Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6HAZİRAN1993PAZAR
10 DIZIYAZI
ÜıııitsizlikMehılfye kitapyakürdı
Çagdaş Bir
A
y Bektaşi Mistigi
m Hamdullah Erbil
JEts,şi Bağdat'a vegeGniHoşe 'ye
kızar "Size onca kitap okudum, sizi
eğitmek için onca dildöktüm, ama
siz bir türlüinsanhğı,gerçek sevgiyi,
kingütmemeyi, kov-gaybet
etmemeyiöğrenemediniz. Size
okuduğum bu kitaplarayazık, bari
yakayundaemeklerime
hayıflanmayayım" diyerek kitapkun
sobaya atmaya başlar.
-9-
O
yıllara ilişkın bir anıaru
yağmurlu ve firtınalı bir
yayla akşamı, çadırda
kuyunun ûstûne serili
yataklanmıza
uzandığımız bir sırada
bıze şöyle anlatmışü:
"Bir gûn Erzurum'a sürü götürüyor-
duk. Ben, erzak ıçin miydi, yoksa başka
bır şey ıçin miydi, gecmiş. gûn unuttum,
sürûnün gensınde kalıp bır şehire uğ-
radım. Bulunduğumuz yer Tunceli ci-
vanidı.
O tarihlerde de oralarda Kûrt isyan-
lan var, dağ taş silahlı adam dolu, jan-
darmalar adım başı yoilan kesmişler,
dağlara karakollar kurulmuş. Sürü gö-
tûrmek şöyle dursun, kimse boydak
yolculuğa büe çıkamıyor. Dağlarda is-
yancılann dışında bir de eşkıyalar var;
soyulmak, ya da gece bır jandarma
çadınmız var, sıcak yatağnruz var. yi-
yeceğımiz var, siz o günleri görmediniz
ki çocuklar. Biz nıce sıkıntılarla büyû-
dük." Buraya gelince, nedense, hıka-
yeyi yanda kesmişti. Bız, uyumak şöyle
dursun, uykulanmız iyioe kaçmış bir
durumda öykünün sonunu bekliyor-
duk. Öykünün sonu daha hazindi.
Bir benzerlik
Sabah yola tekrar revan olduğunda
jandarmalarla karşılaşır; bütûn eşyalar
sürûyle gittiği için, ne kimliği vardır, ne
de kımlığini ispat edebileceğı başka bir
şey. Uzun boylu ve güçlü yapısı. gür sa-
kallan, siyah yamçısı, omzundaki filın-
tası ve al, rahvan atıyla Dedemi Seyyid
Rıza'ya benzetirler ve derhal tutuklar-
lar. Seyyid Rıza isyan hareketinin
başıdır. Demezler ki, böyle bır insan hiç
dağ başında tek başına gezer mi? Sey-
yid Rıza'yı yakaladık dıye sağa sola
telgraflar çeküir, jandarmalarda bir se-
veya ısyana kurşunuyla ölüp gitmek iş-
ten büe değil. Neyse, akşam ûzeri gûneş
aşarken ben işirru bitinp şehirden
çıktım, ama sürü başka tarafa gitmiş,
ben başka tarafa. Aranm aranm, ne sü-
rüden a var, ne de çobanlardan.
Derken yolum bir daga düştü: sk
ağaçlıklı ve sarp. Akşam epey ilerledik-
ten sonra bir rüzgar, bir yağmur, bir
fırüna başladı, şımdiki yağmur ne ki,
gözümüzü açamıyoruz, at bir adım büe
gidemiyor. Baktım olmayacak, aü bir
ağacın altına bağladım, sonra da ıri taş-
lan yan yana dizerek kendime bir yatak
yaptım. Ateş yakmak tehükeli. Üzerine
yattığım taşlann araandan şınl şınl
küçük sel sulan akjyor, ben de yamçı-
nın içinde hem ısınmaya, hem de uyu-
maya çalışıyordum. Şimdi ne güzel
vinç, değme gıtsın. Sonra Seyyid Rıza'-
yı laruyan bir adam getirirler; bu isyan-
larda Kürtler birbırlerinı hep ıçten vur-
duklan, karşı tarafla işbiriiğı yaparak
kendi halkına ihanet ettüderi için isyan-
lann hepsı mağlubiyetle sonuçlanmıştı.
Bu adam da öyle işbirlikçi biridir, ama
gene de insaflı davranır ve "Bu adam
Seyyid Rıza değüdir" dediğı gibi aynca
da "bu yörenin adamı da değüdir" der.
Böylece Dedemi serbest bırakırlar.
Neden kaplan yıkıyorsun?
Anama, "Niye bütün kaplan yücı-
yorsun AnaT' dedim, "yaz günü gelen
gidenimiz olmaz ki!" Anam ağlayarak
"Amaan bre oğul" dedi, "siz şimdiki
gençler inançsız oldunuz. Görmedin mı
Dedenin giderkenki halini, Deden artık
eve sağ geri dönücü değil: ölü evıne ge-
lenlere yemek vermek de adettendir."
Bırden içim acıyla kavrulmuş, neye uğ-
radığımı şaşırmıştım. Birkaç hafta son-
ra nispeten iyıleşmiş olarak geri döndü
Dedem. O yıllarda köyde ne elektrik,
ne de buzdolabı vardı. Yayladan getır-
diğimiz kan samanın içine saklayarak
uzun süre muhafaza ederdik. O yıl yay-
laya gitmedi ama, her yemekte kendisi-
ne sunduğumuz kar suyundan ayranla
yaylanın özleminı giderdi ve hastalığı
atlattı. Yaşamı çok severdi.
Her insanın zaman zaman öfkelen-
dıği, hayıflandığî, korktuğu, üzülüp ağ-
ladığı, efkarlandığı ya da bütün hayatı
boş bulup umutsuzluğa kapıldığı anlan
olur. Gaziarjtep özel Tip Cezaevi'nde
yattığım sırada kendi kendime Arapça
öğrenmeye başlamışüm. Dedemden
Arap alfabesiyle yaalmış baa kitap-
lannı bana göndermesini istemiş. mek-
tubu da eski
Türkçeyle yaz-
mıştım. Anne-
min anlatuğına
göre mektubu-
mu okuduğun-
da bırden bü-
yük bir ümitsız-
lığe kapılmış ve
"Keşke o kitap-
lanmı yakma-
saydım" diye
hayıflanmış.
Yıllar önce böy-
le bır umutsuz-
luk arunda ki-
taplannın bir-
çoğunu sobaya
aüp yakmıştı. O
günü hiç kimse
tam olarak hatı-
rlamıyor. Ben
ortaokulda
okuyordum.
Bir gün eşi Bağ-
dat'a ve gelini
Hoşe'ye kızar
ve "Bugüne ka-
dar size onca ki-
tap okudum,
sizi eğitmek için
onca dıl dök-
tüm, ama siz bir
türlü insarüığı,
gerçek sevgiyi,
kin gütmemeyi,
kov-gaybet et-
memeyi öğrene-
medinız. Size çektiğim bunca emekJere,
okuduğum bu kitaplara yazık, bari ya-
kayım da emeklerime hayıflanma-
yayım" diyerek kitaplan kızgın sobaya
atmaya başlar. Bağdat ile Hoşe yetişin-
ceye kadar kitaplann büyük bir kısmı
sobayı boylar; kurtarabildiklerini elin-
den alarak "Biz emeklerini heba ettiy-
sek de belki çocuklardan birisi onlan
okur" diyerek öfkesini yatışürmaya
çahşırlarsa da "Sizden dogan sızin gibi
olur; hangisi bir gün heves etti de Arap-
ça öğrendi ki?" der ve öfkesi günlerce
yatışmaz. Yıllar sonra benim Arapça
öğrendiğimi görünce, işte o günün piş-
manbğını yaşamış ve üzülmüştü.
SÜRECEK
A
lici düşüncenin manevi bo-
yutiaruıı incekrken yine
zamanı, diğer bütün dü-
şünce astemlerinde oidu-
ğu gibi, Ali'nin kendi za-
manı (bizzat kendisine ah
olan düşünceter) ve kendisinden sonnüu
zaman (kendisinden sonra, omn düşünce-
leri temel alntarak inşa edflen dnşünceler)
olarak ikiye ay ırmak zonmda kalacağız.
Bu anlainda, burada ele alacağımız dü-
şünceler kendj zamanına ait düşünceler
otacaktır (Hz. Ali'nin kendisinden sonra-
ki dönem, siyasi boyutianyla daha önceki
sa>falarda ele aluınuştı. Düşünsel boyut-
lan ise tmam-ı Cafer Meznebi olarak or-
taya (tknuş ve tasav>ufdüşüncesi içerisin-
dedoruğuna çtkııuştır. Bunlan tasavvu-
fun boyutlan bölümunde ele alıp inceleye-
ceğiz.) Konuya gimıeden önce burada
ısraıia ve önemle belirtmemiz gereken bir
şey daha var ki bu, yüzyıflar bovu süren ve
Ali'ye tapmaya kadar varan Ehl-i Beyt
sevgisinin kaynağıdır. Mdulinin budün-
yadan göçünü çekmek üzere hazuiık
yıptığı son gunlerİDde ve en son şiiri ola-
rak yazdığı şürinde, "varertin evreni bu günü
mekân/gâh aşikâr oldun gâhide pünhan/
nurundan nur karhn yarattın insan/ la ila-
he illa Aü olan Şah" di>e seslenişi bu sev-
ginin başka çağda ve ülkelerde olduğu gibi
bu çağda >e sadece onun yaşadığı toprak-
larda dile getirilen boyutunun oldukça
açık ve güzel bir ifadesidir.
Aslmda se\gi, maddi boyutlan sadece,
"çok, eşsiz, socısuz" gibi soyut sozcüklerie
tfade edUebik'tı ve sadece yasanarak kav-
ranabikn bir olgudur. Bu nedenle, günû-
müzden 1300 sene önce yaşamış olan Pey-
gamber, Ali ve Ehu' Beyt ve onlann çok
AKci Düşüncenin
Manevi Boyutlan
yakın dostlan (Asbab-ı Suffa) arasmdaki
sevginin nasıllığını izah etmemiz mümkün
degfl, ama görünen o ki, o dönemde bu sö-
zünü ettiğuniz çevre içerisinde korkunc
bovutiarda bir sevgi ve bağbJık duygulan
yaşanmış. Eğer bu duygular birbûieri yo-
lunda seve seve ölmeye hazır olacak kadar
yüksek bo>ııtlarda oJmasaydı bugün bik
hâiâvarolan An' ve Ehl-iBeyi sevgia buka-
dar uzun yıllar yaşayamazdı berhakte.
Belki de onlann birbirterine ve çevrelerin-
deki dostlaruun da onlara karşı duyduk-
lan sevgi, Ali'de ve Ehl-i Bevt'indiğer
üyekrinde gördugümüz engin insan se> gi-
sinin tekrar kendilerine dönen (y ansıy an)
bir boyutuydu, bilinmez: ama şurası açık
ki, Ali'de müthiş bir insan sevgisi var; halk
kendisine söz verir, sonra düşmao tarafına
geçer, onu dertten derde. acıdan acıya sü-
rükler, zor günlerinde y alnız bırakır, ama
o, onlara nep aynı şefkati gösterir. istekle-
rini geri çevinnez, her şey e rağmen onlar
için çırpımr. Ömeğin şu sözleri, ondaki bu
insao sevgisinİD ve bunun elinden çektiği
acuun bir ifadesidir.
"Ne bana yardun ve itaat hususunda
nza gösteriyorsunuz, ne beni kınamada,
akvnjme dönmede birtea'yorsunuz.
Sizden kurrulmam için ötümümden
başka bir şey istemiyorum: ölüm bana en
sevimii şey oldu. Size kitabı okudum, an-
lattım; deul geürdim, belirttim: tanı-
madığnuz şey leri bfldirdim; ağzıntzdan
attığınız şeyleri sindirttim; anlamadı-
klannızı anlatmaya çauştım; ama kör
görmezse,uyuyanuyanmazsa. ben ne
yapabilirim?"
Insanlan kötülüklerden korumak. on-
lan doğnı yola y öneltmek. körülükJeri ve
sömürüyü yok edip insana layık bir düzen
getirmek için savasır, gerektiğnde insan
da öldürür. ama bu, savaşı yok etmek için
savaşmak yönteminden başka birşey de-
ğüdir. "Hak, çabadan, sav aştan başka bir
şeyle eide edilemez". Bu nedenle hiçbir
hakstzhğa ve kötülüge boyun eğmez.
Onun için, zalime boyun eğmektense öl-
mek yeğdir. Bir defasında, Sıffın savaşı-
nda Muaviye'nin ordusu Fırat'ı kuşatıp
suyun yolunu kesince şöy le seslenir asker-
lerine: "Ya aşağılığa razı olun. şerefsizliği
göze alın, yahut kıbçlan kanlaria sulayuı
da suya karuşun, içipkanın. Kahrolarak,
alçalarak y aşamaktadn- ölüm; kahre-
derek, yüksderek öimededir dirim.".
Ona göre başkasuia, insanın insana kul
olması, insanuğuı en aşağüık bir dunımu-
dur. "Nefsiui bütün aşağinklardan üstün
hrt, seni dilekJereçeksebile;çünkü nefsini
aşağılatmana karşdık üstün ve yüce bir
şey bulamazsm, kendini zeü\ eünekle
kalırsın; hiçbir izzetse o zillete değmez.
Kendini başkasuıa kul etme. Vllah seni
hür y aratmıştır."2
. Bu nedenle. her yerde
ve her zaman zayıfın, fakirin. yoksulun
konıyucusu olur. Sav unduğu, kurmaya
çahştağı devlet düzeni; onlan konıyacak,
kulhığu ortadan kakhracak, özgürlükçü,
sosyal bir devlet düzenidir. PeygamberTe
birtikte yapbklannı anlatırken kendikri-
ni şöyle tarif eder "Bizim euerimizde
Peygambertik üstünlüğü v ar, o soydanız
biz; cahüiyye (tslamivet öncesi) üstünlü-
ğüyle üstün olan kisivi bor-hakir ettik,
aşağı saydana ûstünlûk verdik"J
.
Bu düşüncderûıi haiife seçildiği zaman
da aynen devam etririr. Onun zamanına
geJiıicev e kadar, 25 yıl içerisinde diğer üç
hahfe döneminde "Zenginlik" almış yürü-
muştü. Rey ve içtihatlar temel inançlara
kadar tesirini göstermiştir. Haiife Os-
man, ana tarafından kar-
desJVelidbinUkbe'vi
Kûfe'ye tayin etmiş, Bey
tülmalı (Devlet Hazinesi
ve malı) süa-i rahimde bu-
lunuyorum (bahşiş ver-
mekj diy e Ümeyyeoğul-
larına (Emeviler) pay et-
miş, Hazreti Resulün
Medine'den surdoğü Ha-
kem'i ve oğlu Mervan'ı
Medine'yegetirtmiş, kızım Mervan'a ver-
miş, Bejtülrnal'dan ona yüzbin dirhem
venüğinden başka, Fedek'i de (Fedek,
Peygamber'in Hayber'in fethinden sonra
kızı FaOmaya verdiği hurma babçesidir)
temlik etmiş (tapulamış), Hakem'e yüz
bin, Abdullah bin Hahd bin Useyyid'e
dört yüz bin dirhem ihsanda bulunmuş, di-
ğer kızım Haris bin Hakem'e verip ona da
Beytülmal'dan yüz bin dirhem bağı-
şlamıştır. Ebu Sufyan'a iki yüz bin dirhem
vermiş, Medine yayiaklannı Ürneyyeyo-
ğullan'nın hayvanlanna tahsisedip Trab-
lus'tan Tanca'y a dek bütün Afrika gelir-
lerini Abdullah bin S'ad bin Ebi-Sertı'e
bagışlamıştır. Osman'ın İ meyyeoğul-
lan'na Be>"tüunal'den ihsanı, o zamamn
parasıyla yüz virmi altı milyon yedi yüz
yetmişbeşbindirhemi tutmaktaydı." 4
.
(Parantez ieerisinde söy leyeum; Osman'-
ın bu icraatlanndan sonra halk isyan eder,
evine saldırır, yuzlerce insan çaüşmalarda
ölür, sonunda Osman'ı da öMürürter).
Hz. Ali haiife seçilirseçifanez, iik işi haü-
fe, vali, komutanlar vs.de dahil bütün dev-
let görevlilerine aynı eşit ücretin (ayda üç
dinar>dağıtümasını sağlamak ve kendi-
sinden önceki haiife ve valilerin akraba ve
dosüarma dağıttıklan kamu mallannı el-
lerinden ahp Hazine'ye iade etmek olur.
Rüşveri. iltiması ve askere, ya da başka si-
lahb-zorba güçlere day anılarak halka
baskı y apıhnasını, keyfi yönetimi yasak-
lar. Adil bir vergi düzeni getirmeye, devle-
ri halkla bütünleştirmeye. herkesin
hakkuıı aramasının yollarını açmaya
(açık devlet) çauşv. Savaşlan ortadan
kaldumak >ebarişıhâkimkıhnakiçBi
çabaharcar.
SURECEK
O N B I N L E R
ICINYAZDI
Geııçliğiıııize öğretmen oldun
Bir sen vardın doğru, dürûst,
laik, kimseye angaje oimayan,
bildiğini sonuna dek savunan.
İşte 24 Ocak günüdür seni
yalıuz bıraktığımgün. Ama asıl
yalnızhk 24 Ocak gûnünden
önceydi. Seni ancak rahat
koltuklanmızda gazete
sayfalannda okurken.
Aruk yalnızdeğilsin, 24
Ocak'ta seni ve düşüncelerini
yalnız bırakmak isteyenler ne
kadar yanıldıkJannı
anlayacaklar. Sen görevini
sonuna dek yaptın ne
bekleyebilirdik ki. Tüm
siyasilerin dönekliğine tüm
hayatın acımasızlığına karşın
bir büst gibi dikıldin sen Türk
halkına ama artık şimdi yalnız
degüsin. Bayrağm, bayTaklann
yerde, toplamak için herkes
hareket halinde.
Dumlu Şahin
Şevgili Murncu, sen benim için
ikinci Atatürk idin. Seni
saygıyla yaşatacağım.
Türkan Aray
Uğur Mumcu ölümsüzdür.
ZüleyhaOcal
Demokrasi düşmanlannca
kaüedilen demokrasi şehidi
büyük insan Uğur Mumcu
kalplerimizde daıma
yaşayacaktır.
Murat Büyükbayrak
Acımız sonsuz. seni
unutmayacağız.
AyşeYolageklfli
SevgiliUğurabi...
Unutma ki her zaman
seninleyız. Tıpkı Ata'nın
olduğu gibi geçmişte olduğu
gibi yine kahpece öldük. Ama
biliyorsun biz ölmeyiz.
Savaş istemiyoruz, üç-beş
köpeği tükürükle boğanz. Bu
ülke îran olmayacak. Bunu
örümcek kafalara çivi gibi
sokacağız... Huzur içinde yat.
Kemalist Gencük Derya
Demokrasi şehidi!
Gençliğimizin, oluşumuna
devrimci demokratik
düşüncelerinle her zaman
öğretmen oldun. Halkı
sevmeyi, demokrasinin
insanlığın mutluluğu için
zorunlu olarak aşılması
gereken bir yol olduğunun
nüvelerini taşıdın
yazdıklannla. Seni katleden.
dünya gericiliğinin uzantüan,
bella seni fıziki olarak ortadan
kaldırdılar. Ama
susturamadılar.
Susturamıyacaklarda.
Unutmaki seni katleden kirli
eller her gün şerefsizliğiy le
ölüyor. Ama sen binlerce
yürekle yaşayacaksm.
Yaşatacağız.
Au'Dinç
Sevgili Uğur Mumcu, 5
yaşındakı oğlum Umut siz ve
sizin gjbi onurlu yaşam
mücadelesi vermiş insanlan
"tanıyarak" büyüyecektir. Sizi
unutmayacağız.
Gürsel Çeükkol
Sevgili Uğur Mumcu, seni sevgi
ve saygıyla anıyor. Kaülleri
lanetlekınıyorum. Rahat uyu,
izindeyiz.
SaffetKalkan
SÜRECEK
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL
1995'te emekli olacak mıyım?
S t 1953 doğnmlu bir bayanım. İki yıllık yüksek okufcı bitirdik-
ten sonra Emekli Saridığı iştirakçisi olarak, 1974 yılında baş-
ladığım devlet memurluğu görevinden, 1987 yılı mart ayında
istifa ederek aynldun.
1991 yılı mart ayında sigortalı bir işe girerek, 1992 yılı şu-
bat ayı sonuna kadar çalıştım. 1992 marfından bu yana da
isteğe bağlı sigortalı olarak tavandan prim ödüyorum. Sos-
yal Sigortalar Ktırumu'nca, 3 yıl 6 ay prim ödedikten sonra
emekh' olabileceğim belirtildi.
1- Bir kadın sigortalı olarak, 1995 yılı eylül ayında emekli
olabilecek miyim?
2- Emekli maaşun hangi ölçüiere göre hesaplanacak?
3- Devlet memurluğunda geçen 12 y ıl 6 aytık süre için bana
emekli ikramiyesi ödenecek nüdir? E.B.
YANFT: I- Sosyal Sıgortalar Kurumu'nca, 50yaşınıdoldurmamıi)
kadın sıgortalılara aylık bağlanabılmesı ıçin, kadın sıgortalının 20
yıldan bu yana sigortalı bulunması \e bu 20 yıllık sıgoıtalılık süresi
içinde en az 5.000 gün (13 yıl 10 ay 20 gün) malullük, yaşlılık ve ölüm
sigortalan pnmi de ödemiş olması gereklidir.
20 yıllık sigortahlık süresi içinde 5.000 gün prim ödeyen kadın si-
gortahlara yaşblık aylığı bağlanabılmesi için, "Sigortalılann emekli-
ük tanhinden genye doğnı prim veya kesenek ödenerek geçen son
yedi yıllık fiili hizmet (360X7 = 2520 gün) süresi esas alınır."
Sosyal Sigortalar Kurumu'nun 50 yaşını doldurmamış bir kadın
sigortalıya aylık bağlaması üç koşulun bir araya gelmesiyle müm-
kündür.
Birinci koşul; herhangi bır sosyal güvenlik kurumu kapsamında
çahşmaya başladıği tarihın üzerinden 20 tam yılük bir sürenin geç-
mesidır.
İkinci koşul; bu 20 yıllık süre içinde en az 13 yıl 10 ay 20 gün (5.000
gün) kesenek ya da prim ödenmış olmasıdır.
Üçüncü koşul ise; çeşitli sosyal güvenlik kurumlan kapsamında
çalışanlann, sigortadan yaşlılık aylığı başvurusu tarihınden geriye
doğru yedi yıllık fıili prim ya da kesenek ödenerek geçen sürenin yan-
sından fazlasmın Sosyal Sigortalar Kurumu'na prim ödenerek geç-
mış olmasıdır Değışık sosyal güvenlik kurumlannda geçen "hizmet
sürelerinin eşit olması halinde eşıt hizmet sürelerinden sonuncusu-
nun tabi olduğu kurumca aybk bağlanır. Bu durumda en az 3 yıl 6
ay (2.520 gün) Sosyal Sigortalar Kurumu'na prim ödemenız gerek-
mektedir.
20 yıllık sigortalıbk süreniz 1994 yılında dolmaktadır. Bu süre için-
de 5.000 günden fazla pnm ödemiş durumdasınız. Ancak SSK'ca
aylık bağlanması için aranan 3 yıl 6 aylık süre rusan 1995'te dolmak-
tadır. Nisan 1995'ten sonra Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşhbk
aylığı almaya hak kazanabilırsıniz.
2- 22 Mart 1993 günü yayımlanan 3869 sayılı yasa uyannca;
1995 yılında, "Malullük. vaşlıbk ve ölüm aylıklannın hesabına
esasalınacak üst gösterge, sıgortalının işten aynldıgı veya öldüğü ta-
rihten önceki malullük. yaşblık ve ölüm sigortalan primi ödenmış"
son yedi takvim yılının prim hesabına esas tutarlan gözönüne alına-
caktır.
3- Eski çalışmalara karşılık emeklılik ikramiyesi ödenmemiş süre-
ler için ikramiye ödenebılmesi, son kez T.C. Emekli SandığYna bağlı
bir kurumdan emeklilik isteğinde bulunmaya bağlıdır Son kez sı-
gortadan emekli olanlara, emekli ikramiyesi ödenmez.
AIVKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Çoook Hacılar GöPdük!
Hinthorozu Erdal Bey'in bastn toplantısının ertesin-
deydi; günlerden pazartesi. Basın toplantısında Erdal
Bey'i, çok rahat bulmuştum. Süleyman Bey'in Çankaya'-
ya çıkışıyla, bir engelden kurtulmuş gibiydi. Vekil de ol-
sa, artık ikinci değil, birinciydi. Görüntüler öyleydi.
Prof. CahitTalas'ı gördüm, basın toplantısında Hintho-
rozu'nun söylediklerini anlattım. Prof. Talas, değişik
düşünüyordu. Şöyle dedi:
"- Bu konuda çok programlı olarak hareket ediyorlar,
devleti de kullanarak hareket ediyorlar. Şimdi Türkiye'-
de 800'ü aşkın imam hatip lisesi, okulu var, sayılan bilin-
meyen Kur'an kurslan var. Sayılan 20'ye yaklaşmış
olan ilahiyat fakülteleri var. Bütün bu kurumlar, fakülte-
ler, dinci kesimin elinde. Ve sürekli olarak din eğitimi ve
propagandası yapılıyor. Yani, okullardan başladılar, il-
kokullarda, ortaokullarda da din eğitimi zorunlu oldu-
ğundan Anayasa'ya göre; gene bu okullarda daha
küçükyaşlarda çocuklarınkafalannı adamakıllıkanştırı-
yorlar. Ve böylece en küçükten başlayarak en ergine
kadar olan eğitim kesiminde, büyük çaba gösteriyorlar.
Aynca devlet, ya bilinçli ya bilinçsiz, ben bilinçli olduğu
kanısındayım, bu dincipropangandayı kendi katkılanyla
besler durumda. Diyanet'in bütün elemanlan, fanatik
Refah Partili, başka bir deyişle, daha geniş olarak, dinci
insanlardan oluşmaktadır. Bunlara devletaylık vermek-
tedir ve bu insanlar camiyi de, başka yerleri de tama-
miyle siyaset alanı yapmış durumdadırlar. O nedenle,
büyük bir organizasyon içinde, içeriden ve dışarıdan
maddi ve manevi yardım da alarak, bu dinci akım, Tür-
kiye'nin geleceği bakımından karanlık tablolar hazırlı-
yor. O nedenle, herkesin uyanık olması lazım. Fakat,
uyanık olması gerekenlerin başında kuşkusuz hükümet-
ler, Büyük Millet Meclisi ve yönetimle sorumlu herkes
olmalıdır. Özellikle hükümet, bu konuda, artık imam ha-
tip lisesi, ilahiyatfakültesi, Kur'an kursu açmak hevesin-
den uzak durmalıdır. Çünku yeterince karıştırdılar Tür-
kiye 'yi ve bu kurumlar hiçbir şekilde yararlı olmamakta-
dırlar. Sırf Arapların etkisiyle ve propagandalarıyla
birtakım fanatikyollardan, Türkiye deki laiklik ilkesini yı-
kıma götürmeye çalışmaktadırlar. Bu, Araplar, özellikle
Suudiler bakımından doğru. Çünkü, laik bir, devlet, Müs-
lüman laik bir devlet Suudilerin ve Arap şeyhliklerinin
geleceği bakımından büyük bir tehlikedir; binaenaleyh,
paralarını da buraya bu nedenlekolaylıkla akıtıyorlar..."
•••
Turan Dursun'un yaşamöyküsüne ilişkin yapıtı okur-
ken, ilginç sayfalarla karşılaştım. Turan Dursun, Şule
Perinçek'in sorularını yanıtlarken, Necmettin Erbakan'-
latamşmasını şöyle anlatıyor:
"... Gene radyoda program yaptığım sıralar, 'Aşağıda
adamın biri sizi bekliyor. Israrla sizi istiyor' dediler. İn-
dim. Necmettin Ağabey sizinle görüşmek istiyor' dedi.
"Kim?" diye sordum. Erbakan'mış. 'Randevu alın, uy-
gun zamanda görü^ürüz' diye yanıt verdim.
Partide bekliyormuş. Kültür Yayınları Müdürü MŞ,
Keşke kabul etseydin, komik olurdu' dedi. Tekrar geldi-
ğlhde, başka bir yerde görüşmek istedim. İPA 'da, Islam
Pazarlama'da bekliyormuş. Gittim. Erbakan içeri girin-
ce müdür hemen yerinden fırladı. Erbakan, 'Aydın bir
insan olduğunuzu söylediler. Çok iftihar ettik. Ancak
programlarda bizim partiye hiç yer verilmiyor. Kardeş-
ierimize de yer verin
1
dedi. Aramızda şöyle birkonuşma
geçti: '<&> lurjg
- Ben yönetici değilim, prodüktörüm.
- Yemekte filan arkadaşlarınıza söylersiniz.
- Elimden gelse bütün partilere yer verirdim, sizinkine
vermezdim.
Kızacak sandım. Hiç oralı olmadı. "Neden?" diye sor-
du:
- Diğerpartileriyi yönetiriz diyor, oy istiyorlar. Siz ken-
di adınıza değil, Tanrı adına, ıslam adına istiyorsunuz.
Kardeşleriniz kim?
Birtakım isimler saydı. Hepsi politikacı. Sırada, TRT'-
ye beni çağırmaya gelen adam söze karıştı.
- Necmettin Ağabey söylemiyor. Ben söyleyeyim. Ne
kadar para alıyorsun? Senin gibi bir kardeşimizin me-
mur maaşıyla geçinmesine gönlümüz razı olmaz. Ben
Islam uğruna iki kan boşadım, malımı servetimi verdim.
- Rüşvet mi teklif ediyorsunuz? diye sordum.
- Yok İslam a hizmet...
- Duymamış olayım, dedim, çekip geldim."
Şimdi anlatacağım olayı, sanırım çok kimse bilmez;
eskiden Ankara'da "domuz çiftliği" vardı. Sakarya çar-
şısında da, domuz etleri, domuz salamları, sucukları
satılırdı. "Köroğlu"na bitişik bir yerdeydi. "Ankara So-
sis" denirdi. Olayları yakından bilen biri anlattı: Domuz
çiftliğini, MC iktidarı zamanında, Necmettin Erbakan ka-
pattırmış. Çiftliğin suyunu, elektriğini kestirmiş. Domuz-
lar, susuzluktan bağıra bağıra ölmüşler. Çanakkale
Valisi iken Erdinç Büyükakalın da "Sen, burada domuz
çiftliğiniyaşatmam!"diyerek, Biga'daki domuzlann, ba-
ğıra bağıra ölmelerine neden olmuştu. Ayni Vali, şimdi
Sakarya'da. Dünya beslenme gününde yaptığı konuş-
mada, "Türk halkı et yemediği için, beslenemiyor!"
demiş. "Sakarya" gazetesi, bunu yayımladı.
••• ' •
Ne söylemiş Ziya Paşa?
"Ümmid-i vefa eyleme her şahs-i dagalde I Çok hacı-
ların çıktı haçı zir-i bagalde."
(Dagal: "n//e", Zir-i bagal: "koltuk altı"demek.)
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8
7
8
9
SOLDANSAĞA:
1/ Kaynağı duygulanma
değil, akıl olan neden...
Dağ ya da tepenin alt bö-
lümü. 2/ Ürünün onda
biri olarak alınan vergi...
Leş. 3/ Seryum elementı-
nin simgesi... Klavsene
benzer bir çalgj. 4/ Yan-
kı... Eski dilde cuma ya
da bayram günü. 5/ Sıcak
bolge ormanlannda yeti-
şen ve sarmaşık gibi ağaç-
lara ürmanan bitki. 6/ Bir
ilimiz... Bir işi yerine ge-
tirme. 7/ Orta Amerika'da bir ül-
ke... Balık yakalama aracı. 8/
Anahtar... Gelinin başından saçı-
lan çiçek, şeker, para, arpa gibi
seyler. 9/ Haydut... Aârlama.
YUKARIDAN AŞAGrV'A:
1/ Tarhana, bulgur yapmak için
kullarulan kabuğu soyulmuş ve kı-
nlmış buğday... Büyük kent serse-
risı. 2/ Vaşak denilen hayvanın
küçük bir türü... Büyük Rus kent-
lerinin yakınındaki tatil evlerine
verilen ad. 3/ Tavlada bir sayı... İmkân. 4/ Vücutta biriken
azotlu madde... Japon inananda pirinç tannçası. 5/ Halk dilin-
de bademe verilen ad. 6/ Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta
kullarulan test.. İsyankâr. 7/ Türk müzığinde dokuz koma de-
ğerindekı tam aralık... Kâfı gelmeyen. 8/ Akdeniz bölgesınde
bır çay... "Giysı" anlamında argo sözcük. 9/ Bir çeşit çörek...
Yeni doğurmuş memelılenn ilk sütü.