Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL1993 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
4
Her etııikgrup keııcli toprağuıa
9
Prof Castles "Çağdaş pazar eko-
nomisi dünyada yalnız sermaye, kay-
naklar ve malların değil, işgücünün
-yani insanlarm- de uluslararası sirkü-
iasyonuna dayanıyor" dıyor ve her
yerde farklı ülkelerden ınsanlann bir-
biriyle karşılaştığını vurguluyor.
Castles'a göre "her etnik gnıbun kendi
devletine. bavrağına, ordusuna, olim-
piyat takımına ve pullarına sahip ol-
masına dayalı millivetçilik düşüncesi,
artık çağdaş bir düşünce değil."
'Kurumsar ve 'gayri resmi'
ırkçüık
Batı Avrupa'da bugün 15-20 mil-
yon göçmen yaşıyor; Almanya'dakı
Türkler yakJaşık iki milyonla bir ül-
kedeki en büyük grubu oluşturuyor-
lar. Ve ıki türlü ırkçılıkla karşılaşıyor-
lar: Prof. Castles'm "kıırumsal ırkçı-
lık" adıru verdıği resmi önlemlerle
seçme-seçilme hakkından serbest do-
laşıma kadar. Almanlann sahip oldu-
ğu haklann hiçbiri onlara verilmıyor.
Türkler; yasalarla, siyası stratejilerle
ve idari önlemlerle çoğunluktan, yani
Almanlardan dışianıyor.
"Gayri resmi ırkçdık" ise günlük
hayatta yaşanıyor. Tramvayda ıtilfp
kakılmaktan tut, ev kiralanmaması-
na; sokakta öfkeli bakışlann odağı ol-
maktan açık saldınya uğramaya ka-
dar uzanan bir zintir bu. Bir Alman
atasözünün dediğı gıbı "SürekJi dam-
layan su taşı oyar" mısalı ruhu oyan
bir ırkçıhk.
Almanya'da türetilen ve Türkçeye
kazandınlan "yabancı döşmanJığı" te-
rimınin ardında ırkçıhk yatıyor. Bir
kere. bütün yabancılar "yabancı" de-
ğil Almanya'da. Görece ileri ülkeler-
den gelen, yüksek mesleki statüye sa-
hip akraba bir külıürel veya etnik kö-
kenı olan yabanalar, Amerikahlar,
İngilizler. Fransızlar, Danimarkalılar
düşmanlığın hedefı değil.
Kafatasından kültüre
Stephen Castles gibi ırkçıhk konu-
sunda araşurma yapan çoğu uzman
aynı gerçeğe işaret edıyor Irkçıhk 21.
yüzyıla gjrerken çehresmı değıştirdı.
19. yüzyılda doğan "bilimsel ırkçı-
Uk", insanlar arasında var olduğunu
öne sürdüğü bıyolojik farklan temel
alıyor ve her ırkın kendi fızyonomisi-
Alman Dazlak
ne, zeka ve karakter özelliklerine sa-
hip olduğunu ileri sürüyordu. Biyolo-
jik ırkçılık, Avrupa'nın sömürge poli-
tikasını meşrulaşlırmak, sömürgeleş-
tirilen halklan ezmek için kuUaruldı
önce. "Kuzey' ırkının/Ari ırkın üstiin-
löğü" tezi ve antisemitizm de buradan
kaynaklandı. Naaler. bir ırkın biyo-
lojik özelliklennden ötürü diğerlerin-
den üstün olduğu ve bu yüzden onlar
üzerinde tahakküm kurması gerektiği
teorisini bu kaynaktan ürettiler.
Ancak gerek Avrupa sömürgecili-
ğjnin geride kalması, gerekse Nazile-
rin vahşeti "biyoJojik ırkçdığı" göz-
den düşürdü. Çoğu doğa ve sosyal bi-
limci. insanlann sınıflandınlmasında
"ırk" kavramının geçersizleştiğınde
hemfikir artık. Ama "biyolojik
ırkçılık" her şeye rağmen bitmiş değil,
günlük hayatta rol oynamaya devam
ediyor.
Ancak Almanya gibi gelişmiş ülke-
lerde yabanalar artık farklı bir ideo-
lojiyle dışlaruyor: İngiliz araştırmacı
Mkhaei Barker'ın 1981 'de yayımla-
dığı "The New Racisra" kıtabında be-
lirlediği gibi "yeni ırkçılık" artık "ırk"
değil. "köken" ya da "etnik grup" te-
rimlenm kullaruyor. Bu "ırksız ırkçı-
lığın" temel söylemi; bütün insanlann
ilkede eşit olduğu. ancak kültürleri-
nin birbiriyle uyuşmadığı ve bu yüz-
den her etnik grubun kendi toprakla-
nnda yaşaması gerektiğidir.
Yeni ırkçılık, 'kültürel
kimlik'te ısrarlı
Fransız toplumbihmci Cornelius
Castoriadis, "Irkçı düşüncenin teme-
linde. yabancının asimile olamayacağı
inancı yatar" diyor. "Etnik ve kültürel
köken, çıkartılması olanaksız bir leke
gibi silinınez kabul edilir. Bu nedenle
gerçek ırkçınm mantığı, ötekinin dö-
nüşümünü istemez, onu öldunmek is-
ter." Burada "ölöm"ün hem sembo-
Lngiliz araştırmacı
Michael Barker'ın The
New RacistrT kitabında
belirlediği gibi 'yeni
ırkçıhk' artık 'ırk' değil,
'köken' ya da'etnik grup'
terimlerini kullanıyor.
Bu 'ırksızırkçılığın' temel
söyleminde insanlann
ilkede eşit olduğu, ancak
kültürlerinin birbiriyle
uyuşmadığı ve bu yüzden
her etnik grubun kendi
topraklannda yaşaması
gerektiği vurgulanıyor. İLEK ZAPTÇIOĞLU / BERLİN - 6
IAlmanya'da Türk imajı
Hamburg'da 1970'lerde bir Türk işçi ailesi evi. Bağımsız ve eleştirel gazetecilik payesini elinden bırakmavan
Alman Der Spiegel dergisinde yayımlanan bu fotoğrafı tanımlayan iki kelime >ar yalnızca: "Erişte ve kebap".
Despot,azgeKşnriş ve uyumsuz
Almanya'daki Türklerin, özelhkle
gençlerin en çok yakındıklan şey,
toplumda egemen olan klişeler.
"Türk" kimdir Almanya"daki genel-
gecer kanıya göre? -Bir kere siyasi ve
ekonomik açıdan azgelişmiş bir
ülkenın insarudır. Türkiye'de de-
mokrası yoktur ya da sınırhdır-
Uluslararası Af Örgütü raporlan ve
"Geceyansı Ekspresi", ortalama Al-
manın Türkiye ımajıru belirler Sı-
vas'ta insan yakan softalann haber-
leri bu imajı zenginleştırir.
"Türk kültürii" diye yekpare bir
kültürel yapıdan yola çıkan ortala-
ma Alman; bundan döner kebabı,
kansını eve hapseden, kızını rüştüne
ermeden zorla evlendiren, kazakhğı
marifet sayan Türk erkeğini; feoda-
lizmden arta kaldığına inandığı "na-
mus ve şereP kavramlannı anlar.
Türk kadınlan başlannı örter. Türk-
ler Müslümandır; domuz eti yemez,
içki içmezler ve her günbirçok kere
duaya yatıp ramazanda oruç tutar-
lar. Türkler Kürtleri ezmektedir. Er-
menileri doğramışlardır. Kjsacası
"oryantal despotizm" Türkiye kö-
kenli bir iüettir. Savaşçıdırlar. Viya-
na'dan zor gen püskürtülmüşlerdir.
Kendini Uberal, hatta solcu sayan
Almanlar da bu "Türk imajını" di-
ğerleriyle paylaşıyorlar. Sol alterna-
tif "Tageszeitung" gazetesinde,
Bai|bakan Helmut Kohl'ün son Tür-
kiye ziyareti sırasmda bir karikatür
yayımlandı. Kankatürde Kohl, De-
mirel'den Mölln olayı için özür dili-
yor. u
Bir daha tekerriir etmeyecek-
tir" diyordu. Sol gazetenin çizen. De-
mirel'ın ağzına şu balonu
yakıştırmıştı:
"Zaran yok ama çocuklara söyle-
yin, bir dahaki sefere Kürt bir ailenin
evini yaksınlar. Böylece işimiz kolay-
laşır."
Alman basını
Siz rastladığınız her Almana ön-
yargılardan annması için yardım eli-
nı uzatsanız. tartışmaya girseniz bile
bu çabanız havanda su dövmeye
benzer. Irkçılığın temelını oluşturan
önyargjlar kaya gibi sağlam durur-
ken. sadece siz sınirlen bozulmuş
olarak terk edersiniz arenayı.
Eleştirel ve bağımsız gazetecilik
Frey: Türkleri Viyana'dan niçin kovduk?
payesini elinden bırakmayan ve Tür-
kıye'de de tanınan "Der Spiegel"
dergisınin sahıbı Rudolf Augstein,
Solingen olayından sonra patlak ve-
ren "çifte vatandaşlık" tartışmasına
bır baş\azıyla katılıp. "Türklerin Av-
rupa kültiiründe yeri olınadığını" açı-
kçasöylemıştı.
Haydi, Augstein bunadı diye dü-
şünenler var; ya peki liberal ve de-
mokrat, son derece saygın "Die Ze-
it" gazetesine ne deme'li? "Die Zeit"
birkaç yıldır penyodik olarak "İslam
tehlikesi"ni konu alan yazılar yayım-
lıyor
Yazarlara göre İslamın reforme
edilir bır din olduğu kuşkulu. Müslü-
manlar. Avrupa'ya her zaman ya-
bancı ve hatta artık bir tehdit.
Liberal aydmlara göre Müslüman
Türklenn Almanya'ya
"uyum sağlaması" ola-
naklı değil. Liberal ve
sol aydınlar kuşkulannı
ve önyargılannı böyle
dıle getirirken. örneğin
aşın sağ "Alman Halk
Birüği" partısinin lideri
Gerhard Frey daha açık
konuşuyor:
Diyor ki Frey, "Biz
katiyetle Türk düşmanı
değüiz, ama Türklerin
yeri Türkiye'dir. Biz
Türkleri Viyana kapn
larından, bugün gelip ül-
kemizi Lstila etsinler diye
mi kovduk?"
lik, hem somut bır anlann var. Al-
manya'daki Türklere uyarlarsak,
"Her yerde Türk görmek istemiyo-
rum" diyen ve ırkçıhğı hiç kendine
yakiştırmayan bır Almarun dileği,
Türkleri "görûnmez" blmak ya da
aşın sağ partılerin lisanıyla "Türkleri
Türkiye'de görmek"tır. Türkleri "gö-
rünmez" kılmanın görece insani yolu
onlan gen göndermekten geçiyorsa,
aynı ırkçı yaklaşımın son kertedeki
önerisi onlanfizikselolarak imha et-
mek olacakür. Mölin'de ve Sohngen"-
de bunu pratiğe döken Dazlaklar.
"Türkleri görûnmez kılmaktan" ne
anladıklannı sergılediler yalnızca.
Adotf Hitler, 1945 yıhnın şubat ve
nisan aylan arasında en yakınlann-
daki kulu Martin Bormann'a vasiyeti-
nidikteetmiştı.
