23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet70. MSAYI 24728 S A N A T K U L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 20HUİRAN1B98PJUAR Mirmara Denizi ve Boğaz sulanna bakan hiçbir sahilde denize girmemek gerekiyor Marmara'da serinlemenin bedeK: Hastalık NESLİHANKAYSERİLİOĞLU Çcc değil. en fazla 10 yıl öncesine kada İstanbul'da yazın sıcağından bunaan. soluğu şehrin ıkı yakasın- dan ca kolavlıkla ulaşılabiîen plaj- lardaalırdı. Özellikle hafta sonlann- da seinlemek, güneşlenmek ya da yüzrrek isleyenlerle dolup taşan İs- tanbü'un plajlanrun artık tanhe kanşığını söylersek, abartmış ol- mayı;. Istanbul gıbi dört bir yanı de- nizlere kuşatılmış bir şehirde, artık deniz sadece seyretmekle yetinmek zorurdayız. O da ancak. kanalizas- yon \î diğer atıklardan yayılan bin türlü cokunun tahammül sınırlannı aşmaiığı kıyılarda... İstinbul Büyükşehir Belediyesi Sağhi İşleri Dairesi'nin. yakın bir tarihe. hatta geçen seneye İcadar de- nize zirilebilen sahillerden ahnan numınelerde yaptığı ölçûmlere göre kirlilic, tehlike sınınnın üzerinde. Ölçümler. dünyada olduğu gjbi ülkemizde de, deniz suyunda bulu- nan koliform bakterisi va da vaygın söylenişiyle koli basıli miktannın belirlenmesiyle yapılıyor. Deniz su- yunun 1 litresinde bulunan koliform bakterisınin miktan 10 bini aştığı takdirde. insan sağhğını cıddi bo- yutlarda tehdit ediyor. İstanbul'da bu yıl yapılan deniz suyu kirlilık öl- çümlerinden ahnan sonuçlara göre bu miktar. hemen her kıyıda 24 bin olarak belirlenmiş. Bu sonuçlara göre Marmara Denizi ve Boğaz su- lanna bakan hiçbir sahilde denize girmemek gerekiyor. Şayet ara- mızda,"Yok canım bana birşey ol- maz, ben girerim" diyenler varsa, Hıfzassıhha Enstitüsü yetkililerinin tavsiyesi, birkaç dakiİcadan fazia kalmamalan, kesinlikle deniz suyu yutmamalan, sonrasında da iyice sabunlanarak titiz bir duş almalan. Tabii, tüm bunlann yapılmasına rağmen herhangi bir enfeksiyon M.armara Denizi'nin kapah bir deniz olması nedeniyle kirlilik, yalnızca mikrobiyolojik düzeyde değil. Marmara DenizTnde çok ciddi boyutlarda kimyasal kirlenme de söz konusu. kapma ihtimali hiç uzak değıl. Koli- form baktensinin tehlike sınırlan- nın çok üzerinde olduğu. yanı mik- robiyolojik kirlenme} e maruz kalmış denizlere girilmesi sonucun- da oluşan hastalıklar arasında. çe- şitli cilt enfeksıyonlan. kulak. bu- run, boğaz yollannda ciddi iltıhap- lanmalar, gözlerde tehlikeli sonuç- lar doğurabilecek enfeksiyonlardan başka. deniz suyu yutulması halinde de gastroit sistemde çeşitli rahatsız- lıklar görülüvor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Dairesi Başkanlığı'nın yaptı- ğı açıklamaya göre; Marmara Deni- zi ve Boğaziçi'ndeki mikrobiyolojik kirlenmenin birinci nedeni, kanalı- zas>on atıklanmn antıma tabi tu- tulmadan kontrolsüz deşarjı. Bu- nun dışındaki nedenler arasında ise, hayvan dışkılan. yüzeysel sular, süt, et ve deri endüstrisi atıklan gösterili- yor.Marmara Denizi'nin kapah bir deniz olması nedeniyle kirlilik, yal- nızca mikrobiyolojik düzeyde değil. Marmara Denizfnde çok ciddi bo- yutlarda kimyasal kirlenme de söz- konusu. Bu kirlenmenin en önemli nedeni olarak, sanayi kuruluşlannın atık sulannı antıma tabi tutmadan deni- ze boşaltmalan gösteriliyor. Bun- dan başka: marina, tersane, petrol dolum tesisleri ve rafınerilerinden, deniz araçlanndan ve hava kirliliği- nin yağışlarla poliaromatik hidro- karbonlar şeklinde denize çökme- sinden kaynaklanan kırlilikler, kim- yasal deniz kirliliğinin nedenlerin- den bazılan. İstanbul Sağlık İşleri Müdürlüğü, Marmara Denizi'nde kirliliğin ön- lenmesi ya da giderilmesi için bir dizi tedbir öneriyor: -Sanayi kuruluşlannın aük su an- tma tesislerini faaliyete geçirerek, atık sulannı kontrollü limitlerin al- ünda deşarj etmeleri -Derelerin ve akarsulann ıslah edilmesi -Hava kirliliğinin önlertmesi -Kanalizasyon atıklanmn tam bi- yolojik antıma tabi tutulması -Petrol dolum, boşaltım tesisleri. rafıneriler ve tersanelerin yarattığı kirliliğin, alınacak tedbirlerle önlen- mesi -Deniz araçlannın. sintine topla- ma gemilerine boşaltım yapmalan- nın sağlanması -Orta Avrupa"dan Tuna Nehri kanahyla gelen sanayi atıklannın. önce Karadeniz'e oradan da Mar- mara Denizi"ne ulaşmasıyla oluşan kirliliğin önlenmesi. Acaba tüm bunlar yalnızca öneri düzeyinde kalmayıp hayata geçirile- cek mi? Yoksa harekete geçıldiğinde iş işten geçmiş mi olacak? Gelecekte İstanbul sahillerinden -bir zamanlar olduğu gibi- gönül rahaılığıyla deni- ze girebilmeyi düşlemek, umanz sa- fıyane bir hayal değildır. Koyun sayma şampiyonası LONDRA (AA) - İskoçya'da ilk kezgerçekleştinlen "Koyun Sa>ma Şampivonası", ilgiyle izlendi. Glasgovv kenti yakınlanndaki Carter Bar gölgesinde düzenlenen şampiyonada yanşmacılar. bir tarafta çok sayıda koyun, diğer tarafta ise boş bir ağilın bulunduğu iki çıtin arasında duruyorlar. İlk önce hakemler tarafından belli bırölçüde açılan. içi ko> un dolu ağılın kapısından çıkan koyunlann sayısı yanşmacı tarafından belirlenmeye çahşılırken. hakemler. zaman ilerledıkçe ağılın kapı aralığını arttırarak. koyunlann sayımını zorlaştınyorlar. Yanşmanın galibinin. önünden koşarak geçen 238 koyunu doğru saymayı başaran. Margaret Davis olduğu açıklandı Direksiyonda saldırganolan kadınlar da varHaber Merkezi- Bazı kimseler di- reksiyon başındayken niye daha saldırgan bir tutum takınır, kendi hayatını, başkalannın hayatını teh- ükeye atan nskli numaraİar yapar? Araştırmacılar. yolda herkes içın ür- kütücıi olabilen bu insan modelinin kimliğini çızmeye çalışıyor. Newcastle Ünıversitesi Psikoloji Bölümü'nde calışan ve "Risk and Safetv on the Roads: Perceptions and Attitudes- Yollarda Risk ve Güvenlik: Algılayışlar ve Davranış- lar" isımli latabın yazarlanndan biri olan Dr. Derek Packham, buinsan- lar için araba kullanmanın. orman kanunlanndan farksız olduğunu söylüyor: Güçlü olan hayatta kalır. Packham ve kitabın diğer yazan David Silcock, sürücülüğü güç çer- çevesinde gören insanlan ikiye ayın- yor. Birinci grup toplumsal düzenin sınırlanna karşı geliyor. İkinci grup ise kelimenin tam anlamıyla aldınş- sız. İkinci grup için yolun katı kural- lan bir meydan okuma çağınsı ve kırmızı bayrak boğaya nasıl geliyor- sa yoğun bir trafik akışı da onîara ayru hissi veriyor. Bu insanlann çoğu genç erkekler. Orta yaşlı, gözüpek erkekler de az suçlu değil. Direksiyon başında sal- dırgan olan kadınlar da var. Saldırgan sürücü, yola çıktığinda aklına ilk gelen şey "rekabetın doğası". Yayalar, trafik ışıklan, gö- rüş mesafesi fılan hep ikinci planda. Bu sürücünün davranış modeliy- le ilgili rahatsız edid bir sonuçsa şu: Yayasız yollarla, yayava açık yol- larda araba kullanması arasında hiç fark yok. Işık yeşilse. görüş net- se, basabildiği kadar basıyor gaza. Riske girmeyi seviyor, böylece arkadaşlannı etkilediğine inanıyor. Riskü sporlan seviyor. İyi sürü- cülüğü ani frenler, ani dönüşler yapmak, riskli manevralan ba- şanyla gerçekleştirmekle eş tutu- yor. Aracı, ayru zamanda özgürlük ve iktidann bir simgesi. Onun için araba kullanmak bir saplanü. Ruh hali sürücülüğünü etkiliyor. Depresifse, bıkkınsa arabada daha fazla saldırganlaşıyor. Sorun şu; ca- nını sıkan şey, öteki sürücülerin "onun" yolunu işgal etmesi. Manchester Universitesi'nden Dr. Steve Stradling, saldırgan sürü- cülerin sayılannın sanıldığından daha fazla olduğunu söylüyor. Stranling'e göre, saldırgan tutum- lann çeşitli nedenleri var. Kişi yalnızca bir randevuya geç kalrruş olabilir. Arkasındaki sürü- cülerin kendisini fazla sıkıştırdığinı düşünebilir (örneğin hepsi sağa dönmeyi bekliyordur). Yaşarrunın, arkadaşına, eşine anlatılabilecek türden küçük zaferlerinden birini kazandığına inanabilir. Kötü bir ruh hali içindedir. Dr. Stradling, araba kuilan- manın "doğal olmayan" bir dav- ranış olduğunu düşünüyor. "Saruldığından daha gerilimli bir iş. İnsanlar gerginken daha uç tepkiler ve kötü kararlar verir. Gergindirler, yapüklan iş doğal değildir, çünkü gösteri yapıyorlardır."' Dr. Stradling, araba başında saldırgan bir tutum sergileyen kişi- lerin, araba dışında nasıl davrandı- klanyla ilgili bir çahşma yapı- lmadığını da sözlerine ekliyor. Duygusallık, krillerin sonu olabilirHaber Merkezi - Botanik adı 'euphasia superba' olan Antark- tika'ya özgü "krill'; ıri gözlü, küçük bir İcabuklu hayvan. Bu hayvan- lann yaşarm, hem tehdit alünda hem de önemsiz. Karanbk ve soğuk sularda doğan bu pavurya benzeri canlılar, 2000 metre derinhkten su yüzüne çıkabilmek için çabalayıp dururken. ya mavi balinalara ya mürekkep balıldanna ya da trollere yem olurlar. Eğer kabuğunda doğal olarak bulunan zehirli florinden anndınhrsa. ilerde daha da büyük tehlikelerle yüz yiizs kalacak. Yaşamsal bir olgu olarak gözlen- diğinde, çok farkh bir konuma sa- hip olan 'krilF, insanı hayrete düşü- ren bir düzen içinde. Antarktika'nın dört ay süren yaz mevsiminin her- hangi bir gününde. ergin bir mavi balina tam 4 ton krill yiyor. Bir baş- ka yerde, Antarktika'nın ucundaki yanmadada 40 Rus, trollerle krill sürülerini avlıyor. Bihndiği kadany- la, okyanusta 600 milyon ton krill yaşıyor. Bu miktar krill'lere dünya- da en büyük kitle olarak yaşayan canlı niteliğıni kazandınyor. Bu canlılann azalmasıyla iki garip an- cak hoş sonucun ortaya çıkacagı sanılıyor. Bunlardan biri, krillerin besini olan, milyarlarca tek hücreli deniz yosununun kurtulması. İkinci sonuç ise yosunlann yaşamını sür- dürmesiyle okyanuslann ısınması ve dünyanın havasının değişmesi. Tüm bu gerçekler David Cambell adındaki doğa tarihçisinin 'Kristal Çöl-Antarktika'da Yazlar" kitabı- nda belirtilmiş. Campbell Antarti- ka'da geçirdiği üç yılını kitapîa çarpıcı bir anlaümla dıle getirmiş. Doğarun korunması ile ilgili ya- zılar çoğaldıkça insanlar bu konuya daha sevecen yaklaşma eğilimi gös- teriyor. Günümüz doğal tarih ya- zarlan neden duygusallık ve fa- natizme yenik düştü? Yazar olmasaydı mutlaka birinci sınıf bir botanikçi olabilecek Andre Gide, dogaalan 'gerçekten doğayla ilgili olmayan, doğarun sürecinden habersiz' İcişiler olarak nitelendiri- yor. Kimi şeyler insanlar tarafından değişürilemiyor ya da doğal bir bi- çimde değişime uğramalanndan kaçınılamıyor. Bu nedenle korumaa yazarlann, kendilerini yok obnakta olan canhlann yerine koyarak duy- gulanm dile getirmesi yapay bir nite- lik taşıyor. Doğayı sadece insan ka- nahyla algılayabilen okuyucu neden ona kendi elleriyle biçim vermek isti- yor? Ancak bizler bunu yapmaya çahşıyoruz. Koruma fon gerektiri- yor. Yığinla fon, bir fılin yaşamını kurtarmak için toplanırken yardıma gereksinimi olan insanlar gözardı edihyor. Aşın duygusalhkla korun- maya çahşılan doğarun dengesi bo- zuluyor. Doğaalar, belki de Gide'in görüşüne katılacaklar: "Doğaya gerçek dönüş ancak doğarun esas- lanna inilerek gerçekleşebilir-ölüm." KriU öldü. Yaşasın krill. Denizin içindeki çöplük-^CB9@* rVnİ7altınHn tıımlan m^çlr^n tııîan r-ar NATIONAL GEOGRAPHIC Denizalünda kumlan mesken tutan canlılar. yaratıcılıkta rakip tanımıyor. Kumlann arasındaki herhangi bircisim, canlılar tarafından en etkin bir biçimde kullanıma sokuluyor.Denizindibineçökmüş bir araba tekcrleğini kendine yuva yapmış yılanbahğı. yaklaşan tehlikeyi sezip kalesini korumaya hazır birşövalyegibi meydan okuyor.Kumlann arasına pusu kurmuş kertenkele balığı. yalnızca ağiz ve gözden oluşan bir kapan gjbi avını bekliyor.Volkanik kumlann kül rengi örtüsü dragon balığinın gizlenmesı için ideal bir ortam. Saklandığı kumlann arasından çıkan dragon balığı, avlanmak ve eş bulmak içın tüm hünerlerini ortaya döküyor. Beyaz ve sivri sırt yüzgeçlerini iki amaç için kullanıyor: Çiftleşme döneminde karşı cinsin ilgisini çekmek ve yaşadığı bölgeyi düşmanlardan koru- mak. Hava balonlan üzerinde kayan bir hoverkraft gibi süzülerek suyun derinliklerine doğru kayboluyor.Deniz dibini bir örtü gibi saran kum tabakası. canlılar için ideal bir or- tam yaratıyor. Gerek düşmanlanna gerek avına kendini belli etmemek için kumda saklanan deniz dibi yaratıklan, yumurtlama zamarunda yuvalannı gözden ırak bir bölgeye yapıyorlar. Denizlere sorumsuzca atılan çöpler bazen balıklann işine yanyor. Gizlenmek, saklanmak ya da yuva yapmak için bu yabancı maddeleri bir nimet olarak görüyorlar. Bilmiyorlar ki bu auklar bir gün yaşadıklan ortamı kirleterek yok olmalanna yol açacak. Okyanus kıyılannda yaşayanlar ilk çağlardan beri deniz bitkileriyle besleniyorlar Okyanus sebzeleri mutfaklara giriyor ELITE Service Okyanuslardan çıkan yenilebilir bitkiler giderek daha çok ilgi çeki- yor. Daha önceleri eczanelerde satı- lan deniz sebzelerini artık market- lerde bulmak hiç de güç değil. En seçkin lokantalann listelerinde do- ğaçtan hazırlanmış deniz yosunlu yemeklere daha çok yer verildiği gö- rülüyor. Deniz yosunu ya da alga türleri. istiridye ve ıstakoz suyunda marine edilerek, hafif bir vinegret sosla kanştınlıp ızgara balıklann üstüne dökülerek sunuluyor. Ya da deniz yosununa sanlmış tarak poşe edile- rek iştah açıcılar arasında yer alıyor. Ünlü şefler, besin değeri son derece yüksek olan bu okyanus sebzeleri- nin mutfaklarda kullanımını gide- rek geliştiriyor. Bu ürünlerin sağlık açısından yararlan kara ürünlerine kıyasla çok daha fazla. Deniz bitkilerinin, başta Amerika olmak üzere. mutfağımıza girişi çok yeni sayıhnakia birlikte çok eskiden beri biliniyor. Okyanus kıyılannda yaşayan- lann eski çağlardan beri deniz bitki- leriyle beslendikleri bilinen bir ger- çek. Japonya'da 10.000 yıllık hö- yüklerde deniz bitkileri bulun- muş. Aztekler. Maoriler ve Güney Pasifik Adalan'nda yaşayan kültür- ler bu bitkilerden yoğun bir biçimde yararlanmış. İzlanda'da bulunan l.Ö. 961 vılına ait dünyanın en eski hukuk kitabında bir tür deniz bitkı- sinin hasatı ile ilgili yasa ve aynca- lıklar belirtilmiş. Pitagor dengeli beslenme konu- sundaki yazılannda su yosununa değinmiş. Eski Mısır ve Çin'de bu 'esindeğerinin yüksek oluşunun yanısıra deniz ürünlerinin içerdiği sodyumalginat nedeniyle madensel zehirlenmeyi önleyen etkisi de var. bitkiler kanser sağaltınnnda kul- lanılmış. Adeniz bitkileri Kuzey Av- rupa mutfağinın geleneksel ürünü olmayı sürdürüyor. Amerika'daki kullanımı kısa bir süre öncesine de- ğin salt etnik gruplar ve makrobiyo- tik beslenme uzmanlan tarafından yeğlenen bu bitkilerin artık günlük beslenmemizde önemb bir yer tuttu- ğu gözleniyor. Deniz bitkilerinin en önemli özel- liği yüksek oranda potasyum, mag- nezyum. fosfor, demir, iyot gibi raa- deruer içermeleri. Bunlardan 'hijiki' ve kimi başka türler ise yaklaşık bir fincan sütte bulunan oranda kal- siyum ve iki yumurtaya denk mik- tarda demir içeriyor. Yağ oranı oldukça düşük olan de- niz ürünleri aynca A, B Kompleks ve E vitaminleri açısından son dere- ce zengin. Bunlann içinde bedenin gereksindiği selenyum, krom, man- ganez ve çinkoya da raştlanıyor. Besın değerlerinin yüksek oluşu- nun yanısıra deniz ürünlerinin içer- diği sodyum alginat nedeniyle rad- yoaktiv etkileri azaltan ve madensel zehirlenmeyi önleyen bir etkisi de var. Araşürmalar. deniz ürünlerinin urlan küçülttüğünü, kolesterolü dü- şürdüğünü ve sindirimi kolaylaştır- dığını da ortaya koydu. Deniz bitkileri mevsimlik, denizin kendisi gibi organik ve güneşte ku- rutulabiliyor. Tüketici tarafından sadece birkaçı kullanılmakla birhk- te sayısız türlen bulunuyor. Beyaz, açık yeşilden tutun koyu kahveren- giye varan çeşitli renkte deniz bitkisi var. Yapraklı. lifli. gevrek ya da pudralı bile olabilen bu ürünlerin tatlan da çok büyük farkhlıklar gös- teriyor. I>eniz bitkileri salatalarda ya da ana vemeklerde çeşni olarak kulla- nılabiliyor. Aynca çorba ve yahnile- re tat vermek için kullanılan bu bit- kilerin tatlılarda bile ven var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle