18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 22HAZİRAN1993SALI KULTUR Fotoğraf sanatçısı Gökhan Yalta ile eşi Evren Yalta, beş buçuk ayhk 'Ege Bebek' ve 'Punto' adlı köpek nasıl öldürüldüler? Babaa, trafik dnayetindeyitirdiğimiz Gökhan Yalta'yı anlatiyor MLSTAFA EKMEKÇİ 'Bir garip ölmüş diyeler ' Üç günden sonra duyalar Soğuk suyla yuyalar Şöyle garip ben- cileyin." Yunus Emre. bu dızelen san- ki. sanatçı Yaltalar için söyle- rruş. Trafik kazasında kan- koca Yaltalann öldükleri, beş gün sonra Öğrenilebildi. Yan- rruş, kömür gibi olmuş vücutla- n, birbirlerine sanlı bulundu Gökhan Yalta'yla, EvTen Yal- ta'nm. Fotoğraf sanatçısı, ustası Gökhan Yalta'yla. eşi metin yazan Evren Yalta. 28 mayısta. îstanbul'dan Kuşadası"na gıt- mek için yola çıktılar. kendı arabalanyla. Yanlannda çalı- şan Utku adında bir arkadaşla- n ıle Dalmaçya cinsi 'Punto' adındaki köpekleri de yanlann- da. Arabada bir kişi daha var. ama daha kişıliğini kazanmadı; o, anası Evren'in karnında 'Ege Bebek"! İzmir'e vardıklannda, 28 ma- yıs akşamı saat 23.00 sıralany- dı. Arkadaşlan Utku. Dıkih'ye aılesinin yanına bayrarru geçir- meye gidiyordu. onlara i>i yol- culuklar diledi. aynldı. Onlar, Gökhan Yalta. Evren Yalta. Evren'in kamında Ege Bebek -doğmadan adıru koymuşlar- dı-, "Kız da olsa oğlan da olsa, adı 'Ege' olsun" demişlerdi. Ar- ka koltukta da. kendi eğitip ye- tiştirdikJeri 'Punto' köpek. 'Punto' adını belki de, basırnla, afışle ilişkjleri nedeniyle koy- muşlardı, kim bilir? İzmir'den sonra Torbah'yı geçip Selçuk'a on kilometre ka- la, karşıdan boş bir tanker ge- lip, direksiyonda oturan Gök- han'dan yana vurdu. o bölümü neredeyse götürdü. Araba sü- rüklendi, arkasından yanmaya başladı. Tanker şoförü. durup yangıru söndûrecek onlan kur- tarmaya çalışacak yerde, kaçtı. Gece yansı 100 km. ötede yaka- landı. Savcı, Gökhan Yalta'nın babası Bahtiyar Yaltaya sor- du: - Gökhan'ın düşmanı var mıydı? Ekonomik, ailevi, reka- bet gibi... - Hayır, yok. Niçin sordu- nuz? - Şunun için sordum, çünkü bu olay, ancak bir kasıtla mey- dana getebiür. Bûnca yıllık sav- cıyım. Böyle trafik kazası gör- medim. Sanki kasıtla gelip vur- muş gibi. Savcı, "Bu bir basit trafık ka- zası değil, derinleştireceğim" di- yordu. Şoför, ifadesinde. "Gidiyor- dum, önden gjden arabadan bir stepne düştü. stepneye çarpma- mak için arabayı kırdım, bu arabaya çarptım" diyordu, O yolda arandığı halde, öyle bir stepne bulunamadı. Stepneyi gören de yoktu. Baba Bahtiyar Yalta, cenaze- Gokhan Yalta'nın fotoğraflanyla hazırlanan "Dolu Dizgin 93' başüklı tak> imden. ler kalktıktan sonra evinde ba- na şunlan söyledi: - Savcıya da söyledim. eğer o şoför gelseydi bana 'Bakın be- yim, ellerim yandı, karardı, yangından kurtaramadım, yan- malannı önleyemedim' desey- di, hiçbir iddiada bulunmaya- cakum, 'Bizim kaderimiz buy- muş. biz affettik' diyeceküm. Fakat çocuğumu, gefinimi ya- narken bırakıp kaçması, hiçbir gayret göstermemesi... Tanker'in vurup, Gökhan'ın tarafını parçalamasıyla, Gök- han yaşamını yiürmiş miydi? Gökhan'la Evren, birbirlerine sanlarak yanmışlardı. Bahtiyar Yalta, olaydan beş gün sonra, olay yerinde inceleme yapar- -ken, 35-40 yaşlannda bhrtcöylü yanına yaklaşü, şöyle dedi: - Beyim. geçmiş olsun, başı- nız sağ olsun. Vallahi kurtara- madık. Ne yangın söndürme ci- hazımız vardı. ne bir şeyimiz. Kurtaramadık. Gözümüzün önünde kız bağıra bağıra gitti. Fakat beyim, arka kapıyı açük, köpeği tuttuk çıkaracağız, kö- pek gelmiyor, ısınyor beyirn, atlıyor sahiplenne doğru. Biz köpeğin bu kadar sadığını hiç görmemiştik, beyim! Gökhan Yalta'yla, Evren Yalta arabanın içinde cayır ca- yır yanıp can verirlerken, ora- dan geçen arabalann kimi dur- muş, söyle konuşmalar olmuş: - Sana ne? Başını belaya mı sokacaksm? Karakola gidersek savcı ne der? Başvmıza dert aça- nz, geç kalıyoruz zaten! Kimi de yardım etme olanağı bulamaz. Şase yanmış, söndür- me araçlan yok geçenlerin. Mil- yarlık arabalara biniyorlar da, yok edip gidiyor. Genç yaşta bir deger gitti. Oğlum değil ama, gelinim kesinlikle kurtan- labilirdi. Böylece gelinin kar- nındaki bebeği de kurtarabilir, yaşatabilirdik... Gökhan ile Evren Yalta, tra- fik kazası geçirip yanarak öl- meselerdi, Kuşadası'nda An- don Motel'e gidecekler, orada resimler çektikten sonra. Fet- Yalta, Akçay'da, kızının evinde dinleniyordu. Evin telefonu da- ha bağlanmamıştı. Ancak evi- nin yanında PTTnin jetonla iş- leyen bir telefonu vardı. Baba. Akçay'a 27 mayısta gelmişti. Oğluyla gelininin 29 mayısta Fethiye'de otelde olaçaklannı bildiğinden doğruca Ölü De- niz'deki oteli aradı. - Rezervasyonu yapılmış bir vardır, diye, akşam anyor, 30 mayıs akşamı: - Kızım, Gökhan Beysşeldiler mi? - Burada yoklar efendim, dı- şardalar. - Bir mesaj bıraksam verir misiniz kendisine? - Veririz efendim. söyleyin. - Şu numarah telefona Gök- han saat 09.00'da telefon etsin. otoğraf sanatçısı Gökhan Yalta'yla, eşi metin yazan Evren Yalta, 28 mayısta, arabalanyla İstanbul'dan Kuşadası'na gitmek içinyola çıktılar, kendi arabalanyla.Utku adında bir ark^daşlan ile Dalmaçya cinsi "Pünto" adındaki köpeklerTde yanlannda. Bir de anası Evren'in karnında k Ege Bebek'! elü bin liralık yangın söndürme aracı almıyorlar. Baba Bahtiyar Yalta, şöyle dedi: - Oğlum. genç bir kabiliyetti, gelecek vaat ediyordu. Bu çalış- malan böyle sürebilseydi, ulus- lararası bir üne kavuşması ola- sılığı güçlü görünüyordu. Tra- fik anarşisi dediğimiz trafik keşmekeşi, çok değeri böyle hiye'ye ölü Deniz'e geçecekler, orada, bayram boyunca, hatta daha fazla dinlenecekler, enerji depo edeceklerdi. Ölümleri nasıl öğrenildi? Yalta'larda asker ailesi ol- duklanndan mı ne bir şey vardı. Bir yere giden gittiğini, vardığı- nı kesin haber verirdi. Bahtiyar müştermiz vardı, adı Gökhan Yalta, kendisi geldi mi gelmedi mi? Bana söyler misiniz? Telefona çıkan karşılık verdi: - Anahtan burada yok, her- halde yukanda olacaklar. - Peki, telefon bağlasanız? - Efendim. bağlantı yapamı- yoruz! Baba. rahatsız etmemek için sabahlan aramıyor, işleri ne Çıkan görevli kız 'Veririm' der, mutlaka veririm!' - Ben babasıyım, Akçay'dan anyorum. - Tabii efendim! der. Ancak, baba% sözlere bir türlü güvene- mez. Içine bir kuşku mu ne düş- müştür. Kızı azarlamayı düşü- nür ama, Gökhan'a 'Babanız telefon etti, bizi azarladı!' der diye de çekinir. Oğlunu üzmek istemez. Ertesi günü gene ses yoktur. Telefona bir çocuk çıkar: - Ben. geleni gidenı bilmeye mecbur değilim! der. - Peki. niye oturdun yavrum telefonun başına? - Böyle bu iş efendim. der, ka- par telefonu. Ankara'yı arar, Gökhan'la konuşamadığını söyleu Baba, dinleniyordur' derler. onlar da. Bahtiyar Yalta. 'Ne oldu, bunlara?" diye düşünür. büyük kızı^jülden Pekdemir. telefon- da 'Nasılsın baba?' demektedir. Cumayı cumartesiye bağlayan gece hıç uyumamışür. balkon- da oturur, 40-50 sayfa yazı ya- zar, yapmadığı bir şeydir. Za- mart bıf* türU geçmemefceOı^.. Bahtiyar Yalta o sıkıntılı anlan yaşarken, oğluyla gelini de ıstırap içinde ölmekteydiler, ne- reden bilsin? Bunu sanki sezi- yor, açıklamasını yapamıyor baba Bahtiyar Bey. Kızlan. çok sıkı bir arama sonunda, İzmir'- de Gökhanlardan aynlan L't- ku'yu buluyorlar. O söşlüvor, birükte İzmir'edek geldiklerini. Ondan sonra, İzmir'den Kuşa- dası'nı aramak gerekir. Andon Motel'i ararlar, Kuşadası'nda oraya ineceklerdi ya. Andon Motel'den 'Hâlâ yoklar' yanıtı gelir. Babalanna haber verirler: - Baba, Gökhan kayıp. îz- mir'le Kuşadası arasında... Olaydan beş gün sonra. 2 ha- ziran 1993'te ola>ı öğrenecek- lerdir. Arabanın plakası yan- mış, ama bir tanesi okunur bi- çimde kalmışür. Kömür olmuş vücutlar. İzmir'e Ege Üniversi- tesi morguna kaldınlmıştır. Araba 150 kg'a inmiş, teneke yığını. Gökhan, Evren ve Ege be- bek, Ankara'da toprağa veril- diler. Nasıl sanatçı oldu? Gökhan Yalta, 1961 Araük ayının 24'ünde doğdu. Gökhan doğduğu zaman, babası Bahti- yar Yalta, Kara Harp Okulu'- nda, tabur komutanıydı. 22 şu- bat olaylan olup, Bahtiyar Yal- ta ona kanşüğında kundak- taydı. Sonra, 21 mayıs harekâtı patlak verdi. Bahtiyar Yalta, idamla yargjlandı. O, 'bildiği- nizolaylar bunlar' divor. Anne- si Neriman Hanım da asker kızıydı. Asker kızı olmasaydı, büyük sıkıntı çekerdi. Bahtiyar Yalta, oğlu Gökhan Yalta'nın gelişmesinı şöyle anlatiyor: - Gökhan ortaokul sıralanna geldiği zaman, Türkiye'deki olaylar onu da içine aldı (1975- 1978 gençlik olaylan). Çok genç. toy olmasına karşın to- parlayıcı bir adam durumu var. Ömeğin Akçay'a gitum, bütün aile eşim kızlanm Akçay'a git- mişlerdi. "Onlan göreyim' de- dim. Gittim ki Gökhan orada. Gökhan'ın yanında ODTÜ'- den öğrenciler, lıseden öğrenci- ler.. Kendisi ortaokulda. yahut lisenin birinci sınıfında. Çocuk lider pozisyonunda, 'Şöyle ya- pakm, böyle yapalım'. Kork- tum. Çok genç, çok toy daha. Olacakiş değil... Ben içimden. 'Babasına çek- miş!" diyorum. Bahtiyar Yalta sürdürüyor konuşmasmı: - Fakat manyeük alanı var demek ki çocuğun. ODTÜ'lü çocuklar 'Ne diyecek' diye bi- zim oğlarun ağana bakıyorlar. Nitekim üniversiteye gjrdi, on- dan sonra, orada fotoğraf kolu, bilmem ne kolu, mutlaka bir şe- yin liderliğini yapacak yani. Lise sıralannda iken. 'vurma emn' fılan çıkanlmıştı Gökhan hakkında. şağcılar tarafından. Ailesi, Gökhan'ı afcp Keşan'a götürdü. Oradan İpsala'ya. Orada bir süre kaldı. Buradan İstanbul'a götürüldü. üseyi ora- da bitirdi. Olaylar da durma noktasına mı gelmişti, DTCF'- ye Yakın Çağ Tarihı bölümüne girdi. O dönemde. kişiliği iyi- den iyiye belirmeye başlamıştı. İJ'niversileyi bitirmek üzerey- ken, bir akciğer hastalığına ya- kalandı. Şinasi Y'avuzer ameli- yatını yaptı, ciğerinin üçte ikisi ahndı. SÜRECEK Trafık canavan bire milyon vermekte olan iki başağımızı aldı elimizden: Evren ve Gökhan Yalta Gönlümüzün derinlMerinde iki fidan... MEHMETBAYHAN Fotoğraf küçücük anlarla oynar. Saniyenin yüz milyonda biri sorun de- ğildir. Günlük çabşmalarda bile 1/125 veya 1/1000 saniye olağandır. Her şey bu küçük zaman dilimlerine istiflenir: Sevinçler, kederler. olaylar, düşler... Bazan yaşamın da bir göz açıp kapa- ma olduğunu düşünürüm. Bize uzun gibi gelen. gerçekte kjsacak zaman di- ümi. Olağan süreci ile giderse ne âlâ. Dolu dolu yaşanarak, düşünerek. üreterek, severek-sevilerek. Ama erken bitive- rirse, kaderci de olsanız, içiniz bunıl- maz mı. Yunus şöyle mi diyordu: "Bir şeye yanar gönlüm ' Erken ölenlere ' Gök ekini biçmiş gibi'.. Trafık cana- van. bire milyon vermekte olan iki ba- şağımızı aldı elimizden. Şami Güner'in kederinı. Antalya'dan Önder Afşar- koca'yı ayru şekilde kaybetmenin şaşkınlığmı yaşarken bayramın kur- banlan arasına katıldılar. 1983'te galiba. Dil ve Tarih Coğraf- ya Fakültesi Fotoğraf Kulübü'nden bir çağn almışüm. İki genç karşı- lamıştı: Evren ve Gökhan. Olgunluk- lan. heyecanlan ve çalışkanlıklan etki- lemişti beni. Sonra da kopamadık. Mezun olunca evlendiler, istanbul'a geldiler. Gökhan araşürma görevlisi oldu. Marmara Üni- yersitesi îktisadi ve İdari Bilimler Fakülte- si'nde. Orada fotoğraf kolunun kuruluşuna katıldı (MİBFOK). Bu birim o zamanlaren et- kin dönemini yaşadı. Kendi işyerlerini kur- dular: Üçgen Rek- lamalık. Evren, fotoğ- raf eğitimini denedı; gelişmenin sının yoktu. Evren ve Gökhan Yalta, yan yana gördüğümüz- de içimizı ısıtan. iki dünyanın da tatlısı iki insan. 1988'de Gökhan'ın sergi kataloğuna şun- Evren - Gökhan Yalta, yanyana görfügümüzde içimizi tsrtan, iki dünyanın da tadısı iki insan lan yazmışım: "Fotoğ- raf sadece görsel bir tat, gördüğünü yükleriilebeyneulaşmakıadır. Fotoğ- fotoğrafta üst basamaklara, bir an- başkalanna aktarma isteğı midir ya da raf yolu ile varlığı yukan çekme ça- lamda temızlenmeye götürecektir. optik. elektronik. kimya ile çağdaş basıdır bu. Evrenin sahnımına kapıl- Kompozisyonda. renk ve lekelerde, teknolojiden pay alma?.. Gerçekte mışsa kişi, bu uyumla bütünleşmeye duygularda temizlenmeye. Açık seçık yaşıyor olmanın yüklediği sorumluluk yönelmişse artık kendisini ahkoya- ve dolayisıyla güçlü. An'lardan. tüm sürükler kişiyi; gelişmek yolunda çaba maz. İstek ile çaba gösterir, nelerden 2amanlan kapsayan yorumlara..." göstenmek. Bu malzemeye yakınlık vazgecer. Sınırh olanaklannı tüketir. Gerçekte anlatmaya çalıştığım, Yal- duyulmuştur. Objektiften geçen her Bu çaba, bilincin. düşünce yapısırun ta'lann çabası idi. 'Evrenin sahnımına ışın demeti görüntülerin ötesinde bilgi güçlendirilmesi ile desteklendiğinde kapılmışsa..." diye başlayan bölümü okuyunca mahcupca gülümsemişlerdi Evren ve Gökhan. Yapılannın doğal sonucu olarak, zor koşullanna ve yoğun çabalanna karşın sorumluluklar üstlendiler. Mülkiyeliler Birliği ve T.Giyim Sana- yicileri Derneği yanşmalan başmdan sonuna onlann ellerinde şekillendi. İki calışma da, Uzak Doğu'dan ABD'ye onurumuz oldu. Sadece fotoğrafta de- ğil, toplumumuzda geniş çaplı sorum- Fuluklar üsüenen, sürükleyen kişiler çok azdır. Hayallerimiz vardı, daha neler yapacaklardı. Yazık, çok yaak oldu. Zamansız. gereksiz yitirdüc iki değeri. Gökhan'ın kataloğunda şöyle de- vam etmişim: "Durmadan değışen gö- rüntülerle fotoğraf bızleri nereye sü- rüklüyor. İçimizdeki sesin kaynaklan- na mı.. Varlığımızın doğuş noktası- na0 .. Objektifimizi ne tarafa yönelt- sek.. Sırlan keşfedeceğimiz o nokta ve an nerede. Şu tarafta ya da bu tarafta. Yoksa beynimizde ve gönlümüzde. ruhumuzun derinlıklerinde mi?.." Ev- ren ve Gökhan. o derinliklerde boy ataçak iki fıdan şımdi. Üretenler. üretkenler: Lütfen yol- larda dikkatli olun. Yavaş ve ürkek. Bırakın haydutlar geçip gitsin. Sizler hepimıze gereklisiniz. 7. Altm Koza Festivali, 17 eylül -10 ekim tarihleri arasında yapılacak YılmazGüney'inanısınayanşma düzenlenecek • Festivalde Yılmaz Güney'in anısma'Bir Fotoğraf. Bir Film Öyküsü Yanşması' ve uzun metrajlı Türk fılmleri yanşması gerçekleştirilirken, şiir, müzik, tiyat- ro, opera, söyleşi, forum ve paneller de yer alacak. Külrür Senisi - Adana Büyükşehir Belediye'since düzenlenen Koza Kül- tür ve Sanat Festivali'nin yedincisinin 17 eylül-10 ekim tarihleri arasında yapılacağı açıklandı. 1969-1973 yıllan arasında bir film şenliğı olarak ger- çeklestirılcn Altm Koza. 1992 eylülün- de yeniden yaşama geçirilirken, kap- samı genişletilmiş ve Altına Alün Koza, bir külıür ve sanat festıvaü ola- rak düzenlenmişti. Adana Büyükşehir Belediye Baş- kanı ve Festival Yürütme Kurulu Baş- kanı Selahattin Çolak'ın yaptığı açı- klamaya göre 7. Altın Koza Festivali Türk sineması öncelikli olmak üzere, sinema sanatına geniş çerçevede yer veren bir kültür ve sanat festivali ola- rak planlandı. Altın Koza Festivali'nin Sinema Sa- nat Bölümü'nde "Uzun Metrajlı Ulu- sal Türk Filmleri Yanşması", "Öğren- ci Filmleri Yanşması" ve "Yılmaz Gü- ney, Bır Fotoğraf, Bir Film Öyküsü Yanşması" yer alacak. Diğer sanat dallannda yapılacak olan etkinlikler ise, "Şiir yanşması ve Şiir Gecesi". konserler ve diğer müzik etkinlıkleri. tiyatro ve müzikal oyunlar. opera. söyleşiler, forum ve panellerden oluşu- yor. Kent kültürünün gehşmesine hız katmak amaayla düzenlenen fesuva- lin yanşmalar kapsamında bulunan Yılmaz Güney 'Bir Fotoğraf, Bir Film Öyküsü Yanşması ve Şiir Yanşması yönetmelikleri de hazırlandı. Bu yö- netmeliklere göre Yılmaz Güney adı- na düzenlenen yanşmanın birincilik ödülü 10 milyon. ikıncilik ödülü 7 mil- yon ve üçüncülük ödülü 5 milyon, Şiir Yanşmasfmn ise birinaiık ödülü 10 milyon, ikincilik ödülü 5 milyon ve üçüncülük ödülü 2 milyon lira olarak belirlendi. Festivalin kesin programı ilerki ta- nhlerde açıklanacak. Ünlü saz sanatçılan Atina'da ATİNA (AA) - Aralannda Ercüment Batanay'ın da bulunduğu dünyanın en ünlü saz sanatçılan haziran ayı sonunda Atina'da buluşacak. Türkiye, Asya ve Uzakdoğu ülkelerinin saz üstatlan 1-15 temmuz tarihleri arasında Halandri Belediyesi'nin düzenlediği "Doğu Müziği Festivali" çreçe\ esinde çeşitli konserler verecekler. Festival nedeniyle Atina'ya gelecek saz üstatlan arasında Ercüment Batanay'ın yanı sıra Ram Narayan (Hindistan) Majid Kiani (İran), Nabil kaiat (Suriye) Ya Dong (Çin) ve Yaser Boanad (Mısır) da bulunuyor. 'Kosova ve Bosna-Hersek'te Osmanlı MimarisV Kültür Servisi - Türk Dünyası Araştırmalan Vakfı tarafından düzenlenen, Yugoslavya asıllı Türk ressam Ethem Baymak'ın "Kosova ve Bosna-Hersek'te Osmanlı Mimarisi" başlıklı resım sergisi yann saat 18.30'da Süleymaniye Kültür Merkezi'ndeaçılacak. Baymak, 1952 yılında Prizren Kosova'da doğdu. Yugoslavya ve Avrupa'da pekçok karma ve kişisel sergide yapıüan sergilenen sanatçı, halen Priştine Radyo ve Televizyonu'nda kültür yayınlan sorumlusu görevini sürdürüyor. Baymak amacının, Rumeli'de zamanın dişlerinde çiğnenen veya bilerek yıkılan Osmanlı-Türk mimarisini, tablolannda ölümsüzleşürmek olarak açıklıyor. Dilek BaleKursuyılsonu resitali Kültür Servisi- Dilek Bale kursunun yıl sonu resitali 8-9 hazıran 1993 tarihlerinde Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildı. Gazeteciler Cemiyeü Basm Müzesi yaranna yapılan bu resitalle, Dilek Bale Kursu da 25. yıhnı kutladı. Yaklaşık 200 öğrencinin dans ettiği resitalde Tatar Kazan bale dansçılan da yer aldı. Ünlü bale sanatçılannın da izlediği bale şöleninde sanatçılar, Chopin'in müziği eşliğinde Le Silsıt, Strauss'un müziği eşliğinde 'Mavi Tuna Valsi"ni. Donizetti'nin müziğinde "Gölgeler"i, P. Tchaikovsky'nin müziğinde "L'yuyan Güzel" balesinden "Mavı Kuş" ve"Pembe Vals" danslannı sergilediler. Resıtal sonunda. Gazeteciler Cemiyeti yönetim Kurulu üyeleri tarafından plaket töreni yapıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle