Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2OCAK1994PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
1993'TE MUZİK
Müziktedünyayane kadar açdchk?
EVİN İLYASOĞLU
Müzik dünyamızdaki başanlan
uluslararası ölçüllerk değer-
lendirdiğinıizde kaç yorumcu-
muz ünlü salonlarda çaldı. hangi müzik
merkezlerinin ünlü imzalan tarafından
eleştirildi. kaç şefimiz büyük orkestralan
yönettı. kaç müzıkçımizm plağı ünlü
plakçılarda satılıyor sorulannı sor-
mamız çok doğal. Bir önceki yıla genel
bakışta bestcci ve yorumculanmızın bü-
yük atılımlar yaptığı söylenemez. He-
men aynı isimler ve yenı yetişmekte olan
bir kaç gencimiz ancak Avnıpa kıtası-
nda az biraz sesini duvurmakta Hüseyin
Sennet Pekineller, Idil Biret, Gübin
Onay her zamanki çizgilerinde kendi-
lerinden söz ettiriyorlar. Gürer Aykal,
Suna Kan. Ayia Erduran, Ayşegül Sa-
nca, Ruşen Günes, Cihat Aşkın yurtiçin-
de yaptıklan plaklarla müzik dünyamı-
za yeni soluk getirdiler. Yeni parlayan
gençlerimizden kemana Tuncay
Yılmaz'ın Almanya'dakı piyanıst Mu-
hiddin Dürriioğlu'nun Belçika'daki. pi-
yanıst Metamet Okonşar'ın İtalya'dakı
s
basanlan kıvanç venci.
Hüseyin Sermefin Fransız besteci Al-
kan'ın yapıtlanndan oluşturduğu com-
pact disci 1992 de "Les Diaposons D'or"
ödülüne değer bulunup. yılın en iyi on
plagı arasına girmişti. 1993şubatayında
Paris'te bir törenle Sermet çaldı. plak
tanıtıldı ve ödül verildi. Altm diapozon
ödülünden sonra da sanatçımıza elcştir-
menler ayn bir yer ayınr oldu. her kon-
seri daha bır dikkatle izlenmekte. Belkı
müzik çevrelerimizden duyurabileceğı-
miz en önemlı olay bu. Sanatçı. bunun
devamı olarak yine Alkan yapıtlanndan
oluşan bir disc çıkarıacağını söylüyor.
Cemat Reşid Rey'deki resıtalinde Türk
dinleyicisinı de Âlkan ile tanıştırdı. Ve
çok güçlü bır teknik. parlak bir ustalık
isteyen yapıtlarda Sermet'in hünenne
hayran kalmamak elde değıldi.
Güher ve Süher Pekinel'ın Tansu Çil-
ler'in Almanya gezısinde VV'eizsaecker
onuruna Reh Nehri üstünde bir adanın
manastınnda verdikleri konscr. Türk
politik dünyası açısından da önemliydi
1993'te bızım sanatçılanmızı ve bes-
tecilerimizi dünyaya duyurmaktan çok.
dünyanın pekçok
ünlüsünü yanı-
başımızda buluvcr-
me şansını vaşadık.
Bir yanda Istanbul
Festivali etkinlikleri,
bir yanda özel kuru-
luşIann"\IegaStar"
getirtip büyük pro
düksiyonlarla spor
salonlannda. statlar-
:<ia yaptığı gösteriler
ve öte yanda Cemal
Reşid Rey Salonu'-
ndaki programlarla
pekçok ünlü geldı
geçti ülkemızden.
Böylece Placido Do-
mingo gibı bir ismi
1993'te ülkemizc ge-
Jen en büyük sanatçı
olarak yakından din-
lemiş olduk. Gerçek
bir sanatçı olabilme-
nin disiplini, estetiği
ve tüm gerekçelerini
örnekledi. Uzun süre
Domingo fırtınası
kulaklanmızdan si-
linrnedi.
Ünlü sanatçılan
yanıbaşımızda djn-
lemek. onlann neden
ünlü olmuşluğunu canlı dinleyince daha
iyi anlamak bir yanda: kendi sanatçı-
lanmıza ömek oluşturmalan da diğer
bir yanda önemli. Bu arada gerek senfo-
ni gerek opera orkestralanmıza gerekse
korolanmıza gelen yabancı şeflerle; ünlü
rejisörler, koreograflar, dekoratörler.
ışıkçılarla yaratıa kadrolann yenı bpyut
kazanmış olmalan da çok önemlı. Örne-
ğin Istanbul Operası'nda fırtınlar yara-
tan İtaly an rejisör del Monaco'nun Uçan
Hollandairsının (genelde beğenilip be-
ğenilmemesi önemli değil). reji çalışma-
lan boyunca sanatçılara pekçok şey
kattığı. soprano Zehra Yıldız'ı bize yeni-
den kazandırdığı bir gerçek. Böylece
uluslararası düzeye tırmanaum. dediği-
mizde o pazann teknik adamlanyla çalı-
şmalar yapılması da kaçınılmaz. Bu ara-
da İstanbul Operası'nın yılın son günle-
rinde sahnelediği Turandot operası. ku-
; rumun yülardır ortaya çıkardığı en iyi
yapıt olarak övgüler derledi.
müzikseverler uzun bir zaman unuta-
nıadı. Festivalın açıhşını yapan Mont-
serrat Cabbale. deneyimli ışıltısıyla her-
kesı büyüledi. Festivalin küçük ke-
mancısı Midori, kemaruyla dansederek
devleşti. Kemancılann ağırlıklı olupçok
az piyanıst dinleyebildığımız 21. Festiva-
le Eugene Sarbu-Canino ikılisı. çellist js-
serfis, klavsenci ve besteci Makolm, ayn
bir hava kattılar. Shiomo Mintz'uı eşlik-
siz Bach'lan tarihi değen hep korunmuş
bir roman gibiydi. Christopher Hogwo-
od'un özgün ve anüka çalgılan; I Musi-
ci'nın güzel tonu, festivalin lezzetiydi.
Aynca yine festival komitesınin dü-
zenlemesıyle Carreras-Caballe'nin As-
pendos Antik Tiyatrosu'ndakı konseri
tarihi bir olaydı. Bu yıl Efes Antik Tiyat-
rosu. yıpranmakta olduğu gerekçesiyle
konserlere >asaklandı. Organizatörlcr
sunuz. Kimleri dinlemedik ki şu bir yıl
içinde! Spivakov'dan. Richter'e: Stutz-
mann'dan Rachlin'e. Mulloıa'dan Enge-
rer'e. Barto'dan Hendricks'e. Berganza'-
ya. Scotto'ya. Hep uluslararasi mü/ik
dergilerinde plağından ya da konserin-
den sözü edilen sanatçılar. L'manz önü-
müzdeki yıllarda da bu salon bö\ lcsi
zenginliklerle bir geleneğe kavuşur. bclli
bir düzeyin üstündekı sanatçılanvla
dünyanın her yerinden başvurular alır.
IÇaykovski yüı
Ive IDSO
Çaykovski yılıydı 1993. Pekçok yapıtı
çalındı. operalarda yer aldı. Dinlediği-
mız cn güzel keman konçertosunu da
tam besıecinin öldüğü gün Rus kemancı
Oleh Krysa, Ender Sakpınar yönetımın-
Festivale katnlan Shtomo Mintz'in eşliksiz Bach'lan tarihi korunmuş bir roman gibiydi.
de Türkiye'nin değişik yörelerindeki an-
tik tiyatrolan, konser verilebilir alanlan
araştırmak durumunda kaldılar. Böyle-
ce yeni konser mekânlan doğmakta.
Konser mekânı deyince, zaten konser sa-
lonu olarak yapılmamı§ ama yine amaca
yönelik hizmet eden istanbul Atatürk
kültür Merkezi'nin bakıma alınacak ol-
ması nisan ayından sonra ve 1994 festı-
valinde zor günler yaşatacak.
Yaz sonunda Türkiye'nin her kesi-
mini üzen Nejat Eczacıbaşı'nın ölümü.
müzikseverleri bir başka etkiledi. Fes-
tivalin her şeyi Nejat Bey. hep yenilikler
peşinde koşuyordu. Acaba pnun
bıraktığı planlan sürdüren var mı, İstan-
bul Kültür ve Kongre Merkezi düşünül-
düğü zamana yeüşecek nıı? Aynı enerjı-
yi. aynı coşkuyu kaç ışadamında bulabi-
îirsiniz?
IÇemal Reşid Rey Salonu
İstanbula bir boyut
11993 İstanbul
Festivali
İstanbullulann bir şansı da Cemal Re-
şid Rey Salonu. Özellikle 1993-Ekim
mevsimiyle başlayan programlannda
İstanbul Festivali ıle çağımızın büyük dur durak bılmeden-Cemal Reşid Rey
bestedsi ve orkestra şefi Pierre Bouİez'i Salonu'na koşturmaktayız. Kaçın-
Londra Senfoni Orkestrası ile dinleme rsanız. ya yannın parlak bir yeteneği. ya
ftrsatını bulduk. Yirminci yüzyıla dam- günün en gözde isımlerinden biri ya da
gasını vurmuş bir bilge müzik adammın 20. \uzyil müzik tarihine adını geçirmiş
yönettiği Stra\insky'nin Bahar Avıni'ni deneyimli bir sanatçıyı kaçırmış oluyor-
de ÎDSO'nun eşliğinde çaldı.
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasfnın
başansı da Europe Musicale'ye katıl-
ması oldu bu >ıl. Alexander Schuinck
yönetiminde. Hüseyin Sennet \e David
Geringas solıstliğinde Münih'dc Türk
besteçılerden örülü bir program sundu-
lar. Özellikle Geringas'm caldığı Saygun
çello konçertosu ve Sennet'in çaldığı Er-
kin piyano konçertosu, uzun alkışlarla,
orkestramıza övgüler getirdi.
I Leyla Gencer en sonunda
İTürkiye'de
Dünyaca ünlü sopranomuz Leyla
Gencer'i en sonunda bağnmıza basabil-
dik! Opera tarihine DonizettTleri. Belli-
ni'leri, VenK'leriyle geçmiş, çajâmızda
unutulmuş eserleri gün ışığına çıkar-
masıyla, şan tekniği. dramatik yetkinliği
kadar araştırmacılığı ve şimdilerdekı eği-
tımciliği ile de ünlü prima donnamız. Bi-
zim. "O Tiirk saytlmaz ki" gerekçesiyle
1980"li yıllara kadar Devlet Sanatçısı b'ile
olmasını değer bulmadığimız büvük
soprano! İstanbul Devlet Operası'nın
düzenlediğı bir saygı gecesinde AKM"-
nin Büyük Salonunu dolduran müzikse-
verler onun yıllaria vaptığı mücadeleyi,
hırsını, tutkusunu. calışkanlığını öğren-
diler; bugüne dek belki de ilk kez sesini
duyma fırsatına sahip oldular. Leyla
Placido
Domingo
(solda) fırtınası
tstanbul'da
esti. Caballe
(üstte)ve
Carreras'ın
Aspendos'taki
konseri tarihi
bir olavdı.
Gencer'in ancak korsan plaklan oldu-
ğtından bulup almak da bir serüvendir.
Bu nedenle hazırlanan multivizyon
göstcnsı çok başanlıydı. Genç şana-
Tanmızın Le>la Gencer'den öğrenecek
ne çok şeyi var. umanz daha sık seminer-
lcrle ondan vararlanmaya çalışılır.
IAnkarahların müzik
dünyasına yeni renkler
Ankara Belediyesi'nin Ankara'nın
başkent oluşunu kutlamak amacıyla on
besteciyc eser ısmarlaması, belki de mü-
zik tarihımizde ilk kez yer alan cömert
bir adım oldu. Bu yapıtlar için Belediye
Başîcanı bestecilere 4Ü'ar mılyon verme-
\ı öngörmüştü. Şu sıralarda tamamlan-
nıakta olan Ankaralı bestecilerin yapı-
tlan. Bilkent İ niversitesi Müzik veSahne
Sanatian Fakültesi'nın orkestralan ta-
rafından seslendinlecek. Orkestralan di-
yoruz. çünkü bu yıl Bilkent tam üç or-
kestraya birden sahip oldu. Birisı Akade-
mik Sinfonietta başlığı laşıyor. Hem sa-
natçı hem de öğretmen olan yabancı ele-
manlar getirtilmiş. Birisi öğrenci-öğre-
tım üyesi kanşımı, diğer oda orkestrası
da hem yabancı elemanlan hem de kon-
servatuvar çevrelerinden yetışenlen, ye-
tişmekte olanlan kapsıyor. Bu orkestra-
lann düzcrilt könserteri Ankara*nTn mtl-
zik vaşamına yepvenı bır soluk.
Aynca Ankara'nın Seıda Cenap and
Yakfı desteği ile gerçekleşen fesıivalı. bu
yıl uluslararası festıvaller listesine
katıldı. Yepyeni bir kimliğe bürünerek
hazırlıyor programlannı artık.
Ankara Oda Orkestrası, Cumhuri-
\etten bu >ana en uzun ömürlü oda or-
kestramızdı. Bır süre araverdikten sonra
yine Gürer Aykal yönetiminde eski-yeni
üyeleriyle. cski geleneği ama yeni kimliği
ile 1993'te düzenlı konserlerine başladı.
Bır dc gencecık oda orkestrası daha var
Ankaralılann; Ancry Oda Orkestrası.
IUsmanbaş'ın
ödülü
Çağdaş müziğimizin ikinci kuşağın-
dan Prof. İlhan Üsmanbaş. Sevda Cenap
and Vakfı altın madalyaşını kazandı.
yılın sanatçısı ilan edildı. İyi de. müzik
için verilen ödüller ne Altın Portakal gibi
fılm şenliği ödülleridir. nc tiyatro ödülle-
ri gjbi ses gctirir ne de daha büyük kuru-
luşlann her dala verdiği ödülün bir par-
çası gibi anılır. Yine uçurumda açan çi-
çekler gibi bir avuç müzıkle ılgili kişinin
gözüne ılişir. Televizyon ve gazeteler bu
ödüllerden ancak Cumhurbaşkanı, ba-
kan filan gitti diye söz ederler. Oysa
İlhan Lsmanbaş gibi bir bestecimizin
varlığı ile ne kadar övünsek azdır. Bu-
gün dünvanın dört yanında 60 yıldır de-
nenmiş her türlü müzik biçemini dcne-
mış. her türlü müzik topluluğu için yüzü
aşkın yapıt yazmış ve tüm uygar müzik
merkezlerinde tanınan sanaıçımız. Belki
oturup da ıslıkla çalmazsınız Usman-
baş'ın bestelcrini. Amaobirmisyonuye-
rine getirmektedir Şu anda bilimde. eği-
timde. bilgisayar dünyasında en ileri
noktalara ulaşmak isterken bir de müzik
dalında bunu >apan bestecimiz \arsa
bize ancak övünmek düşer. Bir de onun
yapıtlannı seslendirtmek. plağa aldı-
rmak görevi.
ITürk yoramculan artık
CD'lerde
Plak yapmak eskilere göre giderek ko-
lavlıklar kazanan bir eylem. Türkiye'de
compact disc basan iki-üç fırma birden-
Leyla Gencer
tııre gelişiverdi 93 yılı içinde. Teknik ko-
laylık bir yana da sponsor bulma zorlu-
ğûnu geliıi bu işle savaşan Ömer Umar'a
sorun! Büyük gayreti ıle UPR Classıcs
adı altında bir dizi Türk yorumcusunun
plağını yapmaya. Kültür Bakanlığı'-
ndan, özel çev-
relerden aldığı
destekleri uçu-
ça getirip. lon-
mayster ithal
edip. orkestra-
lan organize
edip, solistlen-
mizi ve yılın
yansını Amen-
ka'da yaşayan
değerli şefimiz
Gürer Aykal'ı
bulup bu işi
gercekleştırdi.Pierre Boulez
Bu çok önemli bir aşama. Türk yorum-
cusunun Batı müziği çaldığı plaklar.
Tümü de Şef Gürer Aykal yönetiminde.
Ankara'ya getirtilen ödüllü bir Alman
tonmayster Helge Jörns tarafından
kaydı yapılan disclerde Cumhurbaş-
kanlığı Senfoni Orkestrası ya da Ankara
Oda Orkestrası yer alıyor. İlk disc yeni
yıldan birkaç gün önce piyasaya çıkıı
bile. Suna Kan ve Ruşen Güneş'in solistli-
ğinde Mozart'ın keman konçertolannın
tümünü ve duolannı içeren üç disclik bir
külliyat çıkacak. Sonra Bach'ın iki ke-
man konçertosu (Suna Kan-Cihat
Aşkın); keman-
obua konçerto-
su (S.Kan-
Çetin Yalçuı)
geliyor. Ayşe-
gül Sanca'nın
Moment Musı-
cale başlığı taşı-
yan discinde
Rachmaninof
ve Schubert'in
yapıtlan var.
Ayla Erduran
ve Ayşegül
Sanca'nın yorumladığı Debussy ve Gri-
eg sonatlar başlı başına bir disc. Plak üs-
tünde iki seslendirilişi yapılan Erkin .
Senfoni ve az çalınan Çaykovski'nin 2.
senfonisi de Gürer Aykal ve Cumhur-
başkanlığı Senfoni Orkestrası'nın yoru-
mundan başlı başına bir başka disc ola-
rak çıkacak. Tüm kayıtlan tamamlanan
yapıtlar şubat ayı sonuna kadar piyasa-
da olacak, hem de herhangi bır ba-
kanlığın raflannda değil. Her köşebaşı-
ndaki plakçıda 150 bin liradan satılacak.
Bir de tüm dünya radyolanna dağı-
lmasıyia, sanatçılarımızın sesleri uzakla-
ra ulaşmış olacak.
Nejat Eczacıbaşı
Yılın son günlerinde İstanbul'da müzik
cı emal Reşid Rey (1904-1985).
çağdaş müziğimizin öncüsü,
istanbul Şehir Orkestrası'nın
(bugünkü İDSO'nun temeli) kurucusu
ve yıllarca şefı olmuş. Avrupa'daki tur-
neleriyle tanınmış, nice öğrenci yetiştir-
miş! Ne yazık ki pek çok bestecimizin
yazgısı gibi onun da yapıtlan çok ender
seslendirilmekte. Kendi kurucusu oldu-
ğu örkestrada bile öyle büyük arabklar-
la çalınıyor ki, her seferinde yeni kuşak-
lar ilk kez tanışıyorlar Cemal Reşid ile.
Orkestranın üyeleri arasında hâlâ onun
şef değneği aîtında çalmış kişiler var.
herhalde dillere destan disiplirünı en iyi
onlar anımsarlar. Ve bugün özen göste-
rilmeden seslendinlen bir Cemal Reşid
yapıtına da herhalde en çok onlar üzü-
lürler.
Bu hafta sonu İDSO'da Cemal Reşid
Rey ağırlıkh bir program dinledık. Erol
Erdinç yönetimindeki konserde Nazife
Güran ve AM Darmar'ın yapıtlan da yer
alıv ordu. Cemal Reşid'in "Fatih Senfo-
nik Şiiri" (1953) son dönem yapıtlan-
ndan bıri. "Kendi fantezi dünyam içinde
yazdıklarırndan" diyordu kendısı. Şef
Erdınç ve İDSO tıtızlikle çalışmış; bugu-
ne.dek dinlediğimız en güzel "Fatih Sen-
fonik Şiiri"ni sundular diyebiliriz. **Kâti
bim ÇeşiUemeleri"nde (1961) Cemal Re-
şid'in öğrencisi Seher Tanrıyar, ho-
casının yazı taranı çok iyi tanıyan. yer
yer izlenimci, bazen çocuksu. bazen gi-
zemli karakteri yansıtan yorumuyla rap-
sodik yapıdaki çeşitlemeleri pınl pınl
çaldı. Ancak orkestra eşliği için aynı şey-
ler söylenemez. Fatih Senfonık Şiiri ile
uğraşmaktan bu yapıtı çalışmaya. tem-
polan, çalgı gruplannm renklerini gö-
zetmeye zaman kalmamış anlaşılan
İDSO'nun diğer yapıtlannda solist.
dcnevimli sopranomuz Melek Çeliktaş
idı. Özellikle Ali Darmar'ın (1946)
"Aşkın Elinden" başlıklı liedirti. güzel
yorumuyla küçük bir suluboya tablo
gibi sergiledi. Nazife Güran'ın (1921-
1993) "Mehüka Sultan" adlı liedini din-
lerken hüzünlenmemek elde değildi.
Çünkü Nazife Hanım'ın bır yapıtı ılk
kez bır senfoni orkestramız tarafından
çalınacaktı ve kalbı bu heyecana daya-
namadı, provalann başladığı gun onu
yitırdik.
Aslı ses ve piyano için yazılmış olan
"Mehüka Sultan"ın orkestralama çalış-
malannda Erol Erdinç'in çabalannı.
Nazife Hanım'ın nasıl coşkuvla bu işe
sanldığmı yakından bildiğımden. seslen-
diğini duyamadığına hüzünlenmemek
elde değil. Kendisiyle 1990 yılında
yapüğımız bir telcvizyon programında
neredeyse kırk yıldır yazdığı bestelerin
yurtdışında birkaç kezçalındığını söyle-
mişti. konservatuvarlara. orkestralara
sundunuz mu dediğımde. hıç de sitemli
bir ifade ile değil ama gözleri yaşlana-
rak. "Nedense ilgilenen ohnadı" demişti.
Nazife Hanım bır haricivecınin kızı ola-
rak Viyana'da dünyaya gelmiş; önce an-
nesiyle piyano çalışmış: Cemai Reşid
Rey den ders alırken yaptığı birtakım
kompozısyon çalışmalannın değerlene-
bileceğini öğrenmiş ve Berlin Akademi-
sı'ne girmış, piyano \e bestecilık eğitimi
görmüş. Sonra Köln Konservatuvan'na
gitmiş. Oralarda yaptığı tüm be;>',?ler,
ülkesine özlemden ötürü Türk müziği
makamlannın etkisinde. "Bestecilik
hem mimari işi hem de kuyumculuk" di-
yordu.
İDSO'nun program notlannda sa-
natçılann özgeçmişlerine belli bir biçim.
ortak bir şek\l verilemez mı'? Dünyanın
her yerinde olduğu gibı sanatçının
okullan, öğretmenleri, ödülleri. çaldığı
orkestra vc şefler (solist ıçın). yönettiği
orkestralar (şef için), yapıt listesi (besteci
için), yaptığı plaklann listesi ve halen
bulunduğu görev. gibi belli bir düzen ge-
tirilemez mi? Bazen öyle uzun ve öznel
metinler yazılıyor ki, sanatçının asıl de-
ğeri satır aralannda yitip gidiyor.
Yurtdışındaki başaniannı duyduğu-
muz genç sanatçılanmızı buralarda din-
lemek sevindirici oluyor. Muhiddin
Diirrüoğiu (1969) belli bir felsefesi olan,
çaldığı bestecinin dönemini, akımını gö-
zeten bilinçli bir piyanist. Beethoven'in
"Eroica" çeşitlemelerinde her müzik
cümlesini ınce bir nakış gibi işlediğini
söylediğimde. "Gaüba müzik cümlelerini
konuşma dilindeki cümlelerimden daha
iyikuruyonım",dedi. Altı yıldır yurtdışı-
nda yaşamaktan ve genelde müzik çalı-
şmalanyla uğraşmaktan, müzik birinci
dili olmuş Dürrüoğlu'nun. Hem dc çok
iyi kullandığı birdil. RahmaninoFun op.
25 Prelüdleri'nde de tanık olduk bu gü-
zel dıli kullanımına.
La Bruyere, Köylüler
ve Aptallar
MEMET BAYDUR
La Bruyere 1688 yılında yayımladığı muhteşem kııabı Ka-
rakterler'de kitaplar üstüne düşünürken şöyle bir şeyler yaz-
mış: Yalnızca yaşadığı zamanın zevkine göre yazan yazarlar,
kitaplarından çok kendilerine düşkün kişilerdir. Yazdıkları ki-
tabm geleceğinden çok kendi şöhretlerini düşünürler çoğun-
lukla. Ahp götürdü bu satırlar beni kitaphğımın ıçine. ilk
gençliğıme. Rableais, Montaigne, Moüere, U Rochefouca-
uld'nun kitaplanna.
La Bnıyere'i yeniden okurken- yazdığı kitabın geleceğin-
den emin bir insan-yazarla karşı!aS'yoruz
- Bakınız Karakter-
ler'in Toplum ve Konuşma Üstüne başlıklı bölumunde neler
yazmış: Köylüler ve aptallar aimgan olurlar. Başkalannın
kendileriyle dalga gectiğini ya d» küçümsediğini düşünmeye
hazırdıriâr. Onlarla (köylülerle te aptallarla) şaka yapmaya
gehnez. En ufak ve zararsız latife bile amacından saptırılır he-
men. 1688'den bu yana, bu iki grubun alınganlığı konusunda
insanlann fazla yol aldığı söylenemez. Yüz tane konu ve ko-
num sayabiürim size gözüm kapalı, hiçbiri hakkında gülüm-
seyerek şaka yapamazsınız. Yapmaya kalkarsanız haüniz
duman olur. Bir cins ciddiyetin gülünçlüğü üstüne kafa yor-
mayı yadsıyan insanlar çoktur. Yoksulluk 'suç'un anasıysa,
aptallı'k da babasıdır diye yazrnış adam. Yeniden okurken
Karakterler'i. yirmi üç yıl önce altını çizdiğirn satırlarla kar-
şılaşıyorum. Belli belirsiz bir utanma, bir yüz kızarması. O
zama'nki ben ile şimdiki ben arasındaki içtenlik ve kılo farkı.
bu bireysel muhasebe heyecanlandınyor belkı beni. Yeniden
öğreniyorum her şeyi, sonra bir gün, hepsinı yine yeniden
öğreneceğimi biliyorum, belki bütün okuma serüvenlerinin
ortak yazgısı, o noktaya, o başlang1
? noktasına varmak ve
yeniden başlamak içindir, kimbiür? E. S. Eüot'un bu tema
üzerine güzel, derin bir şiiri vardjr diye kalmış akhmda.
La Bruyere ile başladık. onunla sürdürelim yaayı. Alaya
bir bilge ile karşı karşıyayız. Kamyondan yük indirir gibi de-
ğil elbette, efendi efendi geçiyor dalgasını. Bilge ama hınzır
bir bilge. Şu yazdığına bakın: Insanca söytemek gerekirse,
ölümün yaşlılığa son verdiğini kabul etmemiz gerekir. La Bru-
yere bunu yazdıktan birkaç sayfa sonra şunu ekliyor: Yeryü-
zündeki bütün aklın, aptalın birine hiçbir yararı olamaz. O,
başkalarınıdinlemeyi bümez çünkü. La Bruyere, akıllı olmayi
başkalannın söylediklenne kulak kabartmakla özdeş tutu-
yor. Her aklı bâşında insan gibi. Karakterier'de herkesle ve
her şeyle ilgili incc bir alaycılık. amansız bir kara mizah. som
ironi bulacaksınız. Ciddiye alınması gereken bu alaycılık.
yazanna şunu da yazdırmış sonunda: İşini seven insan, yalnız
kalmaktan şikayet etmez. Haklı, değil mi? Yalnızlık terbiye
edebılır insanı. Hele çalışıyorsa ve seviyorsa işini.
•
Piar Gallup'un Hürriyet gazeteşinde yayımlanan araştır-
ması çok ilginç sonuçlar veriyor. Ülkemizdeki insanlann %
55"i yer sofrasında yemek yiyormuş. Masaya oturup yemek
yiyenlerimiz % 31. Çocuklarla büyükler arasında görüş
farklılığı var mı sorusuna vatandaşlanmızın % 48.3'ü şöyle
yanıt vermiş: Hayır, hiçbir görüş aynlığı yoktur. Bu da pek
vahim birdurum bence. Nüfusurnuzun neredeyse yansında,
büyüklerle küçükler arasında görüş farklılığı, tartışma ol-
muyorsa yanbş, eğri, çarpık bir şeyler var demektir evlerin
içinde.
Üç tarafı denizlerle çevrili, bir iç denizi, gölgeleri. nehirleri,
çağlayanlan olan memleketimizde balık yemeyi sevenlerin
nüfusa o'ranı % 4! Hiç içki içmeyenler % 77 gibi büyük bir
oranı tutturmuşlar. Vatandaşlanmızın yansından çoğu, %
57'si haftada bir yıkanıyorlar. Her gün banyo yapanlann
oranı % 6!
Yerde oturup yemek yiyen, küçüklerin büyükleriyle tartı-
şamadığı. sulannı ne balık tutmak, ne de yıkanmak için kul-
lanmayan. denizlerine sırtmı dönmüş, çatık kaşh. ciddi, mut-
lak doğruyu yakaladığına iman etmiş, herhangi bir konu üs-
tüne uzun uzun tarüşıp aykın düşünce üretmenin keyfıni çı-
kartmayan, önemli olduğu iddia edilen kişilerle dalgasını ge-
çemeyen, erkeklere göre kadınlan doyumsuz, kadınlara göre
erkekleri akılsız, çocuklara göre herİcesin vahşi olduğu, ha-
yatın artık uzun bir keyif olmaktan çıkıp. büyük bir pazarhk
haline dönüştüğü. kötü kokan. kötü efsanelerle beslenen,
günlük hayatın yaşama egemen olup, herkesin kendi sırtını
sıvazladığı bir kabusa dönüştüğü bir "roemleket" mi burası?
•
Hiç mi yok iyi şeyler diye soranınız olursa. hemen yanıtla-
mak mümkün. Var. tyi Şeyler Yayıncılık yayınlan var örne-
ğin. Dünyanın en güzel şiir kitaplannı sunuyorlar ortalığa.
iki yüz bin satması gereken mücevher kitaplar. La Brmere'-
in kitabını yayımladığı 1688 yılından kırk küsur yıl önce do-
ğup, altı yıl sonra ölen Matsue Başo'nun dizelerine bakin.
Neler neler getiriyor
insanın aklına -
şu çiçek açan kiraz!
Cevat Çapan'ın cevirisiyle Iyi Şeyler YayınevTnden haikular.
Japon lirik şiirleri. Eskimeyen şiirler, dizeler vardır. Yaşamın
bir anında gelirler ve bir daha gitmezler, hep o iki üç satırla
yaşarsınız.
Gemliğc doğru denizi görecekan
Sakın şaşırma.
Bu iki dizeye hep hayretle, ürpererek bakmışımdır. Gemli-
ğe doğnı ne olacakmış? Denizi göreceksin. sakın şaşırma!
Peki. şaşırmam. Oysa Örhan Veli'ye şaşırmamak. hayran ol-
mamak ancak bir aptalhk belirtisidir. Başo'nun yazdığı bir
başka üç satırla bitirelim bu pazar sabahını. Askerin Düşleri
adlı şiırinde şu kadarcık yazmış elin Japonu:
Kaia kala
kunıyan otlar kalmış
askerin düşlerinden.
İyi Şeyler'i alın, okuyun. daha iyi bir insan olacaksınız.
Kitap kampanyasına
Taşdelen'den destek
ANKARA (AA) - Çankaya Belediye Başkanı Doğan
Taşdelen, Ya-Pa Yayınlan tarafından başlatıian "Bu
yılbaşı çocuklara kitap armağan edelim" kampanv asını.
belediye olarak desteklediklerini bildirdi. Çankaya
Belediye Başkanı Doğan Taşdelen bugün yaptığı yazılı
açıklamada. kitap kampanyasını afışler. d'övizlerve video
gösterileriyle halka duyurmaya çahşacaklannı belırterek.
şunlan kaydetti: "Çocuk, her türlü gelişiminin > üzde 70'ini
0-6 yaş arasında tamamlamaktadır. Kitap da en önemli
eğitim araçlannın başında gelrnektedir. Herkesin
çocuklanna kitap alması gerektiğine inanıyorum.."
i
Nuhy
unl993GemisV
Kültür Servisi-12-18 eylülaraM EnderGüzey tarafından
İstanbul Boğaziçi'ndegerçekltştirilmişolan-Nuh'un 1993
Gemisi" projesinin dokümaniasyonu. Münih Kültür
Merkezi'nde-Gasteig- 15Ocak 1994 tarihinde Ender
Güzey'in vereceğj konferansla, 1300 kişilik büyük salonda
sunulacak. Organizasyonu Münih Kültür Dairesi
Başkanlığı'nın üstlendiği etkirıliklerin bir başkası da," 10
Avrupa Ulkesinden 20Sanatçı. Migrtion Of Peoples "...
Avrupa Parlamentosu himayts
in(
ieki bu sergiye Ender
Güzey Türkiye'yi temsilen davet edildi ve "Nuh'un 1993
Gemisi" performansından kolajlar sergiliyor.
'Türkiye'de ToplumsalBilimlerin
Bunahmı'
Kültür Servisi - Gerçek Yayıntvi'nce yayımlanan Yöntemi
Bulmak (Turkiye'de Toplumsal Bilimlerin Bunalımı) adlı
kitabında Doğan Ergun "Yöntem, bilimin temelidir; önce
yöntemi bulmak. sonra bilimıoluşturmak gerekir"
görüşünden yola çıkarak Tür<iye'de toplumsal bilim
çalışmalannı irdeİiyor. Yazartartışmalaryaratacak
nitelikteki kitabında. EmreKongar, Mübeccel Kıray, Şerif
Mardin. Yalçın Küçük, Baykan Sezer, NilüferGöle'gibı
loplumsal bilimcilerimizin yöntem anlayışlannı eleştirip
dcğcrlendiriyor.