Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 1AĞUSTOS1993PAZAR
KULTUR
Sanat koleksiyonculannın yeni gözdesi Hollywood posterleri
Geçmişyüzyıhn aynası sinemadaKiiltür Servis - Bugünlerde,sanat ko-
leksiyonculannın yera gözdesi eskj
Hollyvvood posterleri. Amenka'da, fılm
posterlen pi>asası ekonomik durgunlu-
ğa rağmen. üç yılda üç kau fiyat artışına
sahne olarak l trilyon lira düzeyine yük-
seldi. Bu yenı çılgınbğın kökeninde 2000
yılına geiindiğinde geçmiş yüzyılı temsil
edecek bir koleksiyona sahip olma isteği
yatiyor. 20. Yüzyıh en iyi temsil eden
olgunun ise sınema olduğuna şüphe yok.
Ashnda fllm posterleri sinema sektö-
rûnde tam bır" kullan-at" ürünü olarak
değerlendiriliyor. Poster sanatının altm
çağı 30lardasinemayöneücileri35sente
afış yapünr. bir haftabğına asar sonra da
fırlatıp atarlardı. lOOadetten fazla 1 tril-
yon lirahk film afişi koleksıyonu olan \e
Connecticutta bir film afişleri arşivi ku-
ran Mathew Schapio böylesine hızh tü-
ketim ürünü olarak görülen afışlerin
nasıl olup da kalıcı koleksiyon parçalan-
na dönüştüğünü şöyle açıklıyor "2000
yıhna geiindiğinde sinema 20. yüzyıia
damgasını vuran kûltürel etkinlik oldu-
ğu anlaşılacak. Sadece Amenka'da değil
A. merika'da film
posterleri piyasası
ekonomik durgunluğa
karşın, üç yılda üç katı
fiyat artışı gösterdi. Bu
yeni çılgınlığın kökeninde
2000 yılına geiindiğinde
geçmiş yüzyılı temsil
edecek bir koleksiyona
sahip olma isteği yatıyor.
tüm diimada." Schapiro. eiindeki az bu-
lunanafİşlerikimseyegöstermiyorçünkü.
1999 yılında arşivindeki posterleri tanıta-
cağı kıtabına sakhyor.Bunlann en değer-
lısi 1931 yapımı Boris KarlofTun "'Fran-
kestein" fılmınin afişi. Şimdilik Schapio
sadece afişin üzerinde bir canavar resmi
ve altında "dikkat canavar kaçtı"
yazdığını söylemekleyetiniyor.
20"lerde ve 30"larda sayısız göçmen
için, 5 sent ödeyerek girdiklen sinemalar,
Yeni Dünya'nm kurallannı kolayca haz-
mettiklen bir lunapark işlevi görüyordu.
Nitekım Fox, Warner, Zokor gibi sine-
manın ilk devleri de göcmenlerdi. Para-
mount20'lerdeverdiğiprestijreklamlan-
nda "aile birliğini konıma görevinin üst-
lendikkrini" söylüyor, ayru zamanda da
Harem"deki kadın gibifilmlerinpromos-
yonunu yapıyordu. Amerikan dûşünün
tüm çelişkileri bu düşü yaratan ve koru-
yansinemadakendiifadesinibuluyordu.
Afişlerde, posterstiü de böylelikledoğ-
du. Büyük, dramatik. cafcaflı ve renga-
renk afişler olarak özetlenebilecek poster
stilinin amacı fılm hakkında bilgi vermek
değil. seyircinin sinemasalonuna girmesi-
ni sağlamaktı. 1940'b yıllarda Fox'un
reklam ve tarutım müdûrlüğûnü yapan
Cbarles Schlaifer. küçük kasabalardan
birinde alışılagelimiş poster stilini kjnma
denemesi yaptığmı, zevkii yenilikçi ve sa-
natsal ama seksi obnayan bir Betty Grab-
leposterini kullandığını söylüyor: "Soouç
tam bir felaket oHu. Bundan sonra hepsi-
ni çöpe attık ve eski meme, bacak, pop
afîşlerine geri döndük."
Piyasadaki iniş çıkışlar eğlence olsun
diyeafış toplanmasınanedenoluyor. Pos-
terlerin fiyat! cüzdanlannın kapasitesini
fazlasıyla aşmaya başlayınca böyleleri el-
lerindeki tüm afişleri piyasaya geri dökü-
yorlarvefiyatlarbirdenucuzluyor. Aynen
CUMBCPS
boar VViUe'nin afişini bulunanlar hayat
boyu bir daha çalışmayabılir. Yine de
aslında afişlerin fıyatıru belirleyen temel
faktör. seyircileri sinemaya çeken et-
menlerle tam olarak örtüşüyor: Filmın
adı ve oyuncular. En revaçta olan
yıldızlar Bette Davis, Errol Flynn,
Humphrey Bogart ve James Cagney.
Audrev Hepburn Grace Kelly ve Ehis
Presley ıse hiç tutulmayan isimlerden
bırkaçı. En pahalı Presley 1956 yapımı
Jailhouse Rock filmınin afişi, o da sadece
500 dolar. Geri kalan filmlennin afışlen
35 dolara alınabiliyor. Kelly'nin 1956
yapımı Yüksek Sosyete fılmi afişi ıse sa-
dece 50 dolar.
Piyasanın canlılığının bir başka nedeni
film afışlerini koleksiyoncular kadar de-
koratörlerin de talep etmeleri. Restau-
rantlan .kafelerive barlan eski film afış-
leriyle donatmak çok moda. New
York'taki bir klübün lokanta kısmı 60
bin ile 100 bin dolar arasında değişen 30
posterle kaplı. Bunlann arasında 1936
yapımı bir Mkkey Mouse filmi posteri
tam 100 bin dolara almmış. En aranan
afişler korku filmlennin veçizgi filmlerin
afişler... İki özelliği birden bünyesinde
banndıran Mıckey Mouse, Frankenste-
ın'ının astronomık fiyatta olmasının ne-
denı de bu. 1933 yapımı King Kong'un
devasa posteri 1991 yılında Christie'sde-
ki müzayede de 57 bin dolara alıcı buldu.
Bu rekor 18 ay boyunca kınlamadı.
JJyaı
UNITED ARTISTS PICTURE m TECHNICOLOR/
En çok aranan afişler arasında bulunan Mickey Mouse'un Pete Merolo 'nun koleksiyonundaki 'Alpine Climbers'.
1982yılındaeski parakoleksiyonunda ol-
duğu gibi. 1981-87 yülan arasında fılm
posterleri piyasası da böyie bir çalkantı
yasadı. Gençbklerinde posterlerin
yapıldığı ve dağıtıldığı Ulusal Film hiz-
metlerinin kapısında bekJeşip, atılacak
afişleri almak için dilenenler şündi orta
yaşlanna geldiklerinde ellerindeki afişle-
rin en az 20 bin dolara satabilmekten
memnunlar. Ama bu durum piyasayıçö-
kerteceğine güçlendirdi ve fiyatlarartma-
ya devam ediyor. Bugün halafilmposter-
lerinin yüzde 95'i bin dolann altına aba
buluyor. ortalama 451 bin dolarlık piya-
sası olan beyzbol kartlan ve 75 bin do-
larlık piyasasıylaçizgiromankoleksiyon-
culuğuyla kıyaslandığında henüz fılm
afişlerinin hakettiğiyere ulaşmadığıdüşü-
nülüyor.
Bir fılm afışinin nadir sayılması için bi-
linen 50 ya da 100 kopyasının olması yeti-
yor. Ancak 1945 yılından önce yapılan
film afişlerinin nerdeyse yüzde 75*inin tek
bir kopyası bile bibnmiyor. 1935 öncesi
için ise bu oran yüzde 90'lara vanyor. Bu
durumdatavanarasındaMickeyMouse'-
un ilk sesli filmi 1929 yapımı olan Steam-
. ıyasanın
canlılığının bir başka
nedeni de film afişlerini
koleksiyoncular kadar
dekoratörlerin de talep
etmeleri. Şu anda rekor
mayıs ayında77 bin
dolara satılan 1931
yapımı "Drakula" filmi
afişinde.
Şu anda rekor 77 bin dolarla mayıs
ayında satılan 1931 yapımı Dracula filmi
afişinde. Film afişlen konusunda uzman
danışmanlar tutarak piyasayı ele geçir-
meye çalışan Sotheby's ve Christie's mü-
zayede şirketleri değil. Ohio'lu küçük bir
şir'ket gerçekleştirmiş bu satışı. Bu poste-
nn başka bib'nen bir kopyası bulunmu-
yor. Bu çalkantı piyasanın henüz otur-
madığını ve bir çok satışın bilgi eksiküğı
yüzünden değerinin altında fivatlarla
gerçekleştiğini gösteriyor. Bu bilgi do-
laşımını sağlamak da yine büyük şirket-
lerin omuzlanna kalıyor,. Aralık ayında
Christie's'in gerçekleştireceği beşinci
film afişleri açık arttırmasmın bu piyasa-
da birdönüm noktası yaratması bekleni-
yor.
En büyük patırtıyı da Charlie Chap-
lin'in 1925 yapımı "Âltma Hücum"' filmı-
nin posteri yaratacak. 25 yıldır kımse bu
afişin izine rastlayamamıştı, şimdı de sa-
dece iki kopyası var ve biri ocakta satışa
sunuluyor. diğerinde ise Chapbn'in
bıyığı kesilip çıkanlmış. Bir başka yeni
piyasa da Zenci Filmleri Afişleri şubat
ayında Londra'da gerçekleştırilecek
olan Zenci Filmleri Festivali'nde 200
eski zenci fılmi afişinin de sergılenmesi
bekleniyor. Tüm bu etkinükler 1994
yılının fılm afişleri için altın çağ ola-
cağının bebrtilerini veriyor. Ünlü film
afişi koleksiyoncusu Andrew Cohen'in
söylediği gibi: "Bu piyasa ekonomik dur-
gunluk döneminde doğdu ve gelişti, bir de
durgunluğu ariattığımızı düşûnün..."
FERRLH VTLMAZ
KOPENHAG - Festıval ka\Tamıru
olması gerektiği gibi kavrayan ve tüm
kente yayan iki kuruluş var Kopenhag'-
da, biri iki yılda bir Images of Afrika.
yani Afrika Suretleri adı altında Afnka
Festivali düzenleyen KIT (Copenhagen
International Theatre), öbürü de Ko-
penhag Caz FestivaJi'nin düzenleyicisi,
Kopenhag Caz Merkezi.
Bu yıl yaz yine Afrika'yla başladı Ko-
penhag'da. Tam üç hafta boyunca Ko-
penhag ve çevresi Afrika'yla ilgili etkin-
liklerle doldu taştı. Çevresıyle birlikte
nüfusu 1 milyonu bıraz geçen Kopen-
hag'da Afrika Festivali'ni 30-40 bin kışi
izlali. Hem de etkinliklerin hemen he-
men tümü giriş ücretine tabi olmasına
rağmen. Tabiı festivalin varlığını duyu-
ran başka bir etken de basının festivale
büyük bir ilgi göstermesi. Bu sefer gün-
lük gazeteler festival etkinükJerini aktar-
makla yetinmeyip, festival dolayısıyla
Danimarka'ya davet edilen Afrikalı ya-
zar ve gazetecilere sütunlannı açtılar.
Daha önce müzik ağırbkb bir festival
olan' Images of Afrika' , bu sefer Afri-
ka'yı çok yönlülüğüyle tanıtmayı amaç-
layan kapsamlı bir programa sahipti.
Burkina Faso, Gana, Kenya. Zambiya ve
Mısır'dan gelen beş gazetecinin yanı sıra
Mısırlı ünlü kadm yazar Nawal El Saa-
dawi, Zımbabveli yazar Cbenjerai Hove,
Nıjeryalı yazar Ben Okri, Kongolu tıyat-
rocu Sony Labou Tansi. Camerunlu ya-
zar ve tiyatrocu Werewere Liking ve Ce-
zayirli yazar-srnemacı .\ssia Cebar, film
yönetmenleri Gaston Kabore. Tunuslu
Raya Ferhat ve Ganalı Frank Odoi de
Kopenhag'a gelerek kendilenyle düzen-
lenen toplantılara katıldılar. yapıtlannı
gösterdiler ve gazetecilerle söyleşilerde
bulundular. Festival dolayısıyla düzen-
lenen toplantı, film ve tiyatro gösterile-
rinden başka Afrika Edebiyafı, Getiş-
mekte Olan (jlkeler, Afrika Sanatı ve
Külhirii'nü İletme Yollan, Kiiltür Alışve-
rişi gibi konularda seminerler. müzık ve
dans kurslan, fotoğraf ve resim sergileri
düzcnlendı. Danimarka'da yaşayan Af-
rikalılara etkınlikleri için yer aynldı, Ko-
penhag Cniversitesi merkez binasının
hemen yanmdaki meydana Afrika Pa-
zan kuruldu ve bu kûltürel etkinliklere
katılacak parası ve zamanı obnayan ya
da etkinlikleri ve diğer konserleri 'ağır'
bulup sadece eğlenmek isteyenler için de,
her yıl Belçıka'dan getirilen 'Âynalı
Çadır'da her akşam Afrikalı müzik
gruplanna. canlı müzikten sonra da Af-
rika dıskosuna yer verildi.
Bu geniş programın
hedeflerinden biri, Afri-
ka'nın kuzeyden görül-
düğü gibi tek kültürlü
bir yer olmadığı, genel
bir Afrika kültürü ya da
kimliğinden bahsedile-
meyeceğini göstermekti.
Bunu iki yönlü anlamak
gerekiyor. Birincisi,
Batı'da Afrika denince
ilk akla gelen siyah Afri-
ka'nın bile kendi içinde
ortak bir kûltürel kimli-
ğe sahip olmadığı: ayn-
ca Afrika deyince otan-
tik bir kültür bekleme-
mek gerektiği; Afrika'-
nın sömürgeleşmesi sü-
recinde kozmopolit ve
Batı etkileri açıkça gö-
rülen kültürlere dönüş-
tüğü; ıkincisi de, Afri-
ka'nın sadece *Siyah Af-
rika'dan ibaret oİmadığı
şeklinde. Bu yılki prog-
ramı hazırlayanlar bu-
nun farkma varmış ol-
malı ki bu sefer Kuzey
Afrika'ya da önemli bir yer ayırdılar ve
ömeğin Madagaskar.Endonezya, siyah
Afrika ve Arap etkilerinin birbirine
kanştığj özel ülkelerden temsilcilerini de
görmek mümkün oldu.
Arap ya da Müslüman Afrika ülke-
lerinın ağırlıkü olarak bu yılki festivalde
yer alması. kaçınılmaz olarak son yıilar-
da Batılılann kafasını yoğun bir şekilde
kurcalayan îslam dünyasıyla ılgjji tartı-
şmalan tekrar gündeme getirdi. Ömeğin
Mısırb yazar Nawal El Saadani, Infor-
mation gazetesine yazdığı başyazıda \e
diğer yaalarda BaC'yı tslam dünyasını
katı kalıplar içinde algılamakla suçlar-
ken, Müslüman ülkelerdeki fanatizmin
gelişmesinin nedenlerini tartıştı. Batı'yi
Islam dünyasıyla ilgili politikalanndan
dolayı eleştirdi Cezayir kaynaklı Rai
müziğinin temsiicilerinden Cheb Mami'-
nin konserlerinı yazan gazeteciler,
kaçınılmaz olarak Rai müziğinin ıçeri-
ğiyle Cezayir gibi Müslüman bir ülkede
sonucu olarak etnik müzığin kaynak-
landığı ülkelerdeki müasyenlerin bu
akımı, kendi müziklerine Batı aletleri
katıp Baüh kulağa daha yatkın hale geti-
rerek 'dışa açüma' \olunda kullanma-
lannın bellı bir payı var. Bu ömeğin, bu
festivalde de ızleyenleri coşturan. son yı-
llarda "Dünya Miiziği' listelennin üst sı-
ralanna tırmanan, Mısır'ın güneyindeki
Nubiva kültürünün temsücisi AK Has-
Arap miiziğiyle Batı müziğini kaynaştıran Sudan'ın ünlü şarkıcısı Abdel Gadir Salim.
muhalıf bir müzik akımı olarak algılan-
masının altını çizdiler.
Müzik gruplannın çeşitlıhği de. Af-
rika müziğinin daha çok Nücuda hitap
eden' bır müzik olduğu yolundakı ön-
yargılan da tekzip eden bir etki yarattı.
Ben , özellikle Arap müziğinin son yı-
llarda dünyayı fethetmeye başlamasının
nedenlenni anlamaya çabştım. Bunda
kuşkusuz son yıllarda kendini tekrarla-
maya başlayan pop ve rock müziğinin
bu çıkmaa aşabilmek için esinti kaynağı
olarak etnik müziğe yönebnesı, bunun
san Kuban'ın. yine Arap müziğiyle Batı
müziğini kaynaştıran Sudan'm ünlü
şarkıcısı Abdel Gadir Salim'in ya da iki
konseri de 'yok satan' Cezayir kaynaklı
Rai müziğinin prensi Cheb Mami'nin
müzıği ıçın geçerli. Ama örneğın dört re-
bab, bir mızmar (zurna), çift kamışlı mey
türü arhul ve darbukadan oluşan 'Nil'in
Usta Miirisyenkri' ya da tamamen yerel
ve müzikal olarak ilkel aletlerden oluşan
grubuyla festivale katılarak. Batı ku-
lağının alışık olmadığı bedevi şarkılan
söyieyen Moriıanyalı Dimi Mint Abba
(Arap dünyasının yeni Ummü Gül-
süm'ü olabilir) ya da kalınca bir bambu-
sun etrafına uzunlamasına gerilen teller-
le yapılan ulusal çalgı "valiha'sıyla (aslı-
nda Endonezya'dan geliyor) festivale
katılan Madagaskarh Justin Vali'nin -
Dimi Mint Abba'yla birbkte festivabn en
güzel sürpnzlennden biriydi- Burada
benı düşündüren başka bir soru da, dün-
ya piyasasına çıkan bu etnik müzik
gruplannın arasında neden Türkiyeli
muzisyenlere rastlanmadığı.
Arabeskin aynı şekilde uluslararası
yaygınlığa sahip bir müzik türü olduğu-
nun da farkındayım. Bakülü Azeriyle,
Saravbosna'lı Boşnağa birlikte Mavi
Mavi'yi söyletebilen Arabesk. poplaştığı
ve vurucu gücünü artırdığı ölçüde öme-
ğin bir Rai müziği kadar yaygmlaşabilir.
Çünkü sonuçta, şimdiden Fransız
partilerinin vazgeçilmez gamitürü haline
gelen ve Magrîbi Fransızlar kadar iyi
tanımayan diğer ülkeleri de geç de olsa
fethetmeye başlayan Cezayir kaynakb
Rai müziğine de Cezayir'in arabeski de-
mek yanJış sayılmaz. Kopenhag'daki
konserlerini kapalı gişe veren. Roskilde
Rock Festivali'nde binlerce genci kendi
çaldığı cadıra toplayan Cheb Mami'nin
Rai müziği de, aynen Yunanistan'dakı
Rebetiko ya da Türkiye'deki Arabesk
gibi içki, imkansız aşk ve geleceksizlik te-
malannı işleyen bir "yeraltı müziği." Di-
ğerleri gibi aşağılanan ve kendi ülkesın-
de yasaklanan bir müzik. Gizli gizli de
olsa zaten dinlenen ve daha sonra özel-
likle yurtdışındaki popülaritesinden
sonra. 80'lerin sonunda Cezayir'de de
serbest bırakılan Rai de geleneksel bede-
vi müziğinin teknolojik seslerle pop-
laştınlmış hab.
Rai müzığinden bu kadar bahsetmiş-
ken, Rai Kralı Cheb Khaled'den söz et-
memek abes olurdu. Khaled son albü-
müyle tüm Avrupa'yı kasıp kavuruyor.
Hem de sadece Dünya müziği listelenn-
de değil, normal pop listelerinde. İki ayn
yapımcıyla gerçekleştirilen ve zaman za-
man Rai ritmlerinin dışına çıkan bu al-
bümü aslında bir yıldır Türkiye'de de
bulmak mümkün. Yonca kasetçilık,
yayımladı bu albümü "Khaled" adıyla.
Tiyatro Yazarlan Demeği
Başkanı Recep Bilginer:
Türk oyurılanna
önemverilmeli
Kühür Senisi- Tiyatro Ya-
zarlan Derneğı Başkanı Recep
Bilginer ödenekli tiyatrolann
repertuvarlannda Türk tiyat-
ro yazarlannın oyunlanna
yeterince yer ve önem verilme-
diğini söyledi. Süre giden bir
alışkanlıkla çeviri oyunlara
öncelik verildiğinden ve daha
çok önemsendiğinden yakı-
nan Bilginer. "Türk tiyatrosu
yazarların, yönetmenlerin.
oyuncuların ve eleştirmenlerin
elbirliğiyle yükseltilmeli, nok-
sanlan iyi niyetle ortaya konul-
malı" dedi.
DevletTiyatrolan'nın 1993-
1994 sezonunda sahneleyecek-
ieri oyunlann belli olması
üzenne bir açıklama yapan
Recep Bilginer. Türk tiyatro
yazarlannın oyunlanna ya-
bancı yazarlann oytınlan ka-
dar önem verilmediğini savun-
du. "Türktiyatrosunuelkrinde
ttıtanlar, yani yönetenlerle ya-
zarlar arasında dostane bir di-
yalog kurulmasını îstiyonız"
diyen Recep Bilginer. Türk ti-
yatrosunun ancak Türk ya-
zarlannın eserlerine önem ve-
rilmesiyle gelişebileceğini vur-
guladı.
Batı'da tiyatronun 2500
yıllık bir gecmişi olduğunu,
Türkiye'de ise modern anlam-
da tiyatronun ancak 150 yıldır
var olduğunu anlatan Bilgi-
ner, bu durumda yabana
oyunlar arasından seçilen en
iyi yapıtlarla Türk yazar-
lannın oyunlannı karşılaşü-
rmanın haksızlık olduğunu
vurguladı.
Türk tiyatro yazarlannın
metinlerinin mükemmel ol-
madığıru, eksiklikleri olduğu-
nu kabul eden Bilginer, ya-
zann eserinin eksikliklerini an-
cak sahnede görebileceğmi, bu
bakımdan özelblde genç ya-
zarlara öncelik verilmesi ge-
rektiğıni belinti: "Bu bir pazar
meselesi. Herhangi btrşevin pa-
zarı varsa çok üretilir. Pazan
yoksa üretümez. Şimdi bizim
gibi yazarlar yazdıklannı ço-
ğunlukla oynatabiliyorlar.
Bunlann sayısı sınırtı olursa
bizden sonra yazarlar ne yapa-
caklar. bu pazara nasıl girecek-
ler"
"Bir piyes daha ilk sahneleni-
şinde ya gümleyip gider ya da
ayakta kalır" diyen Bilginer
oyunlann oynandıği sahne,
kadro, oyunu sahneye koyan
yönetmen ve tiyatro çevresinin
de çok önemli olduğunu
vurguladı.
Dışardan oyun ithal etmek-
le Türk tiyatrosunun geb'şeme-
yeceğini savunan Bilginer,
Türk tiyatrosunun aynen
Türk sanayisi gibi korun-
masını isteyerek, "Türkiye'de
iyi piyes yazılmıyor' deniyor.
Ne yapalım yani? Yazariar da
çıkıp Türkiye'de iyi oyuncu, re-
jisör yok dese ne olacak hali-
miz. Olmaz öyie şey" dedi.
Oyun yazmanın zamanla
kazanılan deneyim ve beceriye
bağlı olduğunu vurgulayan
Bilginer, yönetmen. yazar ve
dramaturgun birlik çalışacak-
lan tiyatro stüdyolanmn Türk
tiyatrosuna kaliteb' ürünlerka-
zandırabileceğini, devletin ti-
yatrolanrun Türk yazarlannın
yapıtlanna yer verilmesi ko-
nusunda öncü olmasını istedi.
Kopenhag'daki festivalde üç hafta boyunca Afrika birçok yönüyle tanıtıldı
EKinyaya aplmaya başlayanArap müziği Hitchcock'un ünlü filmi 'Sapık'taki evin, Norman Bates'in
hasta aklını simgelediği yolunda yorum yapılıyor.
'Hayalgücünün Mimarisi'
Hayalgücünü etkileyen
yazarlar, ressamlar,
sinemaalar...
Kültür Senisi - Mimarlara-
yaptıklan iş hakkında sorular
sorulduğunda, genelde arazi-
den, ışık ve manzaradan ve bu
tür akılcı şeylerden söz ederler.
Zaman zaman konstrüksiyon
ve kullanılan malzemeler,
kompozisyon ve belki de tarz-
dan konuşurlar. Ancak neden-
se mimar olarak imza atttklan
yapılarda yaşayanlar konu-
sunda herhangi bir yorum yap-
mazlar.
Oysa bu yapılar - onlara ha-
yat verenler bunun farkında
olmasa bile - hayalgücüyle do-
ludur. Çocukluk döneminde
yaşadığımız evleri ele alalım:
bunlar. dış dünyadan çok daha
fazla şekıl verir hayalgücümü-
ze... O evin kapılan, pencerele-
n duygusal anlamda bizi dı-
şardaki dünyada gördüğümüz
şeylerden daha çok etkiler.
Ama sözkonusu bu hayalgü-
cünü işleyen, mimarlar değil,
yazarlar, ressamlar ve sine-
macılardır daha çok. Edgar Al-
len Poe'nun birduvan nasıl an-
lattığını, Vermeer'in bir pence-
reyi nasıl resimlediğini, Hitch-
cock'un kapılar ve merdiven-
lerle neler yaptığmı bir düşü-
nün!
Ayzenştayn'ınünlüfılmi"Po-
temkin Zıriilısr'ndaki ünlü
Odessa basamaklanru, Orson
VV'elles'in "Yurttaş Kane" fıl-
minde Xanadu"nun iç dekoru-
nu anımsaym. BBC televizyo-
nu, gözardı edilen bu konuya
açıklık getiren "Hayalgücünün
Mimarisi" adb. programında
kapı. pencere. köprü, kule gibi
mimari ögelerin "hayali"' an-
lamlannı sorguluyor. Marfc
Kidel'in yönetmenbğini üstlen-
diği program, ilginç röportaj-
lar (ör. Shell'in eski yöneticisi,
günde 52 kat merdiven çıkan
Sir Peter Hobnes gibi) ve çeşitli
fılmlerden kesitler, resim ve fo-
toğraflardan oluşuyor. Prog-
ramda Fra AngeKco'nun Mad-
rid'deki Prado Müzesi'nde yer
alan "Annunciation" tablosun-
dan, Bnıce Willis'in başrolünü
üstlendiği "Die Hard" fılmine
dek çeşitîi görüntüJer yer ahyor
ve yorumlanıyor. Aynca ilginç
saptamalar da yapıbyor.
Hitchcoçk'un ünlü filmi "Sa-
pık"taki evin, asbnda filmdeki
karakter Norman Bates'in
hasta aklını ve annesinin çürü-
müş vücudunu simgelediği yo-
lundaki yorumlar, buna bir ör-
nek.