13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16OCAK1994PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Sanatçı çiftlerde 'erkeğin kadının, yeteneğini sömürdüğü' anlayışı yaygınlaştı Bhh'ktetikkrsanata nasdyanstdûKültür Servisi - Sanatsal yaratıalığın, "tanrı vergfci" olağanüsıü yeteneklerle donatümış bireylerin kendilerini ifade etmek için verdikleri bireyselmücadelenin sonucu olarakgörûldüğü çağımızda iki sanatçınm birlikteliğinin sonuçları nelerdir? Üstelik bu birliktelik sartatm ötesine geçip duvgusal bir ilişki biçimini ahyorsa taraflartn sanatı nasıl etkile- nir? Sanat tarihi genel/ikle çiftlerden sadece birinin tarihe geçebildiğini gösteriyor. Genellikle tarihten dışlanan tarafda, tüm toplumda olduğu gibi sanat çevresinde de "ikind cins" konumundan kurtulamayan ka- duılar oluyor. Kadmlar sevgilisini ya da kocasını taklit etmek, onun ünûnü kuİlanmak gibi suçlamalarla karşı karşıya geliyor. Geleneksel olarak kadınların kendilerindenyaşça büyük erkeklerle ilişkikurmaları da bu durumu körüklüyor. Çünkü bu yaşfarkı, erkek mesleğinde belli bir naktaya ulaşmışken henü: mesleğeyeni adtm atan bir kadınlabirlik- te olması anlammageli\ or. Kadınlarınyakın tarihlerekadarsanat oku- lurta kabuleditmemeleri, eskiden olduğugibi,günümitde deeleştirmen- den galericiye kadar tüm sanatpiyasasının, erkeklerin tekelinde olması da bu durumu körüklüyor. Kadınlar birlikte oldukları erkeklerin yapı- tlartna kendi imzalarmı atmakla suçlanıyor, oysa çoğu zaman bir kadının yapttmm ciddiye alınmayacağı duşüncesiyle tam tersi yapılı- yor. Sanat tarihi bu önyargıları daha da ileri götürerek kadınların yapmtş olduğuyapıtları, koealarının sayarak tarihe geçirdi. Feminist tarih çalışmaları bu durumu değiştirerek unutulmuş kadın sanatçıları tarihte hak ettiğiyere konumlandırdı. Ancak bunuyaparken bu sanatçılarınyaşamını dabir "kurban" yaşamı olarak sundu. Sonuç- ta eskiden sanatçı çiftlerde; kadın erkeğin ün ve yeteneğini "sömüren" taraf olarak görülürken, şimdi erkek kadının yeteneğini sömürüvor anlayışı yaygınlaştı. Pekiyetenek, kendinigeliştirebileceğisanatsalbir alışveriş orıamına gereksinim duyduğunagöre bu birlikteliklerin hiç miyararı olmadûİyi Frida'nın dinmeyen aaa FRIDA KAHLO VE DIECO RIVERA: Frida- nın yaşamı yapıtlanna da yansıdığı gjbi acılarla dolu ol- masına karşın. büyük bir ya- şatna gücü ve cesaretiyle yüklü. 18 yaşında geçirdiği ve ölüm- den döndüğü bir trafık kazası- nın etkilenni bütün yaşamı bo- yunca çeken Frida 35 kez ame- liyat olmuş, yaşamının yansını yatağa bağlı geçirmek zomnda İcalmış, sürekli çelik korse tak- mak ve dayanılmaz ağnlara katlanmak zorunda kalmıştı. Resimlerinde hastalığıru ve bu- nun acılannı sık sık tuvale dök- müştü. Meksika'run en ünlü ressam- lanndan biri olan Diego da, Frida da, Meksika yerli kültü- riiyle, sürreaJizmi harmanlayan bir biçem seçmiş olmalanna karşın. resimleri tümüyle fark- lıydı. Diego, Meksika tarihini ve bağlı olduğu komünizmi an- latan anıtsal resimler yaparken, Frida küçük boyutlu ve tama- men kendini anlatan tablolar yapıyordu. Frida'nın resimleri- nin ezici bir çoğunluğu otoport- relerden oluşuyordu, geri ka- lanlar da kendiyle ilişkili gördü- ğü konulardı. Oysa Diego sanatla siyaseti hiç bir zaman birbirinden ayır- madi. frida -yatakta boş yat- maktan sıkıldığı için resme baş- ladığını söyler, boş zamanlannı resim yaparak değerlendiren arnatör bir ressam gibi gösterir- di kendini. Aynca Diego'yla tanışmasından çok önce komü- nist partiye üye olmuş olmasına ve ölümünden 10 gün öncesine kadar politik eylemlerin aktif bir katılımcısı olmasına karşın politikarun da kendinin değil, Diego'nun işi olduğunu söyler- di. Bu görüş Meksika'da hakim olan ataerkil görüşlerle uyum içindeydi. Diego'nun sürekli kendisini aldatmasına karşıhk, kendisini çok kıskanarak baskı yapıyor- du. Frida'nın sadece kadın sev- gililerine izin veriyordu büyük olasıhkla kadınlan hiç bir alan- da kendine rakip görmediği için. Tüm bunlara katlanan Frida, sonunda Diego çok sev- diği kız kardeşiyle birlikte ol- maya başlayınca patladı ve bo- şandılar ancak bir yıl sonra tek- rar evlendiler. Diego yaşamını resim yapa- rak kazandı ve ün sahibi oldu. Bu olanakiaria da Frida'nın acı çekmesi pahasına istediği her şeyi yaptı. Ancak artık Diego'- nun toplumsal içerikli anıtsal resimleri gözden düşerken. onun "son derece kişisel" bula- rak küçümsediği resimler, insan doğası üzerine çok boyutlu son- suz anlamlara açık başyapıtlar olarak sanat tarihinde hak et- tikleri yeri aldılar. Frida Kahlo ve Diego Rivera. Frida'nın birçok tablosunda kocası da yer alıyordu.(Kücük kare). yanları da olsa gerekir. İki sanatçıyı karşı karşıya getirmek "rekabet- çp toplumun ürünlerinden birimi ? Dahası eşcinselsanatçıların ilişkile- rinde de benzer "güç" ve "baskı" ömeklerine rastlanıyor. Kısacası sa- natsalbirliktelik sanıldığından daha karmaşık yaş, cins, sınıf, ırk ve cin- sel tercih ayrımının işin içine girdiği karmaşık bir konu. Sanatçı çiftlerde ilk dikkat çeken ortak özellik, birbirlerini sanatınm konusuna dönüştürmeleri. Örneğin Rodin birçok Camille Oaudel hey- keliyaparken, Claudelde Rodin'iheykellerinin konusuyapıyordu. Fri- da kahlo'nun bir çok tablosunda kocası Diego Riverayer alırken, Rive- ra da sık sık Kahlo'yu resimlerinde kullanmaktaydı. Virginıa VVoolf kadın sevgilisiVita Sackvüle-VVest'myaşammdanyola çıkarak "Orlan- do"vu vazarken, West de "Aile Tttriiü"inae Woolfun yaşamını kaleme almakıaydı. Anais Nin ile Henry Miller'/n kitapları da birbirleriyle yaşadıkİan cinsel deneyimlerin betimlemeleriyle dolu. Leonora Car- rington ve Max Ernest ise at ve kuş sembolleri aracüığıyla birbirlerini resimlediler. Yapıtlartnda birbirlerine ve üiş- kilerine bakışlarını da ele verdiler sanatçı çiftler. Ömeğin Frida Kahlo 'nun üntö tablosu "Frida ve Diego Rrvera''cfer Frida kendisini başı eğik, pasif bir kadın olarak betimlerken kocasının elinde bir palet ve fırça yapmtştı. Adeta asıl ressamm kocası olduğunu söyle- meye çalışıyordu, ressamlık yete- neğini fazİasıyla kanıtlayan bu labloda. Rodin 'in devasa erkek heykelle- rinde zihinsel güçle cinselgücü öz- deşleştirirken. başsız ve kolsuz kadın heykellerinde kadını bir cin- sel meta olarak sunması da Clau- del dahil kadınlara bakışının yansıtıyor. Jasper Johns ve Ro- bert Rauschenberg in gizli tutmak için özel bir çaba gösterdikleri eş- cinsel ilişkileri de Rauscenberg 'in resmilerinde ima ediliyor. Bir başka ortak nokta da, ilişki- ler ne kadar sorunlu ve yıpratıa olursa olsun sanatçıların en verim- li dönemlerinin birliktelikleri za- manma denk düşmesi. Claudel'in yaşamının son 30 ytlının bir akıl hastanesinde geçirmesine neden olan Rodin 'le ılişkisi, gerçekten de bir sömürü ve kurban ılişkisi ol- masına karşın, Claudel Rodin 'den aynldıktan sonra heykelyapamaz oldu. Aynı şekilde Frida Kahlo ko- casmdan hoşandığı dönemde yeni- den evlenene dek resim yapamadı. Hem Virginia Woolfhem de Vita Sackville- West başyapıtlarmı iliş- kileri döneminde kaleme aldılar .Benzer biçimde Nin ve Miller'm en üretken dönemi ilişkileriyle aynı zamana rastladı. Yine de bir tarafın başarısının diğer tarafın varatıctlığını körelt- tiğt durumlar da yaşandı. LiDian Hellman'/n yazarlıkta başarılı ol- masıyla birlikte sevgilisi DashieU Hammetf tam bir yaratıa körel- me yaşayarak yazamaz halegeldi. Tüm bu örnekler birliktelikler ko- nusunda genel bir şablonun var ol- madığını gösteriycr. Kocasınınsanatı içinparakazandı SONIA VE ROBERT DE- LAUNNAY: Parlak kırmızılar, morlar, sanlar ve yeşiller giyinmiş genç bir sa- natçı çift, dönemin entelektü- ellerine verdikleri partilerle gündüz ise sanatsal faaliyetle- riyle uğraşıyorlar. Herkesin gözünde ideal bir çift. Oysa Sonia resim eğitimi görmek amacıyia Paris'e gelmiş ve bu- nun için ailesiyle kıyasıya bir mücadele vermek zorunda kalmış. Robert'le ilişkilerinin ilk yıüannda açüğı ilk kişisel sergi olumlu eleştiriler almış. Geleceğe umutla bakan bir genç ressamken. evlendikten sonra resmi uzun süre bırakıp kadınsı bir uğraş olarak de- ğerlendirilen dekoratif sanat- lara yöneliyor; misafırlerini konuk etmeye. oğluna bak- maya ve böylelikle kocasının resim dehasını uygulamasına olanak tanımaya adıyor ken- dini. Gerçi Sonia, kendi yaptığı soyut resimlerle be- zedigi elbiseler, yatak örtüleri, mobilyalarla sonunda kendi- sine dünya çapmda bir şirket kurmayı başanyor. Ancak sa- natçı olduğu unutuluyor, üs- telik "iş hayatından nefret et- tiğim" söyleyen Sonia'nın bu başansının ardında, herşey- den önce kocasının resmi sür- dürmesini sağlayacak parayı kazanmak yaüyor. 250 yapı- ttan oluşan retrospektif sergisi de ancak kocasının ölümün- den sonra açılabiliyor. Yine de Robert Delaunay modern sanatının öncülerinden biri olarak tarih kitaplanna geçer- ken kansırun ismi nadiren satır aralannda bulunabili- yor. Sanatçıdançok trajik bir kahcmum CAMİLLE CLAUDEL VE AUGUSTE RODİN: Rodin, Camille ile tanıştığın< ünlü bir heykeltraştı. Camille ise heykeltıraşlıgın kadınlara kapalı olduğu, sanat okullanna kadınlann ahnmadığı bir dö- nemde sanata soyunmuş genç bir kız. Rodin'in devasa boyutlu açı- kça cinsel göndermeleri bulu- nan erkek heykellerinde cinsel güç ile entelektüel güç özdeşle- şiyordu. Başsız ve kolsuz kadın heykelelerinde ise kadın. bir cinsel metaya dönüştürülüyor ya da oyulduklan taşın içine sıkışıp kalmış aristokrat kadın başlannadönüşüyordu. Camil- le'in heykellerinin hemen hepsi kadın heykelleriydi ve Rodin'in tersine kadınlar cinsellikten annmışlardı. Bunun nedeni de cinselliği ifade etmekten kork- mak değıldi. Çünkü Camille'in birkaç heykeli bu konuda o dö- nemin kadınlanndan beklen- meyecek bir cesaret örneği ser- Rodin 'in 'Ins' (solda), Claudel'in'Trıe V\ altz' adlı yapıtlan. giliyordu. Camille yaşamı bo- yuncu Rodin'in yaptığı hey- kelere imza atmakla suçlandı. Yeteneğini takdir eden birkaç eleştirmen de "doğaya aykın bir olay, dahi bir kadın" gibi sözler- le kadınlığıyla sanatını karşıt kutuplar olarak sunuyordu. Oysa aslında Rodin'in birçok heykelinde Claudel'in emeği vardı, üstelik Camille normalde yüksek ücret karşılığı yapılan modellik işi için kendi çalışma zamanmdan özveride buluna- rak Rodin'e poz veriyordu. Kadınların baskı altmda tutu- luşunun trajik bir sonucu ola- rak Rodin ününe ün katarken Camille yaşamının son 30 yılını bir akıl hastanesinde geçirdi ve orada noktaladı. Sanat tarihçileri yakm bir za- mana kadar bu birlikteliğin ol- duğu dönemde yapılmış olan tüm heykeleri Rodin'in yaptığı- na karar kıldılar ve Claudel adı tarihe geçmedi. Feminist tarih çalışmalanyla birlikte yeniden dünya sanat tarihinde yerini alan Claudel bu sefer de başka bir geleneksel kadın rolünün temsilcisi haline getirildi : Bir kurban. Yaşamı filme alınarak dünyada yaygın olarak öğreni- len Claudel, yine bir sanatçıdan çok trajik bir kahraman olarak ünlendi. Artık altında kendi imzası konulan heykelleri ise hala Ro- din müzesinde sergileniyor. İki kachmn en üretken dönemi VIRCINIA WOOLF VE VİTA SACKVILLE- WEST: Vita. Virginia ile tanışüğında, 30 yaşında, eşcinsel kocasıyla aralannda evlilik dışı ilişkilerini hoşgörüyle karşılama- ya dayalı bir ılişkisi olan lezbiyen bir yazardı. Virginia ise 40 yaşı- nda yazar olarak kendini kanıtla- rnış Leonardo Wootf"la hiç bir cinsel ilişki içermeyen evliliğiru sürdüren, intihar girişimleriyle sonuçlanan depresyon ataklanna kapılan bir yazardı. Aralannda ilk anda kurulan dostluk, kısa sü- rede bir ilişkiye dönüştü. Kadın ve yazar olmanın dışında. aralan- ndaki ortak özelliklerinden biri ikisinin de çocukluğunda aile üyeleri tarafından cinsel tacize kurban olmalanydı. Birlikte ol- duklan dönem, ikisinin de ya- zarlık yaşamının en üretken dö- nemi oldu. Virginia, Kendine Ait Bir Oda, Deniz Feneri, Mrs DaJ- k>way, Orlando gjbi en tanınmış yapıtlannı bu dönemde kaleme aldı. Vita ise popüler romanlar yazmaktan sıynlarak kendini ba- şanlı bir yazar olarak kanıtla- masını sağlayan yapıtlannı yine bu dönemde yazdı. fkisi de ortak çocuklukluk anılannı birbirlerine anlatarak, bunu yazına dönüş- türme ve yüzleşme cesaretini ka- vuştular. Vita kendi aile tarihini "Edwardians" da Virgınıa'nınkı- Virginia Woolf(küçûk kare) ve Vita SackviBe-VVest' in birlikte olduklan dönem, ikisinin de yazarlık yaşamırunen üretken dönemi oldu. Anais Nin, 63 yaşında ünlendi ni "Family History"de anlattı. Virgina ise kendi çocukluğuna "Eteniz Feneri"nde değinirken Vita'nın yaşamını "Orlando"da anlattı. llişkileri bir süre sona Vi- ta'yı cinsel yönden tatmin etmez olunca dostluğa dönüştü. Ancak Virginia, Vita'nın yeni kadın sev- gililerini anlatmasma katlana- mayınca bir süre sonra bu da kayboldu. Virginia 1941 yılında kendini öldürdüğünde dünyanın en tanınmış yazarlanndan biri>- dı. Vita yazın tarihinde yerine al- makla birlikte hiç bir zaman Vir- ginia'nm düzeyine gelemedi ve her zaman "Eğer dostluğumuz bitmemiş olsa onun intihar etmesi- ne engel olabiKr miydim" soru- suyla başbaşa vaşamak zorunda kaldı. ANAİS NİN VE HENRY MILLER: Henry Miller sokaklarda geçen ya- şamının 40. yılını doldur- duğunda kocasıyla sakin bir yaşam sürdüren 28 yaşmdaki Anais Nin ile tanıştı. O gece Nin, efsanevi günlüğüne şunlan yazdı: "Miller'la çalıştım... O benim gibi." Aslında birbirlerine hiç benzemiyor gibi göriinen bu çift, gerçekten de yazın tut- kusu ve cinsel maceracılık açı- sından büyük bir uyum için- deydi. Yaşamlannı sürekli ya- zarak, sevişerek ve edebiyat üzerine konuşarak geçiriyor- lardı. Nin. Miller'in kirasını ödüyor. eline geçirebildiği ya da kocasının ona verdiği tüm parayı Miller'e ven>ordu. "Yengeç Dönencesi"nin basımı için gereken parayı da Nin vermiş, yayına bulma işi- ni de kendisi üstlenmişti. Ön- sözünü de kendisi kaleme aldı. Yayınlanmalanndan 45 yıl önce Vlıllcr. Nin'in gün- lüklennın bir başyapıt ola- cağıru öngörmüş ve yaşamı boyuncu bunun mümkün ol- ması için çahşmıştı. Ancak mali desteği olan kocasını üz- memek adına günlüklerini gizli tutmasına da saygı gös- termiş ve hiç bir zaman ilişki- lerinini açıklamayarak Nin'in sırnnı saklamıştı. Miller Nin'e olan borcunu ödemek için elinden geleni yaptıysa da pek başanlı ola- mamış. Herşeyini Nin'e bıraktığını yazdığı bir sürü vasiyetname- sine karşın, borcundan başka bir şey bırakmayacağı için bir anlamı olmamıştı.Yaptığı en anlamlı mali destek, mektup- lannın yayım hakkını Nin'e devretmesiydi. Birbirlerinin yaan serüvenini sonuna ka- dar desteklemelerine karşın, Nin uzun yıllar Miller'm ki- tabının önsözünü yazan kadın olmak dışında hiç taru- nmadı. Ancak 63 yaşında günlüklerinin ilk cildi yayı- mlandığında üne kavuşabildi. Ingmar Bergman ile Yılmaz Güney MEMETBAYDUR Ingmar Bergman'ı sever misiniz? Bu soruyu 1972 yılının bahannda Yılrnaz Güney'e sormuştum Boğaziçi'nde. Yeni- köy'de bir otelin lokantasında. Yirmi bir yaşındaydım. tanı- şalı bir saat olmuştu. Dikkatle yüzüme baİcü, gülümsedi. Sen dedi, sen seviyor musun Bergman'ınfilmlerini?Çok sevdiği- mi söyledim. Nedenini sordu. Beni düşündürdüklerini söyle- dim. "Yaz Aralığrnı, "Çıplak Gece"yi. "Yaz Gecesi Güliim- semeteri"ni. "Yedinci Mühûr"ü, "Yaban ÇUekleri"ni. "Sihir- baz"ı. "KışIşığTnı, "Sessizük"i, "Persona"yı."Utanç"ı, "Te- mas"ı görmüştüm. Hepsini mi sevdin dedi. Sonra Bergman'- ın elbette büyük bir usta olduğunu, ama her kültürün kendi- ne özgü bir sinema yaratması gerektiğini. bu fılmlerin bizim halkımıza söyleyecek bir sözü olmadığını, bize-^jabancı" filmler olduğunu söyledi. Ben de yirmi bir yaşm ateşiyle, o fılmlerin bana hiç de yabancı gelmediğini, Bergman'ın fılm- leri kadar Renoir, Chaplin. Hitchcock, Tati, Metin Erksan, Buster Keaton ve Honard Hawksgibi apayn görüş, dünya ve estetik anlayışlardan gelen yönetmenlerinfilmlerinide sevdi- ğimi, onlan seyrederken de kendimi yabancılaşmış hıssetme- diğimi söyledim. Yıllar sonra Güney'in senaryolannı yazdığı "Sürü" ya da "Düşman"ı seyrederken de aynı şeyleri düşüne- cektim. Yılmaz Güney'i ilk ve son görüşüm bu oldu. İki fotoğraf çektirdik o gece otelin fotoğrafçısına. Sabahın dördüne ka- dar patates kızartması yiyerek konuştuk. Sonra onun sanat ve hayat serüvenini sinema salonlannda ve gazete haberle- rinde. kitaplarda ve televizyon ekranlannda izledim dikkat- le. O gece kendi filmlerinden hangilerini sevdiğimi sormuştu bana. "Baba" filminde çocuğun arka bahçede bir horozu kovalamasını, "Umutsuzlar"filmindebir mafya toplanusın- da köşkün penceresinden bahçedeki tekir kediye bakışını, "Acı" filminde Fatma Girik küreği kafasına indirince, düş- meden önce kadma bakışını, "Umut" fılminin ilk yansım, bazı unutulmuş "Çirkin Kral" filmlerindeki unutulmaz küçük sahneleri saydım. "Kurbanlık Katil", "Ben Öldükçe Yaşinnı" gibi Akad ve Sanoğlu'nun yönettiği iki güzel fılm- deki olağanüstü oyunculuğunu. kendi yönettiği "Seyyit Han", u Aç Kurdar" gibi filmleri konuştuk. Sabaha karşı, birbirimizi ikna edemeden aynldık. Bergman'ın evrenselliği üstüne anlaşamamışuk. Aynlırken kucaklaştık; bana iyi okumamı, iyi bir insan olmamı öğütledi. Sevecen, yumuşak, içten, meraklı bakıyordu yüzüme. • Ingmar Bergman 1968 Haziranfnda üç genç İsveçli film eleştirmeniyle uzun uzun konuşurken bence çok çarpıa söz- ler ediyor. 1950 yılında bir buçuk yıl işsiz kaldıktan sonra, ufukta hiçbir umut görünmezken, bir teklif alır. "Burada Olamaz Bu" isimli bir film çeker. Sonrası için şunlan söylü- yor: "Kendime söz verdim. Bir daha hiç, hiçbir zaman böyle film yapmayacağım. Hayatımın sonuna kadar bir daha para kazanmak için film çevinneyeceğun. Ne kadar yoksul düşer- sem düseyim, ne kadar parasız kalırsam kalayım. önerilen para ne olursa olsun artık hiç kimse benifilmyapmam için sa- tın alama\acak diye söz verdim kendi kendime. Film yapmak benim varoluş nedenimdir. Y a da bu nedeni anlamama. doğru- luğunu sağlamama yarar film yapmak. Böyle bir işin ahlaksal tarafıyla oynama> a başla\ ıp kendime sahte özgürlükler uydu- rursam. kendi gözümde insan olarak değerimi \itiririm. Bana film \apmak hakkını veren duygularımın rümünü viriririm. Bu nedenle o günden beri her filmimi son fiünim olarak düşünüyo- rum. Gelecek film teklifine hayır demek cesaretini bulmak için. Eğer bir tasan benim gözümde gerçekleştirmeye değer görünmüyorsa. elimin tersiyle itebibnek için." Geçenlerde sanatçı dostlarla, Türkiye'de film yapmarun zor taraflanndan söz ediyorduk. Film çekmek, tiyatro yap- • mak, bir resmi boyamak, roman yazmak. şair olmak, heykel yontmak, müzik çalmak ya da bestelemek... Bu işlerin kolay tarafı yoktur! Arkadaşlanmdan biri, eli yüzü düzgün bir film yapmak için en az dört beş milyar lira gerektiğini söyledi. Ben karşı çıktım bu görüşe. Bence iyi bir film yapmak için dört milyar Türk Lirası değil. sekiz adet akıllı, geniş kültürlü, aydınlık kafalı. Sayın Memet Fuat'ın deyişıyle "aydınianma çağlannı geride bırakmtş" insan gerekiyor. Bunu söyleyince ortalık kanştı. tartışma kızıştı. Bu işi ruç bihnediğimi. örne- ğin negatif film fiyatlanndan. banyo masraflanndan tümüy- le habersiz olduğumu söylediler. Filmlerin negatiffilmlede- ğil. insanla. insanlarla yapıldığını söyledim. Gülenler, kızan- lar oldu. Romantik olduğum söylendi. Oysa bunu hiçbir za- man yadsımamışımdır! Tartışma dönüp dolaşıp yapım mas- raflanna ve bir fılmin ortaya çıkması için harcanan. harcan- ması gereken zamana. zamanın fıyatına geliyor. orada dü- ğümieniyordu. Kapital ve zaman.. kurtulunması gereken iki kavram! Geç vakitlere kadar tartıştık, birbirimıze tpkıldık. pek anlaşamadan aynldık ama. eski dostlardık ne de olsa. kimse kimseye kınlıp danlmadı. Ben bu vahşi yıllarda. aklı tecimsel olana ermeyen bir enayi gibi kalakaldım ortada. Sonra düşündüm o tartışmayı. Sahi yahu, iyi bir film yap- mak için ne kadar paraya ve ne kadar zamana gerek \ardı? Yine Ingmar Bergman'a dönelim. bakın neler neler söylü- yor bu konuda: "Utanç adlı fılmimin senaryosunu temmuz ayında yazdım. Eylül ayında çekimlere başladık. Sinema, film çekmek fılan söz konusu olunca bol miktarda yapmacık da>ranış ile burun buruna gelirsiniz. Her kafadan bir ses çıkar. Bir film çekmek için kırk beş gün gerekir diyenler. elli gün. hayır altmış beş gün gerekir dnenler. Şu kadar para. >ok havır bu kadar para gere- kir diyenler. Federico Fellini için yirmi sekiz hafta gerekiyor ve Tann bilir ne kadar çok para! Sanat yapmak için herkesin zamana \e parava gereksinimi farklıdır. Düşündüm ki dört yakın dostumu toplarun bir araya. Dört hafta prova yaparız, sonra da filmi çekeriz. Ltanç'ı dokuz günde çekebileceğimi hesaplamıştım." Çektinız mi filmi dokuz günde diye soruyorlar Berg- man a. Yanıt: "Evet, orada, Rasunda'da dokuz günde çektik Utanç adlıfilmimi.Bütün mesele bir ekip olarak üsründe yürü- necek yolu seçebihnek. bir anlaşmaya \armaktir. Bu anlaşma sağlanınca. o anlaşmanın bozulmaması için çalışır yönetmen. Herkesin aynı doğrultuda, önceden anlaşıldığı doğrultuda iler- lemesini sağlamaktır yönetmenin işi. Yürürlüğe giren sinema- sal anlaşmanın korunmasını sağlamaktır. Ama insanları zor- layamazsınız bunun için." Bergman. Yılmaz Güney, sinema üstüne anlatnıak ıste- diklerim burada bitmiyor. iyi bir film yapmak için çok para gerekmez diyordum ya. bu İconuya döneceğim. 'SihirtiFlüt' dokuzuncııyılında Kültür Servisi - İstanbul Devlet Opera ve Balesi salı günü Mozart'ın ünlü "'Sihirli Flüfünü sunuyor. 1986yılından buyana İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin repertuvannda yer alan Mozart'ın ünlü operası "Sihirli Flüt" kuruluş tarihinde bir rekor kırarak 9. yılında başansını sürdürüyor, seyircinin yoğun ilgj ve beğenisini topluyor. Orkestra şefüğini Serdar Yalçın'ın yaptığı. Yekta Kara'nın sahneye koyduğu eserin dekor ve kostümü Osman Şengezer'e ait. Mozart'ın bu son operasında başrolleri Süha Yıldız, Mesut fktu, Efsun Oztoprak. Ayhan Baran (Devlet Sanatçısı), Gülgez Alündağ. Müjgan Özcay pa> laşıyorlar. Kütüphanecilerden tepki ANKARA (.4NKA) - Türk Kütüphanecilcr Derneği Ankara Şubesi. gazeteler arasında başlayan ve "ansiklopedi savaşı" olarak nitelenen reklam kampanyalanna tepki gösterdi. Türk Kütüphaneciler Derneği, gazetelerin ansiklopedileriçin hazırladıklan reklamlan eleştirerek, bilginin "ucuz" reklam araa olarak kullamlmaması gerektiğini belirtti. Yapılan yazılı açıklamada.düzenlenen reklam kampanyalannda ticari amaç ve rekabetin "çirkin" yönlerinin ön plana çıkanldığı belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle