Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 270. Tİ.SAYI 24778 S A N A T K Ü L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 1AĞUST0S1993PAZAR
tsmet İnönü'nün 31 Ocak 1938'de yayımladığı "Başvekil Genelgesi" hâlâ yürürlükte
"Hiçbireserinyıktmknasınameydanverilmeyecek"
OKTAYEKİNCİ
Yıl 1938. aylardan ocak, Atatürk
"Reisicumhur", Ismet İnönü ise
"Başvekü"...
Genç Türkiye Cumhuriyeti, Ulu-
sal Kurtuluş Savaşı'nın ardından
Lozan'da tûm dünyaya kabul ettir-
diği siyasi bağımsızhğını, ekonomik
alanda da güçlendirebilmek için
sözcüğün tam anlaıruyla ulusal bir
"seferberlik" içinde.
Yurdundörtbiryanı "demirağlar-
la" örülüyor; Anadolu'nun birçok
yöresinde şeker, kumaş, çimento ve
makine fabrikalan kuruluyor: An-
kara, İstanbul. İzmir, Trabzon gibı
kentler için yabancı uzmanlar çağn-
larak imar planlan yapılmaya baş-
lanmış; Halkevleri, Köy Enstitüleri
gibi ulusal eğitim yuvalanyla,
halkın bügi, kültür ve •'yaratıcıbk"
düzeyinin yükseltilmesi yönünde
gece gündüz çalışmalar sürüyor...
Böylesi bir kalkınma seferberliği
içinde, devletin zaten son derece kıt
olan kaynaklan ise kuruşu kuruşu-
na değerlendirilerek yatınm projele-
rine harcanıyor. Türkiye, bilimi ve
teknolojiyi "gavur icadı" sayan Os-
manh kımliğini hızla terk edip, çağ-
daş uygarbk düzeyini yakalamaya
çalişıyor...
Acaba. bu köklü değişim içersin-
de, bir yandan Batıb ülkelerdeki ge-
lişmişbk hedeflenirken, öbür yan-
dan "ulusal kimliği yitirmemek"
B,1
aşvekil îsmet imzasıyla 31 Ocak
1938'de yayımlanan bir genelgede,
Türkiye'deki tüm tarihsel yapılann ve
"Çok eski zamanlara ve yabancı
medeniyetlere ait eserlerin" kesinlikle
korunmalan, buna aykın davrananlar
hakkında ise "şiddetle takibat
yapılacağı" hükme bağlanıyor.
için ne yapmak gerekir?
Bu soru. ulusal bağımsızbğını
"uluşca" savaşarak kazanan bir ül-
ke için çok daha önem kazanıyor.
Ülke coğrafyasını yeryüzünün
ayncahkh bir köşesi yapan larihsel
zenginlikler, salt ulusal kimbğin ko-
runması açısından değil, geçmiş uy-
garhk birikiminın geleceğe dönük
bir '"kaynak" olarak değerlendınl-
mesi bakımından da vazgeçilmez bir
görev olarak Cumhuriyet hiiküme-
tinin önünde duruyor.
Ne var ki. bir yandan devlet ola-
naklannın zayıfbğı, öbür yandan
"kalkınma projelerinin" önceliği,
ülkenin geleceği için yaşamsal önem
taşıyan bu "milli" görevin yerine ge-
ürilebilmesinde ciddi engeller oluş-
turuyor. Birçok ilde, tarihsel yapılar
ya bakjmsızhktan ya da "imar istek-
lerinden'" ötürü teker teker yıkılı-
yor. Birçoğu da yeterli uzman oulu-
namaması nedeniyle. bilgisizce
yapılan onanm ve müdahalelerle
kültürel değerlerini yitiriyorlar...
İşte böyle bir süreçte. 1938 yılının
31 ocak tarihinde. tüm valiüklere,
bakanlıklara ve ilgili kuruluşlara, sı-
kj bir "Başbakanhk Genelgesi"
gönderiliyor. "Başvekil İsmet" im-
zasını taşıyan genelge. eski eserlerin
tahribatına yol açan baa uygulama-
lan örnek göstererek ülke düzeyinde
"hiçbir eserin, hiçbir bahane ıle yık-
tınlmasına kaü'yen meydan verilme-
mesini" emrediyor: ve "aksi takdir-
de, yıktıranlar ve müsamaha eden-
ler hakkında şiddetle takibat yapıla-
cağı" yine tüm ilgjlilere önemle du-
yuruluyor.
İnönü'nün bu genelgesi, ulusal
bağrmsızhk ve kimbk için, eski eser-
lerin korunmasına yönelik olarak
1938'ler Türkiyesi'ndeki "resmi bi-
lincin" düzeyini göstermesi yanın-
da, yine o yıllarda Cumhuriyet hü-
kümetinin kültürel mirasa olan
bakışının da ne denli "evrensel" ol-
duğunu kanıtlayan tarihsel bir belge
niteliği taşıyor.
Son derece kıt ekonomik koşulla-
ra karşm, devlet hazinesinden tarihi
eserlerin onanmına pay aynlabil-
mesi; hatta, yine genelgedeki ifadey-
le, "çok eski zamanlara ve yabana
medeniyetlere ait eserlerin toprak
altından çıkanlmasına" bile çalışıl-
ması, o yülann koşullan göz önüne
alındığında. 1938'lerecan veren "Lo-
zan ruhunun", bugünkü rant ekono-
misine kan veren "83 ruhu" karşısı-
nda ne denli uygar ve yurtsever bir
duyarbbk tasıdığını da kanıtlıyor.
Başvekil Ismet'in. 31 Ocak 1938
tarihli genelgesinı, geçen aylarda
TBMM'ye verilen ve "kamulaştınl-
mayan" kültür mirasırun imara açıl-
masını öngören yasa taslağının tar-
üşıldığı bir topîantıya. Prof. Dr.
Maruf Önal kendi özel arşivinden
getirdi. Okuduktan sonra da şunlan
söyledi: "Ashnda bu genelge şimdi
de geçerlidir. Hiçbir T.C. hükümeti.
bu genelgenin tersi bir uygulamayı,
yasayla bile olsa yürürlüğe soka-
maz. Çünkü, aksi halde, 'Türkiye'-
nin' hükümeti olmaz..."
Mimarlar Odasrnın, tüm yayım
organlanyla, yirmi bini aşkın mima-
ra "uymalan için" duyurduğu bu
tarihsel genelgeyi, biz de tüm Cum-
huriyet okurlanna armağan ediyo-
ruz. Ve. cumhuriyetimizin 50. hükü-
metinin Sayın "Başvekili" Tansu
Çiller'e de şu dileğimizi iletiyoruz:
Lütfen, Sayın Yardımcınız Erdal
İnönü ile birlikte, Başvekil İsmet"in
bu genelgesini "a>"nen" imzalayıp.
"tamimen vilayetlere ve malumat
için vekaletlere ve müstakil makam-
lara" yeniden iletiniz. Türkiye'nin.
55 yıl öncesinden çok daha fazla, bu
yüksek bilince ve bu "resmi duyarh-
lığa" gereksinimi var...
BİR 'LOZAN RUHIP BELGESİ
îsmet İnönü'nün, tarihsel mirasın
korunmasıyla ilgili 'Başvekil' genelgesi
31.1.1938
Hükümetçemühim maddi
fedakarhklar ihtiyar edilerek
memleket içindeki milli ve tarihi
eserlerin tamirine ve hatta çok eski
zamanlara ve yabana
medeniyetlere ait eserlerin toprak
altından çıkanlmasına çahşıldığı
halde sarih nizamlara ve mükerrer
tebliğ ve ihtarlara rağmen imar
mefhumunu yanlış anhyan bazı
memurlann bu hususta ufak bir
ihtisası bile olmadığı halde görüş
ve muhakemeleri bakımından
ehemmiyetsiz sandıklan çok
luymetli milli eserlerimizi
bimehaba yıkmakta ve
yıkürmakta olduklan teessüfle
görülmektedir. Ezcümleenyakın
misaller olmak üzere İstanbul
Vilayeünde Üsküdar'damimar
Sinan'm kıymetli bireseri olan
Mihrimah imaretinin, alakadar
dairenin ikaz ve mümanaatına
rağmen yıktınldnp, Edirne'de yine
Mimar Sinan asanndan İkikapıb
hanın ve Ürgüp-Kayseri yolu
üzerinde Alaeddini Keykubat
zamanından kalma Sanhan'ın
aynı akıbete uğratıldığı anlaşılmış
ve müsebbipleri hakkında kanuni
takibat icrası alakadar makamlara
bildirilmiştir. Milb' varbğımızı ve
medeniyetimizi bugün ve gelecek
asırlarda dünyaya tanıtan ve
tanıtacak olan kıymetli abidelerin
manalı mânasız bahanelerle
yıktınlması değil. bilakis beşerin
ve tabiatın tahribatma karşı titiz
bir itina ile korunulması
mültezimdir; yalnız kanuni bir
vazife değil milb bir borçtur.
Bir eserin kıymetini muhafazası
lazım olup olmadığını ancak
mütehassıs olan daire tayin
edebileceğinden bundan sonra
şehir ve kasabalarda, köylerde ve
kırlarda mevcut bulunan eski
eserlerin her gûna tahribata karşı
muhafazalanna itina olunmasını
ve Maarif Vekaletinin muvafakaü
abnmadıkça hiçbir eserin hiçbir
bahaneile yıktınlmasına katiyen
meydan verilmemesini talep ve
aksi takdirde yıktıranlar ve
müsamaha edenler hakkında
şiddetle takibat yapılacağını
tamimen beyan ederim efendim.
Tamimen vilayetlere ve malumat
için Vekaletlere ve müstakil
makamlara yaztlmışür.
Başvekil Îsmet
İlaç
tüketiminde
Avrupa'dan
öndeyiz
KONYA (AA) - Konya SSK
Hastanesi başhekimi Dr. Hüsnü
Bozkurt, Türkiye'de yılda 4.5
trilyon lirabk ilaç kullanıldığmı.
bu rakamın gebşmiş ülkelerde
çok daha az olduğunu söyledi.
Yaptığı açıklamada yanbş ve
gereksiz ilaç kullanımı nedeniyle
sağbğın daha çok bozulduğunu,
önemb' ölçüde ekonomik kayıp
meydana geldiğini de belirten
Dr. Bozkurt, "Türkiye'deki
sağlık kuruluşlarının elini
bağlayan en önemli etmenler
arasında ilaç tüketimi
bulunmaktadır.
SSKMı hastalar
Özelükle biünçsiz tüketilen
ilaçlara ödenen paranm
miktannm yüksek olması, bu
sektörleri ekonomik açıdan da
yıpratmaktadır" dedi.
Geçen yü Türkiye'de 4.5 trilyon
lirabk ilaç tüketildiğini, bu
rakamın gebşmiş ülkelerde 2
trilyon lirarun üzerine
çıkmadığıru vurgulayan Dr.
Bozkurt, "Aynca
pobkbniklerimize başvuran
hastalann büyük bölümünün
bilinçsiz ilaç kullanımından
kaynaklanan hastabklardan
şikayetçi olduklan
gözlenmektedir.
Çok ilaç içmek, hastabğı tedavi
etmeyeceği gibi yeni sağbk
sorunlan da yaratmaktadır"
diye konuştu.
Dr. Bozkurt şunlan söyledi:
"Bu 4.5 trilyon h'rahk ılacın 1
trilyon 391 milyar gibi önemli
birkısmı ise SSK'b hastalar
tarafından tüketilmektedir.
Birçok sağbk kunıluşunun
başîatuğı ilaç kısıtlamasının
yaygınlaşünknasında yarar
vardır."
Aileboyu
AIDS
SOFYA (AA) - Bulgaristan Milb
AIDS Laboratuvan Müdürü
Radka Argirova, AIDS'in
ülkede aile hastabğı habne
dönüştüğünü ileri sürdü.
Son olarak tüyler ürperten bir
gerçekle karşılaştıklannı bebrten
Argirova. "Yeni doğmuş 11
bebekten 5'indeAIDS virüsüne
rastladık. Burgaz ve Varna
şehirlerinde AIDS hastalannın
yüzde 80'ini evb aileler
oluşturuyor" dedi.
Resmi rakamlara göre
Bulgaristan'da 113 kayıtb AIDS
hastası bulunuyor. Ancak
uzmanlar gerçek AIDSTi
sayısının lOOOcivannda
olduğunu tahmin ediyorlar.
Ülkede AIDS hastalannın sayısı
son 5 yü icerisinde büyük bir artış
gösterdi.
Milb AIDS Laboratuvan'ndan
edinilen bilgilere göre son 5 yıl
icerisinde AIDS'ten 21 kişi
hayatını kaybetti. Uzmanlar,
Bulgar halkının hastabğa karşı
pek ciddi tepki göstermediklerini,
bunun da korunma
yöntemlerinin tam olarak
uygulanmamasına ^ol açtığını
bebrttiler.
Rusya'da olduğu gibi Kazakistan'da da enflasyon ve işsizlik tehlikeli boyutlarda
Kazakistan, bağımsızolmanıntadınıyaşayamıyor
MKEEDVVARDS
Topraklan ABD'nin üçte birine
eşit olan Kazakistan. Sovyetler bir-
liğinin dağılmasından sonra varolan
ekonomik sistemin yıkıbnası ve ye-
rine yeni bir sistemin kurulama-
masından kaynakianan sorunlarla
karşı karşıya. Rusya'da olduğu gibi
Kazakistan'da da enflasyon ve işsiz-
lik tehlikeb boyutlarda. Kırsal alan-
lardan kentlere göç, önü abnamaz
bir akın habnde. Ne var ki kentlerde
de iş bulmak neredeyse olanaksız.
Bağımsızbk. tüm sorunlarla tek
başma boğuşmak demek, Mosko-
va'dan en ufak bir yardımın gelme-
mesi demek. Çevre koruma uzmanı
Marasfa Nıırtaziıı, eskiden de Mos-
kova'dan destek görmediklerini be-
lirterek "Eskiden Kazakistan, So\-
yetlerin bir sömiirgesiydi" diyor.
B,'ırgoruşegore
Kazaklar şöyle ayırt
ediliyor: "Eğer bir
insan atalannın adını
yedi ceddine kadar
bilemezse, Kazak
değildir."
Doğu Kazakistan'da kurşun ve
çinko antma ve uranyum işleme te-
sisleri kentlerin havasını büyük öl-
çüde kirletiyor. Güneybatıda sulan
çekilmiş Aral Gölü sağbk açısından
tehlike yaratıyor. Bu bölge pamuk
üretimiyle ayakta duruyor. Aral Go-
lü'nû besleyen Amu Derva ve Siri
Derya nehirkri pamuk tarİalannı su-
lama amacıyja kanallara verihnce
debisi düştû. Üstelik yapaş gübreler
ve ilaçlama, nehirlerin sularını kirlc-
tinee Aral Gölü de kirlilikten payını
aldı. Gölün vüzey alaıu yüzde 40 aza-
lınca, göl vatağında biriken gübre ve
ilaçlama kalıntıları riizgarlann sa-
vurmasıyla yakmlardaki köy ve ka-
sabalarda yaşayan insanların bağı-
şıklık sistemiıide büyük ölçüde hasar
meydana getirdi. Boğaz kanseri, sa-
rüık, solunum hastalıkları giderek
yayıldı.
Kazakistan'ın başkenti Alma-Ata
etaıa yeri anlamına gebyor. Ancak
son günlerde sürdürülen yoğun eko-
nomik görüşmeler kentin adına ters
düşüyor. ABD'den ve Avrupa'dan
gelen petrol ve doğal gaz şirketleri-
Kazakistan'daender rastlanan pazarlardanbiri. Lcuz ve kalitesiz Avnıpa malınısatmayaçaltşanKazak kadırdar.
nin temsildleri, Çin ticaret sözcülen,
İtalyan Fiat şirketinin mühendisleri
kenti kuşatmış dunımda. Hükümet.
kapitalistlere tüm kapılannı açma
eğibminde. Yönetim kadrolannda
yaygın olan görüşe göre Marksizm
artık işlerbği obnayan bir sistem, an-
cak kabntılan bir gecede yok edile-
miyor. Sovyetlerin demir kafesi
kalktığı zaman Kazakistan uzun yü-
lar hapiste kalan tutuklular gibi ka-
rarsız ve güçsüzdü. Moskova'nm
denetiminden kurtulduklanna son
derece sevinmekle beraber, kendi iç-
lerinde kuvvetli bir bağımsızhk ha-
reketi başlatamadılar.
Kimdir Kazaklar? Eskiden göçe-
be olan Türk kökenb Kazaklar,
Cengiz Han'ın ıstilasından sonra
Moğollara özgü yüz hatlanna sahip
obnuşlar. Bir görüşe göre Kazaklar
şöyle ayırt ediliyor: "Eğer bir insan
atalarının adını yedi ceddine kadar
bileme7.se, Kazak değildir." Kazak-
lann göçebe olduğu dönemlerde
bozkınn ortasında bir kızla bir er-
kek karşılaşüğında evlenmeye karar
verirlerse yakın akraba olup ol-
madıklannı ancak yedi cedlerinin
dökümünü yaparak anlayabibyor-
lardı.
Komünizm'den önce Kazaklar
Müslümandı. Bugün yine Müslü-
manlığa inanıyorlar. Ancak ılımh
Sünni mezhebini yeğbyorlar. Bir
Kazak İmam "Ben kızmun ve kan-
tnın pece altında sıkıntı çekmesini is-
temem " diyor.
Kazaklar başka bir görüşe göre
şöyle tanımlanıyor:"Tûrk, Arap
veya Acem soyadımn sonuna o>, e>,
veya in getirecek kadar Rusyalı-
laştırılmış insanlar."
Kazaklar Ruslann denetimine
1700'lerde girdiler. Çarlar smırboy-
lannı koruyan savaşçı Rus askerle-
rini bölgeye gönderek Asya'daki ti-
caret yollanru korumalan altına
aldılar. Ruslar Kazakistan'daki ge-
niş otlak ve çayırlara göz diktikle-
rinden sürekü saldınlarda bulunu-
yorlardı. Baa Kazak Hanlan Rus
istilasına bo>Tin eğerken, kimi Han-
lar inatla topraklannı savundular.
19. yüzyılın sonlanna doğru Ruslar
ve Ukraynablar yığınlar habnde
bölgeye gelerek yeşil alanlan tanma
açtılar.
1917'deki Rus Devrimi'nden son-
ra Kazaklar bağımsızbklannı ka-
zanmak istedilerse de 1920'de Mos-
kova ve Bolşevizm'e yenik düştüler.
1929'da toprak kolektivizmi zorla
uygulamaya konulduğunda, pek-
çok çiftçi hayvanlannı komünistlere
vermektense toplu halde öldürmeyi
yeğledi. Diğer curnhuriyetlerde ol-
duğu gibi öğretmen ve din adamlan
Gulag Takımadalan'na sürüldü ve-
ya idam mangalan tarafından öldü-
rüldü. O dönemde birçoğu kıtbklan
obnak üzere 3 milyon Kazak'ın öl-
düğü sanıbyor. Sovyetler Birbği'nde
yönetim karşıtlan kuzeyde Sibirya'-
ya. güneyde Kazakistan'a sürülür-
dü.
Bugün Kazakistan'ın 17 milyon
olan nüfusunun yüzde 4O'ı Kazak,
yüzde 38'i Rus. Bir milyon civann-
da Alman bulunuyor. Büyük Kate-
rina tarafından 1700'lerde Rusya'da
yerleşmeleri için davet edilen Al-
manlar, 1941 'de Almanlann Sov-
yetler'e saldınsı üzerine Sibirya ve
Kazakistan'a sürülmüşler. Bugün-
lerde Kazaklar yönetimde baskın.
Kazaklann yönetimindeki hükü-
met, Kazak dibni devletin dili ola-
rak ilan etti. Ancak Rusça daha
yaygın olarak kullanıbyor.
Türkiye'in ilk su perileri havuza girdi
REYTIAN OKSAY
Dünyaya Esther VV'ilUams tarafı-
ndan tanıtılan senkronize yüzme ya
da gösteri dünyasındaki adıyla su
balesi, ülkemizde de ilk kez Fener-
bahçe'deki Galatasaray Tesisleri'-
nde kurslanna başladı. Su sporlan
kapsamında sürdürülen çalışmalar,
gerek öğrencilerin, gerek antrenör-
lerinin coşkulu çabalan>la kısa za-
manda büyük ilerleme kaydetti.
Çabşmalar Fransa'da senkronize
yüzme dalında isim yapmış Marie
Yddız Serimer'in antrenörlüğünde
sürdürülüyor. Anne Fransız. baba
Türk bir aileden gelen ve 16 yıldır
Fransa'da yaşayan Yıldız, öğrenci-
lerini büyük bir disiplin içinde çalış-
tınyor.
Yeni bir spor dalı
Senkronize yüzme ülkemizde an-
cak olimpiyat oyunlan çerçevesinde
izleyebildiğimiz, hakkında pek fazla
bilgimizin olmadığı bir spor dalı.
Yıldız, su balesini şöyle tanımlıyor:
"Ktsaca, beraber yüzme olarak ta-
nunla> abileceğim su balesi. belli bir-
takım hareketleri içermesine karşuı
serbest artistik fıgürlere de olanak
tanıyor. Bu bakımdan buz patenine
benziyor. Belli hareketlerin içinde
yelken. balet-leg gibi pozisyonları sa-
yabiliriz.
Pozisyonların bileşiminden koreg-
rafî doğuyor. Genelde kadınlann
yaptığı bir spor dalı. Su balesinde es-
tetik çok önemli olduğundan sudan
çıkan gfizel bir kadın bacağı, erkek
bacağıyla karşılaştırıldığında göze
daha hoş geüyor. Ancak artık Fran-
sa'da bacakları düzgün erkekler de
bu spor dalına el attı." Türkiye'de er-
keklerin Yıldız gibi bir antrenörle
çalışmaya can atacaklan apaçık or-
tada. Ancak şimdılik kaydı ile yal-
nızca bayanlara açık bir spor.
Su balesinin geleceği
Çabşmalara katılmak için yüzme
bilmek ve suya alışkın olmak yeterli.
Üstelik yaş sının bilearanmıyor. Ne
var ki yaşı ilerlemiş, aile sorumlulu-
ğunu yüklenmiş bayanlann yoğun
antrenman temposuna ayak uydur-
malan biraz zor. Şu anda haftanın 4
günü birbuçuk saatten haftada altı
saat çabşma yapılıyor. Su topu. yüz-
me takımından olanlar veya "kara
balesi" yapanlar tercih ediliyor.
Yerde ve suda yapılan balede ortak
hareketler var. Ancak su balesinde
izleyici tarafından görülebilmesi için
hareketlerin daha abartılı olması ge-
rekiyor.
Yıldız. Türkiye'de su balesinin ge-
leceğinden umutlu. Gençlerin bu
yeni spor dalına ilgi duyacaklanna,
gösteri yapacak düzeye çok kısa za-
manda ulaşacaklanna inana bü-
yük.
Amaç olimpiyatlar
Olimpiyatlara sporcu yetiştirmeyi
bile göze abyor. Yurtdışında sür-
dürdüğü Avnıpa Kültür Çabşmaian
dalındaki eğitimini tamamlar ta-
mamlamaz, Türkiye'ye dönüp senk-
ronize yüzmeyi sağlam temelkre
oturtmayı planlıyor.