25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 HAZİRAN1993 PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA KULTÜR GUNDEMDEKI SA^ATÇI/W/LBİRET ONAT KCTLAR İcraadeğilyamtia bir müzisyenBazı çok ünlü gazete yazar- lanmızın. Bach, Beethoven ve Mozart gıbi bestecileri sevmeyi "müptezel" sözüyle taçlandırdıklan şu günlerde, Avrupa ve Amerika'run büyûk kent- lerinden plak ve CD satıcılannın vit- rinlerine bakaniar, kocaman "A Chopin Landmark" sloganını taşıyan bir afışin alunda güzel bir coffre için- de 15 CDlik bir Chopin diasi göre- cekler. Chopın'in tümpiyanoeserleri. Ünlü "Naxos" etikeüni taşıyan. CD'- lerin üzerinde bir piyanistin adı var: Jdil Biret. Gene Avrupa ülkelerinde, sanşın bir hanımın, Müslüman Türkiye'nin başbakanı olması gibi fevkalade "önemli" imaj yeniliği haberlerinin dışında. sanat manat gibi önemsiz ko- nularla ılgilenen baa yurttaşlanmız da. örneğin Fransa'da. Le Nouvel Ob- servateur, Le Monde gibi dergi ve ga- zetelerin sütunlannda, kumral bir Türk hanımın inarulmaz övgülerle dolu başanlannı okuyorlar, okuya- caklar. Örneğin. Le Nouvel Observateur'- de şu cümlelerle: "Frederic Chopin'in eseri, bir 'uçu- rum'dur. Boyutlan, güçlü teknik. dü- şünsel ve esin bütünlüğü ile ürkütücü olan bu piyano sanatı amu. özgüllüğu ile de öyledir... Bu nedenle, kuşaklar boyu birçok pıyanist. onun esenne ancak bazı parçalan çalarak yaklaşa- bilmişlerdir. Sadece Alfred Cortot, bu uçuruma korkusuzca dalmaya cesa- ret edebilmiştir... Ama ondan sonra? Ondan sonra İdil Biret! Fransa'da ne >azık ki yeterince tanınmayan bu müthiş Türk piyanist, son yıllarda, özelliklel986'da Beethoven'ın dokuz senfonisinin Liszt tarafından yapıl- mış transkripsiyonlannı icra uğraşın- dan zaferle çıktıktan sonra, şimdi de Chopin'in tüm piyano eserlerini nefes kesici bir mükernmellikle bize sunu- yor..." Henry-Louis de La Grange'm yazı- sı, İdil Biret'i, Kempf ve Cortot gibi büyük müzisyenlerin sırasına koya- rak, övgülerle sürüyor. Dünyanın dört köşesinde sayısız müzikseverin ve müzik eleştirmenin yazılan gibi. Biliyorum. çoğunuzun içinden şu düşünceler geçiyor: "Biz de çok beğe- niyoruz İdil Biret'i. Onu kırk yılcur, harika çocukluğundan bu yana alkış- lıyoruz. Yabana ülkejerde yüzümüzü ağartan sanatçılanmız arasında seç- kin bir yere koyuyoruz. Çok yetenekli olduğunu. tekniğınin müthiş olduğu- nu bıhyoruz. Onu, devlet sanatçısı bi- leyaptık. İdil Biret. bizim medar-ı ifti- hanmızdır..." Doğru. Ama bu sanatçımızın kişili- ğıni ve dünya müzik sanatındaki yeri- ni. yapmak istediklerini gerçekten bi- liyor muyuz? Alkışlanmızın ötesindeki iç dünya- yı? "Bir fenomen"in ötesindeki sanat- çıyı ve insanı? Onun, nerdeyse efsanelere kanşmış küçük çocukluğunun yarattığı şaş- kınhğın, bir Avrupa kentinde üç gün üst üste müthiş bir performansla ger- çekleştirdiği konserden sonra, ayakta dakikalarca süren alkışlann, her kon- ser izleyicısini büyüleyen virtüözlüğü- nün ötesinde ne var? Sevgili dostum. müzikolog Leyla Pamir'in evinde, bir dost masasmda sohbet ederken. evde CD'lerini din- lerken, yabancı veya yerii yayın or- ganlannda onunla ilgib yazılan okur- ken, hatta bu yazıyı vazmadan önce ona merak ettiğim şeyleri sormak üzere Moda'daki evine giderken, hep bu sorulan soruvordum. çok kuvvetli olduğunu. Bir müzisye- nin hata yapmadığını, temiz sesler çıkardığmı. bir dansçının tekniğınin güçlü olduğunu vurgulanz. Oysa bü- tün bunlar, bilardonun, birinci topu- na vurmak gibidir. Sayı. ondan sonra yapılır. Sizin Chopin üstüne yazdıkla- nnızı okurken hep Boris de Sdüoe- zer'in, 'Bach'ın Müziğine Giriş' kita- bındaki "somut müzikal düşünce" deyimini hatırladım. "Chopin nasıl yorumlanmah'' konusundaki düşün- celeriniz, hem sanatçının kişiliğini ve çağının sanatı içindeki yerini, bem de bir müzikal anaiizi, bir tür müzik fel- sefesini içeriyor. Siz müziği icra etmi- sanatçı ve insan kişiliğindeki güçlü köklerini biliyorum. Buna ulaşmak kolay olmadı..." Leyla Pamir'e dönerek "Biliyor- sun" diyor, "'ben bile yıllar önce baş- ka türlü çalardım Chopin'i. Daha kuvvetli basardım tuşlara bazı yerler- de. Bu, biraz da o yüzyıhn piyanolan ve günümüzün geniş konser salonlan ile ilgili. Chopin'i, onun kendi kafa- sındaki müzikabteye yaklaşarak yo- rumlamak gerekir. Tabii sadece yak- laşarak..." Leyla Pamir'le birlikte bir süre, başka büyük Chopin yorumculanru konuşuyorlar. PoIKm'yi, Ashkenazy'- Belki de söz konusu olan sanat mü^ zik olduğuna. ben de bir müzik uzma- nı olmadığjma göre, itiraf etmekte ya- rar var: Belki de bütün bu sorulann yanıtlan çoktandır biliniyor. Bilme- yen benim. Moda'da bir evin geniş salonunda çayianmızı içerken, ona bu düşün- düklerimi anlaüyorum: "Genellikle" diyorum, "bizde bazı değerlendirmeler. içinde istemeden küçümsemeler taşır. Örneğin bir \a- zan överken, dilinın çok iyi olduğunu söyleriz. Ya da birressamın deseninin yorsunuz, müzikle düşünüyorsu- nuz... Chopin'i kendi stiİınizde yorumlamıyorsunuz, Chopin'in mü- zikal dünyasırun geleneksel kavranış- lanna bir müdahale ve katkıda bulu- nuyorsunuz. Ve bunu temellendir- mek için kanıtlannız var..." Bir taraftan şaşırua bir doğalhkla ca\ servisi yaparken, öbür taraftan gene çok etkileyici bir alcakgönüllü- lükJe gülümsüyor ve "Evet" diyor. "Chopin'in piyano eserlerindeki Bel Canto'yu, yani insan sesi özelliğini vurgulamaİc istedim. Bunun. onun FOTOĞRAF: FİLİZ KUTLAR yi, Zimmerman'ı. İdil Biret sık sık Cortot ve Kempfe göndermeleryapı- yor. Anlıyorum ki çağdaş müzik sa- natının Olympos"undaki ne yazık ki ölümlü tannlann arasındayım. Ve onlardan birinin evinde. karşısında. Ama o benim bu düşüncemi anla- mış gibi ellerini çırparak büyüyü bo- zuyor. "Biliyor musun?" diyor Ley- la'ya. "bugün Sabpazanna gittim. Saatlerce dolaşüm...". "Birşey bula- bildin mi?", "Tabii. Bir Louis Feraud tayyör. Çok ucuza..." Sonra bana dö- nüyor: "Yeryüzünün bütün kentle- rindeki bitpazarlanm hemen hemen bilirim. Bayılınm bit pazarlanna. Oradaki insanlara kanşmak, onlan izlemek müthiş zevkli..." Şu günlerde Chopin'in Opus 10 Etude'ünü günde en az kırk kez çalan ve ancak böylece teknik sorunlann tümünü aşarak müziğin gizemli de- rinliklerine ulaşabilen sanatçının. ya- şamla ilgisi şaşırtıyor beni. îdil Biret olduğu için değil, müzisyen olduğu için. Müzik dünyasının tath su getto- sunda, biraz yaşamdan kopuk sürdü- rülen ömürleri çok bildiğim için. Ama sanıyorum ki bu yaşamla iç i- çelik, yaşamla bağlantı aynı zamanda onun sanatının kaynağı, yeniliklerl- nin itici gücü. Hem Türkiye'de, hem de dünyada. müzik alanında yenilikler onu derin- den ilgilendiriyor. Çağdaş bestecileri. Boukz'i, Schön- berg'i, Prokofiev'i ülkemizde ilk kez İdil Biret seslendirdi. Yeryüzünde bu- güne kadar hiç icra edilmeyen Schu- mann Kentet'i, yakında ilk kez o icra edecek. Liszt'in transkripsiyonlannın toplu icrasından sonra. şimdi Brahms ın Mi Mineur 4. Senfonisi'- nin piyanoya transkripsiyonunu biz- zat kendisi yapıyor. Yani "beste"ye yakm bir çalışmayı. Son ve en önemli sorumu soruyo- rum: "Peki. kompozisyonu hiç dü- şünmüyor musunuz?" Bunu sorar- ken, çocukluğundan beri hep duydu- ğum, yakmlanndan dinlediğim do- ğaçlamalannı düşünüyorum. Gene biraz dolayb bir yanıt veri- yor: "Transkripsiyon yapmak beste- ye çok yakm bir çalışma." Sonra Ley- la'ya dönüyor: "Biliyor musun. ato- nal düşünmekte zorluk çekiyorum. Kulağım hep tonalite ile dolu..." Ona, çeşitli sanat alanlanndâ artık eskisi gibi sınırlamalann hissedilme- diğini, Joyce'tan elli yıl sonra pekâlâ kJasik bir roman tekniginin kullanıl- dığını ve başan kazandığını söylüyo- rum. Katılıyor bu düşünceye. Ve sezgilerim beni \anılünıyorsa. evrensel çapta yeni bir besteci kazan- mak üzereyiz. Söyleşinin daha sonrasını burada uzun uzun yazmayacağım. Çünkü müzikle ilgili değil. idil Biret'le bir sa- ate yakın edebiyat ve sinema konuş- tuk. Carl Dreyer'i, Eisenstein ı, Kuro- sawa°yı. Joyce'u. Kafkavı. Hüseyin Rahmi'yi.. ve Proust'u. Sanınm en uzun konuşma Proust üstüne oldu. "Kaybolmuş Zamanın Peşinde"yi en az birkaç kez okumuş iki okur, bu büyük yazar üstüne neler konuşabilirse onu. Evden cıkarken. sanki Proust dün- yasından. Verdurin'lerin evinde nefıs bir Cesar Franck dinlemiş insanlann yanından aynlmış gibiydim. Şimdi biÜyorum ki İdil Biret. bir virtüöz, bir müzik fenomeni değil. ev- rensel çapta büyük bir sanatçıdır. Bunu, bunca inanarak bilmek, ka- ramsarlığımı azaitıyor. İngiliz Yönetmenler Birliği'nin ilk kez verdiği 'Yaşamboyu Başan Ödülü'nü alan Fred Zinnemann: Arük kalite ve yaraüalık sözkonusu değilKültür Senisi - "Her Devrin Adamı". "Kahraman Şerif", "İnsanlık Uğruna" gibi fılmlerin unutulmaz yönetmeni. A\oıstur- ya kökenü sinemacı Fred Zinne- raaım. İngiliz Yönetmenler Birli- ği'nin bu yıl ilk kez verdiği "Ya- şamboyu Başan Ödülü'nü aldı. Londra'da düzenlenen ödül töre- ninde. Zinnemann'ın filmleri bir kez daha aruldı, Amerikan Yö- netmenler Birliği'nin temsücisi olarak ünlü sinemacı Alan Par- ker da uydu aracılığıyla bir ko- nuşma yaptı. Bugün 86 yaşmda olan Fred Zinnemann'tn sinema geçmişi, bütün bir Hollyvvood tarihini kapsayacak denli uzun. Bu uzun "geçmiş"in içinde, sinema dün- yasında "bütün zamanlann" en başanlı filmleri olarak kabul edil- miş yapımlar da var ve bunlar Hollyvvood'da sanatsal dozu yüksek, ancak ticari anlamda da •kazançlı' yapımlar olarak tarihe geçti. Sinema serüvenini 21 filmle noktalayan Fred Zinnemann, beş de Oscar aldı. 1920'U yıllarda Berlin'de "I Kiss Your Little Hand" ve "Ma- dame" gibi kısa sessiz fılmlerde asıstanlık yaparak sinemaya baş- layan Fred Zinnemann, çok- tandır film çevirmiyor, bir za- manlar filmleri için dinmeyen alkışlan bugün artık sinemaya olan katkılanndan dolayı anı- msandığında duyuyor. Filmleriy- le ilgili. aynntılan. bugün ancak sorulduğunda anımsıyor. Bugün geri dönüp baktığmda, "keşke" diye başladığı bir tek cümle var: "Daha çok film yapmış oisaydım." 21 filmini de aynı titizlikle, her birinin üzerin- de uzun zaman harcayarak çeken Fred Zinnemann, "Tanımadığım ınsanian beyazperdede göstere- mem. Ne zaman, neden heyecan- landıklanru bılmem gerekir. Bunlan keşfetmek de zaman ah- yordu" diyor. Zinnemann, film- leriyleilgilıanılanru "sorulduğun- da" anımsıyor ama kendi "tarihi- ni" hiç unutmamış. 1907 yılında bir Yahudi olarak Viyana'da dünyaya gelmiş Zinnemann. Babası. müzik, edebiyat ve sanat tutkunu bir doktormuş. Küçük Bugün 86 yaşında olan Fred Zinnemann, 19S9'da 'The Nun's Story' (İnsanlık Uğruna) adlı filminde Audrey Hepbum'la. Fred, çocukJuğunda hep müzis- yen olmayı istermiş ama ne za- man kemanını eline alsa, küçük kardeşi ağlamaya başlarmış. So- nunda ailesi avukat olması gerek- tiğine karar vermiş. Hukuktan en ufak bir zevk almayan Fred, der- se gitmek yerine King Vidor'un. Stroheim'ın. Eisenstein ın filmle- rine gitnıiş... Zinnemann, ilk gençliğini ge- çirdiği Viyana'da bir süre sonra sıkıhyor. "Modası geçmiş bir me- deniyet içine sıkışıp kalmak iste- miyordum" diyor. Ama bunun ötesinde, Viyana'da, bir Yahudi olarak yaşamak carunı sıkıyoren çok: "Yahudi olmak, birçok şevi yaşayamamak. hep 'dışarda' kaı- mak anlamına geliyordu." Bu konuda ailesiyle ters düşüyor. "Viyana'da görece bir saygınlığımız vardı. Ben gerçek saygı istiyordum. Hem kendime saygı duymak, hem de baş- kalannın bana saygı duymasını istiyordum. Bir de bir yere ger- çekten ait olduğum hissini ya- şamayı arzuluyordum hep." Viyanalılann "kibar insanlar" olduİclannı söyiüyor Zinnemann ve okul yıllanna dönüyor: "Viya- nalılann davranışlan son derece kibardı aslında. Yahudilere karşı olmadıklannı söylüyorlardı. Ama başka yerde yaşamamızı yeğlerierdi, bunu da gizlidcn giz- liye hissettiriyorlardı. Ama Hit- ler"in etkisinin hissedilmeye baş- ladığı sonraki yıllarda, artık o ki- barük da kalmamıştı. Önce tartı- şmalar başladı. ardından yum- ruklargeldi..." Zinnemann, bunun üzerine Vi- vana'yı terkederek 1927 yılında sinema eğitimi görmek üzere Pa- risegküyor. Vizesinin süresi bitin- ce, kısa bir sure ıçın Herün'e geçi- yor. Ailesini bir daha hiç görmü- yor. 1929 yılında, "Ver elini Amerika!". Gemisi, o "buhranh yıllann" başladığı "kara perşem- be" günü, Nevv York lımanına demir atıyor. Burada bambaşka bir dünyayla karşılaşan Zinne- mann, Hollyvvood'a doğru yol ahyor. Universal stüdyolannın yönetmeni Carl Laemnde'in ken- disi için zar zor ayarladığı bir işle, bir ömür sürecek "Hollyvvood kariyeri"ne başlıyor. "All Quiet on the Westem Front" filminde, bir Alman askeri olarak rol ab- yor. Bu ilk işinden. birkaç gün sonra kovuluyor. Şimdi geri dönüp baktığında. o zor koşullar alunda ayakta dura- bilmesini hiç tükenmeyen umu- duna bağlıyor. Günümüzde bir "boşluk" yaşandığına inanıyor, bir tür "ınanç yitimi":"Bugün hâlâ, mitlere ya da dinlere inana- bilenleri kıskaruyor bırçoğu, in- sanlan felce uğratıyor bu. Al- manya gibi olgun ve muhteşem bir ulusu Hitler işte böyle ele ge- çirdi. İnsanlann içindeki bu akı- lalmaz vahşet su yüzüne çıkıyor. Yugoslavya'ya bakın. Hayvani bir vahşet bile diyemiyorum ora- tpekyolu FestivalVnde bugün Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen 1993 İpekyolu Festivaü kapsamında bugün saat 11,00'de Askeri Müze'de"İpekSancaklarve 18. Yüzyıl Atlaslan" sergisi açılacak. Saat 18.00"de Yıldız Sarayı Has Bahçe'de Ender Güzey " Anka Kuşu" performansıru. balerin Çiğdem Erkaya ile birlikte gerçekleştirecek. Aynı yerde saat 18.30'da Olgunlaşma Enstitüsü'nün defilesi yapılacak. Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da saat 21.30"da piyanist Nurten Tezmen Kolçak. soprano Zehra Yüdız. tenor Erol Uras ve bariton Mesut îktu'nun katılacaklan bir Şan Resitali gerçekleştirilecek. "Vatan Kurtaran Şaban" Üsküp'te CSKÜP(AA) - HaldunTaner'in "Vatan Kurtaran Şaban" adlı oyunu Csküp Halk Tiyatrosu'nda sahneye konacak. Üsküp Halk Tiyatrosu Türk Sahnesi tarafından oynanacak olan ye yönetmenliğini Zeki SipahTnın yapacağı eserin Üskuplü tiyatroseverlerden büyük ilgi görmesi bekleniyor. Haldun Taner'in daha önce sahneye konan eserlerinin gerek Makedonya Cumhuriyeti'nde gerek Kosova'da yoğun ilgıyle karşılandığıru belirten Üsküp Halk Tiyatrosu yetkilileri. "Keşanlı Ali Destanı" adlı oyunun da seyirci rekoru kırdığmı hatırlattılar. Yme yönetmen Zeki Sipahi ve Prizren AmatörTürk Tiyatrosu oyuncuian tarafından sahneye konan "Keşanb Aİi E)estam"eski Yugoslavya'nın Trebinye kentinde düzenlenen tiyatroyanşmalannda da tüm ödülleri toplamıştı. Türk tiyatrocular, yeni sezonda "Vatan Kurtaran Şaban" ile birbkte Bratislav Dimitrov'un "Das Kapital" adtı eserinin de sahneye konması için hazırbklannı sürdürdüklerini söylediler. Çabşmalannı çok zor şartlar altında sürdürdüklerini söyleyen Türk sahnesi oyuncuian. elde ettikleri başanlanna rağmen, özellikle son günlerde Makedonya'ya düzenlenen bazı kültür göstenlerinin programlanna abnmamalanndan da yakındılar. Maltepe Belediyesi'nden çocuklara kitap İSTANBUL/KADIKÖY (AA) - Maltepe Belediyesi, öğrencilere taüllerini değerlendirmeleri için 30 bin adet kitap ve dergi dağıttı. Maltepe Belediye Başkanı Bahtiyar L'yanık, çocuklara okuma abşkanbğmın kazandınlmasının önemine ışaret ederek, bu nedenle tatilde okumalan için çeşitli kuruluşlardan sağladıklan dergi ve kitaplan öğrencilere dağıtüklanru söyledi. Uyanık. ülkenin geleceği ve yannlann güvencesi olan çocuklann çağdaş insanlar olabilmeleri için okumalan gerekıiğine dikkat çekerek, çocuklara bol bol kitap okumalannı tavsıye elti. Uluslararası halk dansları yarışması SAMSUN (AA) - Samsun'da, Uluslararası Altın Tütün Halk Danslan Yanşması düzenlendı. 16-25 temmuz tarihleri arasında yapılacak festivale, Litvanya. Çin Haik Cumhuriyeti, Romanya. Gürcistan, Ukrayna, Kınm. Polonya. KKTC. İskele Belediyesi, Macaristan. Samsun Belediyesi, Meksika, Bulgaristan, Beyaz Rusya ve Rusya Federasyonu Çerkezistanekipleri katılacak. Birinci gelen ekibe. altın kaplama tütün figüriinden oluşan plaketin yani sıra, çeşitli fırmalarca hediyeler verilecek. . . : .vı .<.J.{Jı Bİnı Minik ressanun ilk sergisi " Y * 3/1 ANKARA(AA)-"Minikressam" Petin Kaleli birinci kişisel resim sergisini, Sanat Kurumu'nda açtı. 3 yaşından bu yana resimle uğraşan Pelin Kaleli (6), Türkiye Okul Öncesi Eğitimi Gebştirme Derneği tarafından düzenlenen yanşmada. Türkiye birinciliğini elde etti. Kaleli'nin resimleri ABD ve İaponya'da sergilendi. Sergi 4 temmuz pazargününe kadar sanatseverlercegezilebilir. Batıkent Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birb'ği (KENT-KOOP)'un katkılanyla düzenlenen sergj dolayısıyla, KENT-KOOP Genel Başkanı Muammer Niksartı biraçıklama yaptı. Niksarlı açıklamasında Batıkent'te "kent kimb'ği"nin yaratıhnası için kültüıel ve sanatsal faabyetlere önem vereceklerini ifade etti. Niksarb, bu alanda yapılacak çabşmalara her türlü desteği sağlayacaklannı da bildirdi. da yaşananlara, çünkü durum bundan çok daha kötü." Herhangi bir difle bağb ol- mamakla birlikte Fred Zinne- mann'ın "insancılbğı". hümaniz- me olan inancı. bütün filmlerinde kendini gösteriyor. Zinnemann'- ın fılmlerinde. genelde kendi ken- dileriyle kavga ederek "doğnı'yu arayan bireylerle, kendi kader- lerini kendileri çizen erkek ve ka- dın karakterlerle karşılaşınz. "Şu an içinde bulunduğumuz duru- mun bir kaza olduğunu sanmıyo- rum" diyor Zinnemann. Yine inancmı >itinneyen ünlü sine- macı. "Keşke kahvaltı için büyü- kannesini yiyen insanlannı anla- tan fılmler yerine, sözünü ettiğim ruhu yakalayan fibnler daha çok yapılsa" diye yakınıyor. Geçen yıl yayımlanan özya- şamöyküsünde Fred Zinnemann ailesinin neredeyse bütün üyeleri- ni yitirdiği Yahudi Katbamı"- ndan pek söz etmiyor. Sorulduğu zaman da bu konu hakkında ko- nuşmak istemediğini söylerek ki- barca reddediyor. Fred Zinnemann, bugün yö- netmenlerin içinde bulunduğu duruma daçok üzülüyor. "Yönet- menler artık birer kol işçisi gibi çabştınlıyor. Şu an ekonomik gücü elinde bulunduranlar, top- tan üretim yaparak ne kadar çok para kazanabileceklerinin farkı- na vardılar. Artık kabte. ya- raücıbk pek sözkonusu değil." Fred Zinnemann 1981 yılın- dan bu yana film çevinniyor ama eski fılmleri, ticari amaçla "değişi- me' uğruyor. "Kahraman Şerif", yayın haklannı ebnde buJundu- ran şirket tarafından renklendi- rildi örneğin. Buna çok kızmış! "İngiliz ve Amerikan yasalanna göre, mülkiyet haklan insan haklanndan önce gebyor. Bir Pi- easso resminiz var diyeüm. ister- seniz daha çok para etsin diye ke- sip parça parça satabüirsiniz..." Zinnemann bir anda susuyor. Kendinden söz etmeyi sevmiyor. "Kendimizden söz etmek için ye- tiştirilmedik. Ben varun ve hisse- tiklerim... Bu fibnlerimde açığa çıkar ya da çıkmaz. Çıkmazsa da... artık yeter!" "Joshua Tree", "War", "October", "Achtung Baby"'den sonra İrlandalı rock grubu U2, önümüzdeki günlerde yeni bir albüm çıkartıyor. U2'danyenialbüm, 'Zoorapa' Kültür Servisi - "Joshua Tree","War", "October", "Acbtııng Baby""den sonra İrlandab rock grubu U2, önümüzdeki günlerde yeni bir albüm çıkartıyor. Tüm Avrupa'yı kapsayan "Zoorapa" adını taşıyan turneleriyle yeniden gündemde olan U2, şu sıralaren verimli dönemini yaşıyor. Konserlerin tam bir medya olayı hab'ne dönüşmesi. gnıba olan ilgiyi daha da arttınyor. Bu arada grubun konser turnesiyle aynı adı taşıyan yeni albümleri "Zoorapa", 5 temmuzda piyasaya çûcıyor. Sünpriz olarak nitelenen albümle birlikte grup, plak şirketiyle 6 albümlük biranlaşma da imzaladı. Rekor olarak değerlendirilen anlaşmaya göre dörtlü, yaldaşık 2 trilyon bra alacak. 3. UlusalKültür Yanşması Kültür Senisi - Uluslarası 13. Çorum Hitit Festivab kapsamında 3. Ulusal Karikatür Yanşması 'nın sonuçlan açıklandı. "İnsan ve Duyarbbk" konulu yanşmaya. 63 karikatürcü 160karikatürlekatıldı. Karikatürcüler Derneği'nde toplanan yanşma jürisinin değerlendirmesi sonucunda. birincıjiği Ali Şur ve Sema Üodeğer paylaştılar. Murat İlhan. Eray Özbek, Eren Tanoba, Burhanertin Ardagil. Kemal Coşlu ve Orhan Coğuplugil diğerödüllere değergörüldüler. Karikatürcüler Derneği Plaketi ödülünü Alper Susuzlu nun aldığı yanşmada. Muhammet Şengöz'e Çorum Gazeteciler Cemiyeti Plaketi verildi. 13. Çorum Hitit Festivabjürisi şu isimlerden oluşuyordu: Necmi Rıza Ayça. Semih Balcıoğlu, Nezih Danval, Muhirfin Köroğlu, Kamil Masaracı, Tan Oral, Uğur Pamuk, Necdet Şen.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle