Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 2 OCAK1994 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
UzakdoğuYıımVenedik'i yokohıyor
BANGKOK
CENGİZ
YILDIRIM
Bir za-|
manlar
Uzakdoğu'
nun Ve-
nedik"i ola-
rak anılan
bu kent.
şimdilerde
"Mazi gön-
lümde kanavan varadır" dıye feryat fi-
gan... Çünkü "Venedik"in yerinde yel-
ler esiyor.
Zenginlikle yoksulluğun, ihtişamla
mezbelenın. gökdelenle gecekondu-
nun ve tapınağın; iç içe, yan yana ol-
duğu güleryüzlü insanlar diyanna ne-
ler mi olmuş?
Çağjmızda. özellikle Üçüncü D.n-
ya ülkeleri kentlerinin baş belası oli. •
onlan devasız dertierle boğan nüfus
patlaması. plansız-programsız çarpık
kentleşme virüsü. 55 milyonluk Tay-
land'ın başkenti Bangkok'un da kanı-
na girmiş.
Hastalık öyle bir aşamaya varmış ki
470 kilometre uzunluğundaki kentin
"hayat damarlaruıdan birisi"ni yok
o!ma noktasına getirmış. Rivayet de-
ğil. Bir zamanlar "Uzakdoğu'nun Ve-
nedik"i namını Chao Phraya Nehri-
nden (Çao Praya) almıştı Bangkok.
Gelin görün ki bu güzelim nehir ve
onun kollannın oluşturduğu birçok
kanal; doldurulmuş, üzerlerine yollar
yetmemiş. vıyadükler, iş merkezlen,
apartmanlar yapılmış.
Gönül isterdi kı katlıam yeterli gö-
rülsün; kanallar üzerine yapılan yol-
lar. İstanbul'un trafığjni aratmayacak
Bangkok'un ulaşım sorununa çözüm
olsun, ama 'gidişat' hiç de umut verici
değil.
Uzakdoğu'nun zeki insanlan bazı
pratik çözüm yollan da bulmamış de-
ğiller. Tahmin ettiğıniz gıbi akla ilk ge-
len bisiklet. Bisikletinız yoksa ya da
kullanamıyorsanız.. onun da çaresi
var: Sıkı bir pazarlıkla. istediğinizde
trafık yoğunluğundan etkılenmeden
sizi götürebilecek resmi motosikletli
sürücüler hazır.
Sürat ve maceraya mı tutkunsunuz?
Sizin için de "tuk tuk"lar var. Özellikle
geç saatlerde. hız meraklılannın tercıh
ettikleri, bizım faytonlara benzeyen üç
kişilik bu araçlarla hoş bir gezınti yap-
mak veya diledığiniz yere ulaşmak
mümkün.
Ama siz siz olun, taksimetreli taksı-
lere pazarlıksız binmeyin! Aksi halde
bir dolarlık yere on beş-yırmi dolara
Tayland'ın gunmı Bûyük Saray, 1783'te 218 bin 400 met re karelik bir alan üzerinde inşa edilmiş.
gitmek ışten bile değıl. Yedı mılyonu
kayıtlı, sekız-on milyon kişınin ya-
şadığı belırtilen Bangkok"a gıdip Çao
Praya NehrTnde kanal gezisi yapma-
yan bir turist grubuna rastlamak nere-
deyse olanaksız gıbi. Çünkü kuzeyden
doğup kollanyla bırleserek adeta ülke-
yı iki>e bölen ve birdizı kanalla Siyam
Körfezı'ne ulaşan bu nehnn kenarlan-
nda bir başka yaşam var...
Çao Praya'daki "Yüzen Çarşı" gö-
rülmeye değer. Yerli halk, kanala gı-
ren tunst dolu teknelere yaklaşarak
birbınnden ilgmç turistik eşyalannı
pazarlıyorlan üstelik, bizım ülkemize
gelen turistlere "reva" görülen bir yak-
laşım da yok... "Neden almıyorsun, be-
ğenmiyorsuıı" dıye sızi paralamıyor-
lar. Alışveriş yapmasanızda sızi "gûler-
yüzle" karşılıyorlar.
Ve onlar bizım bir türlü "ınavileşe-
meyen Haliç'imiz"den daha kırlı nc-
hırde yıkanıyor. temizlik yapıyor, ye-
mek pışiriyor. uyuyor. turistik eşya
üretiyor: özetle yaşamlannı tekne ve
gondollarda sürdürüyorlar. Tüm
olumsuz koşullara rağmen şaşılacak
kadar "mesut ve bahtiyar" görünüyor-
lar. Tabii yaşam buysa...
Çao Praya Nehri'nin kıyılanndaki
virane gecekondulann yanı sıra çok az
da olsa bizim Boğaz'daki villalan
andıran konutlar da yok değil. Gecc-
kondulanyla iç ıçe geçmiş lüks apart-
manlan ve açıktan akan lağım sulany-
la "bizden" bir diyar gibi burası.
Başkentte ve ülkede Kral 9. Rama
çok sevıliyor. 700 yıl önce yapıldığı n-
vayet edilen Goldn Buda heykeli (Altın
Buda) 1955 vılında ülkenin kuzeyinde
bulunduğunda üzeri toprak ve çimen-
to ile kaplıymış. Taşınma sırasmda
gördüğü darbc üzerine kınlınca, 2.5
metre yüksekliğinde 5.5 ton ağırlı-
ğındakı Goldn Buda ortaya çıkmış.
Böylece bulunduğu bölgede uygun bir
yere ycrleştinlerek mabct haline dö-
nüştürülmüş.
Altın Buda"nınyüzde60ıallın,yüz-
de 4O'ı pinnçten. Yalnız altın bölümü-
nün değcn 70 milyon dolar olarak ifa-
de ediliyor. 45 melre uzunluğunda 15
metre genişliğindekı bir başka "Yatan
Buda" heykelinı. birçok ülkenin kala-
balık bir turist grubu ve Budistler akın
akın zıyarct edıyor. dilektc bulunuyor-
lar. Ziyaretlerde bizım camılerde oldu-
ğu gıbi ayakkabılarçıkanlıyor.
Bir hatırlatma: Eğer yalnızsanız
çıkardığmız ayakkabılannızı çok iyi
korumanız gerekıyor. Çünkü
çıktığınızda ayakkabılannızı bulama-
vabilirsiniz... Bir zamanlar köle olarak
Bangkok'a gclen Çinlilcr. başkalan
için çalışmayı sevmemelerindcn ola-
cak. zamanla ticari ha>ala damga-
lannı vurmayı bilmiş. kentin cn önem-
li ticari kaynağı olan allın \emücevhe-
rat trafiğinı denetımlenne almışlar.
Çınliler. Bangkok'un en onemlı ctnık
grubunu oluşturuyorlar. Sam Peng
adıyla anılan Bangkok'takı Çın Ma-
hallesı kentin en öncmlı alışvenş. mcr-
kezi konumunda.
Rıvayete görc Çinlilcr. şeyıanın ka-
pıdan değil. penccrcdcn gırcccğınc
inanırlarmış. Bangkok'ta. ıster binnci
istcr üçüncü-dördüncü kat olsun. pen-
ceresi demir parmaklıklı c\ ler görürsc-
niz. bılin kı o ev bir Çinlhe aittir.
Ülkede çok scvıldiğı belırtilen kralı.
bu "giiler yüzlü". fakat "sefil" ınsanla-
nn neden bu kadar çok sevdığıni doğ-
rusu biz pek anlayamadık
Yenibiryıl,
yepyeniumutiar
MOSKOV A - Yeni. ilgınçtır.
Yeni olana hep ilgi ve merak
duyanz. Yeni insanlar, yeni giy-
siler, yeni kentler. yeni partiler.
yeni programlar. yeni alışkan-
lıklar. hatta yeni zamanlar...
Evet. bize pek aldırmadan
bildiğince dönüp duran dünya-
da. kendi uydurduğumuz za-
man dilimlennden birinin gen-
de kalıp ötekinin başlaması bızi
heyecanlandınr, sevindırir,
umutlanmızı ve amaçlanmızı
ona bağlanz.
-Pazartesisigarayı bırakaca-
£>
m
:.
- Onümüzdekı ay yabancı dil
öğrenmeye başlayacağım.
- Doğum günümden sonra
rejımyapacağım.
- Yeni yıldan ıtıbaren yaşa-
mıma çekidüzen vereceğim.
Belırli bir tarihten başlayarak
ban özelliklerini, alışkanlıklan-
ru değiştirmeye girişen, özeğı-
tim yoluyla kendini geliştiren
pek çok insan vardır. Bu an-
lamda haftanın, ayın ve yılın ilk
günlerinin, günün ilk saatleri-
nin tatlı vemora) verici biryanı-
nın bulunduğu yadsınamaz.
Böylelikle, başlayan yeni za-
man diliminin de verdiği moral-
le, istenmeyen etkilerden ann-
maya çalışılır. Eskiyi (nostaljik
anılar dışında) terketmek, on-
dan kurtulmak, yenilenmek is-
teği kaplar insanın içini. Takvi-
min bir sonrakı yaprağının.
değişmeyi. mükemmelleşmcyi
kolaylaştıracağına inanılır.
Oysa gerçek -çoğu zaman ol-
duğu gibi- tatsız ve acımasızdır.
Ve başına buyruktur. Değışen.
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
takvimın yapraklan olur ço-
ğunlukla. Güneş. gezegenler ve
yer çekimı gıbi tıpkı, eski sorun-
İar da aldırmazlar yeni zaman
dılımlenne.
Pekı ya ıç dünyalar. onlar de-
ğişmez. mükemmelleşmez mi?
Elbette. Ancak değişmenin ıyisi
de kötüsü de. zamandan çok.
zaman ıçınde gördüklerimize,
yaşadıklanmıza bağlıdır.
Yeni başlangıçlarla bırlikte
japtığımız. devam etmekten
başka bir şey dcğıldir aslında.
Yeni yılla birlikıe yeni bir; a-
şam vaadine ancak devlet ve
parti yönetıcilennin yeni yıl me-
sajlannda rastlanz.
"Yeni" sözcüğünün coşturu-
cu etkisı. politıkacılar tarafın-
dan sıkça kullanılır. Yeni parti-
ler kurulur, yeni programlar
hazırlanır. yeni öneriler getıri-
Iir, yenilenme çağnlan yapılır»
yeni bir tarih yazmaya başla-
nır...
"YenT'nin bile ^etmediği an-
lar vardır. O zaman "yepyeni"-
den söz edılır.
İşte yeni bir yıl başladı. Yep-
yeni bir yıl. Ve yılın ilk ayı. Ya-
nn ilk hafta başlıyor. İlk pazar-
tesı. Tam zamanıdır şimdi yeni
kararlar almanın. Yeni. yepye-
ni kararlar...
Vüba
Ş'kutlamalarıiçinöncekigecesokaklaradökii-
J Ş ıe n
milyonlarea kişi, sabaha kadar içip eğlendikten
sonraevlerinedöndü.Kalabalıkdağüdığında,sokaklardaboşşişeler vekağıtkülahlararasındakalanlaryineevsizleroldu. İn-
giltere'nin başkenti Londra'daki bir uygulamada, 2 bin gönüllü. kentteki evsizleri hiç obnazsa Noel ve yılbaşı süresincc günlük
yemek ve yatacak yer kaygılanndan uzak tutmaya çalıştılar. Bir hafta boyunca açık olan 3 merkezde, yaklaşık 2 bin evsize üç
öğun yiyecek ve yatak sağlandı. Yılbaşuıın ertesinde ise gönüllüler. merkezleri üzüJerek kapatmak zoninda kaldılar.
Bir yıl dahabüyüdü, gençleşti yaşamÖlüm, doğmaktır. Doğmak, yaşam.
Yaşam, hüzün de olsa sevinç de olsa
güzeldir. Güzeli kutlamak gerek. Do-
ğan bir yıl içindir bu fiesta. Yeniden
başlar gibi tüm yaşam, sil baştan, se-
vinçle kucak açılır yeni yıllara. Bilin-
meyen bir konuğun içimizi ürperten
heyecam; hoş geldi yeni yıl, hoş gelsin
yeni yıllar!
Hüzün. yasak. Yanm kalmışsa ya-
şamak geçen yıllarda. ulaşılamamışsa
güzele, hüzün yasak; umut. yeni
yıllann adı. Ürkütmesin eskimişliği,
tükenmişliği. bitmişliği geçen yıllann.
Bir yaş daha yaşlandık. bir yıl daha
eksilttik göz açıp kapayası yaşamdan;
olsun. bir yenisıne merhaba demek
dahagüzel!
Bır yanı daha bir eskidi yeryüzünün;
bir yıl daha büyüdü. gençleşti yaşam.
Umutsuzluk. yasak! Çünkü umut.
anahtarı yaşamın.
Elbette şampanyalar patlatılacak!
Yeninin fiestası vapılacak. Yenının fı-
estası, ölünün fıestasıdır. Bir yerlerde
şampanyalar patlarken bir yerlerde
bombalar patlayacak Bir yerlerde ço-
cuklar. açlığa açacaklar gözlerini, sa-
vaşlara doğacaklar; ellerinden gelse
kapatıp gözlerini ardına bakmadan
genye dönecekler. Olmaz, doğmak ge-
rek, doğmak yaşamaktır, yaşamak ise
yüreklilık.
Bir yılı tükettik. Biten bir yılın ardı-
ndan değil. yeni bır yılın önünden koş-
mak gerekır. Yaşamak, yaşatmaktır;
güzeli bulmaktır, yaratmaktır. Ya-
şamın "var olabilrrie" savaşını aşıp.
kendisinı aşıp çevresınde yaratabıl-
mesı güzeli: işte budur yaşamak!
Duyarlılıktır yaşamak. Kendini
aşıp. başkalanna, çevreye du-
yarlılıktır. Insafsız, acımasız yaşamın
göbeğınde duyarlı insanlar güzeldir.
Yalan değıldir, kandırmaca değildır
duyarlılıklan: çünkü, insan aslında
güzeldir. İşsızlıkten bunalıyor İspan-
yollar. İkı yıldan bu yana gıdiş hep
MADRID
ALt
KIŞLAK
aşağıya. Her gün binlerce kişi ışsiz
kalıyor. Böyle bir toplumdan, kendini
aşabilen bir grup duyarlı insan çıktı.
"Devlet, ülke gelirinin binde 7"sini, dün-
yanın açlıktan knranan toplumianna
ayırmalriır" dedıler. Devletin borcu.
başını aşmış zaten. "Oünaz" dedıler,
"Batı toplumları, zenginliklerinin
yarısını tutsalar, açlıktan kırılan top-
İumlara aktarsalar, yine de v arlıklarını,
zenginliklerini, şatafatlı yaşamlannı
sürdürebilirler." Ve. açlık grevine baş-
ladılar Devletin 'olur'unu kazanana
değin sürdü çabalan. Bır yerlerde açlı-
ktan ölen çocuklan ölümden kurtar-
mak için ölümü göze alabilmektir ya-
şam. Yaşam güzeldir.
Ah! Yaşamak ne güzel! Ne kadar
zor ve pahalı, ama güzel. Zor ve pahalı
olmasaydı, yaşamak olmazdı zaten.
Zor ve güzelin bir yeni yılına fıesta-
lann coşkulanyla "Nterhaba!" demek.
İspanyollann fiesta kültürüne, gelene-
ğine; sevinç çığlıklannı paylaşma tut-
kulanna; bırlikteliğin yüceliğinde bu-
luşabılmelerine hayran olmamak elde
değil.
Onbinlerce Madridli. Puerta del Sol
(Güneşin Kapısı) meydanında topla-
nırlar yılın son gecesi. Güneşin Kapısı-
na bağlanır tüm İspanya televizyon-
lardan. naklen. Ellerinde şampanya şi-
şelen.
Ve. üzüm salkımlan! Güneşin
kapısında ve evlerde herkesin avuç-
lannda on iki üzüm tanesi. Son on iki
saniyesi beklenir yılın. soluklar kesil-
mış Vc son on ıkı saniyede meydanın
kocaman saati her saniyede
diye vurur. Her vuruşta bir dilek tutu-
Iur ve sessizce ve bir üzüm tanesi y utu-
lur. Her üzüm tanesi bir dılek. bir
umut. Son vuruşu saatin.. ve şampan-
yalar patlar, danslar başlar.
Güneşin Kapısf ndan atılır ilk adım
yeni yıla/ güneşe yürüyüş başlar umut
yüklü. Güneş zordur güzeldir.
Uzaktır / sabırdır. Sevgıdır > yakındır
uzatıversen ellerini sıcaklığını tutarsın
/ öylesine yakın.
Üzüm tanelerine yüklenmiş umut-
iar, mutluluğu aramak. Nerelerde giz-
lidir mutluîuk -öylesıne zor sak-
lamıştır Tann- : bulup çıkaramaz in-
sanlar? Bir yanlışlık mı vardı geçen
yılın umut üzümlerinde; neden bu sı-
kıntılan yaşamın?
Yüreklerinde on iki umul İspanyol-
lann, her şeye rağmen y üzlennden hiç
silinmeyen yaşama sevincı. açlığa ve
savaşa duyarlı, ve fakat yine de şam-
panyalar pallatmaya değer yaşamak!
Kafalann
içindeki duvar
hâlâayaktaBir yassı adanın güneyınde
İngilizler, kuzeyinde İskoç-
lar... Birbirinden bu kadar
ayn iki ulus olur. Evet, bunlar
iki ayn ulus. 16O3'de İskoç
Kralı, miras işleri, kader,
kısmet, mezheg derken kendi-
sini mecburen İngiltere'nin de
kralı olarak bulunca, iki ulus
da kağıt üzerinde birleşmişler.
Ama o gün bugündür İskoc-
lar İngilizleri beğenmez. İngi-
lizler Iskoçlan küçümser. Bu
böyle gider.
Romah Hadrian'ın İngi-
lizleri, İskoçlardan "koru-
mak" için ördürdüğü duvar
bugün artık sadece turistlerin
ilgisıni çekiyor. Ama kafa-
lann içindeki duvar hala
ayakta.
Üstelik 400 yıldır gelip ge-
çen kaç düzıne kuşağa, artık
Iskoç-İngiliz evliliklerinin.
ekonomisi ve kültürünün içi-
çeliğine rağmen. Kaba saba
aksanlan ile hep dalga geçilen
İskoçlar içinde bugün Ingiliz-
ceyi. güneydeki İngilizdençok
daha iyi aksanla konuşan çok
daha iyi eğitimli kaç milyon
var.
Dağlı diye alaya alınan
fskoçun yanında solda sıfır
kalacak kaç milyon da İngiliz.
Yani genellemeler hatalı.
Buna rağmen İskoçya esrarlı
hayaletli şatolan. mor bulutlu
dağlan, 150 tür viskisi, yüzler-
ce irili ufaklı adası, doğal gü-
zellikleri ve et yemekleriyle tu-
nst broşürlerinın hala foto-
modeli.
Söz yeniyıldan açıldı mı İn-
gilizler bön bön bakar. İskoç-
lann gözleri parlar. İki ulus
arasındaki kültür, gelenek.
görenek, alışkanhk farklılı-
klan yeniyıl kutlamalannda
da belli. İngilizler için yeniyıl,
Noel ardından gelen ıki gün-
LONDRA
EDtPEMİL
3YMEN
lük bir tatil. Biten yılın şöyle
bir değerlendirildiği bir fırsat.
Televizyonlar bile özel prog-
ram yapmaya üşenir. Ve gece
gıdıp İskoç televizyonu prog-
ramına bağlanırlar. Çünkü
İskoçlar, yeniyılı kutlar. Gü-
ney Anglikan, kuzey Katolik
olduğu için, ve kuzey hep
Fransız etkisinde kaldığı. ve
bu ilişkiyı hala sürdürdügü
için Kıta Avrupası'nın yeniyıl
kutlama alışkanlığı da kuzeye
yansır.
Güneye değil. Güneyde
olsa olsa Londra'da Trafalgar
Meydaru'nda gençler ve tu-
ristler ıçıp içip avaz avaz
bağmrlar, polisle köşe kap-
maca oynayıp havuzlara at-
larlar. Hoş, son yıllarda artık
havuza atlamak da yasak-
landı ya... Bunun dışında ye-
niyıl özel klüplerde özel parti-
lerle kutlanır. Ulus çapında
bir kutlama, bir zıvanadan
çıkma yaşanmaz. İskoçya
öyle değil.
Publanndaki eğlence ve
zemberekten boşanma, gü-
neyde İngilizlerin becereme-
yeceği bir şey. Edinburg'un
zarif ve mağnır binalannda
saklanan eğlence yerlerinden
sabaha kadar sokaklara insan
dökülür.
Güneyde tngilizler üçüncü
uykulanndayken... Noel'inen
pınltılısı güneyde, yeniyılın en
şakrağı kuzeyde kutlanır kısa-
cası.
ÜnlüYıuıan
tathsı: Baklava
Pazartesi; "Tatil için Bulga-
ristan'ı mı, yoksa Türkiye'yi mi
önerirsin?"..
Soru hayli cansıkıaydı. Zi-
yadesıyle "kelalâka"ydı. Lüfer
ızgara ile kapuska arasında ka-
rarsız kalmak kadar saçma
geldi bana. David'e Türkiye'yi
anlattım.
Yağmurun camlan tırma-
ladığı bır Southampton ak-
şamında. Ege kıyılannda bır
tur attırdım. Mavi yolculuğa
çıkardım. Pisboğaz İngiliz dos-
luma ocakbaşı akşamlannı. çi-
lingır sofrasını tarife teşebbüs
ettim.
İnanmaz gözlerle baktı.
Kalktı. bir turizm dergisini ka-
pıp geldi. "Ama burada cazip
bir şey göremedim. Benim su-
çum yok" dedi. Dergjyı kanş-
tırdım. Yüz küsur sayfa ara-
sında 5 sayfaya sıkıştınlan
Türkiye bölümüne göz attım.
Berbat bir açıdan çekilmiş
Bodrum fotoğrafında. çirkın
Mtelenn arasından denizi zor
Hela görebildim. Davıd'e hak
\erdım. Türkıye'vi tanıtma-
nın. Monaco'da nutuk atmak-
a olamayacağını düşündüm.
Salı: Saat sabahın 9"u. Hava
günlük güneşlik. Şort giyilse
yeridir. Fakat ansızın devran
tersine dönüyor... Coppola"-
nın "Siyam Balığı" fılmini ha-
tırlar mısınız? Bulutlar. dört-
nala koşan atlar gibi geçip gidi-
yordu camlarda O unutulmaz
görüntüler burada mı çekil-
mişti, kim bilir? Güneş nereye
gitti ansızın. bu bulutlar tepe-
mize ne zaman üşüştü? Yağ-
mur nereden çıktı?
"Sabah hava güneşliyse,
şemsiyeni sakın unutma!" Bu
İngiliz atasozünün "mana ve
ehemmiyetini" anlamak için.
bır kere iç çamaşırlara kadar
ıslanmak lazımmış.
Çarşamba: Dınozorlann
muhteşem dönüşü! Başınızı çe-
virdiğiniz her y erde onlarla göz
göze gelebilirsiniz. Yaşamı al-
tüst ettiler, özellikle de mağa-
zalan işgal ettiler. Her ürün
standında onlara adanmış bir-
kaç raf bulabilirsiniz.
Hollywood"un harika çocu-
ğu Spıelberg'in, "Jurrasıc Par-
kr filmi, sinema salonlannın
dışına taşan büyük bir sanayi-
nin motoru. Oyuncaklardan
tışörtlere; özel içkisinden kırta-
siye araçlanna kadar akıl al-
maz çeşitliliktekı ürünler. fılm
sayesinde iştahı kamçılanmış
tüketim toplumunun önüne
sürülmüşdurumda. Medyanın
dayanılmaz ağırlığı, bazen ta-
hammül edılmez hafiflikleri
yaratıyor işte.
Fakat en matrağı. İngilizle-
rin "hafif" gazetesi Sun'un
yaptığı galiba. Gazete, okurla-
nna bir kupon karşıhğı, mar-
ketlerde yaklaşık 5 bin liraya
SOUTHAMPTON
SUAT
TAŞPINAR
satılan "Jurrask Juke" adlı,
teneke kutudakı portakal su-
yunu verdi.
Ortalığı tozutan dinozorlar,
fılm gündemden düşmeye baş-
lar başlamaz mezarlanna dön-
meye başladı. İlk günler fahiş
fiyata kapanın elinde kalan
Jurrasic Park tişörtleri. defolu
mallar reyonunda alıcı bekli-
yor. Ama benim 60'lık evsahi-
bem her sabah kahvaltıda
önüme Jurraic Park marka mı-
sır gevreğı koymaya devam
ediyor. Güne dınozor yiyerek
başlıyorum!
Perşembe: Dev bir süper-
markette ahşvenş yaparken.
sihirli kelime bir hayli uzaktan
göz kırpıyor: Baklava. İngil-
tere'nin bir ucunda. 250 bin
nüfuslu bu küçük şehirde. şekli
şemalı pek umut vermese bile
baklavayla karşılaşmak tatlı
bir sürpriz. 6 dilimi. pek sık bır
paket yapmışlar. 1.65 pounda
(yaklaşık 28 bin lira) satıyor-
lâr,
İyi hoş da birgariplık varbu
işte. Üzerinde ilginç bir etiket:
Yunan geleneksel tathsı bak-
lava. Uyanık Yunanlılar bak-
lavaya da sahıp çıkmışlar. Gel-
dık mı yine aynı kapıya. "Tör-
kiş rakı. Törkiş kebap harika"
tanıtımı ılc bu kadar oluyor.
Ne ckersen onu biçiyorsun.
Cuma: Adı Thoru. İngilizce
öğrenmek için Southampton'a
gelmiş. Ağustosta bır hafta İs-
tanbul'da tatil yapmıf Fotoğ-
raflannı gösterirken. "Bir şeyi
merak ediyorum" dedi "Şehrin
içinden, ana caddeden bir tren
geçiyor. Ne zaman başladı bu?"
Lafı nereye getireceğini merak
ettim. "Sanınm 2 yıl" dedim.
Thoru. yanındaki İspanyol'a
döndü ve hararetle anlatmaya
başladı:
"İnanılmaz bir olay. Tıkış rı-
kış caddelerde, insan kalabalt-
ğınuı içinden tren geçiyor. En
son baskı İstanbul haritası al-
dım, tren hakkında hiçbir şey
yoktu. Çok şaşırdım."
Japona hesap vermeden
ders zili çaldı. Konu kapandı,
tren unutuldu.
Cumartesi: Bizdm David'e
rastladım. Yaz tatili için kara-
nnı vermiş. Korfu Adası'na gi-
decekmiş, Yunanistan'a. The
Times gazetesinin iç sayfa-
sında tek sütuna 10 satır bir
"mutad" Güneydoğu haberini
uzattı önüme. "Türkiye'de sa-
vaş varmış" dedi öfkeyle: "Ne-
den sövlemedin?"