Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 22HAZİRAN1993SALI
KULTUR
Fotoğraf sanatçısı Gökhan Yalta ile eşi Evren Yalta, beş buçuk ayhk 'Ege Bebek' ve 'Punto' adlı köpek nasıl öldürüldüler?
Babaa, trafik dnayetindeyitirdiğimiz Gökhan Yalta'yı anlatiyor
MLSTAFA EKMEKÇİ
'Bir garip ölmüş diyeler ' Üç
günden sonra duyalar Soğuk
suyla yuyalar Şöyle garip ben-
cileyin."
Yunus Emre. bu dızelen san-
ki. sanatçı Yaltalar için söyle-
rruş. Trafik kazasında kan-
koca Yaltalann öldükleri, beş
gün sonra Öğrenilebildi. Yan-
rruş, kömür gibi olmuş vücutla-
n, birbirlerine sanlı bulundu
Gökhan Yalta'yla, EvTen Yal-
ta'nm.
Fotoğraf sanatçısı, ustası
Gökhan Yalta'yla. eşi metin
yazan Evren Yalta. 28 mayısta.
îstanbul'dan Kuşadası"na gıt-
mek için yola çıktılar. kendı
arabalanyla. Yanlannda çalı-
şan Utku adında bir arkadaşla-
n ıle Dalmaçya cinsi 'Punto'
adındaki köpekleri de yanlann-
da. Arabada bir kişi daha var.
ama daha kişıliğini kazanmadı;
o, anası Evren'in karnında 'Ege
Bebek"!
İzmir'e vardıklannda, 28 ma-
yıs akşamı saat 23.00 sıralany-
dı. Arkadaşlan Utku. Dıkih'ye
aılesinin yanına bayrarru geçir-
meye gidiyordu. onlara i>i yol-
culuklar diledi. aynldı. Onlar,
Gökhan Yalta. Evren Yalta.
Evren'in kamında Ege Bebek
-doğmadan adıru koymuşlar-
dı-, "Kız da olsa oğlan da olsa,
adı 'Ege' olsun" demişlerdi. Ar-
ka koltukta da. kendi eğitip ye-
tiştirdikJeri 'Punto' köpek.
'Punto' adını belki de, basırnla,
afışle ilişkjleri nedeniyle koy-
muşlardı, kim bilir?
İzmir'den sonra Torbah'yı
geçip Selçuk'a on kilometre ka-
la, karşıdan boş bir tanker ge-
lip, direksiyonda oturan Gök-
han'dan yana vurdu. o bölümü
neredeyse götürdü. Araba sü-
rüklendi, arkasından yanmaya
başladı. Tanker şoförü. durup
yangıru söndûrecek onlan kur-
tarmaya çalışacak yerde, kaçtı.
Gece yansı 100 km. ötede yaka-
landı. Savcı, Gökhan Yalta'nın
babası Bahtiyar Yaltaya sor-
du:
- Gökhan'ın düşmanı var
mıydı? Ekonomik, ailevi, reka-
bet gibi...
- Hayır, yok. Niçin sordu-
nuz?
- Şunun için sordum, çünkü
bu olay, ancak bir kasıtla mey-
dana getebiür. Bûnca yıllık sav-
cıyım. Böyle trafik kazası gör-
medim. Sanki kasıtla gelip vur-
muş gibi.
Savcı, "Bu bir basit trafık ka-
zası değil, derinleştireceğim" di-
yordu.
Şoför, ifadesinde. "Gidiyor-
dum, önden gjden arabadan bir
stepne düştü. stepneye çarpma-
mak için arabayı kırdım, bu
arabaya çarptım" diyordu, O
yolda arandığı halde, öyle bir
stepne bulunamadı. Stepneyi
gören de yoktu.
Baba Bahtiyar Yalta, cenaze-
Gokhan Yalta'nın fotoğraflanyla hazırlanan "Dolu Dizgin 93' başüklı tak> imden.
ler kalktıktan sonra evinde ba-
na şunlan söyledi:
- Savcıya da söyledim. eğer o
şoför gelseydi bana 'Bakın be-
yim, ellerim yandı, karardı,
yangından kurtaramadım, yan-
malannı önleyemedim' desey-
di, hiçbir iddiada bulunmaya-
cakum, 'Bizim kaderimiz buy-
muş. biz affettik' diyeceküm.
Fakat çocuğumu, gefinimi ya-
narken bırakıp kaçması, hiçbir
gayret göstermemesi...
Tanker'in vurup, Gökhan'ın
tarafını parçalamasıyla, Gök-
han yaşamını yiürmiş miydi?
Gökhan'la Evren, birbirlerine
sanlarak yanmışlardı. Bahtiyar
Yalta, olaydan beş gün sonra,
olay yerinde inceleme yapar-
-ken, 35-40 yaşlannda bhrtcöylü
yanına yaklaşü, şöyle dedi:
- Beyim. geçmiş olsun, başı-
nız sağ olsun. Vallahi kurtara-
madık. Ne yangın söndürme ci-
hazımız vardı. ne bir şeyimiz.
Kurtaramadık. Gözümüzün
önünde kız bağıra bağıra gitti.
Fakat beyim, arka kapıyı açük,
köpeği tuttuk çıkaracağız, kö-
pek gelmiyor, ısınyor beyirn,
atlıyor sahiplenne doğru. Biz
köpeğin bu kadar sadığını hiç
görmemiştik, beyim!
Gökhan Yalta'yla, Evren
Yalta arabanın içinde cayır ca-
yır yanıp can verirlerken, ora-
dan geçen arabalann kimi dur-
muş, söyle konuşmalar olmuş:
- Sana ne? Başını belaya mı
sokacaksm? Karakola gidersek
savcı ne der? Başvmıza dert aça-
nz, geç kalıyoruz zaten!
Kimi de yardım etme olanağı
bulamaz. Şase yanmış, söndür-
me araçlan yok geçenlerin. Mil-
yarlık arabalara biniyorlar da,
yok edip gidiyor. Genç yaşta
bir deger gitti. Oğlum değil
ama, gelinim kesinlikle kurtan-
labilirdi. Böylece gelinin kar-
nındaki bebeği de kurtarabilir,
yaşatabilirdik...
Gökhan ile Evren Yalta, tra-
fik kazası geçirip yanarak öl-
meselerdi, Kuşadası'nda An-
don Motel'e gidecekler, orada
resimler çektikten sonra. Fet-
Yalta, Akçay'da, kızının evinde
dinleniyordu. Evin telefonu da-
ha bağlanmamıştı. Ancak evi-
nin yanında PTTnin jetonla iş-
leyen bir telefonu vardı. Baba.
Akçay'a 27 mayısta gelmişti.
Oğluyla gelininin 29 mayısta
Fethiye'de otelde olaçaklannı
bildiğinden doğruca Ölü De-
niz'deki oteli aradı.
- Rezervasyonu yapılmış bir
vardır, diye, akşam anyor, 30
mayıs akşamı:
- Kızım, Gökhan Beysşeldiler
mi?
- Burada yoklar efendim, dı-
şardalar.
- Bir mesaj bıraksam verir
misiniz kendisine?
- Veririz efendim. söyleyin.
- Şu numarah telefona Gök-
han saat 09.00'da telefon etsin.
otoğraf sanatçısı Gökhan Yalta'yla, eşi metin yazan
Evren Yalta, 28 mayısta, arabalanyla İstanbul'dan
Kuşadası'na gitmek içinyola çıktılar, kendi
arabalanyla.Utku adında bir ark^daşlan ile Dalmaçya
cinsi "Pünto" adındaki köpeklerTde yanlannda. Bir de
anası Evren'in karnında
k
Ege Bebek'!
elü bin liralık yangın söndürme
aracı almıyorlar.
Baba Bahtiyar Yalta, şöyle
dedi:
- Oğlum. genç bir kabiliyetti,
gelecek vaat ediyordu. Bu çalış-
malan böyle sürebilseydi, ulus-
lararası bir üne kavuşması ola-
sılığı güçlü görünüyordu. Tra-
fik anarşisi dediğimiz trafik
keşmekeşi, çok değeri böyle
hiye'ye ölü Deniz'e geçecekler,
orada, bayram boyunca, hatta
daha fazla dinlenecekler, enerji
depo edeceklerdi.
Ölümleri nasıl öğrenildi?
Yalta'larda asker ailesi ol-
duklanndan mı ne bir şey vardı.
Bir yere giden gittiğini, vardığı-
nı kesin haber verirdi. Bahtiyar
müştermiz vardı, adı Gökhan
Yalta, kendisi geldi mi gelmedi
mi? Bana söyler misiniz?
Telefona çıkan karşılık verdi:
- Anahtan burada yok, her-
halde yukanda olacaklar.
- Peki, telefon bağlasanız?
- Efendim. bağlantı yapamı-
yoruz!
Baba. rahatsız etmemek için
sabahlan aramıyor, işleri ne
Çıkan görevli kız 'Veririm'
der, mutlaka veririm!'
- Ben babasıyım, Akçay'dan
anyorum.
- Tabii efendim! der. Ancak,
baba%
sözlere bir türlü güvene-
mez. Içine bir kuşku mu ne düş-
müştür. Kızı azarlamayı düşü-
nür ama, Gökhan'a 'Babanız
telefon etti, bizi azarladı!' der
diye de çekinir. Oğlunu üzmek
istemez.
Ertesi günü gene ses yoktur.
Telefona bir çocuk çıkar:
- Ben. geleni gidenı bilmeye
mecbur değilim! der.
- Peki. niye oturdun yavrum
telefonun başına?
- Böyle bu iş efendim. der, ka-
par telefonu.
Ankara'yı arar, Gökhan'la
konuşamadığını söyleu Baba,
dinleniyordur' derler. onlar da.
Bahtiyar Yalta. 'Ne oldu,
bunlara?" diye düşünür. büyük
kızı^jülden Pekdemir. telefon-
da 'Nasılsın baba?' demektedir.
Cumayı cumartesiye bağlayan
gece hıç uyumamışür. balkon-
da oturur, 40-50 sayfa yazı ya-
zar, yapmadığı bir şeydir. Za-
mart bıf* türU geçmemefceOı^..
Bahtiyar Yalta o sıkıntılı anlan
yaşarken, oğluyla gelini de
ıstırap içinde ölmekteydiler, ne-
reden bilsin? Bunu sanki sezi-
yor, açıklamasını yapamıyor
baba Bahtiyar Bey. Kızlan. çok
sıkı bir arama sonunda, İzmir'-
de Gökhanlardan aynlan L't-
ku'yu buluyorlar. O söşlüvor,
birükte İzmir'edek geldiklerini.
Ondan sonra, İzmir'den Kuşa-
dası'nı aramak gerekir. Andon
Motel'i ararlar, Kuşadası'nda
oraya ineceklerdi ya. Andon
Motel'den 'Hâlâ yoklar' yanıtı
gelir. Babalanna haber verirler:
- Baba, Gökhan kayıp. îz-
mir'le Kuşadası arasında...
Olaydan beş gün sonra. 2 ha-
ziran 1993'te ola>ı öğrenecek-
lerdir. Arabanın plakası yan-
mış, ama bir tanesi okunur bi-
çimde kalmışür. Kömür olmuş
vücutlar. İzmir'e Ege Üniversi-
tesi morguna kaldınlmıştır.
Araba 150 kg'a inmiş, teneke
yığını.
Gökhan, Evren ve Ege be-
bek, Ankara'da toprağa veril-
diler.
Nasıl sanatçı oldu?
Gökhan Yalta, 1961 Araük
ayının 24'ünde doğdu. Gökhan
doğduğu zaman, babası Bahti-
yar Yalta, Kara Harp Okulu'-
nda, tabur komutanıydı. 22 şu-
bat olaylan olup, Bahtiyar Yal-
ta ona kanşüğında kundak-
taydı. Sonra, 21 mayıs harekâtı
patlak verdi. Bahtiyar Yalta,
idamla yargjlandı. O, 'bildiği-
nizolaylar bunlar' divor. Anne-
si Neriman Hanım da asker
kızıydı. Asker kızı olmasaydı,
büyük sıkıntı çekerdi. Bahtiyar
Yalta, oğlu Gökhan Yalta'nın
gelişmesinı şöyle anlatiyor:
- Gökhan ortaokul sıralanna
geldiği zaman, Türkiye'deki
olaylar onu da içine aldı (1975-
1978 gençlik olaylan). Çok
genç. toy olmasına karşın to-
parlayıcı bir adam durumu var.
Ömeğin Akçay'a gitum, bütün
aile eşim kızlanm Akçay'a git-
mişlerdi. "Onlan göreyim' de-
dim. Gittim ki Gökhan orada.
Gökhan'ın yanında ODTÜ'-
den öğrenciler, lıseden öğrenci-
ler.. Kendisi ortaokulda. yahut
lisenin birinci sınıfında. Çocuk
lider pozisyonunda, 'Şöyle ya-
pakm, böyle yapalım'. Kork-
tum. Çok genç, çok toy daha.
Olacakiş değil...
Ben içimden. 'Babasına çek-
miş!" diyorum. Bahtiyar Yalta
sürdürüyor konuşmasmı:
- Fakat manyeük alanı var
demek ki çocuğun. ODTÜ'lü
çocuklar 'Ne diyecek' diye bi-
zim oğlarun ağana bakıyorlar.
Nitekim üniversiteye gjrdi, on-
dan sonra, orada fotoğraf kolu,
bilmem ne kolu, mutlaka bir şe-
yin liderliğini yapacak yani.
Lise sıralannda iken. 'vurma
emn' fılan çıkanlmıştı Gökhan
hakkında. şağcılar tarafından.
Ailesi, Gökhan'ı afcp Keşan'a
götürdü. Oradan İpsala'ya.
Orada bir süre kaldı. Buradan
İstanbul'a götürüldü. üseyi ora-
da bitirdi. Olaylar da durma
noktasına mı gelmişti, DTCF'-
ye Yakın Çağ Tarihı bölümüne
girdi. O dönemde. kişiliği iyi-
den iyiye belirmeye başlamıştı.
İJ'niversileyi bitirmek üzerey-
ken, bir akciğer hastalığına ya-
kalandı. Şinasi Y'avuzer ameli-
yatını yaptı, ciğerinin üçte ikisi
ahndı.
SÜRECEK
Trafık canavan bire milyon vermekte olan iki başağımızı aldı elimizden: Evren ve Gökhan Yalta
Gönlümüzün derinlMerinde iki fidan...
MEHMETBAYHAN
Fotoğraf küçücük anlarla oynar.
Saniyenin yüz milyonda biri sorun de-
ğildir. Günlük çabşmalarda bile 1/125
veya 1/1000 saniye olağandır. Her şey
bu küçük zaman dilimlerine istiflenir:
Sevinçler, kederler. olaylar, düşler...
Bazan yaşamın da bir göz açıp kapa-
ma olduğunu düşünürüm. Bize uzun
gibi gelen. gerçekte kjsacak zaman di-
ümi.
Olağan süreci ile giderse ne âlâ. Dolu
dolu yaşanarak, düşünerek. üreterek,
severek-sevilerek. Ama erken bitive-
rirse, kaderci de olsanız, içiniz bunıl-
maz mı. Yunus şöyle mi diyordu: "Bir
şeye yanar gönlüm ' Erken ölenlere '
Gök ekini biçmiş gibi'.. Trafık cana-
van. bire milyon vermekte olan iki ba-
şağımızı aldı elimizden. Şami Güner'in
kederinı. Antalya'dan Önder Afşar-
koca'yı ayru şekilde kaybetmenin
şaşkınlığmı yaşarken bayramın kur-
banlan arasına katıldılar.
1983'te galiba. Dil ve Tarih Coğraf-
ya Fakültesi Fotoğraf Kulübü'nden
bir çağn almışüm. İki genç karşı-
lamıştı: Evren ve Gökhan. Olgunluk-
lan. heyecanlan ve çalışkanlıklan etki-
lemişti beni. Sonra da kopamadık.
Mezun olunca evlendiler, istanbul'a
geldiler. Gökhan
araşürma görevlisi
oldu. Marmara Üni-
yersitesi îktisadi ve
İdari Bilimler Fakülte-
si'nde. Orada fotoğraf
kolunun kuruluşuna
katıldı (MİBFOK). Bu
birim o zamanlaren et-
kin dönemini yaşadı.
Kendi işyerlerini kur-
dular: Üçgen Rek-
lamalık. Evren, fotoğ-
raf eğitimini denedı;
gelişmenin sının yoktu.
Evren ve Gökhan Yalta,
yan yana gördüğümüz-
de içimizı ısıtan. iki
dünyanın da tatlısı iki
insan.
1988'de Gökhan'ın
sergi kataloğuna şun- Evren - Gökhan Yalta, yanyana görfügümüzde içimizi tsrtan, iki dünyanın da tadısı iki insan
lan yazmışım: "Fotoğ-
raf sadece görsel bir tat, gördüğünü yükleriilebeyneulaşmakıadır. Fotoğ- fotoğrafta üst basamaklara, bir an-
başkalanna aktarma isteğı midir ya da raf yolu ile varlığı yukan çekme ça- lamda temızlenmeye götürecektir.
optik. elektronik. kimya ile çağdaş basıdır bu. Evrenin sahnımına kapıl- Kompozisyonda. renk ve lekelerde,
teknolojiden pay alma?.. Gerçekte mışsa kişi, bu uyumla bütünleşmeye duygularda temizlenmeye. Açık seçık
yaşıyor olmanın yüklediği sorumluluk yönelmişse artık kendisini ahkoya- ve dolayisıyla güçlü. An'lardan. tüm
sürükler kişiyi; gelişmek yolunda çaba maz. İstek ile çaba gösterir, nelerden 2amanlan kapsayan yorumlara..."
göstenmek. Bu malzemeye yakınlık vazgecer. Sınırh olanaklannı tüketir. Gerçekte anlatmaya çalıştığım, Yal-
duyulmuştur. Objektiften geçen her Bu çaba, bilincin. düşünce yapısırun ta'lann çabası idi. 'Evrenin sahnımına
ışın demeti görüntülerin ötesinde bilgi güçlendirilmesi ile desteklendiğinde kapılmışsa..." diye başlayan bölümü
okuyunca mahcupca gülümsemişlerdi
Evren ve Gökhan.
Yapılannın doğal sonucu olarak,
zor koşullanna ve yoğun çabalanna
karşın sorumluluklar üstlendiler.
Mülkiyeliler Birliği ve T.Giyim Sana-
yicileri Derneği yanşmalan başmdan
sonuna onlann ellerinde şekillendi. İki
calışma da, Uzak Doğu'dan ABD'ye
onurumuz oldu. Sadece fotoğrafta de-
ğil, toplumumuzda geniş çaplı sorum-
Fuluklar üsüenen, sürükleyen kişiler
çok azdır. Hayallerimiz vardı, daha
neler yapacaklardı. Yazık, çok yaak
oldu. Zamansız. gereksiz yitirdüc iki
değeri.
Gökhan'ın kataloğunda şöyle de-
vam etmişim: "Durmadan değışen gö-
rüntülerle fotoğraf bızleri nereye sü-
rüklüyor. İçimizdeki sesin kaynaklan-
na mı.. Varlığımızın doğuş noktası-
na0
.. Objektifimizi ne tarafa yönelt-
sek.. Sırlan keşfedeceğimiz o nokta ve
an nerede. Şu tarafta ya da bu tarafta.
Yoksa beynimizde ve gönlümüzde.
ruhumuzun derinlıklerinde mi?.." Ev-
ren ve Gökhan. o derinliklerde boy
ataçak iki fıdan şımdi.
Üretenler. üretkenler: Lütfen yol-
larda dikkatli olun. Yavaş ve ürkek.
Bırakın haydutlar geçip gitsin. Sizler
hepimıze gereklisiniz.
7. Altm Koza Festivali, 17 eylül -10 ekim tarihleri arasında yapılacak
YılmazGüney'inanısınayanşma düzenlenecek
• Festivalde Yılmaz Güney'in anısma'Bir Fotoğraf.
Bir Film Öyküsü Yanşması' ve uzun metrajlı Türk
fılmleri yanşması gerçekleştirilirken, şiir, müzik, tiyat-
ro, opera, söyleşi, forum ve paneller de yer alacak.
Külrür Senisi - Adana Büyükşehir
Belediye'since düzenlenen Koza Kül-
tür ve Sanat Festivali'nin yedincisinin
17 eylül-10 ekim tarihleri arasında
yapılacağı açıklandı. 1969-1973 yıllan
arasında bir film şenliğı olarak ger-
çeklestirılcn Altm Koza. 1992 eylülün-
de yeniden yaşama geçirilirken, kap-
samı genişletilmiş ve Altına Alün
Koza, bir külıür ve sanat festıvaü ola-
rak düzenlenmişti.
Adana Büyükşehir Belediye Baş-
kanı ve Festival Yürütme Kurulu Baş-
kanı Selahattin Çolak'ın yaptığı açı-
klamaya göre 7. Altın Koza Festivali
Türk sineması öncelikli olmak üzere,
sinema sanatına geniş çerçevede yer
veren bir kültür ve sanat festivali ola-
rak planlandı.
Altın Koza Festivali'nin Sinema Sa-
nat Bölümü'nde "Uzun Metrajlı Ulu-
sal Türk Filmleri Yanşması", "Öğren-
ci Filmleri Yanşması" ve "Yılmaz Gü-
ney, Bır Fotoğraf, Bir Film Öyküsü
Yanşması" yer alacak. Diğer sanat
dallannda yapılacak olan etkinlikler
ise, "Şiir yanşması ve Şiir Gecesi".
konserler ve diğer müzik etkinlıkleri.
tiyatro ve müzikal oyunlar. opera.
söyleşiler, forum ve panellerden oluşu-
yor. Kent kültürünün gehşmesine hız
katmak amaayla düzenlenen fesuva-
lin yanşmalar kapsamında bulunan
Yılmaz Güney 'Bir Fotoğraf, Bir Film
Öyküsü Yanşması ve Şiir Yanşması
yönetmelikleri de hazırlandı. Bu yö-
netmeliklere göre Yılmaz Güney adı-
na düzenlenen yanşmanın birincilik
ödülü 10 milyon. ikıncilik ödülü 7 mil-
yon ve üçüncülük ödülü 5 milyon, Şiir
Yanşmasfmn ise birinaiık ödülü 10
milyon, ikincilik ödülü 5 milyon ve
üçüncülük ödülü 2 milyon lira olarak
belirlendi.
Festivalin kesin programı ilerki ta-
nhlerde açıklanacak.
Ünlü saz sanatçılan Atina'da
ATİNA (AA) - Aralannda Ercüment Batanay'ın da
bulunduğu dünyanın en ünlü saz sanatçılan haziran ayı
sonunda Atina'da buluşacak. Türkiye, Asya ve Uzakdoğu
ülkelerinin saz üstatlan 1-15 temmuz tarihleri arasında
Halandri Belediyesi'nin düzenlediği "Doğu Müziği
Festivali" çreçe\ esinde çeşitli konserler verecekler. Festival
nedeniyle Atina'ya gelecek saz üstatlan arasında Ercüment
Batanay'ın yanı sıra Ram Narayan (Hindistan) Majid
Kiani (İran), Nabil kaiat (Suriye) Ya Dong (Çin) ve Yaser
Boanad (Mısır) da bulunuyor.
'Kosova ve Bosna-Hersek'te
Osmanlı MimarisV
Kültür Servisi - Türk Dünyası Araştırmalan Vakfı
tarafından düzenlenen, Yugoslavya asıllı Türk ressam
Ethem Baymak'ın "Kosova ve Bosna-Hersek'te Osmanlı
Mimarisi" başlıklı resım sergisi yann saat 18.30'da
Süleymaniye Kültür Merkezi'ndeaçılacak. Baymak, 1952
yılında Prizren Kosova'da doğdu. Yugoslavya ve
Avrupa'da pekçok karma ve kişisel sergide yapıüan
sergilenen sanatçı, halen Priştine Radyo ve
Televizyonu'nda kültür yayınlan sorumlusu görevini
sürdürüyor. Baymak amacının, Rumeli'de zamanın
dişlerinde çiğnenen veya bilerek yıkılan Osmanlı-Türk
mimarisini, tablolannda ölümsüzleşürmek olarak
açıklıyor.
Dilek BaleKursuyılsonu resitali
Kültür Servisi- Dilek Bale kursunun yıl sonu resitali 8-9
hazıran 1993 tarihlerinde Atatürk Kültür Merkezi'nde
gerçekleştirildı. Gazeteciler Cemiyeü Basm Müzesi
yaranna yapılan bu resitalle, Dilek Bale Kursu da 25. yıhnı
kutladı. Yaklaşık 200 öğrencinin dans ettiği resitalde Tatar
Kazan bale dansçılan da yer aldı. Ünlü bale sanatçılannın
da izlediği bale şöleninde sanatçılar, Chopin'in müziği
eşliğinde Le Silsıt, Strauss'un müziği eşliğinde 'Mavi Tuna
Valsi"ni. Donizetti'nin müziğinde "Gölgeler"i, P.
Tchaikovsky'nin müziğinde "L'yuyan Güzel" balesinden
"Mavı Kuş" ve"Pembe Vals" danslannı sergilediler.
Resıtal sonunda. Gazeteciler Cemiyeti yönetim Kurulu
üyeleri tarafından plaket töreni yapıldı.