18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6HAZİRAN1993PAZAR 10 DIZIYAZI ÜıııitsizlikMehılfye kitapyakürdı Çagdaş Bir A y Bektaşi Mistigi m Hamdullah Erbil JEts,şi Bağdat'a vegeGniHoşe 'ye kızar "Size onca kitap okudum, sizi eğitmek için onca dildöktüm, ama siz bir türlüinsanhğı,gerçek sevgiyi, kingütmemeyi, kov-gaybet etmemeyiöğrenemediniz. Size okuduğum bu kitaplarayazık, bari yakayundaemeklerime hayıflanmayayım" diyerek kitapkun sobaya atmaya başlar. -9- O yıllara ilişkın bir anıaru yağmurlu ve firtınalı bir yayla akşamı, çadırda kuyunun ûstûne serili yataklanmıza uzandığımız bir sırada bıze şöyle anlatmışü: "Bir gûn Erzurum'a sürü götürüyor- duk. Ben, erzak ıçin miydi, yoksa başka bır şey ıçin miydi, gecmiş. gûn unuttum, sürûnün gensınde kalıp bır şehire uğ- radım. Bulunduğumuz yer Tunceli ci- vanidı. O tarihlerde de oralarda Kûrt isyan- lan var, dağ taş silahlı adam dolu, jan- darmalar adım başı yoilan kesmişler, dağlara karakollar kurulmuş. Sürü gö- tûrmek şöyle dursun, kimse boydak yolculuğa büe çıkamıyor. Dağlarda is- yancılann dışında bir de eşkıyalar var; soyulmak, ya da gece bır jandarma çadınmız var, sıcak yatağnruz var. yi- yeceğımiz var, siz o günleri görmediniz ki çocuklar. Biz nıce sıkıntılarla büyû- dük." Buraya gelince, nedense, hıka- yeyi yanda kesmişti. Bız, uyumak şöyle dursun, uykulanmız iyioe kaçmış bir durumda öykünün sonunu bekliyor- duk. Öykünün sonu daha hazindi. Bir benzerlik Sabah yola tekrar revan olduğunda jandarmalarla karşılaşır; bütûn eşyalar sürûyle gittiği için, ne kimliği vardır, ne de kımlığini ispat edebileceğı başka bir şey. Uzun boylu ve güçlü yapısı. gür sa- kallan, siyah yamçısı, omzundaki filın- tası ve al, rahvan atıyla Dedemi Seyyid Rıza'ya benzetirler ve derhal tutuklar- lar. Seyyid Rıza isyan hareketinin başıdır. Demezler ki, böyle bır insan hiç dağ başında tek başına gezer mi? Sey- yid Rıza'yı yakaladık dıye sağa sola telgraflar çeküir, jandarmalarda bir se- veya ısyana kurşunuyla ölüp gitmek iş- ten büe değil. Neyse, akşam ûzeri gûneş aşarken ben işirru bitinp şehirden çıktım, ama sürü başka tarafa gitmiş, ben başka tarafa. Aranm aranm, ne sü- rüden a var, ne de çobanlardan. Derken yolum bir daga düştü: sk ağaçlıklı ve sarp. Akşam epey ilerledik- ten sonra bir rüzgar, bir yağmur, bir fırüna başladı, şımdiki yağmur ne ki, gözümüzü açamıyoruz, at bir adım büe gidemiyor. Baktım olmayacak, aü bir ağacın altına bağladım, sonra da ıri taş- lan yan yana dizerek kendime bir yatak yaptım. Ateş yakmak tehükeli. Üzerine yattığım taşlann araandan şınl şınl küçük sel sulan akjyor, ben de yamçı- nın içinde hem ısınmaya, hem de uyu- maya çalışıyordum. Şimdi ne güzel vinç, değme gıtsın. Sonra Seyyid Rıza'- yı laruyan bir adam getirirler; bu isyan- larda Kürtler birbırlerinı hep ıçten vur- duklan, karşı tarafla işbiriiğı yaparak kendi halkına ihanet ettüderi için isyan- lann hepsı mağlubiyetle sonuçlanmıştı. Bu adam da öyle işbirlikçi biridir, ama gene de insaflı davranır ve "Bu adam Seyyid Rıza değüdir" dediğı gibi aynca da "bu yörenin adamı da değüdir" der. Böylece Dedemi serbest bırakırlar. Neden kaplan yıkıyorsun? Anama, "Niye bütün kaplan yücı- yorsun AnaT' dedim, "yaz günü gelen gidenimiz olmaz ki!" Anam ağlayarak "Amaan bre oğul" dedi, "siz şimdiki gençler inançsız oldunuz. Görmedin mı Dedenin giderkenki halini, Deden artık eve sağ geri dönücü değil: ölü evıne ge- lenlere yemek vermek de adettendir." Bırden içim acıyla kavrulmuş, neye uğ- radığımı şaşırmıştım. Birkaç hafta son- ra nispeten iyıleşmiş olarak geri döndü Dedem. O yıllarda köyde ne elektrik, ne de buzdolabı vardı. Yayladan getır- diğimiz kan samanın içine saklayarak uzun süre muhafaza ederdik. O yıl yay- laya gitmedi ama, her yemekte kendisi- ne sunduğumuz kar suyundan ayranla yaylanın özleminı giderdi ve hastalığı atlattı. Yaşamı çok severdi. Her insanın zaman zaman öfkelen- dıği, hayıflandığî, korktuğu, üzülüp ağ- ladığı, efkarlandığı ya da bütün hayatı boş bulup umutsuzluğa kapıldığı anlan olur. Gaziarjtep özel Tip Cezaevi'nde yattığım sırada kendi kendime Arapça öğrenmeye başlamışüm. Dedemden Arap alfabesiyle yaalmış baa kitap- lannı bana göndermesini istemiş. mek- tubu da eski Türkçeyle yaz- mıştım. Anne- min anlatuğına göre mektubu- mu okuduğun- da bırden bü- yük bir ümitsız- lığe kapılmış ve "Keşke o kitap- lanmı yakma- saydım" diye hayıflanmış. Yıllar önce böy- le bır umutsuz- luk arunda ki- taplannın bir- çoğunu sobaya aüp yakmıştı. O günü hiç kimse tam olarak hatı- rlamıyor. Ben ortaokulda okuyordum. Bir gün eşi Bağ- dat'a ve gelini Hoşe'ye kızar ve "Bugüne ka- dar size onca ki- tap okudum, sizi eğitmek için onca dıl dök- tüm, ama siz bir türlü insarüığı, gerçek sevgiyi, kin gütmemeyi, kov-gaybet et- memeyi öğrene- medinız. Size çektiğim bunca emekJere, okuduğum bu kitaplara yazık, bari ya- kayım da emeklerime hayıflanma- yayım" diyerek kitaplan kızgın sobaya atmaya başlar. Bağdat ile Hoşe yetişin- ceye kadar kitaplann büyük bir kısmı sobayı boylar; kurtarabildiklerini elin- den alarak "Biz emeklerini heba ettiy- sek de belki çocuklardan birisi onlan okur" diyerek öfkesini yatışürmaya çahşırlarsa da "Sizden dogan sızin gibi olur; hangisi bir gün heves etti de Arap- ça öğrendi ki?" der ve öfkesi günlerce yatışmaz. Yıllar sonra benim Arapça öğrendiğimi görünce, işte o günün piş- manbğını yaşamış ve üzülmüştü. SÜRECEK A lici düşüncenin manevi bo- yutiaruıı incekrken yine zamanı, diğer bütün dü- şünce astemlerinde oidu- ğu gibi, Ali'nin kendi za- manı (bizzat kendisine ah olan düşünceter) ve kendisinden sonnüu zaman (kendisinden sonra, omn düşünce- leri temel alntarak inşa edflen dnşünceler) olarak ikiye ay ırmak zonmda kalacağız. Bu anlainda, burada ele alacağımız dü- şünceler kendj zamanına ait düşünceler otacaktır (Hz. Ali'nin kendisinden sonra- ki dönem, siyasi boyutianyla daha önceki sa>falarda ele aluınuştı. Düşünsel boyut- lan ise tmam-ı Cafer Meznebi olarak or- taya (tknuş ve tasav>ufdüşüncesi içerisin- dedoruğuna çtkııuştır. Bunlan tasavvu- fun boyutlan bölümunde ele alıp inceleye- ceğiz.) Konuya gimıeden önce burada ısraıia ve önemle belirtmemiz gereken bir şey daha var ki bu, yüzyıflar bovu süren ve Ali'ye tapmaya kadar varan Ehl-i Beyt sevgisinin kaynağıdır. Mdulinin budün- yadan göçünü çekmek üzere hazuiık yıptığı son gunlerİDde ve en son şiiri ola- rak yazdığı şürinde, "varertin evreni bu günü mekân/gâh aşikâr oldun gâhide pünhan/ nurundan nur karhn yarattın insan/ la ila- he illa Aü olan Şah" di>e seslenişi bu sev- ginin başka çağda ve ülkelerde olduğu gibi bu çağda >e sadece onun yaşadığı toprak- larda dile getirilen boyutunun oldukça açık ve güzel bir ifadesidir. Aslmda se\gi, maddi boyutlan sadece, "çok, eşsiz, socısuz" gibi soyut sozcüklerie tfade edUebik'tı ve sadece yasanarak kav- ranabikn bir olgudur. Bu nedenle, günû- müzden 1300 sene önce yaşamış olan Pey- gamber, Ali ve Ehu' Beyt ve onlann çok AKci Düşüncenin Manevi Boyutlan yakın dostlan (Asbab-ı Suffa) arasmdaki sevginin nasıllığını izah etmemiz mümkün degfl, ama görünen o ki, o dönemde bu sö- zünü ettiğuniz çevre içerisinde korkunc bovutiarda bir sevgi ve bağbJık duygulan yaşanmış. Eğer bu duygular birbûieri yo- lunda seve seve ölmeye hazır olacak kadar yüksek bo>ııtlarda oJmasaydı bugün bik hâiâvarolan An' ve Ehl-iBeyi sevgia buka- dar uzun yıllar yaşayamazdı berhakte. Belki de onlann birbirterine ve çevrelerin- deki dostlaruun da onlara karşı duyduk- lan sevgi, Ali'de ve Ehl-i Bevt'indiğer üyekrinde gördugümüz engin insan se> gi- sinin tekrar kendilerine dönen (y ansıy an) bir boyutuydu, bilinmez: ama şurası açık ki, Ali'de müthiş bir insan sevgisi var; halk kendisine söz verir, sonra düşmao tarafına geçer, onu dertten derde. acıdan acıya sü- rükler, zor günlerinde y alnız bırakır, ama o, onlara nep aynı şefkati gösterir. istekle- rini geri çevinnez, her şey e rağmen onlar için çırpımr. Ömeğin şu sözleri, ondaki bu insao sevgisinİD ve bunun elinden çektiği acuun bir ifadesidir. "Ne bana yardun ve itaat hususunda nza gösteriyorsunuz, ne beni kınamada, akvnjme dönmede birtea'yorsunuz. Sizden kurrulmam için ötümümden başka bir şey istemiyorum: ölüm bana en sevimii şey oldu. Size kitabı okudum, an- lattım; deul geürdim, belirttim: tanı- madığnuz şey leri bfldirdim; ağzıntzdan attığınız şeyleri sindirttim; anlamadı- klannızı anlatmaya çauştım; ama kör görmezse,uyuyanuyanmazsa. ben ne yapabilirim?" Insanlan kötülüklerden korumak. on- lan doğnı yola y öneltmek. körülükJeri ve sömürüyü yok edip insana layık bir düzen getirmek için savasır, gerektiğnde insan da öldürür. ama bu, savaşı yok etmek için savaşmak yönteminden başka birşey de- ğüdir. "Hak, çabadan, sav aştan başka bir şeyle eide edilemez". Bu nedenle hiçbir hakstzhğa ve kötülüge boyun eğmez. Onun için, zalime boyun eğmektense öl- mek yeğdir. Bir defasında, Sıffın savaşı- nda Muaviye'nin ordusu Fırat'ı kuşatıp suyun yolunu kesince şöy le seslenir asker- lerine: "Ya aşağılığa razı olun. şerefsizliği göze alın, yahut kıbçlan kanlaria sulayuı da suya karuşun, içipkanın. Kahrolarak, alçalarak y aşamaktadn- ölüm; kahre- derek, yüksderek öimededir dirim.". Ona göre başkasuia, insanın insana kul olması, insanuğuı en aşağüık bir dunımu- dur. "Nefsiui bütün aşağinklardan üstün hrt, seni dilekJereçeksebile;çünkü nefsini aşağılatmana karşdık üstün ve yüce bir şey bulamazsm, kendini zeü\ eünekle kalırsın; hiçbir izzetse o zillete değmez. Kendini başkasuıa kul etme. Vllah seni hür y aratmıştır."2 . Bu nedenle. her yerde ve her zaman zayıfın, fakirin. yoksulun konıyucusu olur. Sav unduğu, kurmaya çahştağı devlet düzeni; onlan konıyacak, kulhığu ortadan kakhracak, özgürlükçü, sosyal bir devlet düzenidir. PeygamberTe birtikte yapbklannı anlatırken kendikri- ni şöyle tarif eder "Bizim euerimizde Peygambertik üstünlüğü v ar, o soydanız biz; cahüiyye (tslamivet öncesi) üstünlü- ğüyle üstün olan kisivi bor-hakir ettik, aşağı saydana ûstünlûk verdik"J . Bu düşüncderûıi haiife seçildiği zaman da aynen devam etririr. Onun zamanına geJiıicev e kadar, 25 yıl içerisinde diğer üç hahfe döneminde "Zenginlik" almış yürü- muştü. Rey ve içtihatlar temel inançlara kadar tesirini göstermiştir. Haiife Os- man, ana tarafından kar- desJVelidbinUkbe'vi Kûfe'ye tayin etmiş, Bey tülmalı (Devlet Hazinesi ve malı) süa-i rahimde bu- lunuyorum (bahşiş ver- mekj diy e Ümeyyeoğul- larına (Emeviler) pay et- miş, Hazreti Resulün Medine'den surdoğü Ha- kem'i ve oğlu Mervan'ı Medine'yegetirtmiş, kızım Mervan'a ver- miş, Bejtülrnal'dan ona yüzbin dirhem venüğinden başka, Fedek'i de (Fedek, Peygamber'in Hayber'in fethinden sonra kızı FaOmaya verdiği hurma babçesidir) temlik etmiş (tapulamış), Hakem'e yüz bin, Abdullah bin Hahd bin Useyyid'e dört yüz bin dirhem ihsanda bulunmuş, di- ğer kızım Haris bin Hakem'e verip ona da Beytülmal'dan yüz bin dirhem bağı- şlamıştır. Ebu Sufyan'a iki yüz bin dirhem vermiş, Medine yayiaklannı Ürneyyeyo- ğullan'nın hayvanlanna tahsisedip Trab- lus'tan Tanca'y a dek bütün Afrika gelir- lerini Abdullah bin S'ad bin Ebi-Sertı'e bagışlamıştır. Osman'ın İ meyyeoğul- lan'na Be>"tüunal'den ihsanı, o zamamn parasıyla yüz virmi altı milyon yedi yüz yetmişbeşbindirhemi tutmaktaydı." 4 . (Parantez ieerisinde söy leyeum; Osman'- ın bu icraatlanndan sonra halk isyan eder, evine saldırır, yuzlerce insan çaüşmalarda ölür, sonunda Osman'ı da öMürürter). Hz. Ali haiife seçilirseçifanez, iik işi haü- fe, vali, komutanlar vs.de dahil bütün dev- let görevlilerine aynı eşit ücretin (ayda üç dinar>dağıtümasını sağlamak ve kendi- sinden önceki haiife ve valilerin akraba ve dosüarma dağıttıklan kamu mallannı el- lerinden ahp Hazine'ye iade etmek olur. Rüşveri. iltiması ve askere, ya da başka si- lahb-zorba güçlere day anılarak halka baskı y apıhnasını, keyfi yönetimi yasak- lar. Adil bir vergi düzeni getirmeye, devle- ri halkla bütünleştirmeye. herkesin hakkuıı aramasının yollarını açmaya (açık devlet) çauşv. Savaşlan ortadan kaldumak >ebarişıhâkimkıhnakiçBi çabaharcar. SURECEK O N B I N L E R ICINYAZDI Geııçliğiıııize öğretmen oldun Bir sen vardın doğru, dürûst, laik, kimseye angaje oimayan, bildiğini sonuna dek savunan. İşte 24 Ocak günüdür seni yalıuz bıraktığımgün. Ama asıl yalnızhk 24 Ocak gûnünden önceydi. Seni ancak rahat koltuklanmızda gazete sayfalannda okurken. Aruk yalnızdeğilsin, 24 Ocak'ta seni ve düşüncelerini yalnız bırakmak isteyenler ne kadar yanıldıkJannı anlayacaklar. Sen görevini sonuna dek yaptın ne bekleyebilirdik ki. Tüm siyasilerin dönekliğine tüm hayatın acımasızlığına karşın bir büst gibi dikıldin sen Türk halkına ama artık şimdi yalnız degüsin. Bayrağm, bayTaklann yerde, toplamak için herkes hareket halinde. Dumlu Şahin Şevgili Murncu, sen benim için ikinci Atatürk idin. Seni saygıyla yaşatacağım. Türkan Aray Uğur Mumcu ölümsüzdür. ZüleyhaOcal Demokrasi düşmanlannca kaüedilen demokrasi şehidi büyük insan Uğur Mumcu kalplerimizde daıma yaşayacaktır. Murat Büyükbayrak Acımız sonsuz. seni unutmayacağız. AyşeYolageklfli SevgiliUğurabi... Unutma ki her zaman seninleyız. Tıpkı Ata'nın olduğu gibi geçmişte olduğu gibi yine kahpece öldük. Ama biliyorsun biz ölmeyiz. Savaş istemiyoruz, üç-beş köpeği tükürükle boğanz. Bu ülke îran olmayacak. Bunu örümcek kafalara çivi gibi sokacağız... Huzur içinde yat. Kemalist Gencük Derya Demokrasi şehidi! Gençliğimizin, oluşumuna devrimci demokratik düşüncelerinle her zaman öğretmen oldun. Halkı sevmeyi, demokrasinin insanlığın mutluluğu için zorunlu olarak aşılması gereken bir yol olduğunun nüvelerini taşıdın yazdıklannla. Seni katleden. dünya gericiliğinin uzantüan, bella seni fıziki olarak ortadan kaldırdılar. Ama susturamadılar. Susturamıyacaklarda. Unutmaki seni katleden kirli eller her gün şerefsizliğiy le ölüyor. Ama sen binlerce yürekle yaşayacaksm. Yaşatacağız. Au'Dinç Sevgili Uğur Mumcu, 5 yaşındakı oğlum Umut siz ve sizin gjbi onurlu yaşam mücadelesi vermiş insanlan "tanıyarak" büyüyecektir. Sizi unutmayacağız. Gürsel Çeükkol Sevgili Uğur Mumcu, seni sevgi ve saygıyla anıyor. Kaülleri lanetlekınıyorum. Rahat uyu, izindeyiz. SaffetKalkan SÜRECEK ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL 1995'te emekli olacak mıyım? S t 1953 doğnmlu bir bayanım. İki yıllık yüksek okufcı bitirdik- ten sonra Emekli Saridığı iştirakçisi olarak, 1974 yılında baş- ladığım devlet memurluğu görevinden, 1987 yılı mart ayında istifa ederek aynldun. 1991 yılı mart ayında sigortalı bir işe girerek, 1992 yılı şu- bat ayı sonuna kadar çalıştım. 1992 marfından bu yana da isteğe bağlı sigortalı olarak tavandan prim ödüyorum. Sos- yal Sigortalar Ktırumu'nca, 3 yıl 6 ay prim ödedikten sonra emekh' olabileceğim belirtildi. 1- Bir kadın sigortalı olarak, 1995 yılı eylül ayında emekli olabilecek miyim? 2- Emekli maaşun hangi ölçüiere göre hesaplanacak? 3- Devlet memurluğunda geçen 12 y ıl 6 aytık süre için bana emekli ikramiyesi ödenecek nüdir? E.B. YANFT: I- Sosyal Sıgortalar Kurumu'nca, 50yaşınıdoldurmamıi) kadın sıgortalılara aylık bağlanabılmesı ıçin, kadın sıgortalının 20 yıldan bu yana sigortalı bulunması \e bu 20 yıllık sıgoıtalılık süresi içinde en az 5.000 gün (13 yıl 10 ay 20 gün) malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan pnmi de ödemiş olması gereklidir. 20 yıllık sigortahlık süresi içinde 5.000 gün prim ödeyen kadın si- gortahlara yaşblık aylığı bağlanabılmesi için, "Sigortalılann emekli- ük tanhinden genye doğnı prim veya kesenek ödenerek geçen son yedi yıllık fiili hizmet (360X7 = 2520 gün) süresi esas alınır." Sosyal Sigortalar Kurumu'nun 50 yaşını doldurmamış bir kadın sigortalıya aylık bağlaması üç koşulun bir araya gelmesiyle müm- kündür. Birinci koşul; herhangi bır sosyal güvenlik kurumu kapsamında çahşmaya başladıği tarihın üzerinden 20 tam yılük bir sürenin geç- mesidır. İkinci koşul; bu 20 yıllık süre içinde en az 13 yıl 10 ay 20 gün (5.000 gün) kesenek ya da prim ödenmış olmasıdır. Üçüncü koşul ise; çeşitli sosyal güvenlik kurumlan kapsamında çalışanlann, sigortadan yaşlılık aylığı başvurusu tarihınden geriye doğru yedi yıllık fıili prim ya da kesenek ödenerek geçen sürenin yan- sından fazlasmın Sosyal Sigortalar Kurumu'na prim ödenerek geç- mış olmasıdır Değışık sosyal güvenlik kurumlannda geçen "hizmet sürelerinin eşit olması halinde eşıt hizmet sürelerinden sonuncusu- nun tabi olduğu kurumca aybk bağlanır. Bu durumda en az 3 yıl 6 ay (2.520 gün) Sosyal Sigortalar Kurumu'na prim ödemenız gerek- mektedir. 20 yıllık sigortalıbk süreniz 1994 yılında dolmaktadır. Bu süre için- de 5.000 günden fazla pnm ödemiş durumdasınız. Ancak SSK'ca aylık bağlanması için aranan 3 yıl 6 aylık süre rusan 1995'te dolmak- tadır. Nisan 1995'ten sonra Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşhbk aylığı almaya hak kazanabilırsıniz. 2- 22 Mart 1993 günü yayımlanan 3869 sayılı yasa uyannca; 1995 yılında, "Malullük. vaşlıbk ve ölüm aylıklannın hesabına esasalınacak üst gösterge, sıgortalının işten aynldıgı veya öldüğü ta- rihten önceki malullük. yaşblık ve ölüm sigortalan primi ödenmış" son yedi takvim yılının prim hesabına esas tutarlan gözönüne alına- caktır. 3- Eski çalışmalara karşılık emeklılik ikramiyesi ödenmemiş süre- ler için ikramiye ödenebılmesi, son kez T.C. Emekli SandığYna bağlı bir kurumdan emeklilik isteğinde bulunmaya bağlıdır Son kez sı- gortadan emekli olanlara, emekli ikramiyesi ödenmez. AIVKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Çoook Hacılar GöPdük! Hinthorozu Erdal Bey'in bastn toplantısının ertesin- deydi; günlerden pazartesi. Basın toplantısında Erdal Bey'i, çok rahat bulmuştum. Süleyman Bey'in Çankaya'- ya çıkışıyla, bir engelden kurtulmuş gibiydi. Vekil de ol- sa, artık ikinci değil, birinciydi. Görüntüler öyleydi. Prof. CahitTalas'ı gördüm, basın toplantısında Hintho- rozu'nun söylediklerini anlattım. Prof. Talas, değişik düşünüyordu. Şöyle dedi: "- Bu konuda çok programlı olarak hareket ediyorlar, devleti de kullanarak hareket ediyorlar. Şimdi Türkiye'- de 800'ü aşkın imam hatip lisesi, okulu var, sayılan bilin- meyen Kur'an kurslan var. Sayılan 20'ye yaklaşmış olan ilahiyat fakülteleri var. Bütün bu kurumlar, fakülte- ler, dinci kesimin elinde. Ve sürekli olarak din eğitimi ve propagandası yapılıyor. Yani, okullardan başladılar, il- kokullarda, ortaokullarda da din eğitimi zorunlu oldu- ğundan Anayasa'ya göre; gene bu okullarda daha küçükyaşlarda çocuklarınkafalannı adamakıllıkanştırı- yorlar. Ve böylece en küçükten başlayarak en ergine kadar olan eğitim kesiminde, büyük çaba gösteriyorlar. Aynca devlet, ya bilinçli ya bilinçsiz, ben bilinçli olduğu kanısındayım, bu dincipropangandayı kendi katkılanyla besler durumda. Diyanet'in bütün elemanlan, fanatik Refah Partili, başka bir deyişle, daha geniş olarak, dinci insanlardan oluşmaktadır. Bunlara devletaylık vermek- tedir ve bu insanlar camiyi de, başka yerleri de tama- miyle siyaset alanı yapmış durumdadırlar. O nedenle, büyük bir organizasyon içinde, içeriden ve dışarıdan maddi ve manevi yardım da alarak, bu dinci akım, Tür- kiye'nin geleceği bakımından karanlık tablolar hazırlı- yor. O nedenle, herkesin uyanık olması lazım. Fakat, uyanık olması gerekenlerin başında kuşkusuz hükümet- ler, Büyük Millet Meclisi ve yönetimle sorumlu herkes olmalıdır. Özellikle hükümet, bu konuda, artık imam ha- tip lisesi, ilahiyatfakültesi, Kur'an kursu açmak hevesin- den uzak durmalıdır. Çünku yeterince karıştırdılar Tür- kiye 'yi ve bu kurumlar hiçbir şekilde yararlı olmamakta- dırlar. Sırf Arapların etkisiyle ve propagandalarıyla birtakım fanatikyollardan, Türkiye deki laiklik ilkesini yı- kıma götürmeye çalışmaktadırlar. Bu, Araplar, özellikle Suudiler bakımından doğru. Çünkü, laik bir, devlet, Müs- lüman laik bir devlet Suudilerin ve Arap şeyhliklerinin geleceği bakımından büyük bir tehlikedir; binaenaleyh, paralarını da buraya bu nedenlekolaylıkla akıtıyorlar..." ••• Turan Dursun'un yaşamöyküsüne ilişkin yapıtı okur- ken, ilginç sayfalarla karşılaştım. Turan Dursun, Şule Perinçek'in sorularını yanıtlarken, Necmettin Erbakan'- latamşmasını şöyle anlatıyor: "... Gene radyoda program yaptığım sıralar, 'Aşağıda adamın biri sizi bekliyor. Israrla sizi istiyor' dediler. İn- dim. Necmettin Ağabey sizinle görüşmek istiyor' dedi. "Kim?" diye sordum. Erbakan'mış. 'Randevu alın, uy- gun zamanda görü^ürüz' diye yanıt verdim. Partide bekliyormuş. Kültür Yayınları Müdürü MŞ, Keşke kabul etseydin, komik olurdu' dedi. Tekrar geldi- ğlhde, başka bir yerde görüşmek istedim. İPA 'da, Islam Pazarlama'da bekliyormuş. Gittim. Erbakan içeri girin- ce müdür hemen yerinden fırladı. Erbakan, 'Aydın bir insan olduğunuzu söylediler. Çok iftihar ettik. Ancak programlarda bizim partiye hiç yer verilmiyor. Kardeş- ierimize de yer verin 1 dedi. Aramızda şöyle birkonuşma geçti: '<&> lurjg - Ben yönetici değilim, prodüktörüm. - Yemekte filan arkadaşlarınıza söylersiniz. - Elimden gelse bütün partilere yer verirdim, sizinkine vermezdim. Kızacak sandım. Hiç oralı olmadı. "Neden?" diye sor- du: - Diğerpartileriyi yönetiriz diyor, oy istiyorlar. Siz ken- di adınıza değil, Tanrı adına, ıslam adına istiyorsunuz. Kardeşleriniz kim? Birtakım isimler saydı. Hepsi politikacı. Sırada, TRT'- ye beni çağırmaya gelen adam söze karıştı. - Necmettin Ağabey söylemiyor. Ben söyleyeyim. Ne kadar para alıyorsun? Senin gibi bir kardeşimizin me- mur maaşıyla geçinmesine gönlümüz razı olmaz. Ben Islam uğruna iki kan boşadım, malımı servetimi verdim. - Rüşvet mi teklif ediyorsunuz? diye sordum. - Yok İslam a hizmet... - Duymamış olayım, dedim, çekip geldim." Şimdi anlatacağım olayı, sanırım çok kimse bilmez; eskiden Ankara'da "domuz çiftliği" vardı. Sakarya çar- şısında da, domuz etleri, domuz salamları, sucukları satılırdı. "Köroğlu"na bitişik bir yerdeydi. "Ankara So- sis" denirdi. Olayları yakından bilen biri anlattı: Domuz çiftliğini, MC iktidarı zamanında, Necmettin Erbakan ka- pattırmış. Çiftliğin suyunu, elektriğini kestirmiş. Domuz- lar, susuzluktan bağıra bağıra ölmüşler. Çanakkale Valisi iken Erdinç Büyükakalın da "Sen, burada domuz çiftliğiniyaşatmam!"diyerek, Biga'daki domuzlann, ba- ğıra bağıra ölmelerine neden olmuştu. Ayni Vali, şimdi Sakarya'da. Dünya beslenme gününde yaptığı konuş- mada, "Türk halkı et yemediği için, beslenemiyor!" demiş. "Sakarya" gazetesi, bunu yayımladı. ••• ' • Ne söylemiş Ziya Paşa? "Ümmid-i vefa eyleme her şahs-i dagalde I Çok hacı- ların çıktı haçı zir-i bagalde." (Dagal: "n//e", Zir-i bagal: "koltuk altı"demek.) BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Kaynağı duygulanma değil, akıl olan neden... Dağ ya da tepenin alt bö- lümü. 2/ Ürünün onda biri olarak alınan vergi... Leş. 3/ Seryum elementı- nin simgesi... Klavsene benzer bir çalgj. 4/ Yan- kı... Eski dilde cuma ya da bayram günü. 5/ Sıcak bolge ormanlannda yeti- şen ve sarmaşık gibi ağaç- lara ürmanan bitki. 6/ Bir ilimiz... Bir işi yerine ge- tirme. 7/ Orta Amerika'da bir ül- ke... Balık yakalama aracı. 8/ Anahtar... Gelinin başından saçı- lan çiçek, şeker, para, arpa gibi seyler. 9/ Haydut... Aârlama. YUKARIDAN AŞAGrV'A: 1/ Tarhana, bulgur yapmak için kullarulan kabuğu soyulmuş ve kı- nlmış buğday... Büyük kent serse- risı. 2/ Vaşak denilen hayvanın küçük bir türü... Büyük Rus kent- lerinin yakınındaki tatil evlerine verilen ad. 3/ Tavlada bir sayı... İmkân. 4/ Vücutta biriken azotlu madde... Japon inananda pirinç tannçası. 5/ Halk dilin- de bademe verilen ad. 6/ Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullarulan test.. İsyankâr. 7/ Türk müzığinde dokuz koma de- ğerindekı tam aralık... Kâfı gelmeyen. 8/ Akdeniz bölgesınde bır çay... "Giysı" anlamında argo sözcük. 9/ Bir çeşit çörek... Yeni doğurmuş memelılenn ilk sütü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle