Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 HAZİRAN1993 PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA
KÜLTÜR
GÜNDEMDEKİ SANATÇ3 / YILMAZÖĞÜT
ONAT KUTLAR
Bir tiyatro izleyicdsiBir yaş farkla ayru kuşaktanız. Iki-
mızin de küçûk çocukluğu, savaş yı-
llannda birer kıyı kentinde gecti. Be-
nim Izmir'de, onunsa. Karadeniz
luyısında. Samsun'da. Bu yüzden,
onun da eski nûfus kağıdında "Ek-
mek karnesi verilmiştir" ve "Kaput
bezi verilmiştir" damgalan vardır.
Savaş, onun yaşamıru. benimkinden
daha çok etkilemiştir. Çûnkü Alman-
lar Yunanistan'ı işgal edince Türk hü-
kümeti Trakya'yı boşaltmaya ve
Mareşal Fevzi Çakmak Hattı'nın ge-
risine çekilmeye karar verdiğinden,
Balkanlar'ın Petric kenti doğumJu
Halım Bey, Takirdağ'ın Saray kazası-
ndaki çiftini çubuğunu bırakıp kansı
ve dört oğluyla birlikte Samsun'a yer-
leşmeye karar vermiştir.
Neden Samsun? Bu pek belli değil.
Çûnkü ne tanıdıklan vardı orada ne
de akrabalan. Üstelik savaşın
sıkınülannın üstüne bir de yoksulluk
eklenmişti. Halim Bey pazarcılıkla,
ç
"Bütûn klasiklen ve
çağdaş yazarlan orada
okudum. Tûm Chaıies
Dfckos'lan, Mark
Twain'leri, Tobtoy'-
lan, Reşat Nuri'len,
tstrarfleri. Steinbeck'-
leri, daha nicelerini.
Kitaplık memuru, bizi
oradan koyuncaya ka-
dar dalar giderdik o se-
rûven dünyasma..."
Aal ilgisi fen derslerineydi. Özellik-
le de matematik. Ama nedense kültü-
rel olaylar yaşamında çok önemli bir
yer tutuyordu. Babası onun bu ilgisi-
ni vûrekJendiriyor, Varlık Yayınlan'-
nın bir liralık kıtaplannı coğrafya ki-
tabının içine saklayarak okumasına
gerek kalinıyordu. Lise yıllannda ya-
şamına bir de tiyatro girdi. önce Çe-
hov'un, Ibsen'in oyunlanru okudu.
Sonra lise tiyatro kolunun yıl sonu
müsamerelerinde sahneye koyduğu
MoBere'in Cimrisi'nde, Scapin'in
Dolaplannda, Racine'in Le Cid'inde
-fiLgünlerde, bir tiyatro ya da film gösterisinde,
sessizce oturan, orta yaşlı, saçlan dökülmüş, gülümseyen, az
konuşan, bilge tavırlı bir adam göriirseniz, bilin
ki o, sanat dünyamızın temel taşlanndan Yılmaz Öğüt'tür.
çalışmalan yakından izledim. Ayyar
Hamza'yı ilk kez onlardan izledigim-
de tiyatro sanatında yepyeni şeyler
yapılabileceğini farkettim. O yıllarda
da Şehir Tiyatrosu'nun tûm oyunlan-
na giderdim. Ama bu gençler bam-
başka bir şeyin peşindeydıler."
Üniversiteyi kardeşlerinin dayanı-
şması ile bitirdi ve genç bir mûhendis
olarak Samsun'a dönüp Karayol-
lan'na girdi.
KarayoBan, birkaç Cumhuriyet
mûhendis kuşağı için gerçek bir okul-
dur. Dürüst çalışmanın, ülkenin
yapısını değişürme inancının, ustalar
içerikli olabileceğini somut bir biçim-
de gördürn. Daha o gûn, onlarla bir
yazgı birliğimiz olacağını sezmiş-
tim..."
Evet, Sevgili Cumhuriyet okurlan,
size başta AST ve tiyatro dünyamız
olmak üzere, kültür dünyamızın ses-
sız ve göstenşsiz kahramanlanndan
birinin, Yılmaz Öğüt'ün yaşamöy-
küsüjıü anlatıyonım. Medyalann
sahte ve pınltıh ekranlanndan kuy-
ruklu, kuyruksuz yıldızlar ve saman
alevleri gibi gelip geçen nice "kâzip
şöhret"in flaş patlamalan ve gürûltü-
sü arasında farkedilmeyen bir
ocukluktan
başlayarak hiç boş
zamanım olmamıştır.
Okulda ve kütüphanede
geçirdiğiın zamanın
dışında durmadan
çalışırdım. Bugün bile
gazetelerden saatte yüz,
yüzelli kesekağıdı
yapabilirim.'
kansı ise evde dört oğlanın yanı sıra
bir de Singer dikiş makinesiyle boğu-
şarak kannlannı doyurmaya
çalışıyolardı. Halim Bey'in yaşamda
tek tutkusu vardı: Çocuklaruu okut-
mak. Gerçek bir Cumhuriyet yurttaşı
idi. Bilinçli, dürüst ve dirençli. Müta-
reke yıllannda, yani işgal sırasında
fstanbul'da bulunmuştu ve çocuk-
lanna arada sırada Kurtuluş'tan son-
ra Refet Paşa'nın kente zafer girişini
anlaürdı. "Bu memlekette böylesine
görkemli ve candan bir karşıkma tö-
renini daha sonra ne gördüm ne de
duydum" derdL
O zamanlar Samsun, büyük ve zen-
gin bir köy değil, küçük ve yoksul bir
kentti. Cumhuriyet LokantasTnın
kolab örtülü masalannda taze balık
yenebiiır. 19 Mayıs Parkı'nda dolaşı-
labilir, sakin ve temiz kıyı kahvelenn-
de mavi birdenize bakılarak çay içile-
biürdi.
Kentin yoksul pazar mahallesinde,
mezarhğın yanındaki küçûk ve dö-
kük ahşap evin alt kaünda, kirada
otururlardı. Halim Bey, pazaryerinde
günlük ekmeğini çıkarmaya çalışı-
rken kansı kaput bezinden asker do-
nu diker, dört oğlan ise. okul saatleri
dışında onlara yardım ederdi.
'"Çocukluktan başlayarak hiç boş
zamanım olmamıştır. Okulda ve kü-
tüphanede geçırdiğim zamanın
dışında durmadan çalışırdım. Bugün.
bile gazetelerden saatte yüz, yüzelli
kesekağıdı yapabilinm. Makinede
don, gömlek dikebilirim. Gene de zor
geçiniyorduk. Şeker bulunmadığı için
çayı kuru üzümle içtiğimizi hatırlıyo-
rum. Ayakkabı sadece yılda bir İcez
aluıır, aşmmasın diye altına kabara
çakılırdı..."
Kütüphane! Samsun Gazi Kütûp-
hanesi. Tıpkı benim çocukluğumun
Antep Halkevi Kütûphanesi gibi,
onun için de raflan ciltlenmiş Milli
Eğitim Bakanüğı klasiklen ile dolu bu
hafif tutkal-kâğıt kanşımı kokuyla ha-
ürlanan geniş salon, bir Eldorado idi.
Kaybedilmiş ve bulunmuş cennet.
giyle anlatacak değerli bir sanatgmız
var: Rutkay Aziz. Aşağı yukan yirmi
yıla yaklaşan bir süredir, Samsunlu
bir işadamı, müteahhit ve mûhendis
Yılmaz Öğüt, ASTın tûm çahşma-
lannda, inanılmaz bir özveri ve da-
yanışma duygusuyla sanatçılara des-
tek olmuş, uzun ve çüeli bir yaratım
sûrecinde başta Rutkay olmak üzere
ASTın çalışanlanyla bır yazgı birliği-
ni, bir dostluk dayanışmasmı pay-
laşmıştır. Bu dostluk, gördüğüm, bil-
diğim kadanyla, lekesiz ve pûrüzsûz
gûnûmüze kadar sürmüştûr.
Ancak Yılmaz'ı gündeme getiren,
bugün onu anlatmama, tanıtmama
neden olan olay ne geçmiş yıllann sa-
natseverliği, ne de ASTla olan da-
yanışmasıdır.
Savaş yıllannın mütevazı koşullan-
nda büyüyen, bugün ise görece
varlıkh. rahat koşullara sahıp işa-
damı Yılmaz öğüt'ün gene kişilıgine
yakışır sessiz sedasız bir yeni girişi-
miyle kültür yaşamımıza yaptığj eşsiz
bir katkıyı dile getiımek istiyorum:
Yılmazöğüt, üçyıldırhiçbirkâramacı
gütmeksizin, zarar ederek çıkardıgı
güzel 'Tiyatro' dergısinden sonra şim-
dı de mükemmel bır tiyatro kitaplan
koleksiyonu sunuyor bizlere. Anado-
lu'nun ücra kasabalannda tiyatro
aşkıyla yanan gençlerin, profesyonel
topluluklann kapılannı aşmdırarak
sağlamaya çabştığı oyun tekstlerini
birbiri ardından yayımlıyor.
Yılmaz'ın böyle bir iş yaptığıru bir
parça biliyor, duyuyordum, ama
çapmdan habersizdim. Başta Türk ti-
yatro yazarlan, Vasıf öngören'den
Oktay Arayıa'ya, Senııet Çağan'dan
Turgırt özakman'a, Orhan Asetıa-
dan Mehmct Baydur'a hemen tüm ya-
zarlanmız, Bredıt'ten Fo'ya, Pinter'-
T-â-iva
.iyatro
neredeyse en eski sanat.
Binlerce yıllık. Neden
ölsün? İnsan insana
sıcaklığı yaşatan tek
sanat. Ben yeni tiyatrocu
çocuklardan da çok
umutluyum. Festivalde
t d ü d H
Fotoğmf: FtıJz KUTLAR birlikte desteklemeliyiz.'
görev aldı.
Ama her zaman sahnenin biraz ge-
nsınde, karanlıkta kalmayı seçti.
1954 yılında Karadeniz vapuruyla
yaptığı yirmi dört saatlik bir vapur
yolculuğundan sonra ayak bastığı
Istanburda, sınavinı kazandığı Tek-
nik Üniversite Inşaat Bölümü'ndeki
öğrencilik yıllannda ve daha sonra
da, bu hep böyle sürdü. Yalın, al-
çakgönüllü kişiliği, az konuşan,
ve işçilerte, yani emekçilerle omuz
omza bir i§ başarmanm en güzel 'şan-
tiye'si. "tlç yıl süreyle coşku içinde
çalışüm. Yollar, köprüler yaptım.
Karşılıklı gûven içinde ve tam yetkiy-
le. Karayollan'nın yönetici, mûhen-
dis, teknisyen ve işçilerine her zaman
şükran borçluyum."
1960'h yıllar, bizim kuşağunız için
belirleyiddir. Hele bir de sanata dûş-
künsek, gençliğe inanıyorsak, bendl
adamın.
Onunla ilk tamştığımız günlerin,
yani 12 Mart'ın karanhk ve tatsız
gûnlerinden birinin bir şehirlerarası
telefon konuşmasını haürbyorum.
Santral memurelerinin sık sık "Sam-
sun! Samsun! Çık aradan!" çığlıklan
arasında ben Yılmaz Öğüt'e, Samsun
Sinema Dernegi'nın göstereceği
Andrzej Wajda'nın "Herşey Satılık"
filminin jeneriğini ve konusunu
yazdınyordum. Çün-
kü Yılmaz öğüt, o sı-
rada Edirne'den
ış yıllannın mütevazi koşullannda büyüyen,
bugün ise görece varlıkh rahat koşullara sahip işadamı Yılmaz
Oğüt,üç yıldırhiçbir kar amacı gütmeksizin, zarar ederek
çıkardığı'Tiyatro'dergisinden sonra şimdi de mükemmel bir
tiyatro kitaplan koleksiyonu sunuyor.
kültür dernekle-
Sam-
başı-
kendini ortaya atmayan tavn ile seç-
kin bir izleyici, okur, dinleyici olmak-
la yetindi. Üstelik yaraüalık alanında
biriçok şeyi çok erken keşfetme
şansını yakaladığı halde.
"AtflLı Alpöge, Ergnn Köknar üni-
versitede sınıf arkadaşlanmdı. Sonra-
dan onlan Genç Oyuncular Toplulu-
ğu'nu kurmaya yönlendirecek ilk
değılsek. topluma kendi egomuzdan
daha çok değer veriyorsak.
"ASTı, yani Asaf Çiyütepe ve ar-
kadaşlannın kurduğu, Serinet Ça-
ğanlann, Gûneş Sümerlerin sûrdür-
düğü, Rutkay Azizlerin yaşamını
adadığı bu köklü tiyatro geleneğini de
ilk kez 1960'h yıllarda 72. Koğuşoyu-
nuyla tarudım. Tiyatronun toplumsal
Hem tstanbul'da
buJunduğum yıllarda
hem de Samsun'da
gösterilen bütün kaüteiifilmlerinşaş-
maz izleyicisiydim. Aynca biliyorsun,
yıllardır mart-nisan' aylannda, Sam-
sun'daki yoğun işlerimi bırakır,
Istanbul Uluslararası Film Festivali'-
ni izlemek üzere Istanbul'a gelirim.
En az yirmi otuzfilmgörûrüm."
Yılmaz Öğüt'ün yaşamının en des-
tansı yanını, benden daha yetki ve bil-
dan Beckett'e tüm çağdaş yazarlar
"Toplu Oyunlan" ile okura sunulu-
yor. Sadece ekimden bu yana 16 ki-
tapta 60 oyun yer ahnış.
Aynca Aziz Cahşlar yönetiminde
"Tiyatro Kültür Dıasi" başlaülmış.
SUnisiawski'den Pisotor'a, önemli
kuramalann eserleri de yayımlanıyor
bir yandan.
Bugûnlerde, bir tiyatro ya da film
gösterisinde, salonun bir köşesinde
sessizce oturan, orta yaşh, saçlan bi-
raz dökülmüş, gülümseyen, az konu-
şan, bilge tavırlı bir adam görürseniz,
bilin ki o, sanat dünvamızin temel taş-
lanndan Yılmaz Öğüt'tür. Geçmişi
bılen, geleceğe açık, aydınlık bir kül-
tür adamı.
Tecavûz-ü Cahilane (!) ile tiyatro-
nun öldûğûnü ileri sürenlere aiçak
sesle şu yanıu veriyor:
"Tiyatro neredeyse en eski sanat.
Binlerce yıllık. Neden ölsün? İnsan in-
sana sıcaklığı yaşatan tek sanat. Ben
yeni tiyatrocu çocuklardan da çok
umutluyum. Festivalde bir adım
aüldı. Hep birlikte desteklemeliyiz.
Yakında en gençlerin yapıtlannı ya-
yımlayacağız: Şule Gürbüz'ün, Mikail
Uçar'm... Daha yeni geleceklerin...
Ben sanatı ve tiyatroyu seven bir in-
sanım. Bir tiyatro seyircisiyim..."
Kültür Bakanlığı'nın sinemada destekleyeceği projeler ile Tiyatro Başan ve Onur Ödülleri açıklandı
Bakanlıktan tiyatroya lOmflyarlimlıkkatkıANKARA (AA) - Kûltûr Bakanı
Fikri Sağbur, Bakanlığın Türk sine-
masını desteklemek amaayla projele-
re sağladıgı kredilerde uygulanan
yıllık yuzde 25 faiz oranının yûzde 15'e
indirüdiğini açıkladı.
Sağlar, dün düzenlediği basın top-
lantısında faiz indiriminin geriye dö-
nûk olarak uygulanacağını, 1991
yılında kredi alan projelerin de bu in-
dirimden yararlanacağıru söyledi. Bu
yıl içinde Türk sineması ve tiyatrosunu
destlemek amaayla toplam 36 milyar
lira katkıda bulunulduğunu belirten
Sağlar, bakanlığın bu yöndeki katkı-
lanaın diğer plastik sanat dallanna da
uygulanacağıru kaydetti.
Bakan Sağlar, Sinema ve Mûzik Sa-
natını Destekleme Fonu Değeriendir-
me Komisyonu'nun aldığı kararlan
açıklayarak bu yıl 10fihnindaha des-
tekleneceğini söyledi.
Bakanlığın destekleyeceği projeler
şunlar: "Manisa Tarzanı" (Orhan
Oğuzl "tstanbul Annedir Çocuğum"
(Işıl Ozgeotürk), "Gece Melek ve Bi-
zim Çocuklar" (Atıf YJmaz), "Ay
Vakti" (M«himır Ergm), "Istanbul
Kanatlanmızın AJtında" (MusUfa
AlboUar), "Kırmızı Bir Taş"(Ahmet
Sooer), "Yalnız Salih" (ömer Upr),
"Hera ile Leandros-Kızkulesi" (frfan
Kûhnr Bakanüğı 'nıntiyatroödûllerindebuyıl KentOyımcolan 'Eniyi topluluk'seçfldi. (UĞURGÜNYÜZ)
Tözöm),"78-92"(Yavnzözkaıı),"lsim-
siz" (Memduh Ün).
Sağlar, bu projeler dışında, aynca 4
film için de karar verme sürecinin sür-
düğünü bildirdi. Böylelikle bu yıl içeri-
sinde, haziran ayı sonr ıa kadar 23 ko-
nulu film projesine.' jplam 17 milyar
liralık destek sağlandıgını belirten
Sağlar, bunun yanı sıra 8 çizgi fıhn, 10
belgesel film için 7 milyar, 4 mûzik
projesi için de 1 milyar lira katkı veril-
diğini anlattı. Sinema Araştırma tnce-
leme ve Eleştirme Yanşması'na katı-
lan 9 esere 265 rnilyon lira, sinema eği-
tirni veren 5 üniversiteye de öğrenci-
lerin pratik yapma olanağma kavuş-
ması için, 500 milyon lira destekte bu-
lunduklannı açıklayan Sağlar, aynca
başanlı çizgjfilmlerarasından 10 tane-
sine ve 2 belgesele de toplam 720 mil-
yon lira ödül verileceğini kaydetti.
Kültür Bakanı Fikri Sağlar, tiyatro
alanındaki çalışmalara bu yıl içinde 10
milyar 581 milyon katkı sağlandıgını
anlatarak, tiyatro alanındaki ödülleri
açıkladk Kent Oyunculan.' En İyi
Topluluk", "Uyarca" oyununu sah-
neye koymadaki başansı nedeniyle
Ankara Devlet Tiyatrosu Müdürû Şa-
kir GûmHnar "En İyi Yönetmen",
"Vanya Dayı" oyunundaki başansı
dolayısıyla Istanbul Belediyesi Şehir
Tiyatrolan sanatçısı Tilbe Batum "En
İyi Kadın Oyuncu", "Kuvayı Milli-
ye", "Konken Partisi" ve "Fazla Uzak
çok Yakın" adlı oyunlardaki ba-
şansıyla da Müşfik Kenter "En iyi Er-
kek Oyuncu" ödülûne layık bulundu-
lar.
Mnazzez Kunloğlu ve Orhan Ase-
na'ya da, Türk tiyatrosuna yapüklan
üstûn katkılardan dolayı "Onur ödü-
lü" verihnesi kararlaştınldı. Tiyatro
Inceleme Araşünna ve Eleştirme Ya-
nşması'na katılan 11 esere 290 milyon
lira, tiyatro bölümü bulunan 17 üni-
versiteye de 340 milyon lira yardım
yapıldığmı belirten Sağlar, bu yıl tiyat-
ro sezonunda özel tiyatrolann 70 pro-
jesine toplam 9 miJyar 950 milyon lira
katkıda bulunulduğunu söyledi.
Tiyatro Başan ve Onur ödülleri
olarak verilmesi kararlaşunlan 270
milyon lira tutanndaki ödüller, önü-
mûzdeki günlerde törenle sahiplerine
dağıülacak.
Oyun okumak başka bir
keyif...
YILMAZ ONAY
Edebiyat tarihinde, özellikle kitap basımının yaygınlaşma-
smdan önceki upuzun bir dörtemde, dile dayalı sanatlann en
önünde gelen dal tiyatro olmuştur. Adıru herkesin bıldiğı çok
önemli bazı edebiyat akımlannı tiyatro yazarlan belirlemiştir.
Gerçekçilik akımlannda bile ağırlığı vardır tiyatro yazarlığı-
nın.
Örneğin antik cağ edebiyatı dendiğınde ilk aklımıza gelen-
ler, Homeros'un yanında, Aiskhylos, Euripides, Sopbokies,
Aristophanes değil midir?Sapho'yu bile daha az kişi tanır. Üs-
telik o çağda tüm edebıyata "şür" kavramı geneünde bakıl-
dığı halde tiyatro en önde geliyor ve oyun yazarlanna da şair
deniyordu. (Şiir'in temel olması günümûz tiyatrosu için de
geçerliğini korusa ne iyi olurdu, derim ama bu ayn bir yaa
konusu). Peki o koskoca antik çağm edebiyatmı bılmek, tanı-
mak, nasıl mümkûn olabilir? "Ilyada"yı, "Odysseia"yı oku-
makla Homeros'u tanıdınız, diyelim. Ya "oyun yazarlan"nı?
"Oyun okunmaz", diye bir önyargı yerleşmiş ya da yerleşti-
rilmiş bizde. İşte bu soruna parmak basmak istiyorum. Öyle
bir önyargıya uydunuz mu, örneğin bütün bir antik dönemi
bilmenize, tanımanıza imkan yok ! Denecektir ki, o dönemin
oyunlan oynanır, seyirci de izlerse tanımış olur. Hayır! Bir
defa, yalnızca ulaşabildiğiniz tiyatro çevresi ile sınırlı
kalırsınız ve o çevrenin sahneye getirmediği yapıtlar ve yazar-
lar "yok" olur sizin için ; ya da adlannı duyar ne olduklannı
bilemezsinİ2. Dahası, sahlenenen yapıüan da, dramaturg, re-
jisör, oyuncu, önünüze nasıl getirdiyse ondan ibaret
sarursmız. Sonra da eliştirisini okuduğunuzda, hiç kendi gö-
rüşü, kendi bilgjsi olmayan, oluşamayan "cahil"ler durumu-
na düşersiniz. Yaak değil mi? Oysa siz, belki otiyatrosanatçı-
lannm, o eleştirmenlerin bile okumakta zorluk çektiğı roman-
lan, öykûlen, şiirleri, sanat biümi incelemelerini felsefe yapı-
tlannı okuyup tartışan,
Yaymlardakiboşluk
'oyun okunmaz'
önyargısından
kaynaklanıyor. Kırın o
önyargıyıgöreceksiniz
nasü sağhkh, nastl
eieştiriyide
eleştirebilen bir
kamuoyu oluşacak!
okumaktan zevk alan
yüksek düzeyli okur-
larsınız.
Aristoteles'în "Poetka-
sını model alan klasisizm
akımını öncelikle o döne-
min tiyatro yazarlan belir-
lemiştlr? "Oyun okun-
maz" ise o akımı nasıl bi-
leceksiniz? Bugün "anti-
Aristotelesçi "adı verilen
ana akımın tarihteki temel
taşlanndan biri olan Sha-
kespeare'ı tanıyor musu-
nuz? Herkes, "evet' diye-
cek bu soruya. Ama oyun-
lannı okumadınızsa bir düşünün. Metinlerde kısaltma ve de-
ğiştirmeler de dahil, çeşit çeşit yorumlarla sahneleniyor Sha-
kespeare. Oyunlannı okumadan yalnızca kuramlanıu oku-
muş olmakla Brecht'in boş bir kalıbından başka ne geçer eli-
mize?
ömekleri, sembolizm, romantizm akımlan için de çoğalt-
mak mûmkün. Hele Moliere'i kim bilmez? Ama adının ötesi-
ni bilmek için "oyun okumak" gerek. "Faust"u okumadıy-
sanız. Goetbe hakkında bilginiz çok yûzeysel kalır. Yalnızca
öykülerini okumaltla Çehov'un ancak bir yanına bakmış
olursunuz. Puşkin'i bile "küçük tragedyalar"ı ile tarumak zo-
rundasınız- ki sahnelendiğini belki hiç göremeyeceksiniz. Ha-
lipönıuın''ın ve İhsen'in oyunJanru okumadan natüralizm ve
realizm arasındaki hem köprüyû hem çaüşmayı nasıl tartışa-
bilirsinİ2? Birinin "Dokumaalar"ı, ötekinin "Bir Halk Düş-
manı", eleştirel gerçekçilik dendiği zaman hep önünüze çıka-
cakar. VişDevski'nin "Optimist Tragedya"sına toplumcu ger-
çekçilik kuramanın köşe taşı olarak hep rasllayacağıruz gibi.
Ama o oyun hiç oynanmadı, belki hiç de oynanmayacak.
Kaldı İci oyun oynamak, yalnızca bilmenin bir gereği de de-
ğil, okuma zevkinin başlıbaşına bir türûdür. özel bir keyiftir.
Her şey bir yana, sahnelenen oyunu, önceden metnini oku-
muş olarak işlemenin tadını dûşünûn, yeter. Bir de, yerli-
yabana eski- yeni pek çok oyunu kendi zihninizin sahne de-
rinliklerinde okuduğunuzda, onlann niçin sahnelerden uzak
kaldığını farketmenın "zevk"ini katın buna! Diyeceksiniz ki,
yerli ya da çeviri çok az oyun yaymlanıyor. nasıl okuyabili-
rim? Evet ama, "oyun okunmaz" önyargısından kaynakla-
nıyor bu boşluk. Kınn o önyargıyı, bakın göreceksiniz, nasıl
sağhkh, nasıl dûzey yükseltici, nasıl eleştiriyi de eleştirebilen
bir kamuoyu oluşacak! "İyi oyun yok!", "iyi yerli yazar yok"
yargılannın ve bunun yanında şaşkınlıkla izlediğiniz kimi sa-
nat- alü fenomenleri yeni'nin müjdecisi gibi pompalamanın
nasıl "oyun okunmaz, yalnızca övulen oyunlar seyredilir" alış-
kanlığının dayatıldığı ortaya çıkacak. Gectiğimiz çok güzel
bir edebiyat olayı var. On bir yazanmız Fransa'da "Türk
Edebiyat Günleri"nde edebiyaümızı tanıtmak, taruşmak için
davet edildiler. Ama içlerinde hiç tiyatro yazanmız yok. El-
bette: Oyun okumayan bir toplum, oyun yazannı da "yazar"
saymaz. Oysa anımsayabm: Bir süre önce Uluslararası Pen
Kulübü'ün başkanı da, başkan yardımcısı da oyun yazanydı
: Arthur Miller ve Harold Pinter. Ülkemize de geldiler ve on-
lan günümûzün en önde gelen yazarlan olarak biz de ku-
cakladık. Oyunlannı okumuş muyduk peki, okuduk mu?
Belki ben yanıhyorum, kabul. Ama o zaman "Oyun niçin
okunmaz"ın da aynı açıkhkla ortaya konmasıru beklemek
hakkım. Tüm içtenliğimle, öğrenmek için.
tstanbulFestivali'nde bugün
Kültür Servisi -21. Uluslararaa Istanbul Festivali
kapsamında bugün saat 18.30'da Aya İrirü'de "I Musici"
topluluğu birkonsergerçekleşürecek. En önemli özelüği
orkestra şefi olmaksızm konservermek olan topluluk,
1952 yıhnda 12 müzik öğrencisi tarafindan kuruldu.
Konserlerini içten gelen anlık bir gösteriye
dönüştürmesiyle tanınan topluluk, verecekleri konserde
Antonk) Vivaldi'nin ünlü "Dört Mevsim" keman
konçertosunu seslendirecek.
Netaş Halk Oyunlan EkibVnin
gösterisi
Kültür Servisi - Netaş Halk Oyunlan Ekibi, bugün saat
21.00'de Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde bir gösteri
gerçekleştirecek. 1992 yılırun Ekim ayında, Netaş'ın 25. yıl
kutlamalan çerçevesinde kurulan halk oyunlan ekibi. 40
kişililc büyükler ve 20 kişilik küçükler grubundan oluşuyor.
Bugecekigösterilerdeekip. Biths, Bayburt, Diyarbakır,
Artvin, Silifke ve Gaziantep yörelerinin oyunlanndan
ömeklerverecek. Küçülder ekibi ise Kars ve Kafkas yöresi
oyunlannı sunacaklar. Gösterilere Istanbul Çağdaş
Turizm Folklor Derneği konuk olarak katılacak.
Çizer*in resimleriEfes MüzesVnde
Kültür Servisi - Kemal Çizer'in on dördüncü kişisel resim
sergısi Selçuk Efes Mûzesi'nde 28 haziran tarihinde
açüacak. 1917 yılında Zile'de doğan Çizer, Adana
Öğretmen Okulu'nu bitirdi. Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi Hikmet Onat Atölyesi'ne devam eden sanatçı,
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nden
mezun oldu. Çizer, Manchester Akşam Sanat
Akademisi'ne devam etti. Çizer'in sergisı 12 temmuz
tarihine kadaraçık kalacak.
'Bosna-Hersek Fotoğraflan
SergisVuzatıldı
Kültür Servisi - Kûltûr Bakanlığı'nın katkılanyla. tslam
Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi tarafindan 12
haziranda açılan ve 18 haziranda bitmesi planlanan,
"Bosna-Hersek Fotoğraflan Sergisi" yoğun ilgi üzerine, 25
haziran cuma gününe kadar uzatıldı. Sergı, Yıldız Sarayı
Çit Kasn'nda 25 haziran tarihine kadar izlenebilecek.