Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 HA2JRAN1993 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
'Bir bilcliği olanlar' veya şaşmnama sanatı
Çoğu zaman şaşılacak şeyleri soğuk-
kanh karşılayarak. ne kadar akıllı olduğu-
muzu göstenyoruz herkese. Acaba şaşı-
rmak, daha çok aptallara özgü bir tavır
mıdır?
Oysa insaıi akbnın en dinamik olduğu,
en hızlı geliştiği dönem, onun adım başı şa-
şırdığı çocukluk dönemidir. Ama büyü-
dükçe deneyim denilen o aldatıa niteliği
kazandığımızı dûşünerek şaşırmaktan vaz-
geçiyoruz giderek. En şaşılası olaylan bile
gözlerimiz yan açık, dudaklanmızda do-
nuk bir gülümseme, başımızı bilgiç bir
edayla sallayarak karşılayabiliyoruz.
Bu düşüncem, geçen gün muhalif yazar
Edvard Limonov'un Yeltsin'le ilgili bir
makalesinı okurken tazelendi. Yazar, Rus-
ya hderinin ekranlarda genellikle somurt-
kan, kızgın, kindar bir yüz ifadesiyle ve
kaba tavirlarla göründüğûne dikkat ceki-
yordu.
Yazıyı okurken Bons Yeltsın'i. sonra
buradaki öteki politikacılan, ardından da
Türkiye'deki pekçok pohtikacıyı düşün-
dürn. Sevimsiz duruşlu. antipatik tavırh o
kadar çok politikacı aklıma geldi ki! Ve
bunlann hepsini haik başa getirmişti oyla-
nyla.
Bu işin açıklaması nerede? Sempatik ol-
mayan bir insan halktan bu kadar oyu na-
sıl alabiliyor? Oysa insanlar söz gelimi bak-
kalını, kasabını, manavıru seçerken onlann
saygüi, güleryüzlü. kibar vs. olmasına
önem veriyor..
Beni hep şaşırtan bu ilginç durumu, çev-
remdeki insanlara sorarak ve onlan göz-
lemleyerek anlamaya çalışıyorum. Sonuç-
ta bana hiç de doyurucu gelmeyen bir açı-
klama elde ediyorum: Adam çırkin, an-
tipatik, kaba olabilir, o önemh değil; ama
adarrun "bir bildigi var", önemli olan bu.
Ee, madem poütika profesyonellerin işi,
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
madem biz sıradan ölûmlülerin aklı buna
ermez, o halde bu işi yapan, suratsız ve nur-
suz da olsa farketmez. Bir bildigi vardır
mutlaka! Deneyimi, bilgisı, görgüsü, poütı-
kacılık ve diplomatlık yeteneklen, hazırce-
vaplığı, durumu idare etme sanatı falan
vardır adarrun. Buyursun o yönetsin o za-
man!
Bu tiyatroda roller, can sıkıcıhk ölçüsün-
de kesin çizgjlerle aynlmışür. Biri oyun oy-
nar, öteki izler ve alkışlar. İzleyicisi, oyun-
cunun rolüne kolay kolay tahp olamaz,
onu denetleyemez. Sahnedeki oyuncunun
alternatifi yolçtur; izleyicisi oyuncuya mah-
kumdur, hem aslında oyuncusuz da yapa-
maz: biri oynar, biri bakar. yuvarlanıp gı-
derler.
Oyuncunun bulunmaz Hint kumaşı sa-
yıldığı bir ortamda, bır de güleryüzlü, sem-
patik, kibar olmasmı beklemek, lükse kac-
mak olacakür.
Bilmem bu açıklamaiar sizi tatmin edi-
yor mu?
Beni etmiyor. Akhm bazı şeyleri alrru-
yor. Örneğin, neden müşteriyi "velinimet"
sayan bakkal, kasap ve manav güleryüzlü,
saygılı ve kibar olmalıdır da, politikaa içın
bu bir koşul değildir? Halk, politikaa acı-
sından daha mı az "velinimet"ür bakkala
çakkala göre? Üstelik bakkaldan farklı
olarak, politikacının en büyük sermayesi
onu destekleyen insanlardır.
Neden kendimize arkadaş, eş. çevre se-
çerken dürüstlük, cana yakınlık, kibarlık.
ıçteolik gibi ahlaki niteükler aranz da, poli-
tikacı seçiminde bunlann geçerti olmadığı-
nı düşünürüz: "bır bildigi olan" uyanık tip-
lerin bizi kalkındıracağını umanz? Neden
politikanın ahlaktan bağımsız olduğunu
karutlamak için uydurulan bir yığın bilim-
sel (!) gevezeh'ğe inarunz? Bir halkı yönet-
mekten, milyonlann yazgısım biçimlendir-
mekten daha ağır bir ahlaki sorumluluk
olabilir mı?
Ama yine de bu işte benim anlamadığım
bir şeyler var galiba. Gerçi "'bir bildigi
olan" adamlan başa getirenler bunu tam
açıklayamadılar bana. Ancak yaptıklan
seçimi anlaürken kullandıklan kararlı, net
ve kesin ifadelere bakılırsa, onlann da "bir
bildigi var" sanınm.
Bu durumda bana, bir bildigi olmayan
biri olarak, aptal yerine konmaktan kaçın-
mam için, şaşkınüğunı gizleme görevi dü-
şüyor.
îspanyol ıısıüü monarşi
MADRID
ALİ
K1ŞLAK
Yüzlerce gazeteci, yüz-
lerce televizyon, dünyanın
en gözde ajanslan, Mad-
rid'de Kongreler Sarayı'-
nda toplanmış. o tarihi anı
bekliyor. Bandolar oenaze
marşını çalmak için hazır;
son soluklann kesilmesi
bekleniyor. Kurtulmasına arük kimse ıhti-
mal vermiyor. Öldü ölecek. Hanl hanl ka-
muoyu yoklamalan yapıhyor; sanki ölmüş
gibi "Merhumu nasıl bilirdiniz" diye soru-
luyor. Umut yok.
Ve, birdenbire sanki sihirli bir değnek
dokunmuş gibi fırlayıp kalkıyor sosyalizm;
dördüncü zaferi bu. lnarulmaz! Basın or-
ganlan şaşkın. Seçim kampanyalannın
üahlan kamuoyu şirketleri şaşkın; hepsi
yanılmış, hiçbirisi öngörememiş bu zaferi.
Bir yanlışbk olmasın?
Yanlışlık falan yok. Ispanyollar dördün-
cü kez üstüne başa basa 'sosyalizm' diyor-
lar. Ve işte dördüncü kez sosyalistlere hü-
kümet kurma görevini veriyor Kral. Bu,
Îspanyol usulü demokrasi, îspanyol usulü
krallık, tspanyol usulü sosyalizm; halkın
gönlünde, içinde. Sosyalizmin iktidarda on
beş yıb garantilediği bir krallık. Yani 'sos-
yalist krallık'. Yani 'cumhuriyetçi krallık'.
Böylesine tatlı bir çelişki Ispanyollann re-
jimleri. Bu sözsüz ve yazısız toplumsal an-
laşma. 11 yıl önce, Kral Juan Carlos ile sos-
yalist lider Felipe Gonzalez arasında imza-
lanrruş.
Yıl 1982. Genel seçimler. Sosyalistlerin
ilk zaferi. Kral, Felipe'ye hükümet kurma
görevi verecek. Juan Carlos ile Felipe ilk
kez karşılaşıyorlar. Sosyalist bir lider, kral-
dan hükümet kurma görevi alacak. Felipe,
Kral'a çıkmazdan önce arkadaşlanyla
tartışır; cumhuriyet mi, yoksa monarşı mi?
Sonunda, Kral ile bu konunun görüşülme-
mesi kararlaştınlır. Ama Felipe'yi karşıla-
yan krahn ilk sorusu "Siz sosyalistler ne-
den kralcı değil de cumhuriyetçisiniz?"
olur.
Felipe'nin yanıtı, bir îsveç öyküsü anlat-
mak olur. 1937 yılında, cumhuriyetçi sos-
yal demokratlar genel seçimlerde salt ço-
ğunluğu sağlamışlardır.
Zamanın krah, sosyal de-
mokratlann liderini
çağınr. "Iki seçenek var
önümüzde", der Kral.
"tlki, seçim kampanya-
lannda söz verildiği gibi,
^ _ _ _ _ - _ monarşiye son verip. cum-
huriyeti kurmak. İkinci seçenek ise, mo-
narşinin devam etmesi". Hangi yolu secer-
se seçsin, Kral, Başbakan'ın karanna say-
gıyla uymaya söz verir. Ve, bir öneride bu-
lunur Kral. Monarşik düzen ükır ükır yü-
rümektedir. Şimdi bir cumhurbaşkanı seç-
meye kalkışsalar, İsveçlilere oldukça pa-
halıya gelecektir. Kral, bir yıl daha kralhğa
devamedilmesini,eğer biryıl sonra hâlâisti-
yorsa, Başbakan'm monarşiye son verme-
sini önerir. O gün bu gün, İsveç'te kralhk-
cumhuriyet seçımı bir kez daha gündeme
gelmemiş.
Felipe açıkça söylemese de, Juan Carlos
yanıtını almış bu öyküden. O gün bu gün,
ne komünistler ne de sosyalistler cumhuri-
yet istemediler.
Juan Carlos'un babası Juan de Borbon,
Franco döneminde Portekiz'de sürgünde
iken hep bir gün 'tüm İspanyollann kralı
olmayı' düşlerdi. Açıkça da belirtirdi bu
özleminı. Yalnızca sağın değil. sosyalistle-
rin de benimsedıği bir kral. işte bunun için
Franco'nun, diktatörlükten monarşiye ge-
çerken yerine, Juan Carlos'un babasını de-
ğil de Juan Carlos'u kral olarak bırakuğı
söylenir.
Juan Carlos da bir gün tüm İspanyol-
lann krah olmayı özlemiştir. Bunun için de
önce sosyalistlerin iktidannda kral olmak
gerekir. Çünkü, sosyab'st bir iktidann krah
olabilmek, monarşiyi daha da pekiştirir,
sağlamlaşünr, kökleştirir.
îspanyollar 'sosyaüst monarşiye* devam
dediler.
Rejimlerin nasıl olduklan değil, nasıl
çahştıklan önemli. Başlannda alçakgönül-
lü krallan, sosyalist monarşileri ile Ispan-
yollar, nice krallık heveslisi cumhurbaş-
kanlanyla cumhuriyetçi rejimleri kıskan-
dırabih'yorlar.
Clinton'ın caz müziğini ve
J J y çaimayı çok sevdiğini artık bOmeyen
kalmadı. Newport Caz Festivali kapsanunda çok sayula caz müziği sanatçısı önceki gün Beyaz Saray'ın bahçesinde biraraya
geldi. Başkan Clinton belki de 6 aydîr yaşadığı Beyaz Sara\'da ilk kez doyasıya eğlenme fırsatı buldu. Clinton dûnya ve iilke so-
nınlannı unutarak başkan olduğu günden bu yana belki de en mutlu saatlerini yaşadı.(Fotoğraf: REUTER)
Temizhava
içinyürekli
birdeneyim
STUTTCART
AHMET
ARPAD
Uçağınız Stuttgart'a inişe geçtiğinde
betondan çok yeşil görürsünüz. Yeşihn
ortasında bir kent Stuttgart. Ormanlar ile
baglar arasına kurulmuş, doğa ile iç içe.
Schloss Alanı'nda durduğunuzda üzüm
bağlan ve ormanlar sarar çevrenizi.
Schlossgarten Parkı kentin merkezinden
başlar. Kilometrelerce uzanır Neckar
Nehri'ne. Doğayı sevenler için yaşanacak
ideal bir kent Stuttgart. Her an yeşilin or-
tasındasınız.
Bu kadar bol yeşil yetmiyormuş gibi, şu
günlerde acılışı yapılan ve ekim sonuna
kadar sürecek İGA-Expo '93 Stuttgart'a
yeni yeşil alanlar sağîadı. 120 milyon
mark harcanarak beş yılda hazırlanan bu
ülkelerarası bahçeciük fuan ile kent daha
çok yeşile kavuştu. Çeşith ulkelerden
uzmanlann bahçe düzenlemelenyle
oluşturulan İGA-Expo '93 ile kentin
park alanlan daha da büyütüldü.
Yapılanlar kahcı.
Betonun çoğunlukta olduğu semtlerde
oturan insan, çevresinde yeşil alan
artukça kendini daha mutlu hisseder
görüşünden yola çıkıyor belediye.
Apartmanlann gjrişi canlanıyor, yıllar
boyu kömürün, odunun, çöp kutulanmn
doldurduğu arka avlular, unutulmuş
bahçeler birden yeşjlleniyor. Katlarda
oturan cocuklar arük hep birlikte
oynuyor, apartman sakinleri ılık yaz
akşamlannda_ yeşilin ortasında
buluşuyor. Özellikle küçük çocuklu
anneler ve yaşlılann günlük yaşamında
apartmanın arkasındakı bu yeşil alan çok
önemli bir rol oynuyor. Bütün gününü
evde kapalı geçiren insanlann gezmek,
temiz hava almak için parka gitmesine
gerek kalmıyor. Aparönanm küçük
bahçesinde buluşan komşular arasında
üişkıler daha güzel gelişiyor.
Betonu gri avlulardan, toprağı kara
bahçelerden insanın içini açan yemyeşil
alanlar yapmak hiç de sanıîdığı gibi zor
ve masrafh değil. özellikle çok kath
apartmanlarda bitkilere harcanacak
gider bir defahk. Bunlann dikilmesi
görevini kat sahipleri üstleniyor.
Bakımını da kapıalar. Apartman
çevresinde çok büyük degişikliklere gerek
varsa, kent belediyesi de harcamalara
katkıda bulunuyor. Dünyanın en büyük
otelcilik kuruluşunun Stuttgart"ta yeni
açtlan otelinin projesi kent belediyesinoe,
yapının düz olan çatısının tümüyle
yeşillendirümesi koşuluyla onaylanmıştı.
Stuttgart örneği, betonu çok, yeşili az
tstanburda da niçin uygulanmasın diye
bir an düşünüyor kişi.
Oturduğu çevreyi yeşillendiren insan
gerek doğayı, gerekse kendini yeni bir
yaşama kavuşturuyor.
Yazaikikezmerhabademek
Her yaz başlangıcı bir yaz
yazısı yazmak vacip oldu. Bu yıl
da bu vûcuba icabet edip daktîto
başuıa oturdum, yaza yazuı bir
merhaba dedun.
Bu yıl mevsiın, bahan görme-
den daha ntsanm ortasında ani-
den yaza döndfi. Kayuüar bir
günden ötekine şaşkın bir yeşile
boyandı, cafeler kakunmlara
hazniıksiz yakalandı. Gazeteler
Tûrkiye'den kar-kış haberieri
verirken, Danimarka yaz güne-
şiyle karştlaştL Yaz beni denizle-
rin buluştuğu kent Skagen'de
kalın paltolaria üşümemeye
çalışırken yakaladı.
Atlantik okyanusu ile Baltık
denizinin dalgalann birbirine
kanştığı ünlü Skagen plajı, ani-
den yalucı yaz günesine göbek
açtı. Ben paltoyla birlikte kış
depresyonlannı da erkenden
rafa kaldırdım, kakunmlara her
zamankinden erken çıktım, tiril
tiril yazlıklanndan taşan cekici-
Ukkriyle kahvelerini ve bira-
lannı yudumlayan kızlan her za-
mankinden önce süzdüm, flörte
davet eden bakışlar fıriattvn, ner
zamanki gibi havamı aldnn, ama
kış reddedflmelerindeki gibi bo-
zufanadnn, hatta pek aklı-
KOPENHAC
FERRUH
YILMAZ
rmadım, >eni heyecanları düşö-
nüp kendimi avuttum.
Kopenhag yazla birlikte cinsi-
yet değiştirir, soluk kesici dişüi-
ğüıe burünûr, başka tercihleri
tali kılar, vazgecibnez olur. Ama
ben bu yıl yazı iki kere karşt-
ladım. Kaldınm cafelerine
çıküğım kadar, Danimarka'nın
yazına güvenetneyen yüz binler-
ce kişi gibi paket turlardan biri-
ne kaydolup gfineşin ve denizin
garanti, alkollü içkilerin ucuz ol-
duğu güneyli ulkelerden birine
de indim, charter turizmi kûltü-
rüne yazılıp ucağa adım atar at-
maz bira ısmarladnn, seyahat
şirketinin günvûksüz içki satı-
şlanndan güneye inerken yarar-
laranadıysam da gelirken haddi-
nü sonuna kadar kuUandun, te-
kerlekler piste değerken kopan
alkış tufanuun nedenini yine
kavrayamamama rağmen bu se-
fer neşeyle gülümsedim, daha
Kopenhag havaalanında çakı-
rkeyf. uçakta da dut olan gruba
kanşıp bizi önceden belirlenmiş
oteller yığını arasındaki herhan-
gi bir otele getirecek otobûse
bindim, bizi havaalanında karşı-
layan hostesin "Buralarda çeş-
tne suyu içmeyiniz" türü nasi-
hatjerini diiüedim, daha adım at-
madan güneyli ülke hakkmda
hiçbir şeyi beğenmez şikayetiere
kulak kabarttım, sürekli tatmin-
sizlikten tatmin olmaya dayalı
tatil kültürüne hoşgörü göster-
dim. Lakin hoşgörü, ödediği pa-
rayla geldiği ülkenin tümûnfi
kaldığı süre içinde satın aldığuıı
düşünen charter kültürünün top-
hı eğlence eylemlerine katıhna
suunnda takılı kaldı, kalabahk
ve gürültülü eğlence düşüncesi
karabasana döndü, oteller yığını
arasındaki otelimi geldiğim sa-
bah gizlice terk ettim. sivTİsinek
pahasına mehtapta birbirlerine
kur yapan kurbağalann seslerini
dinlemevi, derin hülyalara dal-
mayı tercih ettim.
Ben bu sefer yazı iki kere
karşıladun. Yaz beni denizlerin
buluştuğu Skagen'de paltolu ya-
kaladı. Ben yazı, mehtapla mavi
hülyalara dalarak yakaladun.
ANADOLU HAYAT'TAN
AİLELERİMİZE
GUVENCE:
Çocuklara savaş mesajı
Türkiye'de "Savaş" adının
erkek çocuklara takıldığını bu-
ralarda söylerseniz, çok şaşın-
rlar; tıpkı sizin, "ayı" sözcüğü-
nün İsveç'te yaygın bir erkek
adı olduğunu duyduğunuzda
uğrayacağınız şaşkınlık gibi.
Bir süredir, bırakın savaşı; "ka-
til", "vahşi", "gaddar", "za-
üm" gibi sözcüklerin Batı'da
nasıl insan adı olmadığına
şaşmyorum.
Her şey, bizim sevgili Vakvak
Amcamız ve Miki'nin gözden
düşmesiyle başladı. Vakvak'ın
öfkesi, Miki'nin kurnazhğı, ar-
ük yeunıyor; yetmek bir yana,
ilginç gelmiyor. Cocuklar, He-
Man istiyorlar; "Uzay Gladya-
törleri", "Gümüş Ath" anyor-
lar. Çoğu Hong-Kong mah bu
tür video Fılmleri kiralamak için
gittikleri videocuda ise, bilgisa-
yar oyunlanna yakalanıyorlar.
Atari, Super Mario gjbi "ev
oyunlan" bir yana, bu tür
oyunlardaki "Vur!", "Tekme-
le!". "Ateş aç!" gibi komut-
STOCKHOLM
GÜRHAN
LÇKAN
larla parayı bastırdıkça. düşma-
nı yerden yere çalıyorlar.
Çocuklann oluşturduğu pa-
zar, belh' ki yeterli değil. Şimdi
büyük çocuklann. yani yetiş-
kinkrinoyuncaklangözde.'Ta-
intball" denilen ve mekaniz-
ması, normal dürbünlü tüfeğin-
kiyle aynı olan silahlarla, içi
kımuzı boya dolu, bilya büyük-
lüğünde mermi atıhyor. özel-
likle, iş hayaünda her an ve her
yerde cep telefonuyla dolaşma-
lanyla tanınan "yuppie"ler, boş
zamanlannda "çocuklar gjbi"
eğleniyorlar. Gerçekte bu bo-
yalı bilyalar, o denli zararsız de-
ğil. Giysilerin berbat olmaması
için, özel önlükler takılmah.
Ama kim dinler?!.. Yuppıe "co-
cuklar", yaz güzelliğinden ya-
rarlanarak açık havada piknik
yapan, bahçelerinde yaşgünü
kutlayanlara, 50-60 metre
uzaktan ateş ederek baskın
yapıp, plakası örtülü spor oto-
mobilleriyle kaçıyorlar!
Filmlerdeki şiddeün özelhkle
gençleri nasıl olumsuz etkiledi-
ğini biliyoruz. Dövıiştüğü
adamdan otuz yumruk yedik-
ten sonra, bırakın ayakta kala-
bihneyi, sevgilisiyle öpüşmeyi
bile başaranfilmİcahramanlan,
bugün özellikle büyük kentler-
de sokağa taşan vahşiliğın te-
mel kaynaklan arasında. Buna,
video "clip"lerdeki şiddet de
eklendi. Araya sokuşturulan
tanklar, mihverler, ufukta izle-
nilen patlamalar, sevdiği müzi-
ği dinleyen gençlerin beynine
çok sağhksız mesajlar gönderi-
yor. Savaşın, günlük yaşamın
kaçınılmaz bir parçası olduğu
ve güçlüden yana tavır alındık-
ça, her şeyin yolunda gideceği
gibi, bir ucube yaşam anlayışı
gençlere işleniyor...
H ızla gelişen Türkiyemizin giderek
büyüyen hayat sigortası sektöründe,
hak ettiği yeri kazanmış bir kurum
var: Anadolu Hayat.
Anadolu Hayat'ın temeli, Anadolu
Sigorta gibi dev bir sigorta
kuruluşunun 67 yıllık birikimi üzerine
atıldı. Türkiye İş Bankası'nın bir iştiraki olmanın
sarsılmaz güveniyle birleşen bu temelde, iki yıl
gibi kısa bir süre içinde milyonlarca kişiye gelecek
garantisi yaratıldı. Aynı kısa süre içinde bu
garanti, sigortalılar adına 1,2 trilyon liralık fon
birikimi sağlamış olmakla, Türk insanının da
onayını aldı.
Şimdi, aynı güçlü temel ve kendisine duyulan güvenle
Anadolu Hayat, yepyeni bir hizmede yanınızda:
Aile Sigortası.
Aile Sigortası, ailenin geleceğini
güvence altına almanın ülkenin
geleceğini de ilgilendirdiği
gerçeğinden yola çıkılarak hazırlandı.
Bu sigortanın amaa, çalışan ya da
çalışmayan tüm kadınlanmız ve eşleri
için, mevcut sosyal güvenliklerine ek bir
birikim yaratmaktır. Aile Sigortası, eşlerin ileriki
yaşlarda ekonomik şartlannı iyileştirecek, eşlerden
birinin maluliyeti veya ölümü halinde, yaşanacak
sıkınülan hafîfletecek bir hizmet getiriyor. Üstelik,
her aile için, gelir seviyesine uygun seçenekler
sunuyor.
Anadolu Hayat camiası, sizleri bu hizmetten
yararlanmaya davet ediyor, sağlık, mutluluk ve refah
dolu bir gelecek diliyor.