farkh
bir çizgide izleyeceğiz. Genelde komik, hatta
suJu tiplemelerde izlediğimiz Hanks. belki de ilk
kez ciddi bir oyunculuk sergjliyor. Tom Hanks,
"PhiladeJphia"daki Hanks'i anlattı:
- Bu filmden
sonra bugüne dek
yarattığınız
imajuıızı yıkıima-
sından bir tedir-
ginlik duydunuz
mu?
Artık böyle bir
role hazınm. Es-
kiden değiküm.
- Böyle bir ro-
liin üstesinden ge-
lebilmeniz için ne
gibi değişiklikJer
yapmanız gereki-
yordu? Ne değişti?
Büyük ölçüde
sorumluluk duy-
gum ve bilinçsiz-
bğim. Önceden
bir rolü kendi
başıma yaratmak
için izin almam
gerektiğini düşü-
nürdüm. "Phila-
delphia"da sete
geJen bütün uz-
manlann da
yardımıyla, ka-
famda bu karak-
teri bütün yön-
leriyle kurdum.
Nasıl üstesinden gelecegimi açık seçik gördüm.
Hepimiz rol yapıyoruz, başka insanlann gjysi-
lerini giyip onlarmışız gibi davraruyoruz. O
devreyi geçtikten sonra, taklit ettiğin kimsenin
taklit olmadığmı taklit etme aşamasına geliyor-
sun. Anlatabildim mi?
- Bir homoseksüeti mi yoksa AIDSTi birini mi
canlandırnıak daha zor gekü?
AIDS'liyi... Çünkü kültürel anlamda 'günün
hasiahğırun bombardımanı alündayız aslın-
der?&rfilme o'zihniyetle yaklaşsaydık, asla ol-
mazdı. Ne küçümseyecektik olayı, ne de abar-
tacaktık... Bir denge bulmamız gerekiyordu.
- AIDSli bir adamı canladıran biri olarak, en
çok hangj sahnelerde zoıiandınız?
Ailenin bir araya geldiğı sahne. Tabiı birde
kilo vermem gerektiğinde...
- Kaç kilo verdiniz?
16 kilo.
- Peki pskolojik olarak nasıl hazniandmız bu
role?
Birincisi, çok kilo vermemin etkisiyle: Yakı-
nlanm beni görünce, Tanrun, ne korkunç gö-
rünüyorsun!' deyip duruyorlardı. Bunu ahp,
büyütüyorsun kafanda, olayı gerçekten yaşa-
yan insanlrn düşünüyorsun. Ne olursa olsun
iyileşemiyorlar, bunu düşünmek insanı zaten
çok sarsıyor... Bu olayı kendi yaşamında ya-
şadığını düşündüğün zaman bıle korkunç dere-
cede etkileniyorsun.
- AIDSli taıudıklanmz var mi?
Kuzenim var, bir de liseden arkadaşım John.
Ama AIDS konusunda öğrendiklerimi genelde
bu konuyla ilgili çeşitli derneklerde çabşan ho-
moseksüel arkadaşlanm sayesinde edindim.
- Hangi AIDS ölümleri siri derinden etkiledi?
'Saturday Night Live' için çahşan Julian
Ford vardı. Carrie Fisher'm çok iyi arka-
daşıydı, zaten
ölmeden önce
bakımını Carrie
üstlenmişti.
Ama o uzaktan
bir tanıdıktı be-
nim için.
- Çok yakf-
ndan tanıdtğınız
birinin AIDS'-
den öbnemiş ol-
ması, bu rolü
daha kolay can-
landırmanızı
sağladı myebüir
miyiz?
Evet.
• Böylece, bir
acıyı sürekli am-
msatmadığı için
mi?
Kesinlikle.
Böyle bir aayı
çok yakından
ızlememiş ol-
mam, bir
uzakbk sağladı.
Böyle bir acıyj
yaşamış. çok
yakınındaki bi-
rinin yaşadı-
klanna tanık ol-
muş biri bu rolü nasıl bir soğukkanhlıkla ya da
nesnellikle canlandjrabilirdi bilmiyorum... Ro-
lüm için AIDS'b insanlarla konuşmuştum.
Oniara öylesine cüretkar sorular sormak zo-
runda kalıyordum ki aslında dayak yemeyi
hak ediyordum.
Ama herkes olan bitenin farkındaydı. Ben ce-
haJetimJ gidermeye çalışıyordum. Bu rol için
eğitilmem gerekiyordu.
- Bu role hazırlamrken en çok neden etkilendi-
niz?
Şaşırtıcı gelebiJir ama beni en çok etkiieyen
bu insanlann cinselliği nasıl yaşadıklan oldu.
Ben heteroseksüel biri olarak cinselliği nasıl do-
ğal yaşıyorsam, onlar da homoseksüelliklerini
o denli doğal yaşıyorlardı.
P
hiladelphia, aslında AIDS'e yakala-
nan homoseksüel avukat Andy'-
nin (Tom Hanks) öyküsüdür, an-
cak öyküyü Andy'nin avukatlığıru
üstlenen Joe Miller'ın bakışısın-
dan, günümüz Amerikan sine-
masının önde geien oyunculanndan Denzel
VV'ashington dan izliyoruz.
Bu nedenle, film bir parça Joe'nun da öy-
küsüdür; AIDS'le ve homoseksüellerle "uğraş-
mak"zorunda kalan, tutucu denebilecek, Afro-
Amerikah bir avukat...
- "Pmladelphia"yı izleyen pek çok kişi, filmin
yalmzca
AIDSIe mü-
cadele eden
bir adamın
değü, AIDS'-
le bir başka
boyutta mü-
cadele eden
bir avukatm
da öyküsünü
anlattığmı
gördüklerinde
şaşıracak-
lar...
Yönetmen
Jonathan
Demme'le
benim can-
landıracağım
karakter iize-
rine konuştu-
ğumuzda,
bana 180 de-
recelikbirdö-
nüş istemiyo-
rum, aşama
aşama açı-
lmalı karak-
ter dedi:
Andy gibi bir
adama d o
kunmaktan
bile çekinen
bir adam, fil-
min sonunda
Andy'nin
oksijen mas-
kesini tak-
masına yar-
dıma olu-
yor...
- TriStar
şirketi? "Phi-
ddphia>ho-
moseksüei bir
aşk öyküsünden çok aynmcdık açısından ele alı-
yor. Siz syah, Tom da be\az olduğu için, filmde
bir de ırk ayrımı gündeme gelecek...
Bu tür sahneler vardı filmde. Irk aynmıyla il-
gili bir konuşma yapüğım bir bölüm vardı. o
bölüm kesildi. Her şeyi bir anda vermeye kalkı-
şan bir film değil bu.
- AIDS'li insanlarla ilişkilerinizden söz edebi-
Br mianiz?
Artık aramızda olmayan sayısız insan
tanıdım. onlarla çalıştım. hepsi arkadaşımdı.
Çok yakın olduğum bir kuzenim de AIDS'den
öldü, onun için ailemle birlikte bütün o aşama-
lardan geçtik. Bu fılmi yaparken, kimi önyargı-
lan yeni baştan öğrenmem gerekiyordu, çünkü
ben canlandırdığım tipte bir kişi dejpm. Film-
de en sevdiğim sahnelerden biri, kanmla homo
seksüellerden duyduğum rahatsızbkla ilgili
yapuğım konuşma. Bu tip anlan seviyorum,
çünkü sonuçta pek çok insanın gerçekte böyle
yaşadığını bib'yorum.
Yalnızca AIDS'le ya da homoseksüellerle il-
gib değil, siyahlara ya da ne bileyim yahudilere
karşı. Bu tip önyargılar hep vardır bihrsiniz. Bu
tip şeyler bu denli irdelenmedi bugüne kadar.
İnsan-
lann flerde
AIDS 'sal-
ya-
rattığı acı-
ları kanık-
sayıp, artık
konuyu ken-
di haline bt-
rakacak-
lannı, örne-
ğinbu tipbir
filmin yapı-
bnasina ge-
rek duyul-
mayacağı
bir noktaya
gekbileceği-
mizi dûşünü-
yor musu-
nuz?
Ben size
sorayım: Bu
fıbn sizi deh-
şete düşür-
dümü?
-Hayr.
Sanınm
sorunuzun
yanıtı bu
ışte. Bu film
AIDS
hakkında
değil asb-
nda. Bir tür
duygusal
özeleştiri.
Neredeyse
belgesel ni-
tebkte.
-Fıbndeki
bazı anlar
özel.
avukatın
kansına 'Benden daha güçlü birij le cinsel ilişkiye
girmek istemiyorum' dediği sahne...
O çok gerçek bir sahne. Asbnda o repüği o
anda uydurdum: "Benden daha güçlü ya da
göğsü benden daha kıilı biriyle cinsel ilişkı kur-
mak istemem."
- O sahnede pek çok i/leyici başuıı salladı...
"Philadelphia'da daha farklı yapılsaydı diye dû-
sündügünüz sahneler oldu mu?
İlk defa hiçbır şeyıne itiraz etmediğim bir
filmde çalıştım. Doğru söylüyorum. Başka
filmlerim için aynı şeyi söyleyemem.
Felsefeci Hilmi Ziya Ülken
ve Kubilay Olayı
ARSLAN KAYNARDAĞ
1931 yıbnda Menemen'de görülen korkunç gericibk olayı
bütün yurtta derin üzüntü yaratmış, özelükle öğretmenlerin
tepkisine neden olmuştu. Çünkü, olayı önlemeye çabşırken
öldürülen Fehmi Kubilay bir öğretmendi.
İstanbul Öğretmenler Birbği'nin düzenlediği büyük prp-
testo toplantısmda konuşan genç felsefeci Hümi Ziya (ÜI-
ken) şöyle diyordu: (x)
"Düşûnce özgûrlöğii için yapacağnnız mücadelede her an
bizi hançerlemek isteyen kimselerle karşılaşabiliriz. Tehlike-
iere karşı uyamk olalim. İnsanlık >e özgürlük yolunda bir ar-
kadaşmızı kurban venfak. Özgüıiüğümüzü bağnazlığa ve
kara cahilüğe karşı sa>nnurken, toptan tüfenkten daha güçlü
bir silah olan 'aşk ahlakına' başvurmamız gerekmektedir.
Kurfoanlarm en büyöğfi, düşûnce özgûriüğünü, insancı ahla-
kı bağnazlığa karşı savunurken verilen kurbandur. Kubilay bir
simgedir bizun için; düşûnce devrimini, vatan ve insanlık ahla-
ki davasmı nasıl yerleştirebileceğimizi canını vererek göster-
miştir. Belleğimizde bir alev gibi yanacak olan bu simge, biz-
den uyamk ohnamızı, bilinçle ve korkmadan yüriimemizi isti-
yor.
Kubilay'ın öldürülmesi aynı zamanda ulusal bir Kerbela
Olayı'dır. Bağnazlığın ve karanlığın ne olduğumı bilelim, ama
lanet etmeyeüm. Zaferden çok sevgi için harekete geçelim.
Sevgi bizi zaten zafere ulaştıracaktır.
l ygarlık büyük kurbanlann omuzlan üsfünde yükselmiştir.
Galile, CampaneDa, Bruno, Jan Hus gibi kurbanlar veriime-
seydi Avnıpa Ortaçağ'dan kurtulabüir mivdi?
Çapakçur'da şeiıit olan Zeki, Menemen'de şehit olan Kubi-
lay gibi dğretmenler miHetinûzdeki insanlık ve özgürlük filkü-
sünün ilk kurbanlandır. Türk uygarlığı, onlann yolunu izleyen
şehirJerin omuzlannda yükselecektir. Bu ulusal Kerbela Olayı
hepimiz için açık bir cağndır.
Halkm duygulannı demagojinin yaidızlı ve gürültülü edebi-
yatı ile körüklememek gerekiyor. Soğukkanlı ohnak, yalnız
sevgivi, yalnz aşk ahlakmı telkin etmek zorundayız. Kimseye
kin beslemeyelim, gideceğimiz yol beüidir.
Bağnazlığa, karanltğa karşı bu büyük meşale ile yürümeli,
Kubilaylarm, Zekilerin acısını içimizde duyarak insancı bir
ahlak mücadelesine girişmeliyiz."
Özetlediğim konuşma. gördüğünüz gibi çeşitli bakımlar-
dan ilgi çekicidir.
Genç felsefe öğretmeni önce. düşûnce özgürlüğü için yapı-
lacak mücadeleden söz ediyor. özgürlük ve doğruluk, bağ-
nazlığa ve kara cahilliğe karşı yapılacak mücadele ile elde
edilecektir. Eldeki silah, top tüfenk değil, "aşk ahlakı" olma-
bdır.
Bu coşkun konuşrnasmı yapüğı yıl Hibni Ziya 30 yaşında
bir lise öğretmeniydi. Felsefe alanında araşürmalar yapıyor-
du. Kafasında "aşk ahlakı" düşüncesini gebştirmiş ve bu ko-
nudaki kitabmı yayımlamışü. Aşk ahlakının özgün yönlerini
aynntılanyla anlatüğı bu kitap 1958'de ikinci kez, 1971 "de
üçüncü kez başıldı.
Hilmi Ziya Ülken'in gene 1931 'de Felsefe Cemiyeti'ni kur-
duğunu ve bu cemiyette aşk ahlakının birçeşıt uygulamasını
yapmak istediğinı de bibyoruz. Bu ahlak içine kapalı değil-
dir, eyleme yönelen bir ahlaktır.
Konuşmanın başka ilgi çekici yönü "Kerbela Olayı" ben-
zetmesidir. Kurban veren bir halk için bu benzetme uygun
düşüyordu.
Felsefeci Hibni Ziya Ülken, aydmlanma düşüncesinin ta-
rihimizdeki baştagelen temsilcilerinden biridir. Bağnazlığın,
gericib'ğin tehlikesi; laikbğin. çağdaşlaşmanın önemı üzerin-
de durduğu yazılan öğretid olduğu kadar uyancıdırda.
O yazılar bizi bugün de uyamk olmaya çağınyorlar. Or- -
tam ve koşullar. çok daha dikkatli olmayı gerekürmektedfr;'
Başıboş bir bberabzm bizi gerçek özgürlüğe götürmez. Onun '
meydana getirdiği keşmekeş, aydınlıktan çok karanlığın işi-
ne yarayacaktır.
(x) Bu coşkun konuşmasının tam metni için bakınız; Mu-
allimkr Mecmuası, 1931, sayı 15.
Dede Efendi
yıh 1996'da
Kûltür Servisi- "Yine bir gül-
nthal akiı bu gönliimü..." Beste-
cisi öleb 150 yıl olmuş bu şarkı
hâlâ dillerde dolaşıyor, yediden
yetmişe herkes tarafından bili-
niyor, seviliyor. Evet. tam 148
yıl olmuş Hamamizade lsmail
Dede Efendi bu dünyadan göçe-
\i. İstanbul Belediye Konserva-
tuvan Türk Musiİcısi Mezunla-
n ve Mensuplan Derneği, bu
müzik ustasının ölümünün 150.
yıb olan 1996'yı "Hamamizade
Dede Efendi Yüı"olarak ilan et-
ti.
Yıl boyunca gercekleştirile-
cek etkinliklerin önprogramı
düzenlenen basın toplanüsıyla
açıklandı. Derneğin Genel Sek-
reteri Ruhi Ayangil. bu projenin
başlatılmasını şöyle açıkbyor:
"Türk Musikisfnin eğitim ve uy-
gulama alanında yıllardu- karşı
karşı> a bulunduğu önemli sorun-
lar, ulusumuTun kültür >e moral
değerlerini tahrip edecek bo>ırt-
lara ulaşmışnr. Cumhuriyetimi-
zin 100. yılına girerken, bedefî-
miz bu sorunlann sağhklı çö-
zümlerie aşümasıdir. Bu hedefe
yönelik ilk adım olarak 1996
yıhnı ölümünün 150. yüı nede-
niyle uluslararası düzeyde 'Ha-
mamizade îsmail Dede Efendi
Yüı' ilan ediyonız." Dernek, ilk
olarak yıırtiçinde ve yurtdışm'-
da kültür, sanat kurumlanyla
UNESCO. UNICEF gibi ulus-
lararası örgütlerle işbirbğine gi-
decek.
"Dede Efendi Yılı" etkinlikle-
ri kapsamında uluslararası dü-
zeyde, resim, heykel, hat, ebru,
tezhip. senaryo, belgesel, beste,
icra ve biümsel araştırma yanş-
malan ile konferanslar, sem-
pozyumlar düzenlenecek. Bes-
tecinin eserlerinden oluşan CD
ve notalann yayınlanmasının
da içûıde yer aldığı projenin mi-
mari boyutunda da üç girişim
göze çarpıyor: Birincisi, Sulta-
nahmet'tekı Dede Efendi Evi'-
nin restorasyonunun hız-
landınlarak 1996 yüında müze
olarak faaliyete geçiribnesi;
ikincisi, Yenikapı Mevleviha-
nesi'nin restorasyon ve çevre
düzenlemesini öngören proje
yanşması ve son olarak Dçde
Efendi adına inşa edilmesi dü-
sünülen bir konser salonunun
Istanbul'a kazandınlması için
bir diğer proje yanşmasının dü-
zenlenmesi.
1996 yıbnda posta pullanna
ve banknotlara sanatçının re-
simlerinin basılması yolunda gi-
rişimlerde bıüunulacak.
Ayten Gökçer ile Çetin Tekindor'u bir araya getiren "Yılın KadınTnın provalan sürüyor
'Çalışankadın'ın sorunlan sahnede
/ngilizfeminist
yönetmen Basil
Coleman'ın çahşan
kadınlann
sorunlannı irdeleği
oyıınu "Yılın
Kadını", Ankara
Büyük Sahne'de
izlenebilecek.
ECETEMELKURAN
ANKARA - Değişmeye çalı-
şma sevgilim, şimdi Guatemala
'da bir haber çıksa koşa koşa gi-
dersin.
- Hayır gitmern.
- KesinbkJe gidersin.
Hem medya cengaveri olup,
hem kadın kalmak ne kadar
mümkün? Secenekler bu kadar
kesin mi? Gazetede ya da tele-
vizyonda çahşan bir kadmın so-
rulan. Günler boyunca panto-
lon sökükleri ve çikolatab kek-
ler mi, yoksa haber atlatmak ve
bol "efendimh" kokteyller mi?
Bir kadını ne mutlu eder? Yıbn
televizyoncusu mu, yoksa evi-
nin kadını olmak mı? Kadın ol-
mak mutlu eder mi? Çizgi ro-
manlar çizen, ayaklan havada
bir adama aşık olmak, Guata-
mela'da bir habere gitmeyi en-
geller mi? "Ydm Kadını"nın
provalan, bugünlerde Büyük
Sahne'de böyle çıkmaz sorula-
ra yanıt anyor.
"İnsan. hep kendisinin ofana-
dığı yerlerde daha güzel şeyler
olduğunu sanır, oysa mutluluk
insanın içinde."
"Yılın Kadını" adb müzikal-
de, Tess Harding adıyla başrolü
oynayan Ayten Gökçer, oyu-
nun konusuna ilişkin ilk soru-
muza böyle yanıt verdi. AkıUı,
başanb, çekici ve yaraücı olan,
üstüne üstlük, bunun farkında
olan bir kadını canlandıran
Gökçer, Tess için "Başarüı ve
yerini bulmuş bir kadın" diyor.
"Başannın farurasını" çıİcar-
dıklannı söyleyen Gökçer'e
göre, yalnız çahşan kadınlann
değil, bütün kadınlann kendile-
rini bulabileceğj bir oyun "Yıbn
'Yıiın Kadını' oyunun provalannda Ayten Gökçer ile Burak Sergen. Gökçer, Tess'i oynuyor.
Kadını." Kendisi hariç! Gök-
çer, ölçülülükten yana. Başan-
ya evet; ama, başan için insan-
sal gereksinimleri bir yana koy-
maya hayır! Bir yandan da
kadınlara bir ileti:
"Mücadclenin sonu yok, sa-
kın vazgeçmeyin. Erkekler ora-
da ofananızdan hep hoşnut gibi
göriinürier. Ama hep bir adım
arkalarmda durmanuı bekler-
ler."
tngibz Yönetmen Basil Co-
ieman ise hızb bir erkek fe-
minist. Onun için Tess, biraz
yanlış, biraz doğru bir "kadm."
"Tam teşekküllü" Tess.
yayıncıhğın temposuna kendini
kaptınp giderken de, bunun
farkına vanrken de, aşık olur-
ken ve kafası kanşırken de bir
kadın. Coleman'a göre, bu çağ-
da feminist olmaktan başka bir
seçenek yok zaten.
"Ve kavga dövüş yaşayıp git-
tiler." Sabun köpüğü müzikalin
konusu. Tess'in odağını oluş-
turduğu kısa ve dinamik bir
öykü. Başanb bir televizyon
programcısı olan Tess Harding.
her başanb insanda rastlanan,
asbnda kötü niyet banndır-
mayan. kronik ukalalık müpte-
lasıdır. Programlannın birinde
çizgi güldürii türünü alaya alan
Tess, "Katz" adb bir çizgi
kahramanın yaratıası Sam
Crag'i kızdınr. Tess'in konuya
ilişkin eksik bilgilendirildiğini
düşünen Sam. Tess'e çizgi ro-
man üzerine hazırlanmış bir
ansiklopedi hediye eder. Son-
rasında gelişen olaylar, hızlı bir
murada erme ve kerevete çıkma
yolculuğudur.
Fakat Tess. cıkılan kerevette
rahat oturmaz, haber peşinde
koşturmaktan, Sam'le konuşa-
cak zaman bile bulamaz. Sam
de, konuşmanın çok olduğu bir
yaşam içinde, kendini farkettir-
menin tek yolu olarak susmayı
görür; Tess'in "Ydın Kadmı"
seçildigi gün, ödül törenine git-
mez. Kötüye giden evbbği kur-
tarmaya çabşan Tess, tam bir
ev kadını olan Jan'a (eski ko-
casının kansı) giderek, ondan
bir erkeği mutlu etmenin yol-
lannı öğrenmeye çalışır. Hey-
hat! Evkadını Jan'ın da tek tut-
kusu, yılın kadını seçilebilecek
kadar başanb olmaktır.
Tess, birden verdiği kararla,
yılın kadını obnak yerine evinin
kadını obnayı, bir haber için
Guatamela'ya gitmek yerine,
kabartma tozu almak için mar-
kete gitmeyi secer. Tess bu ka-
rann Sam'i mutlu edecegini
sanırken. Sam ona "kendisi kal-
ması" gerektiğini söyleyerek,
feminist birerkek olduğunu ka-
nıtlar. Ve kavga dövüş yaşayıp
giderler. Tess Harding, Tess
Harding Crag olur. Sivri
tırnaklı, huysuz dişi kedi, haber
atlatmanın yanısıra kocasıyla
karşıbklı çay içmenin de keyfıni
tadar.
Çetin Tekindor'un Ayten
Gökçer'le başrolleri paylaştığı
oyunda. danslann düzenleme-
sini Beyhan A. Murphy yapıyor.
Kostümlerinin gecikmesi ne-
deniyle ertelenen oyun, şubat
ayında sahnelere çıkıyor.
Kocaeti Bölge Tiyatrosu
KültürServisi - Kocaeb Bölge Tiyatrosu'nun 1993-94
tiyatro sezonu sanat çabşmalan arabksız devam ediyor.
Kocaeb Bölge Tiyatrosu bu yıl, Ferhan Şensoy'un yazdığı
"Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı" adlı oyunu ile
Türel Ezici'nin yazdığı "Yıldıza Kral ile Akılb Soytan"
adlı çocuk oyununu haarladı. Buyıl sekızınci Anadolu
turneleri programını gerçekleştiren Kocaeb Bölge
Tiyatrosu, her ayın belb günlerinde Izmit'te oyunlannı
sahneliyor. Her iki oyunda da görev alan sanatçılar şunlar:
Hakan Cengiz, Fatma Cengiz, Şemsi Çelik, Eb'fAslan,
Cüneyt Gürbüz, Pmar Ezgin, Murat Ulaşan, Murat Akçin
ve Erhan Demiray.
Nurettin Erkanhn resimleri
Basın MüzesVnde sergileniyor
Kültür Servisi - Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Resim Bölümü mezunu Nurettin Erkan'ın
resimleri Basın Müzesi'nde sergileniyor. Daha önce baa
karma sergilere katılan Erkan, 1993 yıbnda ilk kişisel
sergisini a|rçekleştirmişti. Nurettin Erkan şu sözlerle
anJatıyorsanatını vedoğasını: "'Kendimi hatırladığım
kadanyla hiçbirzaman herhangi biratmosferin tümüyle
içinde obnadım. Burdan hemen şu sonucu çıkarabiUrsiniz:
'o zaman hiçbir şeyi tam olarak hıssedip, yaşama imkanı
ornıadı'. Oysa bu sonucun tersini de iddia etmeyeceğim
gibi, bibnen daha doğru birgerçek var. Oda herhangi bir
şeyi algılamanın (yaşamanın) ya da hissetmenin en iyi
yollanndan biri onun dışına çıkmaktır. Belki de tam tersi
biryer en idealidir. Bu yüzden daha önceki kişisel sergim
için yapılan birsoyleşide 'însan kendisinin de içinde
olduğu dünyaya, yükselerek tepeden bir bakış yapabiliyor
olsa idi, herhalde yapacağı en yoğun şey hüzünle kanşıİc bir
gülümseme olurdu. Biz de bu gülümsemenin ışığı altında
korunur olurduk. Oysa bu kabibyetımiz çok az ve biz
yalnız kalmış bir hüzünle kanşık gülümseme karşısında aa
çeken insanlanz demiştim."
ALIÖZGENTÜRK TEN AÇÎKLAMA
Kültür Servisi - Gazetemizde
22 ocak cumartesi günü ya-
yımlanan "Kühür Bakan-
lığı'ıtdan Ne Bekh'yorsunuz"
konulu soruşturmada açık-
laması eksik yayımlanan Ab
özgentürk şöyle bir açıkla-
ma yaptı: Kültür Bakaııbğı'-
nın daha derinhğıne, daha
kaba işler yapmalan gerek-
tiğini kendilerinin de bildiği-
ni biliyorum. Ama nedense,
gerçekleşmiyor.
Sayın Fikri Sağlar ve ekibi
Kültür Bakanbğı'm yönetir-
ken aşağıdaki önerileri gerçekleştirirse gelecek kuşaklann
onu sevgiyle anacağma inanıyorum:
1- Sanat ve kültür alanındaki desteklerarttınlmah. Destek-
leme düşüncesi "herkese yardnn"ilkesine değil, "iyi projeye
yardnn" ilkesine dönüştürülmeb.
2- Sinema ve televizyon alanını düzenleyen yasalann kamu
ve yaratıcıhk yaranna çıkması için mücadele verilmeb.
3- Genç sanatçüara tanınan olanaklar artünlmab.
4- Nazım Hikmet, Turgut Uyar, Gemal Süreya ve Edip
Cansever müzeleri kurulrnab, sinema müzesi kuruimalı, Ii-
selere sinema dersi konulması için uğraşılmab.
5- Bakanbktaki bürokrasi tekeb kırdmab.
6- Bütün bunlann gerçekleşeceğine dair umudu yaymah.