Almanya'da 1981 yıhnda gün
ışığına çıkartılıp yayımlanan vasiyet-
te, Hitler'in "ırk" kavramma farkJı
baktığı ortaya çıktı. Dışanya karşı
vuiger bir "kafatasçılık" sergilerken,
asiında düşmanını bir tür "ruhsal ırk"
olarak tanımhyor ve şöyle diyordu:
"Vahudi, özünde, uyuın sağlayama-
yan >e sağlamak istemeyen yabancı-
dır. Bu yönüyle başka yabancılardan
ayrılır. Yahudi ırkından söz etmemiz,
sadece kolaylık içindir. Aslında gene-
tik açıdan bakarsak Yahudi ırkı diye
bir ırk yoktur. Yahudi ırkı öncelikle
ruhsal bir ırktır. Ruhsal ırk, doğal ırk-
tan daha kuvvetli \e kalıcıdır. Bir Al-
manı Amcrika'ya götür, bir süre sonra
Amerikaiı olur. Yahudi ise nereye gitse
Yahudi olarak kalır. Irkınoı başlıca
özeüiği, asimile olmayışıdır."
Hitler bugün yaşasaydı acaba Ya-
hudi sözcüğünün yerine Türkü geçir-
mez miydı?
'Mültikültürel toplum'
tezlerinin yanJışı
Almanya'daki "Türklerin külrurle-
ri gereği asimile ounadıklan ve uyum
sağlamadıkiarı" tezini savunanlar,
yalnız Hitler'in izınden giden yeni ırk-
çılar değil. Sosyal demokrat ve sol
çevreler, aydınlar ve gazeteciler de ço-
ğunlukla bu tezi paylaşıyor farkında
olmadan (Hatta Türk aydınlan ara-
sında da "Almanya'daki Türklerin
uyum sağiayamadığından" yakınan-
lar var). Başka konularda zıt siyasi
görüşler savunan Almanlar. konu
"Türk kültürii"nc ve "Türklerin uyum
sonımı"na gelince aynı diskuru üret-
mektegecikmiyorlar:
Türkler uyumsuz!
Her toplumda olduğu gibi Türk
toplumunda da sınıfsal, siyasi. dinı,
etnik, kültürel farkhhklar olduğunu;
hele Almanya'daki Türklerin otuz
yıldır büyük dönüşümlerden geçtiğini
tümüyle gözardı eden bu yaklaşımın
sağdaki söylemi "Türkler dışarı" ise
soldaki sloganı "mültikültürel top-
lum "dur.
Nedır "mültikültürel''' ya da çok
kültürlü toplum'' 68 öğrenci hareketı-
nin önderlerinden Daniel Cohn-Ben-
dit bu konuda bır kitap yazdı: "Vatan
Babil". Frankfurt'ta \ eşiller Partisi'-
nden Mültikültürel İşler Dairesi Baş-
kanı olan Cohn-Bendit kitabında bü-
tün kültürlerin banş içinde bir arada
yaşamasını savunuyor. "Mültikültürel
toplum" adı altında, Almanya'da
Türkler, Almanlar, Italyanlar, Viet-
namlılar bırbırine saygı ve hoşgörü
DameJ Cohn Bendit
içinde yaşayacak. Tez, bu.
İlk anda kulağa hoş gelen bu tez,
ikinci bakışta antiteziyle, yani ırkçı
söylemle örtüşüyor:
Her ikisi de "kültürlerin değişmezli-
ği"nden yola çıkıyor ve bireyı etnik
kökenine; sahip olduğu varsayılan
değişmez kültürel kimliğine göre
tanımhyor. Buna göre siz Türk müsü-
nüz? O halde tanımlanmış bır kimliği-
niz. kültürünüz var demektir. Bunu
kim tanımhyor? Elbette Alman top-
lumu ya da daha genel söylenirse Av-
rupa ve Avrupa merkezli bakış.
Çok küîtüriü toplum sa\aınuculan-
nı ırkçıdan ayıran nokta, berikinin
aşa|ıla\ıp yok etmek istediği "kültü-
rel kimliğinizi" diğerinin tolere etme-
si, hoşgörü adına katlanmaya raa ol-
ması. Ama her ikisi de sizi kendi ba-
kışına göre tarif ediyor ve değişmez
bir kültürel bütünün parçası olduğu-
nuzdan yola çıkıyor.
Her ikisi için de siz bir "yabancı"-
sınız. Sınıfsal kökeniniz, eğitıminiz,
düriya görüşünüz. kendince ah-
lakınız; kısacası bırey olarak özellik-
leriniz "ruhsal ırkınızuı" karakteri
içinde eriyor.
Gerek düşmaruyla, gerek dostuyla
Almanya'dakı Türklerin işi çok zor!
BİTTİ
AdoJfHitier
Eski SS subayı, aşın sağ Republikaner partisi lideri Franz Schönhuber:
Türkleriseviyorum ama burada değilTürkiyd
Alman aşın sağ "Cumhuriyetçiler" /"Republika-
ner" partisi lideri, eskı SS subayı Franz Schönhu-
ber. 1989'da bir kitap yayımladı:
"Türkler-Tarihte ve Bugün" başhğını taşıyan ki-
Laptan bir pasajı birükte okuyalım:
Bugün Batı'va Yeniceriler, Sipahiler ya da
Akıncılar değil, konuk işciler akın ediyor. Selçukiu-
lar da, başta Bağdat halifesinin konuk işçileri, paralı
askerleri olarak işe başlayıp sonra itaat ettikleri
patronun efendisi haline gelrnişlerdi. Bugünkü ko-
nuk işçilerin işi daha kolay. Binlerce kilometreyi ya-
yan *eya at sırtında katetmeleri gerekmiyor. Rahat-
ça uçağa. trene, arabaya binip geliyorlar. Hedef bu
kez Viyana değil. Marş istikameti Berlin, Stuttgart
ve Münih.
Ben Türkleri çok seviyorum, ama burada değil
Türkiye'de.
Devletlerin dostu yoktur, devletlerin çıkarları
vardır! Bu yüzden kendimize şu sonıyu soralım:
Türkiye Avrupa Topluluğu'na alınsın mı?
Benûn bu soruya cevabun •'Ha>ır"dır. Almanya,
etnik ve coğrafi açıdan Avnıpa'yla hiç ilgisi olma-
yan halklaruı katıldığı bir AT içinde eritilemez. Tür-
kiye'nin yüzölçümünün yüzde %.8'i Asya toprak-
lanndadır. İstanbul ve Edime'den sonra Avrupa'-
daki üçüncü büyük Türk şehri, Berlin'in Kreuzberg
ilçesidir.
Türk aydınları Türkiye'nin katiyen Asya'ya da-
hil edibnesini istemiyor. tlle Avrupalı sayıîmak Lsti-
yor ve Atatürk reformlarına atıfta bulunuyorlar.
Ama öte yandan Türk mirasına da sahip çıkı\orlar.
Peki Türkler nereden gelmelidir? Orta Asya'dan,
Altay Dağları'ndan! Türklerin neden Asyalı olduk-
larını kabul etmek istemediğini anlamak çok zor.
L'ygarlığın beşiği sayılan Anadolu'vu istila etmişol-
maktan neden gurur duymuyorlar?
Batı toplumfarı. kendilerini çağdas ve aydın sayan
Türklere, Türkiye'nin katı, hiyerarşik >e ahlakçı ge-
leneğinden ve hayat tarzından daha cazip gelebilir.
Ama geçmişlerinden böyle radikal kopunca mutlu
olabilirler mi acaba? Avrupa, Boğaziçi'nde sona eri-
yor, bunu kabul etmek gerekir.
POIİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Bir Tekel Zamrni GibL.
Her şey sona erer, tükenir, biter, nehirler göllere ka-
vuşur, göller durulur. Murat Karayalçın'ın günlerdir sü-
ren başkanlık kampanyası da sona erdi. soruyorlar:
"Solda birlik olur mu?"
Sorunun yanıtını kendisi verecektir, veriyor da şöyle:
"... Eğer solda birlik iyi bir şeyse, gerçekten ihtiyacı-
mız varsa, bu herkesin katkılanyla olacak bir amaçtır."
Karayalçın Genel Başkan oldu ama ertesi gün de te-
kel maddelerine zam geldi. Bir büyük Yeni 47 bin liradan
60 bine çıktı. Rakıcılar Karayalçın'ı zamlı kutladılar. Ben
de kutluyorum.
Bundan yıllarca önce Batıkent için Bulvar Palas salo-
nunda bir söyleşi yapmıştım. Akşamına Karayalçın bir
şölen vermişti. Şimdi o akşam içtiğimiz rakıları düşünü-
yorum.
"Solda birlik olur mu?"
Herkes çok zor diyor, bende öyle diyorum. Birlik, so-
lun yapısında yoktur. Nerede sol varsa, orada da o ka-
dar ayrılık vardır. Bunu biliyor ki Karayalçın, "Ihtiyacı-
mız varsa herkesin katkılanyla olacaktır" diyor. Kimse-
nin tılsımlı çözum aramamasına dikkati çekiyor.
Solun darmadağın olduğunu herkes bilirken bu dağı-
nıklık ıçinden bir kadro çıkarmak hayli güçtür. Güç ol-
maktan da öte olası değil. Parti, kendi içinde solda birlik
arayadursun, gene kendi içinde hükümet sorununu da
çözmek zorundadır. Tansu Çiller'in hükümeti kurma dö-
neminde işler bir oranda kolay oldu. İnönü, hükümetin
kendi kanadında hiçbir değişiklik yapmadı, kadrosunu
olduğu gibi korudu. Kadroyu terazinin bir gözünden alıp
öteki gözüne koydu.
Bugün öyle değil; Karayalçın. parti içindeki eğilimlere
göre hükümet kanadmı oluşturacaktır.
Hangi partiden olursa olsun hükümet kurarken bunun
gediklileri vardır. Bir köşeye pısarlar, çaktırmadan hü-
kümetin içinegirmeyeçalışırlar. Hükümet içinde denge-
leri kollarlar, denge hesapları yaparlar. Bir de bakarsı-
nız ki, bir köşeden kabineye gırmışlerdir. Bu umulma-
dık, bu beklenmedik giriş kimsenin gözüne batmaz,
kimseye aykırı gelmez. Bir kabine bunalımında da tere-
yağdankılçekergibi kaybolurlar. Kabineye girerkende,
kabineden çıkarken de göze batmazlar Bunlar kaşar-
lanmış kabine tılkilerıdır.
Bir de kabineye girmeden önce ellerinden istifa kâğıdı
almanlar vardır. Hiçbir zaman bueldenalınmakâğıdı bir
onur sorunu yapmazlar. Daha kabineye girmeden önce
verirler, sızıltı da olmaz. Bunlardan birinin istifa ettiğini,
radyodan duymuştum. Telefon ettim:
"Beyefendi istifa etmişsiniz."
"Ya öyle mi, kım söylüyor?"
"Radyo 17.00 haberlerinde verdi."
"Demek beyefendi istifa dilekçemi yürürlüğe koydu."
"Ne yapacaksmız?"
"Beyefendi bir daha kabineye alıncaya kadar bekle-
yeceğim, ne yapabilirim ki!.."
Eski kabine tilkileri böyledir. Hiç alınmazlar, hiç gönül
koymazlar, gününü, saatini beklerler. Günü saati geldi
mi de açık bır yanından sızarlar.
Bu anlattıklarım hükümet kuruluşunda, kabine bunalı-
mında geçerli örneklerdir. Aradan bunca yıl geçti, bu-
gün nasıldır, bilemeyecegim. Yöntem aynı kalır da
uygulama değişık olabilir.
Karayalçın için başta gelen işlerden birincisi partiyi
örgütleme, ikincisi sol arasında birliği kotarabilmedir.
Bir Tekel zammı gıbı...
BULMACA
SdıönhubenAvrupa Boğaziçi'nde sona erer.
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Eskı Mezopotamya
halklannın ünlü destanı.
2/ Notada durak işareti,..
Yurdumuzda bir ırmak.
3/ Yeni doğmuş çocuk-
larda. başın tepesindeki
yumuşak bölüm. 4/ Ta-
vır, davranış... Papalığın
simgesi olan üç katlı taç.
5/ İçyağı... Norveçli kâşif
Tbor Heyerdahl'ın, eski
Mısırhlann Amerika'ya
giuiğıni kanıtlamak için
papirüsten yaptığı ve
ikinci seferinde başanya ulaştığı
teknenin adı. 6/ Nişastayı parça-
layarak şekere çeviren bir enzim...
İtalya'nın en uzun ırmağı. 7/ İslam
hukukuna veriien ad. 8/ Küçük
mağara... Deride geniş leke. 9/
Acıkk
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ "Aptal, sersem" anlamında ar-
go sözcük. 2/ Hamam... Neodim
elementınin simgesi. 3/ Zayıf, çe-
ümsiz. 4/ Bir oyun ya da fılmde
aniden yaratılan komik durumlar... Erzurum'un bir ilçesi. 5/
Bir şeyi kaüşıksız ve an duruma getirmek. 6/ Afrika'da bir ül-
ke... Kaybolma. 7/ Halı ya da kilim dokunan tezgâh... Yazı. 8/
Halk dilinde negatif fotoğrafa veriien ad... Bir soru eki. 9/Türk
müziğinde "usul" anlamında kullanılan sözcük... Taş ya da
maden çıkanlan yer.
İLAN
T.C.
SAMSUNŞULH HUKUK MAHKEMELERİ
İZALE-İŞUYUSATIŞ
MEMURLUĞL'NDAN
SaüşNo: 1993/24
Samsun 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nın 23.2.1993 gün, 1992/
1016 esas, 1993,124 sayılı karan ile Samsun Atakum mahalksi, Yah
mevkiı, pafta: 22. parsel: 1853'de kayıûı bulunan taşınmazm saülarak
ortaklığın gıdenlmesine karar verilmısür.
Taşınmazın sauşı davaa Leman Civan ve Yüksel Yergöç vekili
Av. Müfit Öztepe tarafından talep edildiğinclen satış işlemlerine baş-
lanmış olup taşınmaan 25.10.1993 günü saat 11.40-11.50'de rnemur-
luğıımuzda yapılmaana karar verilmıştir, bu arttınnada tahmin edi-
len 152.250 000 TL'nin %75'i ile aİKi çıkmadığı takdirde bu kez
taşınmaz aynı yer ve saatte 4.11.1993 günü tahmin edikn değerin
%40'ından asağı olmamak üzere ikinci artürmaya çıkanlacaktır
Davalı Jhsan Everest'e aşamalarda ılanen teblıgat yapılmış oldu-
ğundan. satış günJerinın de bu davalıya ilanen tebliğine karar veril-
mişUr.
Işbu ılan gazetede ilan edildikten sonra 15'gün sonra davalı thsan
Everesfe tebliğ edılmiş sayılacağına daır 7201 sayılı Tebligat Ka-
nunu'nun 29 ve müteakip maddeleri gereğince ılanen tebliğ olunur.
6.9.1993
Basın: 51014
KARŞIYAKA 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESf
1993/332
Davaa Pervin Kombul tarafından davalı Ertan Kombul aleyhi-
ne ıkame olunan boşanma davasında:
Davab Ertan Kombul'un Samandıra köyü Gölet yoiu Küme: 2
Kartal/İstanbul adresıne çıkartılan tebligatın büa tebliğ ıade edildiği
ve savcılıkça yaptınlan araştırmada teblıgaıa sanh adresı tespit edile-
medığınden adı geçen davalırun duruşmanın atılı bulunduğu 30.9.
1993 günû saat 09.30'da mahkememizdehazırbulunması veya kendi-
sıni bir vekille temsil etürmesi, duruşmaya gelmedığı takdirdeduruş-
manın yokluğunda yapılıp karar verileceği hususu davetiye yerine
kaim olmak üzere ilan olunur. 25.8.1993
Basın: