Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14OCAK1994CUMA
12 DUNYADAN
UyuşturucuJ Bugünlerde üzerinde en çok
• durulan konulardan biri uyuş-
j turucu kullanımının yasal-
laştmlıp yasallaşünlmaması.
Kullanımı yasallaştınlırsa,
uyuşturucu bağımlılannjn
• sayısında azalma olur mu?
' Yoksa suç olarak mı kalmalı?
Yasallaştınlması düşüncesi, Ti-
p mes ve Economist gjbi dergiler-
» den destek buluyor. Tabii ki
J eski hippiler, genç serserileri
> saymaya bile gerek yok. Inde-
• pendent gibi ıhmlı bir yayın or-
ganı da yasallaştınlmasından
', yana. Hollandalılar 20 yılı
• aşkın bir süredir, değişik bir sis-
', tem deniyor. Uyuşturucu taşı-
• mak yasak ama kimse bunun
için tutuklanmıyor, aynca
uyuşturucu satışı yasak olsa
bile, kahvelerde küçük miktar-
larda uyuşturucunun alınıp
satılmasına ses çıkanlmıyor.
Uyuşturucunun serbest bırakı-
Iması gerektiğini savunanlar,
] bu sistemin marihuana kul-
. lanımını sıkıa hale getirdiğjni
ve kullanım düzeyinin ABD'-
nin yansı kadar olduğunu ileri
sürüyor. fngiltere'nin de üze-
, rinde durduğu çözüm bu. An-
' cak sistemin çalışabilmesi için,
yasadışı bir satıcılar ağının ku-
rulması gerekiyor.
Hollanda çözümü
; Hollanda'nın getirdiği çö-
1
zûm, marihuananın, sırf birey-
se! tüketim amaayla evde yetiş-
tirilmesini de savunuyor. Böy-
lece haftada, her birinin içınde 5
! mg THC (uyuşturuculann te-
mel bileşeni) bulunan 5 joint
yapmaya yetecek miktarda üre-
tim gerçekleştirilebilir, ki bu or-
, talama bir kullanicı için yeterli-
dir. Uyuşturucu Bagımlıhğı
Çalışmalan Enstitüsü'ne göre,
evde üretim, uyuşturucu tüketi-
|mini iki kaüna çıkarabilir. An-
ı cak. fazJa üretim aynı zamanda
karaborsa satışlan yan yanya
düşürebilir.
Ne ki, bu basit önlem bile be-
•raberinde yeni sorunlar getiri-
yor. Diyelim. kontrol kalküğı-
nda, birisi 400 gr'lık bir hasat
elde ederse. rahathkla satıa ko-
numuna yerleşebilir.
Mersey Uyuşturucu Eğitim
ve Bilgilendirme Merkezi'nin
yönetidsi Pat O'Hare, "HoUan-
da'daki sistenı oldukça pragma-
tik ama politikacılarm çok hoşu-
na gidiyor" diyor ve ekliyor:
"Çiinkü, böylece uyuşturucu ko-
nusunda yumuşanıadan bir şey
yapıyormuş gibi görünecekler."
Ingiltere'de de. yasağın
kaldınlması için seslerini yük-
seltenler var. Uyuşturucu
Bağımlılığı Çalışmalan Ensitü-
sü, uyuşturucu kullananlann.
bunu gösteren bir kart taşıyıp.
eczanelerden küçük miktarlar-
da uyuşturucu alabileceği
önerisinı getirdi. Ameri-
kalı bir profesör de,
herkesin uyuşturucu
Uyuşturu-
cuların
yasallaştınlma
sıyönündeki
eğüim çeşitli
uzmanları
konununfarklı
yönlerine ilişkin
düşünmeye
sevk ediyor.
taşıyabilmesi, ancak, tıpkı al-
kolle kumarda olduğu gibi,
devletlerin kendilerine özgü dü-
zenlemeler getirmesi öneri-
sınde bulundu. ,-'
Ancak, eninde sonun- ***
da bütün bu J* J'
tartışma- ^r ,*
lann ucu,
dev sigara
şırketle-
rıne da-
yanıyor.
Daha yasadışı
uyuşturucu işine
girmeden yığınla s o
runla boğuşan şirket-
lerin. bir kez izin çıktı mı.
harekete geçmeleri kaçınılmaz
görünüyor. Ancak, marihua-
nanın yasallaşması halındc, bu
işi, piyasada şimdi de
bulunan satıcılann
üstlen-
mesi ge-
rektiğini savu-
rianlar da var.
Pazardaki kontrolün
önemli bir bölümü de
verginin toplanmasını sağ-
lamaya yönelik oiacak. Belki
ekim için özel izin alınması ge-
rckecek. Pazan sonunda. bü-
yük şirketlerin kapatması
kaçınılmaz görünüyor. Çünkü
üretim maliyelinin son maliye-
tin ancak küçük bir yüzdesini
oluşturduğu yüksek vergili iş-
lerde, rekabet fivatlanna fazla
yer yoktur. Şimdiki sigara pa-
zanna baktığınızda, bu rahatlı-
kla anlaşılabilir.
Independent
Marihuanayı kim,
kime, nasılsatacak?
Uyuşturucunun yasallaştınlmasına
ilişkin görüşler/karşı görüşler
'' Yasal bir marihuana
pazarım yürütücek olanlar
eski satıcılar. Buinsanlar
pazan anlıyor vegerektiği
gibi hbmet ediyor. Bu
adamlara izin verin,
vergilendirin, uyuşturucu
satışmın başka işlerden
farkıkalmaz. Fiyatlar
düşecek. Rekabet artacak.
kaliteli malları
satmayanlar ışin
dışına itilecek ve
„__ pazarbirkez
yerleştimi,
sıra büyük
şirketlere
gelecek."
\
1990'lara kadar
tam bir toplumsal
tabu oJan
uyuşturucu
kullanımının
önüne
geçflememesi,
yasallaşma
tartışmasının bile
gündeme
gelmesini sağladı.
Geoffrey HowardSpink,
reklam ajansı yöneticisi.
' Günümüz dünyasmda
uyuşturucu, hippilerle ve
rock 'n 'roll'a eş tutuluyor. Eğer
pazar potansiyeliniarttırmak
istiyorsanız, başka gruplan da
çekmeniz gerekir. Markalarla
hedeflenecek gençlik dışında,
işadamlarına da seslentnek
isteyeceksiniz, buyüzden de,
uyuşturuıv kuüanan kişilerle
Hgili imajı değiştirip,
sakinleştirki yönünü
vurgulamanız gerekecek."
Julian Allason.pazarlamaa
(uyuşturucu poromosyonuna
karşı/.
Uyuşturucu kullaıııınını
azaltmak için bir önlem
olarak görülen
yasallaştırma. bir > andan da
politikacılar için fazla çaba
harcamadan eylem
yapıvormuşeasına
görünmenin bir yolu.
Tarihilevicdanarasındakiiç savaşAlman yazar Hans Magnus Enzensberger yeni deneme kitabında verili değerlere gene karşı çıkarak,
neo-nazi kaynakJı kentsel terör ile 'uzak' ülkelerdeki iç savaş arasındaki benzerlikleri bulmak peşinde
Hans Magnus Enzensberger
gerçekten kozmopolit bir ya-
zar. Bununla tanımlanmak iste-
nen uluslararası bir havaalanı
bekleme salonundaki plastik
kozmopolitlik değil. O kim ol-
duğunu, ya da nereden geldiği-
ni asla unutmuş değil. Ne ki, sa-
vaş sonrası Almanya'nın iki
ana kaynağından daima titiz-
likle kaçmmış: Ulusal suç bata-
ğmda narsistik ve dar görüşlü
boğulma eğilimi ile yavan bir
evrensel banş düşlemi.
' Ülkesi yazarlanna karşı güç-
lü bir karşı koyuş içinde olduğu
gibi, tüm dünyaya karşı da öy-
le. Bu tutumuyla inatçı. rahat-
sız edıcı sorular soruyor nar-
sistleri, özellikle de Batfnın
zenginliklerinin tadını çıkaran
ve suçlu vicdanlanmıa kurtar-
mak için bütün dünyaya ahlak
dersleri \ermeye kalkjşanlan
rahatsız eden sorular bunlar.
Hitler gençliğinin bir parçası olarak
ona bir suç uzmanı da denebilir.
Son denemelen bir nitelikleri
yansıtıyor. Genel çerçevesi açısından
kozmopolit. ama dünyayı kurtarmaya
kalkışmadan önce arka bahçemizi dü-
zeltmemiz gerektiğini söylerken oku-
yucuyu göklerden bir anda yere indiri-
veriyor. Bir suç uzmanı olarak, iyi ni-
yetli, evrensel ahlakçılann kendilerini
soktuklan tuzaklar karşısında son de-
rece uyanık. Avrupa sömürgeciliğinin
bir mirası. 'her şeye kadir' baunın kö-
tüye oiduğu kadar iyiye yönelik yete-
nekleri konusundaki inatçı yanılsa-
madır. Evrensel dayanışma. Sri Lan-
ka'dan Saraybosna'ya kadar her yerde
iyiyi yapmamızı gerektirdiği için, bunu
başaramadığımız zamanlarda suçlu-
luk duyanz.
Dünyanın bir çok yerindeki şiddetli
altüst oluşlann çözümlemesinden son-
ra Enzensberger'in çıkardığı sonuç.
önceliklerimizi iyice saptamamız ge-
rektiği oluyor. Bu oldukça sağduyulu
Kozmopolit bir aydın
Hans Magnus Enzensberger
1929'da doğdu. On parmağında
on hüner olan Enzensberger bir
denemeci, oyun yazarı, şair >e
romancıdır. Si> asal olaylar
hakkında açık sö/lü
demeçleriyle tanjnmıştır.
1940'larda kendilerini ulusun
vicdanı olarak tanımlayan bir
dizi özgürlükçü aydının kurduğu
ünlii Gruppe 47'\e katıldıktan
sonra tanındı. Üçüncü Reich'in
çöküşünden sonra Federal
Cumhuriyete ahlaki bir yapı, bir v icdan ve > cni bir cıkış
noktası yarattılar. Enzensberger si\ asal arenav ı hiçbir
zaman terketmediği için bu etkinlikte son derece önemli bir
rol oynadı.
Eian/TheEuropean
bir görüş. Bu kitabm gerçek başansı,
okura yepyeni bir görüş açısı vermesi,
eleştirel bir bakış sağlaması, yerleşmiş
düşüncelere meydan okuması.
Kitabın ana düşüncesi, sokak-
lanmızda sık sık ortaya çıkan şiddet
-dazlaklar, sokak çeteleri, soyguncu-
lar, vb.-ile Afrika, Asya, Güney Ame-
rika ve başta eski Sovyetler Birliği ol-
mak üzere, artık gittikçe artan bir şe-
kilde Avrupa'yı kasıp kavuran iç sa-
vaşlar arasında bir benzerlik olduğu.
Rostock ya da Los Angeles'te olduğu-
nu (TV araalığıyla) gördüğümüz şeye
Enzensberger molekulaire Bürgerkri-
eg, yani moleküler iç savaş adını veri-
yor. Dazlaklann düşüncesizce bar-
barhğıyla havaya uçurduklan bir
sığınmacı evi daha geniş bir iç savaşın
kanallannı hazırlıyor. Enzensberger'e
göre bu savaş kaybedecek hiçbir şeyi
olmayan birkaç yabanılın iç banşımızı
kırmaya calışmasından kaynaklanı-
yor. Karşı karşıya olduğumuz olgu,
kentlerimizdeki sivil savaşlann daha
büyük çapta bir savaşa dönüşecek ol-
masının yanı sıra -"Gençler sivil sa-
vaşın öncüleridir"-, bunun tümüyle
yepyeni bir gelişme olduğu. Enzens-
berger'in Rostock'ta olduğu gibi
Kamboçya, Liberya ya da Kuzey
İrlanda'daki şiddette dikkatini çeken
nokta, bu şiddette idealizmin, hatta
hemen hiçbir ülkünün yer almayışı.
Enzensberger'e göre bu yeni kent
gerillalan tıpkı Hollyvvood'un 'ram-
bo'lan gibi "otistik" kişiler. Dile getir-
dikleri her şey ikinci el ya da keyfi,
tıpkı metrodaki grafıttiler gibi. Hitler
ve Stalin taraftarlannın inandıklan
bazı şeyler varken -bunlar korkunç
olsa da-, çağdaş savaşçılar hiçbir şeye
inanmayan umutsuzlardan oluşujor.
Çağdaş iç savaşlann "kaybedenlerin
kaybedenleri vurdukları bir çeteler sa-
vaşı" olduğunu belirtiyor Enzensber-
ger.
Tüm iç savaşlann birbirinin aynı ol-
madığı çok açık. Bosna ya da Gazze ya
da Kamboçya'daki gibi bazı durum-
larda, bir iç savaş olarak tanımlanması
bile güç. Kamboçya'daki bir iç savaştı.
ancak Kızıl Kmerler kısmen Batının
müdahalesiyle artık önlenmiş durum-
da. Yerel çete şiddetiyle bü>ük savaş-
lar arasında bir karşılaştırma ya-
pılmasının güçleştıren etkenlerden biri
de, Enzensberger'in iç savaşlar. ayak-
lanmalar. toplumsal huzursuzluk ve
sokak suçu arasında belirgin aynm-
laştırmalar yapmamış olması.
Gazze'yi elealalım. Enzensberger'in
tanımlamalan Gazze Şeridi'ndeki
günlük yaşama mükemmelen uyuyor.
Intifada arük kendini yok etmeye
yönelik bir çete savaşına doğru yoz-
laşmış durumda -iyimser bir bakışla
'iai'. Siyasal sorunlann siyasal olarak
çözülmesi olanaksızlaşınca, kimlik si-
yaseti iş başına geçer. Bunun içinde di-
ğerini yok etmek için kendini yok et-
mek de vardır. Kimlik siyaseti, bun-
dan başka diktatörlerin de kendi mut-
lak otoritelerini empoze etmek için
kullandıklan bir yöntemdir. Slobodan
MUoseviç bunun bir örneğidir. Tıpkı
Saddam Hüseyin gibi. Tıpkı Pol Pot
gibi. Ne ki, kimlik siyaseti umutsuz sa-
vasçılannın çılgınca kendilerini kur-
tarmaya çahştıklan Bosna ordusunu
esinleyen ülkü değildir: Onlann siya-
seti, düşmanlannın "otistik" siyasetin-
den kesinlikle aynlmaktadır. Aynı
saptama Burma'daki diktatörlüğe
karşı savaşan ayaklanmacılar ya da
Saddam'a direnen Kürtler için de ge-
çerlidir.
Günümüzün en önemli liberal düşü-
nürlerinden biri olarak Enzensberger
daima özgürlüğün savunuculanndan
olarak kalacak. Rostock'a yönelik
ilgisi yalnız övgüye değer değil. yaşamı
boyunca barbarizmi tanıyan birinsan-
dan beklememiz gereken bir ilgi. An-
cak kültürel ya da coğrafi yakmlık ön-
celiklerimizi seçmede ana ölçütler ol-
duğu takdirde, ağaçlardan ormanı gö-
rememe riskine de girmiş oluyoruz.
Diktatörlüğe karşı savaş uluslararası
bir davadır ve bazı diktatörler işlerini
uzak ülkelerde de görseler diğerlerin-
den daha tehlikelidırler.
AMCARA/ANKA
MÜSERREF HEKİMOĞLU
Çağdaş Bir !•••
Geçen hafta, Cumhurbaşkanlığı konuk ağırlama salo-
nunda bir resmi kabul ile sona erdi. Kandil nedeni ile ko-
nuklara içki sunulmuyor o akşam. Yorumlara, tartışmalara
yol açan bir olay elbet. Kimi konuklar Demirel'in seçim dö-
neminde kürsülerden seslenişini anımsıyor, "inananlara
da ınanmayanlara dasaygıdan"söz etmesini... Kimi kişiler
Çankaya Köşkü'nün Demirel'in evi olduğunu, konuklarını
dilediği biçimde ağırlayacağını, kimileri de bu davranışın
laik bir devletin Cumhurbaşkanı'na ters düştüğünü söylü-
yor. içki vermemeyi içıne sındıremiyorsa son resmi kabul
tarihinin kaydırılabileceğini öne sürenler de var, ama olay
yaşanmış bulunuyor...
Bu hafta da Kültür Bakanı Rkri Sağlar'ın Sheraton salon-
larında düzenlediği bir toplantıyla başladı. SHP'li bakanı
kutlamak gerekir. Herdaldan yüzlercekişi katıldı butoplan-
tıya. Konuklar arasında SHP'li bakanlar, PM üyeleri de var,
ama kalabalığın ağırlığını sanatçılar oluşturuyor. Toplantı-
nın amacı bu, SHP Genel Başkanı Murat Karayaiçtn'dan
yeni yılın ilk günlerinde sanat çevrelerine selam. Sıcak bir
selam doğrusu. Genel Başkan ve sanatçılar eski dostlar gi-
bi buluştular, umutlu söyleşileryaptılar.
Neşesini, güleryüzünü yitirmeyen bir politikacı, insana
umut veriyor doğrusu. Oysa SHP'de umudu kıran olaylar
da yaşanıyor kaç gündür. Yaşatanlar açısından düşündü-
rücü olaylar. Yerel seçimlerle ılgili tartışmalar çok doğal,
olmaması yadırganır, demokrası çokseslılık demek, ama
oylarla kesinleşen bir kararın gündemde kalması kime ya-
rar sağlar! Parti içi iktidarı güçlendirme çabalarıyla partinin
gücü yitirilmiyor mu acaba?
Her neyse. Yanlışları, doğruları, soruların yanıtlarını ye-
rel seçimler belirtecek. Benim sıze başka haberlerim var
bugün. Yalnız müzikseverlerı değil, tüm okurlarımızı sevin-
direcek haberler.
Kültür Bakanı Fikrı Sağlar'ı kutluyorum yeniden. Ülkemiz
açısından çok önemli bir projeye gösterdıği ılgi ve destek
nedeniyle. Cumhuriyet'in 70. yılında Türk yorumları projesı
belli bir aşamaya varmış bulunuyor. O projeden daha önce
söz ettim okurlarıma. Müzik dalında büyük bir boşluğu dol-
durma projesı bu. CSO'nun kaç yıllık geçmişi var, ama kim-
lik kartı yok! Bir plağı, CD'sı yayınlanmadı şimdiye kadar.
Çağdaş düzeyi uluslararası boyutlara varan sanatçılarımız
var, yurtdışı konserlerınde beğeniliyor, güzel övgüler,
eleştiriler alıyor, ama ancak konser verirlerse. Bırakalım
dünyayı, halkımız da tanımıyor onları, ancak TV'de konser-
leri yayınlanırsa varlıklarını öğrenıyor. Ama acı bir gerçek,.
çoksesli müzığe yeterı kadar yer verilmiyor programlarda.
Şimdi bir proje var gündemde. Türk yorumcularını tanıtma
projesi. ilk aşama olumlu bir atılım nıteliğınde. Almanya'-
nın ünlü tonmeisterleri Ankara'ya geldi. Gürer Ayfcal ABD -
den, Ruşen Keleş Londradan koştu. CSO ve Ankara Oda
Orkestrası eşlığınde müzik dünyasının büyük ustalarını
seslendırdı Türk yorumcuları. Bach'ı, Mozart'ı, Beetho-
ven'ı, Schubert'ı, Franck'ı Rahmaninofu, Elgar'ı ve Bar-
tok'u Ayşegül Sanca'dan, Ayta Erduran'dan, Suna Kan'-
dan dinleyecek muzıkseverler. Evrensel ustaları Türk
yorumcular seslendırecek. Çağdaş bir selam verecek mü-
zik dünyasına. Ayrıca çağdaş Türk bestecilerinın yapıtları
çalınacak. Onları da tanıyacak müzik dünyası.
ilk CD yayınlanmış bulunuyor. Ayşegül Sanca'dan Mo-
zart'ın konçertosunu dinliyorum bu yazıyı yazarken. Kula-
ğım da, yüreğım de okşanıyor. CSO Orkestrası'nı da tanı-
mıyorum nerdeyse. Bu CD'lerle iyi bir kimlik kartına kavu-
şuyor doğrusu, iyi değerlendirmelerinı dilerim. Yalnız
CSO'nun değil, tum kuruluşların Kültür Bakanlığı'nın des-
teğinı de iyi yorumlamak gerekiyor. Yeni kurulan Tanıtma
Genel Müdürlüğü'nde çok olumlu boyutlara varabilir bu
proje. Oiplomat kökenli genel müdür Daryal Baturbay'ın
konuya ilgıyle eğileceğini umut ediyorum.
Birkaç gerçeğin altını çizmek gerekiyor. Türkyorumcula-
rın seslendırdiği CD'ler için Ankara'ya gelen Alman tonme-
ısterler dallarında ünlü kişiler, ikisi de Suna Kan ve Gürer
Aykal'ın takvimini öğrenmek ıstıyor, Alman radyolarında,
Alman orkestralarıyla çalmaları öngörülüyor. Kuşkusuz
öteki çalgıcılarımız da benzer önerıler alacak. Bir seslerv
dırme olayıyla açılan kapılar genışleyebılır. Ancak projenin
işlerlıği çok önemli. Duraklarsa belli olanaklar kaçabilir.
Ayla Erduran'ın seslendireceğı Elgar Konçertosu birörnek
buna. LondraFilarmoni veSenfonıOrkestralan'nıneşlığıy-
le çalmak olanağı vardı. Kaynak sağlanamadığı için ger-
çekleşmedi. Projenin tutarı da yalnız dört buçuk milyar. Az
para değil, ama uyduruk projelere ödenen milyarlar yanın-
da az kalır. Etkınlığı, kalıcılığı da çok önemli elbet. Dünyaya
çağdaş bir selam, müzikseverlere değerli bir armağan
Türk yorumculardan. Alan hoşlanır, veren onurlanır. Bir
kravat, bir gümüş ya da halıdan daha anlamlı bence.
Belki de duydunuz, değerli sanatçımız Idil Biretson yılla-
rın en iyi Choptn yorumcusu olarak tanınıyor. Kocası Şefik
Yüksel'in büyük özveriler, sonsuzçabalarlagerçekleştirdi-
ği CD'ler dünyanın her yerinde, müzik merkezlerinde ilgiy-
le aranıyor, satılıyor. O CD'lerden bir bölümünü de Akbank
alıyor. Londra'da çalışan Şevket Sabancı da zarif bir kutu
içinde Başbakan John Major ile Lady Thatcher'a armağan
ediyor. ikisi deçok hoşlanıyor, teşekkür mektupları yazıyor.
John Major ya da Lady Thatcher, Chopın'ı İdil Biret'ten din-
lerken nelerdüşünüyor acaba?
Başbakan Çiller Brüksel'e giderek Ayşegül Sarıca'nın
seslendirdığı Mozart konçertosunu da götürseydi keşke...
Saksafoncu Başkan Clinton da dinlerdi belki...
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Gitann atası olan telli
İspanyol çalgısı. 2/ Yu-
nan mitolojisinde gökku-
şağı tannçası ve tannla-
nn habercisi... Omurgayı
oluşturan kemiklerden
her biri.3/ Gönül, yü-
rek... Bitkilerde gaz ahş-
verişine yarayan aralık- 6
lar. 4/ Fazla bön. ava- -,
nak... Kripton elementi-
nin simgesi. 5/ Top 8
mermisinin ucuna vidala- g
nan ve mermi atıldıktan
sonra patlamasıru sağlayan ayarlı
kapak... Yan memnunluk belirten
bir ünlem. 6/ Bir nota... Dinlen-
mek için çalışmaya ara verme. 7/
Evin bölümü... Bir dernek ya da
kuruluşun üyelerinin buluşmalan
için aynlmış yer. 8/ Kişinin kendi
bedensel ve ruhsal benÜğine karşı
duyduğu aşın hayranlık. 9/ Evren.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Görüntülü telefon. 2/ Cerahat...
Aüf Yıbnaz'ın yönettiği ve Tarık
Akan'ın başrolde oynadığı bir fılm. 3/ Padişahlann, gönül al-
mak ve ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kaftan...
Fasıla. 4/ Akıl... Tropikal bölgelerde yetişen ve nişastaca zengin
yumru kökleri yiyecek olarak kullanılan bitki... Bir nota. 5/
Katmanlannda iç içe daireler bulunan billurlu kalker türü. 6/
Borsada belli miktardaki hisse senedini belirtmekte kullanılan
işlem birimi... Tirsi balığı. 7/ Malezya halkına özgü bir tür öldü-
rücü delilik... Bağıt. 8/ Haczamanı dişında Kâbe vediğer kutsal
yerleri ziyaret etme... Ender. 9/ Sınır nişanı... Fasulye, pirinç,
buğday gibi taneler kaynatıldığında oluşan koyu sıvı.