25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 2 OCAK1994 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI UzakdoğuYıımVenedik'i yokohıyor BANGKOK CENGİZ YILDIRIM Bir za-| manlar Uzakdoğu' nun Ve- nedik"i ola- rak anılan bu kent. şimdilerde "Mazi gön- lümde kanavan varadır" dıye feryat fi- gan... Çünkü "Venedik"in yerinde yel- ler esiyor. Zenginlikle yoksulluğun, ihtişamla mezbelenın. gökdelenle gecekondu- nun ve tapınağın; iç içe, yan yana ol- duğu güleryüzlü insanlar diyanna ne- ler mi olmuş? Çağjmızda. özellikle Üçüncü D.n- ya ülkeleri kentlerinin baş belası oli. • onlan devasız dertierle boğan nüfus patlaması. plansız-programsız çarpık kentleşme virüsü. 55 milyonluk Tay- land'ın başkenti Bangkok'un da kanı- na girmiş. Hastalık öyle bir aşamaya varmış ki 470 kilometre uzunluğundaki kentin "hayat damarlaruıdan birisi"ni yok o!ma noktasına getirmış. Rivayet de- ğil. Bir zamanlar "Uzakdoğu'nun Ve- nedik"i namını Chao Phraya Nehri- nden (Çao Praya) almıştı Bangkok. Gelin görün ki bu güzelim nehir ve onun kollannın oluşturduğu birçok kanal; doldurulmuş, üzerlerine yollar yetmemiş. vıyadükler, iş merkezlen, apartmanlar yapılmış. Gönül isterdi kı katlıam yeterli gö- rülsün; kanallar üzerine yapılan yol- lar. İstanbul'un trafığjni aratmayacak Bangkok'un ulaşım sorununa çözüm olsun, ama 'gidişat' hiç de umut verici değil. Uzakdoğu'nun zeki insanlan bazı pratik çözüm yollan da bulmamış de- ğiller. Tahmin ettiğıniz gıbi akla ilk ge- len bisiklet. Bisikletinız yoksa ya da kullanamıyorsanız.. onun da çaresi var: Sıkı bir pazarlıkla. istediğinizde trafık yoğunluğundan etkılenmeden sizi götürebilecek resmi motosikletli sürücüler hazır. Sürat ve maceraya mı tutkunsunuz? Sizin için de "tuk tuk"lar var. Özellikle geç saatlerde. hız meraklılannın tercıh ettikleri, bizım faytonlara benzeyen üç kişilik bu araçlarla hoş bir gezınti yap- mak veya diledığiniz yere ulaşmak mümkün. Ama siz siz olun, taksimetreli taksı- lere pazarlıksız binmeyin! Aksi halde bir dolarlık yere on beş-yırmi dolara Tayland'ın gunmı Bûyük Saray, 1783'te 218 bin 400 met re karelik bir alan üzerinde inşa edilmiş. gitmek ışten bile değıl. Yedı mılyonu kayıtlı, sekız-on milyon kişınin ya- şadığı belırtilen Bangkok"a gıdip Çao Praya NehrTnde kanal gezisi yapma- yan bir turist grubuna rastlamak nere- deyse olanaksız gıbi. Çünkü kuzeyden doğup kollanyla bırleserek adeta ülke- yı iki>e bölen ve birdizı kanalla Siyam Körfezı'ne ulaşan bu nehnn kenarlan- nda bir başka yaşam var... Çao Praya'daki "Yüzen Çarşı" gö- rülmeye değer. Yerli halk, kanala gı- ren tunst dolu teknelere yaklaşarak birbınnden ilgmç turistik eşyalannı pazarlıyorlan üstelik, bizım ülkemize gelen turistlere "reva" görülen bir yak- laşım da yok... "Neden almıyorsun, be- ğenmiyorsuıı" dıye sızi paralamıyor- lar. Alışveriş yapmasanızda sızi "gûler- yüzle" karşılıyorlar. Ve onlar bizım bir türlü "ınavileşe- meyen Haliç'imiz"den daha kırlı nc- hırde yıkanıyor. temizlik yapıyor, ye- mek pışiriyor. uyuyor. turistik eşya üretiyor: özetle yaşamlannı tekne ve gondollarda sürdürüyorlar. Tüm olumsuz koşullara rağmen şaşılacak kadar "mesut ve bahtiyar" görünüyor- lar. Tabii yaşam buysa... Çao Praya Nehri'nin kıyılanndaki virane gecekondulann yanı sıra çok az da olsa bizim Boğaz'daki villalan andıran konutlar da yok değil. Gecc- kondulanyla iç ıçe geçmiş lüks apart- manlan ve açıktan akan lağım sulany- la "bizden" bir diyar gibi burası. Başkentte ve ülkede Kral 9. Rama çok sevıliyor. 700 yıl önce yapıldığı n- vayet edilen Goldn Buda heykeli (Altın Buda) 1955 vılında ülkenin kuzeyinde bulunduğunda üzeri toprak ve çimen- to ile kaplıymış. Taşınma sırasmda gördüğü darbc üzerine kınlınca, 2.5 metre yüksekliğinde 5.5 ton ağırlı- ğındakı Goldn Buda ortaya çıkmış. Böylece bulunduğu bölgede uygun bir yere ycrleştinlerek mabct haline dö- nüştürülmüş. Altın Buda"nınyüzde60ıallın,yüz- de 4O'ı pinnçten. Yalnız altın bölümü- nün değcn 70 milyon dolar olarak ifa- de ediliyor. 45 melre uzunluğunda 15 metre genişliğindekı bir başka "Yatan Buda" heykelinı. birçok ülkenin kala- balık bir turist grubu ve Budistler akın akın zıyarct edıyor. dilektc bulunuyor- lar. Ziyaretlerde bizım camılerde oldu- ğu gıbi ayakkabılarçıkanlıyor. Bir hatırlatma: Eğer yalnızsanız çıkardığmız ayakkabılannızı çok iyi korumanız gerekıyor. Çünkü çıktığınızda ayakkabılannızı bulama- vabilirsiniz... Bir zamanlar köle olarak Bangkok'a gclen Çinlilcr. başkalan için çalışmayı sevmemelerindcn ola- cak. zamanla ticari ha>ala damga- lannı vurmayı bilmiş. kentin cn önem- li ticari kaynağı olan allın \emücevhe- rat trafiğinı denetımlenne almışlar. Çınliler. Bangkok'un en onemlı ctnık grubunu oluşturuyorlar. Sam Peng adıyla anılan Bangkok'takı Çın Ma- hallesı kentin en öncmlı alışvenş. mcr- kezi konumunda. Rıvayete görc Çinlilcr. şeyıanın ka- pıdan değil. penccrcdcn gırcccğınc inanırlarmış. Bangkok'ta. ıster binnci istcr üçüncü-dördüncü kat olsun. pen- ceresi demir parmaklıklı c\ ler görürsc- niz. bılin kı o ev bir Çinlhe aittir. Ülkede çok scvıldiğı belırtilen kralı. bu "giiler yüzlü". fakat "sefil" ınsanla- nn neden bu kadar çok sevdığıni doğ- rusu biz pek anlayamadık Yenibiryıl, yepyeniumutiar MOSKOV A - Yeni. ilgınçtır. Yeni olana hep ilgi ve merak duyanz. Yeni insanlar, yeni giy- siler, yeni kentler. yeni partiler. yeni programlar. yeni alışkan- lıklar. hatta yeni zamanlar... Evet. bize pek aldırmadan bildiğince dönüp duran dünya- da. kendi uydurduğumuz za- man dilimlennden birinin gen- de kalıp ötekinin başlaması bızi heyecanlandınr, sevindırir, umutlanmızı ve amaçlanmızı ona bağlanz. -Pazartesisigarayı bırakaca- £> m :. - Onümüzdekı ay yabancı dil öğrenmeye başlayacağım. - Doğum günümden sonra rejımyapacağım. - Yeni yıldan ıtıbaren yaşa- mıma çekidüzen vereceğim. Belırli bir tarihten başlayarak ban özelliklerini, alışkanlıklan- ru değiştirmeye girişen, özeğı- tim yoluyla kendini geliştiren pek çok insan vardır. Bu an- lamda haftanın, ayın ve yılın ilk günlerinin, günün ilk saatleri- nin tatlı vemora) verici biryanı- nın bulunduğu yadsınamaz. Böylelikle, başlayan yeni za- man diliminin de verdiği moral- le, istenmeyen etkilerden ann- maya çalışılır. Eskiyi (nostaljik anılar dışında) terketmek, on- dan kurtulmak, yenilenmek is- teği kaplar insanın içini. Takvi- min bir sonrakı yaprağının. değişmeyi. mükemmelleşmcyi kolaylaştıracağına inanılır. Oysa gerçek -çoğu zaman ol- duğu gibi- tatsız ve acımasızdır. Ve başına buyruktur. Değışen. MOSKOVA HAKAN AKSAY takvimın yapraklan olur ço- ğunlukla. Güneş. gezegenler ve yer çekimı gıbi tıpkı, eski sorun- İar da aldırmazlar yeni zaman dılımlenne. Pekı ya ıç dünyalar. onlar de- ğişmez. mükemmelleşmez mi? Elbette. Ancak değişmenin ıyisi de kötüsü de. zamandan çok. zaman ıçınde gördüklerimize, yaşadıklanmıza bağlıdır. Yeni başlangıçlarla bırlikte japtığımız. devam etmekten başka bir şey dcğıldir aslında. Yeni yılla birlikıe yeni bir; a- şam vaadine ancak devlet ve parti yönetıcilennin yeni yıl me- sajlannda rastlanz. "Yeni" sözcüğünün coşturu- cu etkisı. politıkacılar tarafın- dan sıkça kullanılır. Yeni parti- ler kurulur, yeni programlar hazırlanır. yeni öneriler getıri- Iir, yenilenme çağnlan yapılır» yeni bir tarih yazmaya başla- nır... "YenT'nin bile ^etmediği an- lar vardır. O zaman "yepyeni"- den söz edılır. İşte yeni bir yıl başladı. Yep- yeni bir yıl. Ve yılın ilk ayı. Ya- nn ilk hafta başlıyor. İlk pazar- tesı. Tam zamanıdır şimdi yeni kararlar almanın. Yeni. yepye- ni kararlar... Vüba Ş'kutlamalarıiçinöncekigecesokaklaradökii- J Ş ıe n milyonlarea kişi, sabaha kadar içip eğlendikten sonraevlerinedöndü.Kalabalıkdağüdığında,sokaklardaboşşişeler vekağıtkülahlararasındakalanlaryineevsizleroldu. İn- giltere'nin başkenti Londra'daki bir uygulamada, 2 bin gönüllü. kentteki evsizleri hiç obnazsa Noel ve yılbaşı süresincc günlük yemek ve yatacak yer kaygılanndan uzak tutmaya çalıştılar. Bir hafta boyunca açık olan 3 merkezde, yaklaşık 2 bin evsize üç öğun yiyecek ve yatak sağlandı. Yılbaşuıın ertesinde ise gönüllüler. merkezleri üzüJerek kapatmak zoninda kaldılar. Bir yıl dahabüyüdü, gençleşti yaşamÖlüm, doğmaktır. Doğmak, yaşam. Yaşam, hüzün de olsa sevinç de olsa güzeldir. Güzeli kutlamak gerek. Do- ğan bir yıl içindir bu fiesta. Yeniden başlar gibi tüm yaşam, sil baştan, se- vinçle kucak açılır yeni yıllara. Bilin- meyen bir konuğun içimizi ürperten heyecam; hoş geldi yeni yıl, hoş gelsin yeni yıllar! Hüzün. yasak. Yanm kalmışsa ya- şamak geçen yıllarda. ulaşılamamışsa güzele, hüzün yasak; umut. yeni yıllann adı. Ürkütmesin eskimişliği, tükenmişliği. bitmişliği geçen yıllann. Bir yaş daha yaşlandık. bir yıl daha eksilttik göz açıp kapayası yaşamdan; olsun. bir yenisıne merhaba demek dahagüzel! Bır yanı daha bir eskidi yeryüzünün; bir yıl daha büyüdü. gençleşti yaşam. Umutsuzluk. yasak! Çünkü umut. anahtarı yaşamın. Elbette şampanyalar patlatılacak! Yeninin fiestası vapılacak. Yenının fı- estası, ölünün fıestasıdır. Bir yerlerde şampanyalar patlarken bir yerlerde bombalar patlayacak Bir yerlerde ço- cuklar. açlığa açacaklar gözlerini, sa- vaşlara doğacaklar; ellerinden gelse kapatıp gözlerini ardına bakmadan genye dönecekler. Olmaz, doğmak ge- rek, doğmak yaşamaktır, yaşamak ise yüreklilık. Bir yılı tükettik. Biten bir yılın ardı- ndan değil. yeni bır yılın önünden koş- mak gerekır. Yaşamak, yaşatmaktır; güzeli bulmaktır, yaratmaktır. Ya- şamın "var olabilrrie" savaşını aşıp. kendisinı aşıp çevresınde yaratabıl- mesı güzeli: işte budur yaşamak! Duyarlılıktır yaşamak. Kendini aşıp. başkalanna, çevreye du- yarlılıktır. Insafsız, acımasız yaşamın göbeğınde duyarlı insanlar güzeldir. Yalan değıldir, kandırmaca değildır duyarlılıklan: çünkü, insan aslında güzeldir. İşsızlıkten bunalıyor İspan- yollar. İkı yıldan bu yana gıdiş hep MADRID ALt KIŞLAK aşağıya. Her gün binlerce kişi ışsiz kalıyor. Böyle bir toplumdan, kendini aşabilen bir grup duyarlı insan çıktı. "Devlet, ülke gelirinin binde 7"sini, dün- yanın açlıktan knranan toplumianna ayırmalriır" dedıler. Devletin borcu. başını aşmış zaten. "Oünaz" dedıler, "Batı toplumları, zenginliklerinin yarısını tutsalar, açlıktan kırılan top- İumlara aktarsalar, yine de v arlıklarını, zenginliklerini, şatafatlı yaşamlannı sürdürebilirler." Ve. açlık grevine baş- ladılar Devletin 'olur'unu kazanana değin sürdü çabalan. Bır yerlerde açlı- ktan ölen çocuklan ölümden kurtar- mak için ölümü göze alabilmektir ya- şam. Yaşam güzeldir. Ah! Yaşamak ne güzel! Ne kadar zor ve pahalı, ama güzel. Zor ve pahalı olmasaydı, yaşamak olmazdı zaten. Zor ve güzelin bir yeni yılına fıesta- lann coşkulanyla "Nterhaba!" demek. İspanyollann fiesta kültürüne, gelene- ğine; sevinç çığlıklannı paylaşma tut- kulanna; bırlikteliğin yüceliğinde bu- luşabılmelerine hayran olmamak elde değil. Onbinlerce Madridli. Puerta del Sol (Güneşin Kapısı) meydanında topla- nırlar yılın son gecesi. Güneşin Kapısı- na bağlanır tüm İspanya televizyon- lardan. naklen. Ellerinde şampanya şi- şelen. Ve. üzüm salkımlan! Güneşin kapısında ve evlerde herkesin avuç- lannda on iki üzüm tanesi. Son on iki saniyesi beklenir yılın. soluklar kesil- mış Vc son on ıkı saniyede meydanın kocaman saati her saniyede diye vurur. Her vuruşta bir dilek tutu- Iur ve sessizce ve bir üzüm tanesi y utu- lur. Her üzüm tanesi bir dılek. bir umut. Son vuruşu saatin.. ve şampan- yalar patlar, danslar başlar. Güneşin Kapısf ndan atılır ilk adım yeni yıla/ güneşe yürüyüş başlar umut yüklü. Güneş zordur güzeldir. Uzaktır / sabırdır. Sevgıdır > yakındır uzatıversen ellerini sıcaklığını tutarsın / öylesine yakın. Üzüm tanelerine yüklenmiş umut- iar, mutluluğu aramak. Nerelerde giz- lidir mutluîuk -öylesıne zor sak- lamıştır Tann- : bulup çıkaramaz in- sanlar? Bir yanlışlık mı vardı geçen yılın umut üzümlerinde; neden bu sı- kıntılan yaşamın? Yüreklerinde on iki umul İspanyol- lann, her şeye rağmen y üzlennden hiç silinmeyen yaşama sevincı. açlığa ve savaşa duyarlı, ve fakat yine de şam- panyalar pallatmaya değer yaşamak! Kafalann içindeki duvar hâlâayaktaBir yassı adanın güneyınde İngilizler, kuzeyinde İskoç- lar... Birbirinden bu kadar ayn iki ulus olur. Evet, bunlar iki ayn ulus. 16O3'de İskoç Kralı, miras işleri, kader, kısmet, mezheg derken kendi- sini mecburen İngiltere'nin de kralı olarak bulunca, iki ulus da kağıt üzerinde birleşmişler. Ama o gün bugündür İskoc- lar İngilizleri beğenmez. İngi- lizler Iskoçlan küçümser. Bu böyle gider. Romah Hadrian'ın İngi- lizleri, İskoçlardan "koru- mak" için ördürdüğü duvar bugün artık sadece turistlerin ilgisıni çekiyor. Ama kafa- lann içindeki duvar hala ayakta. Üstelik 400 yıldır gelip ge- çen kaç düzıne kuşağa, artık Iskoç-İngiliz evliliklerinin. ekonomisi ve kültürünün içi- çeliğine rağmen. Kaba saba aksanlan ile hep dalga geçilen İskoçlar içinde bugün Ingiliz- ceyi. güneydeki İngilizdençok daha iyi aksanla konuşan çok daha iyi eğitimli kaç milyon var. Dağlı diye alaya alınan fskoçun yanında solda sıfır kalacak kaç milyon da İngiliz. Yani genellemeler hatalı. Buna rağmen İskoçya esrarlı hayaletli şatolan. mor bulutlu dağlan, 150 tür viskisi, yüzler- ce irili ufaklı adası, doğal gü- zellikleri ve et yemekleriyle tu- nst broşürlerinın hala foto- modeli. Söz yeniyıldan açıldı mı İn- gilizler bön bön bakar. İskoç- lann gözleri parlar. İki ulus arasındaki kültür, gelenek. görenek, alışkanhk farklılı- klan yeniyıl kutlamalannda da belli. İngilizler için yeniyıl, Noel ardından gelen ıki gün- LONDRA EDtPEMİL 3YMEN lük bir tatil. Biten yılın şöyle bir değerlendirildiği bir fırsat. Televizyonlar bile özel prog- ram yapmaya üşenir. Ve gece gıdıp İskoç televizyonu prog- ramına bağlanırlar. Çünkü İskoçlar, yeniyılı kutlar. Gü- ney Anglikan, kuzey Katolik olduğu için, ve kuzey hep Fransız etkisinde kaldığı. ve bu ilişkiyı hala sürdürdügü için Kıta Avrupası'nın yeniyıl kutlama alışkanlığı da kuzeye yansır. Güneye değil. Güneyde olsa olsa Londra'da Trafalgar Meydaru'nda gençler ve tu- ristler ıçıp içip avaz avaz bağmrlar, polisle köşe kap- maca oynayıp havuzlara at- larlar. Hoş, son yıllarda artık havuza atlamak da yasak- landı ya... Bunun dışında ye- niyıl özel klüplerde özel parti- lerle kutlanır. Ulus çapında bir kutlama, bir zıvanadan çıkma yaşanmaz. İskoçya öyle değil. Publanndaki eğlence ve zemberekten boşanma, gü- neyde İngilizlerin becereme- yeceği bir şey. Edinburg'un zarif ve mağnır binalannda saklanan eğlence yerlerinden sabaha kadar sokaklara insan dökülür. Güneyde tngilizler üçüncü uykulanndayken... Noel'inen pınltılısı güneyde, yeniyılın en şakrağı kuzeyde kutlanır kısa- cası. ÜnlüYıuıan tathsı: Baklava Pazartesi; "Tatil için Bulga- ristan'ı mı, yoksa Türkiye'yi mi önerirsin?".. Soru hayli cansıkıaydı. Zi- yadesıyle "kelalâka"ydı. Lüfer ızgara ile kapuska arasında ka- rarsız kalmak kadar saçma geldi bana. David'e Türkiye'yi anlattım. Yağmurun camlan tırma- ladığı bır Southampton ak- şamında. Ege kıyılannda bır tur attırdım. Mavi yolculuğa çıkardım. Pisboğaz İngiliz dos- luma ocakbaşı akşamlannı. çi- lingır sofrasını tarife teşebbüs ettim. İnanmaz gözlerle baktı. Kalktı. bir turizm dergisini ka- pıp geldi. "Ama burada cazip bir şey göremedim. Benim su- çum yok" dedi. Dergjyı kanş- tırdım. Yüz küsur sayfa ara- sında 5 sayfaya sıkıştınlan Türkiye bölümüne göz attım. Berbat bir açıdan çekilmiş Bodrum fotoğrafında. çirkın Mtelenn arasından denizi zor Hela görebildim. Davıd'e hak \erdım. Türkıye'vi tanıtma- nın. Monaco'da nutuk atmak- a olamayacağını düşündüm. Salı: Saat sabahın 9"u. Hava günlük güneşlik. Şort giyilse yeridir. Fakat ansızın devran tersine dönüyor... Coppola"- nın "Siyam Balığı" fılmini ha- tırlar mısınız? Bulutlar. dört- nala koşan atlar gibi geçip gidi- yordu camlarda O unutulmaz görüntüler burada mı çekil- mişti, kim bilir? Güneş nereye gitti ansızın. bu bulutlar tepe- mize ne zaman üşüştü? Yağ- mur nereden çıktı? "Sabah hava güneşliyse, şemsiyeni sakın unutma!" Bu İngiliz atasozünün "mana ve ehemmiyetini" anlamak için. bır kere iç çamaşırlara kadar ıslanmak lazımmış. Çarşamba: Dınozorlann muhteşem dönüşü! Başınızı çe- virdiğiniz her y erde onlarla göz göze gelebilirsiniz. Yaşamı al- tüst ettiler, özellikle de mağa- zalan işgal ettiler. Her ürün standında onlara adanmış bir- kaç raf bulabilirsiniz. Hollywood"un harika çocu- ğu Spıelberg'in, "Jurrasıc Par- kr filmi, sinema salonlannın dışına taşan büyük bir sanayi- nin motoru. Oyuncaklardan tışörtlere; özel içkisinden kırta- siye araçlanna kadar akıl al- maz çeşitliliktekı ürünler. fılm sayesinde iştahı kamçılanmış tüketim toplumunun önüne sürülmüşdurumda. Medyanın dayanılmaz ağırlığı, bazen ta- hammül edılmez hafiflikleri yaratıyor işte. Fakat en matrağı. İngilizle- rin "hafif" gazetesi Sun'un yaptığı galiba. Gazete, okurla- nna bir kupon karşıhğı, mar- ketlerde yaklaşık 5 bin liraya SOUTHAMPTON SUAT TAŞPINAR satılan "Jurrask Juke" adlı, teneke kutudakı portakal su- yunu verdi. Ortalığı tozutan dinozorlar, fılm gündemden düşmeye baş- lar başlamaz mezarlanna dön- meye başladı. İlk günler fahiş fiyata kapanın elinde kalan Jurrasic Park tişörtleri. defolu mallar reyonunda alıcı bekli- yor. Ama benim 60'lık evsahi- bem her sabah kahvaltıda önüme Jurraic Park marka mı- sır gevreğı koymaya devam ediyor. Güne dınozor yiyerek başlıyorum! Perşembe: Dev bir süper- markette ahşvenş yaparken. sihirli kelime bir hayli uzaktan göz kırpıyor: Baklava. İngil- tere'nin bir ucunda. 250 bin nüfuslu bu küçük şehirde. şekli şemalı pek umut vermese bile baklavayla karşılaşmak tatlı bir sürpriz. 6 dilimi. pek sık bır paket yapmışlar. 1.65 pounda (yaklaşık 28 bin lira) satıyor- lâr, İyi hoş da birgariplık varbu işte. Üzerinde ilginç bir etiket: Yunan geleneksel tathsı bak- lava. Uyanık Yunanlılar bak- lavaya da sahıp çıkmışlar. Gel- dık mı yine aynı kapıya. "Tör- kiş rakı. Törkiş kebap harika" tanıtımı ılc bu kadar oluyor. Ne ckersen onu biçiyorsun. Cuma: Adı Thoru. İngilizce öğrenmek için Southampton'a gelmiş. Ağustosta bır hafta İs- tanbul'da tatil yapmıf Fotoğ- raflannı gösterirken. "Bir şeyi merak ediyorum" dedi "Şehrin içinden, ana caddeden bir tren geçiyor. Ne zaman başladı bu?" Lafı nereye getireceğini merak ettim. "Sanınm 2 yıl" dedim. Thoru. yanındaki İspanyol'a döndü ve hararetle anlatmaya başladı: "İnanılmaz bir olay. Tıkış rı- kış caddelerde, insan kalabalt- ğınuı içinden tren geçiyor. En son baskı İstanbul haritası al- dım, tren hakkında hiçbir şey yoktu. Çok şaşırdım." Japona hesap vermeden ders zili çaldı. Konu kapandı, tren unutuldu. Cumartesi: Bizdm David'e rastladım. Yaz tatili için kara- nnı vermiş. Korfu Adası'na gi- decekmiş, Yunanistan'a. The Times gazetesinin iç sayfa- sında tek sütuna 10 satır bir "mutad" Güneydoğu haberini uzattı önüme. "Türkiye'de sa- vaş varmış" dedi öfkeyle: "Ne- den sövlemedin?"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle