Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 HAZİRAN1993 PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA
KULTÜR
GUNDEMDEKI SA^ATÇI/W/LBİRET
ONAT KCTLAR
İcraadeğilyamtia bir müzisyenBazı çok ünlü gazete yazar-
lanmızın. Bach, Beethoven ve Mozart
gıbi bestecileri sevmeyi "müptezel"
sözüyle taçlandırdıklan şu günlerde,
Avrupa ve Amerika'run büyûk kent-
lerinden plak ve CD satıcılannın vit-
rinlerine bakaniar, kocaman "A
Chopin Landmark" sloganını taşıyan
bir afışin alunda güzel bir coffre için-
de 15 CDlik bir Chopin diasi göre-
cekler. Chopın'in tümpiyanoeserleri.
Ünlü "Naxos" etikeüni taşıyan. CD'-
lerin üzerinde bir piyanistin adı var:
Jdil Biret.
Gene Avrupa ülkelerinde, sanşın
bir hanımın, Müslüman Türkiye'nin
başbakanı olması gibi fevkalade
"önemli" imaj yeniliği haberlerinin
dışında. sanat manat gibi önemsiz ko-
nularla ılgilenen baa yurttaşlanmız
da. örneğin Fransa'da. Le Nouvel Ob-
servateur, Le Monde gibi dergi ve ga-
zetelerin sütunlannda, kumral bir
Türk hanımın inarulmaz övgülerle
dolu başanlannı okuyorlar, okuya-
caklar.
Örneğin. Le Nouvel Observateur'-
de şu cümlelerle:
"Frederic Chopin'in eseri, bir 'uçu-
rum'dur. Boyutlan, güçlü teknik. dü-
şünsel ve esin bütünlüğü ile ürkütücü
olan bu piyano sanatı amu. özgüllüğu
ile de öyledir... Bu nedenle, kuşaklar
boyu birçok pıyanist. onun esenne
ancak bazı parçalan çalarak yaklaşa-
bilmişlerdir. Sadece Alfred Cortot, bu
uçuruma korkusuzca dalmaya cesa-
ret edebilmiştir... Ama ondan sonra?
Ondan sonra İdil Biret! Fransa'da
ne >azık ki yeterince tanınmayan bu
müthiş Türk piyanist, son yıllarda,
özelliklel986'da Beethoven'ın dokuz
senfonisinin Liszt tarafından yapıl-
mış transkripsiyonlannı icra uğraşın-
dan zaferle çıktıktan sonra, şimdi de
Chopin'in tüm piyano eserlerini nefes
kesici bir mükernmellikle bize sunu-
yor..."
Henry-Louis de La Grange'm yazı-
sı, İdil Biret'i, Kempf ve Cortot gibi
büyük müzisyenlerin sırasına koya-
rak, övgülerle sürüyor. Dünyanın
dört köşesinde sayısız müzikseverin
ve müzik eleştirmenin yazılan gibi.
Biliyorum. çoğunuzun içinden şu
düşünceler geçiyor: "Biz de çok beğe-
niyoruz İdil Biret'i. Onu kırk yılcur,
harika çocukluğundan bu yana alkış-
lıyoruz. Yabana ülkejerde yüzümüzü
ağartan sanatçılanmız arasında seç-
kin bir yere koyuyoruz. Çok yetenekli
olduğunu. tekniğınin müthiş olduğu-
nu bıhyoruz. Onu, devlet sanatçısı bi-
leyaptık. İdil Biret. bizim medar-ı ifti-
hanmızdır..."
Doğru. Ama bu sanatçımızın kişili-
ğıni ve dünya müzik sanatındaki yeri-
ni. yapmak istediklerini gerçekten bi-
liyor muyuz?
Alkışlanmızın ötesindeki iç dünya-
yı?
"Bir fenomen"in ötesindeki sanat-
çıyı ve insanı?
Onun, nerdeyse efsanelere kanşmış
küçük çocukluğunun yarattığı şaş-
kınhğın, bir Avrupa kentinde üç gün
üst üste müthiş bir performansla ger-
çekleştirdiği konserden sonra, ayakta
dakikalarca süren alkışlann, her kon-
ser izleyicısini büyüleyen virtüözlüğü-
nün ötesinde ne var?
Sevgili dostum. müzikolog Leyla
Pamir'in evinde, bir dost masasmda
sohbet ederken. evde CD'lerini din-
lerken, yabancı veya yerii yayın or-
ganlannda onunla ilgib yazılan okur-
ken, hatta bu yazıyı vazmadan önce
ona merak ettiğim şeyleri sormak
üzere Moda'daki evine giderken, hep
bu sorulan soruvordum.
çok kuvvetli olduğunu. Bir müzisye-
nin hata yapmadığını, temiz sesler
çıkardığmı. bir dansçının tekniğınin
güçlü olduğunu vurgulanz. Oysa bü-
tün bunlar, bilardonun, birinci topu-
na vurmak gibidir. Sayı. ondan sonra
yapılır. Sizin Chopin üstüne yazdıkla-
nnızı okurken hep Boris de Sdüoe-
zer'in, 'Bach'ın Müziğine Giriş' kita-
bındaki "somut müzikal düşünce"
deyimini hatırladım. "Chopin nasıl
yorumlanmah'' konusundaki düşün-
celeriniz, hem sanatçının kişiliğini ve
çağının sanatı içindeki yerini, bem de
bir müzikal anaiizi, bir tür müzik fel-
sefesini içeriyor. Siz müziği icra etmi-
sanatçı ve insan kişiliğindeki güçlü
köklerini biliyorum. Buna ulaşmak
kolay olmadı..."
Leyla Pamir'e dönerek "Biliyor-
sun" diyor, "'ben bile yıllar önce baş-
ka türlü çalardım Chopin'i. Daha
kuvvetli basardım tuşlara bazı yerler-
de. Bu, biraz da o yüzyıhn piyanolan
ve günümüzün geniş konser salonlan
ile ilgili. Chopin'i, onun kendi kafa-
sındaki müzikabteye yaklaşarak yo-
rumlamak gerekir. Tabii sadece yak-
laşarak..."
Leyla Pamir'le birlikte bir süre,
başka büyük Chopin yorumculanru
konuşuyorlar. PoIKm'yi, Ashkenazy'-
Belki de söz konusu olan sanat mü^
zik olduğuna. ben de bir müzik uzma-
nı olmadığjma göre, itiraf etmekte ya-
rar var: Belki de bütün bu sorulann
yanıtlan çoktandır biliniyor. Bilme-
yen benim.
Moda'da bir evin geniş salonunda
çayianmızı içerken, ona bu düşün-
düklerimi anlaüyorum:
"Genellikle" diyorum, "bizde bazı
değerlendirmeler. içinde istemeden
küçümsemeler taşır. Örneğin bir \a-
zan överken, dilinın çok iyi olduğunu
söyleriz. Ya da birressamın deseninin
yorsunuz, müzikle düşünüyorsu-
nuz... Chopin'i kendi stiİınizde
yorumlamıyorsunuz, Chopin'in mü-
zikal dünyasırun geleneksel kavranış-
lanna bir müdahale ve katkıda bulu-
nuyorsunuz. Ve bunu temellendir-
mek için kanıtlannız var..."
Bir taraftan şaşırua bir doğalhkla
ca\ servisi yaparken, öbür taraftan
gene çok etkileyici bir alcakgönüllü-
lükJe gülümsüyor ve "Evet" diyor.
"Chopin'in piyano eserlerindeki Bel
Canto'yu, yani insan sesi özelliğini
vurgulamaİc istedim. Bunun. onun
FOTOĞRAF: FİLİZ KUTLAR
yi, Zimmerman'ı. İdil Biret sık sık
Cortot ve Kempfe göndermeleryapı-
yor. Anlıyorum ki çağdaş müzik sa-
natının Olympos"undaki ne yazık ki
ölümlü tannlann arasındayım. Ve
onlardan birinin evinde. karşısında.
Ama o benim bu düşüncemi anla-
mış gibi ellerini çırparak büyüyü bo-
zuyor. "Biliyor musun?" diyor Ley-
la'ya. "bugün Sabpazanna gittim.
Saatlerce dolaşüm...". "Birşey bula-
bildin mi?", "Tabii. Bir Louis Feraud
tayyör. Çok ucuza..." Sonra bana dö-
nüyor: "Yeryüzünün bütün kentle-
rindeki bitpazarlanm hemen hemen
bilirim. Bayılınm bit pazarlanna.
Oradaki insanlara kanşmak, onlan
izlemek müthiş zevkli..."
Şu günlerde Chopin'in Opus 10
Etude'ünü günde en az kırk kez çalan
ve ancak böylece teknik sorunlann
tümünü aşarak müziğin gizemli de-
rinliklerine ulaşabilen sanatçının. ya-
şamla ilgisi şaşırtıyor beni. îdil Biret
olduğu için değil, müzisyen olduğu
için. Müzik dünyasının tath su getto-
sunda, biraz yaşamdan kopuk sürdü-
rülen ömürleri çok bildiğim için.
Ama sanıyorum ki bu yaşamla iç i-
çelik, yaşamla bağlantı aynı zamanda
onun sanatının kaynağı, yeniliklerl-
nin itici gücü.
Hem Türkiye'de, hem de dünyada.
müzik alanında yenilikler onu derin-
den ilgilendiriyor.
Çağdaş bestecileri. Boukz'i, Schön-
berg'i, Prokofiev'i ülkemizde ilk kez
İdil Biret seslendirdi. Yeryüzünde bu-
güne kadar hiç icra edilmeyen Schu-
mann Kentet'i, yakında ilk kez o icra
edecek. Liszt'in transkripsiyonlannın
toplu icrasından sonra. şimdi
Brahms ın Mi Mineur 4. Senfonisi'-
nin piyanoya transkripsiyonunu biz-
zat kendisi yapıyor. Yani "beste"ye
yakm bir çalışmayı.
Son ve en önemli sorumu soruyo-
rum: "Peki. kompozisyonu hiç dü-
şünmüyor musunuz?" Bunu sorar-
ken, çocukluğundan beri hep duydu-
ğum, yakmlanndan dinlediğim do-
ğaçlamalannı düşünüyorum.
Gene biraz dolayb bir yanıt veri-
yor: "Transkripsiyon yapmak beste-
ye çok yakm bir çalışma." Sonra Ley-
la'ya dönüyor: "Biliyor musun. ato-
nal düşünmekte zorluk çekiyorum.
Kulağım hep tonalite ile dolu..."
Ona, çeşitli sanat alanlanndâ artık
eskisi gibi sınırlamalann hissedilme-
diğini, Joyce'tan elli yıl sonra pekâlâ
kJasik bir roman tekniginin kullanıl-
dığını ve başan kazandığını söylüyo-
rum. Katılıyor bu düşünceye.
Ve sezgilerim beni \anılünıyorsa.
evrensel çapta yeni bir besteci kazan-
mak üzereyiz.
Söyleşinin daha sonrasını burada
uzun uzun yazmayacağım. Çünkü
müzikle ilgili değil. idil Biret'le bir sa-
ate yakın edebiyat ve sinema konuş-
tuk. Carl Dreyer'i, Eisenstein ı, Kuro-
sawa°yı. Joyce'u. Kafkavı. Hüseyin
Rahmi'yi.. ve Proust'u.
Sanınm en uzun konuşma Proust
üstüne oldu. "Kaybolmuş Zamanın
Peşinde"yi en az birkaç kez okumuş
iki okur, bu büyük yazar üstüne neler
konuşabilirse onu.
Evden cıkarken. sanki Proust dün-
yasından. Verdurin'lerin evinde nefıs
bir Cesar Franck dinlemiş insanlann
yanından aynlmış gibiydim.
Şimdi biÜyorum ki İdil Biret. bir
virtüöz, bir müzik fenomeni değil. ev-
rensel çapta büyük bir sanatçıdır.
Bunu, bunca inanarak bilmek, ka-
ramsarlığımı azaitıyor.
İngiliz Yönetmenler Birliği'nin ilk kez verdiği 'Yaşamboyu Başan Ödülü'nü alan Fred Zinnemann:
Arük kalite ve yaraüalık sözkonusu değilKültür Senisi - "Her Devrin
Adamı". "Kahraman Şerif",
"İnsanlık Uğruna" gibi fılmlerin
unutulmaz yönetmeni. A\oıstur-
ya kökenü sinemacı Fred Zinne-
raaım. İngiliz Yönetmenler Birli-
ği'nin bu yıl ilk kez verdiği "Ya-
şamboyu Başan Ödülü'nü aldı.
Londra'da düzenlenen ödül töre-
ninde. Zinnemann'ın filmleri bir
kez daha aruldı, Amerikan Yö-
netmenler Birliği'nin temsücisi
olarak ünlü sinemacı Alan Par-
ker da uydu aracılığıyla bir ko-
nuşma yaptı.
Bugün 86 yaşmda olan Fred
Zinnemann'tn sinema geçmişi,
bütün bir Hollyvvood tarihini
kapsayacak denli uzun. Bu uzun
"geçmiş"in içinde, sinema dün-
yasında "bütün zamanlann" en
başanlı filmleri olarak kabul edil-
miş yapımlar da var ve bunlar
Hollyvvood'da sanatsal dozu
yüksek, ancak ticari anlamda da
•kazançlı' yapımlar olarak tarihe
geçti. Sinema serüvenini 21 filmle
noktalayan Fred Zinnemann,
beş de Oscar aldı.
1920'U yıllarda Berlin'de "I
Kiss Your Little Hand" ve "Ma-
dame" gibi kısa sessiz fılmlerde
asıstanlık yaparak sinemaya baş-
layan Fred Zinnemann, çok-
tandır film çevirmiyor, bir za-
manlar filmleri için dinmeyen
alkışlan bugün artık sinemaya
olan katkılanndan dolayı anı-
msandığında duyuyor. Filmleriy-
le ilgili. aynntılan. bugün ancak
sorulduğunda anımsıyor.
Bugün geri dönüp baktığmda,
"keşke" diye başladığı bir tek
cümle var: "Daha çok film
yapmış oisaydım." 21 filmini de
aynı titizlikle, her birinin üzerin-
de uzun zaman harcayarak çeken
Fred Zinnemann, "Tanımadığım
ınsanian beyazperdede göstere-
mem. Ne zaman, neden heyecan-
landıklanru bılmem gerekir.
Bunlan keşfetmek de zaman ah-
yordu" diyor. Zinnemann, film-
leriyleilgilıanılanru "sorulduğun-
da" anımsıyor ama kendi "tarihi-
ni" hiç unutmamış. 1907 yılında
bir Yahudi olarak Viyana'da
dünyaya gelmiş Zinnemann.
Babası. müzik, edebiyat ve sanat
tutkunu bir doktormuş. Küçük
Bugün 86 yaşında olan Fred Zinnemann, 19S9'da 'The Nun's Story' (İnsanlık Uğruna) adlı filminde Audrey Hepbum'la.
Fred, çocukJuğunda hep müzis-
yen olmayı istermiş ama ne za-
man kemanını eline alsa, küçük
kardeşi ağlamaya başlarmış. So-
nunda ailesi avukat olması gerek-
tiğine karar vermiş. Hukuktan en
ufak bir zevk almayan Fred, der-
se gitmek yerine King Vidor'un.
Stroheim'ın. Eisenstein ın filmle-
rine gitnıiş...
Zinnemann, ilk gençliğini ge-
çirdiği Viyana'da bir süre sonra
sıkıhyor. "Modası geçmiş bir me-
deniyet içine sıkışıp kalmak iste-
miyordum" diyor. Ama bunun
ötesinde, Viyana'da, bir Yahudi
olarak yaşamak carunı sıkıyoren
çok: "Yahudi olmak, birçok şevi
yaşayamamak. hep 'dışarda' kaı-
mak anlamına geliyordu." Bu
konuda ailesiyle ters düşüyor.
"Viyana'da görece bir
saygınlığımız vardı. Ben gerçek
saygı istiyordum. Hem kendime
saygı duymak, hem de baş-
kalannın bana saygı duymasını
istiyordum. Bir de bir yere ger-
çekten ait olduğum hissini ya-
şamayı arzuluyordum hep."
Viyanalılann "kibar insanlar"
olduİclannı söyiüyor Zinnemann
ve okul yıllanna dönüyor: "Viya-
nalılann davranışlan son derece
kibardı aslında. Yahudilere karşı
olmadıklannı söylüyorlardı.
Ama başka yerde yaşamamızı
yeğlerierdi, bunu da gizlidcn giz-
liye hissettiriyorlardı. Ama Hit-
ler"in etkisinin hissedilmeye baş-
ladığı sonraki yıllarda, artık o ki-
barük da kalmamıştı. Önce tartı-
şmalar başladı. ardından yum-
ruklargeldi..."
Zinnemann, bunun üzerine Vi-
vana'yı terkederek 1927 yılında
sinema eğitimi görmek üzere Pa-
risegküyor. Vizesinin süresi bitin-
ce, kısa bir sure ıçın Herün'e geçi-
yor. Ailesini bir daha hiç görmü-
yor. 1929 yılında, "Ver elini
Amerika!". Gemisi, o "buhranh
yıllann" başladığı "kara perşem-
be" günü, Nevv York lımanına
demir atıyor. Burada bambaşka
bir dünyayla karşılaşan Zinne-
mann, Hollyvvood'a doğru yol
ahyor. Universal stüdyolannın
yönetmeni Carl Laemnde'in ken-
disi için zar zor ayarladığı bir işle,
bir ömür sürecek "Hollyvvood
kariyeri"ne başlıyor. "All Quiet
on the Westem Front" filminde,
bir Alman askeri olarak rol ab-
yor. Bu ilk işinden. birkaç gün
sonra kovuluyor.
Şimdi geri dönüp baktığında. o
zor koşullar alunda ayakta dura-
bilmesini hiç tükenmeyen umu-
duna bağlıyor. Günümüzde bir
"boşluk" yaşandığına inanıyor,
bir tür "ınanç yitimi":"Bugün
hâlâ, mitlere ya da dinlere inana-
bilenleri kıskaruyor bırçoğu, in-
sanlan felce uğratıyor bu. Al-
manya gibi olgun ve muhteşem
bir ulusu Hitler işte böyle ele ge-
çirdi. İnsanlann içindeki bu akı-
lalmaz vahşet su yüzüne çıkıyor.
Yugoslavya'ya bakın. Hayvani
bir vahşet bile diyemiyorum ora-
tpekyolu FestivalVnde bugün
Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen
1993 İpekyolu Festivaü kapsamında bugün saat 11,00'de
Askeri Müze'de"İpekSancaklarve 18. Yüzyıl Atlaslan"
sergisi açılacak. Saat 18.00"de Yıldız Sarayı Has Bahçe'de
Ender Güzey " Anka Kuşu" performansıru. balerin Çiğdem
Erkaya ile birlikte gerçekleştirecek. Aynı yerde saat
18.30'da Olgunlaşma Enstitüsü'nün defilesi yapılacak.
Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da saat 21.30"da
piyanist Nurten Tezmen Kolçak. soprano Zehra Yüdız.
tenor Erol Uras ve bariton Mesut îktu'nun katılacaklan bir
Şan Resitali gerçekleştirilecek.
"Vatan Kurtaran Şaban"
Üsküp'te
CSKÜP(AA) - HaldunTaner'in "Vatan Kurtaran Şaban"
adlı oyunu Csküp Halk Tiyatrosu'nda sahneye konacak.
Üsküp Halk Tiyatrosu Türk Sahnesi tarafından
oynanacak olan ye yönetmenliğini Zeki SipahTnın
yapacağı eserin Üskuplü tiyatroseverlerden büyük ilgi
görmesi bekleniyor. Haldun Taner'in daha önce sahneye
konan eserlerinin gerek Makedonya Cumhuriyeti'nde
gerek Kosova'da yoğun ilgıyle karşılandığıru belirten
Üsküp Halk Tiyatrosu yetkilileri. "Keşanlı Ali Destanı"
adlı oyunun da seyirci rekoru kırdığmı hatırlattılar. Yme
yönetmen Zeki Sipahi ve Prizren AmatörTürk Tiyatrosu
oyuncuian tarafından sahneye konan "Keşanb Aİi
E)estam"eski Yugoslavya'nın Trebinye kentinde
düzenlenen tiyatroyanşmalannda da tüm ödülleri
toplamıştı. Türk tiyatrocular, yeni sezonda "Vatan
Kurtaran Şaban" ile birbkte Bratislav Dimitrov'un "Das
Kapital" adtı eserinin de sahneye konması için
hazırbklannı sürdürdüklerini söylediler. Çabşmalannı çok
zor şartlar altında sürdürdüklerini söyleyen Türk sahnesi
oyuncuian. elde ettikleri başanlanna rağmen, özellikle son
günlerde Makedonya'ya düzenlenen bazı kültür
göstenlerinin programlanna abnmamalanndan da
yakındılar.
Maltepe Belediyesi'nden
çocuklara kitap
İSTANBUL/KADIKÖY (AA) - Maltepe Belediyesi,
öğrencilere taüllerini değerlendirmeleri için 30 bin adet
kitap ve dergi dağıttı. Maltepe Belediye Başkanı Bahtiyar
L'yanık, çocuklara okuma abşkanbğmın
kazandınlmasının önemine ışaret ederek, bu nedenle
tatilde okumalan için çeşitli kuruluşlardan sağladıklan
dergi ve kitaplan öğrencilere dağıtüklanru söyledi.
Uyanık. ülkenin geleceği ve yannlann güvencesi olan
çocuklann çağdaş insanlar olabilmeleri için okumalan
gerekıiğine dikkat çekerek, çocuklara bol bol kitap
okumalannı tavsıye elti.
Uluslararası halk dansları
yarışması
SAMSUN (AA) - Samsun'da, Uluslararası Altın Tütün
Halk Danslan Yanşması düzenlendı. 16-25 temmuz
tarihleri arasında yapılacak festivale, Litvanya. Çin Haik
Cumhuriyeti, Romanya. Gürcistan, Ukrayna, Kınm.
Polonya. KKTC. İskele Belediyesi, Macaristan. Samsun
Belediyesi, Meksika, Bulgaristan, Beyaz Rusya ve Rusya
Federasyonu Çerkezistanekipleri katılacak. Birinci gelen
ekibe. altın kaplama tütün figüriinden oluşan plaketin yani
sıra, çeşitli fırmalarca hediyeler verilecek.
. . : .vı .<.J.{Jı Bİnı
Minik ressanun ilk sergisi "
Y
*
3/1
ANKARA(AA)-"Minikressam" Petin Kaleli birinci
kişisel resim sergisini, Sanat Kurumu'nda açtı. 3 yaşından
bu yana resimle uğraşan Pelin Kaleli (6), Türkiye Okul
Öncesi Eğitimi Gebştirme Derneği tarafından düzenlenen
yanşmada. Türkiye birinciliğini elde etti. Kaleli'nin
resimleri ABD ve İaponya'da sergilendi. Sergi 4 temmuz
pazargününe kadar sanatseverlercegezilebilir. Batıkent
Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birb'ği
(KENT-KOOP)'un katkılanyla düzenlenen sergj
dolayısıyla, KENT-KOOP Genel Başkanı Muammer
Niksartı biraçıklama yaptı. Niksarlı açıklamasında
Batıkent'te "kent kimb'ği"nin yaratıhnası için kültüıel ve
sanatsal faabyetlere önem vereceklerini ifade etti. Niksarb,
bu alanda yapılacak çabşmalara her türlü desteği
sağlayacaklannı da bildirdi.
da yaşananlara, çünkü durum
bundan çok daha kötü."
Herhangi bir difle bağb ol-
mamakla birlikte Fred Zinne-
mann'ın "insancılbğı". hümaniz-
me olan inancı. bütün filmlerinde
kendini gösteriyor. Zinnemann'-
ın fılmlerinde. genelde kendi ken-
dileriyle kavga ederek "doğnı'yu
arayan bireylerle, kendi kader-
lerini kendileri çizen erkek ve ka-
dın karakterlerle karşılaşınz. "Şu
an içinde bulunduğumuz duru-
mun bir kaza olduğunu sanmıyo-
rum" diyor Zinnemann. Yine
inancmı >itinneyen ünlü sine-
macı. "Keşke kahvaltı için büyü-
kannesini yiyen insanlannı anla-
tan fılmler yerine, sözünü ettiğim
ruhu yakalayan fibnler daha çok
yapılsa" diye yakınıyor.
Geçen yıl yayımlanan özya-
şamöyküsünde Fred Zinnemann
ailesinin neredeyse bütün üyeleri-
ni yitirdiği Yahudi Katbamı"-
ndan pek söz etmiyor. Sorulduğu
zaman da bu konu hakkında ko-
nuşmak istemediğini söylerek ki-
barca reddediyor.
Fred Zinnemann, bugün yö-
netmenlerin içinde bulunduğu
duruma daçok üzülüyor. "Yönet-
menler artık birer kol işçisi gibi
çabştınlıyor. Şu an ekonomik
gücü elinde bulunduranlar, top-
tan üretim yaparak ne kadar çok
para kazanabileceklerinin farkı-
na vardılar. Artık kabte. ya-
raücıbk pek sözkonusu değil."
Fred Zinnemann 1981 yılın-
dan bu yana film çevinniyor ama
eski fılmleri, ticari amaçla "değişi-
me' uğruyor. "Kahraman Şerif",
yayın haklannı ebnde buJundu-
ran şirket tarafından renklendi-
rildi örneğin. Buna çok kızmış!
"İngiliz ve Amerikan yasalanna
göre, mülkiyet haklan insan
haklanndan önce gebyor. Bir Pi-
easso resminiz var diyeüm. ister-
seniz daha çok para etsin diye ke-
sip parça parça satabüirsiniz..."
Zinnemann bir anda susuyor.
Kendinden söz etmeyi sevmiyor.
"Kendimizden söz etmek için ye-
tiştirilmedik. Ben varun ve hisse-
tiklerim... Bu fibnlerimde açığa
çıkar ya da çıkmaz. Çıkmazsa
da... artık yeter!"
"Joshua Tree", "War", "October", "Achtung Baby"'den
sonra İrlandalı rock grubu U2, önümüzdeki günlerde yeni
bir albüm çıkartıyor.
U2'danyenialbüm, 'Zoorapa'
Kültür Servisi - "Joshua Tree","War", "October",
"Acbtııng Baby""den sonra İrlandab rock grubu U2,
önümüzdeki günlerde yeni bir albüm çıkartıyor. Tüm
Avrupa'yı kapsayan "Zoorapa" adını taşıyan turneleriyle
yeniden gündemde olan U2, şu sıralaren verimli dönemini
yaşıyor. Konserlerin tam bir medya olayı hab'ne
dönüşmesi. gnıba olan ilgiyi daha da arttınyor. Bu arada
grubun konser turnesiyle aynı adı taşıyan yeni albümleri
"Zoorapa", 5 temmuzda piyasaya çûcıyor. Sünpriz olarak
nitelenen albümle birlikte grup, plak şirketiyle 6 albümlük
biranlaşma da imzaladı. Rekor olarak değerlendirilen
anlaşmaya göre dörtlü, yaldaşık 2 trilyon bra alacak.
3. UlusalKültür Yanşması
Kültür Senisi - Uluslarası 13. Çorum Hitit Festivab
kapsamında 3. Ulusal Karikatür Yanşması 'nın sonuçlan
açıklandı. "İnsan ve Duyarbbk" konulu yanşmaya. 63
karikatürcü 160karikatürlekatıldı. Karikatürcüler
Derneği'nde toplanan yanşma jürisinin değerlendirmesi
sonucunda. birincıjiği Ali Şur ve Sema Üodeğer paylaştılar.
Murat İlhan. Eray Özbek, Eren Tanoba, Burhanertin
Ardagil. Kemal Coşlu ve Orhan Coğuplugil diğerödüllere
değergörüldüler. Karikatürcüler Derneği Plaketi ödülünü
Alper Susuzlu nun aldığı yanşmada. Muhammet Şengöz'e
Çorum Gazeteciler Cemiyeti Plaketi verildi. 13. Çorum
Hitit Festivabjürisi şu isimlerden oluşuyordu: Necmi Rıza
Ayça. Semih Balcıoğlu, Nezih Danval, Muhirfin Köroğlu,
Kamil Masaracı, Tan Oral, Uğur Pamuk, Necdet Şen